POLİTİK EKONOMİ DERS KİTABI
-II-
Bölüm XXIX
HALK İKTİSADININ PLANLI (ORANTILI) GELİŞMESİ YASASI
Halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının ana özellikleri ve gerekleri.
Halk iktisadının planlı gelişmesi yasası ve sosyalist planlaması.
Plan iktisadının üstünlükleri.
Sosyalizmde halk iktisadının planlı gelişmesinin zorunluluğu
Sosyalist üretim tarzı için belirleyici olan, halk iktisadının planlı, orantılı gelişmesidir. Sosyalist iktisadın planlı gelişmesi zorunluluğu ve olanağı, üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyetten doğmaktadır. Engels, üretim araçlarının kamu mülkiyetine dönüştürülmesinden sonra “önceden belirlenmiş bir plana göre bir toplumsal üretim artık olanaklı olacaktır” diye yazıyordu.* Meta üreticilerini ayrıştıran, rekabeti ve üretim anarşisini doğuran üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin zıttına, toplumsal mülkiyet sayısız işletmeyi bütünlüklü bir iktisadi birim halinde birleştirir. Toplumsallaştırılmış sosyalist büyük üretim, tüm topluma amaç ve davranış bütünlüğü sağlayan genel planın dışında gelişemez. Sosyalist büyük üretim, SSCB’de yalnızca sanayide değil, ayın zamanda (Sovhozlar, Makine ve Traktör İstasyonları ve Kolhozlar biçiminde) tarımda da sınırsız bir şekilde egemendir. Sosyalizm, sanayiyle hammadde ve besin araçları üreten ve sanayi ürünleri tüketen tarımın planlı koordinasyonu olmaksızın düşünülemezdir.
Sosyalist iktisatta, üretim araçlarının toplumsallaştırılmasının sonucu olarak, kapitalistlerin sermayelerini şu ya da bu üretim dalına kanalize etmelerinde kendilerine yol gösterici olarak kullandıkları pazar fiyatlarının, kar oranının, faiz oranının, hisse senedi kurlarının kendiliğinden dalgalanması gibi burjuva toplumun iktisadi yaşantısının barometreleri tasfiye edilmiştir. Kendiliğindencilik ve kendi başınalık, sosyalist toplumun gelişmesiyle uyuşmaz. Sosyalizmde üretim araçları ve iş güçleri planlı bir şekilde halk iktisadı dallarına dağıtılmaktadır. Nasıl ki, kapitalizm toplumsal emeğin boş yere harcanmasına yol açan rekabet ve üretim anarşisi olmaksızın düşünülemezse, toplumsal emeğin ve onun sonuçlarının akılcı ve tutumlu bir şekilde kullanılmasını güvence altına alan iktisadın planlı gelişmesi olmaksızın düşünülemez.
Lenin, sosyalist iktisadın planlı gelişmesinin zorunluluğunu gerekçelendirdi ve bununla bağıntı içinde, iktisadın uzun bir zaman için hazırlanmış bir plan olmaksızın yürütülemeyeceğine ve sosyalist devrimin dev görevinin şundan oluştuğuna işaret etti: “Tüm iktisadi devlet mekanizmasının milyonlarca insana bir tek planın önderlik edebileceği şekilde çalışan tek bir makineye, bir iktisat organizmasına dönüştürülmesi.”*
Üretim araçları üzerindeki toplumsal, sosyalist mülkiyet ve hem sanayi ve hem tarımdaki toplumsallaştırılmış sosyalist büyük üretim, tüm halk iktisadını planlı ve orantılı olarak geliştirmeyi nesnel olarak zorunlu ve olanaklı kılmaktadırlar.
Halk iktisatlının planlı (orantılı) gelişmesi, sosyalizmin ekonomik bir yasasıdır.
Halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının ana özellikleri ve gerekleri
Sosyalizmde üretim araçları ve işgüçleri, halk iktisadının planlı gelişmesi yasası gereğince sosyalist iktisadın çeşitli dallarına dağıtılırlar. Bu yasanın gerekleri, toplumun halk iktisadını planlı yürütmesinden, tek tek üretim dallarının planlı bir biçimde bir bütün halinde birleştirilmesi, gelişmeleri içinde gerekli orantının sağlanması, işgüçleriyle maddi ve mali araçların mümkün olduğunca akılcı ve yararlı bir şekilde kullanılmasından oluşmaktadır.
Ancak planlı gelişme yasası, halk iktisadının orantılılığına hangi görevlerin tabi kılınması gerektiğini ifade etmez. Sosyalist iktisattaki orantılılık, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gereklerinden doğar.
“Halk iktisadının planlı gelişme yasası, ancak gerçekleştirilmesi için halk iktisadının planlı gelişmesinin yürütüldüğü bir görevin olması durumunda gerekli sonucu gösterir. Bu görev, sosyalizmin temel ekonomik yasasının içinde barındırılmaktadır.”*
Halk iktisadının planlı, orantılı gelişmesi yasası, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekleriyle uyum içinde sosyalist iktisatta üretimin regülatörüdür.
Sosyalizmin ekonomik temel yasasıyla uyum içinde, halk iktisadının planlı, orantılı gelişimi sosyalist ekonomide üretimin düzenleyicisidir.
Sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekleri, her aşamada üretici güçlerin ulaşılan gelişme düzeyi, elde bulunan maddi kaynaklar ve sosyalizm ülkesinin içinde yaşadığı iç ve dış koşullar göz önünde bulundurularak pratiğe geçirilir. Bununla uyum içinde ve planlı (orantılı) gelişme yasası temelinde halk iktisadındaki oranlar da saptanır.
Bu oranlar içinde, ilk sırada üretim araçları üretimiyle tüketim araçları üretimi arasındaki doğru ilişki sayılmalıdır. Daha önce ortaya konduğu gibi, üretimin en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz büyümesi, üretim araçları üreten dalların tüketim araçları üreten dallara göre daha hızlı geliştirilmesini gerektirmektedir. Ağır sanayinin, öncelikle de, makine sanayiinin gelişmesi, hafif ve besin maddeleri sanayiinin ve diğer tüketim sanayii dallarının teknik donanımı ve sürekli büyümesinin vazgeçilmez bir koşuludur.
Toplumsal üretimin bu iki bölümü arasındaki orantılar, buna göre bir yandan üretim araçları üreten dalların öncelikli gelişmesini ve diğer yandan da üretici güçlerin o anki düzeyi itibarıyla halk kitlelerinin büyümekte olan gereksinimlerini mümkün olan en büyük çapta karşılayacak şekilde tüketim araçları üreten dallarının gerekli büyümesini güvence altına almalıdırlar.
SSCB’deki sosyalist inşanın ve ülkenin dış düşmanlara, emperyalistlere karşı savunulmasının öne koyduğu görevlerin gerçekleştirilmesi, ağır sanayinin hızlandırılmış gelişmesini talep ediyordu. Bunun aksi durumunda sosyalizmin güçlü maddi üretim temelini yaratmak ve ülkenin iktisadını bağımsızlığını ve savunma yeteneğini sağlamak mümkün olmazdı. Bunun sonucunda ağır sanayi, kitle gereksinim malları üreten dallara göre oldukça hızlı gelişti. SSCB’de, son 28 yıl içinde, tüketim araçları üretimi yaklaşık 12 kat artarken, üretim araçları üretimi bir bütün olarak yaklaşık 55 kat arttı. Aynı şekilde 1953 yılında üretim araçları üretimi 1940 yılına göre 3 kat artarken, tüketim mallan üretimi %72 arttı. Kitle gereksinim mallarının üretimiyle halkın artan gereksinimleri arasında bir dengesizlik oluştu. Bununla birlikte ağır sanayinin gelişmesinde elde edilen başarılar yoluyla, Beş Yıllık Plan’da kitle gereksinim mallarının üretimini hızla ve önemli ölçüde artırmanın reel koşulları ortaya çıktı.
Ağır sanayiyi önceden olduğu gibi şimdide tüm araçlarla geliştiren Komünist Partisi ve Sovyet Devleti, buradan yola çıkarak, kısa zaman içinde kitle gereksinim mallarının tüketim mallarının üretimini önemli ölçüde artırmak ve Sovyet halkının maddi refahını ve kültürel düzeyini yükseltmek amacıyla hafif ve besin maddeleri sanayiiyle tarımın hızla kaldırılması için kapsamlı bir programı uygulamaya geçirmişlerdir.
Sanayiyle tarım arasında doğru orantıların oluşturulması, birinci derecede önemdendir. Sanayiyle tarım arasındaki gelişme oranları, tarımı modern teknik araçlarla donatan ve köye sanayi araçları temin eden ağır sanayinin önder rolünün ve diğer taraftan da kent nüfusuna besin maddeleri ve sanayiye hammadde temin edebilmek amacıyla Sovhoz ve Kolhozların üretiminin kesintisiz büyümesini güvence altına alacak şekilde biçimlendirilmelidir.
Sosyalist tarım, kollektif iktisadi düzen temelinde var olmasından beri büyük başarılar elde etti. Ancak büyüme temposu itibarıyla büyük ölçüde sanayinin gerisinde kaldı. Tarımın brüt üretimi, 1940 ile 1952 yılları arasında,—sanayi üretiminin 2.3 kat gelişme gösterdiği koşullarda—aynı fiyatlarla ölçüldüğünde yalnızca %10 arttı. Özellikle de tahıl üretimi, hayvancılık, patates ve sebze ekimi gibi önemli tarım dalları geri kaldı. Böylelikle halkın tahıl, et, süt ürünleri, sebze, meyve vb.ne olan hızla artan gereksinimiyle tarımsal üretimin düzeyi arasında açık bir dengesizlik oluştu.
Tarımın sanayinin ardında bu geri kalması, halkın tüketimini ülkenin varmış bulunduğu endüstriyel gelişme düzeyinde ulaşılabilecek düzeye yükseltilmesini olanaksız kıldı. Ağır sanayinin güçlü bir şekilde gelişmesi, sosyalist tarımın hızla gelişmesinin ön koşullarını yaratmıştı. Tarım üretiminin büyümesini bütün araçlarla hızlandırmanın olanakları ve gerekliliği ortaya çıktı. Komünist Partisi ve Sovyet Devleti, buradan yola çıkarak, 1953 yılında, gelecek yıllarda tarımda enerjik bir kalkınma yaratma ve halkın artan besin maddeleri gereksinimini tümüyle karşılama, ve hafif sanayiye hammadde sağlama görevini önlerine koymuşlardır.
Sanayiyle tarım arasında ve yine sanayinin tek tek dallarıyla tarım arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır. Bundan ötürü, üretimin kesintisiz olarak gelişmesi için yalnızca sanayiyle tarım arasında değil, ayın zamanda sanayinin tek tek dallarıyla tarım arasında da doğru bir orantı sağlanmalıdır. Örneğin, havyan besleyiciliğinin uzun zaman geri kalması, hafif sanayi ve besin maddeleri sanayiinin de daha fazla gelişmesini köstekler. Ayın şekilde yeterli bir yem temeli olmadığında ve tahıl üretimi geri kaldığında, hayvan besleyiciliği de geri kalır. Sovyet Devleti, bu dalların önemli ölçüde artan tüketim görevini karşılayabilmeleri için, hayvan besiciliğinde, yem temelinde ve tahıl üretiminde enerjik bir kalkınma sağlayarak, bu dengesizliği gidermektedir.
Emekçilerin tarımsal ürünlere ve sanayi ürünlerine sürekli artan talebinin planlı ve kolay bir şekilde karşılanabilmesi, halkın artan para geliriyle fiyat düzeyi göz önünde tutularak bireysel gereksinim metaları kitlesinin birbiriyle uyum içinde olmasını ve tüketim maddeleri üretiminin artmasıyla meta pazarlanması arasında doğru orantıların bulunmasını gerektirmektedir.
Halkın alım gücüne dayanan artan talebini karşılayabilmek amacıyla Sovyet Devleti, sanayi malları ve besin maddeleri üretiminin artırılmasına yönelik kapsamlı bir program yapmıştır. Tüketim mallarının 1954-1956 arasındaki üretimi, 1950 yılına göre bir kaç kat artacaktır; örneğin yün maddeleri üretimi iki katına, et üretimi 2.4 katına çıkacaktır. Tüketim malları üretiminin artırılması için hazırlanmış programa göre, perakende satış cirosu, 1955 yılında 1950’ye göre iki katına çıkacaktır.
İktisadın orantılı gelişmesi, sosyalist üretimin ülkenin tek tek bölgelerine rasyonel bit şekilde yerleştirilmesini gerektirmektedir: Sanayinin hammadde kaynaklarına ve tüketici bölgelerine yakınlaştırılması, özellikleri göz önünde tutularak ve dalların doğru bir şekilde koordine edilmesi ve yerel yardım kaynaklarının optimal bir şekilde kullanılması temelinde tek tek bölgelerin iktisadının kompleks geliştirilmesi; ulusal cumhuriyetlerin iktisadi ve kültürel kalkınması; demiryolları ve su taşımacılığında rasyonel olmayan ve uzak taşımacılığın kısıtlanması.
Sosyalizm, kapitalizme özgü birikimle tüketim arasındaki antagonist çelişkiyi ortadan kaldırdı. Sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekleriyle uyum içinde, birikimle tüketim arasındaki doğru orantı, hem sosyalist üretimin kesintisiz büyümesi ve hem de halk kitlelerinin maddi refahının ve kültürel düzeyinin sistemli olarak yükseltilmesini sağlamalıdır.
Sosyalizmden komünizmin bir üst aşamasına geçişte, sosyalist üretimin daha da pekişmesini ve gelişmesini, komünizmin maddi üretim temelinin tedrici, yaratılmasını ve bir ürün bolluğunu garantileyen halk iktisadının gelişme orantıları gereklidir.
Sosyalist toplum, kendisine düşman saldırgan emperyalist güçler karşısında gelişmektedir. Buradan, halk iktisadında, bir saldırı durumunda sosyalizmin ülkesine güçlü ekonomik temel sağlayan orantıların zorunluluğu doğmaktadır. Sosyalist sanayinin ve kollektif iktisadi üretimin hızlı büyümesi, SSCB’nin iktisadi büyümesinin ve savunma yeteneğinin baş koşuludur.
Bütünlüklü güçlü sosyalist kampın varlığı, bu kampın bütün ülkelerinin iktisadını planlı bir şekilde koordine etmeyi gerektirmektedir. SSCB ile halk demokrasisi ülkeleri arasındaki iktisadi ortak çalışma ve karşılıklı yardımlaşma, sosyalizmin inşasını kolaylaştırmakta, bu ülkelerin kapitalist dünya karşısında bağımsızlıklarını pekiştirmekte ve onların savunma yeteneğini yükseltmektedir.
Halk İktisadının planlı gelişmesi yasası ve sosyalist planlama
Komünist Partisi ve sosyalist devlet halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının gereklerini emekçi kitlelerin yaratıcı faaliyetini örgütleyen ve yönlendiren planların yardımıyla gerçekleştirmektedir. Halk iktisadının planlı yönetimi, sosyalist devletin iktisadi-örgütsel işlevinin son derece önemli karakter özelliklerinden biridir. Sosyalist planlama, sıkı bir bilimsel temele dayanmaktadır. Halk iktisadını planlı bir şekilde yürütmek demek, önceden görmek demektir. Bilimsel öngörü, nesnel ekonomik yasaların bilinmesine dayanır ve toplumun maddi yaşantısının olgunlaşmış gelişme gereksinimlerinden yola çıkmaktadır.
Doğru bir sosyalist iktisat planlaması, öncelikle halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının bilinmesini ve ehil bir şekilde kullanılmasını öngörür.
Halk iktisadının planlı gelişmesi yasası, sosyalist devletin planlama organlarının elinde bulunan halk iktisadının planlı yürütülmesinin kendisiyle ve keza yıllık ve beş yıllık planlarla karıştırılmamalıdır. Halk iktisadının planlı gelişmesi yasası, nesnel bir ekonomik yasasıdır. Bu, devlet organlarına toplumsal üretimi doğru bir şekilde planlama olanağı vermektedir. Olanak, ama henüz gerçeklik değildir. Bu olanağı gerçekliğe dönüştürmek için, planlı gelişme yasasının kullanılmasının öğrenilmesi, bu yasanın gereklerini tümüyle yansıtan planların yapılması gerekmektedir.
Planlar, pratikte her zaman halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının gereklerine uymamaktadır. Bu gerekliliklere uyulmadığında, halk iktisadının planlı gelişmesi yasası kendisini halk iktisadının çeşitli bölümlerinde dengesizliklerin ortaya çıkmasında ve normal üretim ve dolaşım sisteminin bozulmasında gösterir. Örneğin, belirli sayıda arabanın yapılması planlanır da, bunun için gerekli olan miktarda çelik sac planlanmazsa, bu, araba üretimi planının yerine getirilmemesine yol açar. Kendisine denk düşmeyen bir kok kömürü üretimiyle sağlama bağlanmamış bir ham demir üretimi, kendisini gerçek dışı olarak gösterecektir.
Planlama organlarının görevi, planın yapılmasında planlı gelişme yasasının gerekliliklerini tam olarak göz önünde bulundurmak ve orantısızlığa izin vermemektir; ama orantısızlıklar oluşursa, bunları ortadan kaldırmak için zamanında önlemler almaktır. Halk iktisadının sürtüşmesiz bir gelişmesi için, işgücü yedekleriyle maddi ve mali araçlar büyük öneme sahiptir. Yedekler, halk iktisadının tek tek dallarında ortaya çıkan orantısızlıkların hızla ortadan kaldırılmasını ya da ortaya çıkmasının önlenmesini olanaklı kılarlar ve kaynakların elastiki kullanımına izin verirler.
Halk iktisadının planlı bir şekilde gelişmesi yasasının gereklerini doğru bir şekilde dile getirdiğinde ve sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekliliklerini her bakımdan hesaba kattığında, halk iktisadının planlanması, olumlu bir sonuç gösterir, halk iktisadının orantılı gelişmesini ve üretimin sürekli artmasını garanti eder.
Yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının kullanılması, bu yasa emekçilerin emek üretiminin artırılmasına olan maddi ilgilerini uyandırdığından ve sosyalist üretimin itici güçlerini teşkil ettiğinden, iktisadın planlı yürütülmesi açısından büyük öneme sahiptir.
Sosyalist planlama, değer yasasının, örneğin fiyatın, paranın, ticaretin ve kredinin etkimesine bağlı olan ekonomik aygıtların kullanılmasına dayanır. Halk iktisadı planlarında ürünlerin üretimi ve dağılımı, parayla ifade edilir. Planlı yönetimin aygıtlarından birisi, tutumlu işletmeyi, iç kaynakları seferber etmeyi, maliyet fiyatlarını düşürmeyi ve işletmenin verimliliğini yükseltmeyi teşvik eden iktisadi muhasebedir.
Sosyalizmin ekonomik yasalarının gerekliliklerinden hareket eden, iktisadi ve kültürel inşanın pratik deneyimlerini her yönlü genelleştiren ve sosyalizm ülkesinin iç ve dış yaşam koşullarının bütününü göz önünde bulunduran Komünist Parti ve Sosyalist Devlet, her aşamada devlet planlarının iktisadi ve politik ana görevlerini saptamaktadırlar. Bununla uyum içinde, halk iktisadının her dalında üretim hacmi, üretimin genişletilmesinin temposu, yatırımların büyüklüğü, ücret düzeyi vs. saptanmaktadır.
Sovyetler Birliği’nin iktisadının planlı yürütülmesi, Komünist Partisinin yönergelerine dayanır ve SSCB Bakanlar Kurulu ve Birlik Cumhuriyetleri’nin Bakanlar Kurulu’nun elindedir. Devlet planları, tüm halk iktisadı için, iktisat dalları ve tek tek idareler için, cumhuriyetler, bölgeler ve ülkenin iktisat bölgeleri için yapılmaktadır. Planların hazırlanması ve bunların yerine getirilmesinin kontrol edilmesi, SSCB Bakanlar Kurulu’nun Devlet Plan Komitesi’nin (SSCB Gosplan), Birlik ve Cumhuriyet Bakanları’nın ve kendi planlama organlarına sahip olan yerel Sovyetlerin görevidir.
Sosyalist planlama, bir dizi yıl boyunca iktisadi gelişmenin ana çizgisini dile getiren perspektif planlarıyla daha kısa bir süre için somut çalışma programını teşkil eden yürürlükteki planların birleşmesine dayanır. Halk iktisadının gelişmesi için beş yıllık planlar ve daha uzun zaman dönemi için hesaplanmış planlar, perspektif planlarının içine girer. Yıllık planlar, yürümekte olan planlara dahildir. Yürürlükteki planlar, perspektif planları temelinde hazırlanmaktadır. Her devlet işletmesi (fabrika, maden ocağı, Sovyet iktisadı, MTİ vs.), devlet plan teklifleri temelinde hazırlanan ve işletmenin teknik, üretim ve mali faaliyetinin birleştirilmiş planını oluşturan teknik, üretim ve mali görevler planına sahiptir.
Sosyalist iktisadın planlı gelişmesi, merkezileştirilmiş plan ilkelerinin ana işlem tamamlandıktan sonra alt organların üretim planlamasındaki gerekli bağımsızlığı ve inisiyatifiyle birleştirilmesini gerektirir. Merkezi planlama organları son derece önemli iktisadi problemleri çözmek zorundadırlar: örneğin, tek tek dalların gelişmesinde doğru orantıların sağlanması, var olan yedeklerin tümüyle kullanılması, yatırımlardan en yüksek verimin sağlanması vs.
Planlı önderliğin çok güçlü merkezileştirilmesi, herşeyi detayına kadar, yerel koşulları ve olanakları yeterince tanımadan ve göz önünde tutmaksızın planlama çabası, yerel inisiyatifi felce uğratır ve yerel kaynakların ve sosyalist iktisadın çeşitli dallarında ve işletmelerinde var olan güçlü yedeklerden en iyi şekilde yararlanılmasını önler.
Kolhozların devletçe planlı önderliği, mülkiyetin kooperatif-kollektif iktisadi karakterinden doğan özelliklere sahiptir. Sosyalist devlet, Kolhozların planlı önderliğinde kollektif köylülerin faaliyetine dayanmaktadır. Kolhozların ve kollektif köylülerin inisiyatifi, tarımda kalkınmanın ve her bölgenin ve işletmenin iktisadi ve doğal koşullarından tam olarak yararlanmanın tayin edici etkenlerinden birisidir. Doğru bir planlama, merkezi planlama organlarının hem tarımsal üretim ve hem de devlete tarımsal ürünlerin teslimi açısından bölgeler ve cumhuriyetler için en önemli ve tayin edici sayıları ve görevleri tespit etmesini talep eder. Bu en önemli ve tayin edici sayılar ve görevler temelinde yerel planlama organları ve Kolhozlar, üretim kaynaklarının en iyi şekilde kullanılmasını güvence eden kendi somut planlarını yaparlar.
Kolhoz yönetimi, devlet görevlerini temel alarak. denetim ve onay amacıyla kollektif köylüler üye toplantısına sunulan yıllık üretim planını hazırlar.
Herhangi bir ziraat ya da agro-teknik işlemin her tarımsal bölgenin özelliklerinin göz önünde bulundurulmadan şabloncu kullanımı, bitki kültürlerinin ve hayvan mevcudunun şabloncu bir biçimde bölgelere dağılımı, yerel doğal ve iktisadi koşullardan en iyi şekilde yararlanmayı olanaksız kılar.
Sosyalist planlama yöntemlerini daha da mükemmelleştirmek için, en önemli ve tayin edici sayıların planlanmasında tutarlı bir şekilde merkezileştirme ilkesini uygulama, ama aynı zamanda alt organların, sanayi işletmelerinin ve Kolhozların üretimin planlı yürütülmesindeki rollerini ve inisiyatiflerini güçlendirmek ve her iktisadi bölgenin, her tarımsal bölgenin, her işletmenin ve her Kolhozun planlamasında somut koşulları hesaba katmak gerekmektedir.
Halk iktisadının planlı yürütülmesi, iktisattaki ağırlık noktalarının saptanmasını gerektirmektedir. Plan, tüm halk iktisadı planının başarıyla yerine getirilmesinin kendisine bağlı olduğu en önemli dalları saptar. Bu dallar, öncelikli olarak üretim araçlarıyla, iş güçleriyle ve mali araçlarla donanır. Diğer dallar da, tüm iktisadın kalkınmasını ve iktisat dallarının rasyonel bir şekilde koordine edilmesini sağlamak için, önder dallarla uyum içinde planlanır.
Halk iktisadının planlı (orantılı) gelişmesi yasası, tek tek dalların planlarının sıkı bir şekilde koordine edilmesini ve onların bütünlüklü iktisat planı içinde karşılıklı birleştirilmesini gerektirmektedir. “Tek tek üretim dallarının bütün planları”ı. diyordu V.İ. Lenin, “sıkı bir şekilde koordine edilmeli, birbirleriyle birleştirilmeli ve bütünlükleri içinde acil olarak ihtiyacını duyduğumuz bütünlüklü iktisat planını oluşturmalıdırlar.”*
İktisat planları, belirli bir sayı alanını içerirler: Aynı sayılar (ürünlerin türü, seçme emtia vs.) ve değer sayılan (toplam üretim, maliyet fiyatları, gelirler ve giderler vs.). Aynı ve değer sayılarından nitelik sayılar (emek üretkenliğinin artırılması, maliyet masraflarının düşürülmesi, verimlilik, üretim kalitesinin iyileştirilmesi, üretim araçlarının, donanımların, makinelerin, hammaddelerin vs. kullanılması) ayrılır. Tarımsal ürünlerin ana sayısı, 100 hektarlık tarımsal kullanım alanı üzerinde elde edilen maksimal ürün miktarıdır.
Halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının gerekliliklerine uyan doğru iktisadi orantıların saptanmasında en önemli yöntemlerden biri bilanço sistemidir. Sosyalist devlet, bilançolar temelinde, halk iktisadının aynı ve para birimleriyle ifade edilen gelişme orantılarını saptar ve araçları ve bunların tek tek üretim dallarına ve ürün türlerine dağılımını belirler. Eldeki araçlarla ihtiyacın karşılaştırılması, halk iktisadındaki dar boğazları, tek tek dalların gelişme konumundaki ve temposundaki dengesizlikleri ortaya çıkarmayı ve buna denk karşı önlemleri almayı olanaklı kılar. Bilanço sistemi, bunun dışında, hammadde ve malzeme tasarrufu ya da donanımın daha iyi kullanılması yoluyla ek kaynaklar kazanılması olanağım sunar. Bu araçlar, üretimi ve tüketimi artırmak için kullanılır.
(Aynı birimlerle ifade edilen) malzeme bilançosuyla, para biçiminde ifade edilen bilançolar ve işgücü bilançoları arasında ayrım yapılır.
Malzeme bilançoları, bir ürünün ya da ürün grubunun üretimiyle tüketimi arasındaki ilişkiyi, aynı birimlerle gösterir. Bu bilançolar, en önemli ürünler için, örneğin işleme makineleri, madenler, metaller, pamuk ve diğer üretim araçları ya da et, tereyağı, şeker vs. gibi tüketim malları için yapılır.
Malzeme bilançoları, bakanlıklara ve idarelere göre tasnif edilmiş olarak, halk iktisadının bütün dallarının malzeme temin planlarının yapılması için gereklidirler. Bu planlar, ileri normlar temelinde, donanımların, hammaddelerin, yakıt maddelerinin vs. daha iyi bir şekilde kullanılmasını ön görürler.
Para biçiminde ifade edilen bilançolara halkın para gelirleri ve giderleri bilançosu, ulusal gelir ve bunun dağılımı bilançosu vb. dahildir.
Halk iktisadının işgüçlerine, kalifiye kadrolara olan gereksinimini ve bu gereksinimin karşılanması için kaynaklar, işgücü bilançosundan çıkar.
Halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının gerekliliğinin bir ifadesi olan sosyalist planlama, yönergesel karakterdedir. Devlet planları, plan teşhisleri değil, tersine, yönetici organlar için bağlayıcı olan ve tüm ülkenin iktisadi gelişmesinin yönünü belirleyen plan yönergeleridir.
Devlet planları, sosyalist devletin en üst organları tarafından onaylandıktan sonra, kesinlikle uyulması gereken hukuki bir yasa gücü kazanırlar. İktisat yöneticileri, her işletmenin planı aydan aya, mevsimden mevsime ve yalnızca brüt ürüne göre değil, aynı zamanda ürün türüne göre yerine getirip getirmediğini denetlemek zorundadır; bunlar, üretimin kalitesinin sistemli bir şekilde iyileştirilmesi ve planda belirlenen maliyet masraflarının düşürülmesi için çaba göstermekle yükümlüdürler.
Sosyalist planlama, etkin ve seferber eden bir karakterdedir. Sosyalist planlar, ülkedeki milyonlarca insanın çalışmasını yönlendirmekte, emekçi insanlara açık bir perspektif vermekte ve onları büyük emek faaliyetleri doğrultusunda coşturmaktadırlar. Plan, kitlelerin canlı, yaratıcı faaliyetidir. Üretim planlarının gerçekliği, yeni bir yaşam yaratan milyonlarca emekçidir.
Planın yapılması, planların başlangıcıdır. Lenin, Rusya’nın elektrifikasyonu planını, Parti’nin ikinci programı olarak niteledi ve bu bağıntıda şuna dikkat çekti: “... bu program her gün, her işletmede, her idari bölgede iyileştiriliyor, daha da ıslah ediliyor, mükemmelleştiriliyor ve değiştiriliyor.”* Her plan, kitlelerin deneyimi temelinde, planın yerine getirilmesi sürecinin göz önünde bulundurulması temelinde, özenle gözden geçirilmekte, değiştirilmekte ve mükemmelleştirilmektedir; çünkü hiçbir plan sosyalist düzenin içinde barındırdığı ve ancak çalışma sürecinde ortaya çıkan tüm olanakları önceden göremez. Planın fabrikada, işletmede, Sovhozda ve Kolhozda gerçekleştirilmesi için mücadele içinde kitlelerin yaratıcı inisiyatifi ve eylemliliği ortaya çıkar, sosyalist yarışma gelişir ve iktisadın hızlandırılmış kalkınması için yeni yedekler bulunur. Kitlelerin seferber edilmesi, Komünist Partisi önderliğinde, devlet ve toplumsal örgütler, sendikalar ve Komünist Gençlik Birliği aracılığıyla gerçekleşir. Kitlelerin halk iktisadının gelişmesi planlarını gerçekleştirme doğrultusundaki aktif mücadelesi, bu planların fazlasıyla gerçekleştirilmesine yol açmaktadır; bu da komünist toplumun inşasını hızlandıran bir etkendir.”
Sosyalist planlar, ancak planlama organları kendilerini komünist inşanın pratiğinde, kitlelerin yaratıcı faaliyetinde ortaya çıkan yeni ve ileriye göre ayarladıkları zaman, seferber edici olabilirler. Bu planlar, üretimde elde edilen ortalama ölçütlere değil, tersine emek kullanımının, donanımların kullanımına, hammaddelerin, yakıt maddelerinin ve yardımcı maddelerin tüketiminin ileri ölçütlerine, yani ileri işletmelerin ve ileri emekçilerin deneyimlerine yönelik ölçütlere dayanmalıdırlar.
Komünist Partisi ve Sovyet Devleti, hiç kimseyi seferber etmeyen ve dar, boğazlara göre ayarlanmış düşük saptanmış planlar yapma çabasına ve aynı zamanda sosyalist iktisadın reel gelişme olanaklarını hesaba katmayan her türlü proje yapımcılığına karşı kararlı bir mücadele yürütmektedirler. Sosyalist planlama, devletin çıkarlarıyla çelişen ve bir işletmenin, bölgenin ya da idarenin çıkarlarını tüm devlet çıkarlarının karşısına geçirmeyi hedefleyen bölgecilik ve memur ruhu eğilimlerine karşı uzlaşmaz bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Halk iktisadının planlı yürütülmesinin en önemli görevlerinden birisi; planın halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının gerekliliklerini yansıtıp yansıtmadığını ve planın nasıl yerine getirildiğini saptamayı olanaklı kılan plan denetlenmesidir. Bu, var olan orantısızlıkları zamanında ortaya çıkarmayı, iktisatta yeni orantısızlıkların ortaya çıkmasını engellemeyi, yeni üretim yedekleri bulmayı ve halk iktisadı planlarında gerekli düzeltmelerin yapılmasını olanaklı kılar.
Sosyalist iktisadın planlı yürütülmesini sağlamak için, bütünlüklü bir iktisadi hesap dökümü sistemi gereklidir. Planlı bir sosyalizm inşası, doğru bir hesap dökümü olmaksızın mümkün değildir. Ama hesap dökümü de, istatistik olmadan düşünülemez. Sosyalist iktisatta hesap dökümü ve istatistik, halk iktisadı planlarına organik bir şekilde bağlıdır. Planın yerine getirilmesine ilişkin istatistik belgeler, gelecek planın yapılması açısından gerekli materyaldir. Sosyalist hesap dökümü ve istatistik sistemi, planın bir bütün olarak ve tek tek bölümleri içinde yerine getirilip getirilmediğinin denetlenmesini olanaklı kılar.
Plan iktisadının üstünlükleri
Halk iktisadının planlı gelişmesi, sosyalist topluma kapitalizme karşı büyük üstünlükler güvence eder.
Oranlılığın bir rastlantı sorunu olduğu ve iktisadın devrevi, periyodik olan geri dönen krizlerle geliştiği kapitalizmin tersine sosyalist iktisat, sosyalist devletin halk iktisadının planlı gelişmesi yasası ve sosyalizmin ekonomik temel yasasının gereklerine göre saptadığı orantılar temelinde yükselen ve eşi görülmemiş hızlı bir gelişme kaydeder. Sosyalist iktisat, halk iktisadını yıkıma uğratan, topluma zorlu maddi zararlar veren ve onu dönemsel olarak geriye iten iktisat krizlerinden andır.
Sovyetler Birliği, savaş öncesi beş yıllık planları sırasında, yani yaklaşık 13 yıl içinde, ülkeyi geri bir ülkeden ileri bir ülkeye, bir tarım ülkesinden bir sanayi ülkesine dönüştüren bir atılım yaptı. Kapitalist dünya, aynı dönem içerisinde, kendilerine üretici güçlerin anormal bir tahribatının, işsizliğin muazzam boyutlarda büyümesinin ve kitlelerin güçlü yoksullaşmasının eşlik ettiği iki iktisat krizi (1929’dan 1933 ve 1937’ye kadar) yaşadı. Savaş sonrasında SSCB’nin sosyalist iktisadı üretimin kesintisiz artırması temelinde planlı olarak gelişmekteyken, kapitalist ülkeler, öncelikle de ABD, bu zaman dilimi içinde, 1948 ve 1949 kriz yıllarını yaşadılar. 1953’ün ikinci yarısından bu yana ABD’de yeniden bir üretim gerilemesi ve işsizliğin artışı başladı.
Sosyalist plan iktisadı, işsizliği dıştalar ve toplumun tüm işgüçlerinin çalıştırılmasını güvence altına alır. Kapitalist iktisat, kaçınılmaz olarak, kapitalistlerin işyerlerine ucuz işgücü yerleştirmek için kullandıkları işsizliği üretir.
Plan iktisadı, tüm toplumun gereksinimlerinin giderilmesini hedefleyen bir üretim gelişmesini öngörür. Kapitalistler ise sermayelerini kâr oranının en yüksek olduğu iktisat dallarına yatırmaktadırlar.
Sosyalist plan iktisadı, halk iktisadının gereklilikleriyle uyum içinde, bilimin ve tekniğin planlı bir şekilde gelişmesini güvence altına alır. Kapitalizmde tekniğin gelişmesi, rekabet ve üretim anarşisi yasasına tabidir, son derece dengesiz bir şekilde gerçekleşir ve kaçınılmaz olarak üretim orantısızlığını güçlendirir.
Sosyalist plan iktisadı, toplumu yalnızca kapitalizme özgü olan toplumsal emeğin muazzam bir şekilde boşa harcanmasından kurtarmaz, aynı zamanda hem işletme çerçevesinde ve hem de tüm halk iktisadı çapında bütün kaynakların en tutumlu ve en etkin bir şekilde kullanılmasını garanti eder ve üretimin canlanması için yeni yedekler bulur.
Sosyalist devlet, işletmeler arasındaki üretim ilişkilerini planlı olarak saptar ve sosyalist üretimin rasyonel bir şekilde yerleştirilmesini sağlar.
Tek tek işletmelerin çıkarına, azami kârın elde edilmesine tabi olan özel kapitalist verimlilik ilkesinin tersine, halk iktisadının planlı gelişmesi ve sosyalist planlama, verimliliğin en yüksek biçimini yani tüm halk iktisadı açısından verimliliği güvence altına almaktadır. İşte tam da bundan ötürü, özel mülkiyeti, üretim anarşisi ve rekabet mücadelesiyle kapitalist iktisat içinde düşünülemeyecek olan ölçekte muazzam bir inşa mümkün oldu.
Kısa Özet
1— Halk iktisadının planlı gelişmesinin zorunluluğu ve olanağı, üretim araçları üzerindeki toplumsal, sosyalist mülkiyetten doğar. Halk iktisadının planlı (orantılı) gelişmesi, sosyalizmin ekonomik bir yasasıdır.
2— Halk iktisadının planlı (orantılı) gelişme yasası, sosyalist iktisat içinde, sosyalizmin ekonomik temel yasasıyla uyum içinde üretim araçlarının ve işgüçlerinin dağılımını düzenler. Bu, iktisadın planlı yürütülmesini, halk iktisadının bütün bölümlerinin orantılı gelişmesini ve işgüçlerinin ve maddi ve mali araçlarının amaca uygun kullanımını gerektirir.
3— Sosyalist planlama, halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının gerekliliklerini doğru yansıttığında ve sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekliliklerini her açıdan hesaba kattığında, olumlu sonuçlar gösterir. Halk iktisadının planlı yürütülmesinde değer yasasının etkimesine bağlı olan ekonomik aygıtlar kullanılır. Halk iktisadının doğru gelişme orantılarının saptanmasında, planlamanın bilanço yöntemine büyük önem düşer.
4— Halk iktisadının planlı yürütülmesi, sosyalist devletin iktisadi örgütsel işlevinin en önemli karakter özelliğidir. Halk iktisadı planları, komünist partinin yönergeleri temelinde, sosyalist iktisadi sistemin üstünlükleri ve dış ve iç koşulların göz önünde bulundurulmasıyla sosyalist inşanın deneyimlerinin bilimsel genelleştirilmesinden hareketle devlet organları tarafından hazırlanır. Devlet planları, komünist inşanın pratiğinde, kitlelerin yaratıcı faaliyetinde ortaya çıkan her ileri olan şeye göre kendisini ayarlar; bunlar yönerge planlarıdır. Halk iktisadının planlı yürütülmesinin vazgeçilmez koşulları, kitlelerin plan hedeflerinin yerine getirilmesi ve fazlasıyla yerine getirilmesi için seferber edilmesi ve plan hedeflerinin yerine getirilmesinin denetlenmesidir.
5— Halk iktisadının planlı, krizsiz gelişmesi, sosyalizmin kapitalizme karşı en büyük üstünlüğüdür; çünkü bu, burjuva düzen için ulaşılamaz olan ölçüde araç tasarrufu sağlar ve halk kitlelerinin çıkarı doğrultusunda üretimin kesintisiz, hızlı ve her yönlü büyümesinin olanaklarını açar.
* Friedrich Engels, “Bay Eugert Dühring’in Biliıni Alt-Üst Etmesi”, s. 353.
* V.İ. Lenin, RKP(B) VII. Kongresi’nde Savaş ve Barış Üzerine Konuşma; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXVII. s. 68, Rusça.
* J. Stalin, “SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları”, s. 42.
* V. İ. Lenin, “VIII. Tüm-Rusya Sovyet Kongresi’nde Halk Komiserleri Konseyi’nin Faaliyeti Üzerine Rapor”, bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXXI, s. 480, Rusça.
- V.İ. Lenin, “VIII. Tüm-Rusya Sovyet Kongresi’ndeki Halk Komiserleri Konseyi’nin Faaliyeti Üzerine Rapor”, bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXXI, s.483, Rusça.
Bölüm XXX
SOSYALİZMDE TOPLUMSAL EMEK
Sosyalizmde emeğin karakteri. Maddi ilgi ilkesi.
Sosyalist toplumun üyelerinin yükümlülüğü olarak çalışma. Çalışma hakkının gerçekleştirilmesi.
Yapılan işe göre dağılım—sosyalizmin bir ekonomik yasası.
Emeğin sosyalist kooperasyonu.
Sosyalist yarışma.
Emek üretkenliğinin sürekli büyümesi—sosyalizmin bir ekonomik Yasası.
Kısa Özet.
Sosyalizmde emeğin karakteri. Maddi ilgi ilkesi
Sosyalist üretim ilişkileri, emeğin karakterinde esaslı bir değişiklik sağladı. Sosyalizmdeki, emek, sömürüden arıdır. “Başkaları için çalışmadan, sömürücüler için bağımlı emekten yüzyıllarca sonra ilk kez, onun için [emekçi için—Almanca’ya çevirenin notu] kendisi için çalışma, hem de çağdaş tekniğin ve kültürün kazanımlarına dayanarak çalışma olanağı kendisini sunuyor.”*
Kapitalizmdeki bağımlı emek doğrudan özel çalışma olarak ortaya çıkarken, sosyalizmdeki emek doğrudan toplumsal karaktere sahiptir. Üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyet, tüm toplum çapındaki emeğin planlı olarak örgütlenmesi olanağını ve zorunluluğunu belirliyor.
Emekçi insanın toplumdaki konumu, temelden değişmiştir. İnsanın konumunun toplumsal kökeni ve serveti tarafından belirlendiği kapitalizmin tersine, sosyalist toplumda insanın konumu yalnızca emek ve kişisel yetenekler tarafından belirlenmektedir.
İnsanın sömürüden kurtulması ve toplumsal konumunun değişmesi, insanların çalışmaya ilişkin görüşlerinde bir değişim, çalışma karşısında yeni bir tavır ortaya çıkarırlar. Sömürücü toplum yüzyıllar boyunca sayısız emekçi kuşaklarında ağır ve onur kırıcı bir yük olarak çalışmaya karşı bir nefrete yol açarken, sosyalizm çalışmayı bir onur, şan ve kahramanlık davasına dönüştürmekte ve ona artan ölçüde yaratıcı bir karakter vermektedir. Emekçi insan, iyi çalıştığında ve üretimin iyileşmesi için inisiyatif gösterdiğinde, ün ve saygı kazanır.
Bununla birlikte sosyalizmde çalışma henüz toplum üyelerinin ilk yaşamsal gereksinimi, toplumun refahı için çalışmak üzere alışkanlık haline gelmemiştir. Sosyalizm aşamasında kapitalizmin kalıntıları, insanların bilincinde tümüyle aşılmamıştır. Topluma karşı yükümlüklerini dürüstçe yerine getiren ve çalışmada yaratıcı inisiyatif geliştiren büyük emekçiler kitlesinin yanısıra, yükümlülüklerini dürüstçe yerine getirmeyen ve iş disiplinine karşı çıkan insanlar vardır. Böylesi insanlar, sosyalist topluma mümkün olduğunca az vermek ve ondan mümkün olduğunca çok yararlanmak çabasındadırlar.
Sosyalizmde eski iş bölümünün önemli kalıntıları varlığını sürdürmektedir: Örneğin, kafa ve kol emeği arasındaki, işçi emeğiyle köylü emeği arasındaki ve kalifiye emekle kalifiye olmayan emek arasındaki farklar. Eski işbölümünün bu kalıntıları, ancak yavaş yavaş, sosyalizmin üretici güçlerinin artan gelişmesi ve komünizmin maddi üretim temelinin yaratılmasıyla aşılır.
Bütün bunlardan çıkan sonuç, sosyalizmde, emekçilerin emeklerinin ürününe, üretimin gelişmesine duydukları maddi ilgi ilkesinin büyük öneme sahip olduğudur. Bu ilgi, emekçilerin toplumdaki yerinin emek ürünlerine, onun üretim faaliyetinin ürünlerine bağımlı kılınmasıyla güvence altına alınmaktadır.
Her bir emekçinin emeğinin ürünlerine duyduğu maddi ilgi ilkesi, sosyalist ekonominin sevk ve idaresinin temel ilkelerinden birisidir. Lenin şunu öğretmektedir: “Halk iktisadının her büyük dalı, kişisel ilgi temeli üzerine inşa edilmelidir.”*
Buradan “toplum tarafından ve devlet tarafından emeğin ölçüsünün ve tüketimin ölçüsünün en sıkı bir şekilde denetlenmesi” zorunluluğu doğmaktadır.** Sosyalist toplum insanların çalışmaya katılımlarım denetler, emekçilerin kalifikasyonundaki farklılıkları göz önünde bulundurur ve iş normlarını ve bunun her emekçi için ödenmesinin miktarını belirler. Çalışma toplum üyelerinin ezici bir çoğunluğu için henüz doğal bir gereksinim haline gelmediği sürece, sosyalist devletin görevi, toplumsal emeği daha çok ve daha iyi çalışanın toplumsal üretimin daha büyük bir bölümünü elde edeceği şekilde örgütlemektir.
Sosyalist toplumun üyelerinin yükümlülüğü olarak çalışma. Çalışma hakkının gerçekleştirilmesi
Sosyalizm ve çalışma, birbirinden ayrı tutulamaz. Sosyalizm, işçi kitlelerini bütün güçlerini aşan ve yalnızca işsizlik durumundaki zorunlu tembellik dönemlerinde kesintiye uğrayan iş boyunduruğunu taşımak zorunda kalırken, toplumun sömürücü üst tabakasının asalak bir yaşantı sürdüğü kapitalist toplumun çarpıcı çelişkisini ortadan kaldırdı. Sosyalizm, kapitalistlerin üretim araçları üzerindeki mülkiyetini tasfiye etti ve böylelikle bir sınıfın—üretim araçları}sahiplerinin ellerinden üretim araçları zorla alınmış insanlar sınıfının emeğinden yaşadığı koşulları ortadan kaldırdı. Üretim araçları üzerinde toplumsal mülkiyetin sağlanması, sosyalizmde yalnızca bireysel çalışma insanların yaşam kaynağını oluşturduğundan, vatandaşların toplumsal çalışmaya katılması konusundaki eşit yükümlülüğü anlamına gelmektedir. Çalışma, SSCB’de çalışabilir her vatandaşın yükümlülüğü ve onur davasıdır.
Sosyalist düzen, insanlık tarihinde ilk kez, çalışabilir tüm vatandaşlar için eşit çatışma yükümlülüğünü gerçekleştirmedi, aynı zamanda bütün vatandaşlar için eşit çalışma hakkını da gerçekleştirdi. Böylelikle emekçi kitlelerin yüzyıllardır süren düşü gerçeklik oldu. Çalışma hakkı, toplumsal toprak üzerinde, fabrikalarda ve işletmelerde çalışma için bütün vatandaşlara eşit ölçüde olanak sağlayan üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyetten doğmaktadır. Çalışma hakkından toplumun çalışabilen her üyesinin niteliğine ve niceliğine göre ücret aldığı güvence altındaki iş anlaşılmaktadır. SSCB Anayasasıyla sağlama bağlanmış çalışma hakkı, halk iktisadının sosyalist örgütlenmesinde, toplumun üretici güçlerinin sürekli büyümesinde, iktisadi bunalımların tasfiye edilmesinde ve işsizliğin ortadan kaldırılmasında reel bir güvencedir.
İşsizlik, emekçilerin kapitalizmdeki bu kamçısı, SSCB’de bir kerede tümüyle ortadan kaldırıldı; bundan dolayı emekçiler için sokağa atılma ve bütün geçim araçlarını kaybetme tehlikesi de yoktur. İşsizliğin, işçilerin yarın korkusunun, köydeki sefaletin ve yoksulluğun ortadan kaldırılması, Sovyet halkının en büyük kazanımlarından birisidir.
Çalışma hakkının gerçekleştirilmesi, toplumun daha çok iş gücünün üretimin gelişmesi yararına kullanılmasını olanaklı kılmaktadır. Sosyalizmde üretimin kesintisiz olarak büyümesine düzenli olarak işçilerin ve görevlilerin sürekli bir şekilde sayıca büyümesi eşlik etmektedir.
SSCB halk iktisadındaki işçilerin ve görevlilerin sayısı, her yıl sonuna göre şöyle tutmaktaydı: 1928’de 10.8 milyon, 1932 22.8 milyon, 1937 27 milyon, 1940 31.5 milyon ve 1953 44.8 milyon.
Kentteki işsizliğin, tarımsal fazla nüfusun ve köydeki yoksulluğun tasfiyesi ve sosyalist üretimin kesintisiz olarak büyümesi, işletmelere işgücü sağlanmasının koşullarını temelden değiştirdi. Kapitalizmde işgücü talebi kendiliğinden, yedek sanayi ordusundan ve tarımsal fazla nüfustan temin edilirken, sosyalizmde işgücü gereksiniminin karşılanması planlı olarak, işgüçlerinin örgütlü kazanımı, eğitimi ve dağılımı yoluyla gerçekleşmektedir.
İşçiyi makinenin bir uzantısı haline getiren ve insanların yeteneklerini boğan kapitalizmin tersine sosyalizm, emeği sömürüden kurtararak ve bütün vatandaşlara özgür eğitim olanağı sağlayarak, emekçilerin yeteneklerinin gelişmesi ve özgürce geliştirilmesinin gerekli ön koşullarını oluşturmaktadır.
Sosyalist üretimin en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz olarak yükselmesi, emekçilerin kültürel ve teknik düzeylerinin yükseltilmesini ve halk iktisadının bütün dallarında vasıflı işçilerin yüzdesinin artırılmasını gerekli kılmaktadır.
Emekçilerin kültürel ve teknik düzeyleri, sosyalizmde öncelikle halk eğitiminin ilerlemesiyle mümkündür. Sovyetler Birliği, genel ilkokul (yedi yıllık okul) yükümlülüğünden genel orta okul (on yıllık okul) yükümlülüğüne geçmektedir. Orta ve yüksek meslek öğrenimi de güçlü bir ilerleme gösterdi. Bununla bağıntı için işçi sınıfının ve köylülüğün kültürel çehresi de değişim göstermektedir. Okuma yazmanın bilinmemesi ve cehalet artık geçmişe aittir. İşçiler ve kollektif köylüler arasında yedi ve on yıllık okulları bitirenlerin payları sürekli artmaktadır.
Emekçilerin kültürel ve teknik düzeyi, aynı zamanda, hem işçi adaylarının eğitimini ve hem de emeğin kesintisiz mesleki kalifikasyonunu kapsayan meslek eğitimi yoluyla yükseltilmektedir. SSCB’de en önemli iktisadi dalların kalifiye güç gereksinimini karşılamak amacıyla, sanayi ve demiryolu okullarıyla işletme okullarını kapsayan bir devlet emek yedekleri sistemi yaratılmıştır. Bu okulların öğrencilerinin geçimi, öğrenim süresi boyunca devlet tarafından karşılanmaktadır. Devlet emek yedeklerinin yanısıra, bireysel olarak, işletmelerdeki tugaylarda ve kurslarda eğitilen milyonlarca emekçinin mesleki kitlesel eğitimi, yeni kalifiye işçilerin önemli bir kaynağını teşkil etmektedir. Bununla bağıntı içinde, işçilerin ve köylülerin saflarından çıkan aydınların ve yüksek kaliteli uzmanların sayıca büyümesi de gözlenmektedir.
Onüç yıl içinde (1941’den 1953 yılı sonuna kadar) sanayi ve demiryolu okullarıyla işletme okullarında, devlet parasıyla çeşitli mesleklerden 7 milyon genç uzman işçi eğitildi. Beş Yıllık plan’ın ilk üç yılında bireysel eğitimle ve işletmelerdeki tugaylarda ve kurslarda yıllık ortalama olarak 2.5 milyon yeni vasıflı işçi yetiştirildi ve 3.5 milyon civarında işçi kalifikasyonlarını geliştirebildi. Üç yıl öğrenim süreli tarımsal-teknik ve hayvansal-teknik kurslara 2.5 milyondan fazla kollektif köylü katıldı. Aynı şekilde işçilerin ve köylülerin uzaktan eğitimi de güçlü bir ilerleme gösterdi.
Yapılan işe göre dağılım — sosyalizmin bir ekonomik yasası
Sosyalist üretim ilişkisi, kendisine denk düşen bir dağılım biçimini de gerektirir. Sosyalist topluma ilişkin olarak Engels, “... dağılımın, kendisine salt ekonomik kaygılar egemen olduğu sürece, üretimin çıkarları aracılığıyla kendisini ayarlayacağını ve üretimin en çok ancak toplumun tüm üyelerine yeteneklerini her yönlü geliştirme, kazanma ve uygulama olanağı sağlayan bir dağılım tarzı aracılığıyla teşvik edileceğini” yazıyordu *. Sosyalizmde yapılan işe göte dağılım en iyi şekilde bu talebe denk düşmektedir.
Üretici güçler, sosyalizmde gereksinime göre dağılım için gerekli olan ürün bolluğunu sağlayabilecek yüksek gelişme düzeyine henüz varmamışlardır. Bu nedenden ötürü yapılan işe göre dağılım, maddi varlıkların tek olası ve zorunlu dağıtım tarzıdır. Yapılan işe göre dağılım, her emekçinin emeğinin ürünlerine duyduğu kişisel maddi ilgiyi güvence altına alır ve böylelikle üretimin gelişmesinin güçlü bir itici gücü olur. Emek üretkenliğinin artırılmasını teşvik eder ve böylelikle üretimde çalışanların refah düzeyinin yükselmesine katkıda bulunur.
Yapılan işe göre dağılım, her emekçinin toplumsal emeğin ürününden payını, doğrudan onun toplumsal üretime katılma derecesine bağlı kılar ve bu şekilde emekçilerin kişisel çıkarlarıyla tüm devletin çıkarlarını birleştirir.
Yapılan işe göre dağılım, kalifiye ve basit emek arasındaki farkın tam olarak göz önünde bulundurulmasını gerektirir. Vasıflı emeğe daha yüksek ücret ödenmesi, emekçinin kalifikasyonuna denk düşer ve acemi işçi için vasıflılar kategorisine girme perspektifi açar. Bu, emekçilerin kültürel ve teknik düzeylerinin yükselmesi için bir teşvik nedeni oluşturur, kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın giderek ortadan kalkmasına yol açar.
Yapılan işe göre dağılım, işgüçlerinin sürekli olarak yer değiştirmesine ve sağlam bir işçi kadrosunun yaratılmasına da katkıda bulunur; bu işletmelerde emeğin örgütlenmesi açısından büyük öneme sahip olan bir etkendir. Tekniği kavramış ve üretim deneyimi toparlamış sürekli bir işçiler kadrosu olmaksızın, sosyalist üretimin başarıyla gelişmesi mümkün değildir.
Yapılan işe göre dağılım, böylelikle sosyalizmin nesnel bir zorunluluğu, ekonomik bir yasasıdır.
Yapılan işe göre dağılım ekonomik yasası şunu gerektirir: ürünlerin her emekçinin emeğinin niteliği ve niceliğiyle doğrudan bağlantı içinde dağıtılması ve cinsiyetinden, yaşından, ırkından ve milliyetinden bağımsız olarak sosyalist toplumun vatandaşlarına eşit iş için eşit ücret. Gerek sanayide ve gerekse de tarımda emeğin ödenmesi, bu yasaya dayanır.
Komünist Partisi ve Sovyet Devleti, yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasını, hem geri unsurların mal hırsı eğilimlerine ve hem de küçük-burjuva eşitlikçiliğe karşı, yani nitelik ve nicelikten, emekçinin kalifikasyonundan ve emek üretkenliğinden bağımsız olarak emeğin aynı derecede ücretlenmesine karşı kararlı bir mücadele içinde gerçekleştirmektedirler. Eşitlikçilik, tüketimin, yaşam koşullarının, zevkin ve gereksinimlerin genel bir şekilde eşitlenmesi anlamında küçük-burjuva bir sosyalizm anlayışıdır. Bu, üretime büyük zararlar vermekte ve işgüçlerinin sürekli yer değiştirmesine, emek üretkenliğinin gerilemesine ve plan görevlerinin yerine getirilmemesine yol açmaktadır. Lenin küçük-burjuvaca sosyalizm anlayışını teşhir etti ve Marksist eşitlik anlayışını ortaya koydu. Marksizm, eşitlikten kafa ve kol eşitliğini değil, tersine toplumsal, ekonomik eşitliği anlamaktadır. Bu, sosyalizm için, herkes için aynı ölçüde üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ve sömürünün ortadan kaldırılması, toplumsal üretim araçları temelinde işe eşit ulaşabilme, herkes için eşit çalışma yükümlülüğü, yapılan işe göre ücret ödenmesi anlamına gelmektedir.
Emeğin sosyalist kooperasyonu
Sosyalizm, daha önceki toplum biçimlerine göre, emeğin kooperasyonunun tarihsel gelişmesi içinde daha yüksek bir aşama anlamına gelmektedir. Emeğin sosyalist kooperasyonu, dostça ortak çalışma ve karşılıklı yardımlaşmayla birbirine bağlı olan sömürüden kurtulmuş emekçilerin kooperasyonudur. Sosyalist kooperasyon, kapitalist kooperasyona göre, karşılaştırılamayacak ölçüde güçlü bir emek üretkenliği yaratır. İşbölümü, makine tekniğinin kullanılması, üretim araçlarının ortaklaşa kullanımıyla doğan tasarruf vs. gibi toplumsal emeğin üretkenliğini artıran kooperasyona özgü yöntemler, sosyalizmde en yüksek gelişme düzeyine ulaşmaktadırlar.
Emeğin kooperasyonunun boyutlarını kısıtlayan üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin tersine üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyet, emek kooperasyonuna geniş perspektifler açar ve insanların emeklerinin kapitalizm için ulaşılamaz derecede birleşmesini olanaklı kılar. Bu, üretimin hem sanayi ve hem tarımda kapitalizm için düşünülemez derecede yüksek yoğunlaşmasında ve devlet tarafından alınan tüm iktisadi önlemlerin büyük çapta uygulanmasında dile gelmektedir.
Sosyalist kooperasyona kendisinden önceki bütün formasyonlardan ilkesel olarak ayrılan yeni bir iş disiplini denk düşmektedir. Toplumsal emeğin kapitalist örgütlenmesi açlık disipliniyle ayakta tutulmakta ve emekçilerin büyük çoğunluğu kapitalizmde bir avuç kapitalist ve toprak sahibi tarafından sömürülen bilgisiz, baskı altındaki, ücret kölelerinin ya da yoksulluğun altında ezilen köylülerin saflarında kalmaktadır. Sosyalist iş disiplini, ülkelerinin efendisi olan emekçilerin bilinçli, arkadaşça disiplinidir. Gerekli iş disiplinin korunması, sosyalizmde emekçi kitlelerin temel çıkarlarına denk düşmektedir. Emekçilerin sosyalist iş disiplini ruhuyla eğitilmesi, sosyalist devletin en önemli görevlerinden birisidir.
Birçok emekçinin her ortak çalışması, bu emekçilerin çalışmasının koordine edilmesini ve onlar arasındaki gerekli üretim ilişkilerinin sağlanması amacıyla bir yönetimi gerekli kılmaktadır. Emeğin sosyalist kooperasyonu, üretimin ve idare aygıtının bütün kademelerinde tek yönetim ilkesinin sıkı ve kararlı bir şekilde uygulanmasını talep etmektedir. Tek yönetimden, kitlelerin kendilerini üretim sürecini yöneten tek bir kişinin iradesine tabi olmasına dayanan devletsel, sosyalist işletmelerin yönetimi anlaşılmaktadır. Bu, kitlelerin üretim süreci içindeki geniş yaratıcı inisiyatifiyle birleşmektedir.
Kapitalist sömürünün ortadan kaldırılmasıyla birlikte, sermayenin mutlak kudreti, işverenin ve onun temsilcilerinin keyfi davranışı ve işçilerin hak yoksunluğu anlamına gelen ve ondan ayrılmayan yönetim despotizmi de ortadan kaldırılmıştır. Sosyalist toplumda işletmelerin, tröstlerin, ana idarelerin yöneticileri ve bakanlar, halkın ve sosyalist devletin mutemetleri ve hizmetçileridirler.
Halk, kapitalizmde, işletme yöneticilerini, müdürleri, kahyaları, bölüm şeflerini ve ustaları, bunlar işletmeyi kapitalistlerin ve onların kârının çıkarları doğrultusunda yönelttiklerinden, düşman olarak görmektedir, Sosyalizmde ise işletme yöneticileri, işletmeyi kapitalistlerin kârı için değil de tüm halkın çıkarları doğrultusunda yönettikleri için, halkın güvenine sahiptirler.
Sömürünün ortadan kaldırılması, kafa ve kol işi yapan insanlar arasındaki ilişkileri temelden değiştirmektedir. Kapitalizm için karakteristik olan işçiyle işletmenin yönetici personeli arasındaki çıkar zıtlığı kaybolmuştur. Kol işi yapan emekçiler ve işletmelerin yönetici personeli, sosyalizmde üretimin gelişmesine ve iyileştirilmesine derin ilgi duyan bütünlüklü bir üretim kollektifinin üyeleridir. Buradan kafa ve kol emeğinin üretimin sürekli olarak mükemmelleştirilmesini hedef alan yaratıcı ortak çalışması da doğmaktadır.
Kapitalizmde kol işinin düşünsel içeriği giderek daha fazla boşaltılırken ve kafayla kol emeği arasındaki uçurum giderek büyürken, kol emeği sosyalist toplumda düşünsel bir içerik kazanmakta, kof emeği kafa emeğine giderek daha fazla yakınlaşmakta ve ikisi arasındaki esaslı farklılık yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Bu, işçi sınıfının ve köylülüğün kültürel ve teknik düzeyinin kesintisiz olarak yükselmesinde ve sosyalizmde emeğin kooperasyonunun son derece önemli bir özelliğini oluşturan sosyalist yarışmanın gelişmesinde ifadesini bulmaktadır.
Sosyalist yarışma
Sosyalist yarışma, emekçi kitlelerin mümkün olan en büyük eylemliliği temelinde emek üretkenliğinin yükseltilmesi ve üretimin mükemmelleştirilmesinin yöntemdir. Lenin, ilk kez sosyalizmin yarışmayı gerçekten geniş bir temelde, gerçekten kitle temelinde kullanma ve milyonlarca emekçi kitlesini kapsama olanağını yarattığını öğretmektedir. Sosyalist yarışmanın amacı, halk iktisadı planlarının yerine, getirilmesi ve fazlasıyla yerine getirilmesi, sosyalist üretimin kesintisiz olarak kalkınmasının güvence altına alınmasıdır.
Sosyalist yarışma, burjuva toplumunda egemen olan rekabetten temelde ayrılır.
“Rekabetin ilkesi: birinin yenilgisi ve ölümü, diğerinin zaferi ve egemenliği.
Sosyalist yarışmanın ilkesi: genel bir kalkınma sağlamak amacıyla ilerleyenlerin geride kalanlara dostça yardımı.
Rekabet şunu anlatır: Egemenliğini pekiştirmek için, geride kalanları ez.
Sosyalist yarışma şunu anlatır: Birileri kötü çalışıyor, diğerleri iyi, üçüncüleri daha iyi—en iyilere yetiş ve genel bir kalkınma sağla.” *
Sosyalist yarışma, emekçilerin dostça ortak çalışmasını, onların üretimin genel kalkınması için ortak mücadelesini dile getirmektedir.
Kâr peşinde koşma ve rekabetin temsil ettiği üretimin itici güçlerinin yerine, sosyalizm yeni, karşılaştırılamayacak ölçüde daha güçlü itici güçler yaratır. Burada ilk planda, sosyalizmin ekonomik temel yasasından doğan kitlelerin toplumsal üretimin gelişmesine duydukları derin ilgi anılmalıdır. İnsanların sosyalizmde sömürücüler için değil de, kendileri için, toplum için çalışmaları olgusu, sosyalist üretimin kalkınmasının, tükenmez bir kaynağıdır. Yapılan işe göre dağılım, sosyalist yarışmanın gelişmesi açısından büyük öneme sahiptir. Bu, emekçilere ücret ödenmesini onun emeğinin niteliğine ve niceliğine bağımlı kılmakta ve böylelikle kitlelerin üretim sürecindeki yaratıcı inisiyatifi teşvik etmektedir.
Yarışmanın karakter özelliklerinden birisi, modern tekniğe tümüyle hakim olan, eski, zamanı geçmiş iş normlarını ve yöntemlerini çöpe atan ve yerine yenilerini yerleştiren yenilemecilerin ve en iyi işçilerin yaratıcı inisiyatifidir. Birçok işçi, yalnızca teknik minimuma yetişmekle kalmadı, ayni zamanda teknik personelin düzeyine de ulaştı. İleri insanlar, eski, zamanı geçmiş herşeye karşı mücadele içinde üretimin gelişmesine yeni yollar açıyorlar ve emek üretkenliğinin yükselmesi için yeni yedekler ortaya çıkarıyorlar.
Emekçilerin yaratıcı inisiyatifi, üretimin ne durgunluğuna ne de tıkanmasına izin verir ve onların sürekli hareketinin ve mükemmelleşmesinin itici gücüdür. Yenilemeciler tarafından ileri çalışma yöntemleri, emek örgütlenmesinin etkin ıslahına (işbölümü, birçok mesleğe sahip olma vs.), üretimin örgütlenmesine (bölümlere ayrılmış zaman planına göre çalışma), üretim teknolojisine ve tekniğine (teknolojik süreçlerin yoğunlaştırılması, aletlerin, tesisatların, tezgahların vs. mükemmelleştirilmesi) dayanmaktadırlar. Tarımın en iyi işçileri, tarımsal kültürlerin hektar başına verimini ve hayvan yetiştiriciliğinin üretkenliğini artırmak için, yeni tarım tekniği ve hayvan tekniği yöntemleri kullanmaktadırlar.
Sosyalist yarışma, ileri deneyimlerin hızlı ve geniş bir yaygınlaştırılmasını gerektirmektedir. İlk kez sosyalizmde örneğin gücü, kitle etkisi yaratıyor ve üretimin artırılmasına ve mükemmelleştirilmesine hizmet ediyor. Bu, birincisi, bütün emekçilere ileri iş yöntemlerini kavramalarında yenilemecilerin çeşitli biçimlerdeki (bizzat öğretme, tecrübeli işçilerin yenilerin hamiliğini üstlenmeleri, en iyi işçiler ve yenilemeciler okulları vs.) arkadaşça yardımlarının gelmesine; ikincisi, emekçi kitlelerin en iyi işçilere yetişme, genel bir yükselme sağlamak için onların deneyimini kavramaya çalışmalarına; üçüncüsü, yarışmanın geniş kamuoyunun katılımıyla gerçekleşmesi ve işletmelerin emek sonuçlarının karşılaştırılmasının güvence altına alınmasına dayanmaktadır. Devlet iktisat organları, üretim yenilemecilerinin ileri deneyimlerine dayanarak, üretim planına temel teşkil eden emek sarfı ve üretim aracı kullanımının ileri normlarını saptamaktadırlar. İleri deneyimlerin yaygınlaşması, yeni çalışma yöntemlerinin ve normlarının emekçilerin çoğunluğu tarafından kavranması, emek üretkenliğinin yeni, daha yüksek bir düzeyini güvence altına alırlar.
Komünist Partisi ve Sovyet Devleti, kitlelerin sosyalist yarışmasının başında bulunmakta ve onu her yönden desteklemektedirler. Emekçiler, çalışmada gösterdikleri başarıdan ötürü yalnızca maddi olarak teşvik edilmemekte, aynı zamanda nişan ve madalyalarla ödüllendirilmektedirler; seçkin yenileme çalışmalarından ötürü emekçilere Sosyalist Emek Kahramanı ünvanı tanımakta ve kendilerine Stalin ödülleri verilmektedir.
SSCB’de sosyalist yarışma tüm halkın bir davası haline gelmiştir. İşletmelerde en yaygın ve en etkin yarışma biçimi, bireysel ve işçi tugayları halindeki yarışmadır. Bunun yanında, işletme bölümleri, işletmeler, Kolhozlar, MTİ’ler, Sovhozlar arasında, iller, bölgeler ve cumhuriyetler arasında yarışma gelişmektedir. Yüksek üretim kalitesi, üretim kapasitesinin daha iyi kullanılması, maliyet masraflarının düşürülmesi, malzeme ve parada planda öngörüldüğünden fazla tasarruf, hektar başına daha yüksek verim ve hayvancılıkta yüksek üretkenlik için yarışma da güçlü bir yükselme göstermektedir. 1953 yılında bütün işçilerin %90’ından fazlası sosyalist yarışmaya katıldı. 1953 yılında sanayide, inşaat sektöründe, ulaşımda kullanıma giren buluşların, teknik düzeltmelerin ve rasyonelleştirme önerilerinin sayısı 850,000’i aşmaktadır.
Kent ve kırdaki sosyalist iktisadın gelişmesi ve komünizmin inşası açısından birinci dereceden öneme sahiptir.
Başa Dön
Emek üretkenliğinin sürekli büyümesi— sosyalizmin bir ekonomik yasası
Emek üretkenliğinin sürekli büyümesi, komünizmin inşası için en önemli koşuldur. Lenin, şöyle yazıyordu: “Emek üretkenliği, son tahlilde, yeni toplum düzeninin zaferi için en önemli, tayin edici şeydir. Kapitalizm, feodalizm için bilinmeyen bir emek üretkenliği yarattı. Kapitalizm, nihai olarak yenilgiye uğratılabilinir ve sosyalizmin yeni, çok daha yüksek bir emek üretkenliği yaratmasıyla nihai olarak yenilgiye uğratılacaktır.” *
Bilindiği gibi, emek üretkenliği, bir işçinin bir zaman dilimi içinde ürettiği ürünün miktarına ya da her ürün birimi için harcanan iş zamanına göre ölçülmektedir. Emek üretkenliğinin artması, bir ürün biriminin içerdiği emeğin toplam miktarının azalması koşullarında ürün üzerindeki ölü emeğin payı görece artarken, canlı emeğin payının görece azalmasında ifadesini bulmaktadır. Emek üretkenliğinin artması, iş zamanı birimi başına üretim veriminin büyümesi demektir.
Toplumsal bakış açısından, emek üretkenliği, tüm toplum çapında emek, hem canlı ve hem de cisimlendirilmiş emek tasarrufuyla yükselir. Marx, gerçek ekonominin nihayetinde iş zamanı ekonomisi olduğunu ve bu tasarrufların emeğin üretici gücünün gelişmesiyle özdeş olduğunu öğretmektedir. Sosyalizm, kapitalizmin anarşik sistemine özgü olan muazzam emek israfını ortadan kaldırmakta ve toplumun üretim araçlarının ve işgüçlerinin planlı ve en rasyonel bir şekilde kullanılmasının güvencesini vermektedir. SSCB emekçileri, üretim araçlarından yapılacak mümkün en büyük tasarrufa ilgi duymaktadırlar ve bu, hammadde, yakıt maddelerinin ve yardımcı maddelerin tasarrufu ve makine ve donanımların daha iyi kullanılması için kitle eyleminde ifadesini bulmaktadır.
Emek üretkenliğinin sistemli ve hızlı bir şekilde artırılmasının zorunluluğu, sosyalizmin ekonomik temel yasası tarafından belirlenmektedir. Sosyalist üretimin kesintisiz olarak büyümesi, birincisi, tek tek emekçilerin emek üretkenliğinin artmasıyla (randıman artışı) gerçekleşmektedir. 1940 ile 1953 arasındaki dönemde, sanayi üretiminin büyümesinin yaklaşık yüzde 70’i bu etkene düşmektedir. Sosyalist üretimin kesintisiz büyümesi, ikinci olarak, tüm toplum çapında çalışanların toplam sayısının artması ve (canlı ve cisimlendirilmiş) emeğin daha iyi kullanılmasıyla gerçekleşmektedir. Toplumsal emeğin üretkenliğinin artması için, hem maddi üretimde ve hem de önemli üretim süreçlerinde çalışan emekçilerin payını, idare aygıtı personelinin ve yan ve yardımcı işlerde çalışan personelin sayısının azaltılması yoluyla yükseltmektir.
Emek üretkenliğinin sistemli olarak artırılması, üretimin hızla büyümesini sağlamakta ve böylelikle hem tüketimin artmasını ve hem de üretimin genişletilmesini olanaklı kılmaktadır.
Emek üretkenliğinin yükseltilmesi, halk iktisadının daha fazla gelişmesinin, tüketim mallarının üretiminin hızla ve önemli ölçüde genişletilmesinin ve halkın artan gereksinimlerinin mümkün olabildiğince tam tatmin edilmesinin son derece önemli bir koşuludur. Gelişmiş kapitalist ülkelerle ekonomik yarışı zaferle kapatmak için emek üretkenliğinin sürekli olarak artırılması gerekmektedir. “Halk iktisadının daha fazla kalkınmasının ve her yönlü gelişmesinin en önemli ve tayin edici ön koşulunun bütün dallardaki—sanayi, ulaşım ve tarımda—emek üretkenliğinin bütün araçlarla artırılmasından oluştuğu, hepimizin, biz Sovyet insanlarının tüm halkımızın bilincinde olmalıdır. Emek üretkenliğinin önemli derecede ve sürekli bir yükselmesi olmadan Sovyet halkının refah düzeyinin başarıyla, önemli ölçüde ve hızla yükseltilmesinin mümkün olmadığını bilmek zorundayız.” *
Kapitalizme özgü çelişkilerden ötürü, burjuva toplumundaki emek üretkenliği, yavaş ve istikrarsız bir şekilde gelişmektedir. Marx, şöyle yazıyordu: “Sermaye için emeğin artan üretkenliği yasası, mutlak geçerli değildir.” ** Özel kapitalist mülkiyetin tasfiyesiyle birlikte, emek üretkenliğinin yükselmesinin önünde duran engeller ortadan kaldırılmaktadır. Sosyalizmde emek üretkenliğinin sürekli büyümesi ekonomik yasası mevcuttur ve etkinliğini sürdürmektedir.
Sosyalizm, emek üretkenliğinin yükselmesi için kapitalizmin giremeyeceği yollar ve yöntemler açmaktadır.
Kapitalizmde emek üretkenliği, ilk planda, işçiyi yıpratan aşırı emek yoğunlaşmasına dayanırken, sosyalizmde emek üretkenliğinin yükselmesi, insanların çalışmasını kolaylaştıran modern tekniğin sistemli geliştirilmesi ve tutarlı kullanımıyla sağlanmaktadır. Emek üretkenliğinin yükseltilmesinin zorunlu koşulları şunlardır: tekniğin sürekli olarak mükemmelleştirilmesi, üretimin makineleştirilmesi ve elektrifikasyonu, mevcut tekniğin en iyi şekilde kullanılması ve makineleşmeye zararlı eğilimlere karşı tutarlı mücadele.
Emek üretkenliğinin yükseltilmesinin güçlü bir etkeni, emekçilerin refah düzeyinin, mesleki kalifikasyonlarının ve kültürel ve teknik düzeylerinin kesintisiz yükseltilmesidir.
Emekçilerin bilinçli disiplinine ve dostça ortak çalışmasına dayanan sosyalist emek örgütlenmesi ve emeğin niteliğine ve niceliğine göre ücretlendirilmesi, emek üretkenliğinin yükselmesi için muazzam olanaklar sunmaktadırlar. Yapılan işe göre ücretlendirmenin daha da mükemmelleştirilmesi, üretimde sosyalist disiplinin ve düzenin sağlanması ve doğrudan maddi üretimde çalışan emekçilerin payının yükseltilmesi—bütün bu etkenler, emek üretkenliğinin yükseltilmesi için büyük bit kaynak teşkil ederler.
Sosyalizmde emek üretkenliğinin yükseltilmesinin itici güçlerinden birisi, emekçilerin tekniğin mükemmelleştirilmesinde ve üretimin örgütlenmesinde ifadesini sosyalist yarışmada bulan yaratıcı inisiyatifidir. Üretim yenilemecileri tarafından toplanmış deneyimlerin değerlendirilmesi ve yaygınlaştırılması, toplumsal emeğin üretkenliğinin artırılması açısından en büyük öneme sahiptir. Sosyalist iktisadi sistem, emek üretkenliğinin kesintisiz büyümesini belirler ve mümkün kılar.
SSCB’de sanayideki emek üretkenliği, birinci beş yıllık planda %41 ve ikinci beş yıllık planda %82 arttı. Emek üretkenliği, birinci beş yıllık planda yıllık ortalama olarak %9 ve ikinci beş yıllık planda %12.7 arttı. Kapitalist sanayi, böylesi bir artışı hiç görmedi. SSCB sanayiindeki emek üretkenliği, 1940 yılında 1913 yılına göre 4 kat ve işgününün kısaltılması göz önünde bulundurulduğunda 5,2 kat arttı. Halk iktisadının teknik olarak daha fazla yeni donanımı, işçilerin, teknisyenlerin ve mühendislerin kalifikasyonlarının ve yaratıcı inisiyatiflerinin yükseltilmesi, savaş sonrası dönemde emek üretkenliğinin yeni bir artışına yol açtı. 1953 yılında, sanayideki emek üretkenliği 1940 yılı düzeyinin %71’i ve inşaatçılıkta %50’sinin üzerinde bulunuyordu.
Son 25 yıl (1928-1953) içinde emek üretkenliği, sanayide 6 kat ve inşaat ve demiryolu öncesi Rusya’sının tarımındakine göre yaklaşık 3 kat arttı.
Ancak halkın büyüyen gereksinimlerinin maksimal ölçüde giderilmesi ve önde gelen kapitalist ülkelerle başarılı iktisadi yarış açısından emek üretkenliğinin SSCB’de ulaştığı düzey henüz yetersizdir. Komünist Partisi, emek üretkenliğinin yeniden güçlü bir şekilde yükselmesi için emekçileri seferber etmektedir.
Tüketim mallarında bir bolluğa yol açan emek üretkenliğinin kesintisiz artışı, sosyalizmden komünizme geçişin vazgeçilmez bir koşuludur.
Kısa Özet
1— Sosyalizm, emekçileri sömürüden kurtardı ve sömürücüler için özgür olmayan emeğin yerine kendisi için, tüm toplum için özgür emeği geçirdi. Emek, sosyalizmde yaratıcı bir karaktere sahiptir ve tüm toplum çapında örgütlüdür. Ama henüz insanların ilk yaşamsal gereksinimi haline gelmemiştir ve bundan ötürü maddi teşvike gerek duyulmaktadır. Sosyalist toplum, emeğin ve her emekçinin ücretlendirilmesinin ölçüsü üzerinde son derece sıkı bir denetim yürütür.
2— Çalışma, SSCB’de toplumun çalışabilen her üyesinin yükümlülüğü ve onur davasıdır. Sosyalist iktisadi sistem işsizliği ortadan kaldırdı ve toplumun, tüm üyelerinin çalışma hakkını gerçekleştirdi. Sosyalizmde üretimin kesintisiz olarak büyümesine, çalışanların sayısının sürekli olarak büyümesi ve bunların kültürel ve teknik düzeylerinin yükselmesi eşlik etmektedir.
3— Sosyalist iktisadın temel ilkelerinden birisi, her emekçinin emeğinin sonuçlarına duyduğu maddi ilgililik ilkesidir. Sosyalizmde, maddi varlıkların emeğin niteliği ve niceliğiyle doğrudan bağıntı içinde dağıtılmasını öngören yapılan işe göre dağıtım ekonomik yasası etkinlik sürmektedir.
4— Emeğin sosyalist kooperasyonu, birbirlerine dostça ortak çalışma ilişkileriyle bağlı olan sömürüden kurtulmuş emekçilerin kooperasyonudur. Bu, en gelişmiş tekniğe dayanmakta ve bilinçli disiplin ve bireysel yönetimi kitlelerin en büyük eylemliliği ve öz inisiyatifiyle birleştiren yeni tipte bir yönetimle belirlenmektedir. Sosyalist kooperasyonun en önemli vasfı, sosyalist yarışmadır. Sosyalist yarışma, sosyalist iktisadın gelişmesinin itici gücüdür.
5— Sosyalizm, kapitalizme oranla, toplumsal emeğin daha yüksek üretkenliğini yaratır. Emek üretkenliğinin, yükselmesi, sosyalist üretimin ve halkın refah düzeyinin kesintisiz yükseltilmesinin tayin edici koşuludur. Emek üretkenliğinin sürekli büyümesi, sosyalist toplumun bir ekonomik gelişme yasasıdır.
* V.İ. Lenin, “Yarışma Nasıl Örgütlenmeli?”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXVI, s. 368, Rusça.
* V.İ. Lenin, “Yeni Ekonomik Politika ve Politik Aydınlatma Şubelerinin Görevleri”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXXIII, s. 47, Rusça.
** V.İ. Lenin, “Devlet ve Devrim”; V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXV, s. 441, Rusça.
* Friedrich Engels, “Bay Eugen Dühring’in Bilimi Alt-Üst Etmesi”, s. 245/46.
* J.V. Stalin, “Yarışma ve Kitlelerin Emek Coşkusu”; bkz. J.V. Stalin, Eserler, C. 12, s. 98, Almanca. [Türkçe baskı; Eserler, C. 12, s.103, İnter Yayınları]
* V.İ. Lenin, “Büyük inisiyatif”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. s. 394, Rusça.
* G. M. Malenkov, “Moskova Kenti Leningrad Seçim Bölgesinin 12 Mart 1954 tarihli Seçmen Toplantısında Konuşma”, s. 7, Rusça.
** Karl Marx, “Kapital”, Üçüncü Cilt, s. 291
Bölüm XXXI
SOSYALİZMDE META ÜRETİMİ, DEĞER YASASI VE PARA
Sosyalizmde meta üretiminin zorunluluğu ve özellikleri.
Sosyalist iktisatta metanın kullanım değeri ve değeri.
Sosyalizmde değer yasasının etkimesinin karakteri.
Para ve sosyalist iktisattaki işlevleri.
Kısa Özet.
Sosyalizmde meta üretiminin zorunluluğu ve özellikleri
Sosyalizmde meta üretiminin zorunluluğu, sosyalist üretimin her iki temel biçiminin varlığından kaynaklanmaktadır: Devlet biçimi ve kollektif iktisadi biçim. Devlet işletmelerinde üretim araçları ve ürünler, halk mülkiyetidir. Kolhozlarda üretim araçları (çekim ve yarar hayvanı, tarımsal envanter, işletme binaları vs.) ve Kolhozların ürettikleri ürünler, grup mülkiyetidir, kollektif iktisadi-kooperatif mülkiyettir. Temel ve tayin edici tarımsal üretim araçları (toprak ve MTİ’lerin makineleri), devlet mülkiyetidir. Devlet işletmelerinin ürünleri devlete ve kollektif iktisadi ürünler Kolhozlara ait olduğundan, alım satım yoluyla değişim sanayiyle tarım arasındaki iktisadi bağların vazgeçilmez bir biçimidir. Burada, her alım satımda olduğu gibi, meta sahibi meta üzerindeki mülkiyet hakkını yitirir ve alıcı bu metanın sahibi olur.
Lenin, şöyle yazıyordu: “(‘toplumsallaştırılmış’) büyük sanayinin ürünlerinin köylü ürünleriyle değiştirilmesi, bu sosyalizmin ekonomik özüdür.”* Lenin, meta değişiminin sanayiyle tarım arasındaki doğru karşılıklı ilişkilerinin denetlenmesini oluşturduğunu vurguladı. Lenin tarafından belirlenen bu ilkeler, komünizmin tüm ilk aşaması için önemlerini korurlar. Sovyet Devleti, kent halkı için besin maddelerini ve sanayi için hammaddeleri, esas olarak, toparlama ve toptan alım yoluyla Kolhozlardan ve kollektif köylülerden almaktadır. Kolhozlar ve kollektif köylüler ise, sanayi ürünlerinin alımı için gerekli olan parayı ancak meta üretimlerini devlete, kooperatiflere ve kollektif iktisadi pazarda satarak kazanabilirler.
Devletin ve kooperatiflerin toparlama ve toptan alım yoluyla Kolhozlardan aldığı tarımsal ürünler ve hammaddeler ve kollektif iktisadi pazarda satılan tarımsal ürünler, bu anlamda metadırlar. Keza, devlet işletmeleri tarafından üretilen ve Kolhozlar ve kollektif köylüler tarafından satın alınan sanayi ürünleri ve öncelikle de kişisel gereksinim eşyaları da metadırlar. Kişisel gereksinim eşyaları da meta olduklarından dolayı, kent halkı da bunları alım ve satım yoluyla elde eder.
Sosyalizmde meta üretimi, alışılmış değil, tam tersine özel türden bir meta üretimidir. Burada söz konusu olan, üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin ve kapitalistlerin olmadığı bir meta üretimidir. Bu, esas olarak birleşik sosyalist üreticilerin (devlet, Kolhozlar, kooperatifler) elindedir. Üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyet, ücretli emek ve insanın insan tarafından sömürülmesi sisteminin tasfiyesi, gibi tayin edici ekonomik koşullar yüzünden sosyalizmde meta üretimine belli sınırlar çekilmiştir: Bundan dolayı kapitalist üretime dönüşemez ve sosyalist topluma hizmet eder.
Meta üretimi, sosyalist toplumda, kapitalizmde olduğu gibi sınırsız ve kapsamlı bir yaygınlığa sahip değildir. Meta üretimi ve meta dolaşımı alanı, öncelikle kişisel gereksinim eşyalarıyla sınırlıdır. Sosyalist toplumda işgücü meta değildir. Toprak ve toprak zenginlikleri devletin mülkiyetidir ve alım satımın ya da kiraya verilmenin nesnesi olamazlar. Devlet işletmeleri—üretim tesisleri fonlarıyla (üretim aygıtları, binalar, donanımlar vs.) birlikte işletmeler, fabrikalar, maden ocakları, santraller—ne satılabilinir de satın alınabilinir, yalnızca devlet örgütlerinden birinin özel tasarrufuyla bir diğerine verilebilir; çünkü bunlar meta; alım-satım nesnesi değildirler.
Devlet sektöründe üretilen üretim araçları—makineler, tezgahlar, metaller, kömür, petrol vs.— devlet işletmelerine dağıtılır. Halk iktisadi planlarında, her işletmeye üretim programına denk düşen maddi fonlar verilmektedir. Bu fonlar, aralarında vardıkları anlaşma temelinde, üretici işletmeler tarafından tüketici işletmelere teslim edilmektedir. Sosyalist devlet, üretim araçlarının bir işletmeye devri sırasında, bu üretim araçları üzerindeki tüm mülkiyet hakkını korur. Sosyalist devletten üretim aracı elde eden işletmelerin müdürleri, kesinlikle bunların sahibi olmazlar; tam tersine onlar, devletin temsilcileridirler ve bu üretim araçlarını devlet planına göre kullanmakla yükümlüdürler. Kolhozlar, toplumsal iktisatları için kamyon, donanım ve en basit tarımsal makinelerle aygıtları satın alırlar. Ama en önemli tarımsal makineler—traktörler, biçer-döverler vs.—Kolhozlara satılmamakta, tam tersine bu üretim araçlarıyla Kolhozlar için çalışan devlet işletmelerinde— MTİ’lerde—toplanmaktadırlar. Ülke çapında devlet işletmelerine dağıtılan üretim araçları; özleri itibariyle meta değildirler: ama bunlar meta biçimlerini muhafaza ederler, hesap verme ve hesap yapmak için gerekli olduğundan değerleri parayla ifade edilmektedir.
Diğer devletlere satılan üretim araçları, dış ticaret alanında metadırlar. Burada, bir alım-satım ve mülk sahibinin değişmesi gerçekleşmektedir.
Sosyalist iktisatta metanın kullanım değeri ve değeri
Sosyalist toplumda meta olarak üretilen ve realize edilen ürünler, hem somut emek tarafından yaratılan bir kullanım değerine ve hem de soyut emek tarafından yaratılan bir değere sahiptirler Diğer sözlerle, sosyalizmde meta, metayı üreten emeğin ikili karakterinden doğan ikili karaktere sahiptir.
Sosyalizmde emeğin ikili karakteri, basit meta üretimindeki ve kapitalist iktisattaki emeğin ikili karakterinden tümüyle farklıdır. Özel mülkiyete dayanan meta üretiminde metayı üreten emeğin ikili karakteri, özel ve toplumsal emek arasındaki çelişkiyi yansıtır. Sosyalist iktisat bu çelişkiyi tanımaz. Daha önce de ortaya konduğu gibi, sosyalist iktisattaki emek özel değil, tam tersine doğrudan toplumsal emektir. Toplum, emekçilerin üretim sürecindeki emeğini önceden planlar. Emek, planlı olarak halk iktisadının çeşitli dallarına ve tek tek işletmelere dağıtılır. Bunun sonucu olarak sosyalist toplumda meta fetişizmi aşılmıştır ve insanların toplumsal ilişkileri şeyler arasındaki ilişkilerin görüntüsünü almaz.
Sosyalizmde emeğin tüm toplum çapında toplumsallaştırıldığı devlet işletmelerindeki doğrudan toplumsal emekle emeğin yalnızca sözkonusu tarımsal artel çapında toplumsallaştırıldığı Kolhozdaki doğrudan toplumsal emek arasında farklar bulunmaktadır. Bunun dışında kollektif köylüler, kişisel yan işletmede ikincil derecede öneme sahip olan emek sarfetmektedirler. Emeğin toplumsallaştırılmasındaki bu derece farklılıkları ve devlet sanayiiyle kollektif iktisatlar arasındaki mevcut meta ilişkileri, sanayi ve kollektif iktisadi ürünler için harcanan toplumsal emeğin doğrudan iş zamanıyla ifade edilmesini ve karşılaştırılmasını olanaksız kılmaktadır. Buradan, toplumsal emeği, değerin ve onun biçimlerinin kullanılması yoluyla dolaylı ölçmenin zorunluluğu doğmaktadır. Bu ölçüm, işçilerin ve kollektif köylülerin çeşitli somut emek türlerinin meta değişiminin yardımıyla metanın değerini yaratan soyut emeğe göre ölçülmesine dayanmaktadır. Sosyalist devlet, halk iktisadının planlı olarak yönetilmesinde metanın her iki yönünü hem kullanım değeri ve hem de değerini göz önünde bulundurur. O, işletmelerinden belli ürün türleri, belli kullanım değerleri talep etmektedir. Kapitalistleri kullanım değeri yalnızca değerin ve artı-değerin taşıyıcısı olarak ilgilendirirken, kullanım değerinin üretilmesi ve kalitesinin iyileştirilmesi, üretim tüm toplumun büyüyen gereksinimlerinin mümkün olduğunca tatmin edilmesine hizmet ettiği için, sosyalist toplumda büyük öneme sahiptir.
Sosyalist iktisatta metanın değerine de esaslı bir önem düşmektedir. Devlet, üretimi yalnızca miktarı itibarıyla değil, aynı zamanda değeri itibarıyla da planlanmaktadır. Üretilen metaların değerinin sistemli olarak düşürülmesi ve bu temel üzerinde planlanan fiyat düşürülmesi, toplumun gereksiniminin maksimal ölçüde giderilmesi açısından büyük öneme sahiptir.
Sosyalist iktisatta kullanım değeriyle değer arasında aşırı üretim krizleri olanağını içinde taşıyan antagonist çelişki yoktur. Sosyalist iktisat, üretim planlarını hem değer ve hem de miktar itibarıyla yerine getirmenin bütün olanaklarına sahiptir.
Ancak sosyalist inşanın pratiğinde, ekonomik yasaların, özellikle de, halk iktisadının planlı gelişmesi yasasına uyulmaması koşullarında, metanın kullanım değeriyle değeri arasında, çelişkiler çıkabilir. Bu örneğin, tek tek işletmelerin yöneticilerinin planı değeri itibarıyla yerine getirme çabası içinde, tüm ürün türleri için üretim planını yerine getirmeden, artan ölçüde işletme için kârlı olan ürünleri üretmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Ancak bu türden çelişkiler, antagonist bir karaktere sahip değildir ve planlı iktisat yürütülmesiyle çözülebilirler.
Sosyalist iktisatta karmaşık (vasıflı) emekle basit emek arasında bir fark vardır ve karmaşık emek basit emeğe indirgenmektedir. Karmaşık ve basit emek arasındaki ilişki, üretimin planlanmasında, iş normlarının saptanmasında, ayrıca çeşitli kalifikasyonlara sahip emeğin ücretlenmesi saptandığında vs. iş ücretinin planlanmasında göz önünde bulundurulmaktadır.
Sosyalist iktisatta üretilen ve realize edilen metaların değer büyüklüğü, üretimleri için harcanan toplumsal gerekli emek zamanının miktarı tarafından belirlenmektedir. Toplumsal gerekli emek zamanından, sözkonusu dalın ürünlerinin ana kütlesini üreten işletmeler tarafından kullanılan ortalama emek zamanı anlaşılır. Bir meta biriminin üretimi için harcanan toplumsal gerekli emek zamanı, metanın toplumsal değerini oluşturur. Tek tek işletmelerdeki bir meta biriminin üretimi için fiili olarak harcanan zaman, bu işletmelerden her birinin metasının bireysel değerini oluşturan bireysel emek zamanıdır.
Bir metanın üretimi için harcanan toplumsal gerekli zaman, nesnel olarak var olan bir büyüklüğü temsil etmektedir. Kapitalizmde toplumsal gerekli zaman, kendiliğinden bir biçimde, meta üreticisinin haberi olmadan oluşmaktadır. Sosyalist iktisatta devlet, nesnel ekonomik koşullardan, sosyalizmin ekonomik yasalarının gereklerinden hareket ederek, emek üretkenliğinin yükseltilmesini ve maliyet masraflarının düşürülmesini planlar ve tek tek işletmeler için emek ve malzeme tüketim normlarını saptar; böylelikle bir metanın üretimi için harcanan toplumsal gerekli zamanının miktarı üzerinde, bunu düşürmek amacıyla, etkide bulunur.
Sosyalist devletin toplumsal gerekli zamanın miktarı üzerinde planlı bir şekilde etkide bulunmasının önemli araçlarından birisi, önde gelen işletmelerin deneyimleri temelinde saptanan ileri emek ve malzeme kullanım normlarıdır. İleri normlar, plan döneminde henüz ulaşılması gereken normlardır. Bunlar, ürün birimi başına ulaşılmış bulunan emek ve malzeme kullanımının altında bulunmaktadırlar. İleri normlar, iktisadın önder fonksiyonerlerini ve emekçi kitleleri, üretimi rasyonelleştirmeye ileri tekniği yerleştirmeye, emek üretkenliğini artırmaya ve maliyet masraflarını düşürmeye teşvik ettiklerinden, büyük seferber edici öneme sahiptirler. Ürünlerin en büyük bölümünü üreten işletmelerin çoğunluğunda ileri normlara ulaşılmasıyla birlikte, bunlar toplumsal gerekli emek harcanmasıyla uyum sağlarlar ve ileri normlar olmaktan çıkarlar. Bununla birlikte, önder işletmeler, emek harcanmasını daha da düşürmek için çaba göstermeye devam ederler. Önder işletmelerin deneyimleri temelinde, toplumsal gerekli zamanın daha çok düşürülmesine yol açan yeni ileri emek normları saptanır.
Kapitalizmde bireysel ve toplumsal gerekli emek zamanı arasındaki çelişki, antagonist karakterdedir. Modern teknik araçlar kullanan ve ekstra kâr elde eden işletmeler, teknik yenilikleri gizli tutmakta, rakiplerine darbe vurmakta ve onları yıkıma ve çöküşe sürüklemektedirler. Sosyalist iktisatta toplumsal gerekli zamanla tek tek işletmelerde kullanılan bireysel zaman arasındaki çelişki,
antagonist karakterde değildir. “İş sırrı”, sosyalist iktisada yabancıdır. Önder işletmelerin teknik kazanımları, kısa zamanda o dalın bütün işletmelerinin malı haline gelmekte ve böylelikle tüm sosyalist iktisadın kalkınması güvence altına alınmaktadır. Bütün bunlar teknik ilerlemeyi hızlandırmakta ve sosyalist toplumun üretici güçlerinin hızla büyümesini teşvik etmektedir.
Sosyalizmde değer yasasının etkimesinin karakteri
Sosyalizmde meta üretimi ve meta dolaşımı var olduğu sürece, değer yasası da etkimeye devam edecektir.
Sosyalizmin iktisadi düzeni, değer yasasının etkimesine sıkı sınırlar koyar. Değer yasasının rolü, kent ve kırdaki üretim araçlarının toplumsallaştırılması, meta üretimi ve meta dolaşımı alanının daraltılması ve sosyalizmin ekonomik yasalarının, öncelikle de halk iktisadının planlı gelişmesi yasasının etkimesi yoluyla sınırlandırılır. Değer yasasının etkime alanı, sosyalizmde yıllık ve beş yıllık planlar ve bir bütün olarak sosyalist devletin tüm iktisadi faaliyeti yoluyla da sınırlandırılır. Bundan dolayı, sosyalizmde değer yasası, üretimin düzenleyicisi rolünü oynayamaz.
Eğer sosyalizmde değer yasası üretimin regülatörü olsaydı, bu durumda sosyalist toplumda ilk planda en kârlı dallar ve işletmeler gelişirken halk iktisadı açısından son derece önemli olan ve geçici olarak kârlı olamayacak ağır sanayi işletmelerinin kapatılması gerekirdi. Ama SSCB’de ilk başlarda kârlı olmayan, ya da az kâr getiren ve halk iktisadı için gerekli olan işletmeler asla kapatılmamakta, tersine ayakta tutulmakta ve desteklenmektedirler; bunun yanı sıra bunların kârlı hale gelebilmesi için önlemler alınmaktadır. Sosyalist devlet bu durumda bir dalın ya da işletmenin geçici olarak kârlı olmamasını, diğer dalların ve işletmelerin gelirlerinden karşılamaktadır.
Sosyalist devlet, kâr çabasıyla değil de, tersine yalnızca sosyalizmin ekonomik temel yasasını ve halk iktisadının planlı gelişmesi yasasını kendine rehber alarak, işletmeler ve tüm üretim dalları inşa etmektedir.
Sosyalizmde değer yasasının etkime alanı, öncelikle meta dolaşımını, metaların—herşeyden önce, de kişisel gereksinim şeylerinin—değiş-tokuşunu kapsamaktadır. Değer yasası, bu alanda belli sınırlamalarla regülatör olarak etkimektedir.
Değer yasasının düzenleyici etkisi, meta dolaşımı alanındaki etkisini, devletin, bunların hem parayla ifade edilen değerini ve hem de bu metalara olan talebi ve arzı göz önünde bulundurarak, kişisel gereksinimin çeşitli metaları arasında belli bir fiyat ilişkisi saptamasında gösterir. Talebin ve arzın göz önünde bulundurulmaması, yüksek fiyatlı metalarda talebin hızla gerilemesi ve düşük fiyatlı metalarda talebin yapay bir şekilde şişirilmesi anlamına gelir. Değer yasasının düzenleyici rolü, kendisi en güçlü şekilde kollektif-iktisadi pazarda göstermektedir; burada fiyatlar talep ve arz temelinde oluşmakta ve fiyat hareketi, kollektif-iktisadi pazardaki meta bilançosunun miktarını ve yapısını etkilemektedir. Metaların ana kütlesi devlet ve kooperatif ticaretinde saptanmış plan fiyatlarıyla satıldığından, sosyalist devlet kollektif-iktisadi pazar üzerinde güçlü bir ekonomik etkide bulunmaktadır.
Değer yasasının etkimesi, yalnızca meta dolaşımı alanıyla sınırlı değildir. Bu, sosyalist üretim üzerinde de etkide bulunur; ancak bu etki belirleyici değildir.
“Şöyle ki, üretim sürecindeki işgücü harcamalarının karşılanması için gerekli olan tüketim malları, bizde değer yasasının etkimesine tabi olan metalar olarak üretilmekte ve satılmaktadırlar. Tam da burada, değer yasasının üretim üzerindeki etkisi kendisini göstermektedir. Bununla bağıntı içinde işletmelerimizde iktisadi muhasebe, verimlilik, nihayet masrafları, fiyatlar ve benzeri güncel öneme sahiptirler. Bundan dolayı işletmelerimiz değer yasasını göz önünden yitirmezler ve yitirmemelidirler.”*
Meta olan kişisel gereksinim eşyaları, değere sahiptirler. Sanayi metalarının değerinin içine, Kolhozlar tarafından meta olarak üretilen hammaddelerin değeri de girmektedir. Tüketim mallarının yeni üretilen değerinin bir bölümü para olarak ödenen ücreti karşılarken, diğer bölümü işletmenin para biçiminde ortaya çıkan gelirlerini oluşturmaktadır. Bunun dışında, sanayi metalarının üretiminde kullanılan ve meta olmayan iş araçları—makine tezgahları, makineler, fabrika binaları— yıpranmaya uğramaktadırlar. Sanayi metalarının değeri içine giren diğer bütün unsurlar para biçiminde oldukları için, iş araçları da parayla hesaplanmak zorundadır.
Değer yasasının üretim araçlarının üretimi üzerine etkimesi, işgücü harcamalarının karşılanması için gerekli olan kullanım malları üzerinden yürümektedir. Meta olan kullanım malları, işçiler tarafından yalnızca parayla, ücret olarak ödenen parayla satın alınabilir. Buradan üretim araçları üretiminde de, iş ücretinin yanısıra sanayi üretiminin maliyet masraflarını oluşturan diğer bütün unsurların toparlanması için de para biçiminin kullanılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Meta olan tüketim malları değere sahipken, meta olmayan üretim araçları, hesap yapmaya, hesap vermeye ve denetime hizmet eden meta ve değer biçimine sahiptirler.
Değer yasasının yıkıcı ve insanı egemenliği altına alan güce sahip olduğu kapitalizmin tersine, değer yasasının sosyalist iktisattaki etkimesi bilinmekte ve devlet tarafından halk iktisadının planlanmasının pratiğinde göz önünde bulundurulmakta ve bundan yaralanılmaktadır. Değer yasasının etkisinin bilinmesi ve bundan yararlanma yeteneği, iktisatçılara, üretimi akılcı bir şekilde yönlendirmede, çalışma yöntemlerini sistemli olarak iyileştirmede, iktisadi muhasebeyi gerçekleştirmede, gizli yedekleri bulup ortaya çıkarmada ve üretimin artışı için kullanmada yardımcı olmaktadır.
Sosyalist devlet, değer yasasını fiyatların planlanmasında göz önünde bulundurmaktadır. Fiyat, sosyalist iktisatta metanın değerinin planlı olarak saptanmış paraca ifadesidir. Devlet sektöründe üretilen üretim araçlarının fiyatlarının planlanmasında, üretim için harcanan toplumsal emeği para olarak hesaplamak için, yalnızca değer biçimi kullanılmaktadır. Devlet, fiyatların saptanması sırasında, metaların üretildiği dallarda bu metaların değerini oluşturan toplumsal üretim maliyetinden hareket etmektedir.
Ekonomik olarak gerekçelendirilmiş bir fiyat planlaması, halk iktisadının gelişmesi açısından büyük öneme sahiptir.
“Sovyet devletinin tüm temel ekonomik ve bunun sonucu olarak politik sorunları, fiyat sorununda birbirleriyle kesişmektedir. Köylülükle işçi sınıfı arasında doğru bir karşılıklı ilişkinin sağlanması, tarımın ve sanayinin koordineli ve birbirini karşılıklı olarak etkileyen gelişmesinin güvence altına alınması..., gerçek ücretin güvence altına alınması, Çervonets’in pekiştirilmesi ... bütün bu sorunlar fiyat politikasıyla karşılaşmaktadır.”*
Çeşitli metalar arasında doğru bir fiyat ilişkisinin sağlanabilmesi ve onların üretimi için maddi bir teşvikin yaratılabilmesi için, değer yasasının etkimesi göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin bir ton pamuk ve bir ton tahıl için aynı ürün baş fiyatı saptanamaz ve pamuk değerinin tahılınkinden çok daha yüksek olduğu gözden kaçırılamaz. Ama diğer yandan tahıl için de çok düşük bir fiyat saptanmamalıdır; çünkü bu durumda Kolhozların ve kollektif köylülerin tahıl üretimine olan maddi ilgileri bundan olumsuz olarak etkilenir ve tahıl üretiminin gelişmesine zarar verilir.
Örneğin, pamuk, yün, şeker pancarı ve diğer tarımsal ürünler için ekonomik olarak gerekçelendirilmiş ürün baş fiyatları, bu ürünlerin üretiminin genişletilmesine yol açtı. Aynı şekilde patates, sebze, süt, et ve tahıl için saptanan düşük baş fiyatları ve toptan fiyatlar bunların üretimini köstekledi. 1953 yılında SSCB Bakanlar Konseyi ve SBKP MK kararıyla bu ürünlerin baş ve toptan fiyatının önemli derecede artırılması, bunların üretiminin büyütülmesi için önemli bir teşvik teşkil etti.
Ama değer yasası devlet fiyatlarının düzenleyicisi değil, yalnızca bunlar üzerine etkide bulunan etkenlerden birisidir. Devlet ve kooperatif mal pazarlamasında fiyatlar için “serbest hareket alanı” yoktur: Sosyalist devlet, toplumsal maliyet fiyatlarından, metaların değerinden belli bir sapmayla meta fiyatlarını saptar. Burada öncelikle, sosyalizmin ekonomik temel yasasının gereklerinden, üretimin en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz artırılması ve tüm toplumun artan gereksinimlerinin tatmin edilmesinin güvence altına alınmasının zorunluluğundan yola çıkar. Devlet, halk iktisadının gelişmesinin gereklerine bağlı olarak araçların dallara dağıtılmasının oranlarını saptamak amacıyla bir fiyat mekanizması kullanır.
Örneğin devlet, buna denk düşen bir fiyat politikasının yardımıyla, bir dalda elde edilen gelirlerin bir bölümünü, gerçi daha az verimli olan, ama iktisadi olarak büyük öneme sahip diğer dalların hızla kalkınması için kullanır. Devlet, üretim araçları için düşük fiyatlarla modern tekniğin devlet sanayi işletmelerinde kullanılmasını teşvik eder ve ayrıca MTİ’ler üzerinden kollektif-iktisadi üretimi yüksek derecede gelişmiş teknikle donatır. Devlet, fiyatların saptanmasında işletmelerin belirli bir verimliliğini güvence altına almanın gerekliliğinden yola çıkar ve burada söz konusu metanın miktarını ve onun iktisat için önemini göz önünde bulundurur. Fiyatlar aracılığıyla şu veya bu ürünün üretimini teşvik eder ve talebi düzenler. Sovyet Devleti, halkın refah düzeyini yükseltmek amacıyla gereksinim malları için tutarlı bir fiyat düşürülmesi politikası izlemektedir.
Değer yasasının yukarıda anlatılan bütün bu kısıtlanmaları nedeniyle sosyalizmdeki etkimesine, kapitalizmde bu yasanın kaçınılmaz yol arkadaşları olan bunalımlar, işsizlik ve üretici güçlerin tahribatı biçimindeki yıkıcı sonuçlar eşlik etmez. İşte tam da bundan dolayı değer yasası, kapitalist ülkelerde üretimin yavaş büyüme temposuna rağmen dönemsel aşırı üretim bunalımlarına yol açarken, sosyalist üretimin kesintisiz ve fırtınalı büyümesine rağmen SSCB’de aşırı üretim bunalımına yol açmamaktadır.
Para ve sosyalist iktisattaki işlevleri
Sosyalist toplumda meta üretimi ve meta dolaşımı olduğundan para da zorunludur. “Sosyalistler daha sosyalist devrimden önce paranın hemen ortadan kaldırılamayacağını yazdılar... Parayı ortadan kaldırabilmek için çok sayıda teknik ve—bundan daha zor ve daha önemli olarak— örgütsel kazanımlar gereklidir.” “Onu ortadan kaldırabilmek, için ürünlerin yüzmilyonlarca insana dağıtılmasının örgütlenmesinin yapılması gerekmektedir—birçok yılın işi.”*
Para,—eski ilişkilerin korunması koşullarında sosyalist iktisadın gelişmesinin gereklilikleriyle uyum içerisinde özü temelden, değişen ekonomik kategorilere dahildir. Paranın sermayeye dönüştüğü ve yabancı ödenmemiş emeğe el konulmasını sağladığı kapitalizmden farklı olarak sosyalist iktisatta, iktisadi, planlamanın, hesap dökümünün ve meta üretiminin ve dolaşımının denetlenmesinin ekonomik bir aygıtı olarak, halk kitlelerinin çıkarları doğrultusunda iktisadi inşaya hizmet eder.
Para işlevlerinin içeriği ve belirlemeleri, kapitalizmde paranın işlevleriyle karşılaştırıldığında, sosyalist iktisatta temelden değişirler.
Para, öncelikle metaların değerinin ölçüsü olarak işlev görür, yani onlar içinde cisimleşen toplumsal emeğin ölçüsü olarak hizmet görür. Üretim araçlarının meta olmamakla birlikte meta ve değer biçimlerini korumalarından dolayı, değer ölçüsü işlevi içinde para, üretim araçları için harcanan toplumsal emeğin hesaplanmasına da hizmet eder, Sosyalist üretimin her iki biçiminin var olduğu koşullarda sosyalizmde, farklı ürünler üreten işletmelerin ve dalların emek ürünleri arasındaki karşılaştırma, iktisat dallarının ve tüm halk iktisadının üretim hacimleri, yalnızca para biçiminde ifade edilebilir. Bilindiği gibi, değer ölçüsünün işlevi, yalnızca kendisi de bir değere sahip olan bir para metası tarafından yerine getirilebilinir. Böylesi bir para metası altındır. Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist kamp ülkelerinde para, bir altın kıymetine sahiptir ve değerlerin ölçüsüdür.
Altının genel bir eşdeğer işlevi gördüğünden yola çıkarak Sovyet Devleti, 1922-1924’deki para reformu sırasında rublenin altın olarak kıymetini saptadı. Daha sonra, Sovyet rublesinin kuru önce franka ve daha sonra dolara göre saptanarak, rublenin altın olarak kıymeti dolaylı olarak sabitleştirildi. Sovyet Devleti, 1950 yılında, rublenin artan alım gücü ve doların ve diğer kapitalist paraların azalan alım gücü dolayısıyla rublenin altın olarak kıymetini, doğrudan
Değer ölçüsünün işlevi, yani toplumsal emeğin hesaplanması kapitalizmde meta üreticilerinin haberi olmaksızın pazar fiyatlarının kendiliğindenci yalpalanması yoluyla gerçekleşirken, sosyalist iktisatta değer ölçüsünün işlevi olarak para devlet tarafından hesap dökümünde ve hesap yapılmasında planlı bir şekilde kullanılır, işletmelerin kazançla ya da kayıpla çalışıp çalışmadıklarının vs. saptanmasına hizmet eder.
Sovyet Devleti, üretim sürecinin planlı yönetiminde ve denetiminde para hesabını kullanmaktadır. Planlananla gerçek maliyet masrafları arasındaki bir karşılaştırma, bu masrafların neden plan masraflarını aştığını açığa çıkarmayı ve maliyet masraflarının düşürülmesi ve işletmelerin verimliliğinin yükseltilmesi için gerekli önlemleri almayı olanaklı kılmaktadır.
Değer ölçüsü işlevi içinde para, sosyalist devlete fiyat planlamasında hizmet etmektedir.
Para, sosyalist iktisatta aynı zamanda fiyatların ölçütüdür, Sovyetler Birliği’nde fiyat ölçütü rubledir.
Sosyalizmde para, metaların dolaşım aracı işlevini görmektedir. Halk kişisel gereksinim malları satın aldığında ve Kolhozlar ve kollektif köylüler ürünlerini sattıklarında, para dolaşım aracı olarak işlev görmektedir. Dolaşım aracı işlevi içinde para, meta pazarlamasının gelişmesi için kullanılmaktadır.
Para sosyalist iktisatta ödeme aracı işlevi görmektedir. Para, işçilerin ve görevlilerin ücretlerinin ödenmesinde, sosyalist işletmeler tarafından kredi alınmasında ve ödenmesinde, vergilerin ödenmesinde vs. ödeme aracı olarak işlev görmektedir. Sosyalist devlet, ödeme aracı işlevi içinde parayı, sosyalist işletmelerin faaliyeti üzerindeki denetiminde kullanır. Örneğin banka, işletmelere para araçlarının ödenmesini üretimin planlarının yerine getirilmesine bağımlı kılmaktadır. Kredinin zamanında geri ödenmesini, talep eden banka, bu şekilde işletmenin planı yerine getirmesini teşvik etmektedir, çünkü bu olmaksızın kredilerin geri ödenmesi için gerekli araçları biriktiremez.
Sosyalizmde para, sosyalist birikim aracı ve tasarruf aracı işlevi görmektedir. Devlet işletmeleri ve Kolhozlar, para araçlarını bankalarda korumaktadırlar. İşletmelerin ve örgütlerin peşin gelirleri ve geçici olarak serbest para araçları, sosyalist birikim amacı için, üretimin genişletilmesi, yedeklerin oluşturulması ve halkın maddi ve kültürel gereksinimlerinin tatmin edilmesi için kullanılmaktadır. Emekçilerin refahlarının artmasıyla birlikte, para tasarrufları da artmaktadır. Bu tasarruflar, tasarruf kasalarında muhafaza edilmektedir.
Hazine ve dünya parası olarak sosyalist toplumda altın işlev görmektedir, Altın stoku, esas olarak dünya parası olarak devlet rezerve fonudur. Altın, dış ticaret alanında devletin uluslararası takas trafiğine hizmet eder.
Sovyet parasının istikrarı yalnızca altın stokuyla değil, aynı zamanda ve esas olarak devletin elinde yoğunlaşmış bulunan ve sabit plan fiyatlarıyla meta sürümüne sunulan muazzam meta miktarları tarafından güvence altına alınmaktadır. Para, hiçbir kapitalist ülkede, Sovyet ülkesinde olduğu kadar güvenceli bir karşılığa sahip değildir.
Kısa Özet
1—Sosyalizmde meta üretiminin gerekliliği, sosyalist üretimin her iki biçimi—devlet biçimi ve kollektif iktisadi biçim—tarafından belirlenmektedir. Meta üretimi ve meta dolaşımı, kendilerini esas olarak kişisel gereksinim eşyalarıyla sınırlı tutar. Sosyalist toplumda meta üretimi, üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin bulunmadığı, kapitalistlerin olmadığı, özel türden bir meta üretimidir. O, sosyalist topluma hizmet eder.
2— Sosyalist iktisatta meta, somut emek tarafından yaratılan bir kullanım değerine ve soyut emek tarafından yaratılan bir değere sahiptir. Sosyalist toplum, özel ve toplumsal emek arasında bir çelişki tanımaz. Sosyalist emek, doğrudan bir toplumsal karaktere sahiptir. Sosyalist iktisatta kullanım değerlerinin yaratılması ve ürünlerinin kalitesinin iyileştirilmesi en büyük öneme sahiptir. Burada metaların değeri, üretim için harcanan toplumsal gerekli zamanın planlı olarak azaltılmasıyla, sistemli olarak düşürülür.
3— Sosyalizmde değer yasasının etkime alanı sınırlıdır. Değer yasası, üretimin düzenleyicisi değildir, ama üretim süreci içindeki işgücü masraflarının karşılanması gerekli olan tüketim malları üzerinden üretim üzerinde etkide bulunur. Değer yasası, halk iktisadının planlı yürütülmesinde kullanılmaktadır. Değer yasasının etkimesi, fiyat planlamasında göz önünde bulundurulmaktadır.
4— Sosyalist iktisatta para, halk iktisadının planlanmasında kullanılan ve kendisinden metaların üretimi ve dolaşımının kaydının ve denetiminin bir aracı olarak yararlanılan ekonomik aygıttır. Para, şu işlevleri görmektedir: Değerlerin ölçüsü, dolaşım aracı, ödeme aracı, sosyalist birikim aracı ve tasarruf aracı. Sovyet parası, yalnızca altın stokları tarafından değil, aynı zamanda ve esas olarak devletin elinde yoğunlaşmış bulunan ve devletsel plan fiyatlarıyla satışa sunulan tüm meta kitlesi tarafından güvence altına alınmaktadır.
* V.İ. Lenin, “‘Ayni Vergi Üzerine’ Broşürünün Planı”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler. 4. baskı; C. XXXII, s. 300, Rusça.
* J. Stalin, “SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları”, s. 20.
* SBKP(B) MK’nın 1927 Yılındaki Şubat Plenumu; bkz. “Parti Kongreleri, Parti Konferansları ve MK Oturumlarının Gerekçeli Kararları ve Kararlarında SBKP” Bölüm II, 7. baskı. s. 225, Rusça.
* V.İ. Lenin, “Halkın, Özgürlük ve Eşitlik Sloganlarıyla Aldatılması Üzerine”, I. Tüm-Rusya Okul Dışı Eğitim Kongresi’ndeki Konuşma; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı; C. XXIX, s. 329 ve 338, Rusça.
Bölüm XXXII
SOSYALİZMDE İŞ ÜCRETİ
İş ücreti ve yapılan işe göre dağılım yasası.
İş ücretinin biçimleri. Ücret sözleşmesi sistemi.
Sosyalizmde gerçek ücretin kesintisiz artması.
İş ücreti ve yapılan işe göre dağılım yasası
Lenin’in öğrettiği gibi sosya1izm “hem emeğin ölçüsünün ve hem de ücretlendirilmesinin saptanmasıyla birlikte, örgütü öncü ve emekçilerin en ileri kesimi tarafından en sıkı şekilde hesap dökümü, denetim ve gözetim koşullarında, toplumsal emeği”* gerektirmektedir. Devlet işletmelerinin emekçileri, emeklerin bu ücretlendirilmesini iş ücreti biçiminde elde etmektedirler.
Sosyalizmde iş ücreti, özü itibariyle kapitalizmdeki iş ücretinden ilkesel olarak ayrılmaktadır. İşgücü. sosyalizmde artık bir meta olmadığından, iş ücreti de artık işgücünün fiyatını teşkil etmemektedir. O, sömürücülerle sömürülenler arasındaki bir ilişkiyi değil, tersine sosyalist devlet biçimindeki tüm toplum ile, kendisi için, sosyalist toplum için çalışan tek tek emekçiler arasındaki ilişkiyi dile getirmektedir.
Kapitalizmde işgücü metasının fiyatı olarak iş ücreti, diğer metaların fiyatlarından farklı olarak genelde aşağıya doğru bir sapma gösterir ve emekçiye, gereksinimlerini acınası minimum sınırları içinde bile karşılamasını her zaman olanaklı kılmaz. Sosyalizmde, ücretli emek sisteminin ortadan kaldırılmasıyla birlikte, işgücünün iş ücretinin regülatörü olmasını öngören yasa, tümüyle etkisini yitirir. Sosyalizmin ekonomik temel yasası, tüm toplumun sürekli olarak artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde tatmin edilmesinin güvence altına alınmasını gerektirmektedir. İşgücünün kapitalist zincirden kurtarılması, “onu bir yandan toplumun mevcut üretici güçlerinin izin verdiği ölçüde... ve diğer yandan kişiliğin tam gelişmesini gerektiren tüketimin ölçüsü kadar geliştirir.”* Sosyalist üretimin büyüdüğü ve mükemmelleştiği ölçüde gerçek ücret de sürekli olarak artar. Sosyalizmin ekonomik temel yasasının üretimin canlanmasının uyarılması ve emekçilerin artan refah düzeyinin güvence altına alınmasını öngören talebi, yapılan işe göre dağılım yasasıyla gerçekleştirilir. Bu yasaya göre, her emekçinin toplumsal toplam üründen aldığı pay, onun yaptığı işin niteliği ve niceliği tarafından belirlenmektedir.
İş ücreti, sosyalist toplumda, onun yardımıyla her çalışanın emeğinin ürünlerine kişisel maddi ilgi duymanın sağlandığı en önemli ekonomik aygıtlardan birisidir. Daha çok ve daha iyi çalışan, daha fazla elde eder. Böylelikle, iş ücreti, emek üretkenliğinin artırılmasının güçlü bir etkeni olmakta, emekçilerin kişisel maddi çıkarlarının devletin (tüm toplumun) çıkarlarıyla doğru bir şekilde birleştirilmesi olanağı sunmaktadır.
Sosyalizmde meta üretimi olduğundan ve değer yasası etki gösterdiğinden, iş ücreti para biçimi almak zorundadır. İşgücü harcamalarının karşılanması gereken tüm tüketim malları, daha önce de açıklandığı gibi, sosyalizmde değer yasasının etkisine tabi olan metalar olarak üretilmekte ve realize edilmektedirler. İş ücreti para biçimine sahip olduğundan, her emekçinin toplumsal toplam üretimdeki payı, emeğin sonuçlarıyla bağıntı içinde, elastiki ve ayrımsal olarak belirlenebilir.
Sosyalizmde iş ücreti, böylelikle, her emekçinin toplumsal toplum ürün parçası üzerinde işçilere ve görevlilere, herbirinin emeğinin niteliği ve niceliğiyle uyum içinde, devlet tarafından verilen parayla ifade edilen payıdır.
Her işçinin ve görevlinin aldığı para ücreti, bireysel iş ücretini teşkil etmektedir. Sosyalizmde emekçilerin bireysel iş ücretinin kaynağı, onlar tarafından yaratılan ve yapılan işe göre dağıtılan kendisi için üründür, Ancak, sosyalizmde işçilerin ve görevlilerin yaşam düzeyleri, yalnızca bireysel para ücreti tarafından belirlenmemektedir. Bireysel iş ücreti devletin ve toplumsal örgütlerin emekçilerin toplumsal ve kültürel gereksinimlerinin karşılanması için toplumsal toplam üründen hizmete sundukları büyük para araçlarıyla tamamlanmaktadır.
Sosyalizmin ekonomik temel yasasının ve yapılan işe göre dağılım yasasının gereklilikleriyle uyum içinde sosyalist devlet, her bir dönem için ücret fonunu ve çeşitli çalışanlar kategorisinin ücretlerinin miktarlarını planlı bir şekilde belirler.
Ücret fonu, devletin emekçilerin ücretlerinin ödenmesi amacıyla, tüm halk iktisadında, tek tek dallarda ve işletmelerde belirli bir zaman süresi (yıl ay, vs.) içinde belirlediği para araçlarının toplam miktarıdır.
Devletin ücret politikası, ücret ödenmesinde her yönlü bir ayrım gözetilmesinden yola çıkmaktadır. Ücretlendirmedeki kalifiye ve kalifiye olmayan emek arasındaki, ağır işle kolay iş arasındaki farkları inkar eden eşitlikçilik, sosyalist iktisadi sisteme derinden düşmandır. Daha yüksek kaliteye sahip emek olarak kalifiye emek, emekçinin belirli eğitimini gerektirmekte ve kalifiye olmayan emeğe göre buna daha yüksek ücret ödenmektedir. Bu ücretlendirme sistemi, emekçiyi kalifikasyonunu yükseltmeye teşvik eder. Aynı kalifiye aşaması içinde ağır işe, daha az ağır olan işe göre daha fazla ücret ödenmektedir; kapitalizmde ise, kural olarak, özellikle ağır bedensel işleri yapan işçilere daha az ücret ödenmektedir. Örneğin, kapitalist ülkelerde çok az ücret alan maden işçileri, sosyalist toplumda çok yüksek bir ücret almaktadırlar; ayrıca buradaki ağır bedensel çalışma, makinelerin kullanımıyla sürekli olarak kolaylaştırılmaktadır.
Önder iktisadi dallarda çalışmayı mümkün olduğunca teşvik etme ekonomik zorunluluğuna uygun olarak, maden ocakları, kömür ocakları petrol sanayii; makine sanayi vb. gibi ağır sanayi dallarında çalışanlar için daha yüksek bir ücret tespit edilmektedir. Diğer aynı koşullar altında, halk iktisadı için özel öneme sahip bölgelerde ya da uzak ve daha az insanın yaşadığı alanlarda bulunan işletmeler ve inşaatlardaki işçiler, mühendisler ve teknikerlere daha fazla ücret ödenmektedir. Yani, iş ücreti, kalifiye işgüçlerinin işletmelere ve toplumsal üretimin dallarına halk iktisadının planlı gelişme yasasının gerekleriyle uyum içinde planlı olarak dağıtılmasının ekonomik aygıtıdır.
Sosyalist devletin ücret politikası, ücretlendirmedeki küçük-burjuva eşitlikçiliğine ve gerici, devletin çıkarlarına ters düşen, makineleşmeye karşı yönelen eğilimlere karşı mücadele içinde gerçekleştirilmektedir.
Ücretlendirmede kesinlikle belirlenmiş bir ayrımı tutarlı bir şekilde sağlamayan bir iktisat pratiği, yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasıyla çelişir. Böyle bir ayrımın olmaması halinde, bütün kalifiye iş yapan emekçilerin basit işleri yapanlara göre, en modern tekniği kullanarak tayin edici işleri yerine getiren emekçilerin yardımcı işlerde ya da kol gücüne dayanan işlerde çalışanlara göre ve nihayetinde, ağır işlerde çalışan emekçilerini daha kolay işleri yapan ya da alışılmış çalışma koşulları altında çalışanlara karşı tercihli ücretlendirilmesi de olmaz. Gerekli ayrımın olmaması halinde, eşitlikçilik oluşur ve modern tekniğin ve üretimin örgütlenmesinin yöntemlerinin yerleştirilmesi de zorlaştırılır.
İşçilerin, mühendislerin ve teknikerlerin ücretlendirilmesindeki doğru ilişkilere aykırılıklar, mühendislerin ve teknikerlerin ücretlendirilmesinin tek tek işletmelerde ya da tam bir iktisat dalında kalifiye işçilerin ücretlendirilmesinin altına düşmesine yol açar. İktisadi olarak önder konumda bulunmayan tek tek sanayi dalları ve iktisadi bölgelerde iş ücretinin ekonomik olarak gerekçelendirilmiş yükselmesi, iktisatta anahtar konumda bulunan dallardaki ve bölgelerdeki teşvik edici ücret önlemlerinin yürütülmesini zorlaştırır.
Ücret politikasının sürdürülmesinde sendikalar büyük bir rol oynamaktadırlar. Sendikaları devlet organlarının iş örgütlenmesi ve ücretlendirme alanındaki önlemlerinin hazırlanmasına aktif olarak katılmaktadır, sosyal sigortayı doğrudan gerçekleştirmekte ve üretim yenileyicilerinin deneyimlerini ve girişimlerini desteklemekte, sosyalist yarışmanın ve emek üretkenliğinin artırılmasını, işçilerin ve görevlilerin kültürel ve sosyal hizmetlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini teşvik etmektedirler. Sendikaların aktif katılımıyla, her bir işletmenin yönetimi ve çalışanları arasında her yıl bir kollektif anlaşma imzalanmaktadır. Kollektif anlaşma, işçilerin ve görevlilerin çalışmasının, ücretlendirilmesinin ve sosyal hizmetlerinin yerine getirilmesinin bütün sorunlarını düzenler. Bu, her iki anlaşma tarafını da, doğru ücretlendirmeyi, emek üretkenliğinin sürekli olarak artırılmasını ve sosyalist işletmelerdeki emekçilerin artan kültürel ve toplumsal gereksinimlerinin giderek daha fazla tümüyle tatmin edilmesini sağlamaya yükümlü kılmaktadır.
İş ücretinin biçimleri. Ücret sözleşmesi sistemi
Sosyalizmdeki iş ücretinin çeşitli biçimleri, bunlar yardımıyla yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının gerçekleştirildiği somut yöntemlerdir.
Sosyalist işletmelerdeki ücretlendirmenin temel biçimi, verim ücretidir. 1953 yılında, SSCB’de sanayide çalışan işçilerin yüzde 77’si verim ücretine tabi bulunmaktaydı.
Sosyalizmde verim ücreti, emekçinin kendi emeğinin ürünlerine karşı en büyük ilgisine yol açmaktadır. Bu, beraberinde muazzam bir emek yoğunlaşması getiren ve artı-değer oranının artmasına yol açan, ama emek yoğunlaşmasının artmasıyla birlikte işçinin ücretinin de düştüğü kapitalizmdeki akort ücretinden ilkesel olarak ayrılmaktadır.
Sosyalist toplumda her işçinin kazancı, emeğinin niteliği ve niceliğine doğrudan bağlı bulunmaktadır. Verim ücreti, kazancın belli bir zaman birimi içinde üretilen ürünün artmasına bağlı olarak yükselmesini güvence altına almakta ve böylelikle emek üretkenliğinin artması için bir teşvik aracı sunmaktadır. Verim ücreti, makinelerden, donanımlardan, hammaddelerden ve iş zamanından tümüyle ve rasyonel olarak yararlanmaya, teknik mükemmelliklerin kullanıma sokulmasına ve işin ve üretim sürecinin en iyi şekilde örgütlenmesine teşvik eder. Verim ücreti, sosyalist yarışmanın gelişmesini teşvik etmektedir; çünkü, yüksek emek üretkenliği beraberinde daha yüksek kazancı getirmektedir.
En yaygın olan sistem, doğrudan verim ücreti sistemidir. Bu sistemde her ürün birimi, belirlenen normların yerine getirilmesinden ya da gereğinin üstünde yerine getirilmesinin derecesinden bağımsız olarak, aynı ölçüde ödenmektedir. Çalışanın ücreti, onun ürettiği ürünlerin artmasıyla doğru ilişki içinde artar.
İlerleyen (progresif) verim ücreti sisteminde, işçiye, normların yerine getirilmesi karşılığında bir ve aynı, değişmeyen ölçülere göre ücret ödenmektedir, normun üzerinde elde edilmiş verim karşılığında ona diğer, artan ve ileriye doğru büyüyen ölçülere göre ücret ödenmektedir. Örneğin, SSCB’de motorlu taşıt ve traktör sanayiindeki bazı işletmelerde belirlenen normun %1 ile 5 oranından fazla yerine getirilmesi durumunda, normun üzerinde elde edilmiş ürünler karşılığında parça oranı %30, normun %6 ile 10 arasında aşılması durumunda %60 vs. artmaktadır. Oranların en güçlü artan dizisi, önder meslek grupları, yeraltında ya da yüksek sıcaklık altında çalışan ya da diğer ağır bedensel işleri görmek zorunda olan işçiler için saptanmıştır. İlerleyen verim ücretinin etkisi, çok sayıda ücret cetvelinin bulunması durumunda azalır; çünkü, böylelikle hesap dökümü, ücretlerin hesaplanması ve iş ücretiyle emek üretkenliği arasındaki doğrudan görü1ebilir bir bağıntının oluşturulması zorlaştırılmaktadır. İlerleyen verim ücretinin etkinliği, ayrıca çeşitli iktisat dallarında normun fazlasıyla yerine getirilmesinin bunlara göre ödendiği oranların birbirinden güçlü bir şekilde sapma göstermeleri halinde azalır.
Prim-verim ücreti sisteminde doğrudan verim ücreti, belli bir sayıya ulaşılması durumunda, yani yakıt maddelerinin ve elektrik enerjisinin tasarrufu, üretimin maliyet masraflarının düşürülmesi, ıskarta oranının azaltılması, düşük kalite sınıflarının payının azaltılması vs. durumunda primlerle tamamlanmaktadır. Bazı işletmelerde primler, belirli bir niteliksel orana erişildiğinde, ilerleyen verim ücretinin ödenmesinde de kullanılmaktadır.
Üretim koşullarının bireysel verim ücretinin kullanılmasını olanaksız kıldığı durumlarda (örneğin, birçok işçinin bir makineyi ya da aygıtı aynı anda birlikte kullanması durumunda) tugay ya da grup verim ücreti kullanılmaktadır. Tugayın tek tek üyeleri, kollektif kazançlarını çalıştıkları süre ve kalifikasyonları gözönünde tutularak, paylarını elde etmektedirler.
SBKP(B) XVIII. Parti Konferansı, iyi verim gösteren çalışanların maddi teşviki ilkesinin tutarlı olarak kullanılmasının gerekliliğini vurguladı ve şu kararı aldı: “Söz konusu olan, ücretlendirmedeki tembel eşitlikçilik pratiğini tümüyle ortadan kaldırmak ve verim ücretinin ve prim sisteminin daha büyük bir ölçüde emek üretkenliğinin artmasının ve ayrıca tüm iktisadımızın gelişmesinin önemli bir kaldıracı olmasının sağlanmasıdır.”*
Zaman başına ücrette, bunlarda verim ücreti ödenmesinin mümkün olmadığı ya da işin karakteri açısından amaca uygun olmadığı bütün işler (kapıcıların, işletme koruması görevlilerinin, kalite kontrolörlerinin çalışması, bireysel üretimdeki çalışma vs.) ödenir.
Basit zaman başına ücret, ayrımlıdır ve işin süresine ve işçinin kalifikasyonuna göre değişir, zaman başına ücretle çalışanların emeklerinin sonuçlarına maddi ilgisini artırabilmek için, prim-zaman başına ücret kullanılmaktadır. Bu sistemde işçiye belirli bir niteliksel ve niceliksel orana ulaşılması durumunda, sözleşme ücretlerine ek olarak çalışılan zaman birimi için prim ödenmektedir: Onarım süresinin kısaltılması, hammaddeler, yakıt maddeleri ve elektrik enerjisi tasarrufu, aygıtların aşınımsız olarak kullanılması, ıskarta oranının azaltılması vs. için.
Yönetici personel ve mühendislerle teknikerler, geniş ölçüde prim-zaman başına ücret yoluyla ödenmektedirler. Bu çalışanlar kategorisinin (işletme müdürleri, şef mühendisler, şube yöneticileri, ustalar vb.) ücretinin temelini işletmenin (şubenin, vardiyanın vs.) büyüklüğüne, iktisadi önemine, söz konusu çalışanın hizmet yıllarının sayısına vs. göre farklı olan aylıklar oluşturmaktadır. Yönetici çalışanlar, mühendisler ve teknikerler, brüt üretim planının yerine getirilmesi ve fazlasıyla yerine getirilmesi, saptanan meta türlerine uyulması ve maliyet masrafı planının yerine getirilmesi durumlarında, meta üretimi planın yerine getirilmesi ya da fazlasıyla yerine getirilmesi karşılığında belirli bir yüzde oranını, temel aylıklarına ek olarak prim şeklinde almaktadırlar. Öğretmenlerin, doktorların, sağlık sektöründeki bakıcı personelin ve devlet kurumu görevlilerinin aylıkları, aynı şekilde, işin ve öğrenimin karakterine, hizmet yıllarına ve bir dizi diğer özelliğine göre ayarlanmaktadır.
Çalışanların kalifikasyonu, emek üretkenliği ve onun ürettiği ürünlerin kalitesinin göz önünde bulundurulmasıyla iş ücretindeki her yönlü ayrım, emek normlaştırılmasının ve belirli sözleşme sis teminin yardımıyla gerçekleşmektedir.
Emek normlaştırılması, belirli bir işin yerine getirilmesi için zaman saptanması (zaman normu) ya da belirli bir zaman birimi içinde üretilecek parça sayısının saptanmasıdır (emek normu). Doğru emek normlaştırması, üretim sürecinin yönlendirilmesinin, emek örgütlenmesinin iyileştirilmesinin emek üretkenliğinin artırılmasının, ücretlendirmedeki eşitlikçiliğin aşılmasının ve sosyalist yarışmanın geliştirilmesinin en önemli ön koşullarından birisidir. Geri kalmış emekçileri önder işçilerin düzeyine getirebilmek için teknik olarak gerekçelendirilmiş normlar zorunludur. Teknik olarak gerekçelendirilmiş normlar, üretimdeki geniş işçi kitleleriyle işçi sınıfının önder unsurlarını birleştiren büyük bir düzenleyici güçtür.
İktisat yürütülmesinin sosyalist yöntemleri, geniş işçi kitleleri tarafından halihazırda kullanılmakta olan normlarla en iyi işçilerin ve yenilemecilerin ulaştıkları normlar arasına düşen ileri, teknik olarak gerekçelendirilmiş normlara göre yönlendirmeyi gerekli kılmaktadırlar. Kapitalizmdeki emeğin sınırsız yoğunlaştırılmasının aracı olan, işçilerin sağlığını yıkıma uğratan ve onların yaşamlarını kısaltan mevcut emek normlarının tersine, sosyalist işletmelerdeki normlar, bunların ilerici normlar ve aynı zamanda tüm işçiler için ulaşılabilir olması bakış açısıyla saptanmaktadır.
İleri emek normları, emek üretkenliğinin artırılmasını ve planın yerine getirilmesini engelleyen eski, çok düşük olarak saptanmış normları savunan tutucu unsurlara karşı kararlı mücadele içinde uygulamaya sokulmaktadır. Bu eskimiş normlar, teknikteki ve üretim örgütlenmesindeki ilerlemeleri göz önünde bulundurmayan, tekniğe kötü derecede hakim olan işçilere uygun olan ve iş zamanındaki üretken olmayan kayıpları legalize eden sözde deneyimsel istatistik normlarıdır. Tekniğin sürekli olarak mükemmelleştirilmesi, bunları artırmak amacıyla, emek normlarının dönemsel olarak gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Sosyalist toplumun, emekçi kitlelerin çıkarları, üretim tekniğinin modern düzeyine tümüyle ve tamamıyla uyan ve emek üretkenliğinin artırılması için güçlü bir etken olan ileri, teknik olarak gerekçelendirilmiş normların kullanıma sokulmasını gerektirmektedir.
Çalışanın kalifikasyonundan, işin türünden ve söz konusu üretim dalının koşullarından ve özelliklerinden yola çıkılmasını gerektiren her türlü emeğin değerlendirilmesi, sözleşme sistemi tarafından belirlenmektedir. Halk iktisadının çeşitli dalarındaki ve çalışanların çeşitli ücret grupları için iş ücretinin miktarı, sözleşme sisteminin yardımıyla saptanmaktadır.
Sözleşme sisteminin en önemli unsurları, ücret grupları, ücret grupları kataloğu ve temel sözleşme ücretleridir.
İşçinin kalifikasyonuyla uyum içinde iş ücretlerindeki ayırım, ücret grupları temelinde gerçekleşmektedir. İşçiler, kalifikasyonlarıyla uyum içinde çeşitli ücret gruplarına ayrılmaktadırlar. Niteliksiz işçi, birinci ücret grubunun içine girer; onun ücretlendirilmesi, ölçü birimini oluşturur. İşçinin kalifikasyonu ne kadar yüksek olursa, mensup olduğu ücret grubu ve buna uygun olarak ücreti de o derece yüksektir.
Belirli bir iktisat dalındaki her işin faaliyet özellikleri, işçinin kalifikasyonunun ve onun sözleşme kademesindeki şu ya da bu ücret grubuna mensubiyetinin belirlenmesine temel olan ücret grupları kataloğunun içinde sayılmaktadır.
Temel sözleşme ücreti, zaman birimi başına ve ücret grubuyla uyum içinde iş ücretini belirlemektedir. Temel sözleşme ücreti, sosyalist devlete, her bir iktisat dalının iktisadi öneminin, emeğin makineleştirilmesinin derecesinin ve her bir iktisat dalının özelliklerinin vs. göz önünde bulundurulmasıyla, ücretlendirmede fark gözetme olanağı sağlamaktadır. Daha düşük ve daha yüksek ücret gruplarının ücretlendirilmesi arasındaki farkların önemsiz olduğu yanlış bir ücret grupları ve temel sözleşme ücretleri yapısı, işçilerin kalifikasyonlarını artırmaya olan ilgilerini azaltır, eşitlikçiliğe yol açar ve emek üretkenliğinin artmasını köstekler.
Doğru bir şekilde inşa edilmiş bir sözleşme sistemi, ücreti üretimdeki tayin edici halkaların teşvik edileceği ve insanların daha yüksek bir kalifikasyon kazanmaya yöneltilebilecekleri şekilde örgütleme olanakları sağlamaktadır.
Başa Dön
Sosyalizmde gerçek ücretin kesintisiz artması
Sosyalist düzende sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekleriyle uyum içinde, gerçek ücretin kesintisiz bir yükselmesi gerçekleşmektedir.
Gerçek ücretlerin yükselmesinin en önemli ekonomik temeli, sosyalist üretimin en gelişmiş teknik temelinde büyümesidir, emek üretkenliğinin artmasıdır.
Sosyalist toplumun yaşayabilmesi ve gelişebilmesi için, emek üretkenliğinin sürekli olarak iş ücretinden daha hızlı büyümesi gerekmektedir. Toplum, yalnızca bu koşullar altında üretimin genişletilmesi, yedeklerin büyütülmesi ve emekçilerin artan gereksinimlerinin giderek mütemadiyen tam bir şekilde tatmin edilmesi için gereken araçları elde edebilir. Emek üretkenliğinin kesintisiz olarak artması ve toplumsal üretimin kesintisiz büyümesi nasıl ki gerçek ücretin daha da artmasının sağlam temellerini oluşturuyorsa, bu durumda gerçek ücretin artması emekçilerin satın alma gücüne sahip talebini yükseltir ve bu da tekrardan toplumsal üretimin artması için güçlü bir ivme oluşturur. Sosyalist üretimin kesintisiz olarak büyümesi, işçilerin ve görevlilerin sayısının sistemli bir şekilde artmasına yol açmaktadır. SSCB’de işçilerin ve görevlilerin sayısı, gerçek ücretlerin önemli ölçüde artması koşulunda, 1928’deki 10.8 milyondan 1953 yılının sonunda 44.8 milyona, yani dört mislinden fazlasına yükselmiştir. Kapitalizmdeki yedek işsiz ordusu bulundurma zorunluluğu, ağır bir yük olarak işçi ailelerinin sırtına binmekte ve tüm işçi sınıfının gerçek gelirini azaltmaktadır. Sosyalist toplumda işsizlik yoktur ve bundan dolayı işçi sınıfı bir yedek işsizler ordusu bulundurma zorunluluğundan kurtarılmıştır. Büyüyen üretim, ailenin çalışabilir tüm üyeleri için çalışma olanakları sunmakta ve bu da onların tüm gelirini önemli ölçüde artırmaktadır.
Sosyalist toplumun emekçileri, kapitalist ülkelerin işçi sınıfının cinsiyetleri, yaşları, milliyetleri ve ırklarından dolayı taşımak zorunda kaldıkları çeşitli sınırlamalar sonucu muazzam iş ücreti kaybı çekmemektedir.
İlk kez sosyalist toplumda—cinsiyet, yaş, milliyet ve ırk farkı gözetmeksizin—eşit işe eşit ücret ilkesi gerçekleştirilmiştir. Sosyalizmde çocuk çalıştırılması yasaktır. Kadınla erkek arasındaki gerçekten eşitlik, eşit ücretlendirme, anne olacaklar için paralı izin sağlanması, geniş doğumevleri, kreşler ve çocuk yuvaları ağı ve çok çocuklu ve yalnız yaşayan annelere verilen devlet yardımlarının ödenmesi yoluyla güvence altına alınmıştır. Bir emekçinin ırkından ya da milliyetinden dolayı ücretlendirmede haklarının doğrudan ya da dolaylı olarak kısıtlanması, ağır suç olarak görülmekte ve buna uygun cezalandırılmaktadır.
Sosyalist toplumda iş ücretinin kesintisiz olarak yükselmesi, ayrıca işçilerin kültürel ve teknik düzeylerinin yükselmesine ve onların kalifikasyonlarının artmasına bağlıdır. Kapitalist düzende sanayi tekniğinin gelişmesiyle birlikte geniş bir kalifiye işçiler tabakası, makineler tarafından yerinden edilmekte ve bunlar daha kötü ödenen, niteliksiz işleri yapmak zorunda bırakılmaktadırlar. Aynı zamanda emeğin yoğunlaştırılması sonucu sakatlanan işçiler, üretim alanının dışına ve işsizlerin saflarına atılmakta ve bunların yerine daha sağlıklı, daha güçlü işçiler alınmaktadır. Sosyalist toplumda üretimin büyümesi, hızlı teknik ilerlemeye dayanmaktadır. Ağır kol emeğine dayanan eski mesleklerin yerini, modern tekniğe dayanan kalifiye ve daha iyi ödenen emeğe sahip meslekler almaktadır. Sosyalist devlet her yıl, maden sanayiinin, kömür ocaklarının, kimya sanayiinin ve diğer halk iktisadı dallarının emekçilerine ve çeşitli kültür yaratıcıları gruplarına ve devlet aygıtı çalışanlarına uzun yıllar süren hizmetlerinden ötürü, böylelikle iyi verim elde edilmesi koşullarında bir ve aynı çalışma alanında uzun yıllar kalabilmelerini teşvik etmek amacıyla, büyük miktarlar ödemektedir.
Gerçek ücretin kesintisiz yükselmesinin önemli etkenlerinden birisi, sosyalist devlet tarafından sistemli bir şekilde izlenen kitle gereksinim mallarının fiyatlarının düşürülmesi politikasıdır. Kişisel gereksinim mallarının fiyatlarının düşürülmesi yoluyla paranın alım gücünün yükseltilmesi, sosyalist toplumda emekçilerin refah düzeylerinin yükseltilmesinin sürekli etkenlerinden birisidir.
SSCB’de 1947 ile 1954 yılları arasında sürdürülen kitle gereksinim metalarının perakende fiyatlarının düşürülmesi, bu fiyatların %56.5 oranında düşürülmesine yol açtı ve halka yüzlerce milyar ruble kazanç getirdi. Aynı dönem içerisinde kapitalist ülkelerde sürekli artan pahalılık sonucu geçim masrafları endeksi, ABD’de %21 ve İngiltere’de %40 oranında arttı. Savaş öncesi dönemle karşılaştırıldığında geçim masrafları ABD’de %189, yani yaklaşık üç misli ve İngiltere’de %125 bir artış gösterdi.
Toprağın ulusallaştırılmasıyla birlikte kentteki toprak sahiplerinin kapitalizmde toplumdan toprak rantı olarak aldıkları muazzam bir haraç ortadan kalktı. Kapitalist ülkelerde, kira, ısınma ve aydınlatma giderleri, bir işçi ailesinin kazancının yaklaşık dörtte birini yutmaktadır. Sosyalist toplumda toprak, kentlerdeki konut fonu ve belediye işletmeleri toplumsal mülkiyet olduklarından dolayı, konut ve belediye hizmetleri giderleri, işçinin aile bütçesinin yalnızca çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. SSCB’de bu giderler, ortalama %4 tutmaktadır; bu, gerçek ücret düzeyinin yükselmesinin esaslı bir koşuludur.
Sovyetler Birliği’nde muazzam konut inşa hacmi, emekçilerin konut koşullarının sürekli iyileştirilmesini güvence altına almaktadır. Yalnızca 1946 ile 1953 arasında devlet işletmeleri, resmi makamlar ve yerel Sovyetler tarafından ve kent ve işçi yerleşim bölgelerinin halkı tarafından devlet kredilerinin yardımıyla, 183 milyon metre kareden fazla bir toplam oturma alanı yeni inşa edilmiş ya da oturulabilir hale getirilmiştir. Bunun dışında kırsal bölgelerde 4 milyonun üzerinde konut onarılmış ya da yem inşa edilmiştir.
Sosyalist toplumdaki işçiler ve görevliler, kapitalist ülkelerin emekçilerinin sırtına burjuva devlet tarafından yüklenen vergi politikası yükünden özgürdürler. Kapitalist ülkelerde, yüksek vergiler işçilerin gerçek ücretini önemli ölçüde düşürmektedir, SSCB’de işçilerin ve görevlilerin iş ücretlerinin yalnızca önemsiz bir bölümünü vergilerin ödenmesi için vermeleri gerekmektedir. Ayrıca bu vergiler, halk iktisadının gereksinimleri ve sosyal ve kültürel önlemler için kullanılmaktadır.
Bireysel para ücretine olan yüksek derecede önemli bir tamamlama, sosyalist devletin tüm halkın yararına kullanılan sosyal ve kültürel önlemler için hizmete sunduğu sürekli artan araçlardır.
Sosyalist toplumda işçilerin ve görevlilerin sosyal sigortası zorunludur ve bunun masraflarını devlet taşımaktadır; kapitalist ülkelerde ise pek az ülkelerde bir sosyal sigortanın olmasının yanısıra işçiler sigorta ödeneklerinin önemli bir bölümünü kendi iş ücretlerinden ödemek zorundadırlar. Sovyet Devleti, Birinci Beş Yıllık Plan’da 8.9 milyar, İkinci Beş Yıllık Plan’da 32.1 milyar, Dördüncü Beş Yıllık Plan’da 79.1 milyar ve Beşinci Beş Yıllık Plan’ın ilk üç yılında 66 milyar rubleden fazla sosyal sigorta için hizmete sundu.
SSCB işçilerine ve görevlilerine devlet sırtından emekli aylıkları ödenmektedir; bunlar ücretsiz olarak doktor yardımı, parasız ya da indirimli fiyatlarla sanatoryumlarda, dinlenme yurtlarında ve çocuk yuvalarında yer, bedava ders ve kalifikasyonlarını yükseltmek için karşılıksız eğitim almaktadırlar; öğrenimde bulunanlar burslardan yaralanmaktadır; tüm işçilere ve görevlilere masrafları devlete ait olmak üzere en az iki hafta süreli paralı izin ve bir dizi meselde grubuna hatta daha fazla ücretli izin verilmektedir.
1940 ile 1953 yılları arasında SSCB devlet bütçesinden sosyal ve kültürel önlemler için harcamalar 3 kattan fazla arttı. Aynı dönem içinde devlet tarafından kabul edilen miktarlar şöyle yükseldi: Halk eğitimi için 22.5 milyardan 61.1 milyar rubleye; sosyal sigorta araçları da dahil sağlık sektörü için 11.2 milyardan 28.7 milyar rubleye; sosyal hizmetler için 3.1 milyardan 22.8 milyar rubleye. Ayrıca devlet tarafından çok çocuklu ve yalnız yaşayan anneler için dev miktarlar, örneğin 1953 yılında 4.5 milyar ruble, yardım ödemeleri yapılmıştır. 1953 yılında SSCB halkı, sosyal ve kültürel önlemler için devlet harcamalarının ve emekçilerin maddi refah düzeyinin yükseltilmesi amacıyla diğer harcamaların artmasıyla bağıntı içinde devlet bütçesinden 134 milyar ruble elde etti.
Böylelikle devletin ve toplumsal örgütlerin sosyal ve kültürel önlemler için harcamaları yoluyla işçilerin ve görevlilerin birçok maddi ve kültürel gereksinimi giderilmektedir; bu da gerçek ücretin kesintisiz artmasının önemli bir etkenini oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak SSCB işçilerinin ve görevlilerinin gerçek gelirleri, yılda ortalama olarak bireysel para ücreti biçiminde aldıklarının yaklaşık üçte birini aşmaktadır.
Emekçilerin maddi refah düzeyini belirleyen bütün kaldıraçları elinde tutan sosyalist devlet, gerçek ücretin sistemli olarak yükseltilmesi politikası izlemektedir. Daha 1930 yılında İşçilerin gerçek ücreti—sosyal sigorta ve işletmelerin gerçek gelirinden (kazancından) işçilerin yaşam koşullarını iyileştirme fonuna giden harcamalar göz önünde bulundurularak—1913 yılı düzeyine göre yüzde 167’lik bir artış gösterdi. 1953 yılında işçilerin ve görevlilerin aylık ücretleri SSCB’de 1940 yılının yüzde 201’ini tutuyordu. Devlet, kooperatif ve kollektif iktisadi ticaretindeki perakende fiyat düzeyleri, ev maları ve her türden hizmet ödemeleri, 1953 yılında 1940 yılının yüzde 122’sini tutuyordu. Böylelikle tüm işçilerin ve görevlilerin gerçek ücreti, SSCB’de 1940 ile 1953 arasında yüzde 65 arttı. Ancak halkın kültürel ve sosyal hizmetleri için devlet giderlerinin artırılması göz önünde tutulduğunda, işçilerin ve görevlilerin toplam gelirleri bu dönem içinde yüzde 89 artmıştır. SSCB’de işçilerin gerçek ücretleri 1953 yılında Ekim Devrimi öncesinin yaklaşık altı katını tutuyordu.
Gerçek ücretin kesintisiz olarak yükselmesi, sosyalist toplumun emekçilerinin kendilerini daha iyi beslemesine, daha fazla sanayi metası kullanılmasına ve daha büyük tasarruflarda bulunmasına yol açmaktadır. Emekçilerin tasarruf kasalarındaki birikimleri, 1953 yılında 1940 yılına göre beş kattan fazla arttı. Çalışma, izin, yaşlılıkta ve hastalık ve çalışamamazlık durumunda maddi bakım hakkının güvence altında bulunduğu sosyalist toplum koşullarında, tasarrufların artması, halkın refah düzeyinin büyümesinin doğrudan bir göstergesidir.
“Bizim devrimimiz” diyordu Stalin, yalnızca kapitalizmin zincirlerini parçalayan ve halka özgürlük veren değil, aynı zamanda halka müreffeh bir yaşam için maddi koşulları da veren tek devrimdir. Devrimimizin gücü ve yenilmezliği, burada yatmaktadır.”*
Kısa Özet
1— Sosyalist toplumda iş ücreti, sosyalist devletin her bir emekçinin emeğinin niteliğine ve niceliğine göre toplumsal toplam ürün bölümünden dağıttığı ve parayla ifade edilen emekçinin payıdır. Sosyalizmin ekonomik yasasından ve yapılan işe göre dağılım yasasından yola çıkarak sosyalist devlet, her dönemde çalışanların çeşitli kategorilerinin ücretlerini, iş ücreti düzeyinin halk iktisadının büyümesi ve emek üretkenliğinin artmasıyla birlikte sistemli olarak artması bakış açısıyla, saptar.
2— İş ücreti, sosyalist üretimin güçlü bir itici gücüdür: O, emekçilerin kalifikasyonunun yükselmesini, tekniğin sürekli olarak mükemmelleştirilmesini, üretim örgütlenmesinin iyileştirilmesini ve toplumsal emeğin üretkenliğinin artırılmasını teşvik etmektedir.
Sosyalizmdeki verim ücreti, emekçinin kişisel maddi çıkarlarını halk iktisadının çıkarlarıyla en tam biçimde birleştirir. Sosyalist toplumda verim ücretinin şu sistemleri kullanılmaktadır: Doğrudan üretim ücreti, ileriye doğru verim ücreti ve prim-verim ücreti. Zaman başına ücret, çalışma süresine ve emekçinin kalifikasyonuna bağlıdır. zaman başına ücret alan emekçilerin çalışması, çeşitli türden primlerle teşvik edilmektedir.
3— Sosyalist iktisatta sözleşme sistemi, ücreti, üretimin tayin edici halkalarının pekişeceği ve kalifikasyonun yükselmesinin teşvik edileceği biçimde örgütleme hedefine sahiptir. İktisat yürütmenin sosyalist ilkelerine, ileri, teknik olarak gerekçelendirilmiş normlar denk düşmektedir. Sosyalist devletin ücret politikası, iş ücretinin her yönlü farklı kılınması temelinde küçük-burjuva eşitlikçiliğine karşı mücadele içinde gerçekleştirilmektedir: kalifiye ve bedensel olarak ağır emek ve önder meslek gruplarının ve iktisat dallarının emekçilerinin emeğine daha fazla ücret ödenmektedir.
4- Sosyalizmin ekonomik temel yasası, gerçek ücretin kesintisiz olarak yükselmesini şart koşmaktadır. Gerçek ücretin yükselmesinin en önemli etkenleri şunlardır: sosyalist üretimin hiçbir işsizlik olmadan kesintisiz olarak büyümesi, kitle gereksinim metalarının fiyatlarının düşürülmesi ve Sovyet parasının istikrarı, işçilerin teknik ve kültürel düzeylerinin kalifikasyonlarının artırılması, emekçilerin konut koşullarının iyileştirilmesi. İşçilerin ve görevlilerin bireysel iş ücretleri, devletin ve toplumsal örgütlerin sosyal ve kültürel önlemler için kapsamlı harcamaları, böylelikle emekçilerin yaşam standardının sürekli yükselmesi için önemli bir kaynak oluşturan harcamalar yoluyla tamamlanmaktadır.
* V.İ. Lenin, “RKP(B) Moskova Şehir Konferansı’nda Subbotniklere İlişkin Rapor”; bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXX, s. 260, Rusça.
* K. Marx, “Kapital”, ‘Üçüncü cilt, s. 932.
* SBKP(B) XVIII. Parti Konferansı Kararı; bkz. “Parti Kongreleri, Parti Konferansları ve MK Oturumlarının Karar ve Gerekçeli Kararlarında SBKP”, Bölüm II, 7. baskı, s. 975, Rusça.
- J.V. Stalin, “Stahanovcuların İlk Birlik Danışma Toplantısı’nda Konuşma”; bkz. J. Stalin, “Leninizmin Sorunları”, Berlin 1954, s.604
Bölüm XXXIII
İKTİSADİ MUHASEBE VE VERİMLİLİK ,MALİYET ÜCRETİ VE FİYAT
Tutumluluk rejim.
İktisadi muhasebe ve işletmelerin verimliliği
İşletmenin Fonları. Yatırım ve dolaşım fonları.
Ürünlerin maliyet masrafı.
Devlet işletmelerinin salt geliri. Devletin merkezileştirilmiş salt geliri.
Sanayi ürünlerinin fiyatı.
Tutumluluk rejimi
Sosyalizmin iktisadi düzeni, muazzam miktarda malzeme ve işgücü kaybına yol açan kapitalizmin çelişkilerinden arıdır. Planlı örgütlü sosyalist iktisat sistemi, bütün eski üretim tarzlarına göre, en büyük üretim aracı ve emek tasarrufu sağlamaktadır.
Toplumdaki bütün çok çeşitli ekonomi biçimlerinin amacı son tahlilde emek zamanı ekonomisi, canlı ve ölü emekten tasarruftur, yani bunlar toplumsal emeğin üretkenliğinin artırılması anlamına gelmektedirler. Marx şöyle yazıyordu: “Toplum, buğday, hayvan vb. üretmek için ne kadar az zamana gereksinim duyuyorsa, maddi ya da manevi, diğer ürünler için o kadar çok zaman kazanır. Tıpkı tek tek birey gibi, gelişmesinin, zevkinin ve faaliyetinin her yönlülüğü zaman tasarrufuna bağlıdır.”*
Emek zamanı ekonomisi, sosyalist toplumda üretimin kesintisiz yükselmesini güvence altına alan ana etkenlerden birisidir. Emek zamanı tasarrufu, tutumluluk rejimine tutarlı bir şekilde tutunmayla sağlanır. Tutumluluk rejimi, en küçük harcamayla mümkün olabilecek en büyük sonucu elde etmeye yönelik olan sosyalist iktisat yöntemidir. Tutumluluk rejimi, toplumsal mülkiyetin özenle ele alınmasını, üretimde canlı ve cisimlendirilmiş emek harcanımını sistemli bir şekilde düşürmeyi, tekniğin mükemmelleştirilmesini ve işgüçlerinin, maddi ve mali araçların rasyonel konumlandırılmasını gerektirmektedir. Tutumluluk rejimine uyulması, sosyalist birikimin büyütülmesinin ve biriktirilmiş araçların doğru kullanılmasının vazgeçilmez koşuludur. Tutumluluk
rejimi toplumsal emekte tasarrufa katkıda bulunduğundan, sosyalist üretimin büyümesinin güçlü kaldıraçlarından birisini oluşturmaktadır.
Sosyalizmin ekonomik temel yasasıyla uyum içinde tutumluluk rejiminin hedefi, halk kitlelerinin maddi refah düzeyini ve kültürel düzeyini her bakımdan yükseltmektedir. Üretim maliyetindeki tasarrufların emekçilerin sırtından, onların çalışma koşullarının kötüleştirilmesi ve sömürülerinin artırılması pahasına yapıldığı kapitalist düzenin tersine, sosyalist düzende tutumluluk rejimi tüm toplumun çıkarlarına hizmet etmekte, emekçilerin durumlarının düzelmesine yol açmaktadır ve bundan ötürü tüm halkın davasıdır. Halk iktisadının bütün kesitlerinde ve bütün yönetim kademelerinde en sıkı tutumluluk rejiminin sürdürülmesi, sosyalist devletin iktisadi-örgütsel faaliyetinin ana görevlerinden biridir.
Sosyalizmde emek tasarrufu nesnel gerekliliğinden ve muazzam olanaklarından yola çıkarak Komünist Partisi ve Sovyet Devleti, kitleleri tutumlu bir iktisat yürütülmesi için mücadeleye, toplumsal emeğin her saatini, her donanım, yakıt, enerji ve hammadde biriminin sürekli olarak daha büyük bir üretim sonucu göstermesini hedefleyen bir mücadele için seferber etmektedirler. Sosyalist iktisatta sürekli artan toplumsal emek tasarruflarının güvencesi burada yatmaktadır.
İktisadi muhasebe ve işletmelerin verimliliği
Tutumluluk rejimi, bütün sosyalist işletmelerde yürütülmektedir. Sosyalist devlet işletmelerinde ve meslek kooperatifleri artellerinde iktisadi muhasebe, tutumluluk rejiminin gerçekleştirilmesinin en önemli aracıdır.
Lenin, “doğrudan coşku temelinde” değil, aksine yalnızca “büyük devrimden doğan coşkunun desteğiyle, kişisel çıkar, kişisel ilgi ve iktisadi muhasebe temelinde...” sosyalizmin inşa edilebileceğini, on milyonlarca insanın komünizme götürülebileceğini öğretmektedir.* İktisadi muhasebe, sosyalist işletmelerde planlı iktisat yürütülmesinin üretim masraflarının ve sonuçlarının para biçiminde karşılaştırılmasını, işletmelerin masraflarının kendi gelirlerinden karşılanmasını ve üretimin verimliliğinin güvence altına alınmasını gerektiren yöntemidir. İşletmenin iktisadi faaliyetiyle bağıntı içindeki giderleri, onun ürünlerini devlet tarafından saptanan fiyatlarla satmasıyla elde ettiği araçlardan karşılanmaktadır.
İktisadi muhasebe, halk iktisadının planlı (orantılı) gelişmesi yasasına uyulmasına hizmet etmektedir. Görevi, devlet planlarının en küçük miktarda emek ve üretim araçları kullanımıyla yerine getirilmesinin, plan hedeflerinin aşılmasının güvence altına alınmasıdır.
İktisadi muhasebe, değer yasasının kullanılmasına dayanmaktadır. Daha önce de söylendiği gibi, üretim giderleri ve sonuçları, sosyalist işletmelerin gelirleri ve giderleri değer biçiminde, para biçiminde ifade edilmekte ve ölçülmektedir. Para biçiminin kullanılmasıyla iktisadi muhasebe, hesaplamanın yapılmasını, işletmelerin faaliyeti üzerine hesap dökümü yapılmasını ve bunların denetlenmesini olanaklı kılmaktadır. Her işletmede, bunun verimle mi yoksa zararla mı çalıştığını göstermektedir. İktisadi muhasebe, işletmelerin yöneticilerine rasyonel iktisat yürütülmesi ruhuyla eğitmekte, disipline uymalarını sağlamakta ve üretim miktarını tam olarak hesaplamalarını, emek üretkenliğini artırmayı, ürünlerin maliyet fiyatlarını düşürmeyi ve üretim verimliliğini yükseltmeyi onlara öğretmektedir.
İktisadi muhasebenin taleplerinden birisi, işletmenin verimliliğinin güvence altına alınmasıdır. İşletmenin verimliliği, işletmenin üretiminin realizesiyle elde ettiği araçların kendi masraflarını karşılaması ve bunun ötesinde bir kazanç sağlaması anlamına gelmektedir. Verimlilik, işletmenin çalışmasının belli bir zaman dilimi içindeki iktisadi verimini karakterize eder. “Tek tek işletmelerin ve üretim dallarının verimliliği, üretimimizin gelişmesi açısından bakıldığında, muazzam bir öneme sahiptir. Bunun hem yeni inşa planında hem de üretim planlamasında göz önünde tutulması gerekmektedir. Bu, bu gelişme aşamasında iktisadi faaliyetimizin alfabesidir.”*
Tek tek işletmelerin ve üretim dallarının verimliliğinin yanısıra sosyalist iktisatta, tüm halk iktisadı çapında daha yüksek, kapitalizm için erişilemeyecek bir verimlilik vardır. Bu, verimliliğin tek tek işletmeler ya da üretim dalları açısından ve tek bir yılın ortalamasıyla değil, tüm halk iktisadının ve uzun bir zaman dilimi açısından belirlendiği anlamına gelmektedir. Tek tek iktisat dallarının ve işletmelerin verimliliği, iktisadi verimlilik karşısında ikincil öneme sahiptir. Tek tek işletmelerin ve tüm bir iktisat dalının verimliliğinin yükseltilmesi, tüm halk iktisadının gelişmesinin hızlanmasına katkıda bulunur.
Sosyalist iktisatta verimlilerin yanısıra geçici olarak verimsiz işletmeler, hatta zararla çalışan, ancak büyük iktisadi öneme sahip işletmeler de var olabilir. Sosyalist devlet bu işletmeleri sübvansiyonlarla desteklemekte ve bunları verimli bir hale dönüştürmek için önlemler almaktadır.
Örneğin, savaş sırasında ağır sanayinin zararlarını sübvansiyonlarla örtmek kaçınılmazdı. Ancak bu sübvansiyon sistemi, iktisadi muhasebenin pekiştirilmesini olumsuz olarak etkiledi ve maliyet giderlerinin azaltılması için mücadelede maddi teşviki zayıflattı. Bundan ötürü, savaştan sonra, 1 Ocak 1949’dan bu yana, sübvansiyon sistemi kaldırıldı. Bu, emek üretkenliğinin artırılması, maliyet giderlerinin düşürülmesi ve ağır sanayinin bazı dallarının ürünlerinin fiyatlarının geçici olarak yükseltilmesiyle sağlandı. Sanayinin teslim fiyatları, maliyet masraflarına göre ayarlandı. Sübvansiyonların kaldırılası, iktisadi muhasebenin pekişmesine katkıda bulundu, sanayideki emek ve malzeme kullanımındaki tutumluluğu teşvik etti ve sanayinin bundan sonraki teslim fiyatlarının düşürülmesinin gerekli ön koşullarını yarattı.
Sosyalist devletle işletmeleri arasındaki ve tek tek sosyalist işletmeler arasındaki karşılıklı ilişki, ifadesini iktisadi muhasebede bulmaktadır.
İktisadi muhasebe, sosyalist işletmelerin devlet tarafından merkezi yönetimiyle her bir işletmenin iktisadi-operatif bağımsızlığının birleştirilmesine dayanmaktadır. İşletmenin iktisadi-operatif bağımsızlığı, onun’’hizmetine devletsel üretim araçlarının verilmesinde ve onun bunları rasyonel kullanarak plan görevlerinin en iyi şekilde yerine getirilmesi için geniş inisiyatif geliştirmesinde dile gelmektedir.
Sosyalist devlet, üretim araçlarını işletmelerine dağıtmakta ve her birisine planın yerine getirilmesi için gerekli olan maddi ve mali araçları vermektedir. Hukuki bağımsız iktisadi birim olarak işletme, diğer işletme ve örgütlerle ilişkiye girmekte, kadrolarını tamamlamakta ve üretim, teminat ve pazarlama faaliyetini örgütlemektedir. İşletmenin devlet bankasında kliring hesabı bulunmaktadır, banka kredisi alma hakkı vardır ve kendi bilançosuna sahiptir.
Devlet işletmelerinin iktisadi-operatif bağımsızlığı, üretim araçları üzerindeki halk mülkiyetinin çerçevesi içinde gelişmektedir, çünkü belirli bir işletmeye yararlanması karşılığında bırakılan üretim araçlarının sahibi son tahlilde sosyalist devlettir. Devlet, her birinin tüm halk iktisadı içindeki önemini göz önünde tutarak, planlı bir şekilde tek tek işletmeler arasındaki ilişkiyi örgütler. Sosyalist işletmeler arasındaki ilişkiler, kapitalizmde olduğu gibi, rekabet ilişkileri değil, tam tersine tüm halkın önünde duran görevlerin yerine getirilmesine yönelik olan ortak çalışma ilişkileridir. İktisadi muhasebe işletmelerin ve onların yöneticilerinin planın yerine getirilmesi ve hizmetlerinde bulunan tüm araçlardan rasyonel bir şekilde yararlanma konusunda devlete karşı sorumluluğu ön koşar.
İşletme, işçilerin ve görevlilerin ücretlerinin zamanında ödenmesinden sorumludur. O, devlet bütçesine karşı ödeme yükümlülüklerinin zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirilmesinden ve verilen bütçe araçlarının ve banka kredilerinin amaca uygun kullanımından sorumludur.
İktisadi muhasebe, ayrıca, işletmenin diğer işletmelere ve iktisadi örgütlere karşı yükümlülüklerinin yerine getirilmesi konusunda maddi sorumluluğu taşımasını ön koşar.
İşletmeler arasındaki iktisadi karşılıklı ilişkiler, iktisadi anlaşmalar yardımıyla düzenlenmektedir. İşletmeler, tüm devlet planıyla uyum içinde gerekli üretim araçlarını elde ederler ve kendi ürünlerini anlaşma temelinde realize ederler.
Anlaşma şunları içerir: teslim koşulları, ürünlerin miktarı, türü ve kalitesi, teslim vadeleri, fiyat, ödeme vadesi, ödeme türü ve anlaşma koşullarına uyulmaması halinde sorumluluğun türü ve derecesi. Anlaşma şu zorla yaptırımları saptar: anlaşmanın yerine getirilmemesi, teslim vadelerine uyulmaması ve anlaşılan ürün kalitesine uyulmaması halinde konvensiyonel cezalar.
İşletmelerin anlaşma disiplinine sıkı sıkıya uymaları, iktisadi muhasebenin en önemli taleplerinden birisidir.
İktisadi muhasebe, tüm işletmenin, tüm işçiler, görevliler ve yönetici personelin plan hedeflerinin yerine getirilmesine, üretimin kesintisiz, hızlı yükseltilmesine, tutumlu ve rasyonel bir iktisat yürütülmesine ve işletmenin verimliliğinin güvence altına alınmasına olan maddi ilgisine dayanır.
İşletmenin ve işletmede çalışanların plan hedeflerinin yerine getirilmesine ve üretimin artırılmasına duydukları maddi ilgi, öncelikle işletmenin iktisadi faaliyetinin sonuçlarına göre para araçları elde etmesi yoluyla güvence altına alınmaktadır. Bunun dışında işletmenin gelirinin (kazancının) bir bölümü, işletmenin hizmetinde kalmakta ve dolaşım araçlarının tamamlanması, yatırımlar ve işçilerin ve görevlilerin kültürel ve maddi yaşam koşullarının iyileştirilmesi için kullanılmaktadır.
İktisadi muhasebe, yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının en geniş şekilde kullanılmasını gerektirmektedir. Yapılan işe göre dağılım, emek üretkenliğinin yükselmesine ve araç tasarrufuna olan kişisel maddi ilgiyi uyandırmakta ve iktisadi muhasebeyi pekiştirmektedir. Bu sonuncusu da yine, yapılan işe göre dağılım yasasının tutarlı bir şekilde gerçekleştirilmesine ve emekçilerin refah düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmaktadır. İşletmenin kazancı ne kadar yüksek olursa, çalışanların maddi ve kültürel yaşam koşullarının iyileştirilmesi yoluyla teşvik etmek için o kadar fazla olanağa sahip olacaktır. İktisadi muhasebe ne kadar gelişmiş olursa, tasarruflar için verilen primler de o ölçüde büyük olacaktır.
İktisadi muhasebe, rublenin işletmenin ve onun bölümlerinin faaliyeti üzerindeki sürekli denetimini gerektirmektedir. Ruble yoluyla denetim şunları içermektedir: işletmenin iktisadi faaliyetinin parayla ifade edilen hanelerinde (maliyet masrafları, verimlilik vs.) çalışmasının kalitesi ortaya çıkar; işletmenin para aracı alıp alamayacağı, çalışmasına ve plan hedeflerini yerine getirmesinin derecesine bağlıdır; genel plan görevlerinin yerine getirilmesinden bağımsız olarak, işletmeden ödeme yükümlülüklerini (banka kredilerinin geri ödenmesi, devlet bütçesine katkılar vb.) zamanında yerine getirmesi talep edilmektedir; işletmeler, diğer işletmelerle (mal teslim edenler ya da alıcılar) aralarında imzalanan anlaşma uyarınca hesaplarını zamanında yapmak zorundadırlar. İşletmelerin çalışmasının ruble tarafından denetimi, iktisat örgütlerinin, maliye organlarının ve banka sisteminin elindedir. Ruble tarafından karşılıklı denetim, iktisadi anlaşmalarla birbirlerine bağlı olan işletmeler tarafından gerçekleştirilir. İşletme içerisinde ruble tarafından denetim, para biçiminde üretim harcamalarının ve sonuçlarının hesaplanması ve karşılaştırılmasıyla gerçekleştirilir.
İşletmelerde sosyalist üretimin rasyonel bir örgütlemesi, iktisadi muhasebe öğelerinin işletmenin bölümlerinde ve ustalık alanlarında kullanım bulmasını gerektirir. Bölüm ve ustalık alanı, işletmenin üretim tekniği açısından belirli bir bağımsızlığa sahip olan kesimlerini oluştururlar, ancak bunlar, işletmenin sahip olduğu kendine özgü iktisadi-operatif bağımsızlığa sahip değildirler. Bundan ötürü, burada iktisadi muhasebe sınırlı bir ölçüde kullanılmaktadır. Bölümlerdeki ve ustalık alanlarındaki iktisadi muhasebe öğeleri şunlardır: Harcamaların para biçiminde hesaplanması, bu harcamaların plan hedefleriyle karşılaştırılması, araçlarda en büyük tasarrufu sağlayan emekçilerin maddi olarak teşvik edilmesi.
İşletmenin para araçlarının hareketi, gelir kaynaklarını ve gider amaçlarını belirleyen mali planlar temelinde gerçekleşir. İşletmenin ve çalışanlarının üretim sonuçlarına olan maddi ilgisini yükselterek iktisadi muhasebenin tutarlı olarak gerçekleştirilmesi, eldeki araçların tam ve rasyonel olarak kullanılması ve tutumlu, dikkatli iktisat yürütülmesi açısından kitlelerin üretim faaliyetini ve sosyalist yarışmasını teşvik eder. İktisadi muhasebe, işletmenin elinde bulunan tüm fonların sürekli olarak daha iyi kullanılmasına yöneliktir.
İşletmenin fonları. Yatırım ve dolaşım fonları
Devlet işletmelerine ayrılan araçlar, halk mülkiyeti olan maddi ve mali araçlar, onların fonlarını oluştururlar.
Yukarıda da ortaya konduğu gibi, SSCB’deki devlet işletmelerinin üretim araçları özü itibariyle meta olmamakla birlikte, meta biçimini muhafaza etmektedirler. Üretim araçları, devlet işletmelerinde yalnızca ürün biçiminde değil, ayın zamanda para biçiminde de ortaya çıkmaktadırlar. Bundan ötürü, hesapların yapılmasında, kapatılmasında ve iktisadi muhasebede, maliyet masrafları, üretim araçlarının değeri ve fiyatı gibi kategoriler kullanılmak zorundadır.
Üretim araçları, işletmenin üretim fonunu oluştururlar. Üretim fonları planlı, kesintisiz bir dönüşüm gösterirler; bunlar, birbirinin peşi sıra üretim ve dolaşım aşamasından geçerler. Buna bağlı olarak biçimleri de değişir: Para biçimi üretici biçimine, üretici biçim meta biçimine ve meta biçimi para biçimine vs. dönüşür. Dönüşümün her karakterine göre, işletmenin üretim fonları yatırım ve dolaşım fonuna ayrılır.
Yatırım fonları, uzun bir zaman süresi boyunca, ürün biçimlerini koruyarak, üretime hizmet ederler. Yatırım fonunun değeri, yavaş yavaş, parça parça, bu fonun aşınmasıyla uyum içinde üretim masraflarına girer. Dolaşım fonu, üretim süreci içinde tek bir üretim dönemi sırasında tümüyle kullanılır ve değeri tümüyle metaların üretim masrafı içine girer.
İşletmenin üretim yatırım fonuna iş araçları dahildir: işletme binası, donanımlar, makineler, uzun kullanım süresine sahip araçlar ve mobilya ile taşıma araçları. Yatırım fonları, sosyalist toplumun üretim aygıtını oluştururlar. Yatırım fonunun hacmi ve kullanım derecesi, üretimin çapım belirleyen önemli bir etkendir.
Sosyalist iktisat sistemi, yatırım fonlarının kesintisiz gelişmesini güvence altına almakta ve bunun kapitalizmden olduğundan daha iyi kullanılmasını sağlamaktadır.
SSCB’de sanayinin yatırım fonları, burjuva ülkelerden olduğundan iki kat etkin bir şekilde kullanılmaktadır. SSCB’deki demir metalurji işletmelerinde, yüksek fırınların kullanım katsayısı, henüz 1940 yılında 1913 yılına göre iki katı tutuyordu. Yüksek fırınların kullanımı, 1953 yılında, 1940 yılına göre %38 ve Martin fırınlarının kullanımı %43 arttı.
Yatırım fonunun yıpranan kesimini yerine koymak için, işletmede bir amortisman fonu oluşturulmaktadır. Bu amaçla her ürün biriminin üretim masraflarının içine yatırım fonunun aşınmasıyla uyum içindeki belirli bir değer parçası alınmaktadır. İşletmenin amortisman fonlarının araçlarının bir bölümü, devlet tarafından belirlenen bir ölçü içinde, kullanılan yatırım fonlarını karşılamak için kullanılır ve geri kalan bölümü ise kullanılan yatırım fonunun genel tamiratı için işletmenin hizmetine verilir.
İşletmenin üretim dolaşım fonlarının içine şunlar girer: hammaddeler, malzeme, yakıt maddeleri, yarı mamuller ve diğer iş araçları. Üretim alanında bulunan fonların dışında, işletmenin elinde dolaşım aşamasında işlev gösteren araçlara, dolaşım fonuna sahiptir. Dolaşım fonları, satışa sunulan mamul ürünlerden ve hammadde ve yakıt maddesi satın almak ve ücretlerin ödenmesi için gerekli olan işletme para araçlarından oluşur. Üretim dolaşım fonu ve dolaşım fonu, bütünlükleri içinde işletmenin dolaşım araçlarını oluştururlar.
Yatırım ve dolaşım fonunun kullanım derecesinin artırılmasının önemli etkenlerinden birisi, devlet tarafından saptanan ve işletme için bağlayıcı olan makinelerden ve donanımların kullanımı için ileri teknik-iktisadi normlar ve hammaddeler, yakıt maddeleri ve diğer dolaşım öğelerinin ürün birimi başına (demir cevherinin ve kokun her tonu başına ham demir, her ton şeker pancarı başına şeker üretimi vs.) kullanım normlarıdır; aynı şey mamul ürünler de dahil olmak üzere dolaşım fonunun çeşitli öğeleri için belirlenen stok normları için geçerlidir.
İşletmenin dolaşım araçları, kendilerinin araçları ve ödünç alınmış araçlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kendi araçlarının ve ödünç alınmış dolaşım araçlarının oluşması, planlı olarak gelişmektedir.
Bazı dolaşım araçları, işletmeye devlet tarafından asgari ihtiyaç miktarında verilmektedir. Örneğin hammaddeler ve yakıt maddeleri için sezon stokları oluşturulması gerektiğinden ya da meta taşınmakta olduğundan işletmenin yedek ya da geçici dolaşım aracı gereksinimi, ödünç alınmış araçlarla, alınması karşılığı devlet bankasının belirli bir ücret, faiz, aldığı devlet bankası kredileriyle karşılanmaktadır. Dolaşım araçlarının dağıtılmasındaki bu işlem, işletmeleri bunları en rasyonel ve tutumlu bir şekilde kullanma, dönüşüm hızını hızlandırma konusunda teşvik etmektedir.
Dolaşım araçlarının dönüşüm hızının hızlandırılması, tutumluluk rejiminin yürütülmesi ve üretimin artırılması amacıyla yedek araçların özgür kılınması açısından büyük bir öneme sahiptir.
İşletme araçlarının dönüşüm hızı, birincisi, üretim sürecine, yani üretim devrinin süresine ve ikincisi, bu araçların ne kadar süre dolaşım alanında bulunduğuna (satılacak olan mamul mallar mevcudu biçiminde) bulunduklarına bağlıdır.
Üretim devri dai1tıi, ileri bir teknik ve teknolojinin ve bilimin en yeni kazanımlarının üretimde kullanılması temelinde üretim sürecinin hızlandırılması ve iş örgütlemesinin iyileştirilmesi yoluyla kısaltılmaktadır. Dolaşım araçlarının dolaşım süresi, taşıma sektörünün çalışmasının iyileştirilmesi, işletmelere mal temininin ve ürünlerinin pazarlanmasının rasyonel örgütlenmesi yoluyla kısaltılmaktadır.
Araçların dönüşüm hızı, işletmenin iktisadi faaliyetinin en önemli niteliksel özelliğidir. Araçların dönüşüm hızının hızlandırılması, işletme için üretim planlarının yerine getirilmesi ve birikimin artırılması açısından önemli bir etkendir. Bu, daha az miktarda dolaşım aracıyla planın yerine getirilmesini güvence altına almaktadır.
İktisadi muhasebenin pekiştirilmesi ve dolaşım araçlarının dönüşüm hızının hızlandırılması açısından sosyalist yarışma büyük bir öneme sahiptir. Üretim devresinin kısaltılması, işletmelerin iaşesinin ve ürünlerin pazarlamasının iyileştirilmesi ve mali disiplinin pekiştirilmesi yoluyla, devlet işletmelerinin ulaşım araçları önemli ölçüde daha iyi kullanılmaktadır.
İşletmeler, üretim ve dolaşım fonlarının yanısıra tüketim amacına hizmet eden yatırım fonuna da sahiptirler. Bunlara konutlar, klüpler ve kuruluşlarıyla toplumsal, kültürel ve sosyal amaçlara hizmet eden diğer binalar dahildir.
Yatırım ve dolaşım fonlarının sosyalist işletme tarafından tutumlu ve rasyonel bir şekilde kullanılması, üretim kapasitesinin büyütülmesini ve üretim masraflarının düşürülmesini olanaklı kılmaktadır.
Ürünlerin maliyet masrafı
Sosyalist toplumda belirli bir ürünün üretilmesi için kullanılan tüm toplumsal emek, toplumsal üretim maliyetini oluşturur. Metaların toplumsal üretim maliyeti, bu metaların değerini oluşturmaktadır. Üretim araçlarının üretim maliyeti, değer biçiminde, para biçiminde ifade edilmektedir. Toplumsal üretim maliyeti şu üç bileşenden oluşmaktadır: tüketilen üretim aracı değeri, kendisi için emek tarafından yaratılmış ürün değeri ve toplum için emek tarafından yaratılmış ürün değeri.
Toplumsal üretim maliyetinin ilk iki bileşeni, sosyalist devlet işletmelerinde ürünlerin maliyet masrafını oluşturmaktadırlar. Maliyet masrafı, toplumsal üretim maliyetinin işletmenin tüketilmiş üretim araçları ve ücretler için harcamalarını yerine koyan ve parayla ifade edilen bölümüdür. Maliyet masrafı ayrıca kullanılmış üretim araçlarında cisimleşen geçmiş emeği ve kendisi için ürünü yaratan yeni kullanılan emeği yansıtmaktadır. Maliyet masrafları, ürünlerin üretilmesinin ve pazarlamasının işletmeye ne kadara malolduğunu göstermektedir. Maliyet masraflarının hesaplanması, iktisadi muhasebenin gerçekleştirilmesinin en önemli koşuludur.
Sosyalist işletmelerin ürünlerinin maliyet masrafı kategorisi, sermaye harcanmasını dile getiren kapitalist maliyet fiyatıyla karıştırılmamalıdır. Kapitalist maliyet fiyatı, işgücü yağması ve güçlü sömürüyle düşürülürken, sosyalizmdeki üretim masraflarının düşürülmesi tüm toplum yararına toplumsal emekten tasarrufu dile getirmektedir.
Pratikte ürünlerin maliyet masrafları, iktisadı muhasebenin gereklilikleriyle uyum içinde, üretimde kullanılan hammadde, yardımcı maddeler ve yakıt maddeleri harcamalarından, amortismanlardan, sosyal vergiler de dahil, işçilerin ve görevlilerin ücretlerinden ve yönetim amacı için çeşitli para harcamalarından oluşmaktadır. İşletmelerin sosyal vergileri, toplum için ürünün sosyal sigorta organlarının hizmetine sunulan ve para biçiminde ifade edilen kesimidir.
Sanayi ürünlerinin maliyet masraflarının iki biçimi vardır: İşletme maliyet masrafları ve tüm (sözde ticari) maliyet masrafları. İşletme maliyet masrafları, işletmenin ürünlerin üretimiyle bağıntılı olan harcamalarını içermektedir. Tüm maliyet masrafları, işletme maliyet masraflarından ve ürünlerin realize edilmesine bağlı olan giderlerden (pazarlama bürolarının ve depoların bakım masrafları, taşıma masrafları, tröstlerin ve kombinaların idari masrafları) oluşmaktadır.
1953 yılında SSCB’deki sanayi ürünlerinin maliyet masraflarının dörtte üçü malzeme masraflarına (hammadde, yakıt maddesi, elektrik enerjisi, amortismanlar vs.) ve dörtte biri ücretlere düşmekteydi.
Ürünlerin maliyet masrafları, işletmenin tüm çalışmasının kalitesinin en önemli genel karakteristiğidir. Maliyet masrafları, işletmenin tüm üretim, teminat ve pazarlama faaliyetinde görülmektedir. Maliyet masrafları ne kadar düşük olursa, üretim planının yerine getirilmesi ve ürünün uygun kalitesi koşuluyla, işletmenin iktisadi başarısı da o kadar büyük olur. Devlet, emek harcamalarının ve üretim araçlarının kullanımının ileri normlarından yola çıkarak, maliyet masraflarının düşürülmesi için haneleri planlı ve sistemli bir şekilde saptar.
Ürünlerin maliyet masrafları, emek üretkenliğinin artırılması, yatırım ve dolaşım fonlarının rasyonel bir şekilde kullanılması, dönüşüm hızının hızlandırılması ve idari masrafların azaltılması yoluyla düşürülmektedir. Maliyet masraflarının düşürülmesi açısından kitlelerin tutumluluk rejiminin yürütülmesine aktif bir şekilde katılmaları büyük bir öneme sahiptir. Maliyet masraflarının düşürülmesi, canlı ve kullanılmış emekten tasarruf anlamına gelmektedir; bu, birikimi artırır ve sosyalist iktisat yürütülmesinin merkezi görevlerinden birisidir.
SSCB’deki devlet sanayiinin maliyet masrafları, sistemli bir şekilde düşürülmektedir. Bunlar, örneğin, bir yıl öncesine göre, 1948’de %8.6, 1949’da %7, 1950’de %5’den fazla ve yine 1951’de %5’den fazla bir azalma göstermişlerdir. 1952’de maliyet masraflarının düşmesi, hammadde, malzeme ve yakıt maddeleri ve elektrik enerjisi ve termik enerjisi ve taşıma hizmetlerinin fiyatlarındaki düşüş göz önünde bulundurularak %8 ve 1953’de yüzde 5’den fazla düşmüştür.
Başa Dön
Devlet işletmelerinin salt geliri. Devletin merkezileştirilmiş salt geliri
Emekçilerin emeğiyle toplumun sosyalist üretiminde yaratılan ürün, toplumun salt geliridir. Devlet sektöründe tüm salt gelir para biçiminde ortaya çıkmaktadır ve ürünün toplumsal maliyet masrafları ya da meta değeriyle maliyet masrafları arasındaki farka eşittir. Devlet sektöründeki salt gelir, halk mülkiyetidir ve iki ana biçimde ortaya çıkar: devlet işletmesinin salt geliri (kazanç) ve devletin merkezîleştirilmiş salt geliri.
Devlet işletmesinin salt geliri, toplum için ürünün söz konusu işletmede kalan ve para biçiminde biriktirilen bölümüdür. Devletin merkezileştirilmiş salt geliri, toplum için ürünün işletmelerden alınan ve tüm halkın gereksinimleri için kullanılmak üzere devletin elinde para biçiminde yoğunlaşan kesimidir.
Salt gelirin bu iki biçiminin,gerekliliği, bir taraftan iktisadi muhasebeden ve diğer taraftan sosyalist iktisadın salt gelirin önemli bir bölümünü merkezileştirme gereksinmesinden doğmaktadır. Sosyalist devlet böylelikle emekçilerin her bir işletmenin verimliliğinin artırılmasına olan ilgisini ve tüm toplumun gereksinimlerinin karşılanmasını güvence altına almaktadır.
Devlet işletmelerinin salt geliri, günlük iktisat dilinde “kâr”* olarak nitelendirilmektedir. Sosyalist toplumda kâr ekonomik kategorisinin varlık koşulları tümüyle ortadan kaldırılmıştır, çünkü kâr kapitalist sömürü ilişkilerini dile getirmektedir. Bundan ötürü devlet işletmelerinin salt geliri (kazanç), özü itibari ile kâr değildir. Devlet işletmesinin salt geliri, söz konusu işletmenin ürünlerinin devlet tarafından saptanmış fiyatlarla realize etmesinden elde ettiği parayla bu üretimin maliyet masrafı arasındaki farka eşittir. İşletmenin salt gelirinin büyüklüğü, üretim planlarının yerine getirilmesine, ürünlerin realize edilmesine ve masrafları düşürme planlarının yerine getirilmesine bağlıdır. Maliyet masrafları ve işletmenin salt geliri, birbirine sıkı sıkıya bağlı olan büyüklüklerdir: Maliyet masraflarının düşmesi, işletmenin salt gelirini yükseltir.
İşletmelerin salt geliri, devlet tarafından planlı bir şekilde kullanılmaktadır: Bir bölüm söz konusu işletmede ya da iktisat dalında üretimin genişletilmesine (yatırımlara ya da kendi dolaşım araçlarının büyütülmesine) hizmet eder, diğer bir bölüm çalışanların maddi teşviki ve diğer amaçlar için doğrudan fonlara kullanılır. İşletmenin salt gelirinin söz konusu gereksinimin karşılanmasından sonra geriye kalan kesimi, kazanç ödemesi olarak ‘devlet bütçesine aktarılır.
İşlemenin planlanan salt gelirinin %1 ile 5’i, tek tek üretim dallarının önemine, çalışanların sayısına ve salt gelirin miktarına göre, doğrudan fona gönderilir. Salt gelir birikimi planının yerine getirilmesinin aşılmasını teşvik amacıyla, plan fazlası kazancın %15 ile 45’inin doğrudan fona bırakılması karar altına alınmıştır.
Bu bırakım, işletmenin saptanan türe, masrafların düşürülmesi kaydına göre meta üretimi için devlet planını ve salt getir birikimi planını yerine getirmesi koşuluyla, yapılabilinir. Doğrudan fon araçlarının bir yarısı, çocuk yuvalarının bakımı, dinlenme yurtları, sanatoryumlar, işletme mutfakları ve klüplerin kurulması için, dinlenme yurtlarında ve sanatoryumlarda yer sağlaması için, işçilere, mühendislere ve görevlilere bireysel primlerinin çalışanlara verilen bir kerelik ek yardımların ödenmesi için ve diğer yarısı üretimin genişletilmesi ve işletme konutlarının inşası ve tamiri için kullanılmaktadır.
İşletmelerin salt geliri, üretimin ve emek üretkenliğinin sürekli, hızlı artması ve maliyet masraflarının düşmesi sonucu kesintisiz olarak çoğalmaktadır. SSCB’deki işletmelerin ve iktisat örgütlerinin salt gelirinin (Kazancının) toplam tutarı, 1932 yılında 6,6 milyar ruble, 1940 yılında 31,8 ve 1953 yılında 89,8 milyar ruble tutmaktaydı.
Devlet işletmesinin salt gelirinin büyüklüğü, doğrudan işletmenin çalışmasına, ürün birimi başına maliyet masrafının düşürülmesine ve onun üretim ve pazarlama planlarını nasıl yerine getirdiğine bağlıdır. İşletmenin salt gelirinin yükselmesi, doğrudan fona aktarılan miktarların büyümesini olanaklı kılar ve dolaşım araçlarının ve yatırımların artırılmasını güvence altına alır. Devlet işletmesinin salt geliri, sonuçta iktisadi muhasebeye ayrılmaz bir şekilde bağlıdır ve işletmenin çalışmasını niteliksel olarak iyileştirmek için doğrudan bir teşvik aracı sunmaktadır.
Sosyalist devlet, işletmelerin salt gelirlerinin miktarını planlamakta ve tek tek metalar ve işletmeler için verimlilik oranını (verimlilik düzeyini) saptamaktadır. İşletmenin verimlilik oranı, işletmenin salt geliriyle realize edilecek ürünlerin tüm maliyet masrafı arasındaki yüzdesel ilişkidir.
Sosyalist işletmenin verimlilik oranı, kapitalizmdeki kar oranından ilkesel olarak ayrılır. Sosyalist iktisatta, ortalama kâr oranı ve üretim fiyatı yasası etkin değildir. Devlet, verimlilik oranını işletmeler arasındaki salt gelir karşılaştırması yoluyla değil, işletmenin somut çalışma koşullarından yola çıkarak belirlemektedir; burada söz konusu olan, bir taraftan işletmenin salt gelir elde etmeye ilgisini uyandırmak ve diğer yandan rublenin işletmenin faaliyeti üzerindeki denetimini sağlamaktır. Bu amaçla işletme için verimlilik oranı, onun gereksiz para araçları biriktiremeyeceği ve iktisadi hesap yürütülmesini pekiştirmek ve ürünlerin maliyet masrafını düşürmek amacıyla sürekli bir teşvikin mevcut olacağı şekilde saptanmaktadır. İktisadi hesap yürütülmesinin ilkeleriyle uyum içinde, her işletme salt gelir elde etmeye ilgi duymaktadır ve bu durum, üretimin gelişmesini ve maliyet masraflarının düşürülmesini teşvik etmektedir.
Devletin merkezileştirilmiş salt gelirinin ana kesimi, şu anda sözde “işlem vergisi”* biçiminde ortaya çıkmaktadır. İşlem vergisi (üretim vergisi), işletmelerin kullanım alanına girmemekte, tersine üretimin realize edilmesinden hemen sonra tümüyle devlet bütçesine akmaktadır. Bu, devlet tarafından saptanan bir ölçü içinde sanayinin teslim fiyatları içindedir. İşletmelerin salt gelirlerinden farklı olarak, ürün birimi başına belirli bir zaman için saptanan işlem vergisinin miktarı, ‘doğrudan maliyet masrafları planının yerine getirilmesine bağlı değildir.
Devletin merkezileştirilmiş salt gelirinin bir bölümünün “işlem vergisi” olarak adlandırılmasına rağmen, bu, özü itibariyle ne bir vergidir, ne de emekçilerin gelirinden bir kesintidir. Sosyalist devlet, içinde işlem vergisini muhteva eden tüketim malları fiyatlarının göz önünde bulundurulmasıyla gerçek ücretlerin sistemli bir şekilde artırılmasının gerekliliğinden yola çıkarak, ücret miktarını saptamaktadır.
Devlet işletmelerinin salt gelirinin bir bölümü, dağıtım sırasında, kazanç ödemeleri, sosyal sigorta amacıyla toplumsal ödentiler vs. biçiminde devletin merkezileştirilmiş salt gelirine gider.
Bunun dışında, kooperatifsel ve kollektif-iktisadi işletmelerin salt gelirinin bir bölümü de devletin merkezileştirilmiş gelirinin içine akmaktadır.
Sanayi ürünlerinin fiyatı
Maliyet masrafları, işletmenin salt geliri ve sözde işlem vergisi biçimindeki devletin merkezileştirilmiş salt gelirinin bir bölümü, sanayi ürünlerinin fiyatının bileşkenleridir.
SSCB devlet sanayiinde iki ana fiyat türü bulunmaktadır: Fabrika fiyatı (ya da sözde işletme fiyatı) ve sanayinin teslim fiyatı. Sanayi ürünleri için, fabrika ya da işletme fiyatı, planda saptanmış üretim maliyet masrafları ile işletmenin salt gelirinin toplamına eşittir. Bu, işletmeye planlı giderlerinin karşılamasını ve bir salt gelir elde etmesini sağlamaktadır.
Sanayinin teslim fiyatı, fabrika ya da işletme fiyatıyla merkezileştirilmiş salt devlet gelirinin “işlem vergisi” biçiminde ortaya çıkan kesimini içermektedir.
Toplumun salt geliri, bütün üretim dallarında yaratılmaktadır. Ancak devlet, işlem vergisini fiyat mekanizması üzerinden, esas olarak, tüketim malları üreten iktisat dallarından almaktadır. Üretim araçları üreten dalların ürünlerinin fiyatları, kural olarak işlem vergisi içermezler. Ağır sanayide yaratılan salt gelirin bir bölümü, hafif sanayide ve tüketim malları üretiminin diğer dallarında realize edilmektedir. Bu işlem, hem sanayide ve hem de tarımda kullanılan üretim araçlarının nispeten düşük ücret düzeyini güvence altına alır, üretimin mekanize edilmesini hızlandırır ve son tahlilde üretimin artmasına ve tüketim mallarının maliyet masraflarının düşmesine yol açar.
Sosyalist devlet, tutarlı bir şekilde sanayi ürünlerinin sistemli maliyet masrafının düşürülmesi politikası izlemekte ve bu temelde sanayi metalarının fiyatlarının düşürülmesi politikası izlemektedir.
Sanayi ürünlerinin teslim fiyatlarının düşürülmesi, rublenin işletmelerin çalışması üzerindeki denetimini güçlendirir. Sanayinin teslim fiyatlarının düşürülmesi yoluyla devlet, işletmelerin yöneticilerini üretim verimliliğini güvence altına almak amacıyla giderleri azaltmaya zorlar, onları emeğin örgütlenmesini iyileştirme ve iktisatta gizli yedeklerin bulunması ve kullanılması doğrultusunda zorlar. Teslim fiyatlarının düşürülmesi iktisadi muhasebeyi pekiştirir, tutumluluk rejimini güçlendirir ve perakende ticaret fiyatlarının düşürülmesinin maddi temellerini yaratır.
Başa Dön
Kısa Özet
1- Sosyalizm, üretim araçlarının kapitalizm için erişilemeyecek tutumlu kullanılmasını güvence altına alır ve bunun hedefi son tahlilde emek zamanından, yani canlı ve kullanılmış emekten, sürekli olarak artan tasarruftur. Tutumluluk rejimi, sosyalist iktisadi sistemin toplumsal mülkiyeti tutumlu kullanmaktan, emeği ve maddi ve mali araçları rasyonel olarak yerleştirmekten ve her türlü tutumsuzluğu ortadan kaldırmaktan oluşan yöntemlerinden birisidir.
2- iktisadi muhasebe, sosyalist devlet işletmelerinde üretimdeki giderlerle sonuçların para biçiminde karşılaştırılmasını, giderlerin kendi gelirinden karşılanmasını ve üretimin verimliliğinin güvence altına alınmasını talep eden planlı iktisat yürütülmesi yöntemidir. İktisadi muhasebe, işletmenin iktisadi-operatif bağımsızlığını, onun elinde araçların tutumlu olarak kullanılması amacıyla sorumluluğu ve en iyi emek sonuçlarına olan maddi ilgiyi ön koşar.
3- Sosyalist devlet işletmelerinin ‘üretim fonları, yatırım ve dolaşım fonları olarak ikiye ayrılırlar, Dolaşım fonu ve dolaşımda bulunan fonlar, işletmenin dolaşım araçlarını oluştururlar. Sosyalist iktisadi sistem, yatırım fonlarının ve dolaşım araçlarının en tam en amaca uygun kullanımını sağlar.
4- Ürünlerin maliyet fiyatı, toplumsal üretim masraflarının işletmenin üretim araçları ve iş ücretleri için harcamalarını karşılayan ve parayla ifade edilen kesimidir. Ürünlerin maliyet fiyatı, işletmenin çalışmasının kalitesinin en önemli karakteristiğidir. Devlet, sanayi ürünlerinin fiyatlarını saptar ve bunları iktisadi muhasebenin pekiştirilmesi için kullanır. Maliyet masraflarının ve fiyatların sistemli olarak düşürülmesi, sosyalist iktisat yürütülmesinin sosyalizmin ekonomik temel yasasının gerekliliğinden doğan temel ilkelerinden birisidir.
5- Toplum için emeğin ürünü, sosyalist toplumun salt gelirini oluşturur. Devlet üretim sektörünün salt geliri iki ana biçimde ortaya çıkar: Devlet işletmelerinin salt geliri ve devletin merkezileştirilmiş salt geliri. Devlet işletmesinin salt geliri (kazanç), toplum için emek tarafından yaratılan ürünün söz konusu işletmede kalan ve para biçiminde biriktirilen bölümüdür. Devletin merkezileştirilmiş salt geliri, parayla ifade edilerek, toplum için emek tarafından yaratılmış ürünün, tüm halkın gereksinimi için kullanılmak üzere, işletmeden alınan ve devletin elinde biriken kesimidir. Toplumun salt gelirinin bu bölünmesi, bir yandan iktisadi muhasebenin gerçekleştirilmesinin zorunluluğundan ve diğer yandan toplumun salt gelirinin önemli bir bölümünün merkezi yoldan kullanılmasının zorunluluğundan doğmaktadır.
* Karl Marx, “Politik Ekonominin Eleştirisinin Anahatları”; Dietz Verlag, Berlin 1953, s. 89.* V.İ. Lenin, “Ekim Devrimi’nin Dördüncü Yıldönümü Üzerine”, bkz. V.İ. Lenin, Eserler, 4. baskı, C. XXXIII, s. 36, Rusça.* J. Stalin, “SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları”, s. 57.
* Rus dilinde aslında kazanç anlamına gelen ПРПбМЛЬ sözcüğü, Marksist politik ekonomide kâr kavramı için teknik kavram oldu. -Almancaya çevirenin notu.* İşlem vergisi” olarak çevirdiğimiz bu kavramın Almanca karşılığı “Umsatzsteuer”, İngilizce karşılığı “turnover tax” olup, hasılat vergisi, satış vergisi, işlem vergisi anlamına gelmektedir. -ÇN.
Bölüm XXXIV
SOSYALİST TARIM SİSTEMİ
Sosyalist tarımın iktisattaki yeri ve rolü.
Kollektif iktisadi üretimin sanayi temeli olarak Makine ve Traktör İstasyonları.
Kolhozların toplumsal iktisadı.
Kolhozların üretim araçları. İş birimi.Kolhozların ürünü. Kolhozların geliri.
Sosyalizmde diferansiyel rant.Kolhozun kollektif üretiminin ürünlerinin ve gelirinin dağılımı. Kollektif köylülerin refah düzeyinin yükselmesi.S
ovhozların gelişmesi ve verimliliklerini artırmanın yolları.
Sosyalist tarımın iktisattaki yeri ve rolü
Sosyalist tarım sistemi, üretim araçları üzerindeki devlet mülkiyetine (halk mülkiyetine) ve kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyete dayanmaktadır. Bu, Kolhozları, Makine ve Traktör İstasyonlarını ve Sovhozları kapsamaktadır.
Sosyalist tarım, sosyalist üretimin tabi olduğu ana görevin yerine getirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır: Tüm toplumun sürekli olarak artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde tatmin edilmesinin güvence altına alınması. O, halkın beslenme temelini ve kitle gereksinim malları üreten hafif sanayi ve besin sanayiinin hammadde temelini oluşturmaktadır.
Sanayi, tarım karşısında önder rolü elinde bulundurmaktadır; tarım, sanayiye hammadde ve besin maddeleri temin etmektedir. “Sosyalist toplum, sanayi ve tarım emekçilerinin bir üretim ve tüketim topluluğudur. Bu toplulukta sanayi, hammadde ve besin maddesi sağlayan ve sanayiin ürünlerini tüketen tarımla koordine değilse, yani sanayi ve tarım yekpare bir iktisadi bütün oluşturmuyorsa, bu sosyalizmi vermez.”*
Yüksek derecede mekanize edilmiş tarımsal büyük işletmeler, büyük ölçüde traktör, kombina, diğer tarımsal makineler, yedek, parça, yakıt maddesi, yapay gübre, haşaratla mücadele için kimyevi maddeleri vb. üreten sanayiye bağlıdırlar. Sosyalist tarımın kalkınması, ancak sosyalist sanayinin tarıma verdiği tüm üretim araçlarının üretimi de hızla büyüdüğünde sağlanabilir.
Aynı zamanda sanayinin ve halk iktisadının diğer dallarının gelişmesi de, tarımsal üretimin kesintisiz ve hızlı büyümesine bağlıdır. Halkın refah düzeyinin yükselmesi ve kent nüfusunun artması, tahıl, et, süt, patates, sebze ve diğer tarımsal ürünlerin üretiminin artmasını gerekli kılmaktadır. Sanayi metalarının üretimi, ancak hafif, sanayi ve besin maddeleri sanayii için giderek daha fazla tarımsal hammadde —pamuk, keten, yün, şeker pancarı, yağ bitkileri vs.— üretildiğinde, genişletilebilir.
Sosyalist tarım sistemi, tarımsal üretimin üretkenliğinin sürekli olarak artmasını ve meta üretiminin payının artmasını güvence altına almaktadır. Sosyalist tarımın emek üretkenliği, Ekim Devrimi’nden önceki tarımın emek üretkenliğinden yaklaşık olarak üç misli yüksektir ki, bu da Kolhoz ve Sovhoz üretiminin üstünlüğünü kanıtlamaktadır.
Tarımdaki meta üretimi 1926/27 ile 1952/53 arasında şöyle gelişti: tahılda 10.3 milyon tondan 40.4 milyon tona, patateste 3 milyon tondan 12.5 milyon tona, ette (canlı ağırlık) 2.4 milyon tondan 5 milyon tona, sütte 4.3 milyon tondan 113.2 milyon tona. Pamuk, şeker pancarı ve diğer bazı teknik kültürlerde de büyük başarılar elde edildi.
SSCB’de ulaşılan tarımsal üretim düzeyi, halkın besin maddelerine ve hafif sanayinin tarımsal hammaddelere olan giderek artan gereksinimini henüz tatmin etmemektedir. Bu düzey, tarımdaki teknik donanımın yüksek düzeyine ve sosyalist tarım sisteminin sunduğu olanaklara denk düşmemektedir.
Komünist Partisi ve Sovyet Devleti, tutarlı bir şekilde, bütün iktisat dallarının başarılı gelişmesinin vazgeçilmez ön koşulu olarak ağır sanayinin mümkün olduğunca gelişmesi rotasını izlemektedirler. Bu acil iktisadi görevin gerçekleştirilmesi için ana araçlar kullanıldı ve en iyi kadrolar yerleştirildi. Burada hem ağır sanayinin ve hem de tarımın aynı zamanda hızlı gelişmesini sağlamak mümkün olmadı. Bunun sonucu olarak sanayiyle tarım arasında bir dengesizlik onaya çıktı. Tarım, sanayinin gerisinde kaldı. Özellikle de tahıl ekimi, hayvancılık, patates ve sebze ekimi geri kaldı.
Ağır sanayinin gelişmesinde elde edilen büyük başarılar Komünist Partisi’ne ve Sovyet Hükümeti’ne, 1953 ve 1954 yıllarında tarımsal üretimin bütün dallarında önemli bir canlanmayı öngören kapsamlı bir programın gerçekleştirilmesine başlama olanağı sağlamaktadırlar.
“Şu aşamadaki en acil ve en önemli iktisadi görev, ağır sanayinin her yönlü gelişmesinin devam etmesi koşullarında tarımın bütün dallarında önemli bir canlanma sağlamak, iki ile üç yıllık bir süre içinde ülkemizin tüm nüfusuna besin maddeleri teminini önemli ölçüde artırmak ve aynı zamanda tüm kollektif köylü kitlesine daha yüksek bir maddi refah düzeyi sağlamaktır.”*
Halkın çeşitli besin maddelerine olan tüm gereksinimlerini giderebilmek ve hafif sanayinin tek tek dallarını geniş ölçüde geliştirebilmek için, yalnızca bir bütün olarak tarımsal üretimin hızla büyütülmesi değil, aynı zamanda yapısında bir iyileştirme de (hayvancılığın, yüksek değerdeki kültürlerin vs. paylarının büyütülmesi) gerekmektedir.
Bu bağıntı içinde tarım üretiminin artırılması özellikle büyük öneme sahiptir. Tahıl iktisadı, tüm tarımsal üretimin temelini teşkil etmektedir. Hayvancılığın sorunlarını en kısa zamanda çözebilmek için, tüm hayvan mevcuduna yem bitkilerinin—mısır, arpa, çavdar—temini güvence altına alınmış olmalıdır. Pamuk, keten, şeker pancarı, ay çiçeği ve diğer teknik kültürlerin ekiminin genişletilmesi, bu kültürlerin ekimiyle uğraşan insanlara ekmek teminini gerektirmektedir. Böylelikle tarımın bütün dallarının gelişmesi, şu veya bu şekilde tahıl üretiminin artırılmasına bağlı bulunmaktadır.
Yüksek bir tarımsal üretim düzeyine, ancak halkın tüketiminin artmasında muazzam bir rol oynayan hayvancılık her yönlü geliştirildiğinde, ulaşılabilinir. Halkın refah düzeyi ne kadar yüksek olursa, et, yağ, süt ve süt ürünleri tüketimi de o kadar büyük olur. Bundan ötürü, hayvancılığın mümkün olduğunca hızlı bir şekilde canlanması, tüketim yapısının iyileştirilmesi açısından tayin edici öneme sahiptir. Hayvancılığın sorunlarının çözümünün ana yolu, Kolhozların ve Sovhozların toplumsallaştırılmış hayvancılığının genişletilmesiydi ve genişletilmesidir; ama bu, sağlam bir yem temelinin yaratılması, hayvanların iyi ahırlarda barındırılması, hayvancılıktaki işlerin geniş ölçüde mekanize edilmesi ve bu temelde hayvan mevcudunu büyütmek ve aynı zamanda hayvanların verimini önemli ölçüde artırmak için hayvanların niteliksel olarak iyileştirilmesi ve yeni, yüksek verimli ırkların yetiştirilmesi anlamına gelmektedir.
Halkın besin maddelerine olan gereksinimlerinin her yönlü tatmin edilmesi ve beslenme yapısının iyileştirilmesi, tarımın diğer bütün dallarının da, yani patates ve sebze ekiminin, meyveciliğin, bağcılığın vs. daha da geliştirilmesini gerektirmektedir. Sosyalist tarım, kısa zaman içinde ülkede bir tarımsal ürünler bolluğu yaratabilmek için, henüz hiç tüketilmemiş olanaklara sahiptir.
Tarımsal üretimin bütün dallarının canlanması için en önemli ön koşullardan birisi, tarımın en önemli üretim aracı olarak topraktan tümüyle ve her yönlü yararlanmadır. Toprak üzerindeki özel mülkiyet koşullarında köylü, bir parça toprak satın alabilmek için, yıllarca para biriktirir ve borç yapar. Ulusallaştırılm1ş toprak ve arazi üzerinde yaratılan Kolhoz ve Sovhozlarda toprağın satın alınması ve kiralanması için üretici olmayan araçların kullanılması zorunluluğu kalkmıştır. Kolhozların ellerinde bulundurdukları toprak, onlara parasız ve süresiz kullanım için bırakılmıştır. Kolhozlar, yalnızca bu toprağı ne satabilecekler ne de kiralayabilecekleri sınırlamasıyla, bu toprakları fiiliyatta kendi mülkiyetleri gibi ellerinde bulundurmaktadırlar. Toprak üzerindeki toplumsal mülkiyet, tarımsal ürünlerin ucuz olmasına ve Sovyet köylülerinin maddi durumlarının sürekli olarak iyileşmesine katkıda bulunmaktadır.
Devrim öncesi Rusyası’nda yoksul ve orta köylüler, yaklaşık 135 milyon hektar tarımsal kullanım alanına sahiptiler. Sosyalist Ekim Devrimi sonucu ve kollektif iktisadi düzenin zaferi sonucu, kollektif köylüler daha 1937 yılında 370 milyon hektardan fazla tarımsal kullanım alanına, yani yaklaşık üç kattan fazla, sahip bulunuyorlardı. Kollektif köylüler, şu anda,—Ukrayna SSC’nin batı bölgeleri ve Byelorusya SSC, Moldavya SSC’nin batı bölgeleri ve Baltık Sovyet Cumhuriyetlerindeki Kolhozlar da dahil olmak üzere—397 milyon hektar araziyi ellerinde bulundurmaktadırlar; ama Kolhozlar toplam olarak—ormanlar ve tarım için henüz, geçici olarak kullanılamayan topraklar da dahil—578 milyon hektar toprağı sınırsız kullanma hakkına sahiptirler. Bunun dışında, 66 milyon hektarı tarımsal kullanım alanı olmak üzere, Kolhozlara devlet toprak fonundan ve devlet orman fonundan 180 milyon hektar toprak, uzun süreli ve karşılıksız kullanım için dağıtılmıştır.
Sovhozlar, yaklaşık 70 milyon hektar, işletmelerin ve kuruluşların yan işletmeleri ve diğer toprak kullanıcıları da 19 milyon hektardan fazla tarımsal kullanım alanına sahiptirler.
Kolhoz ve Sovhozlar, muazzam bir verimli işlenmemiş ve uzun zaman nadasa bırakılmış toprak alanları rezervine sahiptirler. Bu toprakların kazanılması, tarımsal ürünlerin üretiminin kısa süre içinde önemli ölçüde yükseltilmesini olanaklı kılmaktadır.
Tahıl ve diğer tarımsal ürünlerin üretiminin yükseltilmesi iktisadi zorunluluğu, ülkenin muazzam alanlarının mümkün olabildiğince tam bir şekilde saban altına alınması doğrultusunda geniş çaplı tüm devlet çalışmasını gerekli kılmaktadır. SBKP MK Şubat-Mart Oturumu’nun (1954) “Ülkede Tarım Üretiminin Daha Fazla Artırılması ve İşlenmemiş ve Uzun Süre Nadasa Bırakılmış Toprakların Kazanılmasına” ilişkin kararları ve Komünist Partisi ve Sovyet Devleti’nin bunu izleyen kararları uyarınca, öncelikle ülkenin Doğu bölgelerindeki işlenmemiş ve uzun zaman nadasa
bırakılmış toprakların kazanılmasını öngören ve 1956 yılına kadar 28-30 milyon hektar yeni kazanılmış ekim alanına tahıl ve diğer tarımsal kültürler ekmeyi önüne hedef olarak koyan muazzam bir program kabul edilmiştir. Tüm halkın önünde duran bu görevin başarıyla yerine getirilmesi süreci içinde, halihazırda 1954’de 17 milyon hektar en verimli işlenmemiş ve uzun zaman nadasa bırakılmış toprak kazanabilmiştir.
Kolhoz ve Sovhozların ellerinde bulundurdukları büyük toprak alanları, traktörlerin, kombinaların ve diğer karmaşık tarım makinelerinin en üretici şekilde kullanılması, doğru ürün sırasının yerleştirilmesi, toprağın rasyonel olarak kullanılması için önlemlerin yürütülmesi, sulama ve sudan arıtma kanallarının açılması, orman dikilmesi vb. için olanaklar sunmaktadır. Toprak, diyordu Marx, doğru bir şekilde işleme tabi tutulduğunda, sürekli olarak kendisini iyileştirir. Sosyalist toplum, toprak verimliliğinin sürekli olarak artmasını ve tarımsal üretimin son derece yüksek üretkenliğini güvence altına alan rasyonel bir tarım sisteminin yaratılmasının bütün olanaklarını açmaktadır.
Rasyonel tarım sistemi, onun yoğunlaştırılmasını talep eder. Tarımın yoğunlaştırılması, mevcut toprak alanına ek üretim aracı yatırımını her hektar kullanım alanından azami ürün miktarının alınabilmesi amacıyla iktisat yürütme yöntemlerinin iyileştirilmesini gerektirmektedir. Yoğunlaştırma, mineral ve organik gübrenin kullanımını, verimli hayvan ırklarının yetiştirilmesini, ziraat ve hayvan tekniğinin en yeni kazanımlarının kullanılması vs. gerektirmektedir. Bir tarımsal ürün bolluğunun yaratılması, tüm tarımsal kültürlerin hektar başına verimlerinin mümkün olduğunca yüksek derecede artırılmasını, hayvanların veriminin artırılmasıyla paralellik içinde hayvan mevcudunun büyütülmesini gerektirmektedir. Bu, sosyalist tarımın ana gelişme çizgisidir.
Tarımsal kültürlerin hektar başına verimlerinin artırılması, her bir kültürün ekiminin koşullarına ve gerekliliklerine ve ülkenin her bir bölgesindeki toprağın ve iklimin özelliklerine uygun karmaşık agro-teknik önlemler alındığında mümkündür. Aynı agro-teknik yöntemlerin her tarafta şematik olarak kullanılması, yalnızca tarımın üretici güçlerinin gelişmesini köstekleyebilir.
SBKP MK Şubat-Mart Oturumu (1954), planlama pratiğinde/Travopolnaya ürün sırasının şematik bir şekilde, ülkenin tek tek bölgelerinin özellikleri göz önünde bulundurulmadan kullanılmasını ve bunun tahıl ekiminin atılmasına ve sürekli ya da geçici olarak kuraklığa maruz kalan bölgelerde az ürün getiren çok yıllık yem bitkilerinin ekimine yol açmasını mahkum etti. Bu planlama pratiği, tahıl ekiminin gelişmesine ağır zararlar verdi ve hayvancılığın yem temelini zayıflattı. Doğru ürün sırası, alan birimi başına mümkün olduğunca büyük ürün miktarı elde edebilmek için kullanılmaktadır. Bu yüzden, ana kültürler için en iyi ön ürün koşulları (örneğin keten için yonca, pamuk için kaba yonca vs.) güvence altına almak ve söz konusu bölgede en büyük verimi getiren bitki türlerini ve çeşitlerini seçmek gerekmektedir.
Sosyalist tarımsal işletmenin emek sonuçları açısından en önemli ekonomik gösterge, üretilen ürün birimi başına en az emek kullanımı koşullarında
Tarımın gelişmesi açısından ülkenin bölgelerinin ve alanlarının belirli kültürler ve üretim dalları üzerinde uzmanlaşması ilerici öneme sahiptir. Uzmanlaşma şunları ön koşmaktadır: Ülkenin her bölgesinin ve alanının somut koşullarının toplum tarafından gereksinim duyulan belirli bir ürünün (örneğin SSCB ‘nin Orta Asya Cumhuriyetlerinde pamuk) planlı üretimi için tam olarak kullanılması ve ikincisi, tarımsal ana üretim dalıyla yan dalları arasında ve öncelikle de ziraat ve hayvancılık arasında, tahıl, teknik kültürler, yem bitkileri ve sebze ekimi arasında doğru ilişkilerin sağlanması. Belirli bölgelerin ve alanların belli kültürler ve üretim dalları üzerinde uzmanlaşması, ülke halkını, belli koşullar altında, yani her üretim birimi başına en az üretim aracı ve emek kullanımıyla elde edilen kalite ürünle beslemelidir.
Kollektif iktisadi üretimin sanayi temeli olarak Makine ve Traktör İstasyonları
Kolhozların bakımları en önemli tarımsal üretim aygıtlarını ellerinde bulunduran Makine ve Traktör İstasyonları tarafından yapılmaktadır.
En önemli tarımsal üretim araçlarının devletin elinde yoğunlaşması, kollektif iktisadi düzenin en muazzam üstünlüklerinden biridir. Tarımsal teknik, kesintisiz olarak mükemmelleştirilmektedir. Sosyalist tarımın başka türlü ilerlemesi düşünülemez. Sürekli olarak mükemmelleşen, sayısız makinenin üretimi, ancak çok yıllar sonra randıman veren yatırımları gerekli kılmaktadır. Sovyet Devleti, en büyük tarımsal işletme de olsa, tek tek işletmelerin altından kalkamayacağı kapsamlı ve sürekli büyüyen aracı tarıma yatırmaktadır.
Yalnızca 1953 yılında tarımın gelişmesi için devlet bütçesinde ve diğer devlet fonlarından yapılan giderler 52 milyar ruble tutuyordu. Bu giderler 1954 yılında 74.4 milyon rubleye yükseldi. Bütçe harcamalarından 30.8 milyar ruble, Makine ve Traktör İstasyonlarının daha da pekiştirilmesi için ayrılmış bulunmaktadır.
Makine ve Traktör İstasyonları, kollektif üretimin sanayisel maddi-teknik temellerini oluşturmakta, bu üretimin gelişmesinde tayin edici güç olup Kolhozlara devlet tarafından önderlik edilmesinin en önemli dayanak noktalarını oluşturmaktadırlar. MTİ’lerin yardımıyla sanayi ile tarım arasındaki üretim ittifakı gerçekleştirilmektedir. Makine Traktör İstasyonlarıyla Kolhozlar arasındaki karşılıklı ilişkilerde, işçi sınıfıyla kollektif köylülük arasındaki sosyalist üretim ilişkileri dile gelmektedir.
MTİ’lerin yardımıyla Kolhozların en gelişmiş teknik temelindeki gelişmesi gerçekleşmektedir. Kollektif-iktisadi üretimin yüksek makineleşme düzeyi, Kolhozlardaki emek üretkenliğinin yükselmesinin temelidir. Makineleşme, kollektif köylülerin çalışmasını yüksek ölçüde kolaylaştırmakta ve tarımsal işlerin zirai kurallara göre zamanında yerine getirilmesini ve ileri agro-tekniğin kazanımlarının kullanılmasını olanaklı kılmaktadır. MTİ’lerin makinelerinin kollektif-iktisadi üretimde geniş çaplı kullanılması, tarımsal ürünlerin üretiminde büyük emek tasarrufuna yol açmaktadır.
Makine ve Traktör İstasyonları, 1953 yılının başında, MTİ ve Kolhozlarda mevcut olan tüm motorların (elektrikli motorlar da dahil) tüm kapasitesinin %80’ini ellerinde bulunduruyorlardı. Kolhozlardaki en önemli tarla işleri, içinde ekim işinin tamamı da dahil olmak üzere, %80’inden fazlası, 1953 yılında MTİ’ler tarafından yürütüldü. 1953 yılında MTİ’nin traktör ve kombinalar yardımıyla yaptığı işler için, bunları bireysel köylü iktisatlarında yerine getirebilmek için tüm yıl boyunca ek 21.9 milyon iş gücünün kullanılması gerekiyordu.
Makine ve Traktör İstasyonları’nın faaliyetinin ilk dönemlerinde bunların çalışması, esas olarak Kolhozların tahıl üretimini kapsıyordu. MTİ’ler daha sonra kollektif iktisadi üretimin bütün dallarını peşi sıra kapsamaya başladılar: teknik kültürlerin ekimi, hayvancılık ve bunun yem temeli, patates ve sebze ekimi. Makine ve Traktör İstasyonlarının ülkenin tek tek bölgelerindeki Kolhozların belirli üretim dallarında uzmanlaşmasına uygun olan geniş ağı kuruldu.
“Makine ve Traktör İstasyonlarının baş görevi, Kolhozlardaki tarımsal kültürlerin hektar başına verimlerini mümkün olduğunca yükseltmek, toplumsal hayvan mevcudunun hayvanların veriminin artırılmasına paralel olarak artırılmasının güvence altına alınması, Kolhozlardaki ziraatın ve hayvancılığın brüt ve meta üretiminin artırılmasıdır.”*
Bu görevin çözümünün en önemli ön koşulu; kollektif iktisadi üretimin bütün dallarının kompleks makineleştirilmesinin tamamlanmasıdır: Tahıl iktisadı, teknik kültürlerin, yem bitkilerinin, patates ver sebze ekimi ve Kolhozların hayvan çiftliklerinde yüksek bir emek kullanımı gerektiren tüm çalışmalar. Sosyalist sanayi, tarıma modern tekniğe sahip gerekli bütün makineleri temin edebilecek durumdadır. Makine ve Traktör İstasyonlarında ve uzmanlaşmış istasyonlarda; teknik olarak kalifiye, sürekli çalışan bir işçiler kadrosu yetiştirilmiş bulunmaktadır: Traktörcüler, traktör tugayı yöneticileri, kombina sürücüleri ve diğer karmaşık tarım makineleri için hizmet personeli. Bu, zengin olarak mevcut ve karmaşık tarımsal tekniği tümüyle ve üretken bir şekilde kullanma olanağını sağlamaktadır.
Kolhozların bakım amacıyla sanayi tipinde büyük devlet işletmeleri olarak Makine ve Traktör İstasyonları, yüksek bir ziraat kültürünün taşıyıcıları ve kollektif-iktisadi üretimin örgütleyicileridirler. Sovyet Devleti, Makine ve Traktör İstasyonları yardımıyla, Kolhozların örgütsel-iktisadi pekişmesindeki önder rolünü gerçekleştirmektedir. MTİ’ler, Kolhozların zirai ve hayvansal-teknik bakımlarını yürütmekte, bunların toplumsal iktisadın örgütlenmesinde, emeğin doğru örgütlenmesinde, kadro yetiştirilmesinde ve Sovyet köyünü tüm iktisadi, politik ve kültürel yaşamında desteklemektedirler. Bu, kalifiye bir yönetimi gerektirir, iktisadı modern ziraatın ve hayvan tekniğinin kazanımları temelinde yürütme yeteneğini gerektirir ve sosyalist tarımın en iyi işçilerinin topladığı deneyimlerin genelleştirilmesini ve kullanımını gerektirir. Bu görevlerin çözümü için MTİ’lerin emrinde yüksek okul bitirmiş yöneticiler, mühendisler ve teknikerler ve sürekli olarak Kolhozlarda çalışan ziraatçılar ve hayvan teknisyenleri gibi yüksek kaliteli tarım uzmanları bulunmaktadır.
1953 yılına kadar MTİ’lerde zengin olarak mevcut karmaşık teknik araçlar, MTİ’lerde geçici olarak çalışan iş güçlerinin yani yalnızca ekim çalışmaları boyunca Kolhozlar tarafından MTİ’lere ayrılan kollektif köylülerin eline bırakılıyordu. SBKP Eylül Oturumu’nun kararlarıyla uyum içinde (1953), Makine ve Traktör İstasyonlarında sürekli bir teknik personel kadrosu oluşturuldu: Aralarında 870.000 traktörcü, 187.000 traktör tugayı yöneticisi ve bu yöneticilerin yardımcıları, 24.000 karmaşık makineler için makine bakımcısı olmak üzere 1.250.000 işgücü sürekli olarak işe yerleştirildi. Tarım için teknik personel yetiştirilmesi amacıyla fabrika ve işletme okulları türünde bir teknik okullar ağı örgütlendi. Kolhozların bakımı amacıyla 100,000’in üzerinde ziraatçı ve hayvan teknisyeni MTİ’lere gönderildi.
Makine ve Traktör İstasyonları, her iki taraf için de bir kanun gücüne sahip olan anlaşmalar temelinde Kolhozların bakımını yürütmektedirler. MTİ’lerin faaliyetlerinin iktisadi ana sayısı, söz konusu MTİ tarafından bakımı yapılan Kolhozun
Makine ve Traktör İstasyonlarının Kolhozlarda yaptıkları anlaşma temelinde, MTİ’ler, yaptıkları işletin karşılığında Kolhozlardan ürün, tarımsal ürünler, ve yalnızca bazı işler için para almaktadırlar. MTİ’lerin çalışmalarının karşılığındaki bu aynî ücret; Kolhozun brüt üretiminin kollektif iktisadi ürünlerin üretiminde devlet Makine ve Traktör İstasyonunun harcamalarını karşılayan parçasıdır. Aynî ücret, kendi içinde MTİ’lerin harcanan üretim araçlarının içinde bulunan geçmiş emeği ve MTİ emekçilerinin kendisi için ve toplum için emekten oluşan yeni harcadıkları emekten oluşmaktadır. Makine ve Traktör İstasyonlarının çalışması için ücret, sabit ölçülere göre ödenmekte ve ülkenin çeşitli bölgeleri için ekonomik ve doğal koşullara göre fark göstermektedir. Ürün planlarının fazlasıyla yerine getirilmesi durumunda, MTİ’ler Kolhozlardan aynî prim, yani plan fazlası ürünün belirli bir bölümünü alırlar.
Devlet, Kolhozlar tarafından aynı ücret olarak ödenen tarımsal ürünleri satar ve böylelikle MTİ’lerin üretim araçlarının kullanılması ve MTİ çalışanlarının iş ücretlerinin ödenmesi için gereksinim duyduğu para araçlarını elde eder. Aynı ücret olarak ödenen tarımsal ürünlerin satılması yoluyla devlet mevcut MTİ’lerin genişletilmesi ve yenilerinin inşası ve tüm halkın diğer gereksinimleri için kullanılan bir salt gelir de elde etmektedir.
Sabit aynı ücret tarifelerinin saptanması, MTİ’lerin devlet bütçesinden finanse edilmelerinden her Makine ve Traktör İstasyonunun giderlerini elde edilen gelirlere bağımlı kılması amacıyla iktisadi muhasebeye geçişinin iktisadi ön koşullarını yarattı. Kollektif iktisadi üretimde yeni bir canlanma sağlamak için, MTİ’nin çalışmasının önemli ölçüde iyileştirilmesi, makinesel tekniğin daha tam ve daha rasyonel kullanılması gerekmektedir.
Emekçilerin emeklerinin sonucuna maddi ilgisi ilkesi, MTİ’lerde diğer devlet işletmelerindeki ücretlendirme ve Kolhozlardaki ücret ödenmesi biçimlerinden farklı olan özel biçimlerde gerçekleştirilmektedir. Traktör tugaylarının mevsimlik ve daimi işçileri, emekleri karşılığında verim ücreti temelinde para ve ürünle ücretlendirilmektedirler. Burada ücret ekim çalışmaları sırasındaki iş birimleri halinde ve normların yerine getirilmesi ve sözleşmeyle bağıntı içinde hesaplanmaktadır. Traktör tugaylarının daimi ve mevsimlik işçileri, devletten; miktarı bakımı yapılan Kolhozdaki hektar başına ürün planının yerine ve fazlasıyla yerine getirilmesine bağlı olan para ve ürün (tahıl) olarak güvenceli bir asgari ücret elde ederler.
Bunun dışında traktör tugaylarının işçileri MTİ traktör tugayının çalıştığı Kolhozlardan çalıştıkları iş birimleri için, iş birimi başına gerçek tahıl dağılımıyla güvenceli minimum arasındaki farkı ve kollektif köylüler gibi aynı miktarda diğer bütün tarımsal ürünleri almaktadırlar. İşçiler tarladaki işler için değil de, tamir atölyelerinde, hayvan çiftliklerinin makineleştirilmesi işlerinde, MTİ’lerdeki inşaat işlerinde çalıştırılıyorlarsa, bu durumda Makine ve Traktör İstasyonları tarafından verim ölçülerine göre ücret alırlar. MTİ’nin ziraatçılarına ve hayvan teknisyenlerine devlet tarafından ödenen aylıklarının yanısıra, hektar başına ürün planının ya da hayvancılığın üretkenlik planının yerine getirilmesi durumunda, söz konusu Kolhozun başkanına yıl boyunca hesaplanan iş birimlerinin %10 ile 20 kadarı fazladan hesaplanmaktadır. MTİ’lerin yönetici personeli, aylıklarının dışında, üretim planlarının ve devlete aynî ücret ödenmesi planlarının yerine getirilmesi ve fazlasıyla yerine getirilmesi durumunda para primleri elde ederler.
MTİ çalışanlarının iş ücretlendirme sistemi, bunların tarımsal tekniğin en iyi kullanılmasına ve kollektif iktisadi üretimin artırılmasına olan maddi ilgilerini etkilemektedir.
Kolhozların toplumsal iktisadı. Kolhozların üretim araçları. İş birimi
Büyük kapsamda aracı (Mittel), toprağın alımı ya da kiralanması ve aynı zamanda tayin edici üretim araçlarının satın alınması için harcama zorunluluğundan kurtarılmış Kolhozlar, artan gelirlerini toplumsal iktisatlarının gelişmesi için kullanabilmektedirler. Kolhozların toplumsal iktisadı, tarımsal bir artelde birleşmiş köylülerin sosyalist kollektif iktisadıdır. Bu, devlet toprağı üzerinde örgütlenmiş olup MTİ’lerde yoğunlaşan ve halk mülkiyeti olan modern teknik yardımıyla yürütülmektedir. Artellerin üretim araçları ve Kolhozlarda üretilen ürünler, kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyettir.
Kolhozların üretim araçları, esas olarak hayvanlardan, basit makinelerden, envanterden, iktisat binalarından, tohumdan vs. oluşmaktadır. Kooperatif tipinde bir işletme olarak tarımsal artelin karakteriyle uyum içinde, toplumsallaştırılmış üretim araçları Kolhozların bölünmez fonlarına geçmektedir. Kolhozların bölünmez fonları, ona ait çalışma aletlerini, iş ve yarar hayvanlarını, binaları, taşıma araçlarını, yan işletmeleri, temel tesisler ve sulama tesisleriyle toplumsal iktisadın gelişmesi için malzemeleri ve para araçlarını kapsamaktadır. Ayrıca kültürel ve sosyal amaçlı binalar da (klüpler, okuma odaları, çocuk yuvaları vs.) bölünmez fona dahildir. Bölünmez fonun sürekli büyümesi, Kolhozların toplumsal iktisadının gelişmesi ve Kolhozun zenginliklerinin çoğalması açısından son derece önemlidir.
Kolhozların yatırım araçları, iktisat binalarının ve ahırların inşası, sulama ve sudan arıtma kanallarının ve havuzların açılması, çalılıkların sökülmesi, kendilerine ait santrallerin ve diğer tesislerin kurulması için kullanılmaktadır. Kolhozların kendi araçlarından ve kollektif köylülerin çalışması aracılığıyla toplumsal iktisada yatırımlarının tutarı—hayvan sürülerinin büyütülmesi için harcamalar hesabının içine katılmamıştır—, 1946-1950 arasında yaklaşık 40 milyar ruble ve 1951-1953 arasında 36 milyar ruble tutmaktaydı. Bunun dışında Kolhozlar, 1946-1950 yılları arasında 11 milyar rubleden fazlayı ve 1951-1953 arasında 5 milyar rubleden fazlayı, toplumsal hayvan ve kümes hayvanları mevcudunun büyütülmesi için harcadılar.
Kolhozlar, sosyalist büyük işletme olarak, planlı bir iktisat yürütülmesine gereksinim duymaktadırlar; başka türlü var olmaları ve gelişmeleri mümkün değildir. Devlet planlaması, Kolhozların gelişmesini şu yollarla yönlendirmektedir: tarımsal kültürlerin hektar başına verimlerinin artırılması; hayvanların verimlerinin artırılmasına paralel olarak hayvan mevcudunun büyütülmesi ve tarımda modern teknik ve modern bilimin kazanımlarının kullanıma sokulması.
Plan iktisadının üstünlüklerinden mümkün olduğunca yüksek derecede yararlanılması, kollektif iktisadi üretimin bir yandan Kolhozların devlete karşı buna uygun tarımsal ürünlerin teslimi yoluyla yükümlülüğünü yerine getirmesini güvence altına alacak ve diğer taraftan da Kolhozlarda yetiştirilmeleri için en iyi doğal ve iktisadi koşulların bulunduğu kültürlerin üretiminin genişletilmesinde Kolhozların faaliyetlerinin ve inisiyatiflerinin gelişmesini azami derecede teşvik edecek şekilde planlamasıdır.
Kolhozların tayin edici ekonomik üstünlüklerinden birisi, onun çok dallı bir iktisat için en geniş olanaklara sahip olmasında yatmaktadır.
Çok dallı iktisat, Kolhozlardaki iş güçlerinin rasyonel bir şekilde kullanılmasını ve her hektar toplumsal araziden en büyük ürün miktarının alınmasını olanaklı kılmaktadır.—Tek tek bölgelerin doğal ve ekonomik koşullarına göre— tahıl, teknik kültürler, yem bitkileri ve sebze ekimini ve hayvancılığı birbirleriyle doğu bir şekilde birleştiren Kolhozlarda, kollektif köylülerin çalışması yıl sürecinde daha eşit dağıtılarak kullanılmaktadır. Çok dallı Kolhozlarda para gelirleri de yıl süresince, Kolhozlarda alınması gereken önlemleri zamanında finanse etmeye sağlayacak şekilde, daha eşit bir şekilde gerçekleşmektedir.
Kolhozlardaki iş örgütlenmesinin ana biçimi, toplumsal iktisadın belirli bir dalındaki işleri yerine getirmek üzere Kolhoz önderliği tarafından kurulan sürekli üretim tugaylarıdır.
Tarla ekimi, hayvancılık, yem bitkisi ekimi, sebzecilik, meyvecilik, inşaat işleri vs. için üretim tugayları bulunmaktadır.
Tarla ekim tugayına, Kolhozun ürün sırasına göre, boyutları MTİ’nin traktörlerinin, kombinalarının ve diğer makinelerinin bütün tarımsal işlerde en üretken kullanımını güvence altına almak olan ekimini yapacakları tarla gösterilir. Her tarla tugayına gerekli tarımsal envanter çekim hayvanı ve iktisat binaları verilmektedir. Tarla ekim tugayı içinde, büyük bir emek harcaması gerektiren tarımsal kültürlerin ekimindeki el işlerini daha üretken olarak kullanabilmek için çalışma grupları oluşturulmaktadır. Gruplar, doğrudan tarla ekim tugayının yöneticisine bağlıdır, SBKP MK Haziran oturumu (1954), Kolhozlardaki üretim tugaylarının pekiştirilmesinin yanısıra aynı zamanda patates, mısır, şeker pancarı vs. gibi toprak ürünleriyle teknik kültürler için çalışma gruplarının oluşturulmasının teşvik edilmesini ve bunlara ayrılan ürün sırası tarlası üzerinde en yüksek ürünün alınabilmesi için her türlü yardımın yapılmasını gerekli buldu.
Kolhozların hayvan çiftliklerinde hayvancılık tugayları oluşturulmaktadır. Her hayvancılık tugayına kural olarak hayvanların bakımı için gerekli olan binalara ve üretim araçlarına sahip bir çiftlik verilmektedir.
Makine Traktör İstasyonlarının karmaşık tekniğinin mümkün olduğunca rasyonel bir şekilde kullanılmasının önemli koşullarından birisi, MTİ’lerle Kolhozlar arasındaki iyi örgütlenmiş ortak çalışmadır. Bu, MTİ’nin traktör tugayıyla Kolhozun sürekli üretim tugayının çalışmasının koordine edilmesi durumunda sağlanabilir. Her MTİ traktör tugayı, yıllar boyunca Kolhozların birkaç tugayının bakımını yapar.
Kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyetin karakteriyle uyum içinde, yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının gereklilikleri, iş birimlerinin yardımıyla gerçekleştirilmektedir. İş birimi, kollektif köylünün Kolhozun toplumsal iktisadındaki emek harcamasının ve aynı zamanda her kollektif köylünün Kolhozun gelirinden payını belirleyen ölçüdür. Kollektif köylülerin toplumsal iktisattaki emek harcamaları, iş birimleri halinde hesaplanmaktadır; Kolhoz, gelirin kişisel tüketime giden bölümünü kollektif köylüler arasında iş birimlerine göre dağıtır.
Kolhozlarda, her iş için çekim hayvanlarının ve makinelerin durumu ve toprağın özellikleri göz önünde bulundurularak, titizlikle çalışan her kollektif köylünün ulaşabileceği bir günlük çalışma normu saptanmaktadır. Çalışma normuyla uyum içinde, çalışanların gerekli niteliklerine, çalışmanın karmaşıklığına, ağırlığına ve önemine göre, arteller için iş birimleri halinde değerlendirme normları saptanmaktadır. Bir günlük iş normunun yerine getirilmesi, görecel basit tarla işlerinde bir iş birimi olarak değerlendirilmektedir.
Kolhozdaki diğer bütün işler, ya daha düşük ya da yüksek değerlendirilmektedir. Yapılan işin türünün ne olduğuna ve iş normunun ne derecede yerine getirildiğine ya da fazlasıyla yerine getirildiğine göre, bir işgünü süreci içinde kollektif köylüye bir iş birimi, bir iş biriminin bir bölümü ya da bir kaç iş birimi hesaplanabilir. Yani iş birimi, işgücünden farklıdır.
Kolhozlardaki işlerin türü ve bunların iş birimleri halinde değerlendirilmesi, en çok dokuz gruba ayrılmaktadır. Birinci gruba, çalışandan bir kalifikasyon talep etmeyen en basit işler dahildir. Kollektif köylünün böylesi işler için saptanan günlük iş normunu yerine getirmesi durumunda, kendisi için 0.5 iş birimi hesaplanır. Dokuzuncu gruba, son derece yüksek kalifikasyon gerektiren işler dahildir; böylesi işler için günlük çalışma normunun yerine getirilmesi durumunda 2.5 iş birimi hesaplanır.
Devlet, iş verimi ve bunun iş birimleri halinde değerlendirilmesi için örnek normlar saptamaktadır. Her Kolhozun yönetimi, yerel koşullara uygun olarak (hükümet tarafından tavsiye edilenin altında olmamak üzere) kollektif köylülerin üye genel kurulları tarafından onaylanan kendi iş normlarını ve değerlendirme ölçülerini saptar. Çalışma normları ileri normlar olmak, yani en iyi kollektif köylülerin çalışmasına göre ayarlanmış olmak zorundadır. Kolhozlar, yılın başında, her dal ve tarımsal kültürler için iş birimi harcamasını planlarlar ve daha sonra da iş birimlerinin tugay, birim ve tek tek kollektif köylüler tarafından yapılan işe göre doğru bir şekilde hesaplanması üzerinde sıkı bir denetim uygulamak zorundadırlar.
Bu şekilde iş birimi içinde kollektif köylünün emeğinin hem niteliği ve hem de niceliği göz önünde tutulmaktadır; bundan dolayı, Kolhozdaki çeşitli faaliyet türleri birbirleriyle karşılaştırılabilinir. Kalifiye emek, iş birimlerinin hesaplanmasında kalifiye olmayana göre; daha yoğun emek, daha az yoğun emeğe göre daha yüksek değerlendirilmektedir. İş birimi, aynı zamanda, aynı faaliyet içindeki farklı emek üretkenliğini ölçme olanağı sağlamaktadır. İş normlarının fazlasıyla yerine getirilmesi durumunda, kollektif köylülere buna uygun olarak daha fazla iş birimi hesaplanmaktadır. İş biriminin içinde, Kolhozdaki ortaklaşa, doğrudan toplumsal emeğin bir parçası olarak tek tek kollektif köylünün emeği ifade edilmektedir. Böylelikle, Kolhozdaki her kollektif köylünün bireysel emeği, toplumsal bir değer kazanmaktadır. İş birimi, söz konusu Kolhoz içindeki kollektif köylülerin arasındaki sosyalist üretim ilişkilerini dile getirmektedir ve kollektif iktisadi üretimin örgütlenmesinin önemli bir ekonomik aracıdır.
Sosyalist üretimin iki temel biçiminin varlığı meta üretimini ve dolaşımını gerektirdiğinden, Kolhozlar kendilerini kollektif üretim için harcamalarını iş birimleri olarak hesaplamakla sınırlı kılamazlar. Bunlar, kendilerinin mali iktisadını sürdürmektedirler: bunlar, kollektif iktisadi üretimin ürünlerini ve gelirlerini para olarak hesaplamakta ve para biriktirmektedirler; Kolhozdaki iş birimleri yalnızca ürün olarak değil, aynı zamanda para olarak da ödenmektedirler.
İş birimi, sosyalizmdeki eşitlik ilkelerini dile getirmektedir: emekçilerin sömürüden kurtarılması, herkesin çalışma yükümlülüğü ve emeğinin karşılığında niteliğine ve niceliğine uygun ücret alma hakkı. İş birimi, kadına ve erkeğe eşit ücret sağlamaktadır. Kollektif iktisat düzeni, köylü kadının yüzyıllardır süren ekonomik eşitsizliğine bir son verdi. Köylü kadın, ilk kez Kolhoz içinde erkekle eşit bir konum alma olanağına sahip oldu.
Görüldüğü gibi iş birimi, kollektif iktisadi düzen tarafından yaratılan yeni bir ekonomik kategoridir.
Kolhozların ürünü. Kolhozların geliri
Artelin toplumsal iktisadında üretilen ürünlerin tümü, grup mülkiyeti, kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyettir. Kolhozun ürünlerinin üretilmesine ve gelirlerinin elde edilmesine, aynı zamanda Kolhozlardaki en önemli işleri yerine getiren Makine ve Traktör İstasyonları da katılmaktadır. Kollektif iktisadi ürünün değerinin içinde, sürekli artan ölçüde sanayi işçilerinin emeği cisimlenmektedir.
Kolhoz1arın brüt üretimi, birincisi MTİ’lerin ve Kolhozların kullanılan üretim araçlarında cisimlenen geçmiş emek ve ikincisi kollektif köylülerin ve Makine ve Traktör İstasyonlarının çalışanlarının canlı emek harcamalarını içermektedir.
Daha önce de söylendiği gibi, devletin kollektif iktisadi ürünlerinin üretimi için giderleri, Kolhozların çalışmaları karşılığında Makine ve Traktör İstasyonlarına verdikleri aynî ücret yoluyla karşılanmaktadır. Kolhozların ürünlerinin bir bölümü, bu şekilde, meta biçimi almaksızın Kolhozlar tarafından devlete geçmektedir.
Kolhozlar, kollektif iktisadi üretimde kendileri tarafından kullanılan üretim araçlarının üretimini esas olarak aynî biçimde yerine koyarlar, yani bunları kendi toplumsal iktisatlarında yeniden üretirler. Bu üretim araçlarına tohum, yem maddeleri, çalışma ve yarar hayvanları, organik gübre vs. dahildir. Kullanılan üretim araçlarının bir bölümünü Kolhozlar, buna denk düşen üretim araçlarını devletten ve kooperatif örgütlerinden satın alarak yerine koyarlar. Bu üretim araçlarına şunlar dahildir: küçük envanter, küçük motorlar, basit makineler, mineral gübre, damızlık hayvan, inşaat malzemeleri vs.
Kolhozların ürünlerinin üretimi için yeni kullanılan kollektif köylülerin emeği, Kolhozun brüt gelirini oluşturmaktadır. Brüt gelir kollektif köylülerin kendisi için emeklerinden ve toplum için emeklerinden oluşmaktadır. Kolhozlardaki brüt gelirin kollektif köylüler tarafından toplumsal iktisatta kullanılan kendisi için emek tarafından yaratılan bölümü, kollektif köylünün iş birimlerine göre dağıtılan bireysel gelirlerini oluşturmaktadır. Kollektif köylüler, bunun dışında yan iktisatlarından gelir elde etmektedirler. Brüt gelirin kollektif köylünün toplum için (Kolhozun toplumsal iktisadı ve tüm toplum için) emeği tarafından yaratılan bölümü, Kolhozun salt gelirini (kazancını) oluşturmaktadır. Salt gelir, Kolhoz tarafından Kolhoz içindeki sosyalist birikim için, esas olarak toplumsal iktisadın gelişmesi, Kolhozdaki sosyal ve kültürel önlemler ve kollektif köylülerin gereksinimlerinin giderilmesi için kullanılmaktadır. Kolhozların salt gelirinin bir bölümü, toparlama ve toptan alım sistemi üzerinden ve gelir vergisi biçiminde devletin eline ulaşmakta, yani devletin merkezileştirilmiş salt gelirine dönüşmekte ve (kollektif iktisadi üretimin ve kollektif köylülerin gereksinimleri de dahil olmak üzere) tüm halkın gereksinimleri için kullanılmaktadır.
Kolhozların geliri, aynî ve para geliri olmak üzere ayrılmaktadır. Kollektif köylülerin emeği esas olarak ürün biçiminde (tahılı sebze, meyva, et, süt vb.) ödenmektedir. Aynı şekilde, tohum, yem araçları fonu ve Kolhozun diğer toplumsal fonlarının geliştirilmesi de ayni biçimde gerçekleşmektedir. Kolhozların brüt üretiminin bir bölümü meta üretimidir, yani Kolhozlar tarafından devlet toparlama ve devlet tarafından toptan alım sistemi üzerinden devlete ve kooperatiflere ya da kollektif iktisadi-pazarda doğrudan halka satılmaktadır.
Kolhozların meta üretiminin önemli bir bölümü, tarımsal ürünlerin devlet tarafından toparlanması yoluyla—ki, buna mecburi teslim ve anlaşma sistemi temelinde teslim dahildir—devletin eline ulaşmaktadır. Mecburi teslim biçiminde toparlamaya şunlar dahildir: tahıl, hayvansal ürünler, patates ve çeşitli sebzeler; anlaşma sistemi temelinde teslim esas olarak teknik kültürleri kapsamaktadır.
Komünist Partisi’nin ve Sovyet Devleti’nin tarımsal ürünlerin devlet tarafından toparlanması ve toptan satın alınmasındaki politikasının temeli, Kolhozların ve kollektif köylülerin tarımsal ürünlerin üretiminin artırılmasına olan maddi ilgileri ilkesinin tutarlı bir şekilde gerçekleştirilmesidir. Bu, her bölge için tarımsal ürünlerin üretiminin giderlerinin karşılanmasını ve Kolhozların para gelirlerinin büyümesini güvence altına alan mecburi teslim normlarının ve ürün baş fiyatları ve toptan satım fiyatlarının saptanması yoluyla sağlanabilir.
Tarımsal ürünlerin Kolhozlar tarafından mecburi teslim biçimindeki devlet tarafından toparlama, hektar tarhı üzerinden yürütülmektedir, yani bu Kolhoza tahsis edilen toprak alanına göre ayarlanmaktadır. Her Kolhoz, her hektar ziraat toprağı için belirli bir miktar bitkisel ürün ve her hektar toprak alanı için belirli bir miktar hayvansal ürünü devlete satmak zorundadır. Mecburi teslim için hektar normları, sabit normlardır. Tarımsal ürünlerin mecburi tesliminin böylesi bir düzenlemesinin ilerici önemi, bunun kollektif köylünün toplumsal ziraatın ve toplumsal hayvancılığın gelişmesine ve Kolhozların toplumsal arazilerinin mümkün olduğunca iyi kullanılmasına olan ilgilerini yükseltmesinde yatmaktadır.
Mecburi teslim için sabit, kalıcı normlarda, tarımsal kültürlerin hektar başına yüksek bir miktarına ve hayvancılığın yüksek bir üretkenliğine ulaşan, toplumsal toprağı en üretken şekilde kullanan Kolhozlar, devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirdikten soma diğer bütün kalan ürünü özgürce, istedikleri gibi kullanma hakkı güvencesine sahiptir.
SBKP MK Eylül Oturumu’nun (1953) Kararları ve Komünist Partisi’nin ve Sovyet Devleti’nin bunu izleyen kararları uyarınca, toparlama alanında, Kolhozların ve kollektif köylülerin üretimin artırılmasına olan maddi ilgilerini azaltan önder Kolhozlar için teslim etme normunu yükseltme şeklindeki yanlış pratiğe bir son verildi. Bunun dışında bir dizi tarımsal ürün için devlete mecburi teslim normları düşürüldü. Bunlar için, yerel örgütler tarafından yükseltilemeyecek yeni sabit bölgesel normlar ) saptandı.
Tarımsal ürünlerin Kolhozlar tarafından devlete mecburi teslimi, devlet bu ürünlerin parasını ödediğinden, ekonomik anlamda vergi değildirler. Sovyet Devleti, merkezileştirilmiş toparlama temelinde teslim edilen tüm tarımsal ürünler için, planlı bir şekilde ürün baş fiyatları saptamaktadır. Devlet, bu fiyatların planlanmasında söz konusu tarımsal ürünün değerini, bu ürünün halk iktisadı için önemini ve bu ürünün üretiminin Kolhoz için ekonomik olarak yararlı olup olmayacağı bakış açısını göz önünde bulundurmaktadır. Ürün baş fiyatları aynı zamanda, Kolhozların salt gelirinin bir bölümünün tüm devletsel gereksinimlerinin giderilmesi amacıyla devlet fonlarına girmesinin güvence edileceği şekilde belirlenmektedir. Devletin toparlama yoluyla elde edilen ürünlerin realize edilmesinden elde ettiği gelirler, tüm halkın gereksinimleri için kullanılmaktadır: tarımı makineler ve gübreyle besleyen sosyalist sanayinin gelişmesi için, eğitim, sağlık vs. için. Devlet, bir dizi tarımsal ürün için ürün baş fiyatlarının ötesinde ek ödemeler biçiminde para primleri ödemekte ve Kolhozların tahıl, sanayi malları ve besin maddelerinin karşılıklı satışını örgütlemektedir. Burada bu malların bazıları, diğer fiyatlardan daha düşük olan devlet tercihli fiyatlarıyla satılmaktadır.
Mecburi teslim ve anlaşma yoluyla toparlamanın yanısıra Kolhozların ve kollektif köylülerin tarımsal ürünlerinin toparlama fiyatlarının çok üstünde olan toptan alım fiyatlarıyla toptan satın alınması bulunmaktadır. Tarımsal ürünlerin toptan satın alınmasında devlet, sanayi ürünlerinin iktisadi amaçlarla Kolhozlar ve kollektif köylülere karşılıklı satışını yürütmektedir.
Son olarak Kolhozlar, meta üretimlerinin bir bölümünü kollektif iktisadi pazarda bu pazar üzerinde arz ve talep etkisi altında oluşan fiyatlarla satmaktadırlar.
Tarımsal ürünlerin devlet tarafından toparlanması ve devlet tarafından toptan satın alınması, Kolhozlar için, bölünmez fonun tamamlanması, kollektif köylüler tarafından çalışılan iş birimlerinin ödenmesi ve diğer amaçlar için kullanılan para gelirlerinin en önemli kaynağını oluşturmaktadırlar.
Kolhozların ve kollektif köylülerin kollektif iktisadi üretimin gelişmesine olan maddi ilgilerinin yükseltilmesi için iktisadi önlemler sisteminde ürün baş fiyatlarının ve toptan alım fiyatlarının miktarı sorunu büyük bir öneme sahiptir. Buna bağlı olarak SBKP MK Eylül Oturumu, bir dizi tarımsal ürün için şimdiye kadarki ürün baş fiyatı ve toptan alım fiyatlarının Kolhozları ve kollektif köylüleri üretimlerini yükseltme konusunda teşvik etmediğini saptadı. Bu fiyatları değer yasasının gereklilikleriyle uyum içinde yükseltme şeklinde bir nesnel zorunluluk doğdu.
Kollektif köylülerin tarımın daha fazla gelişmesine olan bireysel maddi ilgisini yükseltmek amacıyla, SBKP MK Eylül Oturumu’nun Kararları’yla ürün baş fiyatı ve toptan alım fiyatları önemli ölçüde yükseltildi, mecburi teslim normları düşürüldü ve yüksek toptan alım fiyatlarıyla toptan alımların payı yükseltildi; kollektif köylülerin yan işletmeleri için alınan tarımsal vergi düşürüldü. Bunun sonucu, olarak Kolhozların ve kollektif köylülerin ek para gelirleri, 1953 yılında 13 milyar ruble ve 1954 yılında 24 milyar ruble tuttu. Tarımsal ürünlerin mecburi teslimi için normlar düşürüldüğünden, Kolhozlar ve kollektif köylüler, meta üretiminin önemli bir bölümünü yükseltilmiş toptan alım fiyatlarıyla devlete satma olanağına sahiptirler.
Ama, ürün baş fiyatları ve toptan alım fiyatlarının yükseltilmesi Kolhozların gelirinin yükseltilmesinin ana aracı değildir. Tarımın bütün dallarının daha fazla güçlü bir şekilde canlanmasının sağlanmasının tayin edici aracı, kollektif iktisadi üretimin artırılması, brüt ve meta üretiminin büyütülmesi ve ürün birimi başına maliyet masrafının düşürülmesidir. Böylelikle kollektif üretimin bütün dalları, ürün baş fiyatları ve toptan alım fiyatlarının şimdiki düzeyiyle yüksek gelirler elde edeceklerdir.
Tek tek Kolhozlardaki ayni ve para gelirinin miktarı farklıdır ve öncelikle emek üretkenliğinin ulaşılmış düzeyi tarafından belirlenir. Kolhozlardaki emek üretkenliği, çeşitli ekonomik koşullara bağlıdır. Bunların en önemlileri şunlardır: kollektif iktisadi üretimin makineleştirilmesi, Kolhozun bir aynı büyüklükteki toprak parçası için ek üretim araçları ve ek emek harcaması, kollektif köylülerin ve MTİ çalışanlarının emeğinin kalifikasyonunun yükseltilmesi ve doğru örgütlenmesi, Kolhozlarda ve MTİ’lerde sosyalist yarışmanın geliştirilmesi, ziraat ve hayvan tekniğinin en yeni kazanımlarının ve tarımın en iyi işçilerinin deneyimlerinin kollektif iktisadi üretimde kullanılması.
Sosyalizmde diferansiyel rant
Kolhozlarda diferansiyel rantın oluşmasının ekonomik ve doğal koşullan bulunmaktadır.
Kolhozlardaki diferansiyel rantın varlığı, öncelikle sosyalizmde kollektif iktisadi mülkiyetin ve meta üretiminin varlığına bağlıdır. Kolhozların toprakları, verimlilik, konum ve öncelikle tarımın makineleşmesine bağlı olan kullanım üretkenliği bakımından birbirinden farklılık göstermektedir. Daha iyi toprakların miktarı kısıtlı olduğundan, sosyalist toplum tarımsal ürünlere olan gereksinimlerinin giderilmesi amacıyla daha kötü bir toprağı da işlemek zorundadır. Çeşitli üretim koşulları altında harcanan kollektif köylünün emeği, farklı üretkenliğe sahiptir, Farklı emek üretkenliğine sahip Kolhozlar, hektar başına farklı tarımsal ürünler miktarı elde etmektedirler. Ama bu, her üretim birimi başına eşit olmayan emek miktarı kullanmaları anlamına gelmektedir.
Daha iyi bir arazi üzerinde, daha uygun üretim ve pazarlama koşulları altında çalışan Kolhozlar, daha kötü arazi üzerinde ve daha az uygun koşullar altında çalışan Kolhozlara göre, ek gelir elde etmektedirler. Bu gelirler, aynı biçimleri içinde çeşitli tarımsal ürünlerden oluşmaktadırlar: tahıl, pamuk, et, süt, yön vs. Bu ek gelirlerin bir bölümü aynı biçimde tüketilmekte ve diğer bölümü para biçiminde realize edilmektedir.
Kolhozlar tarafından üretilen tüm ürünler kollektif iktisadi mülkiyet olduğundan dolayı, daha iyi, daha verimli bir toprak üzerinde daha yüksek bir emek üretkenliğinin sonucu olan ek gelirler, aynı şekilde söz konusu Kolhozun gelirlerinin içine girerler.
Kolhozların para biçimimde realize edilen ek gelirleri, tarımdaki fiyat oluşumunun özelliklerine bağlıdırlar. Kolhozlarda yaratılan ve değer biçiminde, para biçiminde ifade edilen tüm ek gelir, tarımsal ürünlerin toplumsal üretim masrafıyla (ya da toplumsal değerle) tarımsal ürünlerin bireysel üretim masrafları (ya da bireysel değeri) arasındaki farktır. Bu farkın hangi ölçüde Kolhoz tarafından realize edileceği, fiyat düzeyine bağlıdır.
Daha iyi arazilerin kısıtlılığı, tarımsal ürünlerin fiyatı üzerinde etkide bulunmak zorundadır. Fiyatların planlanmasında her kültürün ekiminin yalnızca en iyi değil, aynı zamanda en kötü üretim koşulları altında da kazanç sağlayıcı olması gerektiği göz önünde bulundurulmaktadır.
Kolhozlar tarafından emek üretkenliğinin çeşitli koşulları altında yaratılan ürünler, bunlar tarafından her bölge için eşit olan ürün baş fiyatlarıyla ve toptan alım fiyatlarıyla, ya da kollektif iktisadi pazarda aynı fiyatlarla realize edilmektedirler. Bunun sonucu olarak daha yüksek emek verimliliğine sahip Kolhozlar ek para gelirleri elde etmektedirler.
Kolhozun diferansiyel rantı, daha kötü ya da az uygun araziye sahip, ya da araziyi daha az üretken kullanan Kolhozlara göre; daha verimli, ya da daha uygun konumdaki toprağa sahip, ya da toprağı daha üretken kullanan Kolhozlar tarafından realize edilen aynî ya da para biçimindeki ek salt gelirdir.
Sosyalizmdeki diferansiyel rant, kapitalizmdeki diferansiyel ranttan temelden ayrılmaktadır. O, sömürünün ürünü olmayıp kendileri için, kendi toplumsal iktisatları için çalışan kollektif köylülerin kollektif emeğinin sonucu, Makine Traktör İstasyonlarının emekçilerinin emeğinin sonucudur. Bu, sosyalizmde bir kira bedeli biçimini almamakta ve büyük toprak sahiplerine değil, Kolhozlara, kollektif köylülere ve kısmen de sosyalist devlete düşmektedir.
Diferansiyel rantın iki biçimini birbirinden ayırmak mümkündür: Diferansiyel rant I ve II. Diferansiyel rant I, daha iyi topraklara sahip ve pazarlama noktalarına yakın bulunan Kolhozlar tarafından yaratılan ek salt gelirdir. Aynı koşullar altında, aynı makineleşme düzeyiyle ve bir ve aynı ziraat sistemine sahip Kolhozlardan, emeğin daha iyi bir toprak üzerinde kullanıldığı Kolhozlar, daha kötü toprağa sahip Kolhozlara göre, hektar başına daha fazla ürün almaktadırlar. Daha iyi toprağa sahip Kolhozlarda emek üretkenliği daha yüksek olduğu için, bunlar daha yüksek bir gelir elde ederler.
Demiryolu istasyonlarına, limanlara, toparlama noktalarına, kentlere ve diğer pazarlama noktalarına yakın Kolhozlar, ürünlerin taşınması için daha az emek ve araç kullanmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da bu Kolhozlarda ürün birimi için harcamalar, pazarlama noktalarından uzakta bulunan Kolhozlara göre daha azdır. Yani daha uygun noktalarda bulunan Kolhozlar, daha yüksek bir gelir elde etmektedirler.
Diferansiyel rant II, ek üretim aracı kullanımı ve kollektif köylülerin ve MTİ emekçilerinin ek emek sarfı sonucu daha yoğun bir toplumsal iktisat uygulayan Kolhozlarda yaratılan ek salt gelirdir.
Emeğin yüksek derecede makineleştirildiği, hektar başına daha fazla emeğin kullanıldığı, toprağın verim yeteneğinin ıslah çalışmaları, gübre araçlarının kullanılması vs. yoluyla yükseltildiği ve yüksek verimli hayvanların tutulduğu, yani daha yoğun bir iktisadın uygulandığı kol1ektif işletmeler, hektar başına, daha az yoğun iktisattı Kolhozlara göre, daha fazla ürün almaktadırlar. Daha yüksek emek üretkenliğinin sonucunda yoğun iktisatta ürün birimi başına daha az emek kullanılmakta ve daha yüksek aynî ve para geliri elde edilmektedir. Bu, Kolhozlar için tarımı yoğunlaştırmak açısından güçlü bir teşvik aracıdır.
Diferansiyel rantın ağırlıklı bölümü Kolhozlarda kalmakta ve toplumsal iktisatlarının ve gelişmesi ve kollektif köylülerin maddi ve kültürel yaşam düzeylerinin yükseltilmesi için kullanılmaktadır. Diferansiyel rantın belirli bir bölümü çeşitli kanallardan devletin eline geçmektedir: Birincisi, bunlarda MTİ emekçilerinin emeği tarafından yaratılmış ek salt gelir cisimleştiğinden ve aynî ücret tarifeleri bölgelere göre farklı olduğundan dolayı ve MTİ tarafından ürün planlarının fazlasıyla yerine getirilmesi durumunda prim saptandığından MTİ’ye ödenen ayni ücretler biçiminde. İkincisi, ürün baş fiyatları, Kolhozların salt gelirinin bir bölümünün tüm devlet giderleri için yeniden dağıtılmasını gerektirdiğinden ve devlete mecburi teslimin üretim koşullarına göre tek tek bölgelerde farklı olmasından dolayı devlet tarafından toparlama sistemi üzerinden. Üçüncüsü, vergi miktarı Kolhozun gelirinin miktarına bağlı olduğundan belirli bir bölüm Kolhozların gelir vergisi üzerinden.
Kolhozun kollektif üretiminin ürünlerinin ve gelirinin dağılımı. Kollektif köylülerin refah düzeyinin yükselmesi
Kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyetin özelliklerine uygun olarak Kolhozlardaki ürünlerin dağılım biçimleri, devlet işletmelerindeki dağılım biçimlerinden farklıdır.
Kolhozlar, sosyalist halk iktisadının zorunlu bileşenleridir. Kollektif köylüler, sosyalist toplumun iktisadının ve kültürünün canlanmasına ve bu toplumun iktidarının pekişmesine derinden ilgi duymaktadırlar. Devlet, gerek Kolhoza hizmet ve gerekse de kollektif iktisadi köyde kültürün her yönlü gelişmesi yoluyla Kolhozlara geniş kapsamlı maddi yardım yapmaktadır. Bunun sonucu olarak da, devlete karşı yükümlülüklerinin zamanında yerine getirilmesi, Kolhozların en önemli görevidir.
Tarımsal artellerin tüzüğüne uygun olarak Kolhozlar, bitkisel ve hayvansal ürünlerinin bir bölümünü mecburi teslim ve anlaşma sistemi çerçevesinde sabit plan fiyatlarıyla devlete satmaktadırlar. MTİ’ler tarafından yürütülen çalışmalar için devlet, Kolhozlardan bir aynî ücret almaktadır. Kolhozlar, para gelirlerinden devlete para kredilerini geri ödemekte ve faizleri ödemektedirler. Kolhozlar, bunun dışında düşük bir gelir vergisi ve varlık sigortası için bir ödenek ödemektedirler. Devlete karşı yükümlülüklerin zamanında ve tam olarak yerine getirilmesi, tek tek kollektiflerin çıkarlarıyla devlet çıkarlarının, tüm halkın çıkarlarının doğru bir şekilde birleştirilmesinin güvencesini sağlamaktadır.
Kollektif iktisadi üretimin kesintisiz olarak yükselmesi ve kollektif köylülerin refah düzeyinin sürekli artması açısından Kolhozların aynî ve para biçimindeki toplumsal fonları büyük öneme sahiptir.
Kolhozların tüketilen üretim araçlarının yerine konduğu toplumsal fonlar, tohum ve yem aracı için temel fonu olarak oluşurlar. Daha önce de ortaya konduğu gibi, Kolhozların tüketilen üretim araçlarının bir bölümü kollektif köylülerin emeğiyle yerine konurken, bazı üretim araçları parayla satın alınmaktadır.
Tüketilen üretim araçlarının yerine konmasından sonra Kolhozlar, geri kalan brüt üretimi toplumsal birikim ve tüketim fonunun oluşması ve kollektif köylüler arasında iş birimlerine göre dağılım için kullanmaktadırlar.
Toplumsal birikim fonu, Kolhozda salt gelirden oluşturulmaktadır. Kolhozların birikim fonları, öncelikle para gelirlerinden, amortismanlar için kullanılan bölüm hariç, bölünmez fona aktarılan yıllık ödemeler yoluyla büyümektedir. Bölünmez fonun büyütülmesinin diğer bir kaynağı, kollektif köylülerin iktisat binaları kurulması, Kolhozun gereksinimleri için tarımsal envanter imalatı, havuz ve su bendi tesisleri, hayvan mevcudunun büyütülmesi, hayvanların kalitesinin iyileştirilmesi vs. için doğrudan emek kullanımıdır. Salt gelirin bir bölümü, ürün biçiminde biriktirilmektedir. Buna, ekim alanlarının genişletilmesi, toplumsal hayvan mevcudunun büyütülmesi ve hayvanların veriminin artırılmasıyla bağıntı içinde tohum ve yem araçları fonunun büyütülmesi için hazır tutulan tohum ve yem araçları ve kötü ürün dönemleri ve yem sıkıntısı durumu için yaratılan güvence fonu (tohum ve yem aracı) dahildir.
Kollektif köylülerin refah düzeyinin yükseltilmesi açısından Kolhozda salt gelirden oluşturulan toplumsal tüketim fonu büyük öneme sahiptir: kötü ürün durumunda besin maddeleri fonu, sakatlar, geçici süre çalışamayanlar, silahlı kuvvetler mensuplarının yardıma muhtaç aileleri ve çocuk yuvalarının bakımı ve yetimler için yardım fonu; kültür fonu, yani kollektif köyün kültürel gereksinimlerinin giderilmesi için fon (kollektif iktisadi kadroların yetiştirilmesi, klüp evlerinin kurulması vs.).
Kolhozlardaki emeğin ödenmesi, kollektif köylülerin tahıl, hayvansal ve diğer ürünlerin üretiminin yükselmesine olan bireysel maddi ilgisini güvence altına alan ilkelerine dayanmaktadır.
Kolhoz, devlete karşı olan bütün yükümlülüklerini yerine getirdikten ve saptanmış toplumsal fonları oluşturduktan sonra, geriye kalan bütün ürün1eri ve para araçlarını iş birimlerine göre artelin üyeleri arasında dağıtır. Kollektif köylüler tarafından iş birimlerine göre elde edilen gelirler vergiden serbesttir.
Her kollektif köylünün artelin toplumsal iktisadından gelen geliri iki etkene bağlıdır: 1— kollektif köylü tarafından çatışılan iş birimlerinin sayısı; 2—iş birimi için ödenen ücretin miktarı. Yıl boyunca çalışılan iş biriminin miktarı, her tek tek kollektif köylünün emeği tarafından belirlenmektedir. İşbirimi için ücret miktarı, yani kollektif köylünün işbirimi başına elde ettiği ürünün ve paranın miktarı, Kolhozun bütün üyelerinin emeğine bağlıdır. Kolhoz, bir bütün olarak ne kadar iyi çalışırsa, toplumsal iktisadı ne kadar başarıyla gelişirse, hem Kolhozun gelirinin toplam hacmi ve hem de iş birimlerine göre dağıtılan bölümün hacmi o kadar büyük olmaktadır. Kolhozun salt gelirinin devlete karşı yükümlülükler yerine getirildikten ve saptanmış toplumsal fonlar oluşturulduktan sonra kalan bölümü de iş birimlerine göre dağıtılmaktadır. Bunun dışında kollektif köylülerin toplumsal iktisattan gelirleri, anılan toplumsal tüketim fonları yoluyla büyümektedir. Bütün bunlar, her bir kollektif köylünün Kolhozun toplumsal iktisadının gelişmesine olan maddi ilgisini uyandırmaktadır.
Yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının gerekliliklerini tutarlı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla, Kolhozdaki emeğin ödenmesi, daha yüksek üretim sonuçları elde eden kollektif köylülerin görecel olarak daha az sonuç elde eden kollektif köylülere göre daha fazla ücret alacağı şekilde düzenlenmiştir.
Kollektif köylülerin emeklerinin sonuçlarına olan bireysel maddi ilgilerinin artırılmasının önemli bir aracı, tugaylar ve çalışma gruplarında hektar başına tarımsal kültür ürünü ve toplumsal hayvancılığın üretkenliği planlarının fazlasıyla yerine getirilmesi için ödenen (ayniyat ya da para olarak) ek ücrettir.
Örneğin tarla çalışma tugaylarının kollektif köylüleri, tugaya ayrılan tahıl ekim alanında ürün planlarının fazlasıyla yerine getirilmesi durumunda tugay tarafından plan fazlası olarak üretilen tahılın %25 ile %50’sini ek ücret olarak almaktadırlar.
Tugaylara ve gruplara ürün planlarının fazlasıyla yerine getirilmesi durumunda ek iş birimleri hesaplanmakta ya da bu planın yerine getirilmemesi durumunda belirli sayıda iş birimi kesilmektedir. Kolhozların hayvan çiftliklerinde çalışan kollektif köylülerin emeğinin ödenmesi, süt verimine, yün verimine, yetiştirilen genç hayvan sayısına, yarar hayvanlarının canlı ağırlığının artmasına vs. göre ayarlanmaktadır.
Üye toplantılarının kararına göre Kolhoz, hayvan ve tarımsal ürünlerin satışından elde ettiği para miktarlarının yaklaşık %25’ini ve patates ve sebze satışından elde ettiği paranın %25’e kadarını ön ödeme olarak kollektif köylülere dağıtılabilir. Ot biçimi ve saman taşınması zamanında kollektif köylülere ve traktör tugaylarının üyelerine getirilen toplam otun ve samanın birinci biçimden %10’a kadar, ikinci biçimden %20’ye kadarı ve bunun dışında plan fazlası getirilmiş otun ve samanın %30’u ödenmektedir.
Böylelikle iş birimi halinde ve Kolhozun gelirinin dağılımı sisteminde kollektif köylülerin çıkarları, doğru bir şekilde Kolhozun toplumsal çıkarlarıyla birleştirilmektedir. Kolhozların ve kollektif köylülerin tarımın daha fazla kalkınmasına olan maddi ilgilerinin artırılması amacıyla Komünist Partisi ve Sovyet Devleti tarafından alman önlemler, işçi sınıfıyla kollektif köylülerin ittifakını—sosyalist devletin iktidarının temelini—daha fazla güçlendirmektedirler.
Kollektif köylülerin refah düzeyinin daha fazla artmasının ve toplumun tarımsal ürünlere gereksiniminin giderek daha fazla giderilmesini güvence altına alan Kolhozların ana gücü, Kolhozların toplumsal iktisatlarının hızla gelişmesidir. Tarımsal artellerde tayin edici önemde olan Kolhozların toplumsal iktisatlarının yanısıra, çiftlik toprağı üzerinde bir de kollektif köylülerin kişisel yan iktisadı bulunmaktadır. Bu şekilde artel içinde toplumsal ve bireysel çıkarların doğru bir birliği sağlanmaktadır, ancak burada bireysel çıkarlar toplumsal çıkarlara tabidir. Kolhozlarda toplumsal ve bireysel çıkarların doğru bir şekilde bağdaştırılmasının her türlü zedelenmesi, tarımsal artelin temellerini çökertir ve işçi sınıfıyla köylülüğün dostça ittifakının temellerini parçalar.
Kolhozların para gelirleri, 1933 yılında 5.7 milyar ruble, 1940 yılında 20.7 milyar ruble ve 1953 yılında 49.6 milyar rubleye çıktı. Bunun dışında kollektif köylüler çiftlik toprağı üzerindeki yan iktisatlarından para gelirleri elde ettiler. Kollektif köylüler, toplumsal ve bireysel iktisattan elde ettikleri para gelirleriyle, sistemli bir şekilde düşürülen plan fiyatlarıyla devlet ve kooperatif ticaretinden sanayi metaları satın almaktadırlar. Kolhozların (parayla ifade edilen) para ve aynî gelirleri, Beşinci Beş Yıllık Plan’da %40 bir artış gösterecektir.
Kollektif iktisadi düzen temelinde Sovyet köylünün çehresi tümüyle değişti. Eski köyün yerini, toplumsal ve iktisadi amaçlı binalara, santrallere, okullara, kütüphanelere, klüplere, köy radyosuna ve çocuk yuvalarına sahip yeni köy aldı. Sovyet köylüsü, kültürün ve bilimin bütün varlıklarından pay alan yeni tip bir köylüdür. Kollektif köylülerin saflarından sayısız Sovyet aydını kadrosu çıktı: mühendisler, doktorlar, agronomlar, veterinerler, öğretmenler, sosyalist büyük üretimin örgütleyicileri. Milyonlarca kollektif köylü modern tarımsal tekniği ustalaştırdı ve ziraatta ve hayvancılıkta muazzam ürünler elde etmektedirler.
Sovyet köyündeki derinlere varan kültür devrimini aşağıdaki olgular kanıtlamaktadır: Sayıları 1914/15’de 6.1 milyon olan köydeki ilkokul, yedi ve on yıllık okulların öğrencilerinin sayısı, 1951/52’de 21.1 milyona yükseldi. Toplam olarak, yani kitle meslekleri mensuplarının, uzmanların eğitimi ve kalifikasyonu da dahil olmak üzere, kırda 1952 yılında 29 milyon insan kalifiyeleştirildi. 1 Ocak 1953’de köyde 264,000 kültür ve eğitim kurumu vardı: kültür evleri, köy klüpleri, okuma odaları, kütüphaneler ve film gösterim aygıtları. Sovyet köyüne yalnızca genel ilkokul zorunluluğu sokulmadı, aynı zamanda genel yedi yıllık okul zorunluluğu da başarıyla uygulanmaktadır.
Sovhozların gelişmesi ve verimliliklerini artırmanın yolları
Sosyo-ekonomik doğaları itibarıyla Sovhozlar, sosyalist tarımdaki en yüksek örgüt biçimini oluşturmaktadırlar. Sovhozlar, tahıl, et, süt ve yün üreten ve çok çeşitli teknik kültürleri eken devlet sosyalist işletmeleridir. Bütün üretim araçları, tıpkı ürünleri gibi, halk mülkiyetidir.
Sovhozlar, tarımsal büyük işletme olarak, yüksek derecede modern tarımsal teknik kullanma, rasyonel iş bölümü kullanma ve iktisat binaları, donanımlar vs. için harcamalarda tutumluluk gösterme olanağına sahiptirler. Sovhozların büyüklüğü, üretim yönünden, bulundukları bölgelerin ekonomik ve doğal koşullarından, ulaşılmış teknik düzeyi ve her hektar toprağı her yönlü ve üretken kullanma zorunluluğu tarafından belirlenmektedir.
Sovhozların en rasyonel ölçüleri şöyledir: tahıl üretiminde 20,000-
Sovhozlar, yüksek derecede makineleştirilmiş tarımsal işletmelerdir. Bunlar, hemen hemen tüm üretim dallarının mekanize, edilmesine ve yüksek bir emek üretkenliği sağlanmasına olanak kılan en yeni tarımsal teknikle donatılmışlardır. Makineleştirilme en geniş olarak bütün tayin edici üretim süreçlerinin makinelerin yardımıyla sürdürüldüğü tahıl üretiminde gerçekleşmiştir.
Sovhozların büyük üstünlüklerinden birisi, onların meta üretimidir. Tahılda meta üretimi, tahıl Sovhozlarında ortalama yaklaşık %7o tutmaktadır. Sovhozlar, devlete büyük miktarda tarımsal ürün teslim etmektedirler.
Ancak Sovhozların muazzam olanakları, tümüyle yetersiz bir şekilde kullanılmaktadır. Kötü yönetim sonucu toprağı müsrifçe kullanan, az tahıl, et, süt ve diğer ürün teslim eden ve zararla çalışan çok sayıda Sovhoz vardır daha. Bu eksikliğin giderilmesi, yüksek derecede makineleştirilmiş büyük işletme olarak Sovhozların üstünlüğünün uzmanca kullanılması, üretimi ve tarımsal ürünlerin devlete teslimini en kısa zaman içinde önemli ölçüde yükseltme olanağı sağlayacaktır.
Sosyalizmden komünizme tedrici geçiş aşamasında sosyalist tarımın geliştirilmesinde, Sovhozların ülkenin besin maddeleri gereksiniminin giderilmesi açısından önemi, giderek daha fazla artmaktadır.
Sovhozlar, yalnızca 1954-1955 yıllarında buğday ve arpa ekim alanlarını 4.3 milyon hektar büyütmektedirler. Sovhozlar, işlenmemiş toprağı ve uzun zaman nadasa bırakılmış toprakları kazanıyorlar, tahılda hektar başına ürünü artırıyorlar ve gelecek iki-üç yıllık süre içinde devlete teslim edecekleri tahıl miktarını en az 500 milyon pud, yani 40 milyondan fazla insana ekmek temin edecek kadar bir miktar artırmaları söz konusudur.
Sovhozlar, yüksek derecede üretken, yüksek derecede verimli iktisatlar olmak, tarımsal üretimin rasyonel örgütlenmesi, hektar başına yüksek ürün ve hayvancılığın yüksek üretkenliği açısından örnek olarak etkide bulunmak için bütün gerekli koşullara sahiptirler.
Sovhozların verimliliğinin yükseltilmesi açısından toprak fonlarının tümüyle ve rasyonel bir şekilde kullanılması büyük öneme sahiptir.
Sovhoz için hangi üretim yönünün amaca uygun olduğu, yani tahıl ya da et, süt, yün, pamuk, keten, şeker pancarı vs. üzerinde uzmanlaşıp uzmanlaşmaması, bulundukları bölgenin doğal ve ekonomik koşullarına bağlıdır. Ana dalların yanısıra, sebzecilik, meyvecilik, bağcılık, kümes hayvancılığı ve arıcılık gibi tamamlayıcı ve yan dalların da mümkün olduğunca yüksek derecede geliştirilmesi gerekmektedir. Uzmanlaşmış Sovhozlar için, bu dallardan birisi tayin edici üretim dalını oluşturur. Duruma göre hangi tamamlayıcı ve yan dalın ne derecede geliştirileceği, yüksek bir meta üretimi sağlama ve bu dalların verimliliğini garantileme olanağının göz önünde tutulmasına göre belirlenir.
Bir tek kültür ekimi ya da bir tek hayvan türü yetiştirme üzerinde dar uzmanlaşma, toprağı üretken olarak kullanma olanağı sağlamaz ve iktisadın verimli olmamasına ve devletin zarar etmesine yol açar. Sovhozun bir ana üretim dalında uzmanlaşmanın yanısıra diğer birçok üretim dalını da kapsaması, yani çok yönlü gelişmesi durumunda, her hektar ziraat toprağı, çayır ve mera başına mümkün olduğunca yüksek tarımsal ürün miktarı elde edilmesi de güvence altına alınır.
Her hektar tarımsal kullanım alanı başına brüt ve meta üretiminin yükseltilmesi, ürünlerin maliyet masrafının düşürülmesi ve iktisadın verimliliğinin artırılması anlamına gelmektedir. Yüksek derecede makineleştirilmiş büyük işletmeler olarak Sovhozlar, tarımsa1 ürünleri en az harcamayla üretebilirler ve ülkeye en düşük fiyatlarla bunları temin edebilirler. Sovhozlardaki maliyet masraflarının düşürülmesi şöyle sağlanabilir: üretimin daha fazla mekanikleştirilmesi, makine ve traktör parklarının en efektif şekilde kullanılması, tarım biliminin kazanımlarının ve Sovhozların bütün üretim dallarındaki en iyi işçilerin emek deneyimlerinin kullanılması, karmaşık zirai ve hayvansal teknik önlemlerin kullanılması, emek örgütlenmesinin mükemmelleştirilmesi ve tutumluluk rejiminin sürdürülmesi. Bütün bunlar, emek üretkenliğinin büyümesini ve böylelikle hektar başına ürünün ve hayvancılığın üretkenliğinin artmasını sağlar.
Sovhozlar, iktisadi muhasebe temelinde çalışmaktadırlar. Bir Sovhozun verimliliğin düzeyi, salt gelirin miktarı tarafından belirlenmektedir. Sovhozun salt geliri (kazanç), maliyet masraflarıyla Sovhoz tarafından devlete teslim edilen ya da belirli bir fiyatla pazarda satılan tarımsal ürünlerin fiyatları arasındaki farktır.
Sovhozların üretimin gelişmesi karşısında maddi ilgiyi sağlamak için, 1954 yılında, şimdiye kadar Sovhozlara verilen devlet sübvansiyonları kaldırıldı ve tahıl yağ bitkileri ve önemli hayvansal ürünler için yeni teslim fiyatları konuldu. Böylelikle her Sovhoz maliyet masraflarının düşürülmesi yoluyla salt gelir sağlayabilecek duruma getirildi. Sovhozlar, ana dalların ürünlerini toparlama yerleri üzerinden sabit fiyatlarla devlete teslim etmektedirler. İşletme içinde işlenmişleri de dahil olmak üzere yan dalların ürünlerini, Sovhozlar, devlet tarafından saptanmış perakende ticaret fiyatlarıyla doğrudan tüketiciye satmaktadırlar. Sovhozlar için devlet sübvansiyonlarının kaldırılması ve bunların iktisadi muhasebeye göre ayarlanması, Sovhozların inşasında Sovhozların rasyonel bir iktisat yürütmeleri açısından sağlam bir temel yaratan önemli bir iktisadi önlemdir.
Sovhozlarda maliyet masraflarının düşürülmesine ve birikimin büyümesine olan maddi ilgiyi artırmak için, onlara realize edilmiş salt gelirin en az %20’si kalmakta ve bunun geri kalan bölümü devletin merkezileştirilmiş salt gelirinin içine girmektedir.
Sovhozlara kalan ve para biçiminde biriktirilen salt gelir, iktisadın pekişmesi ve genişletilmesi ve Sovhozun çalışanlarının kültürel ve sosyal hizmetlerini (çocuk yuvalarının, klüplerin, dinlenme yurtlarının, sanatoryumların vs. kurulması ve bakımı) için kullanılmaktadır. Bu amaçla özel fonlar oluşturulmaktadır: Sovyet çiftçiliğinin iktisadının pekiştirilmesi ve geliştirilmesi fonu, güvence fonu ve müdür fonu.
Sovhozun üretiminin geliştirilmesi, önemli ölçüde, emek örgütlenmesinin sosyalist biçimlerinin pekiştirilmesine ve yapılan işe göre ücretlendirme sosyalist ilkesinin tutarlı bir şekilde gerçekleştirilmesine bağlıdır.
Sovhozun bölümlerinde ve çiftliklerinde emek örgütlenmesinin ana biçimi, sürekli üretim tugayıdır. Ziraatte, kendilerine ürün sırasına göre tarlalarda toprak parçası, traktör, kombina ve diğer tarım makineleri, taşıma araçları ve iktisadi envanter tahsis edilmiş traktör-ekim tugayları bulunmaktadır. Tugay içerisinde üretimlerinin zayıf bir şekilde makineleştirildiği tarımsal kültürlerin ekimi için özel gruplar oluşturulmaktadır. Sovhozların hayvan çiftliklerinde, kendilerine hayvan ve bu hayvanların tımarının yapılması için gerekli envanter, ahır vs. tahsis edilen hayvancılık tugayları oluşturulmaktadır.
Sovhozların emekçilerinin hektar başına ürünün, hayvancılığın üretkenliğinin ve işletmenin verimliliğinin artırılması maddi ilgisi ilkesi, para biçiminde ödenen verim ücreti sistemi yoluyla gerçekleştirilmektedir. Plan fazlası hektar başına ürün için, hayvancılıkta süt üretimi, yün üretimi, yetiştirilmiş genç hayvan sayısı gibi yüksek verim sayıları için para primleri ödenmektedir. Ürünün kaldırılması sırasında kombinada çalışanlar (kombina sürücüsü, yardımcıları, traktörcüler vb.), para ücretinin yanısıra bir de aynî ücret ve tahıl biçiminde aynî prim almaktadırlar. Sovhozun yönetici personeli ve uzmanları, üretim ve devlete teslim planları yerine getirildiğinde ya da fazlasıyla yerine getirildiğinde para primleri almaktadırlar.
Bir bütün olarak Sovhozun ve her Sovhoz çalışanının emeğin sonuçlarına maddi ilgisi, Sovhozlardaki üretimin kesintisiz büyümesinin ve mükemmelleşmesinin en önemli koşuludur.
Kısa Özet
1— Kolhozlar Makine ve Traktör İstasyonları ve Sovhozlar biçimindeki sosyalist tarım sistemi, tarımsal üretimin örgütlenmesinin en ileri ve en yüksek biçimidir. Sosyalizmde tarımın görevi, halkın besin maddelerine ve sanayinin hammaddelere olan gereksinimlerinin her yönlü giderilmesidir. Emek üretkenliğinin yükseltilmesi, sosyalist tarımda, her hektar tarımsal kullanım alanından ürün birimi başına daha az emek harcamasıyla daha büyük miktarda ürün elde edilmesinde ifadesini bulmaktadır.
2— Makine ve Traktör İstasyonları, kollektif iktisadi üretimin sanayisel maddi üretim temelleri, Kolhozların sosyalist devlet tarafından yönlendirilmelerinin dayanak noktalarıdırlar. Makine ve Traktör İstasyonlarının ana görevi, Kolhozlarda bütün tarımsal kültürlerin hektar başına üretimini mümkün olduğunca artırmak, toplumsal hayvan mevcudunu hayvanların veriminin buna paralel yükseltilmesiyle birlikte büyütmek, hizmet edilen Kolhozlardaki ziraatın ve hayvancılığın brüt ve meta üretimini büyütmektir. Makine ve Traktör İstasyonları, Kolhozların üretiminin gelişmesi açısından tayın edici rolü oynamaktadırlar.
3— Tarımsal artel, sosyalizmde kollektif iktisadın tek doğru biçimidir. Kolhozlar, sosyalist kooperatifsel işletmeler olarak, sosyalist devletin mülkiyetle bulunan tayin edici üretim araçlarının ve Kolhozun mülkiyeti olan bazı üretim araçlarının yardımıyla yapılan kollektif köylülerin kollektif emeğine dayanmaktadırlar. SSCB’de Kolhozlara, ellerinde bulundurdukları toprak, devlet tarafından süresiz ve parasız kullanım karşılığında tahsis edilmiştir. Sovyet Devleti, tarımın finanse edilmesi ve kollektif köylülerin kültürel gereksinimlerinin giderilmesi için geniş çapta aracı hizmete sunmaktadır.
4— Kolhozun toplumsal iktisadı, Kolhozların zenginliğinin ve kollektif köylülerin refah düzeyinin büyümesinin ana kaynağıdır. Kolhozlarda yapılan işe göre dağılım ekonomik yasasının gereklilikleri, iş birimleri aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. İş birimi, Kolhozlarda kullanılan ve kollektif köylünün bireysel maddi çıkarıyla Kolhozun toplumsal iktisadının çıkarlarını birbirine bağlayan özel bir emek ve tüketim ölçütüdür. Kollektif köylünün kollektif iktisadi üretimin canlanmasına olan maddi ilgisi ilkesinin tutarlı bir şekilde gerçekleştirilmesi, tarımın daha fazla kalkınmasının önemli bir kaldıracıdır.
5— Kollektif büyük iktisat, yüksek bir gelirin elde edilmesini güvence eder. Daha iyi topraklarda bulunan ya da toprağı daha üretken kullanan Kolhozların ek gelirleri, diferansiyel rantı oluşturur. Kolhozların diferansiyel rantı, Kolhozlara ve kollektif köylülere düşer; belirli bir bölümü de devletin eline geçer.
6— Kolhozların ürünleri ve para gelirleri, tarımsal artelin tüzüğü gereğince, Kolhozların devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirmeleri, toplumsal fonlar oluşturmaları ve kollektif köylülerin emeklerini iş birimlerine göre ödemek için kullanılmaktadır. Sosyalizmin ekonomik temel yasası uyarınca kollektif iktisat düzeni, kollektif köylülerin maddi refah düzeylerini ve kültürel yaşam düzeylerinin sürekli büyümesini güvence altına almaktadır.
7— Sovhozlar, tarımsal ürünlerin üretimindeki önemleri sürekli olarak artan eh büyük yüksek derecede makineleştirilmiş devlet tarım işletmeleridir. Sovhozlar, iktisadi muhasebe temelinde çalışmaktadırlar. Emek üretkenliğinin kesintisiz olarak yükseltilmesi ve Sovhozların ve orda çalışan, emekçilerin emeğin sonucuna olan maddi ilgileri, Sovhozların yüksek üretkenliğe sahip, verimli örnek işletmeler olmasının vazgeçilmez koşuludur.
* J.V. Stalin, “Sorular ve Yanıtlar”, bkz. J.V. Stalin, Eserler, C. 7, s. 173, Almanca. [Türkçe baskı; Eserler, C. 7, s. 167, İnter Yayınları]
* N.S. Kruşçev, “SSCB/de Tarımın Geliştirilmesine İlişkin Önlemler Üzerine”; SBKP MK’nın 3 Eylül 1953’deki oturumunda konuşma, s. 3-4, Rusça.
* “SSCB’de Tarımın Daha Fazla Geliştirilmesi İçin Önlemler Üzerine”, SBKP MK Plenum Kararı, N.S. Kruşçev’in konuşmasından sonra 7 Eylül 1953’de kabul edildi; bkz. “Parti Kongreleri, Parti Konferansları ve MK Oturumlarının karar ve gerekçeli kararlarında SBKP”, Bölüm II. 7. baskı, s