POLİTİK EKONOMİ DERS KİTABI

-III- 

Bölüm XXXV

SOSYALİZMDE META DOLAŞIMI

 

Sosyalizmde ticaretin ana biçimleri.

 

Devlet ve kooperatif ticaretinde fiyatlar ve dolaşım giderleri.

 

Dış ticaret.

 

 

 

Sosyalizmde ticaretin doğası ve rolü

 

SSCB’de Sovyet ticareti adım alan sosyalizmdeki ticaret, doğası itibarıyla kapitalist ticaretten temelden ayrılmaktadır. Sovyet ticareti, kapitalistlerin olmadığı bir ticarettir. SSCB’de metalar, devlet ve kooperatif işletmeleri ve örgütleri, Kolhozlar ve görecel olarak az bir bölümü de kollektif köylüler tarafından realize edilmektedir. Sovyet ticaret işletmelerinin araçları devlet mülkiyetidir. Halk iktisadının bütün alanlarında sosyalist mülkiyetin sınırsız egemenliğinin kurulmasıyla birlikte, SSCB iktisadında ticaret sermayesi, ticaret kârı vb. gibi kategorilerin varoluş koşulu tümüyle kaybolmuştur.

 

Sosyalizmde ticaret halkın hizmetinde bulunmaktadır. Ticaret, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekliliğiyle uyum içinde, ticaret sermayesinin işlevi olarak kapitalistlerin kârı için yürütülen kapitalist ticaretin tersine, toplumun büyüyen gereksinimlerini mümkün olduğunca tam olarak tatmin etmek amacıyla yürütülmektedir.

 

Sosyalist toplumda üretilen kitle gereksinim mallarının ana kütlesi, meta dolaşımı, ticaret üzerinden halka ulaşmaktadır. Halkın gelirinin ağırlıklı bölümü, kişisel gereksinim eşyalarının— besin maddeleri, elbise, ayakkabı—kültürel gereksinim eşyalarının, iktisat ve ev eşyalarının satın alımı için kullanılmaktadır. Kişisel gereksinim eşyalarının yalnızca çok az bir bölümü, doğrudan, meta dolaşımı kullanılmaksızın, dağıtılmaktadır; bu, örneğin, kollektif köylülere iş birimlerine göre ayni olarak verilen ürünler için geçerlidir.

 

Kolhozlar, ticaret sistemi üzerinden, tarımsal makineler, çeşitli envanter, elektrikli donanımlar, yakıt maddeleri, inşaat malzemeleri, motorlu araçlar vs. gibi üretim için belirli olan eşyaları satın almaktadırlar. Tarımsal ürünlerin devlet ve kooperatifler tarafından Kolhozlardan ve kollektif köylülerden toparlanması ve toptan alımı da meta dolaşımına dahildir.

 

Bütün bunlardan, sosyalizmde kitle gereksinim mallarının toplumun üyelerine dağıtılmasının ana biçimini, emekçilerin artan gereksinimlerinin giderilmesinin ana biçimini ticaretin oluşturduğu sonucu çıkmaktadır.

 

Sovyet ticareti, Lenin’in öğrettiği gibi, kentte kır arasındaki iktisadi birleşmenin biçimlerinden birisidir. O, devlet sanayiiyle kollektif iktisadi tarım arasındaki ekonomik ilişkiler sistemi içinde hayati öneme sahip bir halkayı oluşturmaktadır. Kentle kır arasındaki ticaret ittifakının gelişmesi, işçi sınıfıyla köylülüğün ittifakının daha da pekişmesi, kent ve kır nüfusuna tüketim malları ve sanayiye tarımsal hammaddeler temin edilmesi açısından vazgeçilmez bir koşuldur.

 

Sosyalist üretime dayanan Sovyet ticareti, aynı zamanda onun daha fazla gelişmesinin ve pekişmesinin vazgeçilmez bir ön koşuludur. Sanayi ve tarımsal üretimin büyümesi ve halkın metalara olan talebinin artması, aslında, sosyalist iktisadın sürekli olarak yükselmesinin güvence altına alınması için yeterli değildir, “Ülkenin iktisadi yaşantısının tümüyle gelişebilmesi, ama sanayi ve tarımın üretimlerini daha da artırmaları için bir teşvik elde etmeleri için, bir koşula daha, yani kentle kır arasında, ülkenin tek tek bölgeleri ve alanları arasında, halk iktisadının çeşitli dalları arasında gelişkin bir meta dolaşımına gereksinim vardır. Ülkenin yoğun bir meta depoları, dükkanlar ve satış yerleri ağıyla donatılması gerekmektedir. Metaların bu meta depoları, dükkanlar ve satış yerleri kanalı üzerinden kesintisiz olarak üretim yerlerinden tüketiciye akmaları gerekmektedir.”*

 

Sovyet ticareti, sanayi ve tarımın artan üretimini tüketiciye ve halkın artan talebini sosyalist üretime taşıyarak, sosyalist üretimle halkın tüketimini birleştirmektedir. Kapitalizmde üretimle tüketim arasındaki ilişki, rekabetin yıkıcı etki gösteren mekanizması ve bunalımlar üzerinden sağlanmaktadır. Sosyalizmde ticaret için, halk iktisadının planlı (orantılı) gelişmesi yasasının etkimesi sayesinde, üretimi ve tüketimi planlı olarak koordine etmek mümkündür.

 

Sovyet ticareti, bir taraftan sosyalist üretimin kesintisiz olarak gelişmesine ve diğer taraftan da kitlelerin gereksinmelerinin ve alım gücünün sürekli olarak büyümesine dayanmaktadır. Halkın refah düzeyinin yükselmesi, emekçilerin para gelirlerinin büyümesi ve meta fiyatlarının sistemli olarak düşürülmesi, sanayi ve tarım ürünlerine sürekli olarak gelişen bir talep yaratmaktadır. Tam da bundan ötürü, Sovyet ticareti, kapitalizme özgü olan satış zorluklarını ve pazar bunalımlarını tanınmamaktadır.

 

Sovyet Devleti ve onun organları, kitle gereksinim mallarının üretiminin boyutlarını ve yapısını, meta fonunun kaynaklarını ve miktarını ve meta hareketinin rasyonel yollarını belirlerler, ticaret ağını ve onun mevkisel dağıtımını planlarlar. Halkın alım gücü ve gelirlerinin ve giderlerinin bileşimini göz önünde tutarak meta zenginliklerinin bölgelere göre dağılımı onların elinde bulunmaktadır.

 

Halkın talebinin, tüketicinin zevkinin, ulusal ve yerel özelliklerin, iklimsel ve mevsimlik koşulların göz önünde bulundurulması zorunluluğu, Sovyet ticaretinin kendine has özelliğinden doğmaktadır. Her bölgeye ulaşan meta miktarının yalnızca miktarı açısından, yani değersel olarak değil, aynı zamanda somut türü, yani kullanım değeri açısından da talebe uygun olabilmesi amacıyla doğru bir meta dolaşımı planlaması ancak bu şekilde sağlanabilir.

 

Doğru örgütlenmiş bir meta dolaşımı planı, meta zenginliklerinin seferber edilmesi ve halkın bu metalarla beslenmesi amacıyla yerel Sovyet organlarının ve yerel ticaret organlarının geniş inisiyatifini ön koşmaktadır; bu, meta dağıtımının aşırı merkezileştirilmesini dıştalar.

 

Tüketim mallarının merkezi dağılımının görecel azaltılması ve yerel organlar tarafından dağıtılan metaların payının artırılması, teslim edilen metaların yerel talebe daha fazla denk düşmelerine yol açmakta ve ticaret organlarına yüksek derecede bir hareketlilik ve eylem yeteneği sağlamaktadırlar. Ticaret sürekli olarak yeni ek yerel zenginliklerin meta dolaşımına çekilmesine katkıda bulunmalıdır.

 

SSCB’deki halkın yüksek alım gücü, asla, her metanın pazarlanmasının otomatik olarak güvence altına alındığı anlamına gelmemektedir. Halkın büyüyen refah düzeyiyle birlikte, gereksinimler giderek çok yönlüleşmekte ve tüketici daha yüksek kaliteli meta talep etmektedir. Ticaret örgütlerinden talep değişikliklerine hızla uyum sağlamaları, tek tek bölgelerde mekanik meta dağılımına ve meta tesliminde hatalara izin vermemeleri, satış kültürünü kesintisiz olarak yükseltmeleri, meta şansını konforlu bir şekilde düzenlemeleri ve alıcının zamanını dikkate almaları talep edilmektedir.

 

Meta hareketi, tek tek bölgelerdeki üretimin mevkisel dağılımı ve tüketici talebinin çapı ve bileşimi tarafından belirlenmektedir. Bununla bağıntı içinde meta dolaşımının hızının birçok açıdan kendisine bağlı bulunduğu ulaşım sisteminin pürüzsüz çalışmasına büyük önem düşmektedir.

 

Sovyet ticaretinin misyonu, meta üretimini halkın talebi doğrultusunda artırmak, metaların kalitesini yükseltmek ve mal türünü genişletmek ve iyileştirmek amacıyla üretim üzerinde aktif bir şekilde etkide bulunmaktır. Bu açıdan Sovyet ticaretinin emrinde şu kaldıraçlar bulunmaktadır: Ticaret ve sanayi örgütleri arasında belirli, ürüne ve kalitesine göre tam olarak belirlenmiş ürünlerin teslimi üzerine yapılan iktisadi anlaşmalar, ayrıca ticaret örgütlerinin sanayiye önceden sipariş verme sisteminin geniş bir şekilde kullanılması, gelen metaların özenle denetlenmesi ve değeri düşük ürünlerin alımının reddi de dahil anlaşma koşullarına uyulmaması durumunda anlaşma cezalarının kullanılması. Sovyet ticareti, tüketici taleplerinin oluşması üzerinde aktif bir etkide bulunur ve yeni metaların yayılmasını teşvik eder. Burada, tüketicinin sırtından zenginleşmeyi hedefleyen kapitalist reklamın tersine, tüketiciyi bir metanın kalitesi ve kullanımı üzerine tam olarak bilgilendiren reklamı kullanır. Talep oluşumunun önemli etkenleri, halka satılan metaların fiyatının tutarı ve ilişkisidir.

 

Meta dolaşımı işlevinin ticaret örgütleri ve mahsul ofislerine düştüğü üretim ve ticaret örgütleri arasındaki iş bölümü, toplumsal ürünün dolaşımını hızlandırdığından ve dolaşım alanında bulunan

 

araçları azalttığından sosyalist topluma büyük tasarruflar sağlamaktadır. Bu, sosyalist üretimin genişletilmesine sokulan araçların büyümesini olanaklı kılmaktadır.

 

Meta dolaşımı işlevinin dışında, metaların taşınması, depolanması, ayrıştırılması ve paketlenmesi, yani dolaşım aşamasında üretim sürecinin sürdürülmesi de ticaret örgütleri ve mahsul ofislerinin elinde bulunmaktadır.

 

Ticaretin gelişmesi, kent ve kırdaki emekçilerin emeklerinin sonucuna olan maddi ilgisinin ve emek üretkenliğinin artmasının güvence altına alınması açısından son derece önemlidir. Sovyet ticareti, emekçiler para gelirlerini Sovyet ticareti üzerinden realize ettiklerinden, yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının gerçekleştirilmesinin vazgeçilmez bir koşuludur. Emekçilerin gereksinimlerinin, gelirlerine göre giderilip giderilmediği, Sovyet ticaretinin ve satış kültürünün gelişmesine bağlıdır.

 

Ticaret, üretimin yenilenmesi ve geliştirilmesi için gereksinim duyulan para araçlarının devlet sektörüne ve kollektif iktisadi sektöre düzenli olarak akmasını sağlamaktadır. Tüm halk iktisadındaki araçların dönüşüm hızı, bir çok açıdan meta pazarlamasının temposuna bağlıdır. Sosyalist tüketim sanayii, Sovyet ticareti üzerinden, giderleri karşılayan ve işletmelerin salt gelirleriyle devletin merkezileştirilmiş salt gelirini oluşturan para araçlarını elde etmektedir. Sovyet ticareti üzerinden pürüzsüz meta pazarlaması, tüm halk iktisadı için belirlenen para araçlarının tüm devlet fonlarına zamanında akmasının güvencesini vermektedir. Kolhozlar ve kollektif köylüler, meta üretimlerinin satışından Kolhozların toplumsal iktisadının pekişmesine ve daha fazla gelişmesine ve kollektif köylülerin kişisel gereksinimlerinin giderilmesine hizmet eden para gelirleri elde etmektedirler.

 

Sovyet ticaretinin geliştirilmesi ve sabit plan fiyatlarıyla satılan meta miktarının büyütülmesi, Sovyet parasının istikrarının pekiştirilmesi açısından son derece önemli bir koşuldur.

 

Sosyalist üretimin gelişmesi ve halkın refah düzeyinin yükselmesiyle birlikte meta dolaşımı genişlemekte ve yapısı iyileştirilmektedir; yüksek kaliteli ve daha iyi türden metaların payı artmakta ve tercih zenginleşmektedir.

 

Perakende ticaret bilançosu, kapitalist ülkelerde aynı dönemde yalnız artmamakla kalmayıp hatta İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre önce 1929 düzeyinin altına düşerken, SSCB’de 1928-1940 arasında (karşılaştırılabilinir fiyatlarla) 2.3 katına çıktı. ABD’deki meta dolaşımı 1953’de 1950’nin düzeyinde sayarken ve İngiltere’de hatta geri giderken, SSCB’deki perakende ticaret bilançosu (karşılaştırılabilinir fiyatlarla) 1953’de 1940 yılının 1.8, 1950 yılının 1.5 katına çıkmış bulunmaktaydı.

 

1953 yılında devlet ve kooperatif dükkanlarında halka meta satımı, 1940 yılına göre şöyle bir artış gösterdi: et ve et ürünleri 2.5 kat, balık ve balık ürünleri iki kat, tereyağı 2.5 kat, bitkisel ve diğer yağlar yaklaşık 3 kat, şeker 2.5 kattan fazla, tekstil ürünleri iki kattan fazla ve yünlüler 2.5 kat, ipekli ürünler 5 kat, ayakkabı yaklaşık iki kat, saat 5 kat, dikiş makinesi 6 kat, bisiklet 9.6 kat ve radyo alıcıları 11 kat.

 

1953/54 yıllarındaki Sovyet ticaretinin hızlandırılmış gelişmesiyle bağıntı içinde, Beşinci Beş Yıllık Plan’ın meta dolaşımına ilişkin görevleri dört yıl içinde çözülmektedir. Devlet ve kooperatif ticaretinin halka sattığı meta miktarı, 1950 ile 1955 arasında yaklaşık olarak iki katına çıkacaktır.

 

 

Sosyalizmden komünizme tedrici geçişin temel görevleri, meta dolaşımının olduğunca genişletilmesini ve Sovyet ticaretinin geliştirilmesini talep etmektedir. Komünist Partisi ve Sovyet Hükümeti, hem kent ve hem de kırdaki Sovyet ticaretinin yeni bir tayin edici canlanmasını sağlamak için kapsamlı önlemler aldılar. Meta dolaşımı ve ticaret yatırımları, önemli ölçüde genişletilmektedir. Ticaretin maddi ve teknik temeli pekiştirilmekte, depoların ve satış yerlerinin ve öncelikle de uzmanlaşmış satış yerleri ağı büyütülmektedir. Ticaret görevlilerinin mesleki eğitimi genişletilmektedir; aynı şekilde ticaretin örgütlenmesi ve planlanmasıyla ücret sistemi de iyileştirilmektedir. Bütün bunlar, kent ve kır halkına kitle gereksinim malları temin etmenin her şekilde iyileştirilmesi görevinin çözümüne katkıda bulunmaktadır.

 

 

Sosyalizmde ticaretin ana biçimleri

 

Sosyalizmde üç ticaret biçimi bulunmaktadır: 1— Devlet ticareti, 2— kooperatif ticareti ve 3— kollektif iktisadi ticaret. SSCB’nin hem büyük ve hem de perakende ticaretinde tayin edici rolü devlet ticareti oynamaktadır. Ülkenin Sovyet ticaretindeki meta kütlesinin ağırlıklı bölümü, sosyalist devletin elinde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Ticaret örgütleri, metaların esas bölümünü devlet sanayiinden almaktadırlar. Bu metalar, kural olarak, toptan üzerinden perakende ticarete ulaşmakta ve halka satılmaktadırlar.

 

Tüketim sanayiinin hammadde temininin ana kaynağı ve halka besin maddeleri temininin temeli, tarımsal ürünlerin Kolhozlardan devlet tarafından toparlanması ve toptan alımıdır. Besin maddeleri ve tarımsal maddeler için önemli bir kaynak da, Sovhozların üretimde ve MTİ’lerin çalışması için ödenen aynî ücrette bulunmaktadır. 1953 yılında ülkenin tüm perakende satışının yüzde 64.2’si devlet ticaretine düşmekteydi. Devlet ticareti esas olarak kentlerdeki ve sanayi bölgelerindeki halkın gereksinimlerini sağlamaktadır.

 

 

Kişisel gereksinim metalarıyla devlet ticareti, SSCB ve Birlik Cumhuriyetlerinin ticaret bakanlıklarının ticaret ağı (süper marketler, satış yerleri, depolar vs.) taşımacılık, kömür ocakları, petrol ve metalurji sanayiinin ve diğer sanayi dallarının işçi iaşe yönetimleri ve kendi işletmelerinin ürünlerini pazarlayan bazı bakanlıkların özet ticaret ağı üzerinden yürütülmektedir.

 

Kooperatif ticareti, tüketim ve meslek kooperatiflerinin ticaret işletmeleri tarafından yürütülmektedir. Kooperatif örgütlerinin araçları, kooperatif üyelerinin kooperatifsel mülkiyetidir. Kooperatifsel ticaret örgütleri, Sovyet Devleti’nden büyük krediler almaktadırlar. 1953 yılında kooperatifsel ticaret, toplam perakende ticaret bilançosunun yüzde 25.4’ünü kapsıyordu. Kooperatifsel ticaret bilançosunun ağırlıklı bölümü tüketim kooperatifine ve geri kalanı meslek kooperatiflerine düşmektedir. Tüketim kooperatifi, öncelikle kır nüfusunu beslemekte ve köydeki en önemli ticaret organını oluşturmaktadır. Bunun dışında kır nüfusu, metaların bir bölümünü kentte satın almaktadır. Tüketim kooperatiflerine tarımsal ürünlerin toparlanmasında ve toptan alınmasında önemli bir rol düşmektedir. Bunların görevleri, tarımın bütün dallarının büyümesine ve emekçilerin maddi refah düzeylerinin yükselmesine katkıda bulunmak amacıyla Kolhozları ve kollektif köylülere ürünlerinin pazarlanmasında her tarzda yardımcı olmaktır.

 

Ürünlerini halka satan kamuya açık lokantaların ve yemekhanelerin, büyük mutfakların, kantinlerin, restoranların, büfelerin vs. toplam satışı da devlet ve kooperatifsel meta dolaşımına dahildir. Kamuya açık yemekhanelerin daha fazla genişletilmesi, halk iktisadında büyük emek zamanı tasarrufuna yol açmaktadır; bunlar evdeki daha az üretken emeğin yerine daha üretken toplumsallaştırılmış emeği geçirmekte ve böylelikle halkın genel yaşam koşullarının önemli ölçüde iyileşmesine katkıda bulunmaktadırlar. Lokantaların ve yemekhanelerin artan gelişmesiyle birlikte evde çalışan milyonlarca kadın, sosyalist üretime ve toplumsal yaşama katılmak üzere özgür kılınmaktadırlar. Kamuya açık yemekhaneler, besin maddelerinin daha rasyonel ve iktisadi olarak kullanılması ve beslenmenin daha bilimsel, sağlıklı temelde yapılmasını olanaklı kılmaktadırlar.

 

Devlet ve kooperatif ticareti, sosyalist devlet tarafından doğrudan örgütlenen örgütlü pazarı oluşturmaktadırlar. Örgütlü Pazar, SSCB’nin meta dolaşımında egemen, belirleyici konumu elinde bulundurmaktadır. SSCB’nin meta dolaşımında örgütlü pazarın yanısıra, bir de kollektif iktisadi ticaret biçimindeki örgütsüz pazar bulunmaktadır.

 

Kollektif iktisadi ticaret, Kolhozların ve kollektif köylülerin satıcı olarak ortaya çıktıkları Sovyet perakende ticaret biçimidir; bunlar, tarımsal ürünleri arz ve talebe göre pazarda oluşan fiyatlarla halka satmaktadırlar. Kollektif köylüler, Kolhozlarda çalıştıkları işbirimi temelinde elde ettikleri ya da kendi yan işletmelerinde ürettikleri ürünlerin belirli bir bölümünü pazarda satmaktadırlar. Kollektif iktisadi ticaret devlet tarafından doğrudan planlanmaktadır; devlet, Kolhozlara ve kollektif köylülere. ürünlerinin kollektif iktisadi pazarda pazarlanmasına ilişkin olarak bir plan hedefi vermemekte ve onlar tarafından satılan tarımsal metaların fiyatlarını saptamamaktadır. Ama kollektif iktisadi ticaret, devlet ve kooperatif ticaretinin ekonomik etkisi altında bulunmaktadır. Devlet ve kooperatif ticaretindeki meta dolaşımının genişlemesi ve perakende ticaret fiyatlarının düşmesi, kollektif iktisadi pazarda da fiyat düzeyinin düşmesine yol açmaktadır.

 

Kollektif iktisadi pazarda belli sınırlar içinde bir pazar anarşisinin etkisi kendisini göstermektedir. Devletin düzenleyici ekonomik etkisinin azalması durumunda, şu veya bu kollektif pazarda spekülatör unsurlar aktifleşebilmektedir. Bunlar, tek tek metaların pazarda geçici olarak bulunmamasından istifade etmekte ve pazar fiyatlarını artırmaktadırlar. Kolhozların ürün toparlama ve toptan alım yoluyla devletin eline geçen meta üretiminin büyüdüğü, Sovhozlardaki üretimin geliştiği, devlet ve kooperatif ağındaki besin maddeleri miktarının arttığı ölçüde devletin örgütsüz pazar üzerindeki etkisi de o ölçüde artar.

 

Kolhozlar ve kollektif köylüler, tarımsal ürünlerinin bir bölümünü tüketim kooperatifleri üzerinden komisyon temelinde satmaktadırlar.

 

Kollektif iktisadi ticaret, tarımsal üretimin teşvik edilmesinin ve kentlerin ve sanayi yerleşim bölgelerine besin maddeleri temin etmenin önemli bir aracı olup, halka sebze, patates, et, süt ürünleri vs. gibi ürünlerin önemli bir bölümünü teslim etmektedir. 1953 yılında, toplam perakende ticaret bilançosunun yüzde l0.4’ü ve besin maddeleri ticaretinin yaklaşık yüzde 20’si kollektif iktisadi ticarete düşüyordu.

 

Devlet ve kooperatif ticaretinde fiyatlar ve dolaşım giderleri

 

Üretim ve meta dolaşımı aşamasında genel halk mülkiyeti egemen olduğu için, sosyalist devlet halk iktisadının bütün dallarındaki fiyatları planlayabilmektedir. SSCB’de örgütlü pazar fiyatları, planlı olarak saptanmaktadır: Kolhozların ve kollektif köylülerin devlete ve kooperatiflere sattıkları meta üretiminin ürün toparlama ve toptan alım fiyatları, sanayi ve ticaret örgütleri için toptan fiyatlar, devlet ve kooperatif ticaretindeki perakende; yani halkın tüketim malları satın almak için ödediği nihai fiyatlar. Fiyatlar, (bütün ülke için bütünlüklü) birlik fiyatları ve (bölgelere göre ayrılan) bölge fiyatları şeklinde ayrılmaktadırlar. Bazı metalar için mevsim fiyatları belirlenmektedir.

 

Perakende ticaret fiyatlarının sistemli olarak düşürülmesi, halk kitlelerinin refah düzeyinin yükseltilmesinin ana araçlarından birisidir. 1947’den bu yana gerçekleştirilen yedi fiyat düşürümü, kent ve kırdaki emekçilerin alım güçlerini ve gerçek gelirlerini önemli ölçüde yükseltti. Fiyat düşürümü, talep üzerine planlı bir etkide bulunmanın önemli bir etkenidir. Fiyat düşürülmesinde bir metanın halkın tüketimi açısından önemi göz önünde bulundurulmaktadır. Fiyat düşürümü, belirli metaların tüketiminin genişletilmesine hizmet etmektedir. Perakende ticaret fiyatlarının düşürülmesi, üretim ve ticaret giderlerinin azaltılmasına ve devletin halka satış için hazır bulundurduğu meta miktarının büyütülmesine dayanmaktadır.

 

SSCB’de 1947 yılında 1000 ruble tutan meta miktarını, 1954 yılında—devlet perakende ticaret fiyatlarının sistemli olarak düşürülmesi sayesinde—433 rubleye satın almak mümkündür. 1954 yılında SSCB’de ekmek ve tereyağı için perakende fiyatları 1947 düzeyinin üçte ikisi, et için yaklaşık üçte ikisi ve şeker için %56.5’inden az tutuyordu. Aynı zaman dönemi içinde bu metaların fiyatları, ABB, İngiltere, Fransa ve diğer kapitalist ülkelerin çoğunluğunda 1947 yılına göre önemli ölçüde arttı.

 

Metalar, toptan ticaret fiyatlarıyla ticaret ağına ulaşmaktadır. Ticaret örgütleri, bu metaları perakende ticaret fiyatlarıyla halka satmaktadırlar. Perakende ve toptan ticaret fiyatları arasındaki fark, ticaret payıdır. Bunlardan ticaret örgütlerinin dolaşım giderleri giderilmekte ve bunların salt geliri oluşmaktadır. Yani ticaret örgütlerinin perakende ticaret fiyatı, toptan ticaret fiyatıyla ticaret payının toplamına eşittir. Ticaret payı, genel kura1 olarak perakende ticaret fiyatlarından belirli bir yüzde indirim ve bazı durumlarda toptan fiyatlara bir ek olarak hesaplanmaktadır. Ticaret payları devlet tarafından planlanmaktadır; ticaret payının düşürülmesi, ticaret örgütlerini çalışmalarını iyileştirmeye ve dolaşım giderlerini azaltmaya yönelmektedir.

Sovyet ticaretindeki dolaşım giderleri, ticaret işletmelerinin metaları tüketiciye götürmeleri sırasında ortaya çıkan ve parayla ifade edilen giderlerdir. Bunlar, devlet ve kooperatif ticaretinde devlet tarafından planlanmaktadırlar. Dolaşım giderlerine şunlar dahildir: (Bina ve envanter) amortismanları, metaların depolanması, ayrıştırılması ve ambalajı ve taşınma masrafları, ticaret personelinin ücretlerinin ödenmesi.

 

Sovyet ticaretinde iki dolaşım masrafı türü arasında fark yapılmaktadır: birincisi dolaşım aşamasındaki üretim sürecinin sürdürülmesine (metaların taşınması, depolanması, paketlenmesi) bağlı olan masraflar; kapitalist ticaretten farklı olarak bu masraflar, esas olarak Sovyet ticareti tarafından karşılanmaktadır. İkincisi, ürünlerin meta biçimine bağlı olan masraflar (alım ve satım işlemlerinin yürütülmesi, ticaret işletmelerinin muhasebe ve maliye giderleri vb.). Dolaşım giderlerinin bu her iki türü de çeşitli kaynaklardan karşılanmaktadır.

 

Dolaşım giderlerinin birinci türü, ticaret personelinin dolaşım aşamasında üretim sürecinin devam ettirilmesine yönelik olan emekleri tarafından yerine konmaktadır. Bu emek, ticaret örgütlerinin elinde bulunan taşıma, depolama, paketleme ve diğer üretim işlevlerinin güvence altına alan meta değerini yükseltmektedir. Ürünün meta biçimine bağlı olan dolaşım giderlerinin ikinci türü, üretim dallarında elde edilen salt gelir tarafından karşılanmaktadır. Sanayinin toptan ticaret fiyatları, sanayinin salt gelirinin bir bölümünün ticaret örgütlerine kalacağı şekilde saptanmaktadır.

 

Sosyalist plan iktisadının üstünlükleri sayesinde dolaşım giderleri düzeyi, yani dolaşım giderleriyle meta dolaşımı arasındaki ilişki, SSCB’de, bu giderlerin sürekli düşmesiyle, kapitalist ülkelerde olduğundan çok daha azdır. Sovyet ticareti, kapitalist dolaşım giderlerinin ana bölümünü oluşturan ve üretim anarşisi, bunalımlar, rekabet, spekülasyon ve ölçüsüz derecede şişirilmiş reklama bağlı olan anormal üretici olmayan giderlerden arıdır. Sosyalist toplumda meta akımlarının hareketi planlıdır ve üretim, sürekli olarak büyüyen iç pazar tarafından güvence altına alınmıştır. Bütün bunlar, dönüşüm süresinin ve —burjuva ülkeleriyle karşılaştırıldığında— ara halkaların sayısının güçlü bir şekilde azaltılabilmesinin nedenidir. Metaların dönüşüm hızı, SSCB’de, kapitalist ülkelerle karşılaştırıldığında 3 kat daha fazladır; bunun sonucu olarak da önemli ölçüde araç tasarrufu sağlanmaktadır.

 

Kendisi için dev gereksiz meta mevcudunun birikiminin karakteristik olduğu kapitalizmin tersine, sosyalizmde mevcutlar, meta dolaşımının gerekliliklerine ve metaların ticaret ağı için aynı ölçüde, kesintisiz teslim edilmesinin zorunluluğuna uygun olarak, planlı bir şekilde belirlenmektedir. Bunun sonucu, olarak gereksiz meta stokunun oluşması engellenebilmektedir. Sovyet ticaretinin artan gelişmesiyle birlikte, dolaşım giderleri giderek azalmaktadır.

 

 

Toptan ve perakende ticaretteki dolaşım giderleri, SSCB’de İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir zaman önce perakende ticaret bilançosunun yaklaşık yüzde 10’unu tutuyordu. Bunlar, 1953 yılında, SSCB’nin devlet ve kooperatif ticaretinde perakende ticaret bilançosunun %8’ini tutmaktaydı.

 

Satış kültürünün iyileştirilmesiyle paralellik içinde dolaşım giderlerinin düşürülmesi, toplumsal emek tasarrufunun önemli bir kaynağıdır. Bu, maddi üretimi artırmak, meta dolaşımını genişletmek ve ticaret kültürünü geliştirmek amacıyla yedek araç ayırmayı mümkün kılmaktadır. Dolaşım giderlerinin düşürülmesi, ticaret ağının çalışmasının iyileştirilmesi ve iş güçlerinin daha yararlı olarak kullanılabilmesi amacıyla, Sovyet ticaretinde çalışma sürecinin makineleştirilmesi, emek üretkenliğinin artırılması ve ticaret görevlileri arasında sosyalist yarışmanın geliştirilmesi yoluyla sağlanmaktadır. Sovyet devleti, ticaret personelinin verim yükselmesini maddi olarak verim ücreti ve primler yoluyla teşvik etmektedir. Dolaşım giderlerinin düşürülmesi, meta dolaşımı planlamasının daha çok iyileştirilmesini, halkın talebinin araştırılmasını, ticaret ağına meta akımının doğru örgütlenmesini ve ticarete hazır paketlenmiş metaların satışının genişletilmesini talep etmektedir. Dolaşım giderlerinin düşürülmesinin önemli bir etkeni, ticaret ve ürün toparlama sektöründeki kayıplara karşı mücadeledir; bu amaçla silo, elevatör ve soğutma tesisleri ağının genişletilmesi ve metaların taşınmasının ve depolanmasının rasyonelleştirilmesi gerekmektedir. Dolaşım giderlerinin düşürülmesi açısından ayrıca, meta yolunun daha çok kısaltılması, ticaret ağının ara halkalarının sayısının azaltılması ve taşımacılığın daha rasyonel kullanılması, tayin edici öneme sahiptir.

 

Dolaşım giderlerinin düşürülmesi, ticaret işletmelerinde, ticaret işletmelerinin daha verimli çalışmasını, yani saptanan fiyatlara sıkı bir şekilde tutunarak bir salt gelir (kazanç) elde edilmesini talep eden iktisadi muhasebenin pekiştirilmesine ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Sosyalist ticaret işletmelerinin salt geliri, kapitalist ticaret kârından temelden ayrılmaktadır. Bu, (emeklerinin dolaşım aşamasındaki maddi üretimin devamını teşkil ettiği ölçüde) ticaret emekçilerinin sömürüden kurtarılmış emeği ve sosyalist üretimin emekçilerinin emeği (ticaret payının bir bölümü maddi üretimden kaynaklanmaktadır) tarafından yaratılmaktadır. Bu gelir, (devlet bütçesine ödeme yoluyla) tüm devletsel amaçlar, ticaret ağının genişletilmesi, ticaret örgütlerinin araçlarının büyütülmesi ve Sovyet ticareti emekçilerinin maddi ve kültürel durumlarının iyileştirilmesi için kullanılmaktadır.

 

Dış ticaret

 

Sosyalizmde dış ticaret, toplumun büyüyen gereksinimlerinin daha tam giderilmesine hizmet etmektedir. O, üretimin gelişmesine ve halka tüketim malı temin edilmesinin iyileşmesine yardım eden ek bir yardımcı kaynaktır.

 

Dış ticaret, sosyalist devletin tekelindedir. SSCB’de tüm dış ticaret operasyonları özel bir devlet örgütünde, dış ticaret bakanlığında yoğunlaşmıştır. Bunlar, sosyalist inşaya bağımlı olup, halk iktisadının sağlam bir bileşenini teşkil eden ithalat-ihracat planları temelinde yürütülmektedir. Dış ticaret tekeli, sosyalist iktisadın varlığının ve gelişmesinin vazgeçilmez bir koşuludur.

 

SSCB’deki dış ticaret tekeline şu anda iki işlev düşmektedir. Birincisi, sosyalizmin ülkesinin kapitalist dünyadan iktisadi bağımsızlığını güvence altına almakta ve halk iktisadını, iç pazarını yabancı sermayenin sızmasından, iktisadi bunalımların ve kapitalist dünya pazarının anarşisinin yıkıcı etkisinden korumaktadır. İkincisi. SSCB ile halk demokrasisi ülkeleri arasındaki iktisadi ortak çalışmaya hizmet etmektedir; o, kendisinin yardımıyla Sovyetler Birliği’nin bu ülkeleri iktisadi gelişmelerinde desteklediği bir aygıttır. Dış ticaret tekelinin bu işlevi, karşılıklı ticaret ilişkileri rekabet mücadelesine değil, tersine kardeşçe karşılıklı yardımlaşma ilkesine dayanan demokratik kamp ülkelerinin dünya pazarının oluşmasıyla birlikte ortaya çıktı.

 

Dış ticaret tekeli, SSCB iktisadının emperyalist ülkelerin ekonomik saldırısından güvenilir bir korunmasını oluşturmaktaydı. O, sanayi işletmelerine önemli sayıda ithal makine sağlayarak, SSCB halk iktisadının sanayileştirilmesinde büyük bir rol oynadı. SSCB’nin bir sanayi gücü olmasından sonra, dış ticaretin yapısı, esaslı olarak değişti; devrim öncesi Rusyası’nda tarımsal hammaddeler ağırlıktayken, Sovyet ihracatında sanayi metaları egemen konumu aldılar. SSCB, Dördüncü ve Beşinci Beş Yıllık Plan döneminde ağır sanayi ürünlerinin ihracatını daha çok genişletti.

 

Sovyetler Birliği, dış ticaretinde, tutarlı bir şekilde, bütün ülkelerin ulusal egemenliklerine her iki ticaret ortağının tam eşitliğine ve karşılıklı çıkarlara saygı gösterilmesi ilkesini izlemektedir. Sovyet Devleti, her iki sistemin, sosyalist ve kapitalist sistemin barışçıl bir şekilde yan yana yaşaması olanağından hareketle, dış ticaret ilişkilerinin genişletilmesinde halkların birbirine yaklaşmasının, uluslararası gerilimlerin azalması ve barışın pekişmesinin bir aracını görmektedir.

 

SSCB’de sosyalist üretimin muazzam büyümesinin ve demokratik kampın yeni bir dünya pazarının oluşması sonucu, Sovyetler Birliği’nin dış ticaret bilançosu yıldan yıla sürekli olarak büyümektedir. SSCB’nin demokratik kamp ülkeleriyle dış ticareti, hızla büyümektedir. Bu, Sovyetler Birliği’nin toplam dış ticaretinde açık egemen bir konum almaktadır. 1952 yılında kapitalist ülkelerle ticaret bilançosu SSCB’nin tüm dış ticaret bilançosunun beşte birini ve demokratik kamp ülkeleriyle ticaret beşte dördünü tutuyordu.

 

 

SSCB’nin kapitalist ülkelerle geçmiş yıllarda gerileme kaydeden meta dolaşımı, halk demokrasisi ülkeleriyle ticaretin geliştirilmesiyle dengelendi.

 

Sovyetler Birliği, sürekli olarak kapitalist ülkelerle karşılıklı yarar temelinde nesnel iktisadi ilişkilerin gelişmesi rotası izlemektedir. SSCB’nin kapitalist ülkelerle meta ticaretinin gelişmesinin önünde, ABD’nin en saldırgan çevrelerinin baskısı altında yürütülen ayrımcı politika engel olarak durmaktadır. ABD, SSCB ve halk demokrasisi ülkeleriyle ticaret ilişkilerinin koparılması politikası izlemekte ve kendisine bağlı burjuva ülkeleri de bu politikayı izlemeye zorlamaktadır. Bu politika, bunu yürüten devletin çıkarlarını güçlü bir şekilde olumsuz etkilediği için, karaya oturmaktadır. 1953/54 yıllarında bir dizi burjuva devlette Sovyetler Birliği ve halk demokrasisi ülkeleriyle ticaret ilişkilerini geliştirme eğilimleri kaydedildi.

 

SSCB, 1953 yılında 51 devletle ticaret yürüttü; burada 25 devletle ticaret, bir yıllık ya da daha fazla yıllık ticaret anlaşmaları temelinde gerçekleşti. SSCB’nin dış ticaret bilançosu, 1953 yılında 23 milyar ruble ve (eşit fiyatlarla ölçüldüğünde) savaş öncesi dönemin yaklaşık 4 katını tutuyordu. SSCB’nin demokratik kamp ülkeleriyle meta dolaşımının genişletilmesinin yanısıra, bir dizi Batı Avrupa, Yakın ve Orta Doğu ülkeleriyle ticaret bilançosu da önemli ölçüde yükseltildi; burada ihracat ve ithalat metalarının türü de daha fazla geliştirildi.

 

 

Kısa Özet

 

1— Sosyalist toplumun ticareti, kapitalistlerin olmadığı bir ticarettir ve amacı, emekçilerin gereksinimlerinin mümkün olduğunca iyi tatmin edilmesidir. Sovyet iktisadı, planlı olarak yürütülmekte ve büyüyen sosyalist üretimi halkın artan tüketimiyle, kenti kırla ve halk iktisadının çeşitli dallarını ve ülkenin çeşitli bölgelerini birleştirmektedir.

 

2— SSCB’de iki pazar bulunmaktadır: devlet ve kooperatif ticaret biçiminde bir örgütlü pazar ve kollektif iktisadi ticaretin dahil olduğu örgütsüz pazar. Örgütlü pazar, doğrudan devlet tarafından planlanmakta ve ticaret bilançosunda tayin edici rolü oynamaktadır. Örgütsüz pazar doğrudan planlanmamakta, tersine devlet tarafından ekonomik olarak düzenlenmektedir.

 

3— Devlet ve kooperatif ticaretindeki meta fiyatları, planlı olarak saptanmaktadır. Kollektif iktisadi pazarlardaki fiyatlar, arz ve talebe göre oluşmakta ve devlet planlarının düzenleyici etkisinin altında bulunmaktadırlar. Sovyet devleti, işçilerin, görevlilerin ve köylülerin alım gücünün sürekli artmasını ve halkın tüketiminin yükselmesini beraberinde getiren perakende ticaret fiyatlarının sistemli bir düşürülmesi politikası gerçekleştirmektedir.

 

4— Sovyet ticareti iktisadi muhasebe ilkelerine dayanmakta ve kapitalizmde özel mülkiyet, rekabet ve üretim anarşisinin yol açtığı muazzam üretici olmayan giderlerden arı olduğundan, kapitalist ticaretten tayin edici derecede tutumludur.

 

5— Sosyalizmde dış ticaret devlet tekelindedir ve sosyalist iktisadın pekişmesine ve daha da gelişmesine hizmet etmektedir.

 

SSCB’nin dış ticaret tekeli, sosyalist iktisadı yabancı sermayenin sızmasından korumakta ve Sovyetler Birliği’nin demokratik kamp ülkeleriyle iktisadi ortak çalışmasına hizmet etmektedir.

 

 

 

  • J. Stalin, “XVII. Parti Kongresi’ne Sunulan SBKP(B) MK Çalışması Üzerine Rapor”; bkz. J. Stalin, “Leninizmin Sorunları”, Berlin 1954, s. 630/31.

 

 

 

 

Bölüm XXXVI

SOSYALİST TOPLUMDA ULUSAL GELİR

 

Sosyalist toplumda toplumsal toplam üretim ve ulusal gelir.

 

Sosyalizmde ulusal gelirin sürekli büyümesi.

 

Ulusal gelirin dağılımı.

 

Kısa Özet.

 

Sosyalist toplumda toplumsal toplam üretim ve ulusal gelir

 

Sosyalizmde toplumsal toplam üretim, toplumda belli bir zaman dilimi süresi içinde, örneğin bir yıl içinde, üretilen maddi varlıkların—üretim araçlarının ve tüketim araçlarının—bütünüdür.

 

Toplumsal toplam ürün, emekçilerin maddi üretim içindeki, yani sanayideki, tarımdaki ve üretime hizmet ettiği ölçüde inşaat ve taşımacılık sektöründeki emeği ve üretim sürecinin dolaşım aşamasında devamını teşkil eden işleri (metaların depolanması, satışa hazır hale getirilmesi, taşınması, paketlenmesi vs.) yaptıkları ölçüde ticaret personelinin emeği tarafından yaratılmaktadır. Bedensel olarak çalışan emekçilerin dışında maddi varlıkların yaratılmasına maddi üretim dallarında kafasal olarak çalışan emekçiler de (bilimciler, mühendisler vs.) katılmaktadırlar.

 

Üretici olmayan dallar, toplumsal toplam ürünün yaratılmasına katkıda bulunmaktadırlar. Üretici olmayan alanda (devlet dairelerinde, halkın kültürel, sosyal ve tıbbi bakımı alanında) çalışan emekçiler, maddi varlık yaratmamaktadırlar. Ama üretici olmayan dalların emekçilerinin emeği, sosyalist toplum için, maddi üretim için gereklidir ve toplumsal yararlı bir emektir. Sosyalist devlet, tüm toplum için hayati gereklilikte olan iktisadi örgütsel ve kültürel-eğitsel bir çalışma yürütmektedir. Sosyalizmde bilim, tekniğin gelişmesinde ve üretimin canlanmasında güçlü bir rol oynamaktadır. Üretim için vasıflı uzmanların eğitimine hizmet eden emek, büyük bir öneme sahiptir. Bilim, eğitim ve sanat, emekçilerin kültürel gereksinimlerini gidermektedirler. Sosyal ve tıbbi hizmet, sosyalist toplum emekçilerinin başarıyla çalışmaları için koşulları yaratırlar. Böylelikle sosyalist toplumda maddi üretim emekçileriyle üretici olmayan alan emekçileri arasında karşılıklı bir faaliyet değiş tokuşu bulunmaktadır.

 

Diğer her toplum düzeni gibi sosyalist toplumun da temeli üretimdir, yani sosyalist toplumun varlığı ve gelişmesi için maddi varlıkların kazanıldığı alandır. Bundan ötürü, çeşitli üretici olmayan dallardaki emeğin azaltılması yoluyla maddi üretimde çalışan emekçilerin emeğinin payını yükseltmek, büyük iktisadi öneme sahiptir. Devlet yönetim aygıtındaki şişirilmiş personel mevcudu, Kolhozlardaki gereksiz idare personeli, yüksek dolaşım giderleri—bütün bunlar, maddi üretimden işgücü, öncelikle de kalifiye kadroyu almaktadırlar. Güçlerin bu şekilde üretimden alınması, ulusal gelirin büyümesini köstekler ve halk iktisadına zarar verir.

 

Maddi üretimde çalışan emeğin payının sistemli olarak artırılması, yönetim aygıtının geniş ölçüde basitleştirilmesi ve ucuzlaştırılması ve dolaşım giderlerinin azaltılması, toplumsal zenginliğin çoğaltılmasına ve komünist toplumun inşası için gerekli olan ürün bolluğunun yaratılmasına katkıda bulunmaktadır.

 

Lenin, Sovyet iktidarının en önemli görevlerinden birisi olarak, “aygıtın küçültülmesi, daha iyi örgütlenme, kırtasiyecilik ve bürokratizmin ortadan kaldırılması ve üretici olmayan giderlerin azaltılması yoluyla Sovyet aygıtının sistemli olarak azaltılması ve ucuzlatılmasını saptadı.*

 

Üretim sürecinde toplumsal toplam üretimin bir bölümü, tüketilen üretim araçlarını yerine koymak için kullanılmaktadır. Toplumsal toplam üretimin bu kesimi, tüketilen üretim ataçları tarafından ürüne taşınan ölü emek payını cisimleştirmektedir. Toplumsal toplam üründen tüketilen üretim araçlarım yerine koyan bölüm çıkarıldığında, toplumun ulusal gelirini oluşturan toplumsal ürün bölümü kalır.

 

Sosyalizmin ulusal geliri, sosyalist üretimin emekçileri tarafından yaratılan toplumsal toplam ürünün söz konusu dönem içinde tüketilen üretim araçlarının yerine konmasından sonra kalan ve yeni kullanılan emeği cisimleştiren kesimidir.

 

Aynî biçim olarak ulusal gelir, toplumun gereksinimlerinin; giderilmesine hizmet eden ve ülkede üretilmiş tüketim araçlarının toplam tutarıyla kent ve kırda sosyalist üretimin genişletilmesi için kullanılan üretilmiş üretim araçları kesiminden oluşmaktadır.

 

Ulusal gelir aynı zamanda para biçiminde ortaya çıkmaktadır. Sosyalizmde meta üretimi mevcut olduğundan, bütünlüğü içinde ve hangi ayni biçime sahip olurlarsa olsunlar bütün bileşkenleri içinde ulusal gelir, para birimleri halinde ifade edilen değerler yardımıyla ölçülmektedir. Bundan dolayı yalnızca kişisel gereksinim metalarının toplam kütlesi değil, aynı zamanda ulusal gelirin üretim araçlarından oluşan bölümü de para biçiminde ifade edilmektedir.

 

 

Fiyatlar değiştiğinden, ulusal gelir yalnızca mevcut fiyatlarla değil, aynı zamanda karşılaştırılabilinir (değişmez, sabit) fiyatlarla da hesaplanmaktadır; bunun için belirli herhangi bir yılın fiyatları alınmaktadır. Ulusal gelirin karşılaştırılabilinir fiyatlarla ortaya çıkarılması, ulusal gelirin bir kaç yıllık boyutunun gerçek değişimlerini saptamayı olanaklı kılmaktadır.

 

 

 

Kapitalizmde ulusal gelir, sömürüye tabi tutulan emekçilerin emeği tarafından yaratılmakta ve kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin kullanım alanına gitmektedir; bunlar, ulusal gelirin en büyük bölümüne emek yoluyla kazanılmamış gelir olarak el koymakta ve ancak küçük bir bölümü emekçiler almaktadırlar. Sosyalizmde ulusal gelir, sömürüden kurtulmuş emekçilerin emeği olarak yaratılmakta ve tümüyle ve tamamıyla emekçilere aittir. Sosyalizm, çalışılarak kazanılmamış geliri dıştalamaktadır.

 

Sosyalist toplumun ulusal geliri, kendisi için ürün ve toplum için üründen oluşmaktadır. Maddi üretim içinde emekçiler tarafından yaratılan kendisi için ürün, yapılan işe göre dağıtılmaktadır; bu, sosyalist üretimde çalışan emekçilerin ve onların ailelerinin kişisel gereksinimlerinin giderilmesine hizmet etmektedir. Emekçiler tarafından maddi üretimde yaratılan toplum için ürün, üretimin genişletilmesine, kültürün ve sağlık hizmetlerinin gelişmesine, devlet yönetimi alanındaki giderlerin vs. karşılanmasına hizmet eden sosyalist toplumun salt geliridir.

 

Sosyalizmde ulusal gelirin sürekli büyümesi

 

 

 

Sosyalist toplum, sürekli ve hızlı bir ulusal gelir büyümesi kaydetmektedir. Bu ulusal gelir büyümesi, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekleriyle uyum içinde gelişen sosyalist üretimin kesintisiz kalkınmasının bir sonucudur. Sosyalist toplumda ulusal gelir, kapitalist toplumda olduğundan birkaç misli daha hızla büyümektedir.

 

 

 

Karşılaştırılabilinir fiyatlarla ifade edildiğinde SSCB’nin ulusal geliri, 1913 düzeyine göre, 1940 yılında 6.1 kat, 1950 yılında 10 kat ve 1953 yılında 13 kat fazlaydı.

 

ABD’nin ulusal geliri, karşılaştırılabilinir fiyatlarla ölçüldüğünde, 1930-1953 arasında 2.3 kat arttı; buna karşı SSCB’de, keza karşılaştırılabilinir fiyatlarla ifade edildiğinde, aynı dönem içinde, savaş yıllarında faşist işgalciler tarafından halk iktisadına verilen dev zararlarına rağmen, 8 kattan fazla arttı.

 

 

 

Sosyalizmde ulusal gelirin büyümesi iki etkene dayanmaktadır: 1— toplumsal emek üretkenliğinin artması ve 2— üretimde çalışan emekçilerin sayısının büyümesi. Ulusal gelirin büyümesi, sosyalist toplumda esas olarak emek üretkenliğinin artırılması yoluyla sağlanmaktadır. Örneğin, Dördüncü Beş Yıllık Plan dönemi sırasındaki ulusal gelir büyümesinden yüzde 20 üretimde çalışanların sayısının yükselmesine ve yüzde 80 emek üretkenliğinin artırılmasına düşmekteydi.

 

Sosyalist üretimdeki emekçilerin emek üretkenliği hızla artmaktadır; bunun nedenleri, (tarım da dahil) üretimin bütün dallarında en modern tekniğin kullanıma sokulması, emeğin ve üretimin örgütlenmesinin iyileştirilmesi, işçilerin, kollektif köylülerin ve aydınların mesleki kalifikasyonlarının artması, emekçilerin refah düzeyinin sürekli olarak artması ve sosyalist yarışmanın geliştirilmesidir.

 

Toplumsal emeğin verimliliğinin artırılması, maddi kaynakların ve iş güçlerinin planlı ve rasyonel olarak yerleştirilmesini ve özellikle de üretim araçları tasarrufunu talep etmektedir. Üretim araçları tasarrufu, toplumsal toplam ürünün tüketilen üretim araçlarının yerine konmasına hizmet eden bölümünü azaltmaktadır. Böylelikle toplumsal üretimin diğer bölümü, yani ulusal gelir büyütülebilinmektedir.

 

Ulusal gelirin önemli bir büyüme faktörü, maddi üretim dallarında çalışan emekçilerin sayısının büyütülmesidir. Kapitalizmden farklı olarak ne sayısız uzantısıyla birlikte sömürücü sınıfları, ne işsizliği ve ne de aşırı ölçüde işgücünün dolaşım aşamasına çekilmesini vs. tanıyan sosyalist toplumda, yetişkin çalışabilir nüfusun oldukça daha büyük bölümü, toplumsal toplam ürünün yaratıldığı maddi üretim dallarında çalışmaktadır. Buna paralel olarak bilim, eğitim, sanat ve sağlık alanında çalışan emekçilerin sayısı da büyümektedir. Sosyalist toplumda maddi ve manevi kültürün tüm kazanımları halkın ortak malıdır. Kapitalizmde ise bunları sömürücülerin tekeli altında bulunmaktadır.

 

SSCB’de uzun zamandan beri artık işsizlik yoktur, buna karşın ABD’de ise 1950-1952 yıllarında (tüm yıllık işsizlik olarak hesaplandığında) çalışabilir nüfusun %13’ü işsizdi.

 

Çalışabilir olup da üretici olmayan dallarda çalışan nüfustan SSCB’de yarısından fazlası, buna karşın ABD’de ise üretici olmayan dallarda çalışan kişilerin yalnızca yedide biri kültür ve sağlık alanlarında çalışmaktadır.

 

 

 

Sosyalizmde ulusal gelirin büyümesi, buna işçilerin, köylülerin ve aydınların gelirlerinin bir büyümesi eşlik ettiğinden, emekçilerin refah düzeyinin artırılmasının bir ölçütüdür. Buna karşın kapitalizmde ise ulusal gelirin büyümesi, kapitalistler ve toprak sahipleri ulusal gelirin sürekli artan bir bölümüne el koyduklarından ve emekçilerin ulusal gelirden payı sürekli olarak küçüldüğünden, emekçilerin refah düzeylerinin artmasının bir göstergesi değildir.

 

SSCB’de ulusal gelir, karşılaştırılabilinir fiyatlarla ölçüldüğünde, 1952 yılında 1945 yılına göre 2.5 kat arttı; aynı dönem içinde işçilerin ve görevlilerin gerçek geliri 2.2 kat yükseldi; ABD’de ulusal gelir, keza karşılaştırılabilinir fiyatlarla ölçüldüğünde, 1952 yılında 1945’in düzeyinin yüzde 10 üzerinde bulunuyordu; burada tekellerin kârları iki misline çıkarken, işçilerin ve memurların gerçek ücreti düştü.

 

 

Ulusal gelirin dağılımı

 

Sosyalist üretimde yaratılan ulusal gelir dağıtılmakta ve son tahlilde halkın tüketimi ve sosyalist birikim için kullanılmaktadır. Kapitalizmin tersine sosyalizmde “Halk geliri sömürücü sınıfların ve bunların sayısız asalak taraftarlarının çıkarları doğrultusunda değil, işçi ve köylülerin maddi durumlarının sistematik olarak iyileştirilmesi ve kent ve kırda sosyalist üretimin genişletilmesi prensibi doğrultusunda dağıtılmaktadır.”*

 

Sosyalist toplumda ulusal gelirin dağılımı şöyle gerçekleşmektedir: Ulusal gelir ilksel olarak yaratıldığı dalların çeşitli gelir biçimleri olarak, yani—halk iktisadının devlet sektörü ve kollektif-iktisadi sektöründe—maddi üretim aşamasında ortaya çıkmaktadır.

 

Halk iktisadının devlet sektöründe yaratılan ulusal gelir iki ana bölüme ayrılmaktadır. Bu gelirlerin emekçiler tarafından maddi üretim içinde yaratılan kendisi için ürünü teşkil eden bölümü, devlet üretim işletmelerinin işçilerinin ve görevlilerinin iş ücreti biçimini almaktadır. Ulusal gelirin devlet üretim sektöründe yaratılan diğer bölümü, toplum için ürünü ya da salt geliri oluşturmaktadır. Devlet üretim sektörünün salt geliri iki ana biçimde ortaya çıkmaktadır: 1— devlet işletmelerinin salt geliri olarak (işletmelerin kazancı) ve 2— devletin merkezileştirilmiş salt geliri olarak (sözde işlem vergisi, kazanç ödemeleri, sosyal sigorta amaçlı ödentiler vs.).

 

Kolhozların toplumsal iktisadında yaratılan ulusal gelir, Kolhozların mülkiyetidir ve keza iki ana bölümden oluşmaktadır; birinci bölüm kendisi için üründür ve diğeri, toplum için üründür. Kollektif köylülerin emeği tarafından Kolhozların kollektif iktisatlarında yaratılan kendisi için ürün, kollektif köylüler arasında işbirimlerine göre dağıtılan aynî ve para gelir biçimini almaktadır. Kollektif köylüler, bunun dışında yan iktisatlardaki çalışmalarından aynî ve para gelirleri elde etmektedirler. Kolhozda yaratılan toplum için ürün, kollektif iktisadın salt geliridir. Bu salt gelirin bir bölümü, kollektif üretimin gelişmesi, tüm kollektif iktisadın gereksinimlerinin ve kollektif köylülerin maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesi için kullanılmaktadır. Kollektif iktisadi sektörde yaratılan salt gelirin diğer bölümü, fiyat mekanizması üzerinden ve gelir vergisi aracılığıyla devletin merkezileştirilmiş salt gelirine dönüşmektedir. Kolhozlar, bu şekilde devletin kent ve kırdaki üretimin genişletilmesi, kültürün gelişmesi, ülke sanayiinin pekiştirilmesi vs. amacıyla tüm halk için belirlenen devlet giderlerine katkıda bulunmaktadır.

 

Sonuç olarak, devletin merkezileştirilmiş salt gelirinin içinde yalnızca işçi sınıfı tarafından değil, aynı zamanda kollektif köylüler tarafından harcanan toplum için emeğin bir bölümü de bulunmaktadır.

 

Mesleki üretim artellerinin emekçilerinin emeği tarafından yaratılan kendisi için ürün, onların iş ücretleri biçimini ve toplum için ürün, kooperatifsel meslek işletmelerinin salt geliri biçimini almaktadır. Bu gelirin bir bölümü, üretimin genişletilmesi ve meslek artelinin üyelerinin gereksinimlerinin giderilmesi için kullanılmaktadır. Diğer bölümü ise, işlem ve gelir vergisi aracılığıyla devletin merkezileştirilmiş salt gelirine dönüşmektedir.

 

Sosyalist toplumda bu şekilde doğrudan maddi üretim aşamasında elde edilen çeşitli gelir biçimleri oluşmaktadır. Ulusal gelirin üretim emekçileri tarafından yaratılan kendisi için ürün biçimini oluşturan bir kesimi, yapılan işe göre dağıtılmakta ve üretimde çalışan işçilerin ve görevlilerin ücretinin, kollektif köylülerin kişisel gelirlerinin ve meslek kooperatiflerinin emekçilerinin ücretlerinin çeşitli biçimleri halinde ortaya çıkmaktadır. Ulusal gelirin emekçiler tarafından üretimde yaratılan toplum için ürünü ya da toplumun salt gelirini oluşturan diğer bölümü, aşağıdaki biçimleri almaktadır: Devlet işletmelerinin salt geliri, Kolhozların ve kooperatif işletmelerinin salt geliri ve devletin merkezileştirilmiş salt geliri. Burada, daha önce de belirtildiği gibi, işletmelerin salt gelirinin bir bölümü ulusal gelirin dağıtılması sırasında devletin merkezileştirilmiş salt gelirine dönüşmektedir.

 

Ulusal gelir dağılımının daha sonraki dağılımı içinde, bunun bir bölümü üretici olmayan dalların ve burada çalışan emekçilerin geliri durumuna gelmektedir.

 

Sosyalist toplumda devlet, örneğin eğitim ve sağlık, devlet aygıtının giderleri, ülke savunmasının güçlendirilmesi vs. için olmak üzere bir dizi toplumsal gereksinimi karşılamak amacıyla önemli araçlar harcamaktadır. Sosyalist toplum, her yıl birikme yapmaksızın ve toplumsal üretimi genişletmeksizin, kendisini geliştiremez. Halkın artan gereksinimlerini başka türlü tatmin de edemez. Buradan ulusal gelirin büyük bir bölümünün yukarıdaki amaçlarla kullanılacak para araçları fonu biçiminde devletin elinde yoğunlaşması şeklinde ekonomik bir zorunluluk ortaya çıkmaktadır. Bu fon, hemen hemen tümüyle devletin merkezileştirilmiş salt gelirlerinden oluşturulmaktadır. Bu fonun yalnızca çok önemsiz bir bölümü halkın araçlarından (vergiler ve hisse senetleri) kaynaklanmaktadır. Devlet bütçesi, devlet için araçların hizmete sunulması ve bunların çeşitli toplumsal amaçlar için kullanılmasında başrolü oynamaktadır.

 

Toplumun salt gelirinin devlet tarafından sosyal ve kültürel amaçlar ve yönetim için harcanan bölümü, bilim, eğitim ve sağlık alanında çalışan emekçilerin ücreti ve devlet aygıtı çalışanlarıyla ordu mensuplarının ücreti olarak ortaya çıkmaktadır. Kent ve kır nüfusunun kültürel ve sosyal gereksinimlerinin (halk eğitimi, sağlık koruması) karşılanması, büyük ölçüde parasız olarak, devlet tarafından sağlanmaktadır. Kültür kurumlarının ve hizmet işletmelerinin bir bölümü, giderlerini halkın yapılan hizmetler karşılığında ödediği ücretlerden karşılamaktadır. Devlet, halka emeklilik maaşı, ek yardımlar ve burslar ödemekte ve çeşitli indirimler, ücretli izin vs. sağlanmaktadır. Böylelikle işçilerin ve görevlilerin gerçek ücretleri ve köylülerin gerçek geliri yükselmektedir.

 

Sosyalist toplumun tüm ulusal geliri, son tahlilde tüketim fonu ve birikim olarak ayrışmaktadır.

 

Tüketim fonu, ulusal gelirin işçilerin, köylülerin, aydınların artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesine hizmet eden bölümüdür. Tüketim fonu, esas olarak, üretim emekçilerinin kendisi için emek yoluyla yarattıkları üründen oluşmaktadır. Bunun dışında tüketim fonunun önemli bir bölümü, devlet tarafından, Kolhozlar ve kooperatif birlikleri tarafından sosyal ve kültürel gereksinimler için harcanan toplum için üründen oluşmaktadır. Tüketim fonunun çoğalması, emekçilerin gelirinin büyümesinin temelidir.

 

Sosyalizmde işçilerin, köylülerin ve aydınların gelirlerinin hızlı, sürekli büyümesi aşağıdaki nedenlerle açıklanabilir: 1— Üretimin kesintisiz olarak genişlemesi, sayıca büyüyen nüfustan her yıl daha fazla emekçiyi üretime çekme olanağı sağlar ki, buna da emekçilerin toplam gelirinin büyümesi denk düşmektedir; 2— işçilerin ve görevlilerin ortalama ücreti ve kollektif köylülerin ortalama geliri, yıldan yıla artmaktadır; 3— devlet bütçesinden kültür, halk eğitimi ve sağlık sektörü için ödenen ödentiler büyümektedir; 4— emekçilerin sosyal sigorta, sosyal bakım vs. için elde ettikleri araçlar çoğalmaktadır. Burada emekçilerin gerçek gelirleri, devlet tüketim malları fiyatlarını sistemli olarak: düşürdüğünden, nominal gelirinden daha hızlı gelişmektedir.

 

Emekçilerin maddi ve kültürel yaşam standartlarının sürekli yükselmesi, üretimin hızlı ve kesintisiz büyümesinden kaynaklanmaktadır. Üretimin böylesi bir büyümesini güvence altına almak için, ulusal gelirin bir bölümünün birikim fonuna aktarılması gerekmektedir.

 

Birikim fonu, sosyalist toplumun ulusal gelirinin kent ve kırdaki sosyalist üretimin genişletilmesine ve mükemmelleşmesine, kültürel ve sosyal amaçlar fonunun, konut fonunun büyümesine ve yedeklerin oluşmasına hizmet eden bölümüdür. Birikim fonu, sosyalist üretimin en gelişmiş teknik temelinde büyümesi ve mükemmelleştirilmesinin ve halkın refah düzeyinin daha da yükselmesinin maddi ön koşullarını oluşturmaktadır.

 

SSCB emekçileri, kişisel maddi ve kültürel gereksinimlerinin karşılanması için, hem kendisi için üründen ve hem de toplum için üründen ulusal gelirin yaklaşık dörtte üçünü almaktadırlar. Geriye kalan kesim, kent ve kırdaki sosyalist birikime aktarılmaktadır.

 

 

Kısa Özet

 

1— Sosyalist toplumun ulusal geliri, toplumsal toplam üretimin içinde üretimde çalışan işçilerin, köylülerin ve aydınların yeni kullanılmış emeğinin cisimleştiği bölümüdür. Kapitalizmden farklı olarak sosyalizmde tüm ulusal gelir emekçilere aittir.

 

2— Sosyalizmde ulusal gelir, sosyalizm kapitalizme özgü olan üretim anarşisi, israf ve iktisadi bunalımlardan arı olduğundan ve maddi araçların ve iş güçlerinin planlı ve rasyonel kullanımını güvence ettiğinden, kapitalizmde olduğundan daha hızlı büyümektedir. Ulusal gelir büyümesi, birincisi toplumsal emeğin üretkenliğinin artırılması ve ikincisi, maddi üretimde çalışan emekçilerin sayısının büyütülmesi yoluyla sağlanmaktadır.

 

3— Ulusal gelirin dağılımı, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gereklilikleriyle uyum içinde gerçekleşmekte ve işçi sınıfının, köylülüğün ve aydınların gelirlerinin hızla büyümesine yol açmaktadır. Emekçilerin gelirlerinin önemli büyüme faktörlerinden birisi, devletin, Kolhozların, kooperatif birliklerinin ve toplumsal örgütlerin halkın kültürel ve sosyal gereksinimleri için yaptıkları giderleridir. Sosyalizmde ulusal gelirin büyümesi, emekçilerin refah düzeyinin yükselmesinin en önemli göstergesidir.

 

4— Sosyalist toplumun ulusal geliri, halkın sürekli olarak artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesine hizmet eden tüketim fonu ve sosyalist üretimin en gelişmiş teknik temelinde hızla büyümesinin ve mükemmelleşmesinin maddi koşullarını yaratan birikim fonu olmak üzere ayrışmaktadır.

 

 

* V.İ. Lenin, Eserler, 4 Baskı, C. XXXIII, s. 406, Rusça.

 

  • J.V. Stalin, “Merkez Komitesi’nin SBKP(B) XVI. Kongresi’ne Sunduğu Siyasi Faaliyet Raporu”; bkz. J.V. Stalin, Eserler, C.12, s. 281, Almanca. [Türkçe Baskı; Eserler, C.12, s. 274, İnter Yayınları.]

 

 

Bölüm XXXVII

SOSYALİZMDE DEVLET BÜTÇESİ, KREDİ VE PARA DOLAŞIMI

 

 

Sosyalizmin maliye sistemi.

Sosyalist devletin bütçesi.

Sosyalizmde kredi.

Sosyalist toplumda bankalar.

Sosyalizmde para dolaşımı.

 

 

 

Sosyalizmin maliye sistemi

 

Sosyalizmde meta üretimi ve meta dolaşımı mevcut olduğundan, sosyalist işletmelerin üretimini yalnızca aynî biçimde değil, aynı zamanda para biçiminde (değer biçiminde) de ifade etmek gerekmektedir. Hem devlet ve hem de kooperatifsel-kollektif iktisadı olmak üzere sosyalist işletmeler, ürünleri için, giderlerini (amortismanlar, hammadde, yakıt maddeleri ve yardımcı maddeler alımı, iş ücretinin ödenmesi vs.) karşılamak ve üretimlerini genişletmek amacıyla ürünleri için bir para geliri elde etmektedirler. Böylelikle sosyalist işletmelerde belirli para fonları oluşmakta ve harcanmaktadır. Bu, sosyalist işletmelerin iktisadi faaliyetinin mali yönünü oluşturmaktadır.

 

İşletmelerin para araçlarının bir bölümü, toplumun gereksinimlerinin karşılanması, halk iktisadının ve kültürün gelişmesi için merkezi olarak dağıtılan tüm devlet fonuna gitmektedir.

 

İşletmelerin geçici olarak serbest olan para araçları; kredi organları tarafından seferber edilmekte ve merkezi olarak kullanılmaktadırlar.

 

Bütün bunlardan sosyalizmde yaygın bir maliye sisteminin var olduğu sonucu çıkmaktadır. Sosyalizmin maliye sistemi, sosyalist iktisattaki para fonlarının planlı oluşturulması ve dağıtılması sistemidir. Bu, devlet bütçesini, kredi sektörünü, devlet sosyal sigortasını, devlet mal ve can sigortası ve devlet işletmelerinin, Kolhozların ve meslek kooperatiflerinin maliye iktisadını kapsamaktadır.

 

Maliye sisteminin maddi temeli, sosyalist üretimdir. Maliye sistemi, sanayi ve tarımsal üretimin büyümesi ve meta dolaşımının geliştirilmesine dayanmaktadır.

 

Maliye sisteminin yardımıyla para biçimindeki toplumsal toplam üretim, sosyalist üretimin sektörlerine, dallara ve işletmelere, bir bütün olarak topluma ve onun üyelerine dağıtılmaktadır. Burada maliye sistemi, sosyalist iktisadın kaynaklarının üretimin kesintisiz büyümesinin, halkın maddi ve kültürel yaşam standardının sürekli yükselmesinin yararına mümkün olduğunca rasyonel olarak kullanılması için çaba göstermek zorundadır. Sosyalist devlet, maliye sisteminin yardımıyla işletmelerin ve iktisat dallarının tüm iktisadi faaliyetleri üzerinde rublenin denetimini gerçekleştirmektedir. Maliye sistemi, halk iktisadında tutumluluk rejiminin, iktisadi muhasebenin ve maliye disiplinin pekişmesine katkıda bulunmaktadır.

 

 

 

 

 

Sosyalist devletin bütçesi

 

Sosyalizmin maliye sisteminde devlet bütçesi önder konumu almaktadır. Sosyalizmde devlet bütçesi, tüm toplumun büyüyen gereksinimlerinin tatmin edilmesi amacıyla, merkezi para fonunun planlı oluşturulmasının ve kullanılmasının ana biçimidir. Devlet bütçesinin gelirler hanesi, devletin merkezileşmiş tasarruf hakkına giren para araçlarından oluşmaktadır; gider hanesi, bu araçların toplumun gereksinimleri için kullanılmasını öngörmektedir. Ulusal gelirin önemli bir bölümü, devlet bütçesi üzerinden dağıtılmaktadır.

 

Devlet bütçesi, iktisat planını yansıtan ana maliye planını oluşturmaktadır. Sosyalist devlet, bütçe yardımıyla halk iktisadının para araçlarını seferber etmekte ve bunları plan görevleri ve bunların yerine getirilmesinin akışına uygun olarak, dallara ve işletmelere dayanmaktadır.

 

Devlet bütçesi, tüm sosyalist iktisadın gelişmesine dayanmaktadır. O, mali iktisada, devlet işletmelerinin gelirleri ve giderlerine ayrılmaz bir şekilde bağlı bulunmaktadır. Toplumun bu işletmelerde yaratılan salt gelirinin ağırlıklı bölümü, devlet bütçesine girmektedir. Halk iktisadının bütün dallarındaki yatırım faaliyetleri ve devlet işletmelerinin yatırım ve dolaşım fonlarının büyümesi, önemli ölçüde devlet bütçesinin araçlarından finanse edilmektedir. Devlet bütçesiyle Kolhozlar arasındaki karşılıklı ilişkiler, büyük öneme sahiptir. Kolhozların salt gelirlerinin önemli bir bölümü, devlet bütçesine gitmekte ve tüm halkın gereksinimleri için kullanılmaktadır. Devlet, devlet bütçesi üzerinden kollektif iktisadi sektöre üretimin gelişmesinde yardımda bulunmakta, kollektif köylülere hizmet eden okulların, hastanelerin ve diğer toplumsal ve kültürel kurumların bakımını üstlenmektedir.

 

SSCB’nin devlet bütçesinin gelir hanesi, ağırlıklı olarak toplumun salt gelirinden, yani devletin merkezileştirilmiş salt gelirini teşkil eden bölümden oluşmaktadır. 1953 yılında tüm bütçe gelirlerinin yüzde 85’i toplumun salt gelirinden girdilere (sosyalist iktisattan gelen girdilere) düşmektedir.

 

Devletin merkezileştirilmiş salt geliri, sözde işlem vergisi, devlet işletmelerinin salt gelirinden ödemeler (kazanç ödemeleri), sosyal sigorta amaçlı vergiler, Kolhozların ve diğer kooperatifsel işletmelerin gelir vergileri, vs. biçiminde devlet bütçesine girmektedir. SSCB devlet bütçesinin gelirlerinin ağırlıklı bölümü ilk iki tür girdilere düşmektedir.

 

Devlet bütçesinin diğer bir gelir kaynağı, vergi ve hisse senetleri biçiminde devlet bütçesine ulaşan halkın araçlarıdır. Halkın vergileri, toplum üyelerinin gelirlerinin bir bölümünü devlet bütçesine zorunlu vermelerinin bir biçimidir. Kapitalizmden farklı olarak, sosyalist toplumda halkın vergileri emekçilerin gelirlerinin yalnızca çok küçük bir bölümünü oluşturmakta ve tüm halkın gereksinimleri için kullanılmaktadırlar. 1953 yılında halkın vergi ödemeleri, SSCB bütçesinin bütün gelirlerinin yalnızca yüzde 8.5’ini tutuyordu. Halkın devlet bütçesinden elde ettiği her türden hizmetlerin ve yan yardımların tutarı, onların tüm vergi ödemelerinin bir kaç katı tutmaktadır. Örneğin, SSCB emekçileri, 1953 yılında devlet bütçesinden vergi, harçlar biçiminde ve hisse senedi istikrazları yoluyla bütçeye aktardıkları tutarın üç katını elde ettiler.

 

 

 

SSCB’de emekçilerin bir bölümü vergi ödemesinden tümüyle serbest tutulmuştur; vergi tarifeleri, verginin miktarına göre kademeleştirilmiştir. 1954 yılında, bütçe gelirlerinin %1’inden azı, köylülerin tarım vergisine düşmektedir; kır halkının vergi ödemeleri, 1954 yılında 1952’ye göre %60’dan fazla azaltılmıştır.

 

Devlet hisse senetleri, sosyalist toplumda devletin tüm toplumun gereksinimlerini karşılamak üzere, bu araçları belirli bir sürenin geçmesinden sonra geri ödeme koşuluyla halkın araçlarını kullanıma çektiği bir biçimdir. Emekçiler, hisse senedi istikrazı yoluyla kişisel gelirlerinin bir bölümünü geçici kullanım için gönüllü olarak devlete bırakmaktadırlar. Hisse senetleri, aynı zamanda emekçilerin, tasarruflarının bir biçimi olup, halka hisse senedi çekilişi kazançları ve faizler biçiminde gelir sağlamaktadırlar. SSCB devlet bütçesinde 1954 yılında bütün gelirlerin yüzde 3’ü bu girdilere düşüyordu.

 

Devlet bütçesinin gider hanesi, devlet tarafından finanse edilmeyi, yani aşağıdaki amaçla kullanılan ve geri ödenmeyecek olan para araçları ödemesini oluşturmaktadır: 1— halk iktisadının gelişmesi, 2— sosyal ve kültürel önlemler, 3— devletin savunma yeteneğinin güvence altına alınması ve 4— devlet yönetimi organlarının bakımı. SSCB devlet bütçesinin araçlarının en büyük bölümü, halk iktisadının finanse edilmesi ve sosyal ve kültürel önlemler için harcanmaktadır. Savaş sonrası yıllarda SSCB devlet bütçesinin bütün giderlerinin üçte ikisi, bu amaçlarla kullanıldı.

 

Devlet bütçesi üzerinde finansman, Sovyet iktisadının en güçlü gelişme etkenlerinden birisidir. Devlet bütçesinden halk iktisadı için yapılan harcamalar, 1946-1953 yılları arasında 1248 milyar ruble tutuyordu. Devlet bütçesi araçları, ağır sanayinin geliştirilmesi, tüketim malları üretiminin genişletilmesi ve tarımın kalkınması amacıyla kullanılmaktadır. Sosyalist devlet, iktisadın bütün dalarındaki yatırımlar için her yıl dev devlet bütçesi araçları harcamaktadır. Yeni işletmeler, fabrikalar, maden ocakları, santraller, Sovhozlar, MTİ’ler, demiryolları, yerel işletmeler, konut, hastane, sanatoryum vs. inşası için SSCB devlet bütçesinden geniş kapsamlı yatırımlar finanse edilmektedir. Bu işletmelere bu amaçla kendi salt gelirlerinden bırakılanlar para miktarına ek olarak, bütçe araçlarının bir bölümü mevcut işletmelerin dolaşım araçlarının artırılması için kullanılmaktadır. Bunun dışında halk iktisadının planlı olarak yürütülmesi ve ülke savunması için gerekli olan devlet malzeme yedekleri, bütçe araçlarından yaratılmaktadır.

 

Bütçe araçlarının önemli bir bölümü, sosyal ve kültürel amaçlar için kullanılmaktadır; bu, halkın maddi ve kültürel yaşam düzeyinin yükseltilmesine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Bütçe, bu amaçla bilimin gelişmesi, eğitim, sağlık alanı, spor, emekli aylıkları, yan yardımlar vs. için araç ayırmaktadır.

 

 

Sovyet Devleti, yalnızca savaş sonrası beş yıl içinde (1946-1950) 524.5 milyar ruble ve Beşinci Beş Yıllık Plan’ın ilk üç yılında 371 milyar ruble tutarında bütçe aracını sosyal ve kültürel önlemler için harcadı.

 

 

 

Sosyalist toplumda bütçe araçlarının bir bölümü, iktisadi ve kültürel inşa alanında çok yönlü bir faaliyet gösteren devlet aygıtının bakım masrafları için harcanmaktadır. Üretimin genişletilmesi ve halkın büyüyen gereksinimlerinin giderilmesinin çıkarları doğrultusunda tutumluluk rejiminin sürdürülmesi, yönetim aygıtının en geniş ölçüde ucuzlaştırılmasını gerektirmektedir. Sosyalist devlet, bundan hareket ederek, tutarlı bir şekilde yönetim aygıtının rasyonelleştirilmesi ve bunun bakım masraflarının düşürülmesi çizgisi izlemektedir.

 

Devlet yönetim organlarının bakım masrafları, SSCB’de 1932 yılında bütün bütçe araçlarının %4.2, 1940 yılında %1.9 ve 1953 yılında %2.8’ini tutmaktaydı. Bütçe araçlarının bir bölümü, ülke savunmasının pekiştirilmesine hizmet etmektedir. Tutarlı bir barış politikası izleyen Sovyetler Birliği’nde silahlı kuvvetler için yapılan harcamalar, bütçenin yalnızca görecel küçük bir bölümünü oluşturmaktadırlar. ABD’de savaş amacıyla yapılan giderler 1953/54 yıllarında tüm bütçenin %70’inden fazlasını tutarken, SSCB’de 1954 bütçesinden tüm bütçe harcamalarının yalnızca %17.8’i savunma amacına ayrılmıştır.

 

Bütçe planının yerine getirilmesi, üretim verimine, metaların realize edilmesine, üretim ve dolaşım masraflarının düşürülmesine ve birikimlerin büyümesine, yani halk iktisadında işletme içi yedeklerden nasıl yararlanıldığına ve iktisadi muhasebenin nasıl kullanıldığına doğrudan bağlıdır.

 

Maliye organlarının görevi, bütçe planının yerine getirilmesi sürecinde, halk iktisadında iktisadi planların yerine getirilmesini, tutumluluk rejiminin sürdürülmesini ve mali disiplinin korunmasını ruble aracılığıyla denetlemektir. Bu denetleme, hem bütçe giderlerinin saptanmasında ve hem de bütçeye karşı yükümlülüklerin yerine getirilmesini gözetlemede gerçekleşmektedir. Maliye organları, işletmelerin ve örgütlerin iktisadi faaliyetlerini tahlil etmekte, onların eksikliklerini ortaya çıkarmakta, devlet araçlarının sakınılmasının güvence altına alınıp alınmadığını ve bunların doğru kullanılıp kullanılmadığını, işletmelerin muhasebesinin ve mali raporlarının ne durumda olduğunu gözden geçirirler ve araçların hesapsız harcanmasına karşı harekete geçerler. Burada, iktisat organlarına araç verilmesi, sık sık onların çalışmasının niteliğine bağlı tutulmaktadır.

 

SSCB bütçesi şunları kapsamaktadır: 1— Birlik bütçesi ve 2—birlik Cumhuriyetlerinin bütçeleri; sonuncuları da a) cumhuriyet bütçesi ve b) yerel bütçelerden oluşmaktadır. Bütçe araçlarının ana kütlesini içinde yoğunlaştıran Birlik bütçesi, tüm bütçe sistemleri içinde önder konumda bulunmaktadır. Böylesi bir bütçe inşası, demokratik merkeziyetçiliğin ve sosyalist çok uluslu devletlerde doğru ulusal politika ilkelerinin gerçekleştirilmesini olanaklı kılmaktadır. SSCB devlet bütçesi, bir yıl için hazırlanmakta ve SSCB Yüksek Sovyetleri tarafından yasa haline getirilmektedir. Birlik cumhuriyetlerinin bütçesi, bu cumhuriyetlerin yüksek Sovyetleri tarafından onaylanmaktadır.

 

Böylelikle sosyalizmde devlet bütçesinin özü temelden değişmiştir. Kapitalist devletlerin bütçesi, emekçi kitlelerin ek olarak sömürülmesinin ve tekellerin zenginleşmesinin aygıtlarıdır; bu, iktisadın askerileştirilmesi, hızlandırılmış silahlanma ve burjuvazinin asalak devlet aygıtının bakımı için kullanılmaktadır. Sosyalizmin ekonomik temel yasasıyla uyum içinde sosyalist devletin bütçesi, tüm toplumun attan maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesi görevine sahiptir ve böylelikle barış iktisadının kalkınması ve üretici güçlerin büyümesi açısından güçlü bir etken haline gelmektedir.

 

“Sömürücülerin halkın emeğinin sömürülmesi yoluyla elde ettiği gelirler, şimdi emekçilerin ellerinde kalmakta ve bunların bir bölümü üretimin genişletilmesi ve yeni emekçi gruplarının üretim sürecine çekilmesi için ve bir bölümü işçilerin ve köylülerin gelirinin doğrudan artırılması için kullanılmaktadır.”*

 

Sosyalist toplumda devlet bütçesi, halk iktisadının sürekli kalkınması temelinde sistemli bir şekilde büyümektedir. Sosyalizmde ulusal gelirin hızlı, kesintisiz büyümesiyle birlikte, ulusal gelirin devlet bütçesine akan bölümü de artmaktadır. Örneğin, SSCB devlet bütçesinin gelirleri, 1954 yılında savaş öncesi 1940 yılına göre üç kattan fazla arttı. SSCB devlet bütçesi, kendisini sağlamlılığı ve istikrarıyla karakterize etmektedir. Kapitalist ülkelerin devlet bütçeleri, genelde bir açık göstermektedirler. SSCB devlet bütçesi, yalnız dengeli olmakla kalmayıp, aynı zamanda düzenli olarak önemli bir gelir fazlasıyla kapanmaktadır.

 

Para araçlarının merkezi dağıtımı, belirli ölçüde devlet sosyal sigortası ve devlet mal ve can sigortası üzerinden gerçekleşmektedir.

 

Devlet sosyal sigortası, işçilerin, görevlilerin ve onların aile üyelerinin geçici ya da sürekli çalışamamazlık durumunda maddi olarak güvence altına alınmalarının bir biçimidir. Bu, parasız sağlık yardımını ve dinlenme yurtlarının, sanatoryumların, hastanelerin vs. bakımını kapsamaktadır. SSCB’de işçilerin ve görevlilerin sosyal sigortası, devletten ya da bağlı bulundukları kooperatiflerden gerekli araçları elde eden sendika organlarının elindedir. Sosyal sigorta araçları, işletmelerin, örgütlerin ve kurumların işçilerin ve görevlilerin toplam ücret tutarının belli bir yüzdesine ödentileri (sosyal vergiler) biçimine sahip olan toplumun salt gelirinden karşılanmaktadır. Devlet sosyal sigorta araçları, hem gelirler ye hem de giderler açısından devlet bütçesine çekilmekte ve sendikalar tarafından harcanmaktadırlar. Sosyal sigorta amaçlı giderler, kesintisiz olarak ve hızla artmaktadır. Bu giderler, 1953 yılında 1940 düzeyine göre 2.6 kat bir artış gösterdi.

 

Devlet can ve mal sigortası yardımıyla, doğa felaketleri ve kaza durumunda Sovyet vatandaşlarının, işletmelerinin ve örgütlerinin karşılaştığı kayıplar yerine konmakta ya da önlenmektedir. Can ve mal sigortası, SSCB’de devlet tekelinde olup, sigorta organlarının elindedir ve esas olarak halkı, Kolhozları ve kooperatif işletmelerini kapsamaktadır. Sigorta fonlarının araçları, esas olarak halkın, işletmelerin ve örgütlerin sigorta ödeneklerinden sağlanmaktadır.

 

Sosyalizmde kredi

 

Kredi, sosyalist toplumun gerekli iktisadi aygıtlarından birisidir. Kredinin varlığı, bir yandan halk iktisadında geçici serbest para araçlarının oluşmasına ve diğer taraftan sosyalist işletmelerin yedek araçlara olan geçici gereksinimine bağlıdır.

 

Bütün nedeni öncelikle, sosyalist işletmelerin araçlarının dolaşımı içinde ürünlerin satışından gelen para gelirlerinin girdisiyle üretim amaçlı para harcamalarının zamansal olarak çakışmamasıdır. İşletmelerin araçlarının bir bölümü, sürekli olarak para biçimindedir, ancak bu, belli zaman aralıklarıyla harcanmaktadır. Ürünlerin satılmasıyla birlikte, mevcutları düzenli olarak yenilenen ham ve yakıt maddelerinin satın alınması için öngörülen para araçları birikmektedir. Aynı şekilde ücret fonu da düzenli olarak ürünlerin satışına göre birikmektedir; ancak ücretler kural olarak ayda iki kez ödenmektedir. Amortisman fonu, düzenli olarak para biçiminde birikmektedir; ama belirli zaman aralıklarıyla yeni makinelerin, donanımların alınması, binaların kurulması ya da onarılması için para harcanmaktadır. İşletmenin salt geliri, yeterli bir miktar biriktikten sonra, yatırım amaçlarıyla kullanılmaktadır. Böylelikle devlet işletmeleri, geçici serbest para araçlarına sahip olmaktadır. Kolhozlar da, ister para gelirlerinden bölünmez fonlara aktarılan ve ancak gelecekte harcanacak olan miktarlar biçiminde, isterse de henüz kollektif köylülere dağıtılmamış olan para gelirleri vs. biçiminde olsun, böylesi araçlara sahiptirler. Bütçenin yürütülmesi sürecinde, gelir fazlası, bütçe kurumlarının cari hesaplarında en yüksek miktar ve bütçe özel araçları olarak geçici serbest araçlar ortaya çıkmaktadır. Gelirlerinin büyümesiyle birlikte, emekçilerin ellerinde de giderek daha büyük serbest para araçları oluşmaktadır.

 

Aynı zamanda sosyalist işletmelerde ve iktisat organlarında da, periyodik olarak, örneğin mevsime bağlı giderler, hammadde alımı vs. için, geçici para araçları gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Böylelikle kredinin iktisadi gerekliliği oluşmaktadır.

 

Sosyalizmde kredi, geçici serbest para araçlarının seferber edilmesi ve geri ödenmesi koşuluyla iktisadi gereksinimlerin giderilmesi için planlı bir şekilde kullanılması konusunda devlete hizmet eder. Kapitalizmin tersine, sosyalist iktisatta borç sermayesi bulunmamaktadır; kredi sistemine akan para araçlarının ağırlıklı bölümü işletmelerin toplumsal mülkiyeti ve geri kalanı emekçilerin bireysel mülkiyetidir. Bu araçlar, sosyalist işletmelerin ve emekçi kitlelerin gereksinimlerinin giderilmesi için kullanılmaktadır. Kredi sistemi, sosyalizmde planlı bir karakter taşımaktadır. Kredinin büyüklüğü, kaynağı ve kullanımı, kredi planı tarafından belirlenmektedir.

 

Sosyalist toplumda geçici serbest para araçları, devlet kredi kurumları, bankalar ve tasarruf kasaları tarafından seferber edilmektedir. Örneğin, iktisadi muhasebe ilkesine göre çalışan işletmeler, para araçlarını devlet bankasındaki bir mahsup hesaba yatırmakla yükümlüdürler. Kolhozların para araçları, devlet bankalarında ya da tasarruf kasalarındaki cari hesaplara yatırılmaktadır. Sosyalist işletmelerin para birikimleri de (devlet işletmelerinin yeni binalar için ödemeleri, Kolhozların bölünmez fonları) keza özel bankalarda yoğunlaşmaktadır. Devlet bankasında serbest bütçe araçları ve bunun dışında devlet kurumlarının, sendikaların, sigortaların vs. para araçları saklanmaktadır. Kredi sayesinde halkın serbest para araçları tasarruf kasalarındaki mevduatların devreye sokulmasıyla seferber edilmektedir.

 

Banka kredilerinde kısa vadeli ve uzun vadeli krediler arasında ayrım yapılmaktadır; kısa vadeli kredi, devlet işletmelerinin, Kolhozların ve diğer kooperatif işletmelerinin dolaşım araçlarının hareketini sağlamaktadır; uzun vadeli kredi, esas olarak yatırım alanına hizmet etmektedir. Devlet, uzun vadeli krediler yoluyla (iktisatlarının kurulmasında) Kolhozlara ve kooperatif birliklerine ve (bireysel konut inşası, kollektif köylülere inek alımında vs.) emekçilere avans sağlamaktadır. Kolhozlara ve kooperatif birliklerine uzun vadeli kredi sağlanması, bunun dışında söz konusu işletmelerin kendi birikimlerine de hizmet etmektedir. Devlet işletmeleri, devletten geri ödenmesi gerekmeyen bütçe ödenekleri olarak yatırım aracı almaktadırlar, yatırımlar kısmen de kendi kaynaklarından, yani, işletmelerin amortisman fonundan ve salt gelirlerinden karşılanmaktadır.

 

İşletmeler ve iktisat örgütleri, planla uyum içinde, doğrudan banka kredileri yoluyla ödünç para almaktadırlar. Her işletme, yalnızca bankadan ödünç para alabilir. Ticari kredi, yani bir işletmenin diğer bir işletmeye krediyle mal vermesi, SSCB’de yoktur. Banka, belirli iktisadi amaçlarla, örneğin mevsime bağlı hammadde alımı ya da geçici yarı mamul ve mamul mal stoklarının yaratılması için ödünç para vermektedir. Bu kredi yöntemi, banka kredisini üretim ve dolaşım süreçleriyle doğrudan bağlamaktadır.

 

İşletmelere ve iktisadi örgütlere verilen kısa vadeli banka kredisi, aşağıdaki temel ilkelere dayanmaktadır: 1— borç alınan araçların belirli bir vade içinde geri ödenmesi, 2— ödünç paranın amaca bağlılığı, 3— banka tarafından sağlanan ödünç paranın maddi değerle güvence edilmesi. Ödünç paraların geri ödenmesi gerektiği ve vadelendirilmesi, iktisadi örgütleri ve işletmeleri araçların dönüşüm hızını hızlandırmaya teşvik eder ve banka tarafından ruble yoluyla denetimi kolaylaştırır. Kredinin belli maddi değerlerle güvence altına alınması, bankanın kredinin doğru, amaca uygun kullanımını denetlemesini olanaklı kılar ve krediyi maddi araçların hareketiyle birleştirir.

 

Bankalar mevduat tasarrufları için bir faiz ödemekte ve ödünç para için daha yüksek bir faiz almaktadırlar. Faiz, sosyalist toplumda işletmenin salt gelirinin geçici olarak ödünç verilen para araçları için ödenmesi gereken bölümüdür. Faiz oranının rekabet temelinde kendiliğindenci bir şekilde oluştuğu kapitalizmin tersine, sosyalist iktisattaki faiz planlı bir şekilde devlet tarafından belirlenmektedir. Burada devlet, işletmelerin ve örgütlerin serbest para araçlarını bankalara emanet etmeye ve aynı şekilde kendi ve ödünç aldıkları araçları en amaca uygun ve en tutumlu bir şekilde kullanmaya maddi olarak ilgi duymalarının gerekliliğinden yola çıkmaktadır.

 

Devlet işletmelerine sağlanan kredi, üretimin örgütlenmesi açısından büyük öneme sahiptir. Kredi araçlarından işletmelerin dolaşım araçlarının önemli bir bölümü oluşturulmaktadır. Kredi, sosyalist üretimin artırılmasına ve araçlarının dönüşüm hızının hızlandırılmasına katkıda bulunmaktadır.

 

Sosyalist toplumda peşinatsız ödeme alışverişi, geniş ölçüde yaygındır. İşletmeler ve örgütler arasındaki takas, hesap sahibinin buna uygun isteği üzerine söz konusu miktarları bir işletmenin ya da örgütün hesabından bir diğerinin hesabına geçirdiği bankalar üzerinden gerçekleşmektedir. Takas ve kredi işlevlerinin planlı bir şekilde merkezileştirilmesi, SSCB içinde kliringin, yani iktisat örgütlerinin karşılıklı taleplerinin takas edilmesinin, kapitalizm için ulaşılamayacak bir boyutta kullanılmasını olanaklı kılmaktadır. SSCB’de işletmeler arasında peşinatlı ödeme alışverişi yalnızca küçük miktarlarda yapılmaktadır. Peşinatsız ödeme alışverişinin gelişmesi, iktisadi dolaşımda peşin paranın yerini almakta ve böylelikle halk iktisadındaki dolaşım için gerekli olan para miktarlarını azaltmaktadır. Peşinatsız ödeme alışverişi, para araçlarının ve toplumsal toplam ürünün dolaşımını hızlandırmakta ve para sisteminin pekişmesine katkıda bulunmaktadır.

 

Sosyalizmde kredi, devletin işletmelerin ve iktisat örgütlerinin faaliyetleri üzerinde uyguladığı ruble yoluyla denetimin güçlü bir aracıdır: Kredi sağlanması, işletmelerin önceki ve mevcut mali durumlarının gözden geçirilmesine bağlıdır. Burada kredi organları, gelir ve birikim planlarını, kendilerinin ve ödünç alınan dolaşım araçlarının amaca uygun kullanımını vs. gözden geçirmektedir. Kredi organları, ödünç para sağlanmasında, işletmenin araçlarını nasıl kullandığını, ödeme disiplinini nasıl koruduğunu ve işletmenin maddi temelinin kredi almaya yetecek derecede sağlam olup olmadığını gözden geçirmektedirler. Kredi organları, işletmelerdeki ödeme disiplinini, iktisadi muhasebeyi ve tutumluluk rejimini pekiştirmek amacıyla önlemler almaktadırlar.

 

Sosyalist toplumda bankalar

 

SSCB halk iktisadında kredi, bankaların ve tasarruf kasalarının elinde bulunmaktadır. Bankacılık, yalnızca sosyalist devletin elinde bulunmaktadır. Sosyalist toplumda bankalar, geçici para araçlarını planlı olarak seferber eden ve sosyalist iktisadın gelişmesi için kullanan devlet kurumlarıdırlar. Bankacılık gerçi sosyalizmde eski biçimini korumaktadır, ancak içeriği değişmiştir ve kapitalist banka sisteminden farklı işlevler kazanmıştır.

 

Sovyetler Birliği’nin banka sistemi, SSCB devlet bankasını ve uzun vadeli yatırımlar için devlet ihtisas bankalarını kapsamaktadır. Banka sisteminde önder rolü devlet bankası oynamaktadır.

 

SSCB’de devlet bankası, emisyon bankası kısa vadeli krediler için banka ve ülkenin takas merkezidir. Şu işlevleri elinde bulundurmaktadır:

 

Birincisi, ülkedeki para dolaşımını, peşin para hareketini düzenlemekte ve dolaşımdan para çekmekte, para emisyonunu üstlenmektedir; bu, SSCB Hükümeti tarafından belirlenmiş bir plan ve yönteme göre gerçekleşmektedir.

 

İkincisi, iktisadın kasa hizmeti onun elindedir, yani kasalarında sosyalist işletmelerin ve devlet ve kooperatif örgütlerinin peşin paralarını toplamakta ve onlara cari ödemeler için gerekli nakit araçlarını vermektedir.

 

Üçüncüsü, (inşaat örgütleri hariç) halk iktisadının bütün dallarının iktisadi muhasebe ilkesine göre çalışan işletmelerine ve iktisat örgütlerine kısa vadeli kredilerin sağlanmasıdır.

 

Dördüncüsü, takas merkezidir, yani ülkenin işletmeleri, kurumları ve örgütleri arasındaki ödeme trafiğini örgütler ve bağlar.

 

Beşincisi, bütçenin veznedarlığı elindedir; devlet bütçesine yapılan ödemeleri alır, bütçe araçlarını amaca uygun olarak, kabul edilen mali ödenekler çerçevesi içinde öder ve bütçenin girdilerini ve çıktılarını kaydeder.

 

Altıncısı, döviz fonunun saklanması ve SSCB’nin dış ülkelerle olan ticari işlemlerinin ve iktisadi operasyonlarının yürütülmesi onun elindedir; bu takas işleminin belirli bir bölümü SSCB dış ticaret bankası üzerinden yürütülmektedir.

 

SSCB devlet bankası, dünyanın en büyük bankasıdır. Ülkenin cumhuriyetlerinin ve özerk bölgelerinin ve hemen hemen tüm çevre bölgelerinin başkentlerinde şubeleri bulunmaktadır. Ödeme işlemlerinin mahsup hesaplar üzerinden örgütlenmesi ve kredi işlemi, işletmelerin ve örgütlerin mali ve iktisadi faaliyetinin ruble yoluyla denetlenmesi açısından devlet bankasını devletin en önemli organı haline getirmektedirler.

 

Uzun vadeli yatırımlar için bankalar, sosyalist iktisadın tek tek dallarına hizmet vermektedirler. Bunların ana işlevi, söz konusu dalların yatırımlarının finanse edilmesi ve bunlara kredi sağlamasından oluşmaktadır. Planlı bir şekilde yatırımlarda kullanılan bütün para araçları, bunlar için yetkili bankalarda toplanmaktadır. Bu bankalar, yatırımların tüm hesaplarını inşaat işlerinin yürütülmesi için gerekli olan araçların harcanmasını ve bunların planlı olarak kullanımı üzerindeki denetimi ellerinde bulundurmaktadırlar.

 

 SSCB’de şu ihtisas bankaları bulunmaktadır: Sanayi, ulaşım, posta ve haberleşme sektörünün devlet işletmelerinin ve inşaat örgütlerinin yatırımlarının finanse edilmesi için banka (sanayi bankası), tarım ve ormancılığın devlet işletmelerinin yatırımlarının finanse edilmesi ve Kolhozlara ve kırsal nüfusa uzun vadeli kredi sağlanması için banka (tarım bankası), ticaretin ve kooperatiflerin yatırımlarının finanse edilmesi için banka (ticaret bankası) ve belediye hizmetleri ve konut inşasının finanse edilmesi için merkez bankası (merkezi belediye bankası).

 

Üretim ve dolaşım üzerinde ruble aracılığıyla denetim bankaların elinde bulunmaktadır; bunlar böylelikle tutumluluk rejiminin ve iktisadi muhasebenin pekişmesine katkıda bulunmaktadırlar. Bu denetim, birincisi, yalnızca planda öngörülen önlemlerin, planın yerine getirilmesiyle bağlantı içinde, finanse edilmesi ve bunlara kredi sağlanması yoluyla; ikincisi, ödünç paraların plan koşullarının yerine getirilmesi, vadesine uygun olarak ödenmesi ve üçüncüsü, araçların usule göre kullanılmasına ve ödünç paraların zamanında ödenmesine uyulmaması durumunda buna uygun ceza önlemlerinin kullanılması (örneğin faizin yükseltilmesi ve yeni kredilerin verilmemesi) yoluyla gerçekleştirilmektedir.

 

İşletmelerin iktisadi faaliyetinin iyileştirilmesi ve tutumluluk rejiminin sıkı bir şekilde yürütülmesi, bankalardan üretim üzerinde ruble aracılığıyla denetimin daha da güçlendirilmesini ve verimsiz çalışan işletmelere aktif müdahalede bulunmayı talep etmektedir.

 

Bankalar, iktisadi muhasebe temelinde çalışmaktadır. Bankanın salt geliri, elde ettiği faizle ödediği faiz ve banka aygıtının bakım giderleri toplamı arasındaki fark miktarıdır.

 

Sosyalist iktisadın büyümesi ve kredi ilişkilerinin genişletilmesi, banka bilançolarının sürekli olarak artırılmasına yol açmaktadırlar. Devlet bankasının halk iktisadındaki kredi yatırımlarının toplam tutarı, 1953 yılı sonunda 208 milyar rubleyi bulmakta ve böylelikle 1940 yılına göre 3.7 kat daha fazla tutmaktaydı.

 

Devlet tasarruf kasaları, hem tek tek vatandaşların ve hem de Kolhozların ve toplumsal örgütlerin mevduat hesaplarını toplamakta ve bunun için belli bir faiz ödemektedirler. Halkın tasarruf mevduatlarının düzenli olarak artması, emekçilerin maddi refah düzeyinin, kesintisiz artmasının bir işaretidir. 1953 yılı sonunda halkın tasarruf mevduatlarının tutarı 38.6 milyar ruble ve böylelikle 1940 düzeyinin 5.3 katı tutuyordu. Tasarruf kasaları, bunun dışında, örneğin, hisse senedi çekiliş kazançlarının ve faizlerinin ödenmesi gibi devlet hisse senetlerine ilişkin işlemleri de yürütülmekte ve emekçilerin isteği doğrultusunda ödemeleri üstlenmektedirler.

 

 

Sosyalizmde para dolaşımı

 

Sovyet parası, altın değerini temsil etmektedir. Sovyet parasının istikrarı, yukarıda da belirtildiği gibi, öncelikle devletin elinde bulundurduğu ve sabit fiyatlarla meta dolaşımına soktuğu dev meta miktarları tarafından sağlanmaktadır. Bunun dışında Sovyet parası, bir de altın karşılığına sahiptir.

 

 

 

Sovyet parası, kağıt para (banknot) biçiminde 10, 25, 50 ve 100 rublelik kağıt paralar olarak dolaşımdadır. Banknotların, altın, diğer soylu metaller ve SSCB devlet bankasının diğer aktifleri şeklinde karşılığı bulunmaktadır. Banknotlar dışında bir de 1, 3 ve 5 rublelik kağıt paralar halinde devlet hazine idaresinin kağıt paraları ve küçük madeni paralar bulunmaktadır.

 

Sosyalist toplumdaki para dolaşımı, meta dolaşımı için gerekli olan para miktarının dolaşımda bulunan metaların fiyatlarının tutarı ve paranın dönüşüm hızı tarafından belirlenmesini öngören ekonomik yasayla uyum içinde bulunmaktadır. Meta dolaşımındaki peşinatsız ödeme alışverişi, para gereksinimini azaltmaktadır. Toplumun belli bir dönem içinde gereksinim duyduğu dolaşım içindeki tüm para miktarı, bunun dışında belirli bir zaman içinde yapılan cari ödemelerin miktarına da bağlıdır. Bu türdeki ödemelere şunlar dahildir: ücretler, yerine getirilen iş birimlerinden gelen para gelirleri, hisse senedi çekilişi kazançları vs. Halkın cari ödemelerine kiralar, vergiler, tasarruf mevduatları vs. dahildir.

 

Yani sosyalist iktisattaki dolaşım için gerekli para miktarları, peşin para karşılığında satılan metaların fiyatlarının tutarı tarafından, para birimlerinin dönüşüm hızı ve cari peşin ödemelerin tutarı tarafından belirlenmektedir.

 

Sosyalist devlet, para dolaşımı ekonomik yasasına dayanarak, ülkedeki para dolaşımını planlı bir şekilde yönlendirmektedir. SSCB’deki halk iktisadının planlanmasının vazgeçilmez bir parçası olan para dolaşımının planlanması, hükümetin elindedir; buna karşın para dolaşımının operatif düzenlenmesi devlet bankasına düşmektedir. Sovyetler Birliği’nde para emisyonu sıkı bir şekilde merkezileştirilmiştir; SSCB devlet bankası parayı dolaşıma sunmaktadır, burada para emisyonu, yani dolaşımda bulunan paranın devlet bankası tarafından çoğaltılması hükümet kararıyla gerçekleşmektedir. Devlet bankası tarafından harcanan peşin paranın ana miktarı, planla uyum içinde, ücretlerin ödenmesine, yerine getirilen iş birimlerine düşen para miktarlarının ödenmesine ve kollektif köylülerden toparlanan ve toptan satın alınan tarımsal ürünlerin ödenmesine hizmet etmektedir. Peşin paranın bankaya geri döndüğü ana kalem, devlet bankalarının bütün kasa girdilerinin dörtte beşini oluşturan ticaret örgütlerinin satış gelirleri, bunun dışında belediye işletmelerinin ve ulaşım ve haberleşme sektörünün her gün bankaya götürülen satış gelirleridir.

 

 Devlet bankası, faizlerin, hisse senedi çekilişlerinin kazançlarının ödenmesi. devlet hisse senetlerinin istikrazı ve emeklilik maaşlarının, yan yardımların, sigorta ödentilerinin ödenmesi küçük hesapların ödenmesi vs. için gerekli olan miktarları da peşin ödemektedir. Devlet bankasına, örneğin vergiler, bütçeye ödemeler, tasarruf kasalarının mevduatları, sigorta ödentileri vs. gibi düzenli para araçları girmektedir. Bu şekilde para kitlesi, sürekli olarak devlet bankasının kasalarından geçmektedir.

 

Halkın para gelirleriyle meta dolaşımı ve halka ücretli hizmet arasındaki ilişki, para dolaşımını etkileyen ana etkenlerden birisidir. Bu karşılıklı ilişkileri saptamak ve halkın büyüyen para gelirleriyle bunun karşısındaki artan meta miktarı ve ücretli hizmetler arasındaki gerekli orantıyı güvence altına almak amacıyla, halkın para gelirleriyle giderlerin bilançosu yapılmaktadır. Bu bilanço içinde halkın plan dönemi içindeki tüm gelecek para gelirleri ve giderleri kaydedilmektedir. Para araçlarının hareketi içinde halk iktisadı planlarının tek tek unsurları (ücret fonu, meta bilançosu

 

devlet bütçesi vs.) öngörülen büyüklük ilişkileri, para dolaşımı alanındaki gerekli plan görevlerinin saptanmasını olanaklı kılmaktadırlar.

 

Para dolaşımının planlanmasının önemli bir aygıtı, devlet bankasının hükümet tarafından onaylanması gereken kasa planıdır. Kasa planı, devlet bankası sisteminin bütün halkalarının kasa bilançolarının planıdır. Kasa planında, devlet bankasının plan dönemi için tahmin edilen tüm peşin girdileri ve banka kasasından çıkan tüm peşin ödemeler gösterilmektedir. Kasa planı, halkın para gelirlerinin ve giderlerinin göz önünde bulundurulmasıyla yapılmaktadır. Kasa planı bunun dışında, perakende ticaret bilançosunu, tarımsal ürünlerin kaydını, işçilerin ve görevlilerin ücretlerinin tutarını ve para girdilerinin ye çıktılarının miktarını belirleyen diğer sayıları kapsamaktadır. Kasa planı, tüm ülke çapında, devlet bankasının kasalarındaki peşin para, girdi ve çıktıları arasındaki ilişkiye göre, para emisyonunu ya da tedavülden çekilmesini öngörmektedir.

 

Devlet bankası, ülkedeki para dolaşımını, kredi planının yardımıyla da düzenlemektedir.

 

Para dolaşımının planlı örgütlenmesi, dolaşımda bulunan parayı, bunun her bölgede ve tüm ülkede dolaşımın gerektirdiği gibi tutulabilmesi için, büyütmeyi ya da azaltmayı olanaklı kılmaktadır. Bu şekilde para dolaşımı pekiştirilmektedir.

 

SSCB para sisteminin pekiştirilmesi açısından 1947 sonunda gerçekleştirilen para reformu büyük öneme sahipti.

 

Para reformu, eski, savaş sırasında belli bir derecede değeri düşmüş paranın belirli koşullar altında 1947 yılının yeni, tam değere sahip parasıyla değiştirilmesinden oluşuyordu, Emekçilerin sırtından yürütülen kapitalist ülkelerdeki para reformlarının tersine, Sovyet para reformu emekçilerin çıkarına gerçekleşti. İşçilerin ve görevlilerin ücretleri, reformdan sonra da aynı miktarda, ancak yeni tam değere sahip parayla ödendi. Para reformuna bir fiyat düşürülmesi eşlik etti. 1947 para reformu, savaşın para dolaşımı alanındaki sonuçlarını tasfiye etti. Sovyet rublesinin tam değerini yeniden sağladı, paranın halk iktisadı içindeki rolünü güçlendirdi, karne sistemi olmaksızın bütünlüklü fiyatlarla ticarete geçişi kolaylaştırdı ve işçilerin ve görevlilerin gerçek ücretiyle kır nüfusunun gerçek gelirinin yükselmesine katkıda bulundu.

 

Para dolaşımının düzenlenmesi, kitle tüketim mallarının üretiminin büyümesi, perakende satış bilançosunun genişletilmesi ve meta fiyatlarının düşürülmesi, rublenin alım gücünü ve değerini yükseltti. Sovyet Hükümeti, 1 Mart 1950’de rublenin resmi değerini artırdı; bu tarihten itibaren ruble, 1937’de saptandığı haliyle, artık dolar temelinde değil, rublenin altın değeriyle uyum içinde, altın temelinde hesaplanmaktadır.

 

Sosyalizmde bir devlet döviz tekeli bulunmaktadır, yani yabancı devletlerle tüm takas işlemleri ve yabancı dövizlerin alımı, satımı ve muhafazası sosyalist devletin elerinde yoğunlaşmıştır. Devlet döviz tekeli ve dış ticaret tekeli, Sovyet parasını kapitalist pazardaki konjonktür yalpalamalarından bağımsız kılmaktadır. Bu bağımsızlık, oluşturulan altın yedekleri ve SSCB’nin aktif ticaret ve ödeme bilançosu yoluyla giderek daha fazla pekiştirilmektedir.

 

Kısa Özet

 

1— Sosyalizmin maliye sistemi, devlet bütçesini, kredi sektörünü, devlet sosyal sigortasını, devlet can ve mal sigortasını, devlet işletmelerinin, Kolhozların ve meslek kooperatiflerinin mali iktisadını kapsamaktadır.

 

2— Devlet bütçesi, merkezileştirilmiş para fonunun tüm halkın gereksinimlerinin giderilmesi amacıyla planlı olarak oluşturulması ve kullanılmasıdır. Devlet bütçesinin gelir hanesinin ana kaynağı, esas olarak iktisadi ve kültürel inşanın finanse edilmesine hizmet eden toplumun salt gideridir.

 

3— Sosyalist toplumda kredi, devletin geçici serbest para araçlarım, bunları geri ödenmesi gereken ödünç paralar olarak halk iktisadında kullanmak amacıyla seferber etmesinin bir biçimidir. Faiz oranı, ödünç alınan para araçlarının geçici kullanımı karşılığında devlet tarafından saptanmış ödemedir. Faiz, işletmelerin salt gelirinden ödenmektedir. Kredi işlemi, bankaların ve tasarruf kasalarının elindedir. SSCB’de iki tür banka bulunmaktadır: emisyon bankası, kısa vadeli krediler için banka ve ülkenin takas merkezi olan devlet bankası ve uzun süreli yatırımlar için ihtisas bankaları. Bankalar, ruble aracılığıyla üretim ve dolaşım üzerinde denetim uygulamakta ve iktisadi muhasebenin pekişmesine katkıda bulunmaktadır.

 

4— Sosyalist Devlet, para dolaşımı ekonomik yasasından yola çıkarak, ülkedeki para dolaşımını planlı bir şekilde düzenlemektedir. Sosyalist iktisattaki para dolaşımının örgütlenmesiyle, dolaşımda bulunan para miktarıyla meta dolaşımının para gereksinimi koordine edilmekte ve rublenin alım gücü yükseltilmektedir.

 

 

 

* J. Stalin, “XVII. Parti Kongresi’ne Sunulan SBKP(B) MK Faaliyet Raporu”; bkz. J. Stalin, “Leninizmin Sorunları”, Berlin 1954, s. 625.

 

 

 

Bölüm XXXVIII

SOSYALİST YENİDEN ÜRETİM

 

Sosyalist yeniden üretimin özü.

Sosyalist toplumun ulusal zenginliği. Toplumsal toplam ürünün bileşimi.

Toplumsal üretimin iki bölümü arasındaki ilişki.

 

Sosyalizmde toplumsal fonların oluşması ve kullanılması.

Sosyalist birikim. Sosyalist toplumda birikim ve tüketim.

 

 

Sosyalist yeniden üretimin özü

 

—Diğer her toplum gibi—sosyalist toplumun varlığının ve gelişmesinin bir koşulu, maddi varlıkların üretiminin sürekli yenilenmesi, yani yeniden üretimdir.

 

Marksist-Leninist yeniden üretim teorisinin temel ilkeleri sosyalizm ve komünizmde tüm geçerliliğini korumaktadırlar: basit ve genişletilmiş yeniden üretim, toplumsal toplam ürün ve ulusal gelir, toplumsal üretimin üretim araçlarının üretilmesine ve tüketim araçlarının üretilmesine bölünmesi ve toplumsal toplan ürünün çeşitli bölümleri arasında belirli bir oransallığın zorunluluğu ilkeleri. Sosyalist toplum, halk iktisadının planlanmasında bu ilkeleri kullanmaksızın yapamaz.

 

Bununla bitlikte sosyalizmdeki yeniden üretim, kapitalizminkinden ilkesel olarak farklıdır.

 

Sosyalizmin ekonomik temel yasasıyla uyum içinde sosyalist yeniden üretim, tüm toplumun sürekli büyüyen maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde giderilmesi amacına yönelikken, kapitalist yeniden üretim kapitalistlere azami kâr sağlamaya tabidir.

 

Kapitalist yeniden üretim ilkel bir şekilde gerçekleşir ve periyodik olarak iktisadi bunalımlar tarafından kesintiye uğratılırken, sosyalist üretim tarzı açısından karakteristik olan, bunalımsız gelişme, kesintisiz genişletilmiş yeniden üretimdir. Halk iktisadının planlı gelişmesi yasasından yola çıkan ve kendisini her açıdan sosyalizmin ekonomik temel yasasına göre ayarlayan sosyalist devlet, planlı bir şekilde, halk iktisadının gelişme temposunu, dallar arasındaki orantıları ve ilişkileri ve birikimin ve tüketimin hacmini belirlemektedir.

 

Bir bütün olarak alındığında, yeniden üretim süreci, öncelikle toplumsal toplam ürünün yeniden üretim sürecidir. Toplumsal toplam ürünün yeniden üretimi sürecinde önder rolü, üretim araçlarının yeniden üretimi, ilk başta da iş aygıtlarının yeniden üretimi almaktadır. İş aygıtlarını sürekli alarak çoğaltılması ve iyileştirilmesi, teknik ilerleme açısından vazgeçilmez bir koşuldur. Sosyalist yeniden üretim, yüksek gelişmiş teknik temelinde gerçekleşmektedir. İş aygıtlarının yanısıra diğer üretim araçları unsurları da yeniden üretilmektedir: eski fabrika ve işletme binaları genişletilmekte ve yeni inşa edilmekte, yeni taşıma araçları yaratılmakta, hammadde üretimi artırılmaktadır vs.

 

Üretim araçlarının genişletilmiş yeniden üretimi, tüketim araçlarının—elbise, ayakkabı, besin maddeleri vs.—üretilmesinin genişletilmesini olanaklı kılmaktadır.

 

Sosyalist toplum açısından karakteristik olan, toplumsal toplam ürünün yeniden üretiminin yüksek temposudur. Bu, öncelikle sosyalizmde sömürücü sınıfların ve onların asalak uzantılarının olmamasının, bunalımlar ve işsizlik olmamasının, toplumun iş güçlerinin planlı ve amaca uygun olarak, kullanılmasının ve toplumsal emek üretkenliğinin sistemli ve hızlı bir şekilde artırılmasının sonucudur. Toplumsal toplam ürünün büyüme temposu, ayrıca sosyalist yarışma ve tutumluluk rejiminin tutarlı olarak sürdürülmesi, halk iktisadı fonlarının planlı kullanımı, iktisadi hesap yürütmenin pekiştirilmesi ve maliyet masraflarının sistemli alarak düşürülmesi gibi sosyalist iktisat yürütme yöntemleri aracılığıyla sağlanmaktadır.

 

 

 

Sosyalist yeniden üretimin yüksek temposunu aşağıdaki veriler kanıtlamaktadır. SSCB büyük sanayiinin brüt üretimi, 1953 yılında 1913 yılıyla karşılaştırıldığında (aynı fiyatlarla) 30 kat, üretim araçları üretimi 50 kattan fazla ve elektrik enerjisi üretimini yaklaşık 10 kat büyüdü, Çok daha hızlı bir tempoyla kimya sanayii ve makine sanayii büyüdü. SSCB’nin toplumsal toplam ürünü, (karşılaştırılabilinir fiyatlarla) yalnızca 1928 ile 1953 arasında on katına çıktı.

 

SSCB üretiminin büyüme temposu, ABD iktisadının üçüncü Dünya Savaşı’nda zarar almamasına rağmen, ABD’ninkinden bir kaç kat fazladır. SSCB sanayi üretiminin ortalama yıllık büyüme temposu, (savaş yılları hariç) yaklaşık %19 ve ABD’ninki %3.5’tir.

 

 

 

Sosyalist yeniden üretim sürecinde işgücünün yeniden üretimi gerçekleşmektedir. İşletmelere planlı bir şekilde işgücü temin edilmesi, genişletilmiş sosyalist yeniden üretimin temel koşullarından birisidir. Halk iktisadının büyümesiyle birlikte, kesintisiz olarak işçi sınıfının sayıca gücü de büyümektedir. Toplumsal üretimin bütün dalları için iş güçlerinin kazanılması, örgütlü olarak işletmeler ve iktisat organları tarafından yürütülmektedir. Sanayi, inşaat, taşımacılık ve tarıma kalifiye kadro temini, emek rezervlerinin yetiştirilmesinin devlet sistemi, halk iktisadının gereksinimiyle uyum içinde okul, kurslar, meslek okulları ve yüksek okullar ağı yoluyla gerçekleşmektedir. Emek yedekleri, planlı bir şekilde halk iktisadı dallarına ve tek tek işletmelere dağıtılmaktadır. Kadroların yeniden üretilmesinin karakteristik bir özelliği, tüm emekçiler kitlesinin kalifikasyonunun ve kültürel düzeyinin sürekli yükseltilmesidir.

 

Sosyalizmde genişletilmiş yeniden üretim, aynı zamanda sosyalist üretim ilişkilerinin genişletilmiş yeniden üretimidir.

 

Sosyalist üretim ilişkilerinin genişletilmiş yeniden üretimi, a) sosyalist mülkiyetin iki biçimi içinde—devlet ve kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyet biçiminde—, b) emekçilerin maddi varlıkların üretimi sürecindeki dostça ortak çalışma ve sosyalist karşılıklı yardımlaşma ilişkilerinin, c) tüketim araçlarının her emekçinin emeğinin niteliğine ve niceliğine göre dağıtımında emekçiler arasındaki karşılıklı ilişkilerin yeniden üretimi anlamına gelmektedir.

 

Sosyalist üretim ilişkileri, kapitalist üretim ilişkilerine özgü olan derin çelişkilerden arıdır. Kapitalist üretim ilişkilerinin yeniden üretimi, emeğin sermaye tarafından sömürüsünün güçlendirilmesi ve sömürücülerle sömürülenler arasındaki sınıf zıtlıklarının büyümesi ve derinleşmesi anlamına gelir ki, bu da kaçınılmaz olarak kapitalizmin devrimci bir şekilde ortadan kaldırılmasına götürür. Sosyalist üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesi, dost sınıfların—işçi sınıfıyla köylülüğün—ve bu sınıflara ayrılmaz bir şekilde bağlı olan aydınların ittifakının pekişmesi, toplumun moral-politik bütünlüğünün pekişmesi, sınıflar arasındaki sınırların ve insanlar arasındaki toplumsal farkların tedricen ortadan kaybolması anlamına gelmektedir. Sosyalist genişletilmiş yeniden üretim süreci içinde, sosyalizmden komünizme tedrici geçiş gerçekleşmektedir.

 

Sosyalist toplumun ulusal zenginliği. Toplumsal toplam ürünün bileşimi

 

Sosyalist toplumun sahip olduğu bütün maddi varlıklar, onun ulusal zenginliğini oluşturmaktadır,

Sosyalist toplumun ulusal zenginliğinin ilk unsurları halk iktisadının üretim fonları, yani a) halkı iktisadının üretim yatırım fonları ve b) üretim dolaşım fonları olmak üzere ayrılan üretim araçlarıdır. Sosyalist toplumun ulusal gelirine bunun dışında, yeniden üretim sürecine çekilen doğal zenginlikler de (tarımsal olarak kullanılan ya da kullanıma uygun topraklar, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, ormanlar, sular vs.) dahildir.

Halk iktisadının üretim yatırım fonları, maddi üretimin bütün dallarında işlev gösteren devlet ve kooperatifsel-kollektif iktisadi iş araçlarıdır (işletme binaları, makineler, alet tezgahları, donanımlar, binalar vs.). Halk iktisadının üretim dolaşım fonları, üretim sürecinde bulunan ve stok olarak devlet işletmelerinde, Kolhozlarda ve diğer kooperatif örgütlerinde depolanan iş nesneleridir (hammaddeler, malzemeler, yakıt maddeleri vs.).

 

Ulusal zenginliğin ikinci unsuru, halk iktisadının dolaşım fonlarıdır. Buna, devlet üretim işletmelerinin, Kolhozların meslek kooperatiflerinin artellerinin, devlet ve kooperatif ticaret işletmelerinin ve örgütlerinin depolarındaki mamul ürün stokları dahildir.

 

Ulusal zenginliğin üçüncü unsuru, malzeme yedekleri, devletin ve Kolhozların sigorta fonlarıdır.

 

Ulusal zenginliğin dördüncü unsuru, üretici olmayan tüketimin uzun vadeli amaçlarına hizmet eden devlet ve kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyeti oluşturan halk iktisadının üretim dışı fonlarıdır: kendilerine denk düşen donanıma sahip konutlar, kültürel ve sosyal kuruluşların binaları, okullar, tiyatrolar, klüpler, hastaneler vs.

 

Bunlar, ulusal zenginliğin toplumsal, sosyalist mülkiyeti oluşturan temel unsurlarıdır.

 

Bunun dışında ulusal zenginliğe halkın toplumsal, sosyalist mülkiyetin kesintisiz büyümesi temelinde çoğalan bireysel mülkiyeti dahildir.

 

Maddesel zenginliğin yeniden üretilmesinde sosyalist toplumun emekçilerinin üretim deneyimleri, bilgileri ve kalifikasyonları, ülkenin çok çeşitli kafasal zenginlikleri büyük bir rol oynamaktadır. “Buna karşın hazır olarak bulunan halkın ustalığının ölçüsü tüm üretimin her zamanki ön koşuludur, yani zenginliğin ana birikimidir.”*

 

Kapitalizmde ulusal gelirin ağırlıklı bölümü sömürücü sınıflara aittir ve zenginliğin büyümesi, halk kitlelerinin sefaletine yol açan sermaye birikimi biçiminde gerçekleşmektedir. Kapitalist ilişkiler, hisse senetleri, toprak fiyatı vs, yoluyla temsil edilen bir düşsel zenginlik doğururlar. Sosyalizmde tüm ulusal zenginlik, ya devletin, yani tüm halkın mülkiyeti, ya Kolhozların ve diğer kooperatifsel birliklerin mülkiyeti ya da vatandaşların bireysel mülkiyetidir. Sosyalizm, düşsel zenginlik tanımaz, sosyalist toplumun tüm zenginliği gerçek zenginliktir. Sosyalist toplumun ulusal zenginliklerinin büyümesiyle birlikte, tüm halkın maddi refah düzeyi ve kültürel düzeyi de sistemli bir şekilde yükselmektedir.

 

 

 

Sovyet beş yıllık planları sürecinde, SSCB’nin ulusal zenginliği muazzam ölçüde büyüdü. Örneğin halk iktisadının üretim yatırım fonları, 1913 yılıyla karşılaştırıldığında, 1940 yılının sonunda 6 kat ve 1953 yılının sonuna kadar 10 kat büyüdü.

 

Ulusal zenginlik, sosyalist toplumun belli bir zaman noktasında sahip olduğu bütün maddi varlıkları kapsamaktadır. Ulusal zenginlik, diğer sözcüklerle, toplumun tüm önceki gelişiminin sonuçlarını yansıtmaktadır. Buna karşın toplumsal toplam ürün, toplumda belli bir zaman süresi içinde, örneğin bir yıl içinde, yaratılan tüm maddi varlıkları kapsamaktadır.

 

Sosyalizmde toplumsal toplam ürünün yeniden üretimi, iki biçimde gerçekleşmektedir: a) maddesel ayni biçimde ve b) değer ya da para biçiminde. Sosyalist toplumun toplam üretimi maddesel biçimi açısından iki büyük bölüme ayrılır: yeniden üretime girmek için belirtenmiş üretim araçlarının üretimi (bölüm I) ve halkın gereksinimlerinin giderilmesi için belirlenmiş tüketim araçlarının üretimi (bölüm II). Buna bağlı olarak tüm yıllık ürün kitlesi, üretim araçlarına ve tüketim araçlarına ayrılmaktadır. Genişletilmiş sosyalist yeniden üretim, hem üretim araçlarının ve hem de tüketim araçlarının üretiminin halk iktisadı planı tarafından saptanmış belirli bir orantı içinde sürekli yenilenmesini ve büyütülmesini talep etmektedir.

 

Değeri itibariyle toplumsal toplam ürün, 1— tüketilmiş üretim araçlarının ürüne aktarılan değerine; 2— yeni yaratılmış ürünün kendisi için emek tarafından üretilmiş bölümünün değerine; 3— yeni yaratılmış ürünün toplum için emek tarafından üretilmiş bölümünün değerine ayrılmaktadır. Toplumsal toplam ürünün bu her bir değer bölümünün sosyo-ekonomik doğası, kapitalizmde olduğundan tümüyle ayrıdır. Sosyalist yeniden üretimde, sabit ve değişken sermayenin yerine halk iktisadı fonları ve artı-değerin yerine toplumun salt geliri işlev görmektedir.

 

Sosyalist yeniden üretim süreci, kullanılan üretim araçlarının toplumsal toplam ürünün belirli bir bölümü tarafından planlı olarak ayni biçimde ve değeri itibariyle yerine konmasını ön koşmaktadır. Ayni biçimiyle yatırım fonları makinelerin, binaların ve tesislerin kısmen ya da tümüyle değiştirilmesi yoluyla yerine konmaktadır. Yatırım fonlarının değer itibariyle yerine konması, amortismanlar yardımıyla gerçekleşmektedir. SSCB halk iktisadının amortisman fonu, tüm işlev dönemleri boyunca yatırım fonlarının genel tamiratı ve tüketilen yatırım fonlarının değerlerinin yerine konmasını güvence altına almak için kullanılmaktadır.

 

Bunun dışında sosyalist yeniden üretim süreci, yapılan işe göre dağıtılan ve maddi üretim emekçilerinin ve onların ailelerinin kişisel gereksinimlerinin giderilmesi için tüketilen tüketim maddelerinin bu emekçilerin emeği tarafından yeniden yaratılmasını gerekli kılmaktadır.

 

 

Son olarak, maddi üretim emekçileri sosyalist yeniden üretim sürecinde emekleriyle, sosyalist birikim ve toplumsal maddi ve kültürel gereksinimlerin giderilmesi için kullanılan (halk eğitimi, sağlık sektörü, idare, ülke savunması) toplum için ürünü yaratmaktadırlar.

 

Toplumsal üretimin iki bölümü arasındaki ilişki

 

 

Sosyalizmin ekonomik temel yasasının ve halk iktisadının planlı (orantılı) gelişmesi yasasının gereklilikleriyle uyum içinde sosyalist yeniden üretim süreci içinde, planlı olarak, üretim araçlarının üretimi ve tüketim araçlarının üretimi arasında, halk iktisadının çeşitli dalları arasında, üretimle dolaşım arasında, birikimle tüketim ve yedekler arasında gerekli orantılar sağlanmaktadır.

 

Sosyalist yeniden üretimin en önemli orantısı, toplumsal üretimin birinci bölümüyle ikinci bölümü arasındaki doğru ilişkidir. Burada, üretim araçları üreten bölüm I, tüm iktisatta belirleyici rolü oynamaktadır. Halk iktisadının kesintisiz olarak kalkınması, yalnızca üretim araçları üretiminin daha hızlı büyümesi koşullarında mümkündür. Üretim araçları üretiminin öncelikli büyümesi olmaksızın, yeni bir genişletilmiş yeniden üretim kesinlikle mümkün değildir.

 

“Üretimi genişletmek (kavramın kategorik anlamıyla ‘biriktirmek’) için, önce üretim araçları üretmek gerekmektedir ve bu da toplumsal üretimin üretim araçları üreten bölümünün geliştirilmesini gerektirmektedir.”* Genişletilmiş yeniden üretimde tüketim araçlarının üretimine göre üretim araçlarının üretiminin öncelikli büyümesini Lenin, ekonomik bir yasa olarak niteledi.

 

Üretim araçlarının (öncelikle de çalışma aletlerinin) üretiminin öncelikli büyümesi, modern tekniğin sosyalist üretimin bütün dallarına geniş ölçüde yerleştirilmesinin ve emek üretkenliğinin sistemli yükseltilmesinin vazgeçilmez bir ön koşuludur. Makine sanayiinin ve elektrik enerjisi üretiminin yüzde payının büyütülmesi, halk iktisadının bütün dallarının makineleştirilmesinin ve elektrifikasyonunun yürütülmesini ve komünizmin maddi üretim temelinin yaratılmasını olanaklı kılmaktadır.

 

Üretim araçları üretiminin öncelikli büyümesi, sanayinin tarıma göre daha hızlı gelişmesi anlamına gelir. Sosyalizmde sanayiyle tarım arasında yalnızca sanayi üretiminin değil, aynı zamanda tarımsal üretimin de sürekli büyümesini sağlayan orantılar saptanmaktadır.

 

Böylelikle tekniğin hızlı bir gelişmesinin kendisine eşlik ettiği genişletilmiş sosyalist yeniden üretim açısından, üretim araçları üreten dalların (bölüm I) tüketim araçları üreten dallardan (bölüm II) daha hızlı geliştiği bir üretim canlanması karakteristiktir. Bununla birlikte sosyalist toplumda, ifadesini tarım, besin maddeleri sanayii ve hafif sanayinin üretiminin sürekli artışında, kentlerde ve köylerde konut inşasının genişletilmesinde ve Sovyet ticaretinin geliştirilmesinde bulan bir mutlak tüketim aracı üretimi büyümesi gerçekleşmektedir.

 

Üretim araçlarının tüm SSCB sanayi üretimindeki payı şöyleydi: 1924/25 %34, 1937 %58 ve 1953 yılında yaklaşık %70.

 

 

Kitle tüketim araçlarının üretimi SSCB’de son 28 yıl içinde yaklaşık 12 katına çıktı. 1926 ile 1953 arasında meta dolaşımı (aynı fiyatlarla karşılaştırıldığında) yaklaşık 8 katına çıktı. Çarlık Rusyası’nda meta dolaşımı 27 yıl içinde (1885-1912) üç katına çıkmıştı.

 

Yalnızca sosyalist iktisadın temeli olan kesintisiz büyümekte olan ağır sanayi, hafif sanayi ve besin maddeleri sanayiinin ve tarımın istikrarlı bir büyümesini sağlayabilir. Genişletilmiş yeniden üretimin ekonomik yasası olarak bölüm I’in öncelikli büyümesi, halk tüketim mallarının üretimindeki geri kalmışlığı ortadan kaldırmak ve komünist inşanın temel görevleri göz önünde tutularak toplumsal üretimin bölüm I ve bölüm II’lerinin doğru koordinasyonunu sağlamak amacıyla, tek tek dönemlerde bölüm II’nin dallarının daha hızlı gelişmesi olanağını ve gerekliliğini dıştalamaz.

 

SSCB ‘de verimli ve her yönlü gelişmiş ağır sanayinin varlığı, yalnızca üretim araçları üreten dalların değil, aynı zamanda tüketim araçları üreten dalların da yüksek bir tempoyla gelişmesini artık olanaklı kılmıştır. Bölüm I ve bölüm II’nin dallarının gelişme temposunun koordine edilmesi şunlara izin vermektedir: bölüm I’in toplumsal üretimdeki önder rolünün korunması ve ülkenin savunma yeteneğinin kesintisiz olarak pekişmesi; ikincisi, bölüm I ve II arasında bir önceki dönemde ortaya çıkan orantısızlığın aşılması; üçüncüsü, hafif sanayi ve besin maddeleri sanayiiyle tarımın hızlandırılmış gelişmesi yoluyla halk için bir tüketim malları bolluğu yaratmak.

 

Komünist Partisi ve Sovyet Hükümeti tarafından konulan hafif sanayi ve besin maddeleri sanayiinin ve tarımın dallarının mümkün olduğunca hızlandırılmış gelişmesi yoluyla ülkede tüketim maddelerine olan bolluğun yaratılması ve burada ağır sanayinin önder rolünün korunması görevi, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekliliklerini yansıtmaktadır.

 

1953 yılında halk tüketim mallarının üretimi 1949 yılına göre yüzde %65 arttı; aynı zaman içinde bölüm II’nin büyüme temposu 1953 yılında 1952 yılına göre bölüm I’in gelişme temposunu biraz aştı. Yalnızca 1953 yılında yaklaşık 300 yeni devlet sanayi işletmesi, halk tüketim mallarının üretimine başladı. Bölüm II’nin dallarının hızlandırılmış gelişmesi temelinde en önemli besin maddeleri ve sanayi mallarının pazar fonları 1956 yılına kadar 1950’ye göre büyüyecektir: et ve et ürünleri 2.6 katına, balık ve balık ürünleri 2.3 kat, tereyağı 2.1 kat, şeker 2.4 kat, kumaş ve ayakkabı iki kat, mobilya 4.8 kat, dikiş makinesi 5.9 kat, radyo ve televizyon alıcısı 5.3 kat.

 

Sosyalizmde toplumsal üretimin bölüm I ve bölüm II’si arasındaki ve her bir bölümün kendi içindeki değiş tokuş nasıl sağlanmaktadır?

 

Birinci olarak, bölüm I’in çeşitli dalları arasında bir değiş-tokuş gerçekleşmektedir.

 

Bölüm I’de yaratılan üretim araçlarının bir bölümü, bu bölümde kalmakta ve basit yeniden üretimi güvence altına almaktadır. Üretim araçlarının bu bölümü, kısmen ya da tamamen tüketilmiş iş araçlarını ve iş nesnelerini (yıpranmış makinelerin yerine konması, donanımların genel onarımı, tüketilmiş hammadde stoklarının yenilenmesi vs.) yerine koymak için kullanılmaktadır. Üretim araçlarının diğer bir bölümü, bölüm I’e ait “olan çeşitli iktisadi dallarda genişletilmiş yeniden üretimi güvence altına almaktadır. Örneğin kömür çıkarımı ve petrol sanayii makine sanayi dalları için yakıt maddesi teslim etmekte ve bunlardan gerekli donanımı almaktadır; metalurji sanayii inşaat sanayiine gerekli metali teslim etmekte ve kendisi de ham maden sanayiinin hammaddelerini metal üretiminin artışı için kullanmaktadır.

 

Bu şekilde bölüm I’in dalları arasında, planlı bir şekilde, bu dallardaki üretimin korunmasına ve genişletilmesine hizmet eden üretim araçlarının değiş-tokuşu gerçekleşmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, devlet üretim sektörü içinde üretilen üretim araçları meta olarak dolaşmamakta, aksine maddi-teknik temin çerçevesinde dağıtılmakta, yalnızca meta biçimlerini korumaktadırlar.

 

İkinci olarak, bölüm II’nin çeşitli dalları arasında bir değiş-tokuş gerçekleşmektedir. Bölüm II’nin ürünü tüketim araçlarından oluşmaktadır. Bölüm II’de üretilen tüketim araçlarının bir bölümü, bu bölümün emekçilerinin bireysel tüketimi için kullanılmakta ve meta dolaşımı kanalları üzerinden işçilerin ve görevlilerin ücreti ve kollektif köylülerin para gelirleri karşılığında değiştirilmektedir. Kolhozlarda üretilen tüketim araçlarının belirli bir miktarı, meta biçimi almadan ve pazar dolaşımının kanallarını geçmeden, Kolhozlarda dağıtılmakta ve tüketilmektedir.

 

Üçüncü olarak, bölüm I’le bölüm II arasında bir değiş-tokuş gerçekleşmektedir. Bölüm I’de üretilen üretim araçlarının bir bölümü, bölüm II’nin dallarında tümüyle ya da kısmen tüketilmiş iş araçlarının ve hammadde, yakıt maddesi ve diğer malzeme stokunun yerine konması ve bu bölümün genişletilmiş yeniden üretim için gereksinim duyulan iş araçları, yakıt maddeleri ve diğer malzeme mevcutlarını büyütmek üzere kullanılmaktadır. Bölüm II’de üretilen tüketim araçlarından bir bölümü, ticaret ağı üzerinden bölüm I’in emekçilerinin iş ücreti karşılığında değiş-tokuş edilmektedir. Bölüm İİ’nin dallarının üretiminin ve teknik ilerlemesinin genişletilmesinin temposu, öncelikle bunların bölüm I’den elde ettikleri üretim araçlarının niteliğine ve niceliğine bağlıdır. Böylelikle bölüm I’in bölüm II üzerindeki önderliği belirlenmiş olmaktadır.

 

Lenin, toplumsal üretimin bölüm I ve bölüm II’si arasındaki ilişki açısından Marksist (Id+ad eşittir IIs)* formülünün sosyalizm ve komünizm için yürürlükte kalacağına işaret etti. Ancak burada, bu formülün ardında yatan sosyo-ekonomik ilişkiler temelden değişmektedir.

 

Genişletilmiş sosyalist yeniden üretimde bölüm I, bölüm II’nin öncelikli büyümesi koşullarında üretimin her iki bölümde en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz büyümesini güvence altına alacak kadar çok üretim aracı üretmek zorundadır. Bunun dışında bölüm II, hem halihazırda üretimde çalışan, hem üretime yeni çekilecek her iki bölümün emekçilerinin ve üretici olmayan dalların emekçilerinin sürekli olarak büyüyen gereksinimlerinin giderilebileceği kadar çok tüketim aracı üretmek zorundadır. Her dönemde üretilen üretim araçlarının ve tüketim araçlarının bir bölümü yedeklerin büyütülmesi için kullanılmaktadır.

 

Kapitalist üretim anarşisi ve emekçi kitlelerin satın alma gücüne sahip talebinin kısıtlılığı koşullarında toplumsal toplam ürünün realize edilmesi, kapitalist yeniden üretimin en zor problemidir. Sosyalist üretimin planlı ve bunalımsız gelişmesi, halkın alım gücünün sürekli büyümesi sanayi ve tarımsal ürünlere sürekli genişleyen bir talep yarattığından, kapitalizme özgü olan realize zorluklarıyla karşılaşmamaktadır.

 

 

 

Ama bu, genişletilmiş sosyalist yeniden üretim süreci içinde, örneğin planlamada halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının gereklerinin yeterince göz önünde tutulmaması sonucu ortaya çıkan hataların yol açtığı ya da kuraklık gibi doğa felaketlerinin etkisiyle doğan halk iktisadındaki şu ya da bu orantının zedelenmesinin olmayacağı anlamına gelmemektedir. Halk iktisadında bunun sonucu doğan tek tek orantısızlıkların önlenmesi ve ortadan kaldırılması için sosyalist devlet gerekli yedekleri yaratmaktadır.

 

Sovyet iktisadının önceki gelişme döneminde oluşan tarımın, öncelikle tahıl ekiminin, hayvancılığın, sebze ve patates ekiminin ve hafif sanayi ve besin maddeleri sanayiinin geri kalması. sosyalist devlet tarafından, planlı bir şekilde, halk iktisadının bu dallarının hızlandırılmış gelişmesiyle aşılmaktadır.

 

Sosyalizmde toplumsal fonların oluşması ve kullanılması

 

Sosyalist üretim tarzı, toplumsal toplam üretimin kendisine denk düşen dağıtım biçimlerini de belirlemektedir. Sosyalist devlet biçimindeki toplum, toplumsal toplam ürünü sosyalizmin ekonomik temel yasasının gereklerine uygun olarak dağıtmaktadır.

 

Daha önce de söylendiği gibi, toplumsal toplam üretim, tüketilen üretim araçlarının yerine konması için gereken bölümün çıkarılmasından sonra, sosyalist toplumun ulusal gelirini oluşturmaktadır. Ulusal gelir iki büyük fona ayrılmaktadır: sosyalist üretimin kesintisiz büyümesinin ve mükemmelleşmesinin temeli olarak birikim fonu ve tüm toplumun sürekli büyüyen maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesini güvence altına alan tüketim fonu.

 

Birikim fonunun ağırlıklı bölümü, üretimin genişletilmesi için kullanılmaktadır. Sosyalist toplumda üretimin boyutu, sistemli bir şekilde, yıldan yıla ve hem de kapitalist dünyada eşi görülmemiş bir tempoyla büyümektedir.

 

Birikim fonunun diğer bir bölümü, kültürel ve sosyal amaçlı yeni binalar için kullanılmaktadır. Buna, okulların, hastanelerin ve belediye işletmeleri inşası için sürekli genişleyen çalışmaların yürütülmesi dahildir.

 

Son olarak birikim fonunun üçüncü bölümünü toplumun yedek ya da sigorta fonu oluşturmaktadır. Devlet hammadde, yakıt maddeleri ve besin maddeleri yedekleri ve Kolhozların yedekler fonu, yeniden üretim sürecinde tıkanmaların önlenmesini olanaklı kılmaktadır.

 

Tüketim fonu da iki bölüme ayrılmaktadır: tüketim fonunun yapılan işe göre dağıtım ekonomik yasasıyla uyum içinde üretimde çalışan işçilerin ve görevlilerin iş ücreti, kollektif köylülerin ücreti vs. olarak kullanılan ana bölümünü sosyalist üretim emekçilerinin yapılan işe göre ücretlendirme fonu kullanmaktadır; diğer bölüm, bir bütün olarak sosyalist toplumun çok çeşitli gereksinimlerinin karşılanmasına hizmet eden toplumsal tüketim fonudur.

 

Toplumsal tüketim fonunun bir bölümü, sosyal ve kültürel amaçlar için kullanılmaktadır: sosyalist toplumun bilim, eğitim ve sağlık, sanat alanında ve kültürün ve günlük yaşantıların diğer alanlarında artan gereksinimlerinin giderilmesi için. Bu fondan, kültür alanında ve hizmet işletmelerinde çalışan emekçilerin yapılan işe göre dağılım ekonomik yasası uyarınca ücretleri ödenmektedir.

 

 

 

Toplumsal tüketim fonunun bir bölümünü, sosyalist bakım fonu oluşturmaktadır. Bu fon, SSCB Anayasası tarafından çalışamamazlık durumunda ve yaşlılıkta maddi bakım hakkı uyarınca çok çocuklu ve yalnız yaşayan annelere ve çocuklara, yaşlılara ve sakatlara devlet yardımı yapma amacına hizmet etmektedir.

 

'http://www.kibristasosyalistgercek.net/tablo.jpg

 

 Toplumsal tüketim fonunun bir bölümü yönetim masraflarının karşılanması, devlet aygıtı çalışanlarının ücretlerinin ödenmesi için kullanılmaktadır.

 

Ulusal gelirin bir bölümü, ülke savunmasının gereksinimleri için kullanılmaktadır. Emperyalist saldırganların SSCB’ye karşı savaşçı saldırıları tehlikesinden ötürü, sosyalizm ülkesinin savunma yeteneğinin pekiştirilmesi büyük öneme sahiptir.

 

Emekçilerin bireysel maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesi için SSCB’de—daha önce de belirtildiği—gibi ulusal gelirin ağırlıklı bölümü (yaklaşık dörtte üçü) kullanılmaktadır.

 

Sosyalist birikim. Sosyalist toplumda birikim ve tüketim

 

Genişletilmiş sosyalist yeniden üretimin kaynağı, sosyalist birikimdir. Sosyalist birikim, toplumun salt gelirinin üretim araçlarından ve tüketim araçlarından oluşan kesiminin üretimin genişletilmesi, malzeme yedeklerinin oluşturulması ve üretim amaçlı olmayan sosyal ve kültürel fonların büyütülmesi amacıyla kullanılmasıdır.

 

Sosyalist birikim temelinde, devlet ve kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyet olan maddi değerlerin büyümesi, sosyalist toplumun ulusal zenginliklerinin büyümesi anlamına gelen büyüme oluşmaktadır. Ulusal gelirin biriktirilen bölümü, parayla da ifade edilmektedir. Halk iktisadının bütün dallarının para birikimlerinin ağırlıklı bölümü ve halkın para araçlarının bir bölümü, devlet bütçesi aracılığıyla tüm halkın gereksinimleri için seferber edilmektedir.

 

Sosyalist birikim, tıpkı halk iktisadındaki yatırımlar gibi gerçekleştirilmektedir. Yatırımlar, belirli bir zaman süresi içerisinde üretim ve üretim dışı yeni yatırım fonlarının yaratılması, mevcut olanların yenilenmesi amacıyla kullanılan araçların bütünlüğünü oluşturmaktadırlar. Sovyet Devleti, planlı ve sistemli bir şekilde, muazzam inşaat çalışmaları yürütmektedir: yeni fabrika, işletme, santral, maden ve kömür ocaklarının inşası, mevcutların genişletilmesi, Sovhozların ve Makine ve Traktör İstasyonlarının, taşıma araçlarının ve posta kuruluşlarının, konutların, okulların, hastanelerin ve çocuk yuvalarının inşası.

 

Kitle gereksinim mallarının üretiminin önemli ölçüde hızla artması görevinin çözümü, hafif sanayi, besin maddeleri sanayii ve tarımın dallarına yatırımı gerektirmektedir.

 

 

SSCB’nin halk iktisadındaki devlet yatırımlarının kapsamı, bugünkü fiyatlarla hesaplandığında, şöyle tutmaktaydı: 1929-1932 yıllarında 68 milyar ruble, 1933-1937 yıllarında 158 milyar ruble, 1946-1953 yıllarında 781 milyar ruble. Yatırımların ana bölümü, sosyalist sanayinin genişletilmesi için kullanılmaktadır. Yatırıma sokulan araçlarla yeni büyük sanayi işletmeleri inşa edildi ve işletmeye sokuldu: ilk Beşinci Yıllık Plan’da 1500’ün üzerinde, İkinci Beş Yıllık Plan’da 4500, Üçüncü Beş Yıllık Plan’ın ilk üç buçuk yılında 3000 ve 1946 ile 1953 arasındaki dönemde 8000 devlet sanayi işletmesi yeniden inşa edildi ya da yeni inşa edildi. Sanayi ve tarım işletmelerinin yanısıra binlerce kültürel ve sosyal amaçlı kuruluş yaratıldı.

 

Hafif sanayi ve besin maddeleri sanayiindeki yatırımların tutarı, 1954 yılında, 1953 yılına göre, %84 ve tarımda %80 büyüyecektir.

 

Sosyalist birikim, toplumsal emeğin üretkenliğinin kesintisiz artırılmasına ve ürünlerin maliyet masraflarının sistemli olarak düşürülmesine dayanmaktadır.

 

Sosyalist iktisadın planlanması ve bunalımsız gelişmesi, halk iktisadındaki kapsamlı yatırımlar, toplumsal üretimdeki üretim araçlarının ve iş güçlerinin planlı ve rasyonel kullanımı, asalak bir tüketimin olmaması—bütün bunlar, kapitalizmde, gelişmesinin en uygun dönemlerinde bile sağlanamayan bir yüksek birikim temposunu doğurmaktadırlar.

 

 

Ulusal gelirin birikim için belirlenen bölümü ABD’de 1919-1928 yıllan arasında %10 ve 1929-1938 arasındaki on yıllık dönemde yalnızca %2 tutuyordu. SSCB’de (yedekler de dahil) sosyalist birikim fonu, ulusal gelirin yaklaşık dörtte birini tutmaktadır.

Sosyalizm, kapitalizme özgü olan üretimle tüketim arasındaki antagonist çelişkiyi ortadan kaldırdı. Sosyalist genişletilmiş yeniden üretim, yalnızca üretim araçlarının değil, aynı zamanda tüketim mallarının da çoğalması anlamına gelmektedir.

 

Sosyalist toplum aynı şekilde, gereksinim mallarının emekçi kitlelerin en acil gereksinimleri için tüketim maddeleri ve yalnızca sömürücü sınıfların tüketim fonuna giren lüks nesneleri olarak antagonist sınıfların mevcudiyetine bağlı bölünmesini de tanımamaktadır. Sosyalizmde tüm tüketim, emekçi kitlelerin yararınadır.

 

Üretimin gelişmesi, ulusal gelirin büyümesi ve sosyalist birikimin boyutlarının büyütülmesiyle birlikte, halkın tüketimi için fonlar da büyümekte, emekçilerin toplumsal ve bireysel gereksinimleri giderek daha fazla giderilmektedir.

 

Halkın tüketiminin büyümesine tüketim yapısının bir iyileştirilmesi eşlik etmektedir, yüksek kaliteli metaların ve ürünlerin halk tüketimi fonundaki payı giderek büyümektedir. 1947 ile 1953 arasında halka beyaz ekmek satımı 6 kattan fazla, et ürünlerinin 2.3 kat, hayvansal ve bitkisel yağların hemen hemen iki kat, şekerin 5.4 kat, meyvenin 3 kattan fazla arttı. Sanayi ürünleri, 1940 yılında %36.9 ve 193 yılında %45.3 bir payla ülkenin meta dolaşımında yer aldı.

 

Bütün bunlar, sosyalizmde onun içinde yatan bir birikim ekonomik yasasının bulunduğu anlamına gelmektedir. Sosyalist birikim yasası, salt gelirin bir bölümünün tüm toplumun büyüyen gereksinimlerinin giderilmesi amacıyla üretimin genişletilmesi için sistemli bir şekilde kullanılması yoluyla ulusal zenginliğin kesintisiz büyümesini gerektirmektedir. Sömürücü sınıfların zenginliğinin büyümesine kaçınılmaz olarak emekçi kitlelerin sefaletinin eşlik ettiği genel kapitalist birikim yasasının tersine, sosyalist birikim yasasının etkimesi, ulusal zenginliğin büyümesiyle birlikte sistemli bir şekilde halkın maddi ve kültürel düzeyinin artmasını da beraberinde getirmektedir.

 

Sovyet Devleti. komünist inşanın temel görevlerinden yola çıkarak, her dönem için, planlı bir şekilde, birikim ve tüketim fonu arasında belirli orantılar saptamaktadır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Eylül Oturumu’nun (1953), Şubat-Mart Oturumu’nun ve Haziran Oturumu’nun (1954) tarım üzerine kararları ve Sovyet Hükümeti’nin besin maddelerinin ve sanayi metalarının üretiminin süratle attırılmasının sağlanmasına ilişkin kapsamlı önlemleri, halk tüketiminin fonlarının güçlü bir şekilde büyümesini güvence altına almaktadırlar.

 

Genişletilmiş sosyalist yeniden üretimin bütün momentleri—üretim, dağıtım, dolaşım ve tüketim—bütünlülükleri ve karşılıklı ilişkileri içinde SSCB halk iktisadının bilançosu tarafından kapsanmaktadırlar. SSCB halk iktisadı bilançosu, halk iktisadı planına uygulanmış olarak, genişletilmiş sosyalist yeniden üretimin tüm sürecini ve sonuçlarını dile getirmektedir.

 

Toplumsal zenginliğin büyümesine paralel olarak işçi nüfusun giderek daha büyük bir bölümünün fazlalık olarak ortaya çıktığı, üretimin dışına atıldığı ve işsizler ordusunun saflarını doldurduğu kapitalist nüfus yasası, etkisini sosyalizmde tümüyle ve tamamıyla yitirdi. Sosyalist düzen, tüm çalışabilir halka tüm gün çalışma güvencesi vermektedir. Bundan dolayı sosyalizmde fazlalık nüfus yoktur ve olamaz da. Nüfusun sürekli ve hızlı büyümesi, halkın maddi refahının yüksek düzeyi, düşük hastalık oranı ve düşük ölüm düzeyi—çalışabilir kesimin tam ve rasyonel olarak çalıştırılması koşullarında—sosyalist nüfus yasasının özüdür.

 

1929 ile 1939 arasında SSCB’deki nüfusun ortalama yıllık salt büyümesi 2 milyon insan, ya da %1.23 tutuyordu. Aynı dönem içinde nüfusun ortalama yıllık salt büyümesi Fransa’da %0.08, Almanya’da %0.62, İngiltere’de %0.36 ve ABD’de %0.67 tutmaktaydı. Son yıllar içinde SSCB’nin nüfusunun yıllık salt büyümesi, 3 milyon insan tutmaktadır. SSCB’de ölüm oranı, 1953 yılında 1927 yılının yarısının ve 1913 yılının üçte birinin altına düştü. SSCB’deki ölüm oranı, ABD, İngiltere ve Fransa’dan önemli ölçüde düşüktür.

 

Böylelikle sosyalist yeniden üretim, toplam toplumsal üretimin kapitalizm için ulaşılamayacak bir tempoda planlı ve kesintisiz genişlemesi, işçi sınıfı ve aydınlar da dahil olmak üzere tüm nüfus sayısının sistemli ve hızlı büyümesi ve halk kitlelerinin maddi refahının ve kültürel düzeyinin kesintisiz bir şekilde yükseltilmesi tarafından karakterize edilmektedir.

 

 

Kısa Özet

 

1— Sosyalist yeniden üretim, toplumsal toplam ürünün, iş gücünün ve sosyalist üretim ilişkilerinin kesintisiz genişletilmiş yeniden üretimidir. Sosyalist halk iktisadının üstünlükleri, planlı, bunalımsız gelişmesi, sosyalist iktisadın kesintisiz büyümesini ve genişletilmiş sosyalist yeniden üretimin yüksek temposunu belirlemektedirler.

 

2— Ulusal zenginlik, sosyalist toplumun elinde bulundurduğu bütün maddi varlıkları kapsamaktadır. Ulusal zenginliğin bileşkeleri şunlardır: halk iktisadının üretim yatırım ve üretim dolaşım fonları, dolaşım fonları, devletin ve Kolhozların malzeme ve sigorta fonları, üretim dışı fonlar ve halkın kişisel mülkiyeti.

 

3— Toplumsal toplam ürünün yeniden üretimi, iki biçimde gerçekleşmektedir: aynı biçimde ve değer biçiminde. Doğal biçimi itibariyle toplumsal toplam ürünün üretimi sosyalizmde üretim araçlarının üretimi (bölüm 1) ve tüketim araçlarının üretimi (bölüm II) olmak üzere ayrılmaktadır. Toplumsal toplam ürün değeri itibariyle tüketilen üretim araçlarının değerini, yeni yaratılan ürünün kendisi için emek tarafından üretilen bölümünün değerini ve yeni yaratılan ürünün toplum için emek tarafından üretilen bölümünün değerini kapsamaktadır. Genişletilmiş sosyalist yeniden üretim, toplumsal üretimin bütün bölümleri arasında ve hem doğal biçimi ve hem de değeri itibariyle, gerekli uyumluluğu (orantıyı) ön koşmaktadır.

 

4— Sosyalizmde toplumsal ürünün dağıtımı, kentte ve kırdaki sosyalist üretimin kesintisiz gelişmesini, sosyalist toplumun sürekli artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesini ve ülkenin ekonomik gücünün ve savunma yeteneğinin pekişmesini güvence etmektedir.

 

5- Sosyalist birikim, üretim ve tüketim araçlarından oluşan toplumun salt gelirinin bir bölümünün, üretimin genişletilmesi, toplumsal yedeklerin oluşturulması ve üretim amaçlı olmayan sosyal ve kültürel fonların büyütülmesi için kullanmaktır. Sosyalizm, kapitalizmi belirleyen üretim ile tüketim arasındaki antagonist çelişkiden arıdır. Sömürücü sınıfların zenginliklerine kaçınılmaz olarak emekçi kitlelerin sefaletinin eşlik etmesini öngören kapitalist birikimin genel yasasının tersine, sosyalist birikim yasasının etkimesi, ulusal zenginliğin büyümesiyle birlikte halkın maddi ve kültürel düzeyinin de sistemli olarak büyümesini öngörmektedir.

 

6— Sosyalist düzende kapitalist nüfus yasası, etkinliğini yitirmiştir. Sosyalist nüfus yasası ifadesini, sürekli ve yüksek nüfus büyümesinde ve halkın çalışabilir bölümünün tüm toplumun yararına tümüyle çalıştırılmasında bulmaktadır.

 

 

* Karl Marx, “Artı-değer Üzerine Teoriler”, “Üçüncü Cilt, Stuttgart 1921, s.353.

 

 

 

* V.İ. Lenin, “Ekonomik Romantizmin Karakteristiği Üzerine”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. II, s. 137, Rusça.

 

 

 

  • d= değişken sermaye; ad=Artı-değer; s= sermaye. —Y.N.

 

 

Bölüm XXXIX

SOSYALİZMDEN KOMÜNİZME TEDRİCİ GEÇİŞ

 

Komünist toplumun her iki aşaması.

Komünizmin maddi üretim temelinin yaratılması.

Kent ve kır arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılmasının yolları.

Kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılmasının yolları.

“Herkes yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre” komünist ilkesine geçiş.

 

 

Komünist toplumun her iki aşaması

 

Toplum, insanlık tarihinin gösterdiği gibi, bir alt aşamadan bir üst aşamaya doğru gelişmektedir. Toplumsal gelişmenin en yüksek ve en ilerici aşaması, bütün ülkelerin emekçilerinin devrimci mücadelesinin nihai hedefini oluşturan komünist toplumdur.

 

Marx ve Engels, komünist toplumun iki gelişme aşamasını geçeğini bilimsel olarak gerekçelendirdiler: bir alt, sosyalizm ve bir üst, komünizm. Komünist toplum, ilk gelişme aşamasında, bağrından çıktığı kapitalizmin geleneklerinden ve kalıntılarından henüz arı olamaz. Ancak sosyalizmin ilerki gelişmesi, onun kendine özgü, kendi yarattığı temel üzerinde, komünist toplumun ikinci, daha yüksek aşamasına yol açar. Yani sosyalizm ve komünizm, yeni, komünist toplumun iki olgunluk aşamalarıdır.

 

Komünizmin her iki aşamasının ekonomik temeli, üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyettir. Toplumsal mülkiyetin egemenliği, halk iktisadının planlı gelişmesini öngörmektedir. Komünist toplumun her iki aşaması için karakteristik olan, ne sömürücü sınıfların, ne insanın insan tarafından sömürülmesinin ve ne de ulusal ve ırk baskısının olmasıdır. Üretimin amacı, hem sosyalizmde ve hem de komünizmde, tüm toplumun sürekli artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde giderilmesidir ve bu hedefe ulaşmanın amacı, üretimin en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz büyümesi ve sürekli mükemmelleşmesidir.

 

Bununla birlikte komünizmin ikinci aşaması, birinci aşamasına göre özlü farklılıklar göstermektedir; çünkü o, komünist toplumun iktisadi ve kültürel olgunluğunun bir üst aşamasını oluşturmaktadır.

 

Halihazırda sosyalizmde üretici güçler yüksek bir düzeye ulaşmışlardır: Sosyalist sanayi ve sosyalist büyük tarım, dünyadaki yoğunlaşmanın ve makineleşmenin en yüksek derecesine sahiptir ve bunlar, kapitalizmin ulaşamayacağı bir tempoda gelişmektedirler. Toplumun üretici güçleri ve emekçilerin emek üretkenliği, ama henüz bir maddi varlıklar bolluğu yaratmaya yeterli değildir. Komünizm, toplumun üretici güçlerinin ve toplumsal emeğin üretkenliğinin bu bolluğu güvence altına alabilecek bir gelişme düzeyini ön koşmaktadır.

 

Toplumsal, sosyalist mülkiyetin iki biçiminin—devlet ve kooperatifsel-kollektif iktisadi— olduğu sosyalizmden farklı olarak, komünizmde üretim araçları üzerindeki bütünlüklü komünist mülkiyetin sınırsız egemenliği sağlanmaktadır.

 

Sosyalizmde sosyalist üretimin iki ana biçimi—sosyalist ve kollektif iktisadı—dolayısıyla meta üretimi ve meta dolaşımı varlıklarını korurken, komünizmde, bütünlüklü komünist mülkiyetin, komünist üretimin bütünlüklü biçiminin egemenliği kurulduktan sonra, ne meta üretimi, ne meta dolaşımı ve ne de bunların sonucu olarak para olacaktır.

 

Sosyalizmde kentle kır, kafa ile kol emeği arasındaki zıtlık artık kaldırılmıştır, ama bunlar arasında önemli farklar kalmaya devam etmektedir. Komünizmde kentle kır arasında ve kafa emeğiyle kol emeği arasında artık, önemli farklıklar değil, yalnızca önemsiz farklılıklar kalacaktır.

 

Sosyalist toplumda iki sınıf, birbirleriyle dost olan, ama toplumsal üretimdeki konumlarıyla birbirinden ayrılan işçi sınıfı ve kollektif köylülük vardır; işçi sınıfıyla köylülüğün dışında bir ara tabaka daha, sosyalist aydınlar da bulunmaktadır. Sosyalist mülkiyetin iki biçimi arasındaki farkın, kentle kır arasındaki ve kafa ve kol emeği arasındaki önemli farkların ortadan kaldırılmasıyla birlikte, işçiler, köylüler ve aydınlar arasındaki fark da nihai olarak ortadan kalkacaktır; bunların hepsi komünist toplumun emekçileri olacaktır. Komünizm, sınıfsız toplumdur.

 

Sosyalizmde sömürüden kurtarılmış çalışma, yüksek bir teknik düzey temelinde artık bir onur davası olmuştur. Ama sosyalizmde tüm üretim süreci henüz makineleştirilmemiştir, çalışmak henüz insanların ilk gereksinimi olmamıştır, toplumun bazı üyelerinin çalışmaya karşı ihmalkar tavırları henüz aşılmamıştır ve toplumun emeğin ölçüsü ve tüketimin ölçüsü üzerine en sıkı denetiminin gerekliliği devam etmektedir. Komünizmde bütün üretim süreçleri tam makineleştirilmiş ve otomatikleştirilmiş olacaktır ve çalışmak tüm toplumun gözünde yalnızca bir yaşama aracı olmaktan çıkıp ilk yaşam gereksinimi haline gelecektir.

 

Komünizm, toplumun tüm üyelerine bedensel ve kafasal yeteneklerini geliştirmelerini güvence etmektedir. Toplumun tüm üyeleri, mesleklerini özgür olarak seçen kültürel olarak gelişmiş ve her yönlü eğitilmiş insanlar olacaklardır. Komünizm, bilimin, sanatın ve kültürün daha fazla, tarihte eşi görülmemiş bir gelişmesini ön koşmaktadır.

 

Üretici güçlerin ve toplumsal emeğin üretkenliğinin yüksek gelişme düzeyi, sosyalist dağılım ilkesinden komünist dağılım ilkesine geçişi olanaklı kılacak şekilde, maddi ve kültürel varlıklarının bolluğunu sağlayacaktır. “Komünist toplumun bir üst aşamasında”, diye yazıyordu Marx, “bireylerin iş bölümüne köleleştirici bağlılığı ve bununla birlikte kafa ve kol emeği arasındaki zıtlıkların da kaybolmasından sonra; çalışmanın yalnızca bir yaşama aracı değil, tersine bizzat ilk yaşam gereksinimi olmasından sonra; bireylerin her yönlü gelişmesiyle birlikte üretici güçler de büyüdükten ve kooperatifsel zenginliğin bütün fışkırma kaynakları daha dolu akmasından sonra—ancak bundan sonra ... toplum bayrağının üstüne şunu yazabilir: herkes yeteneğine göre, herkese gereksinime göre!”*

 

Bunlar, sosyalizmle komünizm arasındaki ana farklardır.

 

Lenin, komünizm üzerine Marksist öğretiyi daha da geliştirdi, zenginleştirdi ve komünist toplumun inşasının yolları üzerine temel tezleri ortaya koydu. Komünist Partisi’nin programını gerekçelendirirken Lenin, şunları söyledi: “Sosyalist dönüşümlere başladığımızda önümüze, bu dönüşümlerin kendisine yöneldiği açık bir hedef, yani yalnızca fabrikaların, işletmelerin, toprağın ve üretim araçlarının kamulaştırılmasıyla sınırlı olmayan, kendisini yalnızca üretim ve ürünlerin dağıtımı üzerine sıkı hesap dökümü ve denetimiyle sınırlamayan, aksine bunu aşarak ‘herkes yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre’ ilkesinin gerçekleşmesine geçen komünist toplumun kurulmasını koymalıyız.”*

 

Sovyetler Birliği’nde tümüyle gelişmiş komünizmin inşası için gerekli olan tüm koşullar vardır. O, bunun için, muazzam malzeme zenginliklerine ve doğal zenginliklere sahiptir. Sosyalizm, Sovyetler Birliği’nde kendi, bizzat kendisinin yarattığı maddi üretim temelinde gelişmektedir. Sovyetler Birliği, dünyanın en ileri sanayiine, sosyalist sanayiye ve dünyanın en yoğun, en makineleştirilmiş tarımına sahiptir. Sosyalist iktisadın komünizm yolunda gelişmesini hızlandıran güçlü etkenlerden birisi, ifadesini tüm halkın sosyalist yarışmasında bulan kitlelerin yaratıcı eylemliliğidir. Sovyet halkı, Marksizm-Leninizm teorisiyle, sosyalizmin ekonomik yasalarının bilimiyle ve komünist toplumun inşası için bilimsel gerekçelendirilmiş programla donanmış olan Komünist Partisi tarafından komünizme götürülmektedir.

 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, SSCB’de komünizmin inşası için uluslararası koşullar temelden değişti. Eskiden Sovyetler Birliği tek sosyalist ülkeyken, şimdi artık yüzlerce milyon insan sayan güçlü bir sosyalizm kampı bulunmaktadır. Sosyalizm kampının oluşmasıyla uluslararası arenadaki güçler dengesi temelden değişti; sosyalizmin ve komünizmin inşası için yeni bir durum yaratılmıştır. Avrupa’nın ve Asya’nın halk demokrasisi ülkelerinde komünist toplumun ilk aşamasının temelleri atılmaktadır. Sosyalist kampın bütün ülkelerinde sosyalizmin ve komünizmin zaferi açısından bu kampın gücünün daha fazla pekiştirilmesi, sosyalist kamp halklarının sıkı iktisadi, politik ve kültürel ortak çalışmasının geliştirilmesi tayin edicidir.

 

Ancak sosyalizm kampının yanısıra, ABD tarafından önderlik edilen emperyalizm kampı bulunmaktadır. Sosyalizme düşman bir emperyalist kamp var olduğu sürece, saldırgan emperyalist güçlerin Sovyetler Birliği’ne ve halk demokrasisi ülkelerine askeri bir saldırısı tehlikesi de var olacaktır.

 

Marksizm-Leninizm, devletin komünizmin bir üst aşamasında, sınıfların ve sınıf farklarının kalkmasıyla birlikte artık gereksiz olacağını ve yavaş yavaş öleceğini söylemektedir. Burada uluslararası ilişkilerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Devletin bizde komünizm döneminde de korunup korunmayacağı sorusuna Stalin şu yanıtı verdi: “Evet, kapitalist kuşatma ortadan kaldırılmadıkça, dışardan savaşçı saldırı tehlikesi aşılmadıkça kalmaya devam edecektir; açıktır ki, devletimizin biçimleri de iç ve dış durumdaki değişikliklere denk olarak, yeniden değişecektir.

 

Hayır, kapitalist kuşatma ortadan kaldırıldığı, bunun yerini sosyalist bir çevre aldığı zaman, artık kalmayacaktır.”*

 

Kapitalist kuşatma olduğu, SSCB ve diğer sosyalist kamp ülkelerine emperyalistler tarafından bir saldırı tehlikesi ortadan kaldırılmadığı sürece, sosyalist devlet gereklidir. Tutarlı bir barış politikası izleyen Sovyetler Bitliği, bu zaman boyunca dışardan gelen her türlü düşmanca saldırıyı püskürtmeye hazır olmak zorundadır. Bundan dolayı, sosyalist devleti her bakımdan pekiştirmek, ülkenin iktisadi gücünü artırmak ve savunma yeteneğini güvence altına almak zorunludur.

 

Komünizmin maddi üretim temelinin yaratılması

 

Komünizmin inşasının dünya çapında tarihsel görevinin yerine getirilmesi, öncelikle üretici güçlerin muazzam büyümesini ve sosyalizmden komünizme geçiş için gerekli olan maddi varlıklar bolluğunu güvence altına alabilecek bir maddi üretim temelinin yaratılmasını gerektirmektedir.

 

SSCB’de yaratılan komünizmin maddi üretim temeli, tüm ülkenin elektrifikasyonuna, üretim süreçlerinin tam makineleştirilmesine, tam otomatikleştirilmesine ve her yönlü kimyasallaştırılmasına dayanan kent ve kırdaki makinesel büyük üretimdir. Komünizmin maddi üretim temeli, boyutları ve teknik düzeyi açısından, sosyalizminkinden önemli ölçüde üstün olacaktır.

 

Komünizme geçişin hazırlanması için tüm toplumsal üretimin üretim araçları üretiminin öncelikli büyümesi koşullarında kesintisiz yükselmesinin güvence altına alınması gerekmektedir. Üretim araçları üretiminin öncelikli büyümesi, üretimin en gelişmiş teknik temelinde bir maddi varlıklar bolluğu yaratmak amacıyla sürekli genişletilmesini ve mükemmelleştirilmesinin koşullarını yaratmaktadır.

 

Bu, halk iktisadının bütün dallarında öncelikle de yeni yatırımlar yoluyla sanayide üretim kapasitesinin anormal ölçüde genişletilmesini gerektirmektedir. SSCB’de istisnasız dünyanın en ileri tekniğine ve teknolojisine dayanan yüzlerce, binlerce yeni işletme kurulmakta ve tasarlanmaktadır; yeni hammadde türleri ve enerji kaynakları yaratılmakta ve kullanılmaktadır.

 

Lenin, tüm halk iktisadının elektrifikasyonunun komünizmdeki sanayi ve tarımsal üretimin teknik temeli olduğunu öğretti. “Komünizm—bu, Sovyet iktidarı artı tüm ülkenin elektrifikasyonudur.”* Bu, sanayinin, taşıma sektörünün ve tarımın tümüyle elektrifikasyona dayanan yeni, daha yüksek bir teknik temelde dönüştürülmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

 

Tüm halk iktisadının elektrifikasyonu, komünizmin maddi üretim temelinin en önemli karakter özelliğidir. Sosyalizmden komünizme tedrici geçiş koşullarında elektrifikasyon, muazzam boyutlar almaktadır. SSCB’de dünyanın en büyük elektrik santrallerinin kurulması olgusu, bunun kanıtıdır.

 

Sosyalist plan iktisadı, çeşitli iktisadi alanların sayısız santralini birbirine bağlayan bütünlüklü bir bağlantı sisteminin yaratılmasını sağlamaktadır—bu, kapitalizmde özel mülkiyetin egemenliği ve üretim anarşisi yüzünden gerçekleştirilemeyecek bir girişimdir.

 

SSCB’de gelişen sanayi, tarım ve komün iktisadının elektrik gereksinimini karşılamak için; Üçüncü Beş Yıllık Plan’da (1951-1955) muazzam bir elektrifikasyon programı uygulamaya sokulmaktadır. 711 santral inşa edilmekte ya da genişletilmektedir; bu inşaat tasarımlarının bitiminden sonra SSCB’deki santrallerin toplam kapasitesi %75 artacaktır.

 

Yalnızca 1954 yılında santrallerin kapasite büyümesi, GOELRO-Planı çerçevesinde SSCB’nin elektrifikasyonunun ilk on yılında işletmeye sokulan santrallerin toplam kapasitesinden 2.5 kat fazla olacaktır.

 

Komünizmin maddi üretim temelinin yaratılmasının ana koşulu olarak tüm halk iktisadının elektrifikasyonu, bütün çalışma süreçlerinin kompleks makineleştirilmesiyle, üretimin otomatikleştirilmesi ve kimyasallaştırılmasıyla, tekniğin bütün en yeni kazanımlarının kullanılmasıyla ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Üretim süreçlerinin elektrikleştirilmesi ve otomatik makine sistemi, çalışma koşullarında temel değişikliklere, az kalifiye emeğin yerine, kalifiye emeğin geçmesine yol açmaktadır ve kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkların nihai olarak ortadan kaldırılmasının teknik temelini yaratmaktadır.

 

SSCB halk iktisadında, üretici güçlerin komünizm için gerekli gelişme düzeyini sağlayan üretim tekniğindeki yeni büyük değişikliklerin temeli şimdiden atılmıştır.

 

Dünyanın en ileri makine sanayii olan Sovyet makine sanayiinin muhteşem kazanımlarından birisi, tam otomatik makine yoluna sahip tümüyle makineleştirilmiş işletmeler, tam otomatik işletmelerdir. Öyle ki, 1952 yılında bütün bölge santralleri agregatların otomatik kumandasıyla donatıldı. Bir dizi uzaktan kumandalı santral kuruldu. Uzaktan kumandalı elektrik santrallerinin kapasitesi, elektrik santrallerinin toplam kapasitesinin %50’sinden fazlasını tutmaktadır. Hidro-teknik tesislerin inşasında toprak işleri, bir yer delgi makineleri kompleksinin yardımıyla yürütülmektedir. Beton üretimi için otomatik işletmeler yaratıldı. Bu işletmelerde, hammaddenin verilmesi ve kotarılmasından betonun alınmasına kadar bütün işler otomatikleştirilmiştir.

 

SSCB’de araba motorları pistonu üretimi için dünyanın ilk otomatik işletmesi kurulmuştur; burada bütün süreçler, ön malzemenin ve verilmesinden mamül malın paketlenmesine kadar, tümüyle otomatikleştirilmiştir. İşletmede çok az sayıda iş gücü çalışmaktadır. Böylesi işletmeler, komünist toplumun tekniğinin prototipleridir.

 

Çalışma süreçlerinin otomatikleştirilmesi şimdilik komünizmin yeni teknik temelinin yol hazırlayıcısı olarak ortaya çıksa da, bilimin ve tekniğin bu kazanımı zamanla bütün üretim dallarında kullanıma sokulacaktır.

 

Sovyet bilimi, atom enerjisinin yöntemleri ve kullanımında ustalaştı. SSCB’de bu yeni enerji türünü barışçıl amaçlarla kullanma görevi pratik olarak çözüldü. 1954 yazında Sovyet bilimcileri ve mühendisleri tarafından kurulan ve çevre bölgelerdeki sanayi ve tarımı enerjiyle besleyen 5000 KW kapasiteli ilk sanayi atom santrali işletmeye açıldı. Sovyet bilimcileri ve mühendisleri, 50.000 ile 100.000 KW kapasiteli sanayi atom santralleri kurmak için çalışmaktadırlar.

 

Atom enerjisinin maddi varlıkların üretiminde kullanılması, tepkili motorların, radyo ve televizyon tekniğinin, vs. mükemmelleştirilmesi, üretimin mükemmelleşmesi ve emek üretkenliğinin artırılması açısından şimdiye kadar bilinmeyen olanaklar açmaktadır. Bu, kaçınılmaz olarak, iktisadi gelişmeyi önemli ölçüde hızlandıracak ve komünizmin bir üst aşamasına geçiş için gerekli olan üretici güçler düzeyini sağlayacaktır.

 

Kent ve kır arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılmasının yolları

 

Sosyalist toplumun üretici güçlerinin büyümesi, üretim ilişkileri alanındaki değişiklikleri de gerekli kılmaktadır. Komünizmin bir üst aşamasında üretim ilişkileri, üretim araçları üzerindeki tüm halkın bütünlüklü komünist mülkiyetine dayanacaktır. Bütünlü komünist mülkiyete geçiş, devlet mülkiyetinin (halk mülkiyetinin) her yönlü pekiştirilmesini ve geliştirilmesini ve kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyetin yavaş yavaş halk mülkiyeti aşamasına çıkarılmasını gerektirmektedir. Bütünlüklü komünist mülkiyet temelinde, kentle kır arasındaki esaslı fark ortadan kalkacaktır.

 

Kentle kır, sanayiyle, tarım, işçilerle kollektif köylüler arasındaki esaslı fark sosyalizm aşamasında, sanayi devlet mülkiyeti (halk mülkiyeti) iken, tarımda kollektif iktisadi mülkiyetin, grup mülkiyetinin mevcut olmasıdır. Sanayide üretimin makineleştirilmesi, otomatikleştirilmesi ve kimyasallaştırılması önemli ölçüde büyük oranda gerçekleştirilmiştir. Köydeki gerçek kültür devrimine rağmen kır nüfusunun kültürel düzeyi henüz tümüyle kent halkının düzeyine çıkmamıştır.

 

Kentle kır arasındaki esaslı farkın aşılması, komünizmin inşası aşamasında gerçekleşecektir. Kentle kır ve sanayiyle tarım arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılması açısından tayin edici güç sosyalist sanayidir. Yalnızca büyük sanayinin daha çok her yönlü gelişmesi, tarımın bütün dallarını mekanikleştirme olanağı sağlamaktadır.

 

Sosyalist sanayi, tarımı öncelikle, kollektif iktisadi üretimin gelişmesinde önder rol oynayan Makine ve Traktör İstasyonlarının yardımıyla dönüştürmektedir. Sosyalist tarımın en önemli sanayi merkezleri ve yüksek bir ziraat kültürünün yol hazırlayıcıları olarak Makine ve Traktör İstasyonları, artan ölçüde kollektif iktisadi üretimin dallarına hizmet etmektedirler; burada en modern teknik araçlar, kalifiye tekniker, mühendis, ziraatçı ve hayvan-teknikerleri hizmetlerinde bulunmaktadır. Sosyalist devlet, Makine ve Traktör İstasyonları aracılığıyla sosyalizmden komünizme tedrici geçişte Kolhozların gelişmesi üzerindeki önder etkisini uygulamaktadır. Sovhozlar, en büyük, en makineleşmiş tarım işletmeleri olarak giderek daha fazla önem kazanmaktadırlar. Bu şekilde halk mülkiyeti, tüm Sosyalist tarımın gelişmesinde giderek daha büyük bir rol oynamaktadır.

 

Köyün kente yakınlaşmasının son derece etkin bir aracı, elektrikleştirmedir. Yeni büyük enerji santralleri, yalnızca sanayiyi değil, tarımsal üretime de dev elektrik miktarları teslim etmektedirler. Tarımın elektrikleştirilmesinin temelini büyük devlet santralleri oluşturacaktır. Bunların yanısıra çok sayıda küçük-kollektif iktisadi santral kurulmaktadır. Tarımın kompleks elektrikleştirilmesinin dayanak noktalarını, elektrikli traktörler, elektrikli kombinalar, elektrikli sağım makineleri, elektrikli kırpma makineleri vs. kullanan elektro Makine ve Traktör İstasyonları olacaktır. Bu istasyonlardan bazıları, halihazırda kollektif iktisadi üretimin hizmetine verilmiştir. Bunlar, yalnızca tarımın enerji üsleri değil, aynı zamanda önemli kültür merkezleridir de.

 

Tarımsal artel, sosyalizmden komünizme tedrici geçiş döneminde Kolhozların ana biçimidir. Bu, Kolhozların ana gücü olarak toplumsal iktisatla kollektif köylülerin yan iktisatlarını koordine etmekte ve devletin, Kolhozların kollektif köylülerin çıkarlarına en iyi şekilde uymaktadır. Bu, kendi içinde muazzam, henüz tümüyle tükenmemiş rezervleri emek üretkenliğinin artırılması açısından barındırmaktadır. MTİ’ler tarafından modern teknik araçlarla donatılan Kolhozlar, toplumsal iktisatlarını, bir tarımsal ürünler bolluğunun yaratılmasının temelini, başarıyla geliştirmeye devam etmektedirler.

 

Toplumsal iktisadın artan pekişmesi ve gelişmesiyle birlikte, Kolhozlarda kültürel ve sosyal amaçlı binaların kurulmasına ilişkin görevler de tutarlı bir şekilde çözülecektir. Kolhozların toplumsal iktisatlarının hızla kalkınmasıyla birlikte kollektif köylülerin çok yönlü kişisel gereksinimlerinin giderek daha tam giderilmesi de mümkün olacaktır. Tarımsal ürün bolluğunun yaratılmasıyla kolhozların toplumsal iktisadı, hem devletin ve Kolhozların gereksinimini ve hem de kollektif köylülerin kişisel gereksinimlerini karşılayabilecektir. Bu koşullar altında kollektif köylüler için bireysel mülkiyet olarak inek ve küçük baş hayvan beslemek ve çiftlik toprağı üzerinde patates ve sebze ekmek değmeyecektir. Bununla birlikte bireysel yan iktisatların gerekliliği de ortadan kalkacaktır.

 

Kollektif iktisadi üretimin maddi temelinin daha da pekişmesi ve gelişmesi temelinde, tarımsal arteli kollektif iktisadi hareketin daha üst gelişme biçimi olan yüksek derecede gelişmiş tarımsal komüne dönüştürmek için koşullar da yavaş yavaş yaratılacaktır. “Gelecek komün”, diye öğretti Stalin, “gelişmiş ve müreffeh artelden çıkarak büyüyecektir. Gelecek tarımsal komün, artelin tarlalarında ve çiftliğinde tahılın, hayvanın, kümes hayvanının, sebzenin ve diğer ürünlerin bolluğu var olduğunda, artellerde makineleşmiş çamaşırhaneler, modern mutfaklar ve yemekhaneler, ekmek fabrikaları vs. kurulmuş olduğunda, kollektif köylü eti ve sütü çiftlikten almanın kendisi için inek ve diğer küçük baş hayvan beslemekten daha yararlı olduğunu gördüğünde, kollektif köylü kadın öğle yemeğini yemekhanede yemenin, ekmeği ekmek fabrikasından almanın, çamaşırı toplumsal çamaşırhanede yıkamanın kendisi için bunlarla bizzat uğraşmaktan daha yararlı olduğunu gördüğünde, oluşacaktır. Gelecek komün, daha yüksek bir teknik ve daha çok gelişmiş bir artel temelinde, bir ürün bolluğu temelinde oluşacaktır.”* Artel, bunun için gerekli ön koşulların yaratıldığı ölçüde ve kollektif köylünün bu sürecin gerekli olduğuna bizzat kanaat getirdiği ölçüde, komüne doğru büyüyerek gelişecektir.

 

Kentle kır arasındaki esaslı farkın ortadan kalkması, büyük kentlerin çökeceği anlamına gelmemektedir. Sanayinin tüm ülkeye planlı bir şekilde dağıtılmasına ve sanayi işletmelerinin hammadde kaynaklarına yakınlaştırılmasına, yeni kentlerin kurulması eşlik etmektedir. Kültürün en yüksek gelişmesinin merkezleri olarak, yalnızca büyük sanayinin değil aynı zamanda tarımsal ürünlerin işlenmesinin ve besin sanayiinin bütün dallarının güçlü gelişmesinin de merkezleri olarak kentler, kent ve kırdaki yaşam koşullarının eşitleştirilmesine katkıda bulunacaktır. Eski kentlerin çehresi temelden değişmektedir. Kentlerin sosyalist yeniden dönüşümü, nüfusun istiflenmesini ortadan kaldırmak ve yeşil alanlarla ve komün iktisadının bütün modern kazanımlarının değerlendirilmesiyle kentte sağlıklı yaşam koşulları sağlama hedefine yöneliktir. Sosyalist kentin modern ileri bilimin ve kültürün kazanımlarının taşıyıcısı ve yol hazırlayıcısı olarak oynadığı ilerici rol, giderek daha büyük önem kazanmaktadır.

 

Kentle kır arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılmasında, ulaşım sektörü büyük bir rol oynamaktadır. Bu, sanayi merkezleriyle tarımsal bölgelerini bir bütün halinde birleştirmektedir. Demiryollarının, araba ulaşımının, deniz yolculuğunun ve hava yolculuğunun gelişmesi, elektrik enerjisinin uzaklara iletilmesi, radyo ve televizyonun geniş yaygınlığı, köyü kente iktisadi ve kültürel olarak yakınlaştırma açısından önemli etkenlerdir. Bilimin ve tekniğin bu kazanımları sayesinde, tarımsal nüfusun kent nüfusu gibi kültürün bütün varlıklarına katılması mümkün olacaktır.

 

Halk iktisadının iki temel üretim sektörü, devlet ve kollektif iktisadi sektör var olduğu sürece, sosyalist devletin komünizmin inşası için başarıyla kullanıldığı meta üretimi ve meta dolaşımı da var olacaktır. İlk kez bütünlüklü komünist mülkiyetler birlikte, meta üretimi ve ona bağlı olan kategoriler de ölecektir.

 

Komünizmin bir üst aşamasında meta üretiminin kaybolmasıyla birlikte, biçimleriyle değer ve değer yasası da kaybolacaktır. Ürünlerin üretimi için harcanan emek miktarı, meta üretimi koşullarında olduğu gibi, dolaylı yollardan, değerin ve onun biçimlerinin yardımıyla değil, aksine doğrudan ve dolaysız ürünlerin üretimi için harcanan emek zamanıyla ölçülecektir.

 

Üretim araçları, üzerinde bütünlüklü komünist mülkiyetin yaratılması, işçilerle kollektif köylüler arasındaki sınırların üzerinde nihai olarak kaybolduğu temel olacaktır.

 

Kentle kır arasındaki esaslı fark kaybolduktan sonra, komünizmde de, örneğin bitkilerin büyüme ve olgunlaşma sürecine, tarımsal makinelerin kullanılmasının sınırlılığına vs. bağlı olan tarımsal işlerin mevsime bağlılığı gibi sanayi ve tarımsal üretimin özeliklerinden kaynaklanan belirli esaslı olmayan bir fark kalmaya devam edecektir.

 

Kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılmasının yolları

 

Komünizme geçiş. insanların bedensel ve kafasal yeteneklerinin tümüyle ve her yönlü gelişmesini sağlayacak toplumun bir kültürel büyümesini gerektirmektedir.

 

Kafa ve kol emeği arasındaki zıtlığın yok edilmesinden sonra, komünist inşa sürecinde sosyalizmde henüz var olan kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılması sorunu çıkmıştır. Kafa ve kol emeği arasındaki esaslı fark, işçilerin çoğunluğunun henüz mühendislere ve teknikerlere göre daha düşük bir kültürel ve teknik düzeyde bulunmalarında yatmaktadır; aynı şey, kollektif köylülerin çoğunluğuyla agronomların karşılaştırılmasında geçerlidir.

 

Sanayi ve tarımdaki tekniğin artan mükemmelleşmesi—elektrikleştirme, kompleks, makineleştirme, kimyasallaştırma vs.—, üretimde çalışanlardan hem genel eğitimleri ve hem de mesleki, mühendis-tekniksel ya da agronomik eğitimleri açısından daha büyük taleplerde bulunmaktadır. Komünizme geçiş için gerekli olan toplumsal emeğin üretkenliğinin artırılması, başka türlü sağlanamaz. Buradan, toplumun kültür düzeyini yükseltme ve kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkı ortadan kaldırmanın nesnel zorunluluğu doğmaktadır.

 

Kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılması, işçilerin kültürel ve teknik düzeyinin mühendislerin ve teknikerlerin, kollektif köylülerinkinin agronomların düzeyine çıkarılmasıyla sağlanabilir.

 

Kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılmasında, işçi sınıfının ve kollektif köylülüğün ezici bölümünün katıldığı sosyalist yarışmaya, büyük önem düşmektedir. Giderek daha büyük işçi kitleleri, modern tekniği ve üretim teknolojisini mükemmelleştirme derecesinde bilmekte ve rasyonelleştiricilerin ve buluşçuların sayısı sürekli artmaktadır. Böylelikle, geniş işçi kitleleri, mühendislerin ve teknikerlerin düzeyine çıkarılmaktadır.

 

Daha henüz 1935 yılında, Stahanov hareketinin sosyalist yarışmanın yeni bir aşamasını karakterize ettiğinde, Stalin, “bunun işçi sınıfının gelecek kültürel ve teknik canlanmasını bağrında barındırdığına, bunun sosyalizmden komünizme geçiş için... gerekli olan emek üretkenliğinin en yüksek veriminin elde edilebileceği”* yolu açtığına işaret etti. İşçilerin kültürel ve teknik düzeyi mühendislerin ve teknikerlerinkine ve kollektif köylülerin düzeyi agronomlarınkine ulaştığında emek üretkenliğinin bütün maddi varlıkların bolluğunun yaratılmasını sağlayan tarihte eşi görülmemiş yükselmesi elde edilecektir.

 

Toplumsal emeğin üretkenliğinin artırılmasıyla birlikte, iş gününü yavaş yavaş kısaltmanın da koşulları yaratılacaktır. Bu da toplum üyelerine, bilimin ve kültürün özümsenmesine ve bedensel ve kafasal bütün yeteneklerinin gelişmesine çok daha fazla zaman ve güç ayırmasına olanak sağlayacaktır.

 

Kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılmasının önemli koşullarından birisi, zorunlu genel politeknik eğitimdir. Lenin, politeknik eğitimin öğrencilere en önemli üretim dallarının teorisini ve pratiğini öğretmeleri gerektiğine işaret etti. Politeknik eğitim, emekçilerin ufuklarını genişletmekte, onlara modern büyük üretimin üzerinde durduğu temelleri öğretmekte ve böylelikle onlara özgür meslek seçimi olanağı sağlamaktadır.

 

Toplumun bütün üyelerinin kültür düzeyinin daha fazla yükseltilmesi, genel zorunlu politeknik eğitimin, orta teknik ve yüksek okul eğitiminin, uzaktan eğitimin gelişmesi, sayısız kursun açılması ve kitle meslekleri kadrolarının ütetim içinde eğitilmesiyle gerçekleşmektedir. Komünist Partisi’nin XIX. Kongresi, Beşinci Beş Yıllık Plan içinde orta okulda politeknik eğitime başlamayı ve genel politeknik eğitime geçiş için gerekli önlemlerin alınmasını gerekli buldu.

 

İşçilerin ve köylülerin bilgilerinin ve kültürel düzeylerinin mühendislerin, teknikerlerin ve agronomların düzeyine çıkarılması, bir yandan işçilerle köylülerin arasındaki ve diğer yandan aydınlarla farkın ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.

 

Sosyalist toplum, halkın refah düzeyini önemli ölçüde yükseltti. Komünizme geçiş için gerekli olan emekçilerin her yönlü kültürel büyümesi, konut ilişkilerinin temelden iyileştirilmesini ve işçilerin ve görevlilerin gerçek ücretleriyle kollektif köylülerin gerçek gelirlerinin önemli ölçüde yükseltilmesini talep etmektedir. Bu da yine üretimin ve emek üretkenliğinin hızla yükseltilmesiyle mümkündür.

 

Üretici güçlerin ve kültürün her yönlü gelişmesi, kalifiye olmayan ve bedensel ağır işi ve emekçileri ömürleri boyunca belirli bir mesleğe bağlayan eski iş bölümünü nihai olarak ortadan kaldıracaktır.

 

Komünizm eski iş bölümünü ortadan kaldırdığında, bu asla komünizmde, iş bölümünün gerekli olmadığı anlamına gelmemektedir, Komünizm, üretimin, bilimin ve tekniğin bütün dallarında kalifiye, çok yönlü eğitilmiş uzmanlar talep etmektedir.

 

Komünist toplumun üyeleri, yüksek gelişmiş tekniğin ve karmaşık üretim süreçlerinin yönlendirilmesi için gerekli olan mühendis-tekniği eğitimine sahip olacaklar ve yalnızca maddi varlıkların üretimiyle değil, aynı zamanda bilim ve sanatla da uğraşacaklardır. Kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılması, bu emek türleri arasındaki her türden farkın ortadan kaldırılayacağı anlamına gelmemektedir. Esaslı olmayan bir fark da olsa, belirli bir fark kalmaya devam edecektir. Örneğin işletmelerin yönetici kadrolarının çalışma koşulları, doğrudan üretimde çalışanlarınkinden farklı olacaktır.

 

Komünizme geçiş açısından emekçilerin komünist eğitimi büyük öneme sahiptir; bunun ana görevi, çalışmanın ilk yaşamsal gereksinimi haline geldiği yeni insanı eğitmektir. Komünizmdeki emeği karakterize ederken Lenin, şunları yazdı: “Komünist iş, kelimenin dar, tam anlamıyla, belirli bir hizmet yükümlülüğünü yerine getirmek, belli ürünler üzerinde hak sahibi olmak için yapılmayan ücretsiz iştir; önceden saptanmış, yasal normlara göre değil, aksine normsuz, ücret beklentisi olmaksızın, ücret üzerine bir ön anlaşma olmaksızın yapılan iştir; toplumun refahı için çalışma alışkanlığından, toplumun refahı için çalışma zorunluluğunun (alışkanlık olmuş) bilgisinden iştir, sağlıklı organizmanın gereksinimi olarak çatışmadır.”*

 

Komünizm, bütün toplum üyelerinin yüksek bir bilincini ön koşmaktadır. Yeni, komünist ilişkilerin öğeleri, çalışmaya ve toplumsal mülkiyete karşı tavır ve insanlar arasındaki ilişki konusunda halihazırda sosyalist toplumda vardır. Komünist ilkelere bağlılık, zamanla eğitilmiş yüksek kültürlü insanların doğal alışkanlığı olacaktır. Ama toplumumuzda insanların bilincindeki kapitalizmin kalıntılarının henüz hiç de silinmediğinin, bu bilincin varlığın gerisinde kalması dolayısıyla bu kalıntıların var olduğunun ve kapitalist dünyanın bunları beslemek ve canlandırmak için bütün araçlarla çaba gösterdiğinin bilincinde olunmalıdır. Buradan, insan bilincindeki kapitalist kalıntıların aşılması ve halk kitlelerinin kültürünün ve komünist bilincinin önemli ölçüde yükseltilmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. Çalışma ve toplumsal mülkiyet karşısındaki eski tavrın kalıntılarına karşı mücadele, bürokratizme, günlük yaşamdaki ve ahlaktaki geçmişin kalıntılarına ve dinsel önyargılarına karşı mücadele, tüm sosyalizmden komünizme geçiş dönemi boyunca büyük öneme sahiptir. Kapitalizmin bütün bu kalıntılarını aşabilmek için kitleler arasında ısrarlı ve esaslı bir politik-eğitsel çalışmaya gerek vardır; tüm halkın komünizmin büyük davasının yenilmezliğine inanmanın ruhuyla eğitilmesi gerekmektedir.

 

“Herkes yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre” komünist ilkesine geçiş

 

“Herkes yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre” komünist ilkesinin gerçekleştirilmesinin koşulları, üretimin geliştiği ve bu temelde bir ürün bolluğunun oluştuğu ölçüde bütünlüklü komünist mülkiyetin egemenliğinin kurulduğu ve toplum üyelerinin komünizme denk düşen bir kültür ve bilinç düzeyine ulaştıkları ölçüde, yavaş yavaş yaratılmaktadır. Bu ilke, komünist toplumda herkesin yeteneklerine göre çalıştığı ve kültürel gelişmiş bir insanın gereksinimlerine göre tüketim malları elde edeceği anlamına gelmektedir.

 

Komünizmin bir üst aşaması için koşullar, sosyalizmin ekonomik yasasının tam kullanımı koşullarında sosyalist devlet tarafından yaratılmaktadır. Sosyalizmin ekonomik temel yasasının gereklilikleriyle uyum içinde sosyalist üretim sürekli ve hızla gelişmekte ve bununla birlikte halkın refah düzeyi yükselmektedir. Halk iktisadının planlı gelişmesi yasası giderek daha fazla önem kazanmakta ve sosyalist planlama yöntemleri sürekli mükemmelleşmektedir. Uzun bir süre için hesaplanmış halk iktisadı planları; komünizmin maddi üretim temelinin yaratılmasının somut yollarını belirlemektedirler.

 

Komünizmin inşası açısından halk iktisadının bütün dallarında emek üretkenliğinin sürekli olarak artırılması, tayin edici öneme sahiptir. “Kapitalist emek üretkenliği karşısında”, diye yazıyordu Lenin, “komünizm ileri teknik kullanan, gönüllü, bilinçli, birleşik çalışan insanların yüksek emek üretkenliği demektir.”*

 

Emek üretkenliğini artmasının ana araçları, yalnızca işletme içinde değil, aynı zamanda tüm halk iktisadı çerçevesi içinde ileri tekniğin üretimde her yönlü geliştirilmesi ve kullanıma sokulması, bütün üretim süreçlerinin tam makineleştirilmesi ve otomatikleştirilmesi, emek örgütlenmesinin daha da iyileştirilmesi, iş güçlerinin planlı, rasyonel kullanımıdır.

 

Emek üretkenliğinin kesintisiz büyümesini ve toplumsal zenginliğin önemli ölçüde çoğalmasını sağlamak için, sosyalizmden komünizme geçiş döneminde halk iktisadının planlı yürütülmesinin değer yasasına bağlı para, kredi, ticaret ve iktisadi muhasebe gibi ekonomik aygıtlarının kullanılması gerekmektedir. Emekçilerin maddi ve kültürel düzeylerinin sürekli yükselmesi, yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının tutarlı bir şekilde kullanılması temelinde gerçekleşmektedir. Emek üretkenliğinin yükselmesine paralel olarak sanayi ve tarımsal ürünlerin fiyatlarının düşürülmesi gerçekleşmektedir. İşçilerin ve görevlilerin, ücretleri ve kollektif köylülerin gelirleri, sistemli bir şekilde artırılmaktadır. Emekçiler, giderek daha fazla besin maddesi, elbise, ev eşyası vs. satın alabilmektedirler. Komünizme geçiş için koşulların yaratılmasında, Komünist Partisi ve Sovyet Devleti tarafından ortaya konan tüketim malları üretiminin önemli ölçüde ve hızla genişletilmesi programının başarıyla pratiğe geçirilmesi büyük öneme sahiptir.

 

İnsanlık tarihinde ilk kez, insanın besin maddesi gereksinimini her bakımdan bilimi talep ettiği gibi karşılama görevi konmuştur. "Önümüze" diye açıkladı N.S. Kruşçev, “besin maddeleri tüketimini sağlıklı insanın her yönlü, uyumlu gelişmesi için gerek duyulan ve bilimsel olarak gerekçelendirilmiş beslenme ölçülerine denk düşen bir düzeye getirmeyi görev olarak koymak zorundayız.”*

 

Maddi varlıkların üretiminin önemli ölçüde yükseltilmesi, işçilerin ve görevlilerin ücretlerinin ve kollektif köylülerin gelirlerinin emekçilerin büyüyen maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderek daha tam olarak giderilmesini güvence altına almalarını sağlamaktadır. Artan ürün bolluğuyla birlikte yapılan işe göre dağıtımdan gereksinime göre dağıtıma geçişin koşulları yaratılacaktır. Bununla bağıntı içinde ticaretin daha fazla her yönlü gelişmesi, büyük öneme sahiptir. Ticaret, sosyalizmden komünizme tedrici geçiş döneminde, tüketim mallarının dağıtımının ana biçimi olacaktır. Sovyet ticaretinin daha da mükemmelleştirilmesiyle birlikte, komünizmin bir üst aşamasında, ürünlerin gereksinime göre—meta ve para dolaşımı olmaksızın—doğrudan dağıtılmasına hizmet edecek olan geniş ağlı aygıt inşa edilecektir.

 

Komünizm toplumun üyelerinin çok çeşitli kişisel gereksinimlerini hem kişisel mülkiyete giren kişisel kullanım ve ev gereksinimi eşyalarının çoğaltılması ve hem de halkın gereksinimlerinin giderilmesinin toplumsal biçimlerinin (kültürel ve sosyal kuruluşlar, konutlar, sanatoryumlar, tiyatrolar vs. daha fazla genişletilmesi yoluyla çok yönlü olarak giderecektir. Komünizme geçiş, bir kereye özgü bir eylem olarak görülmemelidir. Bu, sosyalizmin temellerinin her yönlü gelişmesi yoluyla, yavaş yavaş gerçekleşecektir. Toplumun eski durumundan nitelik olarak yeni bir duruma geçişin bir patlamayla gerçekleşeceğini öngören yasa, düşman sınıflara bölünmüş toplum için zorunludur, ama sosyalist toplum gibi düşman sınıflar tanımayan bir toplum için değil. Komünizmin maddi ve kültürel ön koşulları, sosyalist toplumun üretici güçlerinin, zenginliğinin ve kültürünün artan büyümesiyle, üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyetin pekişmesi ve çoğalmasıyla ve kitlelerin komünist eğitiminin sürecinde yaratılmaktadır.

 

Bu, toplumun komünizme doğru gelişmesinin iç çelişkiler olmaksızın gerçekleştiği anlamına gelmemektedir. Ama bu çelişkiler, daha önce de söylendiği gibi, antagonist türden çelişkiler değildir. Komünist Partisi ve Sovyet Devleti; toplumun ekonomik gelişme yasalarını tanımakta ve bunlara dayanarak ortaya çıkan çelişkileri zamanında teşhis etmeyi ve ortadan kaldırmayı başarabilirler. Örneğin, tüketim malları üretiminin önemli ölçüde ve hızla artırılması için alınmış önlemler, tarımın ve hafif sanayinin halkın büyüyen gereksinimlerinin gerisinde kalması yoluyla ortaya çıkan çelişkinin ortadan kaldırılması amacını gütmektedirler. Bu önlemler; Kolhozlar ve kollektif köylüler için iktisadi bir teşvik oluşturmakta ve kollektif iktisadi üretimin geri kalmışlığını aşmaya hizmet etmektedirler.

 

Sosyalizmden komünizme tedrici geçiş, tekniğin, bilimin, iktisadın ve kültürün gelişmesindeki devrimci atılımları dıştalamaz, Örneğin yeni enerji kaynaklarının ve hammadde türlerinin bulunması ve yeni teknik buluşların üretime sokulması, gerçek bir teknik devrim yaratmaktadır. Üretim araçları, üzerindeki toplumsal mülkiyetin iki biçiminden bütünlüklü komünist mülkiyete, yapılan işe göre dağıtım sosyalist ilkesinden gereksinime göre dağıtım komünist ilkesine geçiş, toplumun iktisadında ve tüm yaşantısındaki muazzam niteliksel değişmelerle iç içe olacaktır.

 

Sovyetler Birliği, sosyalizmi inşa etmiş olan ve şimdi de başarıyla komünizmin binasını inşa eden dünyanın ilk ülkesidir. Tüm insanlığın gelişmesi kaçınılmaz olarak komünizm yolunda ilerleyecektir. Komünist inşanın perspektiflerini ele alarak Lenin şunları belirtti: “Rusya kendisini sık bir elektrik santralleri ağıyla ve güçlü teknik tesislerle kapladığında, bu durumda bizim komünist iktisat inşamız gelecek sosyalist Avrupa ve Asya için bir örnek olacaktır.”*

 

Komünizmin bir üst aşaması yoluna giren Sovyetler Birliği, güçlü bir çekim merkezi, uluslararası arenada sosyalizmin kampının tanınmış önderidir. Sovyet halkının büyük örneği, tüm dünya halklarına, kendilerini kapitalist kölelikten ve onun kaçınılmaz yol arkadaşları olan sömürüden, işsizlikten, bunalımlardan ve savaşlardan kurtaracağını gösterdi.

 

 

Kısa Özet

 

1— Sosyalizm ve komünizm, komünist toplum formasyonlarının iki gelişme aşamasıdırlar. Komünizm, üretim araçları üzerindeki tüm halkın bütünlüklü komünist mülkiyeti, sosyalizme göre üretici güçlerin daha yüksek gelişme düzeyi tarafından, sınıfların ve sınıf farklılıklarının, kentle kır ve kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farklılıkların ortadan kaldırılmasıyla belirlenen bu formasyonun daha yüksek biçimidir. Komünizmde çalışmak, yalnızca yaşam aracı olmaktan çıkıp, yaşamın ilk gereksinimi haline gelecektir. Üretici güçlerin ve toplumsal emeğin üretkenliğinin muazzam yükseltilmiş düzeyi temelinde: gereksinim mallarında bir bolluk sağlanmış ve “herkes yeteneğine, herkese gereksinimine göre” komünist ilkesine geçiş gerçekleşecektir.

 

2— Komünizme geçiş için, tüketim araçları bolluğu sağlayabilecek olan komünizmin maddi üretim temelinin yaratılması ve üretim araçları üzerindeki bütünlüklü komünist mülkiyet temelinde kentle kır arasındaki esaslı farkın ortadan kaldırılması gerekmektedir; bu, halk iktisadındaki ve özellikle tarımdaki üretim araçları üzerindeki devlet, halk mülkiyetinin rolünün her açıdan güçlendirilmesi ve tarımsal artellerin toplumsal iktisatlarının devamla pekiştirilmesini talep etmektedir; kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın ortadan kalkacağı ve emekçilerin hem genel eğitimleri ve hem de teknik bilgileri itibariyle mühendislerin, teknikerlerin ve agronomların düzeyine yükselebileceği şekilde toplumun bir kültürel büyümesi sağlanmalıdır.

 

3— Sosyalizmden komünizme tedrici başarılı geçiş, SSCB’de faaliyetlerinde ekonomik gelişmenin nesnel yasalarının bilgisine ve kullanılmasına dayanan Komünist Partisi ve Sovyet Devleti önderliğinde milyonlarca emekçi kitlesi tarafından gerçekleştirilmektedir. Komünizmin bir üst aşamasının ön koşulları sosyalist mülkiyetin pekiştirilmesi ve daha da gelişmesi, toplumsal emek üretkenliğinin artırılması ve sosyalizmin ekonomik temel yasasının, halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının, yapılan işe göre dağıtım ekonomik yasasının, değer yasasının ve sosyalizm aşamasında etkin olan diğer ekonomik yasaların tutarlı bir biçimde kullanılması yoluyla yaratılacaktır. Sosyalist toplumda, üretimde, çalışmaya karşı ve toplumsal mülkiyete karşı tavırda ve insanlar arasındaki ilişkilerde komünizmin öğeleri bulunmaktadır. Komünizmin inşasına insanların bilincindeki kapitalizmin kalıntılarına karşı kararlı bir mücadele eşlik etmektedir. Bu kalıntıların yok edilmesinde emekçilerin komünist eğitimi büyük öneme sahiptir. Komünizmin ikinci aşamasına giriş ve komünist dağıtım ilkesine geçiş, tüketim malları bolluğunun artması ölçüsünde, yavaş yavaş gerçeklemektedir.

 

4— Sovyetler Birliğinin önderlik ettiği sosyalist kamp ülkelerinin ortak çalışmasının ve kardeşçe dostluğunun her yönlü pekiştirilmesi, SSCB’de komünizmin ve halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin, başarıyla inşa edilmesinin tayin edici koşuludur. SSCB’de komünizmin inşası, büyük uluslararası öneme sahiptir. Sovyet halkının komünizme doğru her adımı, sosyalizmin kapitalizmden üstün olduğunun kanıtıdır ve bütün ülkelerin emekçilerini, kapitalizmin tarih tarafından çöküşe mahkum edildiğine ve komünizmin zafer kazanacağına inandırmaktadır.

 

 

 

* Karl Marx, “Gotha Programının Eleştirisi”; bkz. Karl Marx ve Friedrich Engels, İki Ciltte Seçme Eserler, C. II, s. 17.

 

* V.İ. Lenin, “RKP(B) VII. Kongresinde Parti Programının Gözden Geçirilmesi ve Partinin Adının Değiştirilmesi Üzerine Konuşma”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXVII, s. 103, Rusça.

 

 

 

* J. Stalin, “SBKP(B) MK’sının Çalışması Üzerine XVIII. Parti Kongresi’ne Rapor”; bkz. J. Stalin, Leninizmin Sorunları”, Berlin 1954, s. 811.

 

* V.İ. Lenin, Tüm-Rusya Sovyetler Kongresinde Halk Komiserleri Konseyi’nin Faaliyeti Üzerine Rapor”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXXI, s. 484, Rusça.

 

 

 

* J. Stalin, “XVII. Parti Kongresi’ne SBKP(B) MK Çalışması Üzerine Rapor”; bkz. J. Stalin, “Leninizmin Sorunları”, Berlin 1954, s. 640/41.

 

* J. Stalin, “Stahanovcuların Birlik Danışma Toplantısında Konuşma”; bkz. J. Stalin, “Leninizmin Sorunları, Berlin 1954. s. 676.

 

 

 

* V.İ. Lenin, “Yüzyıllarca Eski Bir Düzenin Parçalanmasından Yenisinin Yaratılmasına”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler. 4. baskı, C. XXX., s. 482. Rusça.

 

* V.İ. Lenin, “Büyük İnisiyatif”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4 baskı, C. XXIX, s. 394, Rusça.

 

* N.S. Kruşçev, “SSCB Tarımının Geliştirilmesine İlişkin Önlemler”, SBKP MK’nın 3 Eylül 1953 Tarihli Oturumunda Konuşma, s. 10, Rusça.

 

 

 

  • V.İ. Lenin, “VIII. Tüm-Rusya Sovyetler Kongresi’nde Halk Komiserleri Konseyi’nin Faaliyeti Üzerine Rapor”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler. 4. baskı, C. XXXI. s. 486. Rusça.

 

 

C--HALK DEMOKRASİSİ ÜLKELERİNDE SOSYALİZMİN İNŞASI

 

Bölüm XL

AVRUPA HALK DEMOKRASİSİ ÜLKELERİNİN İKTİSADİ DÜZENİ

 

Halk demokrasisi devriminin önkoşulları.

Demokratik halk devriminin özü.

İktisadi biçimler ve sınıflar.

Sosyalist sanayileşme.

Tarımın Sosyalist dönüşümü.

Emekçilerin maddi refah düzeylerinin ve kültürlerinin yükseltilmesi.

 

Halk demokrasisi devriminin önkoşulları

 

Orta ve Güney-doğu Avrupa ülkelerindeki—Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Arnavutluk—demokratik halk devrimi, bu ülkelerin iktisadi gelişmesinin ve işçi sınıfının sınıf mücadelesinin, emekçilerinin mücadelesinin tüm süreci tarafından, dünya çapındaki kurtuluş hareketlerinin tüm süreci tarafından hazırlandı. Bu ülkelerde kapitalizmin gelişmesi, feodal-serfvari ilişkilerin önemli ölçüde kalıntılarının korunması koşullarında gerçekleşti. Bu ülkeler, uzun zaman kendilerini köleleştiren emperyalist güçlere bağımlı kaldılar. İktidarda bulunan toprak sahipleri ve büyük burjuvazi, kendilerinin yabancı sermayenin gönüllü uşakları olduğunu kanıtladılar. İşçi sınıfının sömürülmesi son sınırına vardırıldı. Köylülüğün en büyük bölümü topraksızlığın acısını çekti ve sefalet içinde yaşadı. Bütün bu koşullar, işçi sınıfım ve köylülüğün geniş kitlelerini devrimcileştirdi.

 

 

 

Devrimden önce, Çekoslovakya hariç, halk demokrasisi ülkeleri, tarımın önemli ölçüde ağır bastığı, orta ya da zayıf bir endüstriyel gelişme gösterdiler. Macaristan ve Polonya’da sanayinin orta düzeyde gelişmesine ulaşılmıştı. Romanya ve özellikle Bulgaristan, endüstriyel olarak zayıf derecede gelişmişlerdi. Arnavutluk, iktisadi açıdan, ataerkil gens toplumunun güçlü kalıntılarının bulunduğu en geri ülkeyi teşkil ediyordu.

 

Toprağın son derece büyük bir bölümü, devrimden önce büyük mülk sahiplerinin—çiftlik sahipleri ve kapitalistler—ellerinde_bulunuyordu. Polonya’da bütün iktisatların üçte ikisini oluşturan 5 hektara kadarki köylü iktisatlarına toprağın %15’i düşerken, 50 hektardan fazla toprağa sahip ve toplam iktisatların %0.9’unu oluşturan çiftlik sahibi ve kapitalist iktisatlar toprağın yaklaşık yarısını ellerinde bulunduruyorlardı. Macaristan’da tüm çiftliklerin yüzde 84’ünü oluşturan 5.7 hektara kadar toprağa sahip çiftliklere toprağın beşte biri düşerken; bütün iktisatların %0,9’unu oluşturan 50 hektardan fazla toprağa sahip çiftliklere neredeyse toprağın yarısı düşüyordu. Romanya’da beş hektara kadar iktisatlar tüm tarımsal iktisatların dörtte üçünü oluşturup, ancak toprağın yalnızca %28’ini ellerinde bulunduruyorlardı; Bulgaristan’da buna denk düşen sayılar yaklaşık üçte iki ve %30, Çekoslovakya’da ise %70.5 ve %15.7 şeklindeydi.

 

Orta ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinin sanayilerinde, yabancı sermayenin anahtar konumunu elinde tuttuğu kapitalist tekeller hakimdi. Polonya’da savaştan önce yabancı sermaye sanayideki sermaye yatırımının üçte ikisine sahipti. Romanya’da yabancı sermaye savaştan önce petrol sanayiine yatırılan, toplam sermayenin %91.9’unu denetim altında bulunduruyordu. Macar sanayiinde 1937 yılında tüm sermaye yatırımının %40’ı yabancı firmalara aitti. Bulgar büyük sanayi yatırımlarının yaklaşık yarısı ve Bulgaristan ulaşım şirketlerinin sermayesinin üçte ikisi, 1937’de yabancı sermayenin ellerinde bulunuyordu.

 

İkinci Dünya Savaşı sırasında Orta ve Güneydoğu Avrupa ülkeleri, kendilerini kanına kadar sömüren Alman emperyalizminin boyunduruğu altına düştüler. Çiftlik sahipleri ve tekelci burjuvazi, Alman faşizminin bir acentası durumuna geldiler ve böylelikle kendilerini halktan tümüyle soyutladılar. Emekçi kitleler, başında komünist ve işçi partilerinin olduğu işçi sınıfının önderliği altında, faşist kölelikten kurtuluş için, hem Alman işgalcilerine ve hem de ülkelerinin ulusal çıkarlarına ihanet eden toprak sahipleri ve kapitalist kliklerine yönelen çetin bir mücadele yürüttüler.

 

Hitler Almanyası üzerinde bir zafer elde eden Sovyetler Birliği, Orta ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinin halklarını Alman faşizminin boyunduruğundan kurtardı. Emekçi kitlelerin ulusal kurtuluş mücadelesi muazzam bir canlanma gösterdi. Halklar, Hitlerci işgalcilerin uşaklarının iktidarlarını devirdiler ve böylelikle devlet yaşamını demokratik temelde inşa etme durumuna geldiler. Yeni bir devlet tipinin—demokratik halk cumhuriyetinin—temelleri atıldı. Demokratik halk devrimi böyle başladı.

 

Demokratik halk devriminin özü

 

Demokratik halk devriminin itici güçleri, işçi sınıfının önder rolü oynadığı koşullarda işçi sınıfı ve köylülüktü. Faşizme karşı mücadele içinde, işçi sınıfı ve köylülük dışında kent orta ve küçük-burjuvazisi ve diğer anti-faşist güçleri kapsayan bir ulusal cephe oluştu. Devrim, çiftlik sahiplerinin ve tekelci burjuvazinin politik egemenliğini ortadan kaldırdı. İşçi sınıfının önderliği altında işçi sınıfı ile köylülüğün ittifakına dayanan halk demokrasisi iktidarı yaratıldı. Komünist ve işçi partilerinin dışında, faşizme karşı ulusal cepheye katılmış küçük-burjuva ve burjuva partiler de hükümete ve devlet organlarına katıldı.

 

Demokratik halk devrimi, ilk aşamasında burjuva-demokratik devriminin görevlerini çözdü. Bu, birincisi, Orta ve Güneydoğu Avrupa’nın köleleştirilmiş halklarını emperyalizmin boyunduruğundan kurtardığı ve onlara ulusal bağımsızlığını verdiği için anti-emperyalist bir devrimdi; ikincisi, iktisattaki yarı-feodal ilişkileri ortadan kaldırdığı için anti-feodal bir devrimdi. Anti-feodal tarım devrimi sürecinde, toprak sahiplerinin topraklarına canlı ve cansız envanteri ile birlikte el konuldu ve büyük ölçüde az toprağa sahip köylüler ve tarım işçileri arasında dağıtıldı. El konulan çiftlik topraklarının bir bölümü üzerinde, devlete ait tarımsal işletmeler kuruldu.

 

Tarım devrimiyle çiftlik sahipleri sınıfı tasfiye edilirken, emekçi köylülerin durumu önemli ölçüde düzeldi. Toprak elde eden yoksul köylülerin ve tarım işçilerinin büyük bir bölümü, orta köylü durumuna geldi. Orta köylü, tarımın merkezi figürü oldu. Büyük köylü iktisatlarının oranı, gözle görülür bir şekilde geriledi.

 

 

 

Polonya’da, hiç toprağı olmayan ya da az toprağa sahip köylüler, tarım devrimiyle 6 milyon hektardan fazla toprak elde ettiler. Romanya’da yoksul ve orta köylüler, devrimden önce toplam toprağın yarısından azına, buna karşın 1948’de artık %80.7’sine sahiptiler. Macaristan’da yoksul ve orta köylüler tarımın dönüştürülmesiyle yaklaşık 2 milyon hektar toprak elde ettiler; devrimden önce bu iktisatların elinde toprağın %40.4’ü bulunurken, 1947’de toplam alanın %70.7’sine sahiptiler.

 

Tarım devrimi, geniş köylü kitlelerinin aktif katılımı ile çetin sınıf mücadelesi içinde gerçekleşti. Gerici güçler, yabancı emperyalistlerin desteğiyle tarımdaki dönüşümlere karşı en çetin direnişi gösterdiler ve bütün araçları ile bunu başarısızlığa uğratmaya çalıştılar.

 

Tarım devrimi, büyük önemde iktisadi ve politik sonuçlara yol açtı. Büyük toprak mülkiyetinin ortadan kaldırılmasıyla, gerici güçler son derece önemli bir maddi temeli kaybettiler. Büyük toprak mülkiyetinin ortadan kaldırılması ve toprağın emekçi köylüler arasında bölüştürülmesiyle, köylülüğün feodal sömürüsünün kalıntıları ortadan kaldırıldı. Toprağın daha önce hiç toprağa ve araziye sahip olmamış az topraklı köylülere ve tarım işçilerine dağıtılması, bu grupları halk demokrasisi düzeninin safına getirdi. Burjuva-demokratik devrimi sonuca götüren tarımdaki dönüşümler, aynı zamanda sosyalizmin inşasına geçişin de ön koşullarıydı.

 

Anti-feodal görevlerin yerine getirilmesi ile demokratik halk devrimi, giderek daha fazla ikinci aşamaya, yani sosyalist devrimin görevlerinin yerine getirilmesine geçti. Bu, burjuva demokratik devrimin sosyalist devrime doğru büyüyerek gelişmesi anlamına geliyordu.

 

Daha henüz devrimin başlangıcında, halk demokrasisi devletleri Hitlerci işgalcilerin ve onlarla sıkı sıkıya bağlı tekelci burjuvazinin ellerinde bulunan işletmeleri ulusallaştırdı. İktidarın elinden alındığı tekelci burjuvazi, böylelikle iktisadi konumlarını da kaybetti. Böylelikle tayin edici üretim araçlarının sosyalist ulusallaştırılması başladı. Aynı zamanda özel kapitalist işletmelerde işçi denetimi ve yerleştirildi. Devrim süreci içinde üretim araçlarının ulusallaştırılması giderek daha fazla genişletildi. Bütün bunlar, bir bütün olarak burjuvaziyi zayıflattı ve işçi sınıfının pozisyonlarını sağlamlaştırdı.

 

Sosyalist devrimin görevlerini yerine getirerek halk demokrasi iktidarı, fabrikaları, işletmeleri, maden ocaklarını, santralleri sosyalist mülkiyete, halk mülkiyetine geçirdi. Aynı şekilde, taşımacılık, haberleşme ve telefon sektörü, yeraltı zenginlikleri, toprağın bir bölümü, bankalar, dış ticaret ve iç pazardaki büyük ticaret ulusallaştırıldı. Bu şekilde halk demokrasisi iktidarı burjuvazinin ekonomik egemenliğini tasfiye etti ve halk iktidarının kumanda merkezlerini ellerine aldı.

 

Büyük ve orta sanayinin, taşımacılığın, haberleşme ve telefon sektörünün vs. ulusallaştırılması Avrupa halk demokrasisi ülkelerinde bir çok aşamada gerçekleştirildi. Bu alandaki tayin edici önlemler, Polonya’da 1946’da, Bulgaristan ve Arnavutluk’ta 1947’de, Macaristan, Çekoslovakya ve Romanya’da 1945’te yürütüldü.

 

Büyük sanayinin ulusallaştırılması, toplumun sosyalist dönüşümüne geçişinin tayin edici koşuluydu. Bu, sanayideki üretim ilişkilerinin üretimin toplumsal karakteri ile uyum içine getirildiği anlamına geliyordu: Tayin edici üretim araçları, halk demokrasisi devleti şahsında tüm halkın ortak malı oldular. Burada, üretim ilişkilerinin üretici güçlerle mutlak uyumluluğu yasasının etkimesi dile gelmekteydi.

 

Halk demokrasisi ülkeleri, kapitalizmden sosyalizme geçiş aşamasına girdiler.

 

Sosyalist ulusallaştırma, sosyalist devlet işletmeleri şahsında iktisadın sosyalist biçimlerinin oluşmasına yol açtı. Yavaş yavaş sosyalist kooperatifsel iktisadi biçimler de oluştu.

 

Burjuva demokratik devrimin sosyalist devrime doğru geliştiği ölçüde, işçi sınıfı ile karşı-devrimci burjuvazi arasındaki mücadele de keskinleşti. Henüz ellerinde kalan ekonomik iktidara ve

 

yabancı sermayenin yardımına dayanarak ve devlet aygıtı içindeki ajanlarını kullanarak ve sık sık da doğrudan hükümet içinde olarak, burjuvazi bütün araçlarla halk demokrasisi iktidarının önlemlerini başarısızlığa uğratmaya ve kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin hem ekonomik ve hem de politik iktidarını yeniden kurmaya çalıştı. Devletin elinde bulunan iktisadın kumanda merkezlerine dayanan ve köylülüğü ve diğer emekçi tabakaları etrafında toparlayan işçi sınıfı, burjuvazinin yabancı emperyalist boyunduruğu yeniden kurma çabalarını esaslı bir şekilde püskürttü. Burjuvazi bu mücadelenin süreci içinde bozguna uğratıldı.

 

Devrimin daha sonraki gelişmesinde, devlet aygıtı burjuva karşı-devrimci unsurlardan temizlendi, eski, burjuva devlet aygıtı parçalandı ve bunun yerine emekçilerin çıkarlarına uygun yeni bir devlet aygıtı geçirildi. İşçi sınıfının devlet içindeki önder rolü kesin olarak güvence altına alındı. Halk demokrasisi devleti, artık başarıyla proletarya diktatörlüğünün işlevini yerine getirdi. “İşçi sınıfının önderliği altında emekçilerin egemenliğini cisimleştiren halk demokrasisi rejimi”, diyordu G. M. Dimitrov, “var olan tarihsel koşullar altında, deneyimin halihazırda gösterdiği gibi, kapitalist iktisadı tasfiye etmek ve sosyalist iktisadı örgütlemek amacıyla proletarya diktatörlüğünün işlevlerini başarıyla yerine getirebilir ve getirmek zorundadır.”*

 

İktisadi biçimler ve sınıflar

 

Üç temel iktisadi biçimin bulunması, Avrupa halk demokrasisi ülkelerinin iktisadı için karakteristiktir: Sosyalist sektör, küçük meta üretimi sektörü ve kapitalist sektör.

 

Sosyalist sektöre şunlar aittir: 1— Devlete ait, halk mülkiyetinde bulunan sanayi ve taşımacılık işletmeleri, bankalar ve ticaret işletmeleri, dış ticaret, devlete ait tarım işletmeleri ve Makine ve Traktör İstasyonları; 2— her türden kooperatif—meslek kooperatifleri, tüketim kooperatifleri, kredi kooperatifleri, alım-satım kooperatifleri, tarımsal üretim kooperatifleri.

 

Bütün Avrupa halk demokrasisi ülkelerinde sosyalist sektör baş rolü oynamakta ve iktisatta güçlü başat bir yer almaktadır. Ulusal gelirin en büyük bölümü bu sektörde yaratılmaktadır. Sanayi üretiminin ağırlıklı miktarı, devlete ait, tutarlı sosyalist işletmelerde üretilmektedir. Sosyalist iktisadi biçimler, taşımacılık alanında ve dolaşım alanında da egemen konumu almaktadırlar. Tüm bankacılık, iç pazardaki tüm büyük ticaret ve perakende ticaretin büyük bölümü devletin ellerinde yoğunlaşmıştır; ayrıca bir devlet dış ticaret tekeli kurulmuştur. Buna karşın tarımda ise, Bulgaristan hariç, sosyalist iktisadi biçimler henüz egemen konumda değildir.

 

Böylelikle Avrupa halk demokrasisi ülkelerinde, bütün iktisat dallarında, tarım hariç, sosyalizmin temeli konmuştur.

 

Halk iktisadındaki egemen konumu elinde bulunduran ve iktisadi kumanda merkezlerini eline geçiren sosyalist iktisadi sektör, Avrupa halk demokrasisi ülkelerinin her birinde iktisadın gelişmesini belirleyen güçtür. Sosyalist sektör, pozisyonlarını yıldan yıla güçlendirmektedir.

 

 Sosyalist sektörün 1952 yılındaki payı şöyleydi:

 

Ulusal gelir: Polonya’da %75, Çekoslovakya’da %92, Macaristan’da %86.6, Romanya’da %70, Bulgaristan’da %85.9 ve Arnavutluk’ta yaklaşık %70;

 

sanayi üretiminde: Polonya’da yaklaşık %99, Çekoslovakya’da %99, Macaristan’da %97, Romanya’da %95 ve Bulgaristan’da %98;

 

büyük ticarette bütün ülkelerde %100;

 

perakende ticarette: Polonya’da %92.4, Çekoslovakya’da %98.6, Macaristan’da %92.1, Romanya’da yaklaşık %97 ve Bulgaristan’da %99.3.

 

Sosyalist iktisadi biçimlerin tarımdaki (tarlaların büyüklüğüne göre ölçüldüğünde) payı, 1952/53 yılında şöyleydi: Polonya’da %22, Çekoslovakya’da, %43, Macaristan’da %30’un üzerinde, Romanya’da %20’nin üzerinde, Bulgaristan’da %60.5 ve Arnavutluk’ta %9.5.

 

 

 

Sosyalist sektörde insanın insan tarafından sömürüsü yoktur; emeğin karakteri değişmiştir. Bu, artık kapitalistler için emek değil, aksine bizzat emekçiler için, toplum için emektir. Değişen ekonomik koşulların sonucu olarak sosyalist sektörde, sömürü ve üretim anarşisi ilişkilerini dile getiren kapitalist yasalar ortadan kayboldu; sosyalist iktisadın yasaları oluştu ve etkisini göstermeye başladı: Sosyalizmin ekonomik temel yasası, halk iktisadının planlı (orantılı) gelişme yasası, yapılan işe göre dağılım yasası ve diğerleri. Sosyalizmin zaferini sağlamak ve emekçilerin büyüyen gereksinimlerini gidermek amacıyla en gelişmiş tekniğin kullanılması temelinde, sosyalist sanayinin kesintisiz bir büyümesi gerçekleşmektedir. Sosyalist üretim, planlı olarak halk iktisadının planlı (orantılı) gelişmesi yasası temelinde yürütülmektedir. Planlama yöntemleri, sürekli olarak mükemmelleştirilmektedir.

 

Halk demokrasisi ülkelerinin iktisadında var olan sosyalist mülkiyetin her iki biçimi ve küçük meta üretimi, değer yasasının etkimesini ve buna bağlı olan ekonomik kategorilerin—paranın, ticaretin, kredinin vs.—etkimesini belirlemektedir. Değer yasası sosyalist üretimin regülatörü değildir, ama onu etkiler; bu etki, fiyatların planlanmasında, iktisadi muhasebede vs. halk demokrasisi devletleri tarafından göz önünde bulundurulur. Ticaret, para, kredi ve değer yasasına bağlı diğer ekonomik kategoriler, artan ölçüde sosyalist inşanın araçları olarak hizmet görmektedirler.

 

Sosyalist sektör, halk demokrasisi ülkelerinin iktisadında önder rolü oynadığından, sosyalizmin ekonomik temel yasası, halk iktisadının planlı gelişmesi yasası ve sosyalizmin diğer ekonomik yasaları, tüm halk iktisadının gelişmesi üzerinde giderek büyüyen bir etkide bulunmaktadırlar. Sosyalist üretim ilişkilerinin daha fazla gelişmesiyle birlikte, sosyalizmin ekonomik yasalarının etki alanı da sürekli olarak genişlemektedir.

 

Küçük meta üretimi sektörüne, emekçi köylülerin bireysel iktisatları, sahiplerinin kişisel çalışmasına dayanan işlikler dahildir. Bazı ülkelerde, özellikle Arnavutluk’ta, köyde ataerkil iktisatların kalıntıları kendilerini muhafaza etmeye devam etti. Bireysel köylü iktisatları, halk demokrasisi ülkelerinde tarımsal ürünlerin ana kitlesini üretmektedir. Bireysel köylü iktisatları içinde, orta köylülerin iktisatları egemen konumda bulunmaktadır. Daha önce ortaya konulduğu gibi, bireysel köylülerin üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetine dayanan küçük meta üretimi, kaçınılmaz olarak kapitalizmin unsurlarını doğurur.

 

Halk demokrasisi ülkelerinde planlama henüz tüm halk iktisadını kapsamamaktadır. Küçük meta üretimi sektöründe üretimin gelişmesi, değer yasasının etkimesi yoluyla düzenlenmektedir. Halk demokrasisi iktidarı, halk iktisadının planlı gelişme yasasına dayanarak, meta dolaşımı, toparlama sistemi, kredi sektörü, vergiler vs. üzerinde ve aynı zamanda küçük meta üretimi üzerinde de bir etkide bulunmaktadır. Tarımsal ürünlerin devletçe toplanmasının ağırlıklı bölümü anlaşma sistemi yoluyla ve tarımsal kooperatifler üzerinden gerçekleşmektedir.

 

Kapitalist sektöre büyük köylü iktisatları, özel ticaret işletmeleri ve ücretli emek sömürüsüne dayanan küçük sanayi işletmeleri dahildir.

 

Kapitalist sektörde iktisadın regülatörü değer yasasıdır. Kapitalist sektör çerçevesinde artı-değer yasası etkimeye devam etmektedir; ama etki alanı kuvvetli bir şekilde kısıtlanmıştır. Kapitalist işletmelerin büyüklüğü ve ücretli emek sömürüsü olanakları da keza sıkı bir şekilde sınırlanmıştır. Kapitalist işletmeler yüksek bir ileriye doğru artan vergiye tabi tutulmakta ve pazar anarşisi giderek daha fazla gemlenmektedir.

 

Halk demokrasisi ülkelerinin ana sınıfları, işçi sınıfı ve köylülüktür. Emekçi sınıfların yanısıra burjuvazi mevcuttur: büyük köylüler ve sanayi ve ticaretteki küçük ve orta kapitalistler.

 

Halk demokrasisi ülkelerinin toplumsal ve devletsel düzenlerinin yaşam ve gelişme temeli, işçi sınıfı ile emekçi köylülüğün işçi sınıfının önder rolü oynadığı sıkı ittifakı, kapitalizme karşı ve sosyalist toplumun inşasına yönelen bir ittifaktır. “Bizim devrimci dönüşümlerimizin çekirdeğini ve itici gücünü işçilerin ve köylülerin önderinin işçi sınıfı olduğu ittifakı oluşturdu ve oluşturmaktadır. İşçi sınıfı kapitalizme ve faşizme karşı onlarca yıl süren mücadele içinde emekçi köylülüğün geniş kitleleri ile ittifakı pekiştirdi. Bu ittifakın genişletilmesi, pekiştirilmesi ve kökleştirilmesi—bu, halk iktidarının ana ilkesi ve halk iktidarının gücünün ve kazanımlarının güvencesidir.”*

 

Kapitalizmden sosyalizme geçiş döneminde halk demokrasisi ülkelerinin iktisadındaki baş çelişki, büyüyen sosyalizmle yenilgiye uğratılan, ancak henüz yok edilemeyen ve kökleri küçük meta üretiminde bulunan kapitalizm arasındaki çelişkidir.

 

Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin inşası, şiddetli sınıf mücadelesi içinde gerçekleşmektedir. Eskimiş sınıfların direnişi, parçalanmış halk düşmanı politik partilerin, komünist ve işçi partileri içindeki, milliyetçi, “sol” ve sağ sapmaların düşmanca faaliyetlerinde, emperyalizmin ajanlarının zararlı faaliyetlerinde, sabotajlarında ve bozgunculuğunda dile gelmektedir. Komünist ve işçi partileri ve halk kitleleri, sosyalizme düşman olan bu unsurları ortaya çıkarmakta ve böylelikle sosyalizmin inşasına yönelen politikanın zaferini güvence altına almaktadırlar.

 

Halk demokrasisi ülkelerinin devlet iktidarı, politikasını nesnel ekonomik yasalara göre belirlemekte ve bunlardan sosyalist iktisadi biçimlerin kapitalist biçimler üzerindeki tam zaferini elde etmek için yararlanmaktadırlar.

 

Kapitalizmden sosyalizme geçiş dönemi Marksist-Leninist öğretisinin önderliğinde halk demokrasisi iktidarı, işçi sınıfı ile köylülüğün ittifakını pekiştirmekte ve kapitalist unsurları kentte ve kırda sınırlayarak ve püskürterek bunlara karşı bir saldırı yürütmektedir. Halk demokrasisi devletleri her açıdan, pazar ilişkilerindeki sanayi ile tarım arasındaki ticaret ittifakını pekiştirmek için yararlanmaktadırlar. Sosyalist sanayileşmeyle kentle kır arasındaki üretim ittifakını genişletmekte ve köylü iktisatlarının gönüllülük temelinde üretim kooperatifleri halinde tedricen birleştirilmesi çizgisini izlemektedirler.

 

Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin inşası, SSCB’de Yeni Ekonomik Politikayı belirleyen temel ilkelerin aynısına dayanmaktadır. Daha önce değinildiği gibi, bu ilkeler, halk demokrasisi ülkelerinde her bir ülkenin tarihsel özelikleri ve ekonomik ve politik koşulları göz önünde bulundurularak kullanılır. “Bütün uluslar sosyalizme varacaktır, bu kaçınılmazdır, ama buraya tümüyle aynı yoldan ulaşmayacaklardır, her biri demokrasinin şu ya da bu biçimine, proletarya diktatörlüğünün şu veya bu türüne, toplumsal yaşamın çeşitli yönlerinin sosyalist dönüşümünün şu ya da bu temposuna kendi özelliğini katacaktır.”* Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin inşası, muzaffer sosyalizmin ilk ülkesi SSCB’de olduğundan daha başka, oldukça uygun tarihsel koşullar altında gerçekleşmektedir. Sosyalizmin iktisadi ve kültürel temellerinin kurulmasında, halk demokrasisi ülkeleri, sosyalist inşanın Sovyetler Birliği tarafından toparlanmış zengin deneylerinden yararlanmakta ve tüm sosyalist kampın gücüne dayanmaktadırlar. Bu, sosyalizmin inşasını önemli ölçüde kolaylaştırmaktadır.

 

Sovyetler Birliği’nin yardımı sayesinde, halk demokrasisine emperyalist müdahale planları başarısızlığa uğratıldı. Bu ülkeler böylelikle uzun süren bir iç savaştan korundular ve “savaş komünizmi” politikası yürütme zorunluluğundan kurtuldular. Bu, halk demokrasisi ülkelerine halk iktisatlarını kısa bir süre içinde yeniden kurma ve halk iktisadının sosyalist sanayileştirilmesine geçme olanağı verdi.

 

Sosyalist sanayileşme

 

Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin inşasının gerekli bir koşulu, sosyalist sanayileşmedir. Bu ülkeler yalnızca sanayileşme temelinde, teknik ve iktisadi geriliği aşma, sosyalizmin maddi üretim temelini inşa etme ve üretimin ve halkın refahının kesintisiz olarak büyümesinin istikrarlı maddi ön koşullarını yaratma durumundadırlar.

 

 

 

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce sanayi üretiminin tüm sanayi ve tarım üretimi içindeki payı şöyleydi: Polonya’da %47.6, Macaristan’da %53, Romanya’da %40, Bulgaristan’da %33.8 ve Arnavutluk’ta %18.3. Çalışma yaşında olan nüfustan Polonya’da %65 tarımda ve %17 sanayide, Romanya’da %78 tarımda ve %7 sanayide, Bulgaristan’da %79.9 tarımda ve %8 sanayide ve işliklerde çalışıyordu. Ulusal gelir, sanayi üretimi ve diğer bir dizi belirleyici sayı açısından, bu ülkeler gelişmiş sanayi ülkelerinin oldukça gerisinde kalıyordu. Örneğin, Polonya’da kişi başına demir tüketimi, İngiliz demir tüketiminin yalnızca onda birine ve Alman demir tüketiminin neredeyse sekizde birine denk düşüyordu. Elektrik tüketimi, Almanya ve İngiltere’ye göre yaklaşık yedide bir ve Fransa’ya göre beşte bir tutuyordu. Halk demokrasisi ülkelerinin iktisadi, savaş ve faşistlerin tahribatı sonucu ağır şekilde zarara uğramıştı.

 

Bütün halk demokrasisi ülkeleri, savaş ve faşist yağma altında zarar gören iktisatlarını yeniden kurma dönemini geçirdiler. Daha henüz bu aşamada, ana görevleri sanayinin, ulaşımın ve tarımın yeniden kurulmasından oluşan iktisadi perspektif planlarının (üç ve iki yıllık planlar) başarıyla yerine getirilmesinde ifadesini bulan sosyalist plan iktisadının üstünlükleri ortaya çıktı.

 

Halk iktisadının başarıyla yeniden kurulması, halk iktisadının sosyalist yeniden yapılanmasının sağlam temellerini yarattı. Avrupa halk demokrasisi ülkelerinin halk iktisatlarının gelişmesi için ilk beş yıllık planların (Polonya’da ilk altı yıllık planın) merkezi görevi, sosyalizmin temellerini yaratmaktan oluşuyordu. Bu planın ana halkası, sosyalist sanayileşme, sosyalist büyük sanayinin ve öncelikle de ağır sanayinin, inşasıydı. Burada, her ülkenin sanayileşmesi, gelişme düzeyine ve sanayinin yapısına göre ve tarihsel, doğal ve iktisadi koşullara göre, kendi özelliklerini göster.

 

Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalist sanayileşme için araçların sağlandığı ana kaynak, sosyalist sektörün birikimidir. Emekçilerin tasarruflarının bir bölümü de, devlet hisse senetleri, biçiminde sanayileşmeye sokulmaktadır. Ayrıca kent ve kırdaki kapitalist unsurların gelirlerinin öncelikle bu unsurların artan vergilendirilmesi yoluyla alınan bölümü de sosyalist sanayileşmeye hizmet etmektedir.

 

Sosyalist birikimin tayin edici büyüme faktörlerinden birisi, modem tekniğin yerleştirilmesi ve üretimde iş örgütlenmesinin düzeltilmesi yoluyla toplumsal emeğin üretkenliğinin sistemli bir şekilde arttırılmasıdır. İş üretkenliğinin arttırılmasının güçlü bir itici gücü, sosyalist yarışmadır. İşçilerin büyük bir bölümü, sosyalist yarışmaya katılmaktadır. Halk demokrasisi ülkelerindeki en iyi işçiler, SSCB’de toparlanmış ileri üretim deneyimlerinden yararlanmakta ve burada Sovyet işçileri tarafından desteklenmektedirler. Emek üretkenliğini sürekli artırmak açısından, yapılan işe göre dağıtım ekonomik yasasından yararlanmak, verime göre ücretin çeşitli biçimlerinin kullanılması ve mutlak eşitlikçiliğe karşı mücadele birinci derecede öneme sahiptir. Sosyalist üretimde birikimin sürekli olarak artırılması açısından, tutumluluk rejiminin her yönlü pekiştirilmesi ve iktisadi muhasebe ilkesinin tutarlı bir şekilde uygulanması büyük bir öneme sahiptir.

 

Klement Gottwald şöyle yazıyor: “Değer yasasının etkimesini göz ardı eden ve bundan dolayı iktisadi muhasebe ve işletmelerin verimliliği sorunlarının, maliyet ve fiyat vs. sorunlarının kendileri için bir rol oynamadığı iktisat ve parti fonksiyonerlerinin sayısı bizde az mıydı ve az mıdır? Böylesi bir yanlış tutumun iktisadımıza büyük zararlar verdiği ve sosyalizm yolunda ileriye doğru hareketimizi engellediği açık değil midir? Bunun açık olduğu ve bütün insanlarımızın, öncelikle de önder ve sorumlu konumda bulunan insanlarımızın üretim, toparlama ve pazarlama alanlarında tutumluluk rejimine dikkat etmelerine yol açması gerektiğini düşünüyorum.”*

 

Sosyalist iktisadın üstünlükleri, halk iktisadındaki yatırımların savaş öncesine göre birkaç misli yükseltilmesine olanak tanımaktadır.

 

Halk demokrasisi ülkelerindeki sosyalist sanayileşme, zamanında SSCB’de olduğundan daha başka, uygun tarihsel koşullar altında gerçekleşmektedir ve esaslı özellikler göstermektedir.

 

Sovyetler Birliği, zamanında tümüyle kendi kaynaklarına dayanarak sosyalizmi inşa eden ve sanayileşmeyi dışardan hiçbir yardım almaksızın sürdüren tek ülke iken; halk demokrasisi ülkeleri, sanayileşmeyi başında Sovyetler Birliği’nin bulunduğu güçlü bir sosyalist kampın varlığı koşullarında gerçekleştirmektedirler. Halk demokrasisi ülkeleri, sosyalist sanayileşmede SSCB’den geniş ölçüde yardım almakta ve birbirlerini karşılıklı olarak desteklemektedirler.

 

Sovyetler Birliği, bütün dallarıyla ağır sanayiyi aşırı bir tempo ile inşa etmek zorundaydı. Halk demokrasisi ülkeleri, her ülkede ağır sanayinin bütün dallarını geliştirme şeklindeki güçlerini aşan bu görevden kurtuldular. Her halk demokrasisi ülkesi, sosyalist kampın üyesi olarak, öncelikle o ülkede kendisi için uygun doğa ve iktisat koşulları bulunan sanayi dalını inşa edebilir ve geliştirebilir. Sosyalist kamp ülkelerinin sanayisi ve tüm halk iktisadı, bu ülkeler arasındaki geniş çaplı iş bölümü, karşılıklı ekonomik yardım ve ortak çalışma temelinde gelişmektedir.

 

 

 

Halk iktisadının sosyalist yeniden yapılanması perspektif planlarının başarıyla yerine getirilmesiyle, sanayi üretimi 1953 yılında, savaş öncesi düzeye göre şöyle yükseldi: Polonya’da 3.6 kat, Macaristan’da hemen hemen 3.5 kat, Çekoslovakya’da 2.2 kat, Bulgaristan’da 4.4 kat, Romanya’da hemen hemen 2.5 kat. Sanayi üretiminin toplam sanayi ve tarım üretimi içindeki payı önemli ölçüde arttı. Bulgaristan ve Arnavutluk hariç bütün halk demokrasisi ülkelerinde üretim araçları sanayii, toplam sanayi üretiminin yarısından fazlasını tutmaktadır. Avrupa halk demokrasisi ülkeleri, en modern teknikle donatılmış büyük sanayiye sahip sanayi-tarım ülkeleri durumuna gelmişlerdir.

 

Polonya’da kömür madenciliği, kimyasal sanayi, demir madenciliği ve inşaat malzemeleri sanayii, güçlü bir canlanma gösterdi. Otomotiv sanayii, traktör yapımı, gemi yapımı, sentetik lif üretimi, yeni yaratıldı. 1953 yılında kişi başına çelik üretimi 1938 yılına göre 3.1 kat, elektrik üretimi 4.8 kat, çimento üretimi 3.2 kat, mineral gübre 2.3 kat vs. artırıldı. Macaristan’da alüminyum sanayii, makine yapımı, iş aletleri makineleri yapımı ve maden ocakları donanımının ve tarımsal makinelerin üretimi büyük bir canlanma gösterdi. Romanya’da petrol çıkarımı ve işlenmesi ve kimyasal sanayi önemli ölçüde genişletildi. Örneğin tarımsal makinelerin, petrol çıkarımı için gerekli donanımların yapımı, gemi yapımı dalları gibi makine yapımının yeni önemli dalları yaratıldı.

 

 

 

Halk demokrasisi ülkelerinin ağır sanayilerinde elde edilen başarılar ve sosyalist kamp ülkelerinin karşılıklı yardımlaşmaları, tüketim malları sanayiinin gelişme temposunu hızlandırmayı olanaklı kıldı.

 

Halk demokrasisi devletleri, tüm halk iktisadının kalkınmasının ve teknik dönüşümün temeli olarak üretim araçları üretimini geliştirmeye devam ediyorlar ve aynı zamanda tarımsal ürünlerin ve sanayisel kitle gereksinim mallarının üretimini önemli ölçüde artırmak ve emeklilerin yaşam düzeyini yükseltmek için aynı zamanda tarım ve hafif sanayi ve besin maddeleri sanayiindeki yatırımları önemli ölçüde genişletiyorlar.

 

Tarımın sosyalist dönüşümü

 

Sosyalizmin kurulması, sosyalist iktisat biçimlerinin yalnızca kentte değil, ayın zamanda kırda da zafer kazanmasını talep etmektedir. SSCB deneyimlerinin gösterdiği gibi, köylü sorununun tek doğru çözümü geniş köylü kitlelerinin küçük bireysel iktisatlardan kollektif büyük işletmelere geçmelerinde yatmaktadır. Küçük ve orta köylü iktisatlarının gönüllülük temelinde üretim kooperatifleri halinde tedricen birleşmeleri bütün ülkeler için sosyalizmin inşası amacıyla nesnel pir zorunluluktur.

 

Bunun yola çıkarak halk demokrasisi ülkeleri, traktör ve tarımsal makineler üreten sanayi dallarını geliştiriyorlar, sosyalist büyük üretimin üstünlüklerini gözler önüne seren devlete ait tarım işletmeleri ağı ve tarımın teknik yeni donanımını güvence altına alan Makine ve Traktör İstasyonlarını kuruyorlar. Yoksul ve orta köylü kitleleri iktisadi yardım elde ediyorlar: Bunlar çeşitli alım ve satım kooperatiflerine ve üretim kooperatiflerine çekebilmek için önlemler alınmaktadır.

 

Tarımın sosyalist dönüşümü, halk demokrasisi ülkelerinde özellikler göstermektedir. Bu ülkeler, köylü iktisatlarının sosyalist dönüşümünü, SSCB’nin gelişmiş sosyalist tarımı temelinde Kolhozlar, Sovhozlar ve Makine ve Traktör İstasyonları biçiminde yürütüyorlar. Sosyalist tarımın SSCB’nin deneyimleri ile kanıtlanan üstünlükleri, köylülüğün sosyalizm yoluna kanalize edilmesinde büyük bir rol oynamaktadır. SSCB’deki kollektif iktisadi üretim deneyimleri, örgütlenme, emeğin ödenmesi ve gelirlerin dağılımı biçimleri vs. köylü iktisatlarının üretim kooperatifleri halinde birleştirilmesinde geniş ölçüde kullanılmaktadır.

 

Halk demokrasisi ülkelerinde köylülüğün üretim kooperatifleri içinde birleştirilmesindeki esaslı özellikler, burada toprak üzerindeki küçük köylü mülkiyetinin muhafaza edilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır; SSCB’de ise kollektifleştirme tüm toprağın ulusallaştırılması koşullarında gerçekleştirildi. Halk demokrasisi ülkelerinin deneyimi, tüm toprağın hemen ulusallaştırılmasının kırda sosyalizmin inşası amacıyla bütün ülkeler için zorunlu bir koşul olmadığını göstermektedir.

 

Toprağın, üretim araçlarının toplumsallaştırılmasının derecesine ve buna bağlı olarak gelirin dağılımına göre, halk demokrasisi ülkelerindeki tarımsal üretim kooperatifleri üç temel tipe ayrılabilinir. İlk olarak, yalnızca tek tek tarımsal işlerin (ekim, tohumlama, tohum bakımı, hasat) kooperatifin tek tek üyelerinin mülkiyeti olan parseller üzerinde yerine getirildiği toprağın ortak işlenmesi amaçlı kooperatifler mevcuttur. İkinci olarak, üretim araçlarının ve çalışmanın toplumsallaştırıldığı ve kooperatif üyelerinin özel mülkiyet olarak kalmakla birlikte toprağın bütünlüklü biri masif halinde birleştirildiği üretim kooperatifleri vardır. Bu kooperatiflerde ürünlerin büyük bir bölümü (yüzde 70-75) iş birimlerine göre ve küçük bölümü getirilen toprağın büyüklüğüne göre dağıtılmaktadır. Üçüncü olarak, toprağın toplumsallaştırıldığı ve kollektif işletmelere süresiz kullanım için verilmiş ve ürünlerin yapılan işe göre dağıtıldığı arteller vardır. Üretim kooperatiflerinin, en yaygını biçimi, halk demokrasisi ülkelerinde şu anda ikinci tipteki kooperatiftir.

 

Tarımda sosyalizmin tam zaferi, tüm toprağın toplumsallaştırılmasını, toplumsal mülkiyete geçirilmesini ön koşar. Tüm toprağın toplumsallaştırılması, köylülüğün üretim kooperatiflerinin gelişmesi ve daha yüksek biçimlerinin tedricen yaygınlaşması sürecinde pratikte kollektif büyük işletmenin küçük ve bireysel mülkiyete dayanan iktisat karşısında gösterdiği tartışılmaz üstünlüklerden emin olduğu ölçüde gerçekleşecektir.

 

Tarımın sosyalist dönüşümü acımasız sınıf mücadelesi içinde gerçekleşmektedir. Büyük köylüler, bütün güçleriyle, köylü iktisatlarının üretim kooperatifleri halinde birleşmesini başarısızlığa uğratmaya çalışıyorlar. Yoksul ve orta köylülere her yönlü maddi destek veren halk demokrasisi devleti, üretim kooperatiflerini örgütsel ve iktisadi olarak pekiştirmek için önlemler almakta ve büyük köylülüğe karşı uzlaşmaz bir mücadele sürdürmektedir.

 

Tarımın sosyalist dönüşümünde, halk demokrasisi ülkelerinde önemli başarılar elde edildi. 1953 başlangıcında Bulgaristan’da, bütün köylü iktisatlarının %52.3’ünü birleştiren 2747 kooperatifsel tarım işletmesi, 100 devlet tarım işletmesi ve 140 MTİ vardı. Ana tahıl türlerinin ekim alanının %54.7’si, pamuk, pirinç ve şeker pancarı ekim alanının %74.2’i tarımın sosyalist sektörüne düşüyordu. Macaristan’da üretim kooperatifleri 200,000 köylü ailesini birleştirmekte ve zirai alanın yüzde %18’ini kapsamaktadır. Devlet işletmelerine ekim alanının %12.5’i düşmektedir. Po1onya’da 1954 ortasında, tüm ekim alanının %9’undan fazlasına sahip 9,000 üretim kooperatifi vardı. Devlet tarım işletmeleri, tüm ekim alanının %12.8’inden fazlasına sahiptir. Romanya’da üretim kooperatifleri (toprağın ortak işlenmesi amaçlı kooperatifler de dahil), bir milyon hektardan fazla ya da ekim alanının %10’unun üzerinde toprağı işlemektedirler. Çekoslovakya’da üretim kooperatifleri ekim alanının %33’ünü ve devlet tarım işletmeleri yaklaşık %10’unu işlemektedirler.

 

 

 

Halk demokrasisi ülkelerinde köyün sosyalist dönüşümünde iki tür hata işlenmiştir: Bir yandan köylülüğün kooperatifsel birleşmesi yapay bir şekilde zorlanmış ve kooperatiflere girişteki gönüllülük ilkesi zedelenmiştir; diğer yandan birleşmenin gerekli örgütlenmesi ve yönetimi küçümsenmiş ve kooperatiflerin inşası sürece bırakılmıştır. Halk demokrasisi ülkelerinin komünist ve işçi partileri her iki hataya karşı mücadele yürütmektedirler.

 

Halk demokrasisi ülkelerinde kırda sosyalist dönüşüm temelinde, tarımın gelişmesinde ve köylülerin refah düzeyinin yükseltilmesinde önemli başarılar elde edilmiştir. Ancak tarımdaki üretim artışı, sanayinin oldukça gerisindedir ve tüm halk iktisadının gereksinimleri açısından henüz tümüyle yetersizdir.

 

 

 

Örneğin, Polonya’da sanayi üretimi 1950 ile 1953 arasında %118 oranında, tarımsal üretim ise buna karşın yalnızca %10 oranında artmıştır. Çekoslovakya’da üretim araçları üretimi, sanayide beş yıllık plan süresinde (1949-1953) %118.7, tüketim araçları üretimi %79.8 ve bitkisel ekim üretimi yalnızca %12.4 artmıştır.

 

 

 

Bununla bağıntı içinde, hızla büyüyen sanayi ile geri kalmış tarım arasındaki dengesizliği ortadan kaldırmak ve tarımın kalkınmasını güvence altına almak ertelenemez bir görevdir.

 

Bu görevi çözebilmek için, köylülüğün üretim kooperatifleri içinde birleşmesini desteklemeye devam etmek, var olan kooperatifleri örgütsel ve iktisadi olarak pekiştirmek ve devlet tarım işletmelerinin çalışmalarını düzeltmek gerekmektedir. Bunun dışında, halk demokrasisi ülkelerinin bireysel köylü iktisatlarında, tarımsal üretimin artırılması için kullanılabilecek kullanılmamış iç yedekler vardır. Bundan yola çıkarak komünist ve işçi partileri, tarımın tedrici sosyalist dönüşümüne yönelik genel çizgi izlemekte ve tarımın daha fazla kalkınması için emekçi köylülerin bireysel iktisatlarının henüz tümüyle kullanılmamış gelişme olanaklarından yararlanmaktadırlar. Bu amaçla emekçi köylüler üretim, teknik, kredi ve tarım tekniği alanlarında desteklenmektedirler. Anlaşma sistemi koşullarının düzeltilmesi için önlemler alınmakta, toplama ve alım fiyatları artırılmakta ve vergiler düşürülmektedir.

 

Bütün bunlar, tarımın kalkınmasına ve işçi sınıfıyla köylülüğün ittifakının pekişmesine katkıda bulunmaktadır.

Emekçilerin maddi refah düzeylerinin ve kültürlerinin yükseltilmesi

 

Halk demokrasisi ülkelerindeki sosyalist inşaya, emekçilerin maddi refah düzeylerinin ve kültürlerinin sürekli artan bir büyümesi eşlik etmektedir. Burada sosyalizmin ekonomik temel yasasının etkimesi dile gelmektedir. Sanayinin hızla kalkınması yoluyla, daha henüz 1948-1949 yıllarında hem kentteki ve hem de kırdaki işsizlik ortadan kaldırılabildi. Sosyalist işletmelerde çalıştırılan işçilerin sayısı yıldan yıla artmaktadır.

 

Sosyalist üretimin kalkınmasına, ulusal ekonominin büyümesi eşlik etmektedir. Toprak sahipleri ve büyük kapitalistler sınıfının tasfiye edilmesi ile birlikte hızla artan ulusal gelir, emekçilerin refah düzeyinin yükseltilmesinin ve genişletilmiş sosyalist yeniden üretimin kentte ve kırda gerektirdiği şekilde kullanılmaktadır.

 

İşçilerin ve memurların gerçek ücreti ve köylülerin geliri sistemli bir şekilde yükseltilmektedir. Halkın gerçek gelirinin yükseltilmesi açısından kitle tüketim mallarının fiyatlarının düşürülmesi, büyük öneme sahiptir. Reel ücretin yükseltilmesinin esaslı bir faktörü, kiraların düşürülmesi ve diğer belediye hizmetlerinin ucuzlatılmasıdır. Bunun dışında emekçilerin maddi refah düzeyi, işçiler ve memurlar için devlet tarafından ödenen sosyal sigortanın yerleştirilmesi, parasız eğitim ve tıbbi bakım ve geniş bir sanatoryum ve dinlenme yurtları ağının kurulması yoluyla yükselmektedir.

 

Ulusal gelir, 1953’de şöyle arttı: Polonya’da savaş öncesi yıllara göre iki kat, Bulgaristan’da 1939’a göre %86.7 ve Çekoslovakya’da 1937’ye göre %60.

 

Polonya’da kişi başına düşen gerçek gelir, tarımda çalışmayan nüfus için 1953 yılında, hemen savaş öncesi yıllara göre %40 arttı. Kır nüfusu başına düşen gerçek ücret, 1938 düzeyinin %75 üzerindeydi. Macaristan’da 1954 yılının ilk yarısında fabrika işçisinin gerçek ücreti %57 ve köylü ailesinin gerçek geliri %50 oranında 1938 düzeyinin üzerindeydi. Halkın gerçek gelirinin büyümesi, emekçilerinin tüketiminin önemli ölçüde yükselmesini beraberinde getirdi. Romanya’da işçi ailesinin tüketimi 1953’de 1938’e göre şöyle arttı: Ekmek tüketimi %20, şeker %48 ve bitkisel yağlar %164. Romen köylülerinin kişisel gereksinim için çavdar ve buğday tüketimleri, aynı dönemde %50 oranında arttı. Bulgaristan’da işçilerin ve görevlilerin reel ücretleri, 1953’de 1939’a göre %38 arttı.

 

Bulgaristan’da sağlık sektörü için harcamalar, 1953’de 1939’a göre 6 kat arttı ve hasta yataklarının sayısı 1939’un 10,492 yatağına karşı 1952’de 24,522’ye yükseldi.

 

Sosyalizmin inşası, ayrılmaz bir şekilde kültür devrimine bağlıdır. Halk demokrasisi ülkelerinde emekçi kitlelerin geniş tabakalarına kültür ve bilgi sağlanmaktadır. Devrim, burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin eğitim ve kültür tekelini kırdı. Eğitim ve kültür tüm halkın ortak malı oldu. İçeriği itibariyle sosyalist ve biçimi açısından ulusal plan yeni bir kültür yaratılmaktadır. Karakteri itibarıyla son derece enternasyonal olan SSCB’nin sosyalist kültürü, halk demokrasisi ülkelerinde ulusal kültürün gelişmesi üzerinde büyük bir etkide bulunmaktadır. Kısa zaman içinde yeni, sosyalist bir aydın tabakası oluştu, aynı şekilde mühendis-teknik uzman güçlerin sayısı artmaktadır.

 

 

 

Halk demokrasisi ülkeleri, 7 yaşından itibaren okul mecburiyeti ve yaşları 12 ile 40 arasındaki nüfus içinde okuma-yazma bilmemenin ortadan kaldırılması üzerine yasalar çıkardılar. Romanya’da 1953/54’de yedi yıllık okullarda öğrenci sayısı 1938/139’un savaş öncesi düzeyine göre, 4.7 kat, orta okullarda 4 kattan fazla ve yüksek okullardaki öğrencilerin sayısı 2.2 kattan fazla—29,000’den 64,300’e—yükseldi, uzaktan eğitime katılan 19,000 yüksek öğrenim öğrencisi bunun içine dahil değildir.

 

Eski Polonya’da 1937/38’de, %5’i işçi çocuğu ve %9’u köylü çocuğu olan 48,000 öğrenciyi kapsayan 28 yüksek okul vardı. 1953 yılında, ezici çoğunluğu işçi ve köylü çocuklarından oluşan 134,000 öğrenciyi kapsayan 83 yüksek okul vardı.

 

Macaristan’da 1953’de, ortaokullardaki öğrenci sayısı 1938’e göre 2.5 kat, ilkokullarda 3 kat ve yüksek okullardaki öğrenci sayısı 5 kat arttı.

 

Yüksek derecede kalifiye uzmanların eğitiminde halk demokrasisi ülkeleri daha bugünden birçok kapitalist ülkeyi geride bırakmışlardır. Polonya’da 196 kişiye, Bulgaristan’da 244 kişiye ve buna karşın İngiltere’de 500 kişiye ve Türkiye’de 820 kişiye bir yüksek okul öğrencisi düşmektedir.

 

 

 

Halk demokrasisi ülkelerindeki sosyalist inşanın başarıları, kapitalist üretim tarzının eskidiğinin ve sosyalist iktisat sisteminin kapitalist sisteme göre tartışılmaz üstünlükler gösterdiğinin yeni bir kanıtıdır.

 

Kısa Özet

 

1— Orta ve Güneydoğu Avrupa ülkelerindeki —Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya Bulgaristan ve Arnavutluk—demokratik halk devrimi, ilk önce burjuva-demokratik devrimin görevlerini tümüyle ve bütünüyle çözdü. Devrimin anti-feodal karakteri, tarımın devrimci dönüşümünün yürütülmesinde dile geldi; çiftlik sahiplerinin toprağına el kondu ve topraksız ve az topraklı köylülere dağıtıldı. Devrimin anti-emperyalist karakteri, onun Orta ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinin halklarını emperyalizmin boyunduruğundan kurtarmasında ve onların ulusal bağımsızlıklarını güvence altına almasında dile geldi. Anti-feodal görevlerin çözümü ile birlikte burjuva-demokratik devrimi sosyalist devrime doğru gelişti; bu, büyük sanayinin ve orta sanayinin, ulaşım sektörünün, bankaların, dış ticaretin ve iç pazardaki büyük ticaretin ulusallaştırılmasında ifadesini buldu. Halk demokrasisi devleti, proletarya diktatörlüğünün işlevini başarıyla uygulamaya başladı. Demokratik halk iktidarı, işçi sınıfıyla emekçi köylülüğün işçi sınıfı önderliği altındaki sıkı ittifakına dayanmaktadır.

 

2— Kapitalizmden sosyalizme geçiş aşamasında halk demokrasisi ülkelerinin iktisadı açısından üç temel iktisadi biçimin yan yana var olması karakteristiktir: Sosyalist sektör, küçük meta üretimi sektörü ve kapitalist sektör. Sosyalist sektör, önder rolü oynamaktadır. Nesnel ekonomik yasalardan yola çıkarak ve sosyalist sektöre dayanarak halk demokrasisi devletleri, kapitalist unsurlara karşı mücadele, sosyalizmin inşasına yönelik bir politika izlemektedirler.

 

3— Halk demokrasisi ülkelerinin sosyalist sanayileşmesi, teknik ve iktisadi geriliklerinin aşılması, sosyalizmin inşası ve halkın refah düzeyinin yükseltilmesi için tayin edici bir koşuldur. Sosyalist iktisadi biçimlerin üstünlükleri ve sosyalist kamp içindeki karşılıklı yardımlaşma ve ortak çalışma sayesinde, halk demokrasisi ülkeleri tarım ülkelerinden ve tarım-sanayi ülkelerinden sanayi-tarım ülkeleri haline dönüşmüşlerdir.

 

4— Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin zaferi için tarımın sosyalist dönüşümü gereklidir. Bu ülkelerde köylü iktisatlarının sosyalist dönüşümü, bütün iktisatların gönüllülük temelinde ve toprak üzerinde köylü özel mülkiyetinin muhafazası koşullarında üretim kooperatifleri biçiminde tedricen birleştirilmesi yoluyla gerçekleşmektedir. Tüm toprağın toplumsallaştırılması, üretim kooperatifinin bir yüksek biçiminin gelişmesinin sonucu olacaktır.

 

5— Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin inşası, emekçilerin maddi ve kültürel yaşam düzeylerinin önemli bir şekilde canlanmasına yol açtı: İşsizliğin ortadan kaldırılmasına, işçilerin gerçek ücretlerinin ve köylülerin gerçek gelirlerinin yükselmesine. Emekçilerin refah düzeylerinin daha fazla yükseltilmesini güvence altına almak için, sanayinin hızla büyümesi ile tarımın geri kalması arasındaki orantısızlığı ortadan kaldırmak zorunludur. Tarımın canlandırılması, üretim kooperatiflerinin devamla genişletilmesi, ayrıca bütün yedeklerin bireysel köylü iktisatlarının henüz kullanılmamış gelişme olanaklarının kullanılması yoluyla güvence altına alınmaktadır.

 

 

 

 

 

* G. Dimitrov, “BİP(K) MK’nın V. Parti Kongresi’nde Politik Raporu”, Sofya 1948, s.73.

 

 

 

* Boleslav Bierut, “Polonya Birleşik İşçi Partisi’nin 10 Mart 1954’deki II. Parti Kongresi’ne Sunulan Merkez Komitesi Raporu”, Dietz Verlag, Berlin 1954, s.6.

 

* V.İ. Lenin, “Marksizmin Bir Karikatürü”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, Cilt XXIII, s. 58, Rusça.

 

 

 

* K. Gottwald, “Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin Tarihsel XIX. Parti Kongresi ve Görevlerimiz”; bkz. 7 Kasım 1952 tarihli “Sürekli Barış İçin, Halk Demokrasisi İçin!”.

 

 

Bölüm XLI

ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NDE İKTİSADİ DÜZEN

 

Çin halk devriminin ekonomik önkoşulları.

Çin devriminin karakteri.

Tarımdaki devrimci dönüşümler. Sosyalist ulusallaştırma.

Üretim araçları üzerindeki mülkiyet biçimleri ve Çin Halk Cumhuriyeti’nde toplumun sınıfsal yapısı.

 

Çin’in sosyalist sanayileşmesinin yolları.

Tarımın tedrici sosyalist dönüşümü.

Çin halkının maddi ve kültürel yaşam düzeyinin yükseltilmesi.

 

Çin halk devriminin ekonomik önkoşulları

 

Halk devriminin zaferinden önce, Çin iktisadı, yarı-feodal ve yarı-sömürge bir karakter taşımaktaydı. İktisadın yarı-feodal karakteri, kır nüfusunun yüzde 4 ile 5’ini oluşturan büyük toprak sahiplerinin tüm toprağın yarıdan fazlasını ellerinde bulundurmalarında dile gelmekteydi; kır nüfusunun yüzde 90’ını oluşturan yoksul ve orta köylülere ise tüm toprağın yalnızca %30’u düşüyordu. Köylülerin kapitalizm öncesi sömürüsünün biçimleri geniş ölçüde kullanıldı; toprak ilkel bir tarzda işlendi. Ülkenin yarı-sömürge durumu, Çin iktisadının bütün önemli dallarının doğrudan ya da dolaylı olarak yabancı emperyalistlerin denetimi altında bulunmasında ve bunların bağımlı olmasında dile gelmekteydi.

 

 

 

Çin’de büyük toprak sahipleri genel kural olarak büyük işletme çalıştırmıyor, aksine toprağı küçük parseller halinde köylülere kiralıyorlardı. Kira, toprak kullanımının en yaygın biçimiydi. Burada, toprağın belirsiz bir süre için kiraya verilmesi ya da devamlı kira ağır basıyordu. Rantın kapitalizm öncesi biçimleri en geniş yaygınlığa sahipti; emek rantı, ürün rantı ve para rantı. Köylüler toprağı kısmi kira [yarıcılık—ÇN] temelinde kiralıyorlardı; toprağın ve envanterin kullanılması karşılığında elde edilen ürünün yüzde 50 ile 70’ini büyük toprak sahiplerine veriyorlardı. Tefeciler ve büyük toprak sahipleri, köylülerden anormal derecede yüksek borç faizi alıyorlardı.

 

Geniş köylü kitleleri, hem yoksul ve hem de orta köylüler, büyük toprak sahiplerinden ve tefecilerden para ve ayni kredi almak zorundaydılar. Köylü işletmelerinin yaklaşık 60’ı tefecilerden, vergilerini ödeyebilmek için, “yardım” almak zorundaydı; köylülerin yaklaşık olarak yarısı sürekli olarak besin maddesi sıkıntısı çekmekte ve zenginlerden borç almak zorundaydılar.

 

Çin, başta İngiltere, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere kendisini köleleştiren emperyalist güçlere güçlü bir şekilde bağımlıydı. Bütün sermaye yatırımlarının %75’i yabancı sermayeye ve en çok %25’i yerli sermayeye düşüyordu. 20. yüzyılın 30’lu yıllarından sonra Amerikan emperyalizmi Çin’de egemen konumu aldı. Çin dış ticaret bilançosunun 1936’da %23’ü ve 1946’da %53’ü ABD’ye düşüyordu.

 

 

 

Çin’de yönetimi elinde bulunduran büyük toprak sahipleri ve komprador-burjuvazi kliği, Amerikan tekellerinin ülkenin iktisadına sızmasına her tarzda kolaylık sağladı. ABD emperyalistleri, bütün güçleriyle Çin halkının sömürgesel yağmalanmasını sürdürdüler. Sanayiyi, dış ve iç ticareti ve maliyeyi denetim altında bulundurdular. Bütün bunlar, kendisine tüm sanayi ve tarım üretiminin yalnızca %10’u düşen ve zaten çok zayıf bir şekilde gelişmiş sanayiyi çok zor bir duruma soktu. Ağır sanayi neredeyse yoktu; sanayi ürünlerinin ağırlıklı bölümü küçük işliklerde ve manifaktürlerde üretilmekteydi.

 

Çin iktisadının yarı-feodal karakteri, nüfusun sınıf yapısını belirlemekteydi.

 

Büyük toprak sahipleri, Çin toplumunun en gerici sınıfını oluşturmaktaydı. Bunlar halkın sömürgesel köleleştirilmesinde ve yağmalanmasında yabancı emperyalistlerin ana dayanaklarıydı.

 

Köylülük, Çin’in sayıca en kalabalık sınıfıdır. Meta ilişkilerinin köye girmesiyle birlikte, köylülük içinde sınıf farklılaşması süreci gerçekleşti. Muzaffer halk devriminin arifesinde, kır nüfusunun yüzde 70’i, topraksız ve az topraklı köylülerden, yüzde 20’si orta köylülerden ve yüzde 5-6’sı büyük köylülerden oluşmaktaydı. Büyük köylüler, geniş ölçüde ücretli işçi (tarım işçileri) çalıştırmakta ve köylülüğün kapitalist sömürüsünü yarı-feodal sömürü yöntemleriyle birleştirmekteydiler.

 

Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte; 20. yüzyılda, yeni sınıflar toplumsal yaşam sahnesine çıktılar: Burjuvazi ve proletarya.

 

Burjuvazi, oluşumundan beri yabancı sermayeye bağımlıydı. Büyümekte olan endüstriyel ve mali burjuvazi, başta Amerikan, İngiliz ve Japon emperyalistleri olmak üzere, en sıkı bir şekilde yabancı emperyalistlere bağımlıydı. Yabancı emperyalistlerle Çin pazarı arasında aracı olarak işlev gören komprador burjuvazi, işçi ve köylü kitlelerinin amansız sömürüsü ile toparladığı önemli ölçüde zenginliği ellerinde biriktirdi. Burjuvazinin diğer bölümü, ulusal (ağırlıklı olarak orta) burjuvaziden oluşmaktaydı. Yabancı emperyalistler, bir yerli sanayinin gelişmesini bütün araçlarla önlemeye çalıştılar. Bundan dolayı ulusal burjuvazi, yabancı emperyalistlere ve komprador burjuvaziye karşı muhalif bir konumdaydı.

 

Çin’de kent küçük-burjuvazinin sayıca büyük bir tabakası bulunmaktadır: Ev işçileri, işlikçiler [zanaatkarlar—ÇN] ve küçük tüccarlar.

 

Sanayi proletaryasının sayısı muzaffer halk devriminin arifesinde 4 milyonu buluyordu. Fabrika işçilerinin yanısıra. diğer dallarda çalışan milyonlarca proleter ve yarı-proleter vardı: Liman işçileri ve malların yüklenip boşaltılması ve taşınması için yerel işçiler (kuliler ve rikşa kulileri) toprak işçileri, ayrıca tarımsal proletarya (tarım işçileri); bunların sayısı devrimden önce birkaç on milyonu buluyordu. Emekçilerin en iyi örgütlenmiş, en bilinçli ve en ileri kesimi olan sanayi proletaryası, 20. yüzyılın 20’li yıllarından bu yana ülkenin politik hayatı üzerinde tayin edici bir etkide bulundu.

 

Büyük toprak sahiplerinin ve komprador-burjuvazinin devleti, askeri-bürokratik aygıtıyla Çin halkını yağmaladı ve baskı altında tuttu. Feodal sömürü yöntemleri ve emperyalist boyunduruk, sınıf zıtlıklarını son derece keskinleştirdi ve ülkeyi bir iktisadi ve politik felaketin uçurumuna getirdi. Halk devrimi, bu durumdan çıkışın tek yoluydu.

 

Çin Devrimi’nin karakteri

 

1949 yılında zafere ulaşan Çin Halk Devrimi, derin tarihsel köklere sahiptir. Komünist Partisinin başında bulunduğu işçi sınıfının önderliğinde halk kitleleri, yaklaşık otuz yıl sürecinde feodal beylerin ve komprador-burjuvazinin egemenliğine ve yabancı emperyalizme karşı çetin bir silahlı mücadele yürüttüler. İ1k aşamasında Çin Devrimi’nin baş görevi, yarı-feodal ilişkileri ortadan kaldırmak, feodal toprak mülkiyetini tasfiye etmek ve büyük toprak sahiplerinin topraklarını köylülere dayatmaktan oluşmaktaydı. Bundan dolayı Çin Devrimi, anti-feodal, köylü, yani bir burjuva-demokratik devrim olarak başladı.

 

Yabancı emperyalistler en önemli sanayi dallarım, demiryollarını ve bankaları ellerine geçirdiklerinden ve denetimleri altına aldıklarından, emperyalizme karşı mücadelede keza Çin Devrimi’nin son derece önemli karakter özelliklerinden biri oldu. “Çin’deki burjuva-demokratik devrimi, feodal kalıntılara karşı mücadele ile emperyalizme karşı mücadelenin bir bileşimidir.”*

 

Çin Burjuva-Demokratik Devrimi böylelikle bir anti-feodal tarım devrimiydi ve aynı zamanda bir anti-emperyalist, ulusal kurtuluş devriminin keskin karakter özelliklerini kazandı.

 

Çin Halk Devrimi’nin ana itici güçleri işçi sınıfı ve köylülüktü. İşçi sınıfı ve onun önderlik ettiği köylülük, Çin halkının iç ve dış düşmanları üzerindeki zaferini güvence altına alan devrimin ana ordusunu oluşturdular. Çin Devrimi’nde bunun dışında kent küçük-burjuvazisi önemli bir rol oynadı.

 

Çin halkının devrimci mücadelesinin başında, kendisine Marksizm-Leninizm teorisini önder olarak alan, bu teoriyi yaratıcı bir şekilde kendi ülkesinin koşullarında kullanan ve Sovyetler Birliği’ndeki muzaffer devrimin deneyimlerinden yararlanan Çin Komünist Partisi bulunmaktadır. Çin Devrimi, uluslararası proletaryanın ve dünyanın ilerici güçlerinin sempatisini ve desteğini tatmaktadır.

 

Çin Halk Devrimi’nin tarihsel özeliği, onun, başında Sovyetler Birliği’nin bulunduğu bir sosyalizm kampının var olduğu, SSCB’de sosyalizmin zafer kazandığı ve komünizme tedrici geçişin gerçekleştiği ve Avrupa halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin temellerinin yaratılmakta olduğu koşullarda gelişmesinden oluşmaktadır. Bu koşullar altında Çin Devrimi, burjuvazinin diktatörlüğünü kuran ve kapitalizme özgür bir gelişme alanı açan bir devrim olamazdı. O, kaçınılmaz olarak sosyalist devrime doğru büyüyerek gelişen, işçi sınıfının önderliği altında emekçilerin diktatörlüğünü kuran yeni tipte bir burjuva-demokratik devrimiydi.

 

Lenin’in kapitalizmin genel bunalımı çağında sömürgesel devrimler ve burjuva-demokratik devrimlerin sosyalist devrime doğru gelişmesi öğretisini geliştiren Mao Zedung, şöyle yazıyordu: “Çin Komünist Partisi tarafından yürütülen devrimci hareket, hem demokratik devrim aşamasını ve hem de sosyalist devrim aşamasını kapsayan, bütünlüğü içinde, bütünlüklü bir devrimci harekettir. Bunlar karakterleri açısından iki ayrı devrimci süreçtir ve ancak birincinin bitirilmesinden sonra ikincisinin tamamlanmasına başlanılabilinir. Demokratik devrim, sosyalist devrimin zorunlu hazırlığıdır; sosyalist devrim ise demokratik devrimin kaçınılmaz gelişme yönüdür. Bütün komünistlerin nihai hedefi, bütün güçleri ile sosyalist ve komünist toplumu kesin olarak inşa etmek için mücadele etmekten oluşmaktadır.”*

 

Çin Devrimi, burjuva-demokratik aşamasında, feodal büyük toprak sahiplerinin ve tekelci komprador büyük burjuvazinin iktidarını ve yabancı emperyalizmin egemenliğini proletaryanın önderlik ettiği halk kitleleri ile yıkma ve demokratik halk cumhuriyetini kurma görevini başarıyla çözdü.

 

Çin Halk Cumhuriyeti, işçi sınıfının önderlik ettiği ve işçilerin ve köylülerin ittifaklarına dayanan bir halk demokrasisi devletidir. Başında işçi sınıfının bulunduğu demokratik halk iktidarı, emekçilerin ellerinde sosyalizmin kurulması için güçlü bir araçtır.

 

Demokratik halk iktidarı, devrimin sosyalist aşamasında, iktisadın sosyalist dönüşümüne başladı ve aynı zamanda burjuva-demokratik devrimin görevlerini tamamladı. Çin, sosyalizme geçiş aşamasına girdi.

 

Çin Devrimi’nin büyük önemi, onun dev bir ülkeye yarı-feodal ve yarı-sömürge iktisadi biçimlerinden sosyalizme kapitalist olmayan gelişme yolunu açmış olmasından oluşmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin ekonomik gelişmesinin Avrupa halk demokrasisi ülkeleri ile karşılaştırıldığında en önemli kendisine özgü özelliği bundan oluşmaktadır. Devrimden önce Çin’de kapitalizm tüm iktisatta egemen konumda değildi. Çin, yarı-feodal ilişkilerin egemen olduğu bir tarım ülkesiydi. İktisadın yarı-sömürge doğasından ötürü, sosyalist devrimin kapitalist olarak gelişmiş ülkelerde hazır bulduğu büyük sanayi, Çin’de son derece zayıf bir şekilde gelişmişti. Egemen yarı-feodal ilişkiler, ülkenin teknik ve ekonomik geriliğini belirlemekteydi. Yeni tarihsel koşullar altında, başında Sovyetler Birliği’nin bulunduğu güçlü sosyalist kamp ve bu kampın yardımı sayesinde Çin için sosyalizmi başarıyla inşa etme olanağı açıldı.

 

Bu olanakları kullanan ve halkın milyonlarca kitlesi tarafından desteklenen demokratik halk iktidarı, en kısa zaman süresi içinde Çin iktisadında derin devrimci dönüşümler yürüttü ve kapitalist gelişme aşamasını geçmek zorunda kalmadan ülkeyi sosyalist inşa yoluna yöneltti.

 

Tarımdaki devrimci dönüşümler. Sosyalist ulusallaştırma

 

Çin Halk Cumhuriyetinde yürütülen temel sosyo-ekonomik dönüşüm koşulları arasında, tarımdaki dönüşümlere büyük önem düşmektedir. Çin’deki toplumsal ilişkilerin yarı-feodal karakteri, ülkenin iktisadi, politik ve kültürel gelişmesinde ana engel, yüzyıllardır süren geriliğin ana nedeni ve yabancı emperyalizm tarafından boyunduruk altına alınmasının temeliydi.

 

1950 yılında, Merkezi Çin Halk Hükümeti, şunları içeren “Çin Halk Cumhuriyeti’nde tarımda dönüşümler üzerine yasa”yı çıkarttı: “Büyük toprak sahipleri sınıfı tarafından sürdürülen sömürüye dayanan toprak mülkiyeti sistemi ortadan kaldırılmaktadır; tarımsal üretici güçleri kurtarmak, tarımsal üretimi geliştirmek ve yeni Çin’in sanayileşmesinin yolunu açmak amacıyla köylü toprak mülkiyeti sistemi yerleştirilecektir.” Bu yasa çerçevesinde büyük toprak sahiplerinin, tapınakların ve manastırların toprak mülkiyetine tazminatsız el kondu. Aynı şekilde, büyük toprak sahiplerinin iş hayvanları, tarımsal envanteri, besin maddeleri fazlası ve fazlalıktan binalarına el konuldu.

 

El konulan toprak ve diğer üretim araçları, yaşından, cinsiyetinden ve milliyetinden bağımsız olarak, köylüler arasında eşit paylar şeklinde (kişi başına) dağıtıldı. Büyük toprak sahiplerinin toprağının ve envanterinin en büyük bölümünü topraksız ve az topraklı köylüler elde etti. Köylülerin tüm borçları, hem büyük toprak sahiplerine kira borçları ve hem de tefecilere kredi borçları iptal edildi. Demokratik halk hükümeti, geniş köylü kitlelerinin aktif katılımıyla tarımda dönüşümler yürüttü. 1953 yılının başında (ulusal azınlıkların oturdukları az sayıda bölge dışında) tüm ülkede, yaklaşık 450 milyon kır nüfusunu kaplayan bir alanda tarım reformu tamamlandı. Topraksız ve az topraklı köylüler 47 milyon hektar toprak elde etti.

 

Bunun dışında, Halk Demokrasisi Çini’nde kır nüfusunun üstelik yıllarca önceden peşin ödemek zorunda olduğu feodal vergi sistemi, çok sayıdaki ve yerel vergileriyle birlikte ortadan kaldırıldı.

 

Çin’de tarım devrimi, feodal toprak mülkiyeti sistemini, ortaçağ tarım ilişkilerini ve köylülüğün feodal sömürülmesini tümüyle ortadan kaldırdı. Büyük toprak sahipleri sınıfı tasfiye edildi. Büyük toprak mülkiyetin yerine toprak üzerinde küçük köylü özel mülkiyeti yaratıldı. Burjuva-demokratik devrimi tamamlayan tarımdaki dönüşümlerin yürütülmesiyle birlikte, Çin’de demokratik halk iktidarı hemen sosyalist dönüşümlere geçti.

 

Demokratik halk iktidarı, Kuomintang tekellerinin sözde devlet tekellerinin (bürokratik sermayenin tekellerinin), bütün sanayi, tarım ve diğer işletmelerine el koyarak ve bunları halk devletinin mülkiyetine geçirerek sosyalist ulusallaşmayı yürüttü. İktisadi kumanda merkezlerine egemen olmak açısından, komprador sermayenin temsilcilerine ait olan büyük Çin bankalarına el konulması ve bunların devlet mülkiyetine geçirilmesi büyük öneme sahipti.

 

Diğer devletlerle tarafların eşitliğine dayanmayan bütün anlaşmalar, yabancı emperyalistlere —Amerikan, İngiliz, Japon ve diğer emperyalistler—Çin halkını yağmalama ve ulusal çıkarları boğazlama olanağı sağlayan tüm eski gümrük yasaları ve kararları iptal edildi. Yabancı sermayeye ait olan işletmelerin çoğunluğuna el konuldu. Dış ticaret, devlet denetimi altına alındı. Çin, kendisini kesin olarak emperyalist boyunduruktan kurtardı.

 

Çin’deki demokratik halk iktidarının yürüttüğü sosyalist ulusallaştırmanın özel niteliklerinden biri, çoğunluğu orta burjuvaziye dahil olan ulusal burjuvazinin mülkiyetine dokunmamaktan oluşmaktadır.

 

Sosyalist ulusallaştırma yoluyla, iktisadi ve kültürel inşada demokratik halk devletinin en önemli ekonomik dayanağını oluşturan bir sosyalist devlet sektörü yaratılabilindi.

 

Üretim araçları üzerindeki mülkiyet biçimleri ve Çin Halk Cumhuriyeti’nde toplumun sınıfsal yapısı

 

Tarımdaki devrimci dönüşümler ve büyük sanayinin ve bankaların sosyalist ulusallaştırılması, Çin iktisadında temelli değişikliklere yol açtı. Komprador-burjuvazinin ve yabancı tekellerin kapitalist büyük mülkiyeti sosyalist halk mülkiyeti tarafından çözüldü ve feodal toprak mülkiyetinin yerini köylülerin özel mülkiyeti aldı.

 

Çin Halk Cumhuriyeti’nde şu anda üretim araçları üzerinde mülkiyetin aşağıdaki biçimleri bulunmaktadır: devlet mülkiyeti, yani halk mülkiyeti; kooperatif mülkiyeti; emekçi bireysel köylülerin ve işlikçilerin küçük özel mülkiyeti; kapitalist mülkiyet.

 

Devlet, halk mülkiyeti, sosyalist mülkiyettir. Bu, eskiden tekelci sermayenin ve yabancı kapitalistlerin mülkiyetinde bulunan ve demokratik halk iktidarı tarafından ulusallaştırılan işletmeleri ve aynı şekilde devrimden sonra devlet tarafından yeni kurulan işletmeleri—fabrikaları ve işletmeleri, maden ocaklarını, santralleri, demiryollarını ve diğer ulaşım dallarını, haberleşme ve telefon sektörünü vs.— kapsamaktadır.

 

Yeraltı zenginlikleri, yasayla devlete verilmiş orman kitlesi, sular, nadasa bırakılmış topraklar ve diğer doğal yardımcı kaynaklar da keza devlet mülkiyetidir ve tüm halka aittir. Tarım alanında devlet tarafından kurulan Makine ve Traktör İstasyonları, makine ödünç verme ve tarım-teknik istasyonları ve devlete ait tarımsal işletmeler devlet malıdır, devlet mülkiyetidir. Dolaşım alanında devlet, büyük ticarette tayin edici rolü oynayan işletmelere sahiptir. Hemen hemen tüm dış ticaret ve neredeyse tüm bankacılık devletin elinde bulunmaktadır.

 

 

 

1952 yılında halihazırda ağır sanayinin %80’i ve (işliklerin üretim olmaksızın) hafif sanayinin %50’si devlete aitti. Sosyalist sektörün sanayi ve ticaretteki payı hızla artmaktadır. Ülkenin tüm sanayi üretiminin 1949 yılında devlet işletmelerine düşen payı %43.8 ve 1952’de artık %67.3’tü. Devlet ve kooperatif toptan ve perakende ticareti, 1950’de %44.4 ve 1952’de artık %62.9’la tüm iç ticarete katılıyordu.

 

Devlet, tüm dış ticareti denetim altında tutmakta ve SSCB ve diğer halk demokrasisi ülkeleriyle tüm ticaret de içinde olmak üzere bütün ithalat ve ihracat işlerinin %90’ını elinde bulundurmaktadır. Devlet halk bankası emisyon tekeline sahiptir ve teminat akçelerinin ve kredilerin %90’ından fazlasını denetim altında tutmaktadır.

 

1950 yılında, Çin tarihinde ilk kez, gerçek bir temele sahip olan bütünlüklü bir devlet bütçesi ortaya konuldu. 1951’den bu yana bütçe bir gelir fazlasıyla kapanmaktadır. Bütçe araçlarının yaklaşık yüzde 60’ı 1953 ve 1954 yıllarında iktisadi ve kültürel inşaya verildi.

 

Üretim araçları üzerindeki devlet, halk mülkiyeti, sanayideki sosyalist üretim ilişkilerinin temelidir. Devlet iktisadı, tüm halk iktisadında önder güçtür ve demokratik halk devletine sosyalist dönüşümleri yürütme olanağı sağlayan maddi temeldir.

 

Üretim araçları üzerindeki sosyalist halk mülkiyeti temelinde, devlet iktisadında sosyalizmin ekonomik temel yasası ortaya çıkmaya ve etkimeye başladı. Sosyalist devlet işletmelerinin hedefi, emekçilerin artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin giderilmesidir. Sosyalist sanayi modern teknikle donatılmaktadır. Sosyalizmin ekonomik yasasının etkime alanı, özel mülkiyete dayanan iktisat biçimleri ülkenin halk iktisadı içinde ağır bastıklarından, henüz çok sınırlıdır.

 

Rekabet ve üretim anarşisi yasasına karşılık olarak halk iktisadının planlı (orantılı) gelişme ekonomik yasası oluşmakta ve etkimeye başlamaktadır. Üretim araçları üzerindeki sosyalist devlet mülkiyetine dayanarak, Çin Halk Hükümeti, hem bir zincirleme ve hem de halk iktisadının bir perspektif planlamasını uygulamaktadır. Devlet işletmeleri, giderek daha fazla ölçüde plan temelinde çalışmakta ve artan ölçüde iktisadi muhasebe yöntemini kullanmaktadırlar: bu işletmelerdeki işçi ve görevliler yaptıkları işin niteliğine ve niceliğine göre ücretlendirilmektedir. Devlet, en önemli endüstriyel ve tarımsal ürünlerin fiyatlarını belirlemektedir; para dolaşımını düzenlemekte ve dış ticareti kontrol etmektedir. Bu şekilde devlet, halk iktisadının sosyalist olmayan diğer sektörleri üzerinde düzenleyici bir etkide bulunmaktadır.

 

Kooperatif mülkiyeti, alım ve satım kooperatiflerini, kredi kooperatiflerini, tüketim kooperatiflerini, üretim kooperatiflerini ve meslek artellerini kapsamaktadır. Sosyalist halk mülkiyetine dayanan devlet işletmelerinden farklı olarak, kooperatif işletmeleri, tek tek kollektiflerin ve örgütlerin mülkiyetidir. Kooperatiflerin en gelişmiş biçimleri, sosyalist niteliktedir.

 

Sosyalist iktisadi biçimlerin yalnızca embriyonunu oluşturan en basit kooperatif biçimleri de kooperatif sektörüne dahildir. Bireysel iktisatların tarlalarındaki belirli işleri yerine getirmek amacıyla köylülerin kollektif olarak çalıştıkları geçici, yalnızca bir mevsim için oluşturulmuş karşılıklı iş yardımlaşması grupları buna dahildir. Burada yalnızca toprak değil, aynı zamanda üretim aletleri ve üretilen ürün de özel mülkiyet olarak kalmaktadır. Üretim araçlarının ve emeğin artan toplumsallaşmasıyla birlikte, kooperatifin bu en basit biçimleri, büyük sosyalist kollektif işletmelere tedricen dönüştürülecektir.

 

Dolaşım alanında kooperatif, öncelikle, üyelerine kitle tüketim malları, tarımsal araçlar ve gübre temin eden ve onların ürünlerini satın alan kırsal alım ve satım kooperatifleri tarafından temsil edilmektedirler.

 

Alım ve satım kooperatifi, devlet ticaretinin yönlendirici etkisi altında bulunmakta ve köylü iktisatlarının küçük meta üretimi ile sosyalist devlet iktisadı arasındaki iktisadi ilişkileri güçlendirmeye ve köylülere sanayi mallarının temin edilmesini ve tahıl, pamuk ve diğer sanayi hammaddelerinin devletçe toptan satın alımını planlı bir şekilde şekillendirmeye katkıda bulunmaktadır. Kredi kooperatifi, faaliyetini yönlendiren ve kendisine parasal olarak yardım eden Devlet Halk Bankası ile bağ içindedir. Halk demokrasisi devleti, kooperatiflerin düşük biçimlerinden daha yüksek biçimlerine tedrici geçişi teşvik etmek için bireysel köylülerin ve işlikçilerin üretim kooperatiflerinin gelişmesini her açıdan desteklemektedir.

 

Nisan 1954 düzeyi itibarıyla bütün köylü iktisatlarının %50’sinden fazlası, geçici ya da kalıcı karşılıklı yardımlaşma gruplarında birleştirilmiştir. 1,660,000 köylü iktisadını kapsayan tarımsal üretim kooperatiflerinin sayısı 90,000’den fazlaydı. Birinci Beş Yıllık Plan’ın sona ermesiyle birlikte (1957), ülkenin tüm işlenen toprağının %40’ını kapsayacak şekilde bütün köylü iktisatlarının %35’i tarımsal üretim kooperatiflerinde birleştirilmiş olacaktır. 1954 yılında, alım ve satım kooperatiflerinin üye sayısı 150 milyon üyeyi bulmaktaydı. Kredi kooperatifi, kırda tarımsal kredi kooperatifi biçiminde temsil edilmektedir. Şu anda, 6 milyon üyeli 9,400 kredi kooperatifi bulunmaktadır.

 

Toprak ve diğer üretim araçları üzerindeki kişisel çalışmaya dayanan küçük özel mülkiyet, milyonlarca köylü ve meslek sahibini kapsamaktadır. Tarımdaki devrimci dönüşüm sürecinde orta köylülük ara tabakası kuvvetli bir şekilde büyüdü, yoksul köylülerin ve tarım işçilerinin sayısı önemli bir ölçüde azaldı; bunlar, kendilerine toprak verilmesi yoluyla kendi özel iktisatlarını yürütecek duruma getirildiler.

 

Çin’in uzak ve az nüfuslu bölgelerinin (Tibet, Sinkiang, İç Moğolistan) köylülerinin büyük bir bölümü, henüz doğal ve yarı-doğal iktisat aşamasında (ataerkil iktisat) bulunmakta ve köylülerin bireysel gereksinimlerini karşılayan ve çok zayıf değişim ve pazar ilişkilerine sahip olan ilkel ziraat ve göçebe hayvancılıkla uğraşmaktadır.

 

Özellikle köyde yaygın olan işlikler, kentlerdeki küçük ticari işletmeler ve halkın gündelik işlerinin görülmesine hizmet eden küçük hizmet işletmeleri vs. de üretim araçları üzerindeki küçük özel mülkiyete dahildir.

 

Çin, zayıf gelişmiş sanayiye sahip bir tarım ülkesi olduğundan, iktisatta küçük meta üretimi ağır basmaktadır.

 

 Kırda 100 milyonun üzerinde küçük ve en küçük köylü iktisadı bulunmaktadır. Yaklaşık 30 milyon işlikçi vardır. Tarım, dağınık, geri küçük köylü üretimi temeline dayanmaya devam etmektedir. Toprak, cüce parsellere bölünmüş olup, el çalışmasıyla ya da çekim hayvanlarının yardımıyla ve eskimiş, ilkel aletlerle işlenmektedir. Köylülerin tükettiği sanayi mallarının büyük bir bölümü ev işçileri ya da işlikçiler tarafından üretilmektedir.

 

Köylülerin ve işlikçilerin küçük meta üretimi, kaçınılmaz olarak kapitalist unsurları doğurmaktadır. Köyde, köylülüğün yoksul köylüler ve büyük köylüler olarak sınıfsal farklılaşması gerçekleşmektedir. Ancak halk demokrasisi devleti, bu süreci sınırlı bir çerçeve içinde tutmaktadır.

 

Küçük meta üretimi sektöründe, ilkel biçimi ile etkimede bulunan değer yasası, düzenleyici bir rol oynamaktadır. Değer yasası, devlet ve kooperatif işletmelerindeki üretimde önemli bir etkide bulunmaktadır. Devlet ve kooperatif mülkiyetinin pekiştiği ve planlı gelişme yasasının etkime alanı genişlediği ölçüde, devlet de değer yasasına, paraya, ticarete egemen olabilir ve bunları sosyalist inşanın hizmetine sokabilir.

 

Halk demokrasisi devleti, bireysel köylü iktisatlarını ve işlikleri, üretim olanaklarından yararlanma açısından desteklemekte ve ayın zamanda, gönüllülük ilkesinin en sıkı şekilde korunması koşuluyla kooperatifler üzerinden sosyalist gelişme yoluna geçişlerini her açıdan teşvik etmektedir.

 

Üretim araçları üzerindeki özel kapitalist mülkiyet, kentteki kapitalist sanayi işletmelerini, köydeki büyük köylü işletmelerini ve ticaret sermayesinin girişimlerini kapsamakta ye Çin iktisadında büyük bir yer almaktadır. Ücretli işçi çalıştıran çok sayıdaki işlik ve sayıları oldukça büyük olan manifaktürler de buna dahildir.

 

1952’de büyük sanayinin üretiminin %31’i, tüm hafif sanayi üretiminin en az yarısı ve perakende ticaret bilançosunun %70’i özel sermayeye düşmekteydi. Büyük köylüler, iç savaş sırasında ve tarımdaki devrimci dönüşümler sürecinde kısmen mülksüzleştirildiler. Büyük köylülerin şu andaki yüzde oranı: Eski kurtarılmış bölgelerde %1 ve daha sonra kurtarılmış bölgelerde %2 ile %4 arasında.

 

Kapitalist iktisadın regülatörü değer yasasıdır. Kapitalist işletmelerde henüz artı-değer yasası etkimektedir.

 

Şu anki gelişme aşamasında kapitalist üretimi sosyalist üretimle çözmek için İktisadi koşular mevcut olmadığından, özel sermayenin elinde bulunan sanayi, işlik, ticaret işletmelerini iktisadın kalkınması için kullanmak zorunludur. Endüstriyel ve tarımsal üretimi artırmak ve meta dolaşımını genişletmek amacıyla Çin Halk Hükümeti, özel kapitalist işletmelere kredi vermekte, belirli malların üretimi için sipariş vermekte, onlara hammadde temin etmekte ve onların mamul mallarını toptan satın almaktadır.

 

Aynı zamanda kentteki kapitalistlerin ve köydeki büyük köylülerin sömürü eğilimlerini kısıtlamaya yönelik bir politika izlemektedir. Burjuvazi, işçi sınıfının ve köylülerin sömürülmesini genişletmeye ve güçlendirmeye, yaşamsal önemdeki tüketim mallarını halk hükümetinin yasalarını atlayarak tırmandırmaya, işçi sınıfının özel işletmeler üzerindeki denetimini zayıflatmaya vb. çabalamaktadır. Halk hükümeti, iktisadı dezorganize ettiği, devlet planlarını baltaladığı ve böylelikle devlete ve halka zarar verdiği ölçüde, kapitalistlerin faaliyetini yasaklamaktadır; tüm halk iktisadını kalkındırmak için, özel kapitalist işletmeler üzerindeki düzenleyici etkisini güçlendirmektedir. Kentte ve kırda kapitalist unsurların sınırlandırılmasında Halk İktidarının vergi politikası, önemli bir rol oynamaktadır.

 

Geçiş dönemi iktisadında, Çin’de devlet kapitalizmine özel önem düşmektedir. Devlet kapitalizmi, ağırlıklı olarak, devletin ve özel sermayenin birlikte katıldığı karma sanayi ve ticaret işletmelerinden, bankalardan ve kredi şirketlerinden oluşmaktadır. Bu işletmeler, devletin denetimi altında çalışmaktadır. Devlet kapitalizmi işletmelerinin kazançlarının yaklaşık dörtte biri kapitalistlere düşmekte, gerisi gelir vergisi biçiminde devlete verilmek ve işçilerin maddi ve diğer yaşam koşullarının düzeltilmesi ve işletme donatımının genişletilmesi için kullanılmak zorundadır. Devlet kapitalisti işletmelerin büyük sanayinin üretimdeki payı; 1952’de yüzde altı tutuyordu.

 

Çin Halk Hükümeti, gelecek süreçte kapitalist mülkiyetin yerine devlet, halk mülkiyetini geçirmek amacıyla, özel kapitalist işletmelerin devlet kapitalizminin çeşitli biçimlerine geçişini teşvik etmektedir. Böylelikle Çin’in şu andaki iktisadında üç temel iktisat biçimi mevcuttur: Sosyalist sektör, küçük meta üretimi sektörü ve kapitalist sektör.

 

İktisattaki değişimlere uygun olarak, toplumun sınıfsal yapısı da değişti. Çin Halk Cumhuriyeti’nin ana sınıfları işçi sınıfı ve köylülüktür. Bunun dışında, kentte ulusal burjuvazi ve kırda büyük köylüler sınıfı ve yine sayıca büyük bir kent küçük-burjuvazisi tabakası bulunmaktadır.

 

Sosyalist inşanın başarısı için, işçi sınıfının önderliği altında bulunan işçi ve köylü ittifakına pekiştirilmesi büyük bir öneme sahiptir. Bu, köylülerin sosyalizm inşasına çekilmesinin baş koşulunu oluşturmaktadır. Halk İktidarının politikası, devlet sanayiinin köylü iktisadı ile ekonomik ittifakını ve köylü iktisatlarının kooperatifsel birleşmelerinin her açıdan teşvik edilmesine yöneliktir. Çin’in şu anki aşamasında tarıma makinesel büyük üretimin temellerini verebilecek bir sosyalist sanayi oluşturulmadığından, kentle kır arasındaki üretim ittifakı henüz az gelişmiştir. Kentle kır arasındaki iktisadi ilişkiler, öncelikli olarak ticaret ittifakını kapsamaktadırlar. Devlet, bütün araçlarla devletsel ve kooperatifsel ticareti geliştirmekte ve böylelikle özel sermayeyi meta pazarından püskürtmektedir. Ülkenin besin maddeleri gereksinimini karşılamak ve anarşist kapitalist eğilimleri aşabilmek için, devlet 1952/53 Kış’ından itibaren planlı tahıl toplama işlemine başladı.

 

Geçiş döneminde temel sınıf zıtlığı, işçi sınıfı ve köylülüğün emekçi kitleleri bir yanda ve kentteki burjuvazi ve kırdaki büyük köylülük arasındadır. Çin iktisadının sosyalist dönüşümüne, şiddetli bir sınıf mücadelesi eşlik etmektedir.

 

Çin’in sosyalist sanayileşmesinin yolları

 

Yeniden inşa dönemi sürecinde Çin iktisadının gelişmesinde büyük başarılar elde edildi. Daha henüz 1952 yılında, en önemli sanayi dallarının ve tarımın üretimi, geçmişte ulaşılan en yüksek düzeyin üzerinde bulunuyordu. Sosyalist iktisadi biçimlerin payı yükseldi, aynı şekilde bunların tüm halk iktisadı içindeki önder rolü pekişti. Tarımın başarıyla gelişmesi ve köylülerin gelirlerinin ve satın alma güçlerinin yükseltilmesi, dayanıklı bir iç pazar yaratmaktadır. Milyonlarca köylü sanayi ürünlerine olan talebi dile getirmektedir: tarımsal aletler, tekstil ürünleri, deri sanayii ve diğer sanayi dallarının ürünleri. Gelişmekte olan tarım, sanayiye ve kente artan ölçüde hammadde ve besin maddesi temin etmektedir. Meta dolaşımı gelişmektedir; mali sistem ve para dolaşımı pekiştirilmiştir. 1953 yılından başlayarak, Çin iktisadı, yeniden inşadan sosyalist yeniden yapılanmaya geçmiştir.

 

Geçiş aşamasının iktisadi biçimlerini ve sınıflarını göz önünde bulundurarak ve toplumun, ekonomik gelişme yasalarından yararlanarak, Çin Komünist Partisi tüm geçiş dönemi için genel çizgiyi belirlemiştir. 1953 yılında Mao Zedung şöyle açıklıyordu: “Geçiş döneminde partinin genel çizgisi ve merkezi görevleri, oldukça uzun bir zaman dilimi süreci içinde tüm ülkenin sosyalist sanayileştirilmesini tedricen yürütmek, tarımın, el zanaatçılığının, özel ticaretin ve özel sanayinin sosyalist dönüşümünü tedricen gerçekleştirmekten oluşmaktadır. Bu genel çizgi, tüm çalışmamızı aydınlatan fenerdir. Bu çizgiden kopuk olarak şu ya da bu işi yürütmek, bir sağ sapma ya da sol sapma hatası içine düşmek demektir.* Çin’deki halk demokrasisi düzeni, sömürünün ve yoksulluğun biteceğini ve sosyalist toplumun inşa edileceğinin güvencesini vermektedir.

 

Komünist Partisi ve Halk Hükümeti tarafından hazırlanıp ortaya konan bu genel çizginin gerçekleştirilmesi, Çin Halk iktisadının geliştirilmesi için Birinci Beş Yıllık Plan’la (1953-1957) başladı. Birinci Beş Yıllık Plan’ın iktisadi ana görevi, ağır sanayiyi geliştirmek ve ülke sanayileşmesinin temellerini yaratmaktır. Beş yıllık plan, ulaşımın, hafif sanayinin ve tarımın daha fazla kalkınmasını ve ticaretin gelişmesini ön görmektedir. Tarımda ve el zanaatçılığında kooperatifçiliğin geliştirilmesine özel bir dikkat sarfedilmektedir. Birinci Beş Yıllık Plan’da sosyalist iktisadi biçimlerin öncelikli gelişmesi, güvence altına alınmıştır.

 

Çin iktisadının sosyalist gelişmesi açısından, ülkenin sanayileşmesi birincil ve tayin edici önemdedir.

 

Daha önce belirtildiği gibi, Çin sanayii devrimden önce yarı-sömürge ve yarı-feodal bir karaktere sahipti. Sanayinin büyük bir bölümü hafif sanayi, öncelikle de yabancı sermayenin egemenlik merkezi Şanghay’da yoğunlaşmış olan pamuk sanayisiydi. Kentlerin ve bölgelerin çoğunluğunda ya hiç sanayi yoktu ya da çok zayıf olarak gelişmiş bir sanayi vardı. Ağır sanayi işletmeleri, ağırlıklı olarak yabancı sermayeye ait olan tamirat atölyelerinden (dolar, demiryolu tamir atölyeleri) ve ayrıca yabancı devletlere hammadde ve yarı mamul mal teslim eden kötü donatılmış ocaklardan ve işlemelerden oluşmaktaydı. Madencilik sanayii son derece zayıf gelişmişti; kendine özgü bir makine sanayii hiç gelişmemişti.

 

 

 

Çin’in sosyalist sanayileşmesinin görevi, iktisadi açıdan geri, eskiden yarı-sömürge ve yan-feodal bir tarım ülkesini, güçlü bir sosyalist sanayi gücüne dönüştürmektedir. Büyük zorluklardan (teknik gerilik, kalifiye sanayi işçisi eksikliği, doğal kaynakların henüz işlenmemişliği vs.) bağımsız olarak, Çin, bu tarihsel görevleri çözebilmek için uygun koşullara ve büyük olanaklara sahiptir.

 

Çin, 600 milyon nüfusu ile güçlü, insan rezervine sahiptir. Komünist Partisi’nin önderliği altındaki işçi sınıfı, iktisadi ve kültürel inşayı yönetmektedir. Toplumun önder sınıfı olarak, örnek fedakar çalışması, örgütlülüğü ve disiplini sayesinde emekçi kitlelerin en geniş tabakaların sosyalizm için mücadelede kaynaştırmaktadır. İşçilerle köylüler arasında bir dostluk ittifakı oluştu ve pekişti; ülkenin sanayileşmesi yüzlerce milyon köylünün aktif desteğini bulmaktadır.

 

Çin, bütün sanayi dallarının, öncelikle de ağır sanayinin gelişmesi için çok zengin doğal yardımcı kaynaklara sahiptir. Çin’in sanayileşmesi, en modern teknikle donatılmış yeni işletmelerin inşası yoluyla gerçekleşmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği ve Avrupa halk demokrasisi ülkelerinden birinci sınıf donanımlar elde etmekte ve zengin teknik deneyimlerden ve sosyalist büyük işletmelerde iş ve üretim örgütlenmesi alanındaki deneyimlerden yararlanmaktadır.

 

Sovyetler Birliği Hükümeti, Çin’e 141 büyük sanayi projesinin yeniden yapılanmasında ve inşasında yardım etmektedir: Metalurji kombinaları, demir olmayan metallerin üretimi için, kömür ve petrol çıkarımı için işletmeler, makine yapım işletmeleri, taşıma araçları işletmeleri, traktör işletmeleri, santraller vs.

 

Çin Komünist Partisi ve Halk Hükümeti, iktisadi politikalarında tutarlı olarak, ağır sanayinin planlı, sistemli ve hızlı bir şekilde, gelişmesi hedefini gütmektedirler: Ham maden işletmeciliği, maden sanayii, makine sanayii, kömür sanayii, kimyasal sanayi ve elektro sanayii. Eski işletmelerin, fabrikaların, maden kuyularının ve maden ocaklarının yeniden yapılanmasına, ağır sanayinin yeni işletmelerinin inşası için yatırımlar eşlik etmektedir.

 

Ülkenin sanayileştirilmesi, tüketim araçları üretiminin yükselmesinin vazgeçilmez koşulu olarak üretim araçları üretiminin öncelikli büyümesi anlamına gelmektedir. Bununla uyum içinde, ağır sanayinin payı tüm sanayi üretiminin değerinin 1949 yılının yüzde 32.5’ine karşın, daha henüz 1954 yılında yüzde 43.8’i buldu. 1953 yılında 173 büyük sanayi projesinin inşasına başlandı ya da inşası sürdürüldü. Bu işletmelerin tamamlanmasıyla sanayinin üretim kapasitesi önemli ölçüde artacaktır. Çin, ülkenin tüm sanayileşmesinin temelini güvence altına alacak olan kendi ağır sanayiine sahip olacaktır.

 

Makine sanayii, önemli bir canlanma kaydetmektedir. 1933 yılında, makine sanayii, yalnızca yüzde 1 ile Çin’in tüm büyük sanayisine katılmaktaydı. Makine sanayii işletmelerinin çoğunluğu, ağırlıklı olarak, parçaları yabancı ülkelerden ithal edilen makinelerin ve iş aletlerinin tamiri ve montajıyla uğraşıyordu.

 

Son yıllar içinde, Çin makine sanayii hızlı bir canlanma gösterdi. 1949 yılı için devlet makine sanayii işletmelerinin toplam üretim değeri 100 olarak alınırsa, bu 1950 yılında %282, 1951’de %473, 1952’de %776 ve 1953’te %1273 tutmaktadır; başka bir deyimle, 4 yıllık süreç içinde makine sanayiinin üretimi değer olarak 13 kat arttı.

 

Anşan’da tek parça boru üretimi için bir fabrika, çelik ve saç demir işletmesi ve iki metalurjik kombina yüksek fırını inşa edildi ve işletmeye sokuldu; aynı şekilde Fuçun’da Haiçu’daki yer üstü işletmesiyle işlenen kömür havzaları hizmete sokuldu.

 

Sosyalist sanayileşmenin karakteristik özelliklerinden biri, devlet sanayiinin daha hızlı büyümesinden oluşmaktadır. Birinci Beş Yıllık Plan sürecinde, Çin sanayi üretiminin toplam değeri, 1952’ye göre yaklaşık olarak iki katına ulaşacaktır; yani yıllık büyüme oranı yüzde 15’i bulmaktadır. Yerel devlet sanayii de içinde olmak üzere devlet sanayiinin üretiminin toplam değeri yaklaşık olarak 2.5 kat artacaktır; yani yıllık büyüme ortalaması yüzde 20 olacaktır.

 

Sanayinin hızla gelişmesi, önemli bir birikimi gerektirir. Bu araçlar, öncelikle devlet iktisadi sektöründe yaratılan birikimden, iç ve dış ticaretten elde edilen gelirlerden, kapitalist işletmelerden alınan vergilerden ve son olarak da halktan gelen vergilerden sağlanmaktadır.

 

Halk iktisadının gelişmesi için kullanılan ararların en büyük bölümü, devlete aittir ve sosyalist iktisadi sektöre aktarılmaktadır. Buna karşı kapitalist sektör, esaslı ölçüde küçük yatırımlara sahiptir. Bu nedenden ötürü, kapitalist iktisadın payı gerilerken, devlet sektörü hem mutlak hem de görecel olarak hızlı büyüyecektir.

 

Çin halk iktisadının başarıyla gelişmesinin ana koşullarından birisi, işçiler ve köylüler tarafından emek üretkenliğinin yükseltilmesidir. Devlet işletmesi işçileri arasında, üretimin artırılması, ürünlerin kalitesinin düzeltilmesi, hammaddelerin tutumlu kullanılması ve donanımların daha iyi kullanılması amacıyla iş yarışması gelişmektedir. En iyi üretim işçileri maddi olarak teşvik edilmektedirler. Hükümet tarafından ödüllendirilmiş binlerce emek kahramanı bulunmaktadır.

 

Tarımın tedrici sosyalist dönüşümü

 

Tarımın temeli şu anda küçük köylü iktisadıdır. Bu iktisat içinde henüz tümüyle kullanılmamış üretim olanaklarından yararlanmak, tarımsal üretimin daha fazla yükseltilmesinin vazgeçilmez bir koşuludur. Çin köyündeki devrimci dönüşümler, tarımdaki üretici güçlerin gelişmesini ve köylü kitlelerinin durumunu esaslı şekilde etkiledi. Ülkenin tarihinde ilk kez, tarımsal üretimin daha fazla geliştirilmesine yönelik olan tüm devlet çapında önlemler uygulanmaktadır. Hükümet, ihtiyacı olan köylüleri tohum ve kredilerle desteklemektedir. Tarımda haşerelere karşı mücadele sistemi kuruldu; aynı şekilde modern tarım-tekniksel bilgiler yaygınlaştırılmaktadır. Çin Halk Hükümeti, geniş köylü kitlelerinin katılımıyla, en önemli tarımsal bölgeler için büyük bir önemi olan ve milyonlarca köylüyü su taşkınlıklarından koruyan sulama ve akaçlama çalışmaları yürüttü.

 

Hidro-teknik büyük inşaatların bir örneği, Huaiho nehir yatağı boyundaki 2 milyon kişinin üç yıl boyunca çalıştığı hidro-teknik tesislerdir. Toplam 3000 kilometre uzunluğundaki 77 nehir yatağı temizlendi ya da yatakları değiştirildi, ayrıca 104 kapaklı su bendi kuruldu. Yalnızca Huaiho’nun alt mecrasındaki baraj, 20 milyon köylüyü su taşkınlarından korumaktadır. Kesinleşmemiş sayılara göre, köylüler, 1950 ile 1953 arasındaki dönemde, kendi güçleriyle 6 milyondan fazla sulama kanalı, gölet, su toplama havuzu yaptılar. 800 bin çeşme kazdılar ve 250 büyük sulama tesisini ya yeniden inşa ettiler ya da yeni inşa ettiler. Bu girişim sayesinde, sulanan tarlaların alanı 56 milyon mu (1 mu=0.06 hektar) miktarında arttı.

 

1954 Mayıs’ının başında, Yungdingho’nun üst mecrasında (Kuzey Çin) Pekin ve Tientsin bölgelerini su taşkınlarından koruyan en büyük toplama havuzu olan Guanting havuzu tamamlandı.

 

1952 yılında tarım tümüyle yeniden kurulmuştu: tarımsal üretim Çin tarihindeki en yüksek düzeyine ulaştı ve savaş öncesi en yüksek düzeyin önemli ölçüde üzerine çıktı. 1949’la karşılaştırıldığında, 1952’de toplam tahıl üretimi % 145 ve pamuk ürünü yaklaşık %300 tutmaktaydı. İlk beş yıllık plan, tahıl üretimini 1952’ye göre %30 oranında artırmayı öngörmektedir. İki beş yıllık plan süresinde ya da biraz daha uzun bir zaman dilimi içinde tahıl üretiminin 275 ile 300 milyon ton artırılması planlanmaktadır. Bu, kişi başına yılda 500 kilo tahıl düşmesi ve 1952’ye göre %70 bir artış anlamına gelmektedir.

 

Çin tarımında elde edilen önemli başarılara rağmen, emekçi köylülerin üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetine dayanan küçük köylü iktisadi, halkın, özellikle de hızla büyüyen kent nüfusunun artan besin maddeleri gereksinimini ve sanayinin tarımsal hammaddelere olan gereksinimini karşılayabilecek durumda değildir. Geniş köylü kitlelerinin farklılaşmasına bir son vermek ve durumlarını temelden düzeltmek, küçük köylü iktisadı temelinde mümkün değildir de.

 

Demokratik halk devriminin zaferi, Çin tarımıma kapitalist olmayan gelişme yolunu, tedrici sosyalist dönüşüm yolunu açtı. Kapitalist gelişme yolunu reddeden Çin Komünist Partisi ve Halk Hükümeti, köylülerin küçük, özel mülkiyete dayanan bireysel köylü iktisatlarından büyük sosyalist kollektif işletmelere tedrici gönüllü geçişini öngören bir planı hazırlayıp ortaya koydular. Bu plan, pratiğe uygulanmaktadır.

 

Çin Komünist Partisinin 16 Aralık 1953 tarihli “Tarımsal Üretim Kooperatiflerinin Gelişmesi Üzerine” kararında şöyle denmektedir:

 

“Tarımdaki üretici güçleri daha fazla geliştirmek için Parti, kırdaki çalışmasında aşağıdaki merkezi görevi önüne koymuştur: Köylüler için anlaşılabilir ve kabul edilebilir biçimler ve yöntemler kullanılarak köylü kitlelerini eğitmek ve tedricen birleşmelerini ve örgütlenmelerini teşvik etmek; kendisini küçük üretime dayanan geri bireysel iktisattan çıkarıp yüksek derecede üretken, ileri kooperatif iktisadına dönüştürmek, sanayi ile tarımın gelişmesi arasındaki dengesizliği yavaş yavaş ortadan kaldırmak ve kendilerini yoksulluktan kurtarmaları ve refah dolu, mutlu bir yaşantı sürmeleri için köylülere olanak vermek amacıyla tarımda tedricen, sosyalist dönüşüm gerçekleştirmek.”*

 

Çin’de köylülerin kooperatifsel birliğinin birbirlerinden en önemli üretim araçlarının toplumsallaştırılmasının derecesiyle ayrılan aşağıdaki biçimleri bulunmaktadır:

 

Köylülerin dolaşım alanında kooperatifsel birleşmeleri alım ve satım kooperatifleri ve kredi kooperatifleri biçiminde giderek artan büyük bir canlanma göstermektedir. Bu kooperatifler, tüccar ve tefeci sömürüsünden kendilerini yavaş yavaş kurtarabilmeleri için hammaddelerin devlete satılmasında, köye üretim araçları ve tüketim malları temininde, düşük faizli kredi sağlanması ve tasarruf kasaları ağının genişletilmesi yoluyla desteklemektedirler. Bunlar, köylü iktisatlarının üretim amaçlarıyla, yani karşılıklı yardımlaşma grupları ve tarımsal üretim kooperatifleri halinde birleşmesini desteklemektedirler.

 

Geçici karşılıklı yardımlaşma grupları, toprak ve üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin korunması koşullarında, bireysel köylü iktisatlarının belirli tarımsal işlerini ortaklaşa çatışma ile yerine getirmek amacıyla, oluşturulmaktadırlar. Sürekli karşılıklı yardımlaşma grupları, bireysel iktisatların en önemli tarımsal işlerini kollektif çalışmayla yerine getirmektedirler. Bu gruplardan birçoğu, köylüleri yalnızca tarımda değil, aynı zamanda yan mesleklerde de kollektif çalışma içinde birleştirmektedirler. Burada, belirli bir iş bölüşümü ve uzmanlaşması gerçekleşmektedir. Bu gruplardan bazıları toplumsal fonlar kurmaktadırlar. Geçici gruplara göre, sürekli gruplar kooperatifin daha üst bir biçimini temsil etmektedir, ancak toprak ve arazi üzerindeki özel mülkiyeti muhafaza etmektedirler. Tarımsal üretim kooperatifleri şunları ön koşul olarak kılmaktadırlar: Toprağın pay temelinde birleştirilmesi, köylü üretim araçlarının toplumsallaştırılması, kollektif çalışma ve nispeten daha büyük bir toplumsal fon temelinde işletmenin bütünlüklü yönetimi. Bu kooperatiflerdeki gelirler, getirilmiş toprak payına ve toplumsal işletmede yerine getirilmiş işe göre dağıtılmaktadır. Tarımsal kooperatifin en yüksek biçimi, toprak da dahil olmak üzere üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyete ve kollektif çalışmaya dayanan SSCB’deki tarımsal arteller tipindeki üretim kooperatifleridir. Bu türdeki üretim kooperatiflerinde, gelirler yalnızca iş birimlerine göre dağıtılmaktadır: Geçiş döneminde gerçekleştirilecek sosyalist dönüşümlerin zorunlu bir parçası, küçük bireysel işlikçilerin kooperatifsel birleştirilmesidir. Küçük işlikçi iktisadının gelişmesini sosyalist yola kanalize eden Çin Halk Hükümeti, işlikçileri, işlikçi ve meslek kooperatiflerinin artellerinin en çeşitli biçimleri (işlik üretim grupları, meslek kooperatifleri alım ve satım artelleri, işlik ve meslek kooperatifleri) içinde örgütlemektedir.

 

Yukarıda değinildiği gibi, Çin tarımının sosyalist dönüşümünün şu anki aşamasında, kooperatiflerin düşük, basit biçimleri —geçici ve sürekli karşılıklı yardımlaşma grupları— üretim alanında köylü iktisatlarının kooperatifsel birleşmesinin egemen biçimidirler. Ama kooperatifin bu düşük biçimleri bile, köylülerin ortaklaşa, kollektif çalışması sayesinde, bireysel köylülerin kişisel çalışmasına göre büyük üstünlükler göstermektedirler. Karşılıklı yardımlaşma grupları, bireysel köylüleri, üretim araçlarının toplumsallaştırılmasına ve kollektif çalışmaya dayanan tarımsal üretim kooperatiflerine geçiş için hazırlamaktadırlar. Tarımsal üretim kooperatifleri, modern tekniği ve tarım tekniği kullanmaya, rasyonel bir iş bölümünü yerleştirmeye, tarımı planlamaya ve gelirlerin yapılan işe göre dağılımı yoluyla köylülerin emek üretkenliğinin yükselmesine olan bireysel maddi ilgisini güvence altına almaya olanak sağlamaktadırlar.

 

Köylü iktisatlarının kooperatifler halinde birleştirilmesinde, sosyalist tarım işletmelerine büyük bir önem düşmektedir. Daha şimdiden ilk Makine ve Traktör İstasyonları ve yine sayısız makine kiralama ve agro-teknik istasyon kurulmuş bulunmaktadır. 1954 yılında 59 makineleştirilmiş devlet çiftliği ve 2000’den fazla il ve ilçelere bağlı devlet tarım işletmesi bulunmaktaydı. Devlet tarım işletmeleri, köylülere reel yardımda bulunmakta ve makineleştirilmiş büyük işletmenin üstünlüklerini pratikte onların gözlerinin önüne sermektedirler.

 

 

 

Mevcut kooperatifler, ağırlıklı çoğunluğu itibariyle, henüz makinesel üretim maddi temeline sahip değildirler. Örneğin, Kuzeydoğu Çin’de, mevcut tarımsal üretim kooperatiflerinin ancak %2’si, toprağı, ilk Makine ve Traktör İstasyonları tarafından hizmete sunulan makinelerle işlemektedirler. Ama bizzat bu ilkel kooperatiflerde bile, elde edilen ürün, köylü üretim araçlarının basit toplamını ve kollektif çalışma sayesinde, bireysel köylü iktisatlarına göre %15-20 ve bazılarında hatta %30’dan fazladır. Tarımsal üretim kooperatifleri, küçük sulama tesislerinin inşası ve onarımıyla uğraşmakta, kuru toprağı sulak tarlalara dönüştürmekte, özenli toprak işlenmesine dikkat etmekte, toprağın verimliliğini artırmak amacıyla gübre kullanmakta, tarımda haşerelere karşı mücadele yürütmekte, toplumsal hayvancılığı geliştirmekte ve üretkenliğini artırmaktadırlar.

 

Kooperatifsel birliğin bir alt biçiminden bir üst biçimine geçiş, yavaş yavaş, her bölgenin iktisadi, politik ve kültürel gelişmesindeki çeşitli koşullar göz önünde bulundurularak ve gönüllülük

 

ilkesi en sıkı şekilde korunarak gerçekleştirilmektedir. Çin Komünist Partisi ve Halk Hükümeti, hem köylü iktisatlarının kooperatifler halinde birleştirilmesini kendi haline bırakan görünümlere karşı, hem de bunun için gerekli maddi ve politik koşullar hazırlanmaksızın kooperatifsel birleşmenin bir üst biçimine ivedi geçişe karşı kararlı bir mücadele yürütmektedirler.

 

Çin halkının maddi ve kültürel yaşam düzeyinin yükseltilmesi

 

Çin Halk Cumhuriyeti’nde sosyalist inşaya, iş koşullarının ve işçilerin refah düzeyinin yükseltilmesi eşlik etmektedir. Devlet ve özet işletmelerde işgünü, 8-10 saatle (daha, önceki 14-16 saatlik iş gününün yerine) sınırlandırılmıştır. İşletmelerle işçiler arasında imzalanan kollektif sözleşmeler yerleştirilmiştir. Devlet ve özel işletmelerdeki işçilerin ve görevlilerin ücreti, birbirine uyan kategorilerde aynıdır. Tüm ülkede, içinde işçilerin ve görevlilerin çoğunluğunun birleştiği sendikalar kurulmuştur ve faaliyete geçirilmiştir. 1951 yılında işçiler ve görevliler için bir sosyal sigorta yerleştirilmiştir.

 

Çin halkı, kültürel inşada halihazırda büyük başarılar elde etmiştir. Eskiden işçilere ve köylülere, yalnızca orta ve yüksek okulların değil, aynı zamanda ilk okulların kapısı da kapalıydı. Devrimden önce nüfusun yüzde 90’ı okuma-yazma bilmiyordu. Çin Halk Cumhuriyeti’nde, eğitim bütün emekçilere açık tutulmuştur.

 

 Çin halkının maddi durumunun düzelmesi, halkın satın alma gücünün önemli ölçüde artmasında dile gelmektedir; bu, yalnızca 1951 yılında %20 oranında artmıştır. 1950 yılına göre, tüm iç ticaret bilançosu (aynı fiyatlarla ölçüldüğünde) 1951’de %130 ve 1952’de %170 artmıştır. 1952 yılında devlet sanayi işletmelerindeki işçilerin gerçek ücreti, 1949 düzeyine göre %75’lik bir artış göstermiştir.

 

Cumhuriyetin kurulmasından bu yana öğrenci sayısı iki katına çıkmıştır. 1953 yılında 55 milyon çocuk ilkokullarda eğitim görmekteydi; bu, Çin’in kurtuluşundan önceki en yüksek ilkokul öğrenci sayısının neredeyse 2.4 katıdır. Ortaokullarda 1953’de 3.6 milyon öğrenci vardı; yüksek okullarda 220,000’den fazla öğrenci kayıtlı bulunmaktaydı. Okuma-yazma öğretilmesi için açılan kış okullarını şimdiye kadar 50 milyon köylü ziyaret etti.

 

 

 

Devrim, Çin’de kadının durumunu temelden değiştirdi. Eşit iş için, erkekle aynı ücreti almaktadır. Tarımdaki dönüşümlerin uygulanması sırasında köylü kadınlara köylü erkekler kadar toprak dağıtılmıştır. Anne ve çocuk korunmasına büyük dikkat sarfedilmektedir. Kadın, erkekle eşit, tam politik hakları tatmakta, iktisadi, toplumsal ve politik yaşama aktif olarak katılmaktadır.

 

Demokratik halk devriminin zaferi, Çin halkım ulusal baskıdan kurtardı; o, özgür Çin’in bütün milliyetlerinin eşit haklar temelinde iktisadi ve kültürel olarak kalkınmalarının önkoşullarını yarattı.

 

Çin’de devrimin zaferi, dünya çapında bir öneme sahiptir. Bu zafer, politik ve iktisadi olarak halk devrimi öncesi Çini’ne benzer bir durumda olan sömürge ve yarı-sömürge ülkeler için özel bir öneme sahiptir. Bunların gelişmesi, Çin halkının gittiği mücadele yolunun aynısıdır.

 

Kısa Özet

 

1— Muzaffer devrim sonucu oluşan Çin Halk Cumhuriyeti, işçi sınıfının önderlik ettiği ve işçilerin ve köylülerin ittifakına dayanan bir halk demokrasisi devletidir. Gelişme süreci içinde, burjuva demokratik devrim sosyalist devrime doğru gelişti, böylelikle Çin sosyalizme geçiş aşamasına girdi.

 

2— Halk demokrasisi devleti, esaslı sosyo-ekonomik dönüşümler gerçekleştirmektedir. Tarımdaki devrimci dönüşümler sonucu, büyük toprak sahiplerinin topraklarına ve üretim araçlarına tazminatsız el konuldu ve bunlar köylülere (kişi başına) özel mülkiyet olarak dağıtıldı. Halk demokrasisi devleti, aynı zamanda sosyalist dönüşümleri sürdürdü. Ağır sanayi işletmelerinin ağırlıklı çoğunluğu, hafif sanayinin bir kesimi, büyük bankalar, en önemli ulaşım araçları ve dış ticaretin hemen hemen tamamı, komprador-büyük burjuvazinin ve yabancı sermayenin mülklerine el konulması yoluyla halk devletinin eline geçti. Bu şekilde, halk iktisadının devlet sosyalist sektörü oluştu.

 

3— Halk devriminin zaferinden sonra Çin iktisadında aşağıdaki mülkiyet biçimleri bulunmaktadır: Devlet mülkiyeti, kooperatif mülkiyeti, köylülerin ve işçilerin küçük özel mülkiyeti ve kapitalist mülkiyeti. Temel iktisat biçimleri şunlardır: Sosyalist sektör, küçük meta üretimi sektörü ve kapitalist sektör. Sosyalist devlet iktisadı, ülkenin iktisadındaki önder güçtür ve devlet tarafından sürdürülen sosyalist dönüşümlerin maddi temelidir. Çin sanayii ve ticaretinde, devletin kontrolü altında bulunan ve sanayi mallarının üretiminin geliştirilmesi için demokratik halk iktidarı tarafından kullanılan özel sermaye önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağıntıda, devlet kapitalizmi nispeten geniş bir yaygınlık buldu.

 

4— Çin’deki ana sınıflar, şu anda işçi sınıfı ve köylülüktür. Sınıf mücadelesi, bir yanda köylülerin ana kitlesi ile ittifak içinde olan işçi sınıfı ile diğer yanda kentteki burjuvazi ve kırdaki büyük köylülük arasında, halk iktisadının sosyalist ve kapitalist unsurları arasında geçmektedir.

 

5— Halk demokrasisi devleti ülkenin sanayileştirilmesini ve tarımın tedrici sosyalist dönüşümünü gerçekleştirmekte ve bu tarzda insanın insan tarafından sömürülmesinin ortadan kaldırılmasının ve sosyalist toplumun kurulmasının ön koşullarını yaratmaktadır.

 

* J.V. Stalin, “Çin’de Devrim ve Komintern’in Görevleri”; Bkz. J.V. Stalin, Eserler. C. 9, s. 249, Almanca. [Türkçe baskı; Eserler, C. 9, s. 228; İnter Yayınları.]

 

 

 

* Mao Zedung, “Çin Devrimi ve Çin Komünist Partisi”; Bkz. Mao Zedung, Seçme Eserler. C. 3, s. 180/81, Rusça.

 

 

 

* “Pravda”, 22 Haziran 1954.

 

* “Halk Çin’i” Sayı 8, 1954.

 

Bölüm XLII

SOSYALİST KAMP ÜLKELERİ ARASINDA İKTİSADİ ORTAK ÇALIŞMA

 

Demokratik Dünya Pazarı’nın oluşması ve pekişmesi.

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ilişkilerin özü.

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ortak çalışmanın ana biçimleri.

 

 

Demokratik Dünya Pazarının oluşması ve pekişmesi

 

Yukarıda ortaya konduğu gibi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ve Asya’nın bir dizi ülkesinin kapitalist sistemden kopuşuyla birlikte bütünlüklü dünya pazarı parçalandı. Kapitalist sistemden kopan ve Sovyetler Birliği ile birlikte sosyalist kampı oluşturan ülkeler, iktisadi olarak birleştiler ve sıkı bir şekilde ortak çalışmaya başladılar. Kapitalist dünya pazarının yanısıra yeni bir dünya pazarı, demokratik dünya pazarı oluştu.

 

 Bu pazarın şu anki ortakları şunlardır: Sovyetler Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Demokratik Alman Cumhuriyeti, Moğolistan Halk Cumhuriyeti ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti. Yeryüzünün dörtte birini kapsayan bu devletlerin alanı üzerinde, tüm insanlığın üçte birinden fazlası yaşıyor.

 

Orta ve Güneydoğu Avrupa’nın kapitalist sistemden kopan ülkeleri, halk demokrasisi düzeninin kurulmasından hemen sonra, Sovyetler Birliği ile sıkı iktisadi ilişkiler kurmaya ve kendi aralarında ortak çalışmayı örgütlemeye başladılar. Karşılıklı kardeşçe yardımlaşma ilkelerine dayalı bu ilişkiler, halk demokrasisi devletlerinin iktisatlarının hızla yeniden kurulması ve savaş sonrası döneminin ertelenemez iktisadi görevlerinin çözümü açısından çok büyük öneme sahiptirler. 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, 600 milyon nüfusa sahip bir büyük güç sosyalist kampa geldi.

 

Halk demokrasisi ülkelerinin sosyalizmin temellerinin yaratılmasına yönelik olan halk iktisadı perspektif planlarına geçişiyle birlikte, sosyalist kamp devletleri arasında iktisadi ortak çalışmanın yeni bir aşaması başladı. Bu aşama için karakteristik olan, karşılıklı mal teslimine ilişkin uzun vadeli iktisadi paktlar ve anlaşmalardır. Böylesi paktlar ve anlaşmalar, her ülkeye uzun bir süre için belirli, halk iktisadı planlarının yerine getirilmesi için gerekli olan makinelerin, donanımların, hammaddelerin ve diğer malların teslimini güvence altına almaktadırlar. Uzun vadeli anlaşmalar, aynı zamanda her ülkeye ürünlerini dış pazarlarda pazarlama güvencesi de vermektedirler. İstikrarlı ve sürekli iktisadi ilişkiler, halk demokrasisi ülkelerinde iktisadın daha çok gelişmesi açısından yeni perspektifler açmakta ve planlı sosyalist inşanın en önemli koşulunu oluşturmaktadırlar.

 

Sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi ortak çalışmasının deneyimleri, en gelişmiş kapitalist ülkelerin bile, halk demokrasisi ülkelerine, Sovyetler Birliği’nin onlara verdiği ya da birbirlerine karşılıklı verdikleri kadar etkin ve teknik olarak nitelikli bir yardım verebilecek durumda olmadıklarını gösterdi.

 

Sosyalist kamp ülkelerinin planlı iktisadi ortak çalışması amacıyla, 1949 yılında, katılan tüm devletlerin eşit haklara sahip olması temeline dayanan Karşılıklı Yardımlaşma Konseyi kuruldu. Karşılıklı Yardımlaşma Konseyi, iktisadi ve teknik deneyim alışverişini, hammaddelerle, besin maddeleriyle, makineler ve donanımlarla karşılıklı yardımlaşmayı örgütlemektedir; o aynı zamanda aralarındaki rasyonel işbölümü temelinde sosyalist kampın devletlerinin iktisadi gelişmesinde planlı bağı ve koordinasyonu sağlamaktadır. Bu, hem her tek tek ülkenin, hem de bir bütün olarak sosyalist kampın üretici güçlerinin hızla gelişmesinin çıkarlarına tümüyle hizmet etmektedir.

 

Halk demokrasisi ülkelerinin ortak çalışması, hızla büyümekte ve halk iktisadının büyümesiyle genişlemektedir. Demokratik dünya pazarı, her ülkeye iktisadi gelişmesi için gerekli olan herşeyi demokratik dünya pazarından elde etme olanağı sağlayan yeterli yardımcı kaynaklara sahiptir.

 

Sosyalist kampın dünya pazarının sürekli büyümesi ve pekişmesi, onun kapitalist dünya pazarı karşısındaki tarihsel ileriliğinin ve tayin edici üstünlüklerinin inkar edilemez kanıtıdır.

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ortak çalışmanın geniş ölçüdeki gelişmesi, yalnızca onların kapitalist ülkelerle ticari ilişkilerinin gelişmesini dıştalamamakla kalmıyor, aynı zamanda bunun için uygun koşulları da yaratıyor. Sosyalist kamp ülkeleri, eşit haklar, karşılıklı yarar ve üstlenilen yükümlülüklerin sıkı bir şekilde yerine getirilmesi temelinde kapitalist ülkelerle ticari ilişkileri geliştirmeye çaba göstermektedirler; burada sosyo-ekonomik sistemler arasındaki farkın karşılıklı yararlı ticari ve iktisadi ilişkilerin gelişmesi önünde bir engel teşkil etmemesi gerektiğinden yola çıkmaktadırlar. Amerikan emperyalizminin kapitalist ülkelerin Sovyetler Birliği ve halk demokrasisi ülkeleriyle ticaretini başarısızlığa uğratmaya yönelik politikası, pratik tarafından giderek daha fazla teşhir ediliyor ve çöküntüye uğruyor. Emperyalizmin saldırgan güçleri, emperyalist sistemden kesin olarak kopmuş halkların iktisadi kalkınmasını engelleyecek ya da durduracak durumda değillerdir. Kapitalist ülkelerin yalnızca geniş emekçi kitleleri arasında değil, aynı zamanda işveren çevreleri arasında da, özellikle kapitalist dünya pazarında artan pazarlama sıkıntıları yüzünden, sosyalist kamp ülkeleriyle ticareti normalleştirme ve genişletme çabaları büyümektedir.

 

Sosyalist kamp ülkeleri kapitalist ülkelerle ticareti, iktisadın ve halkın yaşam düzeyinin daha fazla yükseltilmesine hizmet eden etkenlerden birisi olarak görmektedirler. Her iki kampın devletleri arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesi, özellikle de kapitalist dünya pazarının ilerleyen daralması sonucu, kapitalist sistemin ülkeleri açısından daha büyük bir öneme sahiptir. Her iki kampın ülkeleri arasında uluslararası iktisadi ilişkilerin kurulması, barış davasına, uluslararası gerginliğin azalmasına ve yeni bir savaşın kışkırtıcılarının planlarının akamete uğramasına hizmet etmektedir.

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ilişkilerin özü

 

Sosyalist kamp ülkeleri, iktisadi ve teknik gelişmeleri açısından farklılıklar göstermektedirler. Ancak bu ülkeler arasındaki karşılıklı ilişkiler, bunların hepsinin sosyalizm ve komünizm yolunda ilerlemeleri şeklindeki son derece önemli ve tayin edici olgu tarafından belirlenmektedir. Halk demokrasisi ülkelerinin iktisadında sosyalist iktisadi biçimler önder konumu almaktadırlar. Bu nedenden ötürü sosyalist kamp ülkeleri arasındaki karşılıklı ilişkiler alanında insanın insan tarafından sömürülmesini ve rekabeti ve üretim anarşisini dile getiren kapitalizmin ekonomik yasaları güçlerini yitirdiler. Bu kampın devletleri arasındaki ilişkiler, sosyalizmin ekonomik yasalarına denk düşmekte ve bu yasanın gerekliliklerini yansıtmaktadırlar. Sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi ortak çalışması, tarihin şimdiye kadar tanımadığı türden yeni tipte uluslararası ilişkileri oluşturmaktadırlar.

 

Sosyalizmin ekonomik temel yasasıyla uyum içinde demokratik dünya pazarına katılan ülkeler arasındaki iktisadi ilişkiler, emekçilerin sürekli olarak büyüyen gereksinimlerini en gelişmiş teknik temelinde sosyalist üretimin kesintisiz ve sürekli büyümesi yoluyla mümkün olabildiğince tam olarak karşılama amacına tabidirler. Bundan ötürü, sosyalist kampta iktisadi patlama, eşdeğer olmayanlar değişimi, rekabet mücadelesi ve zayıf devletlerin güçlüler tarafından sömürülmesi ve köleleştirilmesi dıştalanmıştır. Bu ülkeler arasındaki karşılıklı ilişkilerin belirtisi, dostça ortak çalışma ve karşılıklı yardımlaşmadır.

 

Sosyalist kampın son derece önemli özelliklerinden birisi, katılan ülkelerin bütün iktisadi ilişkilerinin planlılığıdır. Sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi ortak çalışması, halk iktisadının planlı, orantılı gelişmesi yasasıyla uyum içinde, halk iktisadi planlarının karşılıklı koordinasyonu temelinde gelişmektedir. İktisadi ortak çalışma planları, Sovyetler Birliği ve halk demokrasisi ülkelerinin halk iktisatlarının gelişmesi planlarında ifadesini bulmaktadırlar. Demokratik dünya pazarının kitlelerin artan yoksulluğu sonucu, tayin edici kapitalist ülkelerin dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri üzerinde etkide bulundukları bölgelerin daralması sonucu ve modern kapitalist toplumun sürekli olarak keskinleşen çelişkileri sonucu diğer daha sık ve daha ağır bunalımlara maruz kalan kapitalist dünya pazarı karşısındaki üstünlüğü burada yatmaktadır. Sosyalist kamp ülkeleri, kendi kaynaklarına ve karşılıklı yardımlaşmaya dayanarak, iktisatlarının kesintisiz kalkınmasını ve emekçi kitlelerin maddi refahlarının yükseltilmesini sağlamaktadırlar. Böylelikle de demokratik dünya pazarının sürekli genişlemesi için istikrarlı bir zemin yaratılmakta ve kapitalist dünya pazarına özgü olan pazarlama zorlukları ortadan kaldırılmaktadır.

 

Sosyalist kamp ülkelerindeki iktisadi gelişmenin planlılığı, üretici güçleri mümkün olduğunca hızlı bir şekilde geliştirmek ve iktisadın ve halkın refahının yükseltilmesini sağlamak amacıyla eldeki yardımcı kaynakların amaca en uygun bir şekilde kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Sosyalist kamp ülkelerinin, bu ülkelerden her birinin üretici güçlerinin gelişmesinden çıkarı vardır, çünkü bununla tüm kampın iktisadi gücü gelişmektedir. Buradan bu kampın devletleri arasındaki iktisadi çalışmanın genişletilmesinin ve pekiştirilmesinin son derece uygun koşulları ortaya çıkmaktadır.

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ortak çalışma, kapitalist iktisadi sistemin uluslararası iş bölümünden temelden ayrılan yeni bir sosyalist uluslararası iş bölümü temelinde gelişmekte ve pekişmektedir.

 

Sosyalist kamp devletleri arasındaki iş bölümü, kapitalizmden farklı olarak zor ve şiddet aracılığıyla oluşmamakta, tam tersine eşit haklara sahip devletlerin ortak çalışmasına dayanmaktadır.

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iş bölümü, her bir ülkenin olanaklarından yola çıkmakta ve ortaklaşa bir kalkınmaya yol açmaktadır. Her ülke, kaynaklarının bir bölümünü diğer ülkelerin gereksinimlerinin karşılanması için ayırmakta ve kendisi de onların dostça yardımlarına dayanmaktadır. Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki rasyonel iş bölümü, bunların üretici güçlerinin her yönlü gelişmesine hizmet etmekte ve her ülkeye yalnızca kendi kaynaklarını değil, aynı zamanda diğer kardeşçe bağlandığı ülkelerin kaynaklarını da seferber etme olanağı sağlamaktadır.

 

Sosyalist iş bölümü sayesinde, bunun dışında, tek tek ülkeler, sanayinin ve tarımın en önemli dallarının gelişmesinde çifte çalışmadan ve kesişmelerden kaçınabilecek duruma getirilmektedirler. Sosya1ist kampın tüm sistemi içinde eşit haklara sahip iktisadi birimler olarak birbirlerini tamamlamakta ve muazzam ölçüde gücün ve aracın tasarruf edilmesiyle iktisadi gelişmelerini hızlandırmaktadırlar. Her ülke, güçlerini ve araçlarını kendisi için uygun doğal ve iktisadi koşulların ve aynı zamanda en iyi üretim deneyiminin ve uzmanların bulunduğu dalların gelişmesi üzerinde yoğunlaştırılabilir. Bununla birlikte, tek tek ülkeler için, diğer ülkelerden alabileceği ürünlerin üretilmesinden kaçınma olanakları ortaya çıkmaktadır. Böylelikle sanayide geniş çaplı uzmanlaşma ve üretimin koordinasyonu ve besin maddeleri ve hammadde üretiminde amaca uygun iş bölümü sağlanmaktadır.

 

Bu uzmanlaşma ve kooperasyon, yatırım planlarını karşılıklı olarak koordine edilmesi ve karşılıklı yardımlaşma ve ortak çalışma üzerine uzun süreli ikili ya da çok yönlü anlaşmalar yoluyla pratiğe geçirilmektedir. Uzmanlaşma ve koordinasyon, maliyet masraflarının önemli ölçüde düşürülmesi konusunda büyük olanaklar sunduklarından, ağır sanayinin en önemli dalları —makine sanayii ve madencilik— açısından özellikle büyük öneme sahiptirler. Doğru bir iş bölümü, tarımda, emek üretkenliğinin artırılması ve toprağın rasyonel kullanımı yoluyla üretimin hızlandırılmış kalkınması için uygun koşullar yaratmaktadır.

 

Sosyalist iş bölümünün genişletilmesi, demokratik dünya pazarının daha fazla genişletilmesine katkıda bulunmaktadır.

 

Sosyalist kamp ülkelerinin karşılıklı ilişkilerinde, tarihte ilk kez, iktisadi yakınlaşmanın nesnel ilerici eğilimiyle tek tek ülkelerin birleşmesi ve bu birleşmenin, iktisadi olarak zayıf olan halkların kapitalist gelişmiş ülkeler tarafından mali olarak köleleştirilmesine ve sömürgesel boyunduruk altına alınmasına dayanan birleşmenin emperyalist yöntemleri arasındaki kapitalizm için çözülmez çelişki ortadan kaldırılmıştır.

 

Kapitalist. kampta, gelişmiş ve geri ülkeler arasındaki iktisadi ilişkiler, egemenliğe ve bağımlılığa dayanmaktadır, öncelikle ortaklar arasındaki güç ilişkisini yansıtırlar. Zayıf gelişmiş ülkelerden, sömürgelerden ve yarı-sömürgelerden değerli hammaddeleri çekip alan emperyalist devletler, bunların metropollerin iktisatlarının tarım ve hammadde uzantıları olarak geriliklerini ve bağımlılıklarını sonsuzlaştırmak istemektedirler.

 

Sosyalist kamptaki iktisadi ilişkiler açısından her yönlü yardım ve zayıf gelişmiş ülkelerin ilerilerin düzeyine getirilmesi karakteristik olandır. Sosyalist uluslararası işbirliği, kapitalizmin halk demokrasisi ülkelerine miras olarak bıraktığı iktisadi geriliğin ve iktisadi gelişmenin tek yönlülüğünün ortadan kaldırılmasını kolaylaştırır; bu ülkelerin kapitalist dünyadan iktisadi bağımsızlıkları pekişir; iktisat daha hızlı bir kalkınma göstermekte ve halkın refah düzeyi yükselmektedir.

 

Sosyalist kampta ülkeler arasındaki ilişki, proleter enternasyonalizminin, emekçilerin uluslararası dayanışmasının ilkelerinin bir cisimleşmesidir. Bu karşılıklı ilişkiler, fedakârca karşılıklı desteğe ve devlet egemenliğine ve ulusal çıkarlara saygı göstermeye dayanmaktadır. Sosyalist kamp ülkelerinin kardeşçe dostluğu ve sıkı ortak çalışması, bu kampın aşılmaz gücünün son derece önemli bir etkeni, bu ülkelerdeki başarılı sosyalist inşanın tayin edici koşullarından birisidir.

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ortak çalışmanın ana biçimleri

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki ortak çalışmanın ana biçimleri, dış ticaret, kredi verilmesi, bilimsel ve teknik yardım ve uzmanların eğitilmesinde ortak çalışmadır.

 

İktisadi ortak çalışmanın bütün bu biçimleri arasında en büyük önem dış ticarete düşmektedir.

 

Demokratik dünya pazarının ülkeleri arasındaki dış ticaret, kapitalist dünya pazarından olduğundan tümüyle ayrı ilkelere dayanmaktadır. Kapitalist dünyada tekellerin elinde yoğunlaşmış olan dış ticaret, eşdeğerde olmayanların değişimi ve geri ve bağımlı ülkelerin sömürülmesinin ve köleleştirilmesinin diğer yöntemleri yoluyla azami kâr elde edilmesine tabi bulunmaktadır. Sosyalist kamp ülkelerinin dış ticareti, devlet tekelidir (SSCB ve Avrupa halk demokrasisi ülkeleri) ya da devletin sıkı denetimi altında bulunmaktadır (Çin Halk Cumhuriyeti) ve bu kamp ülkelerinin iktisadi gelişmelerinin kalkınmasına ve hızlanmasına ve bunların halklarının yaşam düzeylerinin yükseltilmesine hizmet etmektedir. Demokratik dünya pazarına katılan ve dış ticaret yardımıyla halk iktisatlarının ürünlerinin giderek artan bir bölümünü realize eden her ülke, bunun karşılığında daha çok maddi değer değişiminde bulunmaktadır: sanayi donanımları, hammaddeler ve iktisadi gelişmesi için gerekli olan diğer mallar. Her ülke, gereksinim duyduğu malları ithal etmekte ve diğer ülkeler tarafından gereksinim duyulan malları ihraç etmektedir; burada ticaret ortaklarından birisi diğerine, kapitalist pazarda yapıldığı gibi, ihtiyaç duymadığı malı almaya zorlamamaktadır.

 

Demokratik dünya pazarında mal fiyatları, eşit haklara sahip ortakların gönüllü anlaşması yoluyla karşılıklı çıkarların tümüyle korunması koşulları altında saptanmaktadır; bu şekilde her türlü ayrımcılık ve her türlü eşdeğerde olmayanların değişimi dıştalanmaktadır. Bu fiyatlar istikrarlıdır. Bunlar en azından bir yıl için saptanmaktadırlar; metaların çoğunluğunda mal fiyatları yıllar boyu değişmemektedir.

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki dış ticaretin sürekli olarak artması, demokratik dünya pazarının kalkınmasının ve pekişmesinin en iyi kanıtıdır.

 

1938 yılında SSCB’nin Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Arnavutluk’la toplam ticareti, SSCB’nin dış ticaret bilançosunun yalnızca %1.5’ini, 1953 yılındaysa o/o40’ını tutuyordu. 1938 yılında SSCB’nin Çin’le dış ticareti, Sovyet dış ticaret bilançosunun %4’ünü ve 1953 yılında %18’ini tutuyordu.

 

Polonya’nın dış ticaret bilançosu 1952 yılında 1946 yılına göre 6 kat, Çekoslovakya’nınki 3.5 kat, Macaristan’ınki 13 kat, Romanya’nınki 14.5 kat ve Bulgaristan’ınki 3 kat arttı. Bu, Demokratik Alman Cumhuriyeti’nde 1947 yılına göre 17.7 katına çıktı. 1953 yılında Polonya’nın tüm ticaret bilançosunun % 70’i, Çekoslovakya’nınkinin %80’i, Romanya’nınkinin %85’i, Macaristan’ınkinin %80’i, Bulgaristan’ınkinin %88’i, Arnavutluk’unkinin hemen hemen %l00’ü ve Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ninkinin %75’inden fazlası sosyalist kamp ülkelerine düşüyordu.

 

Yüksek derecede gelişmiş ağır bir sanayiye ve özellikle de yüksek derecede gelişmiş bir makine sanayiine sahip olan Sovyetler Birliği, halk demokrasisi ülkelerine büyük miktarlarda sanayi donamını vermektedir. Son 5 yıl içinde (1948 ile 1953 arası) halk demokrasisi ülkelerine Sovyet sanayi donanımı ve makine teslimi 10 kattan fazla arttı.

 

Makineler, sanayi donanımları ve diğer üretim araçları, sosyalist kampın diğer ülkelerinin ihracatında da önemli bir yer almaktadırlar. Çekoslovakya, makine sanayii, maden sanayii, kimya sanayii ürünleri, kok kömürü ve ayakkabı mamülleri ihraç etmektedir. Polonya, taş kömürü, kok kömürü, sac demir ürünleri, kalay, demiryolları için tekerlekli malzeme ve besin maddeleri teslim etmektedir. Macaristan, yonga kesici makineler, türbinler, transformatörler, vinç malzemesi ve taşıma donanımları, alüminyum, boksit ve besin maddeleri ihraç etmektedir. Romanya’nın ihracatında petrol, petrol ürünleri ve odun önemli bir rol oynamaktadır. Bulgaristan, tütün, kurşun ve kalay konsentratları, çimento ve şarap ihraç etmektedir. Arnavutluk, ham demir ürünleri, petrol ve yer sakızı teslim etmektedir. Demokratik Alman Cumhuriyeti, makineler, elektrikli araçlar ve kimyasal ürünler, hassas mekanik ürünleri ve optik aletler ihraç etmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti, sanayi ve tarım hammaddeleri ve besin maddeleri ihraç etmektedir.

 

Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ortak çalışmanın önemli biçimlerinden birisi, kredi sağlanmasıdır. Kapitalist dünyada kredi ilişkileri, emperyalist güçlerin tekellerinin bunlar yardımıyla az gelişmiş ülkeleri iktisadi olarak yağmaladıkları etkin araçlardan birisidir. Kredi verilmesi, kural olarak, alınan miktarların alacaklı ülkelerden mal alımı için kullanımı yükümlülüğüyle bağıntılıdır. Emperyalistler, bu şekilde ellerinde kalan malları, öncelikle de tüketim mallarını, yüksek tekel fiyatlarıyla borçlu ülkelerde pazarlamaktadırlar. Sosyalizm kampında kredi sağlanması, krediyi veren için hiçbir ayrıcalık sağlamamaktadır. Krediler öncelikle donanımların ve makinelerin ve söz konusu ülkenin üretmediği, ama iktisadının gereksinim duyduğu malların alımı için kullanılmaktadır. Kredi alan ülkeler, kredileri ve faizlerini, o ülkenin ihracatı için karakteristik olan, normal mal çeşitlerinin adil fiyatlarla teslimi yoluyla ödemektedir.

 

Örneğin Sovyetler Birliği, 14 Şubat 1950’de imzalanan bir kredi anlaşması temelinde Çin Halk Cumhuriyeti’ne, 1 Ocak 1950’den başlamak üzere, yıllık eşit kotalarla geri ödenmek üzere 5 yıl süreli 300 milyon Amerikan doları tutarında bir kredi verdi. Çin, bununla, SSCB’den alınan, aralarında santraller, maden ocakları, makine inşa işletmeleri için donanımlar, kömür ve maden sanayii donanımları, demiryolları ve diğer taşımacılık donanımlar, raylar ve Çin halk iktisadının yeniden inşası ve daha fazla gelişmesi için gerekli malzeme de arasında olmak üzere SSCB’den alınan donanımları ve ürünleri ödemektedir. Bu kredinin yıllık faizi % 1 olup, Çin tarafından 10 yıllık süre içinde ayın yıllık kotalara ödenmektedir.

 

Sovyetler Birliği, uzun vadeli krediler temelinde Bulgaristan, Arnavutluk ve diğer ülkelere geniş çapta makine ve donanım vermektedir. Sovyet kredileri sayesinde Arnavutluk, örneğin bir tekstil kombinası, bir şeker fabrikası, bir çimento fabrikası, bir petrol arıtma tesisi ve diğer işletmeler arasında olmak üzere tüm fabrika ve işletmeler için komple donamınlar; Bulgaristan, Stalin kimya kombinası, Çervenkov Santrali, bir maden ocağı, bir kurşun ve kalay işletmesi ve bir dizi diğer işletme için komple donanımlar aldı.

 

Sosyalist kamp ülkelerinin bilimsel kalkınması açısından bilimsel ve teknik yardım da büyük öneme sahiptir. Bu yardım çeşitli biçimler almaktadır; bu, öncelikle en yeni buluşlar ve teknik mükemmellikler üzerine patentlerin, lisansların ve teknolojik belgelerin verilmesinden, karşılıklı olarak üretim tekniği deneyimlerinin değiş-tokuş edilmesinden, doğal yardımcı kaynakların ortaklaşa açılması ve kullanılmasından, sanayi işletmelerinin ortaklaşa inşa edilmesinden ve birbirini karşılıklı olarak uzmanlarla desteklemekten oluşmaktadır.

 

Sovyetler Birliği, halk demokrasisi ülkelerini çağdaş büyük işletmelerin ve tüm bir sanayi dalının inşasında desteklemektedir. Sovyetler Birliği, teknik yardım yoluyla, Sovyet projelerine göre kurulan sanayi işletmelerini ve kültürel kuruluşları en yeni ve en modern donanımlarla donatmaktadır. Sovyetler Birliği, sosyalist kampın diğer ülkelerine en yeni üretim tekniği buluşlarını, patentlerini ve lisanslarını bırakmaktadır ve burada yalnızca projelendirme ve bilimsel dokümantasyonun kurulması için yapılan gerçek masrafların ödenmesi gerekmektedir. Sovyet uzmanları, mühendisler ve teknikerler, halk demokrasisi ülkelerine maden arama çalışmalarında, maden yataklarının ve yeraltı zenginliklerinin açılmasında, bir dizi büyük yeni inşa planlarında karmaşık montaj ve inşa çalışmalarının yürütülmesinde yardım etmektedirler. Sosyalist kamp ülkeleri, ortaklaşa çalışma ve karşılıklı yardım temelinde birbirlerini bilimsel ve teknik olarak geniş çapta desteklemektedirler.

 

 Avrupa halk demokrasisi ülkelerinde Sovyetler Birliği’nin desteğiyle kurulan ve kurulacak en büyük sanayi işletmeleri arasında şunlar vardır: Polonya’da Varşova’da ağır vasıta işletmesi, Nova Huta’da Lenin Maden Kombinası; Çekoslovakya’da Gottwald Maden Kombinası; Macaristan’da Sztalinvaros’da kombina, Romanya’da Lenin Elektrik Santrali, Bulgaristan’da Stalin Kimya Kombinası, Arnavutluk’ta Lenin Elektrik Santrali ve bir dizi diğer kombina, ağır makine sanayi işletmesi ve santraller.

 

Sovyetler Birliği’nin kapsamlı teknik yardımı, halk demokrasisi ülkeleri için, en kısa zaman süresi içinde, bu ülkelerin sahip olmadığı ve başka koşullar altında sahip de olamayacak1arı yeni ürünlerin üretimine başlama, evet, hatta yepyeni sanayi dallarını yaratmaları olanağı sağladı. Örneğin Romanya petrol sanayiini yalnızca genişletmekle kalmadı, aynı zamanda petrol çıkarımı için gerekli olan donanımların hemen hemen tamamını ve petrol arıtma için gerekli olan karmaşık aygıtların önemli bir bölümünü inşa eden petrol sanayii için gerekli kendi makine sanayiini de geliştirdi. Petrole sahip küçük bir ülkenin buna denk düşen bir makine sanayiini de yaratabilecek duruma getirilmesinin dünyada başka bir örneği yoktur. Kapitalist dünyanın Amerikan ve İngiliz tekelleri tarafından amansızca sömürülen küçük petrol ülkeleri bunun rüyasını bile göremezler.

 

Halk demokrasileri arasındaki sıkı ortak çalışma, bu ülkelerde yeni sanayi dallarının inşasını önemli ölçüde kolaylaştırmaktadır. Örneğin, Çekoslovakya-Macar anlaşması, Çekoslovakya’yı alüminyum sanayiini Macar boksiti temelinde inşa edecek duruma getirdi. Polonya, Çekoslovakya’yı karpit üretiminin kurulmasında ve kalay eritme işletmelerinin inşasında destekledi. Polonya ve Çekoslovakya, Polonya toprağı üzerinde Nove Dvory’de her iki ülkeye de elektrik veren bir santrali ortaklaşa inşa ettiler. Polonya, Szczecin limanının bir bölümünü uzun vadeli kiralayarak Çekoslovakya’ya denize açılma olanağı sağladı.

 

 Uzmanların yetiştirilmesinde ortak çalışma, sıkı bir şekilde sosyalist ülkelerin bilimsel ve teknik ortak çalışmasıyla bağlıdır. Sovyetler Birliği, Çekoslovakya ve Polonya yüksek okullarında kardeş ülkelerden gelen büyük sayıda genç öğrenci öğrenim görmektedir; işletmelerde ve bilimsel kuruluşlarda bu ülkelerin genç uzmanları stajlarını tamamlıyorlar.

 

Sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi ortak çalışmalarının başarıları ve demokratik dünya pazarının hızlı kalkınması, sosyalizmin kapitalizm karşısındaki üstün1üğün açık kanıtıdırlar ve insanlık için bütün ülkelerin ve halkların barışçıl bilimsel ve kültürel gelişmesinin perspektifini açmaktadırlar.

 

 

Kısa Özet

1— Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ilişkiler, uluslararası ilişkilerin tümüyle yeni, sosyalist tipini oluşturmaktadırlar. İktisadi ilişkiler kapitalist ülkelerde güçlü ülkelerin zayıflar üzerindeki egemenliğine, herkesin herkese karşı mücadelesine, anarşiye ve plansızlığa dayanırken, sosyalist kampta ortakların tam hak eşitliği ve karşılıklı yarar ilkesine, büyük küçük bütün halkların devlet egemenliğine saygı duyulmasına, kardeşçe karşılıklı yardımlaşmaya, tüm iktisadi ilişkilerin planlılığına ve örgütlülüğüne dayanmaktadır. Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki ilişkiler, proleter enternasyonalizmi —emekçilerin uluslararası dayanışması— ilkesinin cisimleşmesidir.

 

2— Sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi ortak çalışması, sosyalizmin ekonomik yasalarına dayanmaktadır. Sosyalizmin temel ekonomik yasası ve halk iktisadının planlı, orantılı gelişme yasasıyla uyum içinde sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi ilişkiler, tüm toplumun sürekli artan gereksinimlerini üretimin kesintisiz büyümesi yoluyla mümkün olduğunca tam olarak tatmin etme genel hedefine yöneliktirler ve eşdeğerlerin değişimi temelinde planlı olarak gelişirler. Bütün bunlar, demokratik dünya pazarının alım yeteneğinin sürekli olarak genişlemesinin ve bunalımsız gelişmesinin güvencesini oluşturmaktadırlar. Sosyalist kamp ülkelerindeki iktisadi gelişimin planlılığı, eldeki yardımcı kaynakların amaca en uygun şekilde kullanımını olanaklı kılmaktadır. Sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi ortak çalışması, yeni bir, sosyalist uluslararası işbölümü temelinde gerçekleşmektedir. Devletler arasındaki sosyalist işbölümü, halk iktisadı planlarının, özellikle de yatırım planlarının sıkı sıkıya koordine edilmesi, tayin edici sanayi dallarının ve aynı zamanda en önemli besin maddeleri ve hammadde üretiminin geniş ölçüde uzmanlaştırılması ve kooperasyonu yoluyla gerçekleşmektedir.

 

3— Sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi ortak çalışmasının çeşitli biçimleri arasında, yıldan yıla artmakta olan dış ticaret ilk yeri almaktadır. İktisadi ortak çalışmanın kredi ve borç sağlanması, bilimsel ve teknik yardım ve uzmanların yetiştirilmesinde ortak çalışma gibi biçimleri de büyük öneme sahiptirler. Sosyalist kamp ülkeleri arasındaki iktisadi çalışmanın bütün bu biçimleri, üretici güçleri en hızlı şekilde geliştirme ve iktisadı ve halkların refahını sürekli olarak yükseltme hedefi gütmektedir.

 

 

SONUÇLAR

 

Marksist-Leninist politik ekonomi, yüzyıldan fazla süren bir gelişme yolunu ardında bıraktı. Marksizm-Leninizmin bir bütünü gibi, Marksist-Leninist politik ekonomi de yaratıcı ve aktif bir karakter taşımaktadır. Her türlü dogmatizmden uzak olarak, işçi sınıfının pratiği ile, işçi sınıfının ve tüm emekçilerin sosyalizm ve komünizm gündelik mücadelesiyle en sıkı, ayrılmaz bağ içinde gelişmekte ve yeni tarihsel deneyimlerin genelleştirilmesinden doğan yeni teorik ilkelerle tamamlanmaktadır.

 

Marx ve Engels, tarihsel bakımdan geçici üretim tarzı olarak kapitalizmin temellerini bilimsel bir şekilde tahlil ettiler ve oluşmasının, gelişmesinin ve çöküşünün ekonomik yasalarını ortaya koydular. Marx ve Engels, “Komünist Partisi Manifestosu”, “Kapital”, “Gotha Programının Eleştirisi”, “Bay Eugen Dühring’in Bilimi Alt-Üst Etmesi” ve diğer eserlerinde proletaryanın kapitalizmin mezar kazıcısı ve sosyalist toplumun kurucusu olarak tarihsel rolünü ortaya koydular. Onlar, proleter devrim teorisini yarattılar, kapitalist toplumun sosyalist topluma devrimci dönüştürülmesinin özel tarihsel aşaması olarak kapitalizmden sosyalizme geçiş dönemini ekonomik zorunluluğunu gerekçelendirdiler ve genel hatlarıyla komünist toplumun iki gelişme aşamasını karakterize ettiler.

 

Marksizm’de en önemli olan, toplumun dönüştürülmesinde tayin edici bir rol oynayan yeni tipte devlet olarak proletarya diktatörlüğü öğretisidir. Marx ve Engels, proletarya diktatörlüğünün gerçekleştirmesi gereken en önemli önlemleri içeren bir program ortaya koydular: mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yerine toplumsal mülkiyetin yerleştirilmesi, sömürünün ve sömürücü sınıfların ortadan kaldırılması ve toplumun üretici güçlerinin hızla büyümesinin güvence altına alınması.

 

Marx ve Engels, sosyalist toplumda üretim anarşisinin toplumsal iktisadın planlı gelişmesi yoluyla ortadan kaldırılabileceğini ve yapılan işe göre dağılım ilkesinin gerçekleşeceğini önceden gördüler. Yalnızca üretici güçlerin daha hızlı gelişmesi, ürünlerin büyüyen bolluğu, kentle kır arasındaki ve kafa emeğiyle kol emeği arasındaki esaslı farkların ortadan kaldırılması ve çalışmanın insanın ilk yaşamsal gereksinimi haline gelmesiyle birlikte komünizmin bir alt aşamasından “herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinime göre” ilkesinin egemen olduğu bir üst aşamasına geçiş gerçekleşir.

 

Lenin, Marksist politik ekonomiyi daha da geliştirdi ve onu kapitalizmin tekelci aşamasının —emperyalizm ve kapitalizmin genel bunalımının— bilimsel araştırmasıyla zenginleştirdi. Bu araştırmanın en önemli sonucu, yeni, tamamlanmış sosyalist devrim teorisi, tek ülkede sosyalizmin zaferinin olasılığı teorisidir.

 

Marx ve Engels’in proletarya devriminin en acil görevi olarak mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi ilkesine dayanarak Lenin, “Proletaryanın Şimdiki Devrimdeki Rolü”, “Tehdit Eden Felaket ve ona Karşı Nasıl Mücadele Edilir”, “Bolşevikler Devlet İktidarını Koruyacaklar mı?” yazılarında ve diğer çalışmalarında proletarya diktatörlüğünün iktisadın kumanda merkezlerini ele almaya yönelik en önemli önlemleri olarak toprağın, büyük sanayinin, bankaların ve dış ticaretin ulusallaştırılmasının bilimsel gerekçelendirilmesini yaptı.

 

Lenin, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin ve SSCB’de sosyalist inşanın tarihsel deneyimlerini bilimsel olarak genelleştirdi ve böylelikle toplumun sosyalist dönüşümünün derin tahliliyle genelde Marksizmi, özelde de Marksist politik ekonomiyi zenginleştirdi. “Devlet ve Devrim”, “Proletarya Diktatörlüğü ve Dönek Kautsky”, “‘Sol Radikalizm’, Komünizmin Çocukluk Hastalığı”, “Proletarya Diktatörlüğü Aşamasında Ekonomi ve Politika” adlı eserlerinde ve diğer çalışmalarında Lenin, proletarya diktatörlüğü sorununu her yönlü olarak ortaya koydu. Lenin, proletarya diktatörlüğünü proletaryanın önderliği altında proletaryanın geniş köylü kitleleriyle sınıf ittifakının özel bir biçimi ve emekçi kitlelerin çıkarlarını dile getiren proleter demokrasisinin en yüksek biçimi olarak tanımladı. Proletarya diktatörlüğünün içeriğini ve tarihsel misyonunu ortaya koydu ve onun üç temel yönünü belirledi: a) sömürücülerin baskı altında tutulması, b) emekçi kitlelere önderlik ve c) sosyalist toplumun inşa edilmesi.

 

Lenin, bu aşamadaki toplumun iktisadını ve sınıf yapısını bilimsel olarak tahlil ederek, kapitalizmden sosyalizme geçiş dönemi içinde toplumsal sınıfların ve sınıf mücadelesinin özü ve rolü sorununu ortaya koydu. İşçi sınıfının bu ittifak içindeki önder rolü koşullarında işçi sınıfının geniş köylülük kitleleriyle ittifakı sorununu her yönlü ele aldı. Lenin, sosyalizmin inşasına sömürücü sınıflara karşı şiddetli sınıf mücadelesinin eşlik ettiğini göstererek, işçi sınıfının diktatörlüğü döneminde sömürücü sınıfların tasfiyesinin ve insanın insan tarafından sömürülmesinin ortadan kaldırılmasının hangi yoldan olacağını ortaya koydu.

 

“Sovyet İktidarının Yakın Gelecekteki Görevleri”, “Yarışma Nasıl Örgütlenmelidir?”, “Büyük İnisiyatif’, “Bütünlüklü ‘İktisat Planı”, “Ayni Vergi”, “Kooperatifçilik Üzerine” adlı yazılarında ve diğer yazılarında Lenin, kapitalizmden sosyalizme geçiş dönemindeki iktisadi politikanın teorik temellerini ortaya koydu ve bu politikanın somut yollarını gösterdi. Lenin, SSCB’de sosyalizmin inşasının somut, dünya çapında tarihsel öneme sahip planını yarattı. Bu planın en önemli parçaları, ülkenin sosyalist sanayileştirilmesi ve tarımın kollektifleştirilmesidir. Lenin, sosyalist iktisadın temellerinin inşası ve Sovyet ülkesinin dünya emperyalizminden iktisadi bağımsızlığının güvence altına alınması için Rusya’nın yüzyıllardır süren geriliğinin tarihsel olarak en kısa zamanda aşılması ve bir büyük sanayinin kurulması gerektiğini kanıtladı. Lenin, köylülüğü önce sanayiyle tarım arasındaki ticari ittifak ve daha sonra üretim ittifakı temelinde yavaş yavaş sosyalist inşa yoluna çekmeyi hedefleyen kooperatif planını ortaya koydu.

 

Sosyalist inşanın pratiğinin genelleştirilmesi yoluyla Lenin, sosyalizmin ekonomik temel yasasının çıkış tezlerini, halk iktisadının planlı gelişmesi yasasını ve diğer yasaları ortaya koydu, Sosyalist iktisadi yöntemin temel ilkelerini belirledi, sosyalist üretimin artırılmasında maddi ilgi ilkesinin önemini ortaya çıkardı ve sosyalizmde yapılan işe göre dağılım, iş ücreti tezini vs. yaratıcı bir şekilde geliştirdi. Lenin’in çalışmaları, Sovyet iktisadım geliştirmek amacıyla ticareti geliştirme ve para kullanmanın ve kentle kır arasındaki ittifakın pekiştirilmesinin gerekliliğini gerekçelendirdi. Lenin, bilimsel bir şekilde, sömürücüler için özgür olmayan emeğin kendisi için, tüm toplum için özgür emeğe dönüştürülmesi yüksek hedefi izleyen sosyalist devrimin kitlelerin tarihte eşi görülmemiş coşkusuna yol açacağını ve kitle temeli üzerinde bir yarışmanın ilk kez olanaklı olacağını önceden gördü. Üretim ve ürünlerin dağılımına ilişkin sıkı, tüm halk tarafından taşınan hesap dökümü ve denetim, yeni sosyalist iş disiplininin ve iktisadi muhasebenin yaratılması sorunlarını ele aldı.

 

Lenin’in eserlerinde komünist toplumun inşası, komünizmin maddi üretim temelinin kurulmasında elektrikleştirmenin ve emek üretkenliğinin yükseltilmesinin rolü ve gereksinimlere göre dağılım komünist ilkesine geçiş koşullarına ilişkin Marksizmin temel tezleri, yaratıcı bir şekilde daha da geliştirildi.

 

Gerçekten bilimsel bir politik ekonominin yaratıcılarının çalışmalarına, Marx, Engels, Lenin’in eserlerine dayanarak Stalin, ekonomi biliminin bir dizi yeni tezini ortaya koydu ve bunları geliştirdi. Stalin’in çalışmalarında modern tekelci kapitalizm tahlil edilmekte ve kapitalist sistemin, hem iktisadı ve hem de politikayı sarsan ve herşeyi kapsayan kapitalizmin bunalımını oluşturan genel bunalımı ele alınmaktadır.

 

Stalin, SSCB’de sosyalist inşanın deneyimlerini genelleştirerek sosyalizmin politik ekonomisinin bir dizi sorununu inceledi. Stalin, Lenin’in ilkelerinden yola çıkarak, Parti kongreleri ve konferanslarındaki konuşmalarında, “Leninizmin Sorunları” , “SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları” eserlerinde ve diğer çalışmalarında ülkenin sosyalist sanayileştirilmesinin ve tarımın kollektifleştirilmesinin yollarını ve yöntemlerini ortaya koydu. Marx, Engels ve Lenin’in eserlerinde verilen çıkış tezlerinden yola çıkarak Stalin, sosyalizmin temel yasasını ve halk iktisadının planlı, orantısal gelişmesi yasasını tanımladı.

 

Stalin’in eserlerinde, Lenin’in sosyalist iktisat yürütülmesine, değer yasasının ve paranın kullanılmasının gerekliliğine, iktisadi muhasebeye, emekçilerin emeklerinin ürünlerine olan maddi ilgililiği ilkesine ve sosyalist iktisadi sistemin kapitalist iktisadi sistem üzerindeki üstünlüğüne ilişkin ilkeleri daha geniş bir biçimde ele alınarak incelendi.

 

Stalin, sosyalizmden komünizme geçişe ilişkin Marksist-Leninist ilkeleri geliştirdi ve onları somutlaştırdı: Komünizmde devlete, kentle kır arasındaki ve kafa emeğiyle kol emeği arasındaki esaslı farklılıkların ortadan kaldırılmasına ilişkin i1keler.

 

Marksist-Leninist politik ekonomi, SSCB’deki komünist inşanın ve halk demokrasisi ülkelerindeki sosyalist inşanın pratiğinin genelleştirilmesiyle daha da geliştirilmektedir. O, işçi sınıfının ve geniş emekçi kitlelerin kapitalist ülkelerde baskıya ve sömürüye karşı devrimci mücadelesinin yeni deneyimleri ve sömürge halklarının ulusal kurtuluş mücadelesinin deneyimleriyle zenginleştirilmektedir. Marksizm-Leninizmin ekonomik teorisinin gelişmesi, en açık ifadesini, Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve kardeş komünist ve işçi partilerinin tarihsel kararlarında ve bunların önderlerinin ekonomik teorinin toplumun değişen yaşam koşullarının sonucu olarak ortaya çıkan yeni sonuçları ve ilkeleriyle zenginleştirildiği çalışmalarında bulmaktadır.

 

Marksizm-Leninizmin son derece önemli bir bileşeni olarak Marksist-Leninist politik ekonomi, kapitalizme karşı ve sosyalizm için mücadelesinde proletaryanın elinde güçlü bir ideolojik silahtır. Toplumun ekonomik gelişme yasalarının, zorunlu olarak kapitalizmin çöküşüne ve komünizmin zaferine yol açan yasaların nesnel araştırılmasından çıkarı olan işçi sınıfının ve insanlığın tüm ilerici güçlerinin çıkarlarını dile getirdiğinden dolayı, gerçekten bilimsel politik ekonomidir.

 

Modern burjuva politik ekonomisi, ömrünü doldurmuş kapitalist düzeni sonsuzlaştırmaya çaba gösteren tekelci burjuvazinin çıkarlarını dile getirmektedir ve kapitalizmin içinde yatan ve onun çöküşüne yol açan çelişkileri örtmek ve gizlemek için elinden gelen herşeyi yapmaktadır. Kapitalizmi güzel gösteren ve onun reformlarla düzeltilebileceği düşünü yayan küçük-burjuva ekonomisi, işçi sınıfını ve geniş emekçi kitleleri kapitalist düzenin ortadan kaldırılması için mücadeleden, sosyalizm için mücadeleden saptırmaya çalışmaktadır. Burjuva ve küçük-burjuva politik ekonomileri, baş görevleri olarak kapitalist sistemi ayakta tutma ve Marksist-Leninist politik ekonomiye karşı mücadele olarak görüyor.

 

Marksist-Leninist politik ekonomi, burjuva ve küçük-burjuva politik ekonomilerinin bilimsel olmayan, gerici özünü teşhir etmektedir. İşçi sınıfının toplumun ekonomik gelişme yasasının bilgisiyle donatmakta ve devrimci Marksist-Leninist partilerin politikalarını bilimsel temelde inşa etmelerine olanak sağlamaktadır.

 

Politik ekonominin incelenmesinden hangi ana sonuçlar çıkmaktadır? Politik ekonomi ne öğretmektedir?

 

1- Politik ekonomi, öncelikle, insan toplumunun ekonomik gelişmesinin yasalara uygun bir süreci teşkil ettiğini öğretmektedir. Her yeni bir üretim tarzının oluşması ve gelişmesi ve bir üretim tarzının diğerinin yerini alması, insanların keyfiyetine tabi değildir, tersine nesnel ekonomik yasaların etkimesi temelinde gerçekleşmektedir. Politik ekonomi, ekonomik gelişmenin nesnel yasalarım bilmeyi ve toplum çıkarına kullanmayı olanaklı kılmaktadır.

 

Politik ekonomi, toplumsal üretimin ve toplumun çeşitli gelişme aşamalarında maddi varlıkların dağılımının yasalarım ortaya çıkarmakta ve böylelikle bütün çok yanlılığı ve çelişkililiği içinde bütünlüklü yasalara uygun bir süreç olarak insan toplumunun tüm gelişme sürecinin kavranılmasının anahtarını teşkil etmektedir. Politik ekonominin yasaları da, diğer her bilimin yasalarının olduğu gibi, nesnel, bizim dışımızda var olan yasallıkların insanların kafasında yansımasıdır. Politik ekonomi, aynı zamanda, toplumun gelişmesinin ana gücünün, tarihin gerçek yapımcısının halk olduğu, emekçi kitleler olduğu şeklindeki son derece önemli Marksist tezin derinlemesine ve her yönlü gerekçelendirilmesini vermektedir. O, toplumun maddi yaşamının gelişmesinin olgunlaşan gereksinimleriyle birlikte oluşan ilerici düşüncelerin seferber edici, örgütleyici ve dönüştürücü rolünü göstermektedir.

 

İnsan toplumu, daha düşük yaşama biçimlerinden daha yükseklerine doğru bir gelişme göstermektedir. Her üretim tarzı, toplumun, onun üretici güçlerinin ve üretim ilişkilerinin ilerleyen gelişmesindeki belirli bir aşamayı oluşturmaktadır. Toplumun gelişmesi, sosyalist devrime kadar, yeni sosyo-ekonomik düzenin eski, ömrünü doldurmuş düzenin yerini alması, belirli bir süreç boyunca üretici güçlerin gelişmesine katkıda bulunması, ama daha sonra üretici güçlerin ayak bağı haline gelmesi şeklinde yürümektedir. Bundan sonra da bir ekonomik toplum düzeni, diğer, daha yüksek bir düzen tarafından çözülmektedir. Antagonist sınıflara bölünmüş toplumda bu çözülme sınıf mücadelesi içinde, ömrünü doldurmuş egemen sınıfın iktidarını deviren ve yeni ilerici sınıfın iktidarını kuran toplumsal devrim yoluyla gerçekleşmektedir.

 

Politik ekonomi, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete dayanan sosyo-ekonomik formasyonların oluşmasını, gelişmesini ve çöküşünü her yönlü araştırır ve böylelikle sınıf mücadelesinin ekonomik köklerini ortaya koyar. O, zenginliğin emekçi insanlar tarafından yaratıldığı, ama onların emeklerinin meyvelerine sömürücü sınıfların el koyduğunu gösterir. Bunun sonucu olarak sınıf mücadelesi, belirli sınıfların temel maddi çıkarları tarafından, söz konusu üretim tarzının ekonomik gelişme yasaları tarafından belirlenir.

 

Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete dayanan her yeni toplum düzeni —köleci toplum, feodalizm ve kapitalizm— sömürücüleri iktidara getirdi ve yalnızca emekçilerin sömürülmesinin ve baskı altında tutulmasının biçimlerini değiştirdi. Toplumun ekonomik gelişmesinin tüm süreci, kapitalizmin insanın insan tarafından sömürülmesine dayanan son toplum düzeni olduğunu kanıtlamaktadır. Politik ekonomi, kapitalizmin tekelci aşamasında çoktan toplumun daha da ileriye doğru gitmesini durduran gerici bir düzen olduğunu göstermektedir. Can çekişmekte olan kapitalizmin yerini, yeni bir toplum düzeni, sömürücü sınıfların yok edilmesi ve insanın insan tarafından sömürülmesinin ortadan kaldırılması anlamına gelen sosyalizm alacaktır.

 

İnsan toplumunun gelişim tarihi, Marksist-Leninist politik ekonominin bu bilimsel sonucunun doğruluğunu tümüyle ve tamamıyla onaylamaktadır. Sosyalist toplum, SSCB’de inşa edilmiştir. SSCB’de sosyalizmin zaferi, özel mülkiyetin ve kapitalist toplumun sonsuzluğuna ilişkin sahte teoriyi tümüyle teşhir etmiştir. Avrupa halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin inşası başarıyla ilerlemektedir. Çin iktisadındaki büyük devrimci dönüşümler, doğunun bu en büyük ülkesinde sosyalizmin tedrici inşasının koşullarını yarattı. Sovyetler Birliği, başarıyla, sosyalizmden komünizme tedricen geçişi gerçekleştirmektedir. İlk aşamasını sosyalizmin oluşturduğu komünist toplum, bütün ülkelerin emekçilerinin mücadelesinin nihai hedefidir.

 

Politik ekonomi, işçi sınıfına ve tüm emekçilere, komünizmin zafer kazanacağının kesin kanaatini vermektedir; çünkü bu zaferin tarihsel gelişmenin tüm geçen süreci tarafından belirlendiğini göstermektedir.

 

2— Politik ekonomi, SSCB ve halk demokrasisi ülkelerinin deneyimleri örneğinde, kapitalist ülkelerin emekçilerinin kendilerini kapitalist kölelikten nasıl kurtaracaklarını öğretmektedir. O, kapitalist ülkelerin emekçilerinin ezilmesinin ve sefaletinin rastlantısal nedenlere bağlı olmadığını, tam tersine bunun köklerinin kapitalist iktisadi sistemde olduğunu ve bu sistem içinde yatan ekonomik yasalar tarafından belirlendiğini kanıtlamaktadır. Bunalımlar, işsizlik ve halk kitlelerinin sefil durumu, üretim ilişkilerinin temeli bizzat değişmedikçe, yani üretim araçları kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin özel mülkiyetinden çıkarılıp emekçi halkın toplumsal mülkiyetine geçirilmeden ortadan kaybolmaz.

 

Politik ekonomi, burjuva ve sosyalist iktisadın temellerinin zıtlığını, bir yandan burjuvazi ve diğer yandan proletarya ve tüm emekçilerin sınıf çıkarlarının uzlaşmazlığını ortaya koyar ve böylelikle kapitalizmin barışçıl yoldan sosyalizme doğru “büyümesinin” olanaksızlığını kanıtlamaktadır. Kapitalizmi reforme etme, onu “iyileştirme” çabaları, ücret köleliği sistemini ortadan kaldıramaz. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, işçi sınıfının ve emekçi köylülüğün, ancak kapitalizmin temel dayanaklarını ortadan kaldırırlarsa, kendilerini sömürü boyunduruğundan kurtarabileceklerinin, ve özgür, refah ve kültürlü bir yaşam yoluna girebileceklerinin çürütülemez kanıtını vermiştir. Tarihin deneyimleri, sosyalist devrimin kaçınılmaz olduğu, sosyalizmin emekçilerin egemenliğini kurmaksızın, proletarya diktatörlüğü ve işçi sınıfının köylülükle ittifakı olmaksızın kapitalizmi çözemeyeceği şeklindeki Marksist tezin doğruluğunu tümüyle kanıtlamaktadırlar. Bu amaca ulaşmak için, proletaryayı ve geniş emekçi yığınlarını burjuvaziye karşı kararlı mücadeleye hazırlamaya ve sosyalist devrimin zaferini örgütlemeye yetenekli olan bir komünist partisine gereksinim vardır.

 

Politik ekonomi, sömürge halklarının metropoller tarafından köleleştirilmesinin ve yağmalanmasının bizzat sömürge ülkelerdeki feodal büyük toprak sahipleri ve komprador-burjuvaziyle sıkı sıkıya bağlı olan emperyalizmin özü tarafından belirlendiğini göstermektedir. Sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin halkları, ancak emperyalizmin ve onun uşaklarının boyunduruğunu attıklarında, feodalizmin kalıntılarını yok ettiklerinde ve temel demokratik dönüşümleri gerçekleştirdiklerinde, kendilerini kölelikten, sefaletten ve gerilikten kurtarabilirler. Sömürge ülkeler, emperyalizm sisteminden koptuklarında ve bağımsızlıklarını güvence altına aldıklarında, SSCB ve diğer sosyalist kamp ülkelerinin iktisadi yardımıyla kapitalist gelişmenin acı dolu yolundan kaçınabilirler ve yavaş yavaş sosyalist inşaya geçişin koşullarını yaratabilirler. Çin halkının devrimci mücadelesinin ve zaferinin deneyimleri, Marksist-Leninist politik ekonominin bu sonucunu pratikte onayladı ve sömürge ülkelerin emperyalizminin boyunduruğundan kurtulmasının bunları maddi ve kültürel bir kalkınmaya doğru götürdüğünü kanıtladı.

 

Şu veya bu burjuva ülkede kapitalist düzenin devrilmesi, bunun yerini sosyalist düzenin alması, bir sömürge ülkenin emperyalizm sisteminden kopması ve bu ülkede demokratik dönüşümlerin gerçekleştirilmesini —bütün bunlar, emperyalistlerin uydurdukları bir saçmalık olan “devrimin ihracı’” yoluyla gerçekleşmez, bunlar tam tersine bu ülkelerin, ekonomik gelişmelerinin derin iç gereklilikleri tarafından belirlenmektedir.

 

3— Politik ekonomi, iktisadın sosyalist anlamda nasıl dönüştürüleceğini öğretmektedir. Sosyalizme geçiş keyfi bir yolla gerçekleştirilemez, tam tersine bu, yasalara uygun bir süreç oluşturmaktadır. Politik ekonomi, kapitalizmden sosyalizme geçiş aşamasında nesnel ekonomik yasaların etkimesi temelinde, birbirini izleyen bir sırayla, kapitalist büyük üretimin ulusallaştırılmasının, ülkenin sosyalist sanayileştirilmesinin ve köylü iktisatlarının kollektifleştirilmesinin gerçekleştirildiğini göstermektedir. Sosyalizmin inşası, kent ve kırdaki kapitalist öğelere karşı uzlaşmaz mücadele içinde gerçekleşmektedir.

 

Politik ekonomi, burjuva ideologlarının iktidarı ele geçiren işçi sınıfının iktisadı örgütleyebilecek durumda olmadığı şeklindeki sahtekarca saçmalığını teşhir etti. SSCB’nin tarihsel deneyimleri, emekçi halk iktidarının hangi tükenmez yaratıcı kaynağı uyandırdığını gösterdi. İnsanlık tarihinde ilk kez işçi sınıfı, yeryüzünün altıda birini kapsayan dev bir ülkenin emekçileri, sömürü ve baskı boyunduruğunu attılar, kendilerini kendi ülkelerinin efendisi yaptılar ve üretici güçlerin, toplumsal zenginliğin ve halk kitlelerinin maddi refahının kültürünün sürekli artmasını güvence altına alan sosyalist düzeni kurdular. Böylelikle halkın pekala sömürücüler olmaktan da yapabileceği, işçi sınıfının ve emekçi kitlelerin yalnızca eski burjuva iktisadi sistemi parçalamaya değil, aynı zamanda yeni, karşılaştırılamayacak derecede yüksek, sosyalist sistemi inşa etmeye de yetenekli olduğunu kanıtladı. Halk demokrasisi ülkelerindeki sosyalist inşa pratiği de bunun bir kanıtıdır.

 

Politik ekonomi, işçi sınıfının sosyalist inşada önder rolü oynaması gerektiğinin ve sosyalizmin inşa edilmesi ve insanın insan tarafından sömürüsünün ortadan kaldırılması amacıyla işçi sınıfının ve köylülüğün sağlam bir ittifakının kurulması gerektiğinin ekonomik gerekçelerini teslim etmektedir. İşçi sınıfıyla köylülüğün ittifakı, sosyalist kampın tüm ülkelerinin toplumsal düzeninin yıkılamaz temelidir. İşçi sınıfıyla köylülüğün ittifakı temelinde yüzyıllar süren köylü sorunu çözülmekte ve küçük ferdi köylü işletmelerinden köylülüğü yıkım ve sefaletten kurtaran kollektif büyük iktisatlara geçiş gerçekleştirilmektedir. SSCB’deki kollektif iktisadi düzenin zaferi, köylülüğün sosyalizm yolunda ilerlemeyeceği şeklindeki burjuvazinin iddiasını pratikte çürüttü.

 

Politik ekonomi, SSCB’deki sosyalist inşanın tarihsel deneyimlerini genelleştirmektedir. O, devrim öncesi Rusyası’nın olduğu gibi, önceden yoksul ve zayıf bir ülkeden, Sovyetler Birliği’nin olduğu gibi, zengin ve güçlü bir ülkenin nasıl yaratılabileceğini göstermektedir. Halk demokrasisi ülkeleri, zengin Sovyet deneyimlerinden, sosyalist inşanın, denenmiş yolunun ve geçiş döneminde sınıf mücadelesi yasasının bilgisini almakta, işçi sınıfının köylülükle nasıl sarsılmaz bir dostluk ve sağlam bir ittifak kuracağını, kentle kır arasındaki iktisadi ittifakın nasıl pekiştirileceğini, sömürücü sınıflar üzerinde zaferin nasıl kazanılacağını ve sosyalist toplumun nasıl inşa edileceğini öğrenmektedirler.

 

Sovyet deneyimlerinden yararlanma, her ülkedeki tarihsel gelişme koşullarının bütünü tarafından belirlenen iktisadın somut özelliklerinin ve sınıf ilişkilerinin göz önünde bulundurulmasını talep eder. Halk demokrasisi ülkelerinde sosyalizmin inşası, şimdi başında Sovyetler Birliği’nin olduğu bir sosyalist kamp oluştuğundan ve sosyalizmin inşasına ilişkin zengin deneyimler toplandığından, Sovyetler Birliği’nde olduğundan daha uygun koşullar altında gerçekleşmektedir. Kapitalist sistemden kopan bütün ülkelerde sosyalizmin ve komünizmin zaferinin tayin edici koşullarından birisi, sosyalizm kampının gücünün daha da artması ve bu kampa mensup ülkeler arasında iktisadi, politik ve kültürel ortak çalışmanın daha da gelişmesidir.

 

4— Politik ekonomi, sosyalizmin inşası sırasındaki pratik çalışmanın, bunun ancak toplumun ekonomik gelişme yasalarına dayanması halinde, başarıyla taçlanacağını öğretmektedir.

 

Ekonomik yasaların bilinmesi, ekonomik süreçlerin derinlerine, özüne inmeyi, ilerici gelişme eğilimlerini, bunlar daha embriyon aşamasında olsalar da, ortaya çıkarmayı, iktisadi gelişme sürecini bilimsel olarak önceden görmeyi ve bunları komünizmin inşası görevleri doğrultusunda yöneltmeyi mümkün kılmaktadır. Politik ekonomi, kadroları, yeninin, ileri olanın eski, ömrünü doldurmuş olan üzerindeki zaferi uğruna mücadelede silahlandırır. Politik ekonominin araştırdığı ekonomik yasalara ilişkin bilimsel bilgi, sosyalist kamp ülkelerinde iktidarda bulunan komünist ve işçi partilerinin iktisadi politikasının temelidir. Marksist-Leninist teorinin, nesnel ekonomik yasalarını bilgisinin yönlendiriciliği altında bu partiler, bilimsel olarak gerekçelendirilmiş ve pratikte sınanmış bir politika, toplumun maddi yaşamının gelişmesinin gerekliliğini, halkın temel maddi çıkarlarını dile getiren bir politika hazırlamakta ve hayata geçirmektedirler. Bu partiler, böylelikle kitlelerin devrimci enerjisini ve yaratıcılığının önderleri ve örgütleyicileridirler.

 

Politik ekonomi, sosyalizmin temel ekonomik yasasının etkimesini ortaya koymakta ve böylelikle kadroları, sosyalist üretimin hedefleri doğrultusundaki tüm çalışmalarında —halkın maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami derecede giderilmesinde— yönlendirir. Politik ekonomi, üretimin en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz olarak büyümesi ve sürekli olarak mükemmelleşmesi açısından var olması gereken koşulları ortaya koyar.

 

Politik ekonomi, tüm kendiliğindencilik görünümlerinin sosyalizmin iktisadi düzenine yabancı olduğunu, komünist toplumun yalnızca halk iktisadının planlı gelişmesi yasası temelinde, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gereklilikleriyle uyum içinde iktisadın planlı olarak yönetilmesi yoluyla inşa edilebileceğini göstermektedir. Halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının araştırılması, işgüçlerinin, maddi ve mali araçların amaca uygun yerleştirilmesine ve üretim öğelerinin doğru bir şekilde koordine edilmesine katkıda bulunmaktadır.

 

Politik ekonomi, halk iktisadının daha fazla kalkınmasının ve her yönlü gelişmesinin önemli ve tayin edici koşullarından birisi, emek üretkenliğinin bütün dallarda —sanayi, taşımacılık ve tarımda— mümkün olduğunca yüksek derecede artırılmasıdır. Emek üretkenliğinin kesintisiz olarak artırılması, emekçi halkın gereksinimlerinin azami ölçüde tatmin edilmesinin ve en gelişmiş kapitalist ülkelerle başarılı iktisadi yarışın ana koşuludur.

 

Politik ekonomi, kitlelerin üretimin kesintisiz olarak yükselmesine olan ve nedenleri sosyalist üretim ilişkileri içinde yatan ilgisinin sosyalist inşa açısından hangi muazzam öneme sahip olduğunu göstermektedir. O, sosyalist toplumun iktisadi gelişmesinin güçlü bir itici gücü olarak sosyalist yarışmanın rolünü göstermektedir. Politik ekonomi, sosyalist iktisadın gelişmesi açısından yapılan işe göre dağılım yasasına hangi önemin düştüğünü ortaya koymakta ve böylelikle halk iktisadının bütün dallarındaki kadroları, emeğin emek ürünleriyle doğrudan bağıntı içinde farklı olarak ücretlendirilmesi ve eşitlikçiliğin tüm unsurlarının ortadan kaldırılması alanlarında yönlendirmektedir.

 

Politik ekonomi, değer yasasından ve ona bağlı ekonomik aygıtlardan uzmanca yararlanmaya sosyalist inşa açısından hangi önemin düştüğünü ortaya koymaktadır. Sosyalizmde değer yasasının etkimesi bilgisi, kadrolar için üretim yöntemlerinin iyileştirilmesi, maliyet ücretlerinin düşürülmesi, iktisadi muhasebenin pekiştirilmesi, işletmelerin verimliliğinin artırılması, ticaretin geliştirilmesi ve maliye sisteminin mükemmelleştirilmesi açısından son derece önemlidir. Politik ekonomi, en sıkı tutumluluk rejimini uygulamak ve sosyalist birikimi yükseltmek amacıyla sosyalist plan iktisadında yatan zorlu olanakları göstermektedir.

 

Kitlelerin iktisadi ve kültürel inşadaki yaratıcı faaliyetinin sürekli canlanması, Sovyetler Birliği ve halk demokrasisi ülkeleri için karakteristiktir. Bundan dolayı, kitlelerin ekonomik gelişme yasalarını ve sosyalist-iktisat ilkelerini öğrenmeleri durumu, giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Kadroları ekonomik yasaların bilgisiyle donatan politik ekonomi, bu yasalardan pratikte daha büyük başarıyla yararlanmayı ve böylelikle sosyalizmin ve komünizmin inşasına yönelik tüm emeğin etki derecesini yükseltmek amacıyla kullanılmasını mümkün kılmaktadır.

 

Sosyalizmin politik ekonomisi, üretimdeki gizli rezervleri bulmalarında, bunlardan yararlanmalarında ve “dar boğazlara” uyum göstermeyi önlemelerinde iktisat fonksiyonerlerine ve geniş emekçi kitlelerine yardımcı olmaktadır. Diğer taraftan, gerçek ekonomik koşulların her açıdan göz önünde bulundurulması gerektiğini öğretmekte ve “herşeyi yapabiliriz”, “bizim için herşey’ çok kolay” ilkesine göre davranmadan korumaktadır.

 

Politik ekonomi, iktisadi süreçler arasındaki karşılıklı ilişkileri ortaya koymakta ve her emekçinin faaliyetlerinin halk iktisadının tüm sosyalist sisteminin gelişmesi açısından önemini kavramasını sağlamaktadır. Ayın zamanda sosyalizmde tüm halkın çıkarlarının, tüm devlet çıkarlarının diğer herşeyin önünde geldiği bilgisini kavratmaktadır.

 

5— Politik ekonomi, sosyalizmin kapitalizme göre tayin edici üstünlükler gösteren en ilerici üretim tarzı olduğunu göstermektedir. Bu, sosyalizmin ekonomik temel yasasıyla kapitalizmin ekonomik temel yasası arasındaki, iki farklı gelişme çizgisini belirleyen iki temel yasa arasındaki taban tabana ters zıtlıklarda ifadesini bulmaktadır.

 

Kapitalist ülkelerde üretim, emekçileri yıkıma, sefalete, işsizliğe ve açlığa mahkum eden ve kanlı savaşlara sürükleyen azami kâr elde edilmesi haydutça yasasına tabiyken; sosyalist toplumda insanların çıkarlarına, büyüyen gereksinimlerinin tatmin edilmesine tabidir.

 

Kapitalist ülkelerin iktisadı açısından üretici güçlerin gelişmemesi, kapitalizmin asalaklığının ve çürümüşlüğünün güçlenmesi ve tahrip edici iktisadi krizlere maddi değerlerin yok edilmesinin eşlik etmesi karakteristikken, Sovyetler Birliği ve halk demokrasisi ülkelerinin iktisadı, üretimin kesintisiz artması ve en gelişmiş teknik temelinde üretimin mükemmelleştirilmesini güvence altına alan teknik ilerilik tarafından belirlenmektedir.

 

İktisadın askerileştirilmesinin etkisi altında tek yönlü ve esas olarak savaş için çalışan dallarda geliştiği ve bunun sonucu olarak da vergilerin ve kitle gereksinim mallarının fiyatlarının arttığı kapitalizmin zıttına sosyalizmde, kendilerine kitle gereksinim mallarının fiyatlarının ve halkın gerçek gelirinin artmasının eşlik ettiği barış iktisadının canlanması ve sivil gereksinim için üretimde bulunan sanayinin gelişmesi tayin edicidir.

 

Kapitalizme ülkeler arasındaki rekabet mücadelesi ve bir kısım ülkelerin diğerleri tarafından köleleştirilmesi özgü iken, sosyalizmi sosyalist kampı oluşturan ülkeler arasındaki dostça iktisadi ve kültürel ortak çalışma, amacı bu ülkelerin genel iktisadi ve kültürel kalkınması olan bir ortak çalışma belirlemektedir. Sosyalist kampın yeni, demokratik dünya pazarı giderek daha fazla genişlemektedir; bu, sosyalizmin iktisadının kalkınmasının en önemli etkenlerinden birisidir.

 

Kapitalizmle barışçıl yarışma içinde sosyalist iktisadi sistemin kapitalist iktisadi sistem karşısındaki üstünlüğü yıldan yıla daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ayın zamanda iç çelişkilerin yıprattığı kapitalist iktisadi sistem, her yıl daha da zayıflamakta ve çürümektedir.

 

İnsanlığın ilerleyen gelişmesinin yüce perspektifi, sınıfsız komünist toplumdur. Politik ekonomi, SSCB’deki komünist inşanın pratiğini genelleştirerek, komünizme geçişin ekonomik koşullarını ortaya koymaktadır. O, çağdaş toplumun komünizme doğru hareketinin temelinde toplumsal gelişmenin nesnel yasalarının yattığını göstermektedir. Komünizm, Komünist Partisi’nin önderlik ettiği ve Marksizm-Leninizmin teorisiyle donanmış milyonlarca emekçi kitlesinin bilinçli, yaratıcı emeğinin sonucu olarak oluşmaktadır.

 

Sovyetler Birliği’nde komünist toplumun inşası için gerekli bütün ön koşullar bulunmaktadır. Dünya üzerinde, Sovyet toplumunun komünizme doğru ilerleyişini durduracak hiç bir güç yoktur. Demokrasi ve sosyalizm güçlerinin muazzam büyümesi, kapitalist dünya iktisadi sisteminin ilerleyen çürümesi, bir yanda emperyalist burjuvazi ve diğer yanda işçi sınıfı ve emekçiler arasındaki sınıf zıtlıklarının şiddetli keskinleşmesi, sömürgelerde ulusal kurtuluş hareketlerinin artan canlanması, halk kitlelerinin ve insanlığın ilerici güçlerinin barış için, emperyalist gericiliğe karşı ve yeni bir savaşın hazırlanmasına karşı güçlü hareketi —bütün bunlar, yüzyılımızda bütün yolların komünizme götürdüğünü çürütülemez bir şekilde kanıtlamaktadır.

Bu Blogda Ara