Kominternin Dağıtılması Üzerine



Giriş
Aşağıdaki metin, Henry Barbusse İşci ve Halk Kultur Cevresi’ne
mensup yoldaşlar tarafından, Ekim Devrimi’nin 75. yıldonumunu
anma gununde sunulmuş ve ardından broşur halinde yayınlanmıştır.
*******
Ulusal ve uluslararası sınıf savaşımlarının ceşitli alanlarında
kapitalist guclerin kazandığı bir zaferle ayırdedilen dunyadaki mevcut
guc ilişkileri, uluslararası komunist hareketin bilancosunu cıkarma
sorununu gundeme getirmektedir. Bu gorev hem meşru, hem
zorunlu, hem de acildir. Proletaryanın ve ezilen halkların ihtiyac
duydukları partileri yeniden kurabilme yeteneğimiz, bu soruya
verilecek yanıta bağlıdır. Bu temel ve merkezi sorun, acele sonuclara
varmadan, ciddiyetle ve diyalektik materyalizmin inceleme yontemiyle
ele alınmalıdır.


I. SORUN HAKKINDA YAPILAN TAHLİLLERİN
DURUMU
Burjuvazinin kin dolu, intikam kokan ve tutarsız lakırdıları bir
kenara bırakılırsa, sosyalist kampın 20. yy.’daki bozgunu ile ilgili
olarak dort tip tez ileri surulmuştur:
1- İktidarın burokrasi tarafından ele gecirilmesi ve “yozlaşmış bir işci
devleti”nin ortaya cıkmasıyla sonuclanan bir “Stalinci hukumet
darbesi” iddiası uzerinde temellenen Trockist tezler. Trockist
eğilimlerin cokluğu, “hukumet darbesi”nin tarihi ve ondan
kaynaklanan duzenin ne olarak adlandırılacağı uzerine farklı
yorumlara neden olur. Bazıları bu duzene “yozlaşmış işci devleti”
derken diğerleri “devlet kapitalizmi” adını verirler.
2- Sosyalizmi bir “devlet kapitalizmi”ne ve “sosyal emperyalizm”e
donuşturen Kruşcevci bir hukumet darbesi iddiası uzerine inşa edilen
Maoist tezler.
3- Yarı-Trockist olarak adlandıracağımız tezler: Buna gore,
uluslararası komunist hareketin emperyalizm karşısında teslim
olmasının kokeninde, Komunist Enternasyonal’in 7. kongresince
savunulan ve uygulamaya konan Halk Cephesi taktiği yatmaktadır.
Bu yaklaşımda ısrar edenlerin coğunluğunun goruşu, uluslararası
komunist hareketin onceki kongrelerindeki “sınıfa karşı sınıf” taktiği
korunmak gerekirken, SSCB’nin “kendi uluslararası cıkarları”nı
savunan bir duruşu uluslararası komunist harekete “dayatması”nın
sağ bir politikaya yol actığı şeklindedir.
4- Son olarak daha yeni olan teze gore, uluslararası komunist
hareketin bozgununun işareti, III. Enternasyonal’in dağıtılması
olmuştur. Yine burada da, SSCB tarafından “dar milliyetci” bir
duruşun “dayatılması” iddiası sıklıkla dile getirilmekte, Komunist
Enternasyonal’in dağıtılmasının, Stalin ve SSCB tarafından, İkinci
Dunya Savaşı sırasında İngiliz ve Amerikalılara ikinci bir cephe
acmaları icin odenen bir bedel olduğu soylenmektedir.
Daha iyi inceleyebilmek icin bu dort tip duruşu birbirinden ayırdık.
Gercekte, bu dordunden bir kacını birden soyleyen ya da bunlara
eklemlenen tum bir kanıtlamalar serisi mevcuttur.
Boylelikle bazıları, iktidarın “Stalinci burokrasi” tarafından ele
gecirilmesinin, her turlu uluslararası devrim amacının terk edilmesi
anlamına geldiğini; dolayısıyla bu ele gecirişin, 7. Kongre’nin “sağ
taktik”i ile kendini ortaya koyan ve en uc noktası Komunist
Enternasyonal’in dağıtılması olan bir politikaya (1, 3, 4. tezlerin
soylemi), uluslararası komunist hareketin zararına olarak SSCB’nin
kendi cıkarlarını savunmaya yonelik bir politikaya suruklediğini
duşunurler. Bu bakış acılarını savunan Trockist hareket, celişkili bir
bicimde, Kruşcev’in iktidara gelişini, “Stalinizm”i sucladığı olcude,
olumlu sayar.
Trockist tezleri reddeden başkaları icin, geri cekilmeye ve oradan da
Komunist Enternasyonal’in dağıtılması anlamında teslim olmaya
goturen, Halk Cephesi taktiğidir. (3 ve 4. tezlerin soylemi)
Başka soylemler de mevcuttur. Ama buradaki amacımız her kucuk
ayrıma cevap bulmak değil, bu tur bilanco cıkarmanın
yetersizliklerini, yanlışlıklarını ve tehlikelerini gostermektir.
Nitekim bu ifadelerin cekiciliğine kapılmış durust militanlarla
-ozellikle de Fransız Komunist Partisi’nin bağrında- karşılaştık.
Marksist-Leninist orgutlenmeler bile bunlara kapılmaktadırlar.
Komunist Yeniden Oluşum da bu şekilde duşunmektedir:
Halk Cephesi de denilen, iktidar icin savaşımın terk edilmesiyle - ki
bu terkin gecici olduğu da duşunulebilirdi - ayırt edilen bir geri
cekilme evresinden sonra, Komunist Enternasyonal’in dağıtılması, bu
evrimde cok onemli bir aşamadır. Komunist Enternasyonal’i
dağıtmak, bozguna uğramak demekti.” (Komunist Yeniden Oluşum’un
Henry Barbusse Derneği’ne mektubu)
Aynı tip duruş, Japon Komunist Partisi (sol) tarafından da 1983′ten
beri savunulmuştur:
30′lu yıllarda, ikinci bir dunya savaşı tehlikesinin yaklaşmasıyla,
SBKP’nin bağrında milliyetcilik eğilimi baş kaldırmıştı. Bunun
anlamı, enternasyonalizmden ve proleter dunya devriminden sapmak,
Sovyetler Birliği’nin savunmasını her şeyden ustun tutmak ve
(sonunda dağılana kadar) devrimci mucadeleleri ona tabi
kılmaktı.” (Bulletin İnternational, sayı 68-70, 1983)
İşi daha fazla karıştırmadan, bu kanıtlama yonteminin bugune kadar
Trockist oluşumların ozel olarak tahsis edilmiş ilgi alanı olduğunu
belirtmek zorunludur. Aynı şekilde, ufak bir topluluk, “Bolşevik” şoyle
duşunuyor:
Komunist Enternasyonal’in 7. kongresi (Temmuz 1935),
“demokratik” burjuvazi ve II. Enternasyonal’in şoven sosyal
demokratları ile birlik temelinde oportunist ve sosyal-şoven bir cizgi
benimseyerek, Leninizmi ve enternasyonalizmi resmen ve kesin olarak
reddetti.” (Yeni Enternasyonal, sayı 1, 1977)
Fazla uzatmadan, acele cıkarımlara varmanın tehlikesinin ve bilimsel
bir inceleme yapma zorunluluğunun altını cizmekteyiz. Burjuvazinin
ve emperyalizmin ideolojik baskısı oylesine artmıştır ve
kuvvetlerimizin uğradığı yıkım oylesine buyuktur ki, oznelcilik,
burjuvazinin en eski tezleriyle birleşen cıkarımlar yapma tehlikesi
yaratmaktadır. Bu oznelcilik, onemli bir olayı, surec ve bağlamından
kopararak ele almakta ve yenilginin kokenlerini onda aratmaktadır.
Boylelikle sebep, birilerine gore Kruşcev’in gelişi, başkalarına gore
Stalin’in gelişi, bazılarına gore 7. Kongre, sonunculara gore ise,
Komunist Enternasyonal’in dağıtılmasıdır. Bir kere bu ilk adım atıldı
mı, engellenmesi imkansız başkaları bunu takip eder, cunku
koşulların ve sureclerin dikkate alınmaması burjuva bakış acısının
benimsenmesi olacaktır ki bu bakış acısı elini attığı her şeyden
sosyalizmin mumkun olmadığı sonucunu cıkartır.
Komunist Enternasyonal’in dağıtılmasını, uluslararası komunist
hareketin cıkarlarının SSCB’nin cıkarlarına tabi kılınmasının ve
yenilginin nedeni olarak gosteren tezler, bunları onceleyen her
olaydan, sadece ve sadece Komunist Enternasyonal’in 7. Kongresinin
SSCB’nin cıkarlarına hizmet ettiğini ve uluslararası komunist
hareketin cıkarlarıyla uyuşmadığını sozumona mantıksal olarak
cıkarsamaya uğraşırlar. Uzun lafın kısası, tum bu tezler, sosyalizmin
yalnız tek bir ulkede kurulmasıyla Stalin ve SSCB tarafından dunya
devrimine yapılan sozumona ihanete dair Trockist tezde birleşirler.


II. MARKSİST-LENİNİST BİLİMİN LAFZININ ÖZÜNE
KARŞI ÇIKARILMASI
Bazı komunist tez ve incelemeleri bağlamlarından kopararak
kullanmak, eklektizmin ozudur. İşte birkac ornek:
Proletaryanın mucadelesi, yuksek duzeyde uluslar arası olduğuna
gore, eklektizm buradan hareket ederek, her turlu ulusal
mucadelenin ve her turlu ulusal sorunun gerici nitelikte olduğuna
hukmeder. Bunun icin Marx’ın “Proleterlerin vatanı yoktur, sahip
olmadıkları bir şey ellerinden alınamaz” sozune sığınmaya calışır ve
bunu Marx ve Engels’in aşağıdaki kesin ifadesiyle birlikte
değerlendirmeyi unutur:
Her ulkenin proletaryası, ilk once kendi ulkesinde siyasal iktidarı ele
gecirmek, kendini ulusun yonetici sınıfı olarak ortaya koymak ve
bizzat ulusun kendisi olmak zorundadır ve asla kelimenin burjuva
anlamında değil ama bu anlamında henuz ulusallığını korur.” (K.
Marx ve F. Engels, Komunist Parti Manifestosu)
Eklektizm, Komunist Enternasyonal’in 7. Kongresinin calışmalarını
incelerken de aynı bicimde, gorunuşteki bazı olguları gelişi guzel
alıkor ve diğerlerini eler. Orneğin, Dimitrov’un şu değerlendirmesine
dayanarak “sınıfa karşı sınıf” taktiğinden Halk Cephesi taktiğine geciş
uzerinde fazlasıyla durur: “Bugun bircok kapitalist ulkede, emekci
yığınların şu an icin somut olarak yapmak zorunda kaldıkları secim,
proletarya diktatorluğu ile burjuva demokrasisi arasında değil,
faşizmle burjuva demokrasisi arasındadır.” (G. Dimitrov, Komunist
Enternasyonal’in 7. Kongresi’nin Kapanış Konuşması)
Ama aynı eklektizm, aynı Dimitrov’un bu değerlendirmeyi karmaşık
ve celişkili bir gerceklik karşısında yaptığını ve değerlendirmesine
Lenin’den şu alıntıyı yaparak devam ettiğini unutur: “Demokrasi icin
savaşımın proletaryayı sosyalist devrim yolundan dondurebileceğine,
bu yolu ortup gizleyeceğine veya benzeri bir şey yapabileceğine
inanmak buyuk bir hata olurdu… Tam tersine, sosyalizmin zaferi tam
ve gercek bir demokrasi hayata gecirilmeden mumkun olmadığına
gore, demokrasi icin cetin, tutarlı ve devrimci bir savaşım vermeden
proletaryanın burjuvaziyi yenmeye hazırlanabilmesi de mumkun
değildir.” (Dimitrov’un Lenin’in Eserler’inin 22. Cildinden yaptığı
alıntı)
Nihayet son ornek de, Komunist Enternasyonal’in dağıtılmasıdır.
Eklektik goruş, bu kararın diğer sebepleri ve ozellikle de savaşın
gercek niteliği uzerinde durmadan, dağıtma kararı ile savaşta ikinci
cephenin acılması arasındaki apacık bağdan bahsedecektir.
Boyle bir bağdan bahsetmek sonuc olarak bilinen bir olguyu tekrar
tespit etmekten başka bir şey değildir. Cunku Stalin’in bizzat kendisi
bunu 28 Mayıs 1943′te acıkca ifade etmiştir:
Bana gore Komunist Enternasyonal’in dağıtılması cok yerinde bir
karar olmuştur, cunku ozellikle şimdi, faşist canavarın kalan son
gucunu harcadığı şu zamanda, onun işini bitirmek ve faşist baskı
altındaki halkları ozgurluklerine kavuşturmak icin ozgurluk aşığı tum
ulkelerin ortak saldırısını orgutlemek zorunludur.” (J. Stalin, Reuter
Ajansı’na Cevap, 8 Mayıs 1943)
Bir yandan Nazilerle İngiliz ve Amerikan kuvvetleri arasında SSCB’ye
karşı ceşitli ittifak arayışlarının olduğu, diğer yandan uluslararası
komunist hareketin -kimi Nazi işgali altında, kimi Nazilerle ittifak
halinde, kimi ozgurleştirilmiş ya da İngiliz ve Amerikan kuvvetleri
tarafından ozgurleştirilmek uzere olan- birbirinden cok farklı
koşullara sahip cok sayıda ulkede değişik koşullarla karşı karşıya
kaldığı, bazı partilerin, burjuvazinin Nazilerle birlikte veya onlara
karşı ceşitli yollara saptığı (kimi zaman, direniş, kimi zaman işbirliği,
kimi zaman ikili oynama) ulkelerde faaliyet gostermek zorunda kaldığı
bir genel bağlam soz konusu iken, Komunist Enternasyonal’in
dağıtılması kararını dayandığı bu bağlamdan koparmak, fiilen
oznelciliğe ve somut durumun somut tahlilini yapmakta gercek bir
yeteneksizliğe mahkum olmak demektir.
Komunistlerin orgutunun bicimi, donmuş ve değişmez bir gerceklik
değildir. Tam tersine bu bicim, proletaryanın ve oncusunun karşı
karşıya olduğu guc ilişkilerinin ve sınıf mucadelesinin somut
durumunun yuklediği somut gorev ve ihtiyaclara gore değişir.
Bu hususları goz onune almamak, Marx ve Engels’in neden Birinci
Enternasyonal’in kuruluşuna katıldıklarını ve ardından onu dağıtmak
icin her şeyi yaptıklarını, II. Enternasyonal’in neden şoven ve
oportunist bir sonuca vardığını, Lenin’in neden once bir gazetenin
(İskra) etrafında gercekleşecek bir orgutlenmeyi, ardından sağ eğilimi
icinde barındıran partiyi ve son olarak da “oportunist unsurlarından
kendini arındırmış” Bolşevik partiyi tavsiye ettiğini anlamamaktır.
Kısacası Komunist Enternasyonal’in dağıtılmasının uygun olup
olmadığı uzerine yapılan değerlendirme ne olursa olsun, kendine ozgu
boyle bir olayda uluslararası komunist hareketin “yozlaşmasının” ve
“yenilgisnin” nedenini gormek yanlıştır, bilime ve diyalektiğe aykırıdır.
Uluslararası komunist harekette tespit ettiğimiz oportunist ve
revizyonist evrimde, her ulke ve her partide bulunan nesnel
(emperyalizme bağlı) ve oznel (revizyonizme bağlı) etkenler belirleyici
olmuştur.
Aynı sebeplerle, mevcut yenilgiye yol acan tum sapma ve bozulmalara
“mucizevi” bir cozum bulacak yeni bir enternasyonalin kurulmasını
beklemek de yanlıştır. Tam tersine, bu sapmalara karşı verilen
mucadele, belirli sayıda ulkede ve komunist orgutte gelişip ilerlediği
zaman, yeni bir enternasyonal mumkun ve gercekleştirilebilir
olacaktır.


III. MARKSİZM-LENİNİZM VE KOMÜNİSTLERİN
ÖRGÜTÜ
Orgut sorunu proletaryanın karşısına, Marksizmin ortaya cıkışından
cok once cıkmıştır. Cunku Lenin’in dediği gibi “proletaryanın
mucadeledeki yegane silahı orgutu” idi ve kapitalizmin, temel celişkisi
olan proletarya ve burjuvazi arasındaki karşıtlık temelinde gelişmesi,
bu zorunluluğu acıkca ortaya koyuyordu.
Proletaryanın orgutunun hangi bicimleri alacağı sorusu, siyasal bilinc
seviyesindeki, zamanın ihtiyaclarındaki, işci sınıfının uzerine
odaklandığı hedeflerdeki ve sınıfsal guc ilişkilerindeki değişikliklere
gore hep sorulagelmiştir.
Bu sebepledir ki Marx, proletaryanın orgutu olarak gizli cemiyet ve
teşekkullerin gelişimini tahlil ettiğinde, bu oluşumların nedenini
nesnel durumun evrimine bağlamıştır:
1848-1849 devriminin başarısızlıkla sonuclanması, kıta
Avrupa’sındaki proletarya partisinin, ayrıcalık adına neye sahipse
hepsini, yani partinin orgutlenmesinin yasal yollarını kaybetmesine
yol acmıştı. (…) 1849′dan sonra, proletarya partisinin elinde,
1848′den once olduğu gibi tek bir arac vardı: yeraltı orgutu.” (K.
Marx, Koln’de Komunistlerin Yargılanması)
Marx, orgutun sadece biciminin değil, hedeflerinin de “somut
durumun somut tahlili” ne bağlı olması gerektiğini duşunuyordu:
Bu gizli derneklerden bazıları doğrudan doğruya mevcut iktidarın
devrilmesi yolunu izliyorlardı. Bu taktik, proletaryanın burjuvazi
tarafından yenilgiye uğratıldığı ve hukumete karşı savaşımın
doğrudan doğruya burjuvaziye karşı savaşımla karıştığı Fransa icin
doğruydu. Diğer bazı gizli dernekler, mevcut hukumetlerle
ilgilenmeden, proletaryayı bir parti catısı altında orgutlemeyi amac
edindiler. Bu taktik, burjuvazi ve proletaryanın her ikisinin de yarı
feodal hukumetlere kul kole oldukları Almanya gibi ulkelerde
zorunluydu.” (Age, s. 187)

1. Birinci Enternasyonal
Marx ve Engels’in goruşlerini kavramak icin, proletaryanın ve
orgutlerinin o donemdeki durumunu oncelikle dikkate almak gerekir.
Orgutun bicim ve hedeflerini belirlemek icin gerekli olan bu unsurları
hesaba katmayan Komunistler Ligi’ndeki “azınlık” la ilgili olarak
Marx’ın soylediklerine kulak verelim:
Azınlık, eleştirel bir goruş yerine dogmatik bir goruş ve materyalist
bir kavrayış yerine idealist bir kavrayış sergiliyor. Nesnel durum
yerine tek başına oznel irade devrimin itici gucu haline geliyor. Oysa
biz, işcilere şunu soyluyoruz: “Sadece mevcut durumu değiştirmek
icin değil, ama aynı zamanda kendinizi de değiştirmek ve siyasal
iktidara yetenekli hale getirmek icin 15, 20, 50 yıllık bir ic savaşlar ve
uluslararası mucadeleler donemini aşmak zorundasınız.” Ve sizse,
tersine, onlara şoyle diyorsunuz: “Ya hemen iktidara gelelim ya da iki
kulağımızın uzerine yatıp uyuyalım, başka secenek yok.” Bir yandan
biz, Alman işcilerinin dikkatini ozellikle Alman proletaryasının
bicimsiz durumuna cekerken, siz diğer yandan, milliyetci duyguya ve
Alman zanaatcılarının elbette daha cok tutulacak olan korporatif
onyargılarına en kaba bir bicimde dalkavukluk ediyorsunuz.
Demokratların halk (demos) kelimesine yaptığı şeyi siz proletarya
kelimesine yapıyor ve onu kendinde kutsal bir varlık haline
getiriyorsunuz. Tıpkı demokratlar gibi, devrimci evrimi cıkarıp yerine
devrimci lafazanlığı koyuyorsunuz.” (Age. S. 107)
Marx’ın zamanın Alman “solcu”larına ve Almanya’daki somut duruma
karşı bu değerlendirmesi, aynı bicimde Avrupa olceğinde de
gecerliydi. O donemde ortalık, proletaryayı ozgurluğune kavuşturma
iddiasındaki her turlu ideoloji ile dolup taşıyordu: Korporatizm,
kooperatizm, anarşizm, utopik sosyalizm. Bunların kendilerine ozgu
cok sayıda değişik orgutu vardı (sendikalar, kooperatifler, duşunce
toplulukları, gizli teşekkuller…).
İşte boyle bir gerceklikten hareketledir ki Marx ve Engels, gorevi tum
işci orgutleri arasında iletişim ve ortak calışmayı sağlamak olan
Birinci Enternasyonal’i savunmuşlardır. Demek ki amac, merkezi bir
savaş orgutunun yaratılması değil, işcilere sınıf cıkarlarının,
mucadelelerinin, icinde yaşadıkları koşulların ortak karakterinin ve
yeni burjuva toplumundaki tarihsel gorevlerinin ozdeşliğini
anlatmaktı. Uluslararası İşci Birliği’nin tuzuğunun birinci maddesi
şunu bildiriyordu:
Birlik, aynı amacı guden değişik ulkelerin işci dernekleri arasında
merkezi bir iletişim ve ortak calışma noktası oluşturmak icin
kurulmuştur. Bu amac, işci sınıfının karşılıklı yardımlaşması,
gelişmesi ve nihai kurtuluşudur.”
Bu birinci madde, Marx’ın 1848′de Komunist Parti Manifestosu’nda
ortaya koyduğu tezlere gore daha geridedir. Ama bu da koşulların
tahlilinin zorunlu sonucudur:
Ona, İngiliz sendikalarına, Almanlara, Fransızlara, Belcikalılara,
İtalyan ve İspanyollara, hatta Alman Lassalle’cilerine kapıları
kapatmayacak kadar geniş bir program gerekiyordu.” (Manifesto’nun
1880 tarihli Almanca baskısına onsoz)
Marx ve Engels’in devasa calışması, zararlı akımları, ozellikle de
Bakunin’ci anarşistleri politik ve ideolojik olarak yenilgiye uğratarak,
mevcut durumu aydınlatmayı ve en iyi devrimcileri birleştirmeyi
sağladı. Birinci Enternasyonal boylece Avrupa işci sınıfı icinde
kacınılmaz olarak gercek bir kabul gorebildi ve gercek bir otorite
kazanabildi.
Ancak yaşadıkları bu ideolojik bozgundan sonra, anti-Marksist kucuk
burjuva akımlar, Uluslararası İşci Birliği’nin itibarından yararlanarak,
kendi hatalı fikirlerini ortaya atıp yaymak icin Birliği kullandılar.
Bunun uzerine Marx ve Engels, merkezini New York’a taşıyarak
Birliğin calışmasını yavaşlatmanın kavgasını verdiler:
Sidik torbasının patlamak zorunda olduğunu cok iyi biliyorduk. Her
cinsten değersiz kişiler topluluğu ona yapışıyordu. Enternasyonal
icindeki sekterler, kustahlık yapıyor, en berbat budalalıklarına ve
alcaklıklarına izin verilir umuduyla Enternasyonal’i kotuye
kullanıyorlardı. Onlara taviz vermedik. (…) La Haye’de uzlaşma
ruhuyla hareket etmiş ve ayrışmanın gercekleşmesini engellemiş
olsaydık, bunun sonucları nereye varırdı? Sekterler, yani
Bakunin’ciler, budalalık ve alcaklıklarını Enternasyonal adına
yapmak icin bir yıl daha kazanmış olurlardı.”(Engels’in Bebel’e 20
Haziran 1873 tarihli mektubu)
Marx bu olay uzerine orgutlenme sorununa bir kere daha değinir:
Avrupa’daki koşullarla ilgili benim goruşum, Enternasyonal’in
bicimsel orgutlenmesini şu an icin arka plana atmanın, mutlak bir
bicimde yararlı olduğudur.”(Sorge’ye 27 Eylul 1873 tarihli mektup)
Ama Uluslararası İşci Birliği’nin calışmalarının bu şekilde
yavaşlatılması, Anarşistlerin manevralarına son vermeye yetmez.
Boyle olunca, Marx ve Engels, onu dağıtmak icin mucadele vermekte
hic tereddut etmezler:
Eski Enternasyonal’in defteri durulmuş ve tamamen sona ermiştir.
Ve bu iyi bir şeydir. Eski Enternasyonal, tum Avrupa duzeyinde
yapılan zulmun henuz uyanan işci sınıfını birliğe ve her turlu ic
tartışmadan uzak durmaya zorladığı İkinci İmparatorluk donemine
aitti. (…) Eskisine benzer yeni bir Enternasyonal yaratmak, tum
ulkelerin tum partilerinin bir ittifakını yaratmak icin, 1849′dan
1864′e kadar olduğu gibi, işci hareketinin genel bir yenilgisi gerekir.
(…) Bir dahaki sefere gercekleşecek enternasyonalin kesin olarak
komunist olacağına ve bizim ilkelerimizi bayrak edineceğine
inanıyorum.” (Engels’in Sorge’ye 17 Eylul 1874 tarihli mektubu)
Engels’in devamlı olarak maddi etkenlere ve somut koşullara
gonderme yaptığına dikkati cekeriz. Uluslararası bir orgutun
dağıtılması veya korunması konusunda da yine kesin konuşmaktadır:
Koşullar bir birliğe etkili bir bicimde hareket etme olanağını
vermiyorsa, birlik bağının oncelikle, fırsat bulunduğunda yeniden
kullanılabilmesi icin, basit bir bicimde korunması soz konusuysa, bu
yeni duruma ayak uydurmaya yeteneksiz insanlar her zaman
bulunur. Bunlar, surekli “bir şeyler” yapılmasını isteyerek mutlak
olarak telaşe memuru rolunu oynamak isterler. Bu bir şeylerse
sonucta sadece ve sadece bir aptallıktan ibaret olur.” (Age.)
Anlaşıldığı uzere ve bugun III. Enternasyonal konusunda
duyduklarımız gibi, Marx ve Engels “hain” ilan edildiler ve Uluslar
arası İşci Birliği’nin dağıtılması “yenilgi” olarak nitelendirildi. Ama bu,
onların bir kere daha “somut durumun somut tahlili”ne dayanan
goruşlerinde en ufak bir değişiklik dahi yapmadı:
Olayların gelişimi, alındığı gunden beri sıkca eleştirilen bu kararın
ne kadar doğru olduğunu kanıtladı. Bir yandan, Enternasyonal adına
yararsız hukumet darbelerine kalkışan her turlu eğilime son verildi.
Diğer yandan, farklı ulkelerin sosyalist işci partileri arasındaki yakın
ilişkilerin devamlılığı kanıtlamıştır ki, Enternasyonal tarafından
uyandırılmış olan tum ulkelerin proletaryasının dayanışma ve cıkar
birliği bilinci, uluslararası bir birliğin -ki bu birliğin bağları artık bir
zincir haline gelmiştir- bicimsel varlığı olmadan da kendini kabul
ettirmiştir.” (K. Marx 1877)
Birinci Enternasyonal, muazzam bir gorev olan ideolojik ve politik
arıtmayı tamamladıktan, gercek proletarya partilerinin gelişimi icin
gerekli temelleri attıktan sonra, kurucularınca zamanının dolduğu ve
dağıtılması gerektiği yargısına varılmıştı.

2. İkinci Enternasyonal
II. Enternasyonal, Marx ve Engels’in ongorduğu gibi, gercekten hepsi
de 1848′de yayınlanan Komunist Parti Manifestosu’nun tezlerini
benimsemiş onemli sayıda işci ve sosyalist partisini bir araya
getirmiştir.
II. Enternasyonal 1889′da Paris’te doğdu ve 1914′e kadar savaş
sorununa ozel bir dikkat gosterdi. İdeolojik ve politik birliği ilk
Enternasyonal’e gore daha guclu gorunse de orgutsel bicim hissedilir
derecede ilkiyle aynı kaldı. Ozellikle de her partinin bağımsızlığının ve
uluslararası kongre ve toplantılarda coğunluğun oyuyla alınan
kararları uygulamama hakkının tanınması anlamında bu boyleydi.
Bu orgutun ortaya cıkışını, 19. yy. sonu ve 20. yy. başında en ust
aşamasına ulaşmak uzere olan kapitalizmin muthiş yayılması ve
gelişmesi bağlamında ele almak gerekir:
19. yy.’ın son ceyreği ile 20. yy.’ın başlarındaki en korkunc kapitalist
kolelik koşullarının uzun “barışcıl donemi”nde, II. Enternasyonal
proleter kitlelerin orgutlenmesi icin yararlı bir calışma yaptı.” (Lenin,
Komunist Enternasyonal’in I. Kongresi, 1 Kasım 1919)
Birinci emperyalist dunya savaşı patlak verince, II. Enternasyonal de
parcalandı ve her parti kendi ulkesinin burjuvazisinin peşine
takılarak işcileri birbirlerine ateş etmeye davet etti. II. Enternasyonal,
anarşizmin kendi yonetsel sınırlarını ortaya koyduğu şanlı
Komun’den on yıl sonra ortaya cıktı. Her ne kadar buyuk ulusal
partilerin doğup gelişmesi ve işci kitlelerinin orgutlenmesi onemli bir
calışma olsa da, ulusal unsurun uluslararası unsura onceliği esasına
dayanan II. Enternasyonal’in, kapitalizmin emperyalizm aşamasına
ulaşmasıyla aşıldığı ortaya cıkacaktı.
Uluslararası unsur, temel unsur haline geliyordu ve “emperyalist
zinciri en zayıf halkasından koparmak” zorunluluğunu ve bu amaca
uygun olarak proletaryanın tam ve eksiksiz orgutunun varlığının
gerekliliğini ortaya koyuyordu. Kapitalizmin işleyişinde olduğu kadar
proletaryanın uluslararası ve ulusal plandaki (orneğin Rusya’da
Bolşevik ve Menşevikler arasındaki mucadelede) orgutsel
gereksinimlerinde de niteliksel bir donuşum noktasına ulaşılmıştı.
Lenin’in, Ekim devriminden ve III. Enternasyonal’in kuruluşundan
cok once soylediği şu sozleri de tam da bu sebeple soylemiştir:
III. Enternasyonal’in gorevi, sosyalizmin zaferi ve devlet iktidarının
ele gecirilmesi amacıyla proletaryayı, kapitalist hukumetlere karşı
devrimci mucadeleye ve tum ulkelerin burjuvazisine karşı ic savaşa
hazırlamaktır.” (Lenin, 1 Kasım 1914)
Burjuva parlamentarizminin uzun barış sureci” ve emperyalizmle
beraber yozlaşarak iflas eden bu enternasyonalle fazla
oyalanmayalım. Zira utanc verici sonu, uluslararası komunist
harekette uzuntuye neden olmadığı gibi bir polemik konusu da
olmamıştır.

3. Ucuncu Enternasyonal
Emperyalizmin Leninist tahlilinin bir sonucu olarak, III.
Enternasyonal ilk ikisinden oldukca farklı bir orgutsel bicim almıştı
ve yine oldukca farklı amaclar taşıyordu.
İlk iki enternasyonale karşıt bir bicimde uluslararası unsurun ulusal
unsura onceliğini ve bundan kaynaklanan “hareketin her ulkedeki
cıkarlarının devrimin uluslararası olcekteki ortak cıkarlarına tabi
kılınması” ilkesini (Komunist Enternasyonal’in 1. Kongresine davet
mektubu) doğrudan doğruya ortaya koyuyordu.
Komunist Enternasyonal’in tum kongreleri aşağıdaki ilkeyi teyit
etmektedir:
Uluslararası komunist disiplin, hareketin yerel ve kısmi cıkarlarının
genel ve daimi cıkarlarına tabi kılınması ve Komunist
Enternasyonal’in yonetsel organlarının aldığı tum kararların tum
komunistlerce katı bir bicimde uygulanmasıyla kendini ifade
eder.”(Komunist Enternasyonal’in VI. Kongresinde onaylanan
programı, 1 Eylul 1928)
Bununla birlikte, Komunist Enternasyonal’in orgutsel bicimi evrim
gecirdi.
Bu enternasyonal, Rusya Komunist Partisi (Bolşevik)’nin
onculuğunde gercekleşmişti, bu nedenle, orgut, program, strateji ve
taktikler konusunda Leninist ilkeleri benimsemişti.
Lenin, orgutlenme soz konusu olduğunda, orgut biciminin ve calışma
yontemlerinin somut durumu tahlil ederek benimsenmesini
savunuyordu.
Bu sebepledir ki Komunist Enternasyonal’in orgut şekli, devrimci
proletaryanın hucuma gecmesi ve bundan kaynaklanan gorevler
tarafından karakterize edilen sınıf mucadelesi koşullarından hareketle
kararlaştırılmış ve hazırlanmıştır. Lenin’in bizzat kendisi tarafından
yonetilen Rusya Komunist Partisi (Bolşevik)’nin 8-16 Mart 1921
tarihleri arasında gercekleşen X. Kongresi, bu konuda Leninist ilkeleri
ortaya koymuştur:
1) Devrimci Marksizmin partisi, devrimci surecin tum aşamaları icin
gecerli ve mutlak olacak her turlu politik gorev ve parti orgutu bicimi
arayışını kesin olarak reddeder. Tam tersine orgut bicimi ve calışma
yontemleri tamamen somut bir tarihsel durumun ozellikleri ve bu
durumun dayattığı gorevlere gore belirlenir.” (Parti Kuruluşu Uzerine
Karar, RKP(B)’nin X. Kongresi)
Demek ki somut durumdan bağımsız ve sonsuza dek varolacak bir
orgutlenme bicimi yoktur; demek ki o, kendinde bir erek değildir,
aksine sınıf mucadelesini yurutmek icin bir aractır ve onun
ihtiyaclarına gore evrim gecirmesi zorunludur.
Bu kararda, yine kesin bir bicimde, eksik ve yetersiz bir orgutlenme
biciminin devrimci hareketin gelişimini ve zamanının yuklediği
gorevlerin tamamlanmasını kostekleyeceği anlatılmaktadır:
2) Bu bakış acısından hareketle, devrimin gelişiminin nesnel
koşullarının değişmesiyle her orgut biciminin ve buna karşılık gelen
calışma yontemlerinin, Parti orgutunde gelişme belirtileri ortaya
cıktığında, bu gelişmeyi engelleyebilecekleri; ya da tam tersi,
gecerliliği kalmamış bir orgut biciminin, uygun nesnel koşulların
tekrar ortaya cıkmasıyla, vazgecilmez ve tek akılcı orgut bicimi haline
tekrar gelebileceği, anlaşılır.”
Kararın bu ikinci maddesi, komunist guclerin onemli bir yenilgiye
uğradıkları ve uluslararası duzeyde olsun hatta ulusal duzeyde bile
olsun yeni orgutsel bicimler sorunun ortaya cıktığı bugunku aşama
icin onemlidir. Bugunun sınıf mucadelesinin ve ondan kaynaklanan
gorevlerin ihtiyaclarına, komunist hareketin bugunku gercek
durumuna uygun orgutlenme bicimlerinin benimsenmesi sorunu,
gunumuzde temel sorun haline gelmiştir.
Yukarıdaki karar, bir orgut biciminin ne zaman gecersiz hale gelip
ortadan kalkması gerektiğini tespit edecek olcutleri de aynı bicimde
belirtmiştir:
3) Oluşmakta olan yeni durumun gerekleriyle bir yandan kurulu
orgut bicimi arasındaki, diğer yandan calışma yontemi arasındaki
karşıtlıklar, genellikle yonelim değiştirme ihtiyacının kendini kesin
olarak ortaya koymasından once ortaya cıkarlar. Yonelim değişimi ise,
sadece ve sadece onceki orgut bicimini ve buna uygun calışma
yontemlerini gerektiren gorev esasıyla, ana cizgileriyle ve tamamıyla
gercekleştirilene kadar yapılmamalıdır.” (Age.)
Tekil bir orgutsel biciminin cokmesi, demek ki yeni ihtiyacların ortaya
cıktığı bir sırada gercekleşen bir surectir. Yeni duruma giderek daha
az uygun olan eski bicim yerini, bu surecin gelişiminin belli bir
evresinde bu eski bicimin kaldırılmasını zorunlu hale getiren
niceliksel bir artış sonucu ortaya cıkan niteliksel bir değişime bırakır.
Komunist Enternasyonal’in orgut konusundaki bu ilkelere ve bu
bilimsel yonteme uyup uymadığını anlamak icin, onun yaşamının
belli başlı aşamalarını, bu aşamaların uluslararası bağlamını ve
yukledikleri gorevleri inceleyelim.


IV. KURULUŞUNDAN DAĞITILIŞINA KADAR
KOMİNTERN

1. İlk Yıllar (1918-1921)
Dunya devrimi acil bir sorun olarak ortaya cıkmıştır. Bu donem,
Komunist Enternasyonal’in II. Kongre’ye kadarki kuruluşu icin ilk
girişimlerin yapıldığı ve işci hareketinin tarihinde daha once eşi
benzeri gorulmemiş bir proleter devrimci dalganın yaşandığı
donemdir. Muzaffer Bolşevik devrimi, proletaryanın Avrupa’nın her
yanındaki hucumlarında ateşleyici rol oynamakta ve somurgelerdeki
ulusal kurtuluş mucadelelerinin ciddi bir bicimde yukselmesine yol
acmaktadır. Proletaryanın saldırıya gecmesine karşın, işci hareketi
icindeki bolunme dunya devrimine en buyuk engel olarak ortaya
cıkmaktadır.
Tarihsel Bağlam ve Tahlili:
1914′ten itibaren, sosyal demokrat ihanete ve II. Enternasyonal’in
belli başlı yoneticilerinin şoven konumlanmalarına karşı Lenin ve
Bolşevikler, hızla yukselen devrimci dalganın acil olarak gerektirdiği
mucadele icin yeni ve ortak bir kurmay heyetinin zorunluluğunu
ortaya koyuyorlardı. Komunist Enternasyonal, demek ki Avrupa’da
ani olarak baş gosteren bir sosyalist devrim perspektifinde ortaya
cıkmıştır.
Bu yaklaşımlar bugun idealist gorunebilirler, ancak ayaklanmalar ve
kitlesel devrimci mucadelelerle o zamanın bağlamında yerlerini
bulmuşlardı; bu sebeple aslında, kitlelerin devrimci ayaklanmasının
ve emperyalist sistemin celişkilerinin bilimsel tahlilinin mantıklı
sonuclarından başka bir şey değillerdi.
Zamanın devrimci hucumunun şiddeti ve yoğunluğu, sonuc olarak
dunya burjuvazisinde ilk defa ciddi ve derin bir iktidarı kaybetme
korkusunun uyanmasına yol actı. Bu nedenledir ki, proleterler ve
ezilen halklar icin canlı bir ornek ve bir sembol teşkil eden Sovyet
iktidarını yıkmaya olan kin dolu kudurganca isteği, onu, 1914-1918
arası birbiriyle savaşan emperyalistleri genc halk iktidarına karşı
ittifak halinde saldırmaya yoneltti. Bu donemde burjuvazinin oncelikli
uğraşıları, Sovyet iktidarının yıkılması ve Avrupa’daki devrimci
hareketlerin bastırılmasıydı:
Burjuvazi buyuyen proleter devrimci hareket karşısında dehşetten
cılgına donmuştur. Bu acıkca anlaşılmaktadır, cunku emperyalist
savaşın bitiminden bu yana olayların tum gelişimi, proletaryanın
devrimci hareketini engellenemez bir bicimde guclendiriyor ve cunku
uluslararası dunya devrimi her ulkede başlıyor ve buyuyor.” (Lenin,
Komunist Enternasyonal’in I. Kongresinin acılış konuşması)
Kapitalist uretim biciminin temel celişkisi olan proletarya ile
burjuvazi arasındaki celişki, uluslar arası duzeyde sosyalist ulkeyle
kapitalist sistem arasındaki celişkiyle sıkı sıkıya ilişkilidir.
Emperyalistlerin Sovyet ulkesine askeri mudahale adı altında
saldırmak icin kurdukları birlik bunun dolaysız sonucu olduğu gibi,
proletaryanın iktidarı almak ve yeni işci ve koylu iktidarını icte ve
dışta karşı devrime karşı desteklemek icin yukselttiği mucadelesi de
aynı bicimde bu durumun dolaysız sonucudur.
Ancak bununla birlikte, Komunist Enternasyonal aynı zamanda şunu
da ifade ediyordu:
Emperyalist politikalarının temel cizgilerinin ozdeşliğine rağmen,
dunyayı yoneten buyuk guclerin arasında bir dizi derin celişki kendini
acıkca gostermektedir. Bu celişkiler her şeyden once Amerikan mali
sermayesinin (Wilson Programı da denilen) barış programı uzerinde
yoğunlaşmaktadır.” (Komunist Enternasyonal’in I. Kongresi, İttifakın
politikası ve uluslar arası durum uzerine Tez)
Somurgeleri ve deniz hakimiyeti olmayan yukselişteki Amerikan
emperyalizmi, demek ki tum diğer emperyalist guclerin cıkarlarıyla
tezat halindedir.
Ancak I. Kongrenin tahlili, bunun da otesinde başka bir celişkinin
gelişmekte olduğunun altını cizerek devam eder:
Amerikanın cıkarlarıyla tezat halinde oldukları gibi, buyuk guclerin
karşılıklı olarak kendi aralarında da catışan cıkarları vardır. İngiltere,
Fransa’nın kıta Avrupa’sında guclenmesinden korkmaktadır. Kucuk
Asya ve Afrika’da, Fransa’nınkilerle catışan cıkarlara sahiptir.
İtalya’nın Balkanlar ve Tirol’deki cıkarları Fransa’nınkilerle tezat
halindedir. Japonya, Pasifik okyanusundaki adaları İngilizlerin
Avustralya’sından almaya calışmaktadır.” (aynı yerde)
Kapitalizm ve sosyalizm arasındaki celişki hakkında Komunist
Enternasyonal şu gozlemi yapmaktadır:
Rus sorunu konusunda Anglo-amerikan yaklaşımı, barışcı eğilimler
taşımaktadır, cunku dunyanın paylaşımını tamamlayabilmek ve
Avrupa devrimini boğabilmek icin kimsenin kendisine engel
olmamasını ve ellerinin serbest olmasını istemektedir. Avrupa devrimi
bir kere bastırıldı mı, sıra Rus devrimine de gelecektir.” (aynı yerde)
Komunist Enternasyonal ayrıca, 19. yy.’ın sonuna ve 20. yy.’ın başına
damgasını vuran “barışcıl gelişme donemi” yuzunden oportunistlerin
burjuvazi ve proletarya arasında -emperyalist savaş ve Ekim devrimi
tarafından daha sonra kırılacak- olan birliği sağladıklarını gosterir:
Savaştan once sosyalizme yavaş yavaş gecme bahanesiyle işcileri
isteklerini yumuşatmaya davet eden, savaş sırasında kutsal birlik ve
ulusal savunma adına onları sınıf savaşımından vazgecmeye zorlayan
oportunistler, şimdi savaşın korkunc sonuclarına hakim olmak icin
şimdi de proletaryadan yeni bir fedakarlık istemektedir. Bu tur
vaazlar işci sınıfını etkileyebilseydi, sermayenin sayısız kuşakları feda
ederek yeni bicimlerle daha merkezileşerek ve devasa boyutlara
ulaşarak, gelecekte kacınılmaz olan yeni bir dunya savaşıyla
sonuclanacak olan gelişmesi hemen ardından gelirdi. İnsanlık aşkına,
bereket versin ki bu kesinlikle imkansıdır.”(Komunist
Enternasyonal’in I. Kongresi’nin Tum Dunya İşcilerine Manifestosu)
Son bir celişki de, emperyalizmle ezilen halklar arasındadır:
Geniş bir olcude somurge elde etmek icin yapılan son savaş, aynı
zamanda somurge ulkelerin yardımıyla yapılan bir savaştı. (…)
Kapitalist devletin somurgelerdeki alcaklığının sergilediği manzara
hicbir zaman bu kadar oğretici olmadı; somurgeci kolelik sorunu
hicbir zaman bu kadar kesin bir bicimde ortaya konmadı. Bunun
varacağı nokta, tum somurgelerde bir ayaklanma ya da devrimci
hareketler dizisinin gercekleşmesidir.”(aynı yerde)
Komunist Enternasyonal’in I. Kongresi tarafından tarif edilen
celişkiler sistemi bu şekildedir.
Demek her şey, nesnel koşulları dunya olceğinde olduğu gibi
emperyalist guclerin her birinde hatta somurgeler duzeyinde dahi
durmadan olgunlaşan bir dunya devrimine doğru yonelmiştir.
II. Enternasyonal’in ihaneti, proletaryayı bir devrimde belirleyici olan
oznel koşuldan yoksun bıraktığı olcude daha da buyuk boyuttadır:
Bu Komunist Parti’dir. III. Enternasyonal’i oluşturan işte budur.
Onun orgutu bu tahlilden kaynaklanır ve kendini gercekleşmekte
olan devrimi yonetme amacı olan bir Dunya Komunist Partisi olarak
yapılandırır.
Komunist Enternasyonal’in II. Kongresi (Temmuz 1920), hızlı bir
evrim halindeki, ancak devrimci saldırı duşuncesinin hala hakim
olduğu bir bağlamda gercekleşti.
Bununla beraber, devrim perspektifinde ve gelecekteki değişimlerle
ilgili olarak yukarıdaki tahlilde değişiklikler olmasına neden olan yeni
gelişmeler yaşanmıştır: Macar Sovyet devrimi bastırılmış, Bavyera İşci
Cumhuriyeti yenilgiye uğratılmış, Alman devrimi Weimar
Cumhuriyeti’ne doğru yonelmeye başlamıştır…
Yine de bu gelişmeler, proletaryanın diğer cephelerdeki zaferleriyle
karşıdan dengelendikleri olcude mevcut bağlamda ve onun tahlilinde
değişikliğe yol acmadılar: Kızılordu her yerde Beyazlara ve yabancı
askeri mudahaleye karşı zafer kazanmış ve Varşova kapılarına
dayanmıştır, proletarya Almanya’da, İtalya’da, İspanya’da ve
Balkanlarda isyan halindedir… Bircok emperyalist ulkede (Almanya,
İtalya, Buyuk Britanya…) Sovyetler ortaya cıkmaktadır.
Dünya Partisinin Örgütlenmesi
Dunya devrimi gundemdeyse, dunya capındaki celişkiler bircok
emperyalist ulkede ve onemli sayıda somurge ulkesinde iktidar icin
savaşıma doğru yoneliyorsa, komunistlerin dunya capında
orgutlenmesi sadece mumkun değil aynı zamanda mutlak bir bicimde
zorunlu hale gelir. Bu orgut, mumkun olan en katı disipline ve en
merkezi orgutsel bicime sahip olacaktır.
İlk iki kongre tamamen, devrimin burjuva diktatorluğunun tamamen
kaldırılmasına yonelik ilk aşama olan uluslar arası burjuvazinin
devrilmesi ve uluslar arası bir Sovyetler cumhuriyetinin kurulması
icin hızlı bir zafer kazanma imkanı olduğu olcude, sosyalizmin alacağı
bicimlere ve iktidar icin savaşımın dayattığı gorevlere ayrılmıştı.
Bu sebeple, Komunist Enternasyonal Tuzuğu’nun II. Kongre’de
onaylanan giriş bolumunde şoyle yazmaktadır:
Komunist Enternasyonal proletarya diktatorluğunu insanlığı
kapitalizmin zulmunden kurtarmanın tek gecerli yolu ve Sovyet
iktidarını da proletarya diktatorluğunun tarihin dayattığı bicimi
olarak tanır.”
Bu perspektiften iki yaklaşım cıkar:
a-) Sovyet Rusya’nın fiilen ve koşulsuz desteklenmesi:
Komunist Enternasyonal tarihte zafer kazanan ve dunyanın
proleterlerini de aynı yola davet eden ilk sosyalist devrimin,
Rusya’daki buyuk proleter devriminin kazanımlarını butunuyle ve
koşulsuz destekler. Komunist Enternasyonal, dunyanın neresinde
kurulursa kurulsun her sosyalist cumhuriyeti, imkanları dahilindeki
tum araclarla desteklemeyi kendine gorev bilir.”
Sosyalist ulkeleri desteklemek, cıkarları dunya devriminden başka bir
yerde yatmadığı surece her ulkenin proletaryasının gorevlerinden
biridir. Bu ulkelerin her turlu guclendirilmesi dunya devriminin bir
zaferi ve dunya devrimindeki her ilerleme sosyalist ulkelerin bir
zaferidir.
b-) Komunist Enternasyonal’in merkezileşmiş niteliği:
Komunist Enternasyonal zaferi hızlandırmak icin, kapitalizmin
yıkılması ve komunizmin kurulması icin mucadele eden Uluslararası
İşci Birliği’nin guclu bir bicimde merkezileşmiş bir orgute sahip olmak
zorunda olduğunu goz ardı etmez.” (aynı yerde)
Komunist Enternasyonal’in yapılanması aşağıdaki gibidir:
a-) Komunist Enternasyonal bir dunya partisidir:
Komunist Enternasyonal’e bağlı tum parti ve orgutler, (Komunist
Enternasyonal’in seksiyonları) bu veya şu ulkenin Komunist Partisi
adını taşırlar.”(aynı yerde Madde 3)
b-) Başında Uluslararası Kongre bulunmaktadır:
Uluslararası Kongre, Komunist Enternasyonal’e katılan farklı
Partilerin programlarını onaylar. Komunist Enternasyonal’in
etkinliğiyle ilgisi olan onemli taktik ve program sorunlarını inceler ve
cozume kavuşturur.” (aynı yerde Madde 4)
c-) İki kongre arası donemde, bir Yurutme Komitesi yonetim merkezi
olarak secilir:
Komunist Enternasyonal Yurutme Komitesi, Kongrelerin gorev
yapmadığı ara donemlerde, Komunist Enternasyonal’in tum
calışmalarını yonetir, en az dort dilde olmak uzere merkezi bir yayın
organı cıkarır (Komunist Enternasyonal adlı dergi), Komunist
Enternasyonal adına gerekli gorduğu bildirileri yayınlar, bağlı tum
parti ve orgutlere kanun hukmunde talimatlar verir. Komunist
Enternasyonal Yurutme Komitesi, bağlı partilere, proleter disiplinine
aykırı davranan kişi veya grupların ihracını emredebilir; Dunya
Kongresinin kararlarını ciğneyen partilerin ihracını isteyebilir. Bu
partiler konuyu Dunya Kongresine goturebilirler. İhtiyac halinde
Yurutme Komitesi değişik ulkelerde tamamen kendine bağlı teknik
yardım buroları veya başka buroları orgutler.” (aynı yerde Madde 9)
d-) Seksiyonlar arasındaki ilişkiler, demokratik merkeziyetcilik
temelindedir ve bunların onemli konularda kendi aralarında
doğrudan irtibat kurmaları yasaktır:
Kural gereği Komunist Enternasyonal’e bağlı farklı partiler arasında
belli bir onem taşıyan tum politik sorunlar, Komunist Enternasyonal
Yurutme Komitesi aracılığıyla dile getirilirler. Acil ihtiyac halinde ise,
Komunist Enternasyonal Yurutme Komitesi’nin bilgilendirilmesi
koşuluyla doğrudan dile getirilebilirler.” (aynı yerde Madde 13)
Burada, sınıf savaşımının o zamanlar vardığı devasa boyutların ve
dunya devriminin gerektirdiği gibi, bir Dunya Komunist Partisi
kurmanın soz konusu olduğu acıktır.
Bununla birlikte bu Parti ve şubelerinin icerdikleri unsurların hepsi
komunist değildi, bazıları bundan uzaktı, sağ yada sol oportunist
unsurların, polislerin veya sabotajcıların sızmaları tehlikesi mevcuttu.
Komunist Enternasyonal’e kabul edilmek icin 21 şartın hazırlanması
bu tehlikeleri azaltmayı amaclıyordu:
Komunist Enternasyonal, II. Enternasyonal ile bağlarını henuz
koparamamış kararsız ve tereddutlu gruplarca istila edilme tehdidiyle
karşı karşıyadır. Hatta mensuplarının coğunluğu komunist bakış
acısını benimsemiş olsa bile, iclerinde hala baş kaldırıp proleter
devrimini aktif olarak sabote etmek icin fırsat kollayan ve bu şekilde
burjuvaziye ve II. Enternasyonal’e hizmet edecek olan cok sayıda
sosyal-pasifist ve reformist unsur barındıran bazı onemli partiler de
bulunmaktadır.” (II. Kongre tarafından kabul edilen Partilerin
Komunist Enternasyonal’e Kabul Edilme Şartları)

2. Kapitalizmin gorece istikrar donemi (1921-1928)
Bu donem, Komunist Enternasyonal’in III, IV ve V. Kongrelerini
kapsayan donemdir.
III. Kongre, celişkiler sisteminin evrim gecirerek dunya devrimi
sorununu ivedi olmaktan cıkardığı, orta veya uzun vadeye aldığı bir
bağlamda gercekleşir. Bu donem, Komunist Enternasyonal’i
tahlillerini somut duruma uyarlamaya ve bundan yeni taktiklerle yeni
orgut bicimleri cıkarmaya zorlayan gorece bir geri cekilme donemidir.
Burada en dikkat cekici olgu, devrimci dalganın onemli sayıda
partisinin, ozellikle de buyuk kapitalist ulkelerdeki partilerin, uğradığı
yenilgidir:
Komunist Enternasyonal’in II. Ve III. Kongreleri arasındaki donemde,
işci sınıfının bir dizi ayaklanma ve savaşımı kısmen yenilgiyle
sonuclandı (Kızılordu’nun 1920 Ağustos’undaki Varşova uzerine
yuruyuşu, İtalyan proletaryasının 1920 Eylul’undeki hareketleri,
Alman işcilerinin 1921 Martındaki ayaklanmaları).” (III. Kongre,
Uluslararası Durum ve Komunist Enternasyonal’in Gorevleri Uzerine
Tez)
Bu yenilgiden, Komunist Enternasyonal’e aşağıdaki sozleri soyleten,
sınıf mucadelesindeki bir yumuşama doğar:
Proletaryanın iktidar icin devrimci mucadelesinin mevcut durumda
dunya olceğinde belli bir yumuşama, belli bir yavaşlama sergilediği
mutlak olarak su goturmez bir gercektir.” (aynı yerde)
Komunist Enternasyonal’in bundan cıkardığı sonucsa şudur:
Dunya devrimi, yani kapitalizmin yıkılması, proletaryanın devrimci
guclerinin bir araya toplanması ve proletaryanın muzaffer ve
saldırgan tek bir guc halinde orgutlenmesi, yeterince uzun bir
devrimci mucadeleler donemini gereksinir.” (III. Kongre, Taktik
Uzerine Tez)
Ve yine:
Devrim doğrusal bir cizgide ilerleyen bir surec değildir, kapitalizmin
yavaşca yok olmasıdır, ara sıra yoğunlaşan ve giderek derinleşen
krizlerle devam eden gunluk devrimci altını oyma surecidir.” (aynı
yerde)
Somut durumun ikinci unsuru, yabancı mudahalenin ve icteki karşı
devrimin yenilgisidir:
Burjuvaziye yuzlerce ve yuzlerce milyon franka mal olan tum silahlı
mudahale girişimleri, tam bir başarısızlıkla sonuclanmıştır. (…) Farklı
emperyalist devletler arasında varolan cıkar catışmaları, gunden gune
daha da derinleşerek artmıştır ve artmaktadır.” (III. Kongre, RKP’nin
Taktiği Uzerine Tezler)
Ote yandan Beyaz orduların bozgunu, genc Sovyetler Cumhuriyeti’ne
sosyalizmin inşası gorevine tamamen yoğunlaşmak icin fırsat
vermişti. Proleter devleti henuz koylulere sanayi urunleri sağlayacak
durumda olmadığı ve yeniden inşa zorunluluğu bulunduğu icin,
“proleter devletinin denetimi ve koyduğu kurallar altında kapitalizmin
(yani kelimenin bu anlamında “devlet” kapitalizminin) gelişmesine…”
izin verilmesi kararlaştırıldı. (aynı yerde)
Mevcut durum, krizdeki ekonomileri icin cıkış yolları aramada
birbirleriyle karşı karşıya gelen emperyalistler arası bir rekabeti
doğurmaktadır:
Uluslararası emperyalizm, Sovyet Rusya’dan daha guclu olmasına
rağmen kendini onu boğmaktan aciz bir durumda buldu ve şimdilik
onu tanımak ya da daha doğrusu kısmen tanımak ve onunla ticari
anlaşmalar yapmaya yonelik gizli pazarlıklara girişmek zorunda
kaldı.” (aynı yerde)
Boyle bir durumda emperyalistler arası catışma, iki katı şiddetlenir:
Dunya ekonomisinin genel durumu ve ozellikle de Avrupa’nın iflası,
uzun bir ağır ekonomik guclukler, sarsıntılar, kısmi ve genel krizler
donemini acmaktadır. Savaşın ve Versailles anlaşmasının sonucu
olarak ortaya cıktıkları icin mevcut uluslararası ilişkiler, durumu
cıkmaza sokmaktadır.” (III. Kongre, Uluslararası Durum ve Komunist
Enternasyonal’in gorevi uzerine Tez)
Demek ki dunya kapitalist sisteminin istikrarından bahsediliyorsa, bu
sadece gorece bir durumdur, yeni krizlerin gelişi haber verilmekte ve
yeni bir emperyalist savaşın tohumları atılmaktadır. Yeni bir
emperyalist savaşa gidildiğini bildiren III. Kongre’nin (1921) tarihinin
tekrar altını cizeceğiz:
Şu gercek acıkca ortaya cıkmıştır ki, dunya proleter devrimci
hareketi yavaşladıkca ve uluslararası durumum ekonomik ve politik
celişkileri hızlandıkca, burjuvazi bu duğumu cozmek icin dunya
capında yeni bir silahlı hesaplaşmayı kışkırtmaya yeltenecektir.” (aynı
yerde)
Bu donem aynı zamanda şu olguyla şekillenir:
Hindistan’da ve diğer somurge ulkelerdeki devrimci halk hareketi,
artık, proletaryanın eski ve yeni dunyadaki kapitalist ulkelerdeki
ayaklanması ile aynı olcude, emekcilerin dunya devriminin ayrılmaz
parcası haline gelmiştir.” (Age.)
O zamanki durumun cercevesini karmaşık yonleriyle birlikte cizen III.
Kongre’nin tahlilinin ana cizgileri bunlardır.
1922′de toplanan IV. Kongre, gelişen bazı olayların altını cizerek bu
tahlili teyit eder: Ulusal kurtuluş mucadelelerinin - ozellikle de
Cin’deki mucadelenin - gelişmesi, Versailles Anlaşmasının bozulması,
işci sınıfının savunma durumuna gecmesi, Sovyet Rusya’nın iktisadi
alanda yaptığı buyuk atılım…
İtalya’daki gelişmelerle yeni bir ozellik ortaya cıkar:
Bir zaman icin tum ulkeyi ele geciren İtalyan faşizminin, “klasik”
faşizmin ayırt edici ozelliği, faşistlerin sadece kesin bir bicimde karşı
devrimci ve dişten tırnağa silahlı savaş orgutleri kurmaları değil,
buna rağmen sosyal bir demagoji ile kendilerine kitleler arasında bir
temel yaratmayı denemeleridir. (…) Faşizm tehlikesi artık bircok
ulkede mevcuttur. (…) Komunist Partilerin en onemli gorevlerinden
biri uluslararası faşizme karşı direnişi orgutlemek, faşist cetelere
karşı mucadelede tum proletaryaya onderlik etmek ve bu alanda
Birleşik Cephe taktiğini enerjik bir bicimde uygulamaktır; illegal
yontemler burada mutlak olarak gereklidir.” (IV. Kongre, Komunist
Enternasyonal’in Taktiği Uzerine Karar)
İşte burjuvazinin, komunistlerin faşizme karşı mucadeleyi
kucumsedikleri iddiasının defterini duren şey! Daha 1922′den
itibaren, Komunist Enternasyonal Birleşik Cephe taktiğini
uygulayarak faşizmle mucadele etmeye cağrıda bulunuyor.
1924′te toplanan V. Kongre bu tahlili teyit etmektedir. Proletaryanın
emperyalist ulkelerdeki saldırısı her yerde geri puskurtulmuştur;
bunun baş sorumlusu sosyal demokrasi, işci kitleleri arasındaki
gucunu korumaktadır; kapitalist sistem gorece bir istikrar donemine
girmiştir; hemen her yerde faşist hareketler ortaya cıkıp
gelişmektedir; uluslararası komunist hareket ciddi bir bicimde
guclenmekte ve başka ulkelere de yayılmaktadır; sağ ve sol
sapmaların bircok komunist parti icindeki etkisi devam etmektedir,
vb…
Taktik ve Örgüt ile ilgili Sonuç
Savaş ve proletaryanın saldırısının neden olduğu derin krizin
ardından devrim uzun bir yol kat eder. Belirli sayıda nesnel ve oznel
nedenlerle, kapitalizm gorece, eğreti ve gecici bir istikrara kavuşur.
Her ulkedeki ozel durumların ve toplumsal yapıların ozgullukleri ve
karmaşıklıkları, devrimin gelişimi ve Komunist Partilerin gorevleri
yonunden farklı olasılıkların temelini atar.
Trockistlerin ve Komunist Enternasyonal eleştirilerinin coğunun
hatası, uluslar arası durumun “derin kriz” donemleriyle dunya
devrimi surecinin butununun birbirine karıştırılmasında yatar.
İlk donum noktası, VII. Kongre değil Komunist Enternasyonal’in
bizzat Lenin’in onculuk ettiği III. Kongresidir.
Burada Komunist Enternasyonal, devrimin yenilgi nedenleri uzerinde
durur ve bircoğunun, ozellikle de farklı ulusal koşulların varlığının
altını cizer:
Celişkilerin yoğunluklarının farklılığı, aşılacak engellerin ve
toplumsal yapının ulkelere gore değişiklik arz etmesi, Kuzey
Amerika’nın ve Batı Avrupa’nın gelişmiş kapitalist ulkelerinde
burjuvazinin ust seviyedeki orgutluluğu, dunya savaşının hemen
dunya devriminin zaferiyle sonuclanmaması icin yeterli
nedenlerdi.” (III. Kongre, Taktik uzerine Tez)
Kendine bağlı seksiyonların (partilerin) sayısının ve guclerinin onemli
bir bicimde arttığına tanık olan Komunist Enternasyonal, buna
rağmen, yuklediği gorevler karmaşık olduğu kadar da ceşitli olan bir
uluslararası komunist hareketi yonetmenin guclukleriyle karşı
karşıya kaldı:
Komunist Enternasyonal Yurutme Komitesi oyle bir şekilde
orgutlenmelidir ki, proletaryanın hareketinin tum sorunlarına hakim
olabilmelidir. Yurutme Komitesi, şu veya bu tartışma konusundaki
genel toplantı cercevesini aşarak, ortak eylemdeki fiili inisiyatifini
geliştirmek icin gerekli arac ve yolları bulmaya her gun daha fazla
calışmalıdır. (…) Komunist Enternasyonal, gercekten bir
Enternasyonal olmalı, tum ulkelerin devrimci proletaryasının guncel
ve ortak mucadelesini yoneten bir enternasyonal olmalıdır.” (III.
Komunist Enternasyonal’in Orgutlenmesi Hakkında Karar)
Demek ki somut durumların farklılığı ve bunun hesaba katılması
gerekliliği tespitini ortaya koyan ne Komunist Enternasyonal’in
dağıtılması bildirisi ne de VII. Kongredir!
III. Kongre, aynı şekilde bu ceşitliliğin orgutsel bicimleri de
etkileyeceğini ongorur:
Tum Komunist Partiler icin mutlak olarak uygulanabilir ve değişmez
tek bir orgut bicimi yoktur. Proleter mucadelesinin koşulları
durmadan değişip donuşmektedir ve bu donuşumlere uygun olarak,
proletaryanın oncu orgutleri de surekli olarak gerekli yeni bicimleri
araştırmak zorundadır. Her ulkenin tarihsel ozellikleri de farklı
partiler icin ozel orgutlenme bicimleri ortaya cıkarır. Ancak bu
farklılaşmaların belirli bir sınırı vardır.” (III. Kongre, Komunist
Partilerin eylem, yontem ve yapısı uzerine Tezler)
Aynı bicimde farklı seksiyonların (Partilerin) taktik ve programı da
kendine has tarihsel ve toplumsal ozyapılardaki kendi yerini
sağlamlaştırmalıdır:
Komunist Enternasyonal ve uye partiler (seksiyonlar), Proleter
Cephesi’nin birliği parolasını benimserler ve gercekleştirilmesi icin
inisiyatifi ele alırlar. Komunist Partilerin taktiği, her ulkedeki ozel
koşullardan cıkarılacaktır.” (IV. Kongre, Proleter Cephesinin Birliği
uzerine Tezler)
Programda da aynı şey gecerlidir:
Genel programda, ulusal partilerin gecici taleplerinin ait oldukları
temel tarihsel tipler, her ulkedeki temel ekonomik ve politik yapı
farklılıklarına uygun olarak acıkca anlatılmalıdır.” (IV. Kongre,
Programla ilgili Karar)
Sekterizm ve Sosyal Demokratların Umursamazlığı:
III, IV ve V. Kongrelerin tartışma konusu olan ve VI. Kongre
tarafından ortaya atılan “Kitlelere gidin!” parolası, yeni guc
ilişkilerinden ve bu ilişkilerin dunya devrimi ve Birleşik Cephe’nin
gerekliliği sorunları cercevesinde değerlendirilmelerinden
kaynaklanan yeni koşulların sonucudur:
Kitleler işci sınıfının boluk porcuk mucadele eden farklı partilere
bolunduğunu, kapitalist sınıfın ise işci sınıfına karşı tek ve birleşik
bir saldırı yonelttiğini goruyorlar. Bu durumda kendini dayatan
cozum, kapitalizme karşı koyabilmek icin proletaryanın bolunmuş
guclerini birleştirmekti.” (Mathias Rakosi’nin, IV. Kongre oncesi Emek
Yıllığı icin kaleme aldığı ve Komunist Enternasyonal tarafından
1923′te yayınlan “III. Komunist Enternasyonal” başlıklı kısa tarihsel
anlatımdan alınmıştır)
Birleşik Cephe taktiği, bircok partinin (ozellikle de Fransa’da ve
İtalya’da…) goşist sekterizmine carptı, ki bunların volontarist tahlilleri
sosyal demokrasinin işci sınıfına yayılmasını kucumsuyordu. Diğer
yandan sağ oportunist bir eğilim, Birleşik Cephe’yi sosyal
demokrasinin liderleriyle işbirliği yapmak olarak yorumluyordu.
VII. kongrede de goreceğimiz, Lenin’in formule ettiği Birleşik Cephe
taktiğini “sağcı ve sınıf işbirlikcisi” olmakla suclayan goşist iddialarla
(Bordiga) aynı eğilimler ve aynı tartışma konusudur.
V. Kongre’nin cıkardığı Birleşik Cephe’nin ilk deneyimlerinin
bilancosu, VII. Kongre ve Halk Cephesi ile carpıcı bir bicimde
paraleldir:
Kongrede Yurutme Komitesi’nin sozcusu olarak konuşan ve sağ
sapmalardan Birleşik Cephe’nin doğru cizgisine kacamak yoldan
saldırmak icin yararlanan Bordiga’nın tavrını acığa vuran Zinovyev,
“Başarısızlığın etkisiyle, Birleşik Cephe taktiğimiz gozden gecirilmeye
yeltenildi.” Saptamasında bulunuyordu:
Gectiğimiz yıl, vuruşlarımızın % 90′ını sağ sapmalara karşı
yoneltmek zorunda kaldık. Şimdiki kongrede de aynısının olacağını
duşunuyorum. Seksiyonlarımızın belgelerini okudukca ve sağ
tehlikenin abartılmadığını daha iyi anladıkca, bu tehlikenin,
militanlarımız kotu olduğu icin değil ama icinde bulunduğumuz
tarihsel donem oyle gerektirdiği icin, hicbir zaman olmadığı kadar
buyuk olduğunu goruyoruz. İki devrimci yukseliş arasında
bulunuyoruz ve sağ eğilimlerin ortaya cıkması doğaldır. Sosyal
demokrasi kalıntıları, asla tasavvur edemeyeceğimiz kadar fazladır.
Onların kokunu kazımak zorundayız ve bunu, radikal lafazanlık ve
teorik revizyonizme hicbir odun vermezsek, aşırı sol sapmaları onem
arz etmeye başladıkları an bastırırsak, başaracağız.” (Yurutme
Komitesi’nin V. Kongre’ye Raporu)
Komunist Enternasyonal, ilk devrimci yukselişten sonra gelen
kapitalizmin “istikrar” safhasında, ongorduğu ikinci devrimci
yukselişi hazırlamak icin, amacı sosyal demokrat liderlerin zararlı
etkilerine karşı mucadele ederken kitlelerden kopmamak olan Birleşik
Cephe taktiklerini ileri surer.
Komunist Enternasyonal aynı zamanda, sosyal demokrat yonetimlerle
ust kademelerde gercekleştirmek istedikleri ilkesiz işbirliğini
onaylatmak icin V. Kongre’de bir saldırı başlatan sağa ve taktik cizgi
olarak Birleşik Cephe’nin terk edilmesini talep eden goşistlere karşı
mucadele eder:
Birleşik Cephe’yi, devrimin yavaşladığı bir donemde uygulanan
devrimci bir taktik olarak anlıyoruz. Ama bizim saflarımız arasında,
bazı yoldaşların ondan bir evrim taktiği, bir oportunizm taktiği
uretmeye calıştıkları gorulmuştur. Bu aslında stratejik bir manevra
idi ancak bazı yoldaşlar, onda “tum partilerin” bir koalisyonunu,
sosyal demokrasi ile bir ittifak politikasını gorduler.” (aynı yerde)
Bu sapmaların tekrarlanmasını onlemek icin, V. Kongre, Birleşik
Cephe taktiği ile ilgili olarak aşağıdaki onlemleri alır:
Birleşik Cephe, karşı devrimci olmaları halinde işcilere karşı silahla
mucadele edilmesi bile gerekebilen ic savaşın istisnai koşulları
dışında, temelde daima vazgecilmezdir. Azınlıkta olduğumuz
ulkelerde, her zaman değil ama sıklıkla, hem ust hem alt kademede
uygulanmalıdır. (…) Anlaşılacağı uzere, oportunist soysuzlaştırmaya
karşı, bu taktiği sosyal demokratlarla siyasi bir koalisyon kurma
yontemi olarak değil, ajitasyon ve harekete gecirme yontemi olarak
uygulamak suretiyle korunulabilir. Birleşik Cepheyi sadece ust
kademelerde uygulamaya gelince, buna “hicbir zaman” cevabını
vermek gerektiğini duşunuyorum. Ama uygulamada maalesef, en sık
yapılan bu sonuncusudur: Sosyal demokratlara acık mektuplar
yazmak, “ortak programlar” hazırlamak icin liderleriyle yararsız ve
sonu gelmez muzakereler yurutmek.” (aynı yerde)
Ve solcu eğilimlerin maskesini duşurmek icin de aşağıdakiler ileri
surulur:
Tum yoldaşları, ozellikle de Saksonya’daki hatalar ve deneyimlerden
sonra Birleşik Cephe’den her soz edilişinde kulaklarını pamukla
tıkayan Alman partisindeki yoldaşları, bu sorunlar hakkında ciddi bir
bicimde akıl yurutmeye davet ediyorum. Orneğin sol adına konuşan
Burian yoldaş, Birleşik Cephe taktiğinin Cekoslovakya’da
revizyonizmin başlıca sosu olduğunu yazıyor. Bu doğru değildir. Asıl
revizyonist olan, her zaman bir bahane bulandır. Onu
parlamentarizmde de ya da başka herhangi bir şeyde de bulacaktır.
Golgemizden korkarsak, sosyal demokrasiyi asla yenemeyiz. Taktiği
benimsememiz ve onu tum oportunist pisliklerden arındırmamız
gerekir. Birleşik cephenin revizyonizmin sosu olduğunu soyleyen
insanlar her zaman olacaktır.” (aynı yerde)
Sonuc olarak, Birleşik Cephe taktiğinin uygulanması, V. Kongre’ye
gore “her somut durumun somut tahlilinden” ortaya cıkar:
Tum partileri aynı hamura dokmek diye bir şey asla soz konusu
değildir. Her ulke ozelinde sorunu somut bir bicimde ortaya koymak
gerekir.” (aynı yerde)
Onemli bir gorev olan yeni durumlara uyum sağlama gorevi Komunist
Enternasyonal’e verilmiştir:
Komunist Enternasyonal’in gorevi, cok ceşitli ve birbirine hic
benzemeyen farklı koşullara gore taktiğini yenilemektir. (…) Burada,
her partiye somut bilgiler verilmesi konusunda, Alman Komunist
Partisi ile aynı fikirdeyim. V. Kongrenin gorevi de bu olacaktır.” (aynı
yerde)
V. Kongre, gercek bir dunya komunist partisi haline gelme amacı
değişmeyen Komunist Enternasyonal’in daha da merkezileşmiş bir
yonetime kavuşturulmasında karar kılmıştır.
Disiplin konusunda bazı seksiyonların tereddutleri ve Komunist
Enternasyonal cizgisinden sola veya sağa sapmalar karşısında,
Tum partiler, Yurutme Komitesi’ne Marx ve Lenin’in en iyi
takipcilerini, en değerli beyinleri, en iyi orgutculeri yollamalı,
Enternasyonal yonetimi daha kolektif bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Ancak tum dunyanın en iyi komunistlerinden oluşan bu yonetsel
organı kurduktan sonra, bicimsel bir disiplinle yetinmemeli, gercek
bir proleter ve komunist disiplini hakim olmalıdır. (…) Bu son
zamanlarda disiplin tecavuzu vakaları gorulmuştur. Bazı kimseler
cezalandırılmamıştır. (…) Biz icinde gruplaşmanın ve fraksiyonların
bulunmadığı bolunmez bir komunist parti istiyoruz.” (aynı yerde)
IV ve V. Kongreler arasında, Alman sorunu, bu ulkedeki gelişmeler ve
taşıdıkları onem sebebiyle, Komunist Enternasyonal’in
meşguliyetlerinin merkezinde yer alıyordu. Birleşik Cephe taktiği
cizgisinden sağ ve sol sapmalara karşı mucadele edildiği bu donemde,
Komunist Enternasyonal, oncelikle buyuk Partilerin durumuyla
ilgileniyordu.
Buradan hareketle, gercek bir Dunya Komunist Partisi olma amacı
daha acık hale geliyordu, ancak bu surec - her ulusun ozel
durumlarının on plana cıkmasının ve siyasal koşullarla komunist
guclerin eşitsiz gelişiminin gorevi zorlaştırdığı ve bunların karakterize
ettiği devrimin geri cekilme koşullarında bir komunist hareket
yonetme isteğinin acıkca ortaya konmuş olmasına rağmen - yine de
ortaya bircok gucluk cıkartan bircok seksiyonun talep ve şikayetleri
ile birlikte gidiyordu.
Nguyen ai-quac (Vietnam): Kolonilere şu ana kadar olduğundan daha
fazla dikkat gosterilmelidir.”
Pepper (Birleşik Devletler): Kongremizin Alman ve Orta Avrupa
sorunuyla fazla ilgilenmesinden ve daha az olcude bir dunya kongresi
olmasından endişeliyim. Alman sorunun Enternasyonal’in temel ve
hayati sorunu olduğu doğrudur. Ama Enternasyonal’in cozecek başka
sorunları da vardır.”
Dengel (Almanya): Alman sorunu Kongrede buyuk bir yer işgal
etmiştir. Buna karşın başka sorunlar, orneğin ekonomik perspektifler
gibi, nerdeyse hic tartışılmamıştır.”
Wijnkoop (Hollanda): Somurgeler sorunuyla daha fazla
ilgilenmeliyiz.”
Buck (Kanada): Kongre şu ana kadar, İngilizce konuşan ulkelerdeki
seksiyonlarla cok az ilgilendi.”
Samoen (Java): Yurutme komitesinin somurgelere daha fazla ilgi
gostereceğini umit etmekteyiz.”
Kreibich (Cekoslovakya): Enternasyonal’in sağ ve sol sapmalarla
mucadele etmek zorunda olmasına ve partilere politik yol
gostermesine kimse itiraz etmiyor. Ama bunu yapma bicimi de
onemsiz değildir. Her ulkenin politik ve ekonomik perspektifleri ve
partilerin fiili calışması ihmal edilerek, tezler ve karar alma
konularıyla fazla ilgilenme alışkanlığı edinilmiştir. Yoldaşlarımız,
kongreden yeni emirler, yeni tavsiyeler, yeni politik hedefler
beklemektedir.”
Amter (Amerika): Kongre, Amerika’yı tamamen ihmal etmiştir.”
Katayama (Japonya): Japon heyeti, Zinovyev’in doğudan cok az
bahsetmesini uzuntuyle karşılamaktadır. Varga’nın raporu ve tezleri,
sadece Avrupa ve Amerika’yı ele almaktadır.”
Lozovski (Rusya): Komunist Enternasyonal’in, uluslararası, guclu ve
birleşik bir Bolşevik partiye donuşumu, uzun ve zahmetli bir surectir.
Bu surec ancak, Enternasyonal’in yonetici cekirdeğinin koşullara gore
ve elbette karşılıklı olması anlamında kimi zaman sağ ve kimi zaman
sol bir cizgi izlemesi ve uye 54 Partinin uluslar arası sorunların
cozumunde giderek daha buyuk pay sahibi olmalarıyla
hızlandırılabilir…” (V. Uluslararası Kongre, Tahlil Raporu yada
Analitik Rapor)
Hepsi aynı anlamda ve aynı değerde olmayan bu yaklaşımlardan yola
cıkarak, sadece Komunist Enternasyonal’in karşı karşıya kaldığı
sorunların ne denli karmaşık ve ceşitli olduğunu tespit edebiliriz.
Ancak Komunist Enternasyonal bu taleplerinde otesinde
“dunyasallaşmakta” ve her seksiyonun sorunlarıyla ve bu arada bu
kongrede gelişen ve Yurutme Komitesi ile demokratik merkeziyetciliği
hedef alan bir saldırıyla da uğraşmaktadır. Bu hem sağ hem de
soldan yoneltilen ikili bir saldırıdır ve merkezi disiplini sorgulamaya
calışmaktadır:
Enternasyonal’in bağrında, kendimizi resmi disiplini gozetmekle
sınırlarsak, resmi bir iskelete donuşur ve yaşayan bir Enternasyonal
olmaktan cıkarız. Kim olursa olsun ve yonelimi ne olursa olsun
azınlığın gorevi, sadece Enternasyonal’in kararları onunde eğilmek
değildir; bu kararları Enternasyonal icinde, iki kongre arasında,
eyleminde ve orgutunde, her sorunda uygulamakla
yukumludur.”(aynı yerde)
Radek’in bu acıklamaları, sağ eğilimli olmakla birlikte, Komunist
Enternasyonal’in disiplini sağlamada ve onceki kongrelerde alınan
kararlara uyulmasını sağlamada karşılaştığı guclukleri ortaya
koymaktadır. Hatta kongrede, sağ ve sol oportunistler Yurutme
Komitesi’nin varlığına karşı bile saldırmaktadırlar:
Fischer (Almanya): IV. Kongre’nin tezlerinde acıklık taşımayan her
turlu cozumleme yer almaktaydı.”
Brandler (Almanya): III. Ve IV. Kongrelerin cizgisini (tum gucumuzle)
uygulayıp gercekleştirdiğimiz icin suclu olduğumuzu kabul ediyoruz.
Bundan pişman değiliz, cunku bu cizgiyi sadece gecmiş icin değil
bugun icin de doğru kabul ediyoruz.”
Bordiga (İtalya): Aslında burada Yurutme Komitesi’nin yargılaması
yapılmıyor, Yurutme Komitesi partilerin yargılamasını yapıyor.”
Wenzel (Cekoslovakya): Cek Partisi’nin Enternasyonal ile,
Enternasyonal tarafından alınan tum kararların ozunde işbirliği
yapması, bize, oportunist eğilimlerin kesin bir mahkumiyeti olmadan
da uzerinde uzlaşılmış gorunuyor.”
Thalheimer (Almanya): Gelecek acısından birinci derecede onemli
sorun, partilerin yonetimine Enternasyonal’in karışmasıdır. Hic kimse
belli koşullarda bu mudahalenin gerekli olduğunu inkar etmiyor. Ama
ne Ekimde ne Ekim oncesinde ne de Ocakta, bizim partimiz icin
kazanclı olmamıştır. Aksine Enternasyonal’in bu mudahaleleri hep
buyuk krizlere yol acmıştır.”
Grzegorzewski (Polonya): Hoeglund, Enternasyonal’de disipline ve
merkeziyetciliğe karşı cıkıyor. Ama İsvec Komunist Partisi icinde sert
bir disiplinden yana.” (aynı yerde)
Bu alıntılar turdeş olmadığı gibi eksiksiz de değildir. Sonucta biz,
demokratik merkeziyetcilik ilkesindeki “merkeziyetcilik” unsurunu
sorgulamaya kalkışan sağ ve sol yaklaşımları duzensiz olarak
sunduk.
Sağın (Radek) ya da solun (Bordiga) liderleri, Kongre’nin eleştirileri
karşısında konuşmalarını, yine Kongre’nin kullandığı sozlerle
“disiplinli” ve “yekpare” bir dunya komunist partisine sozlu olurlarını
bildirerek bitirdiler. Belirli tespitler, kendilerini V. Kongre sonunda da
dayatmaktan geri kalmadı:
- Kapitalizmin istikrar donemi ve devrimci dalganın geri cekilişi,
onceki saldırının onemini azalttığı kendine ozgu ulusal koşullar
sorununu tekrar canlandırdı;
- Komunist Partiler “propaganda dernekleri”nden kitle partilerine
doğru gecişe yonelmişlerdir;
- Gelişimlerinin ritmi, bir ulkeden diğer ulkeye eşitsizdir;
- Farklı ulkelerin Komunist Partilerinin karşılaştıkları politik koşullar
değişmektedir;
- Bunların kok salmaları ve Komunist Partilerle II. Enternasyonal
partileri arasındaki guc ilişkileri de aynı olceklerde değişim
gostermektedir.
Bu karmaşık koşullara dayanarak ve “kendine ozgu ulusal koşulları”
one surerek, sağ oportunistler Birleşik Cepheyi amacından
saptırmaya, sol oportunistler ise, bunu bahane ederek aynı Birleşik
Cephe ilkesinin terkine suruklemeye calışmaktadırlar. Kongre her iki
sapmayı da mahkum eder.
Bu genel cerceve icinde Kongre, Komunist Enternasyonal’in
komunistlerin dunya partisi olarak gelişmesinin, henuz
kazanılmaktan uzak ve aşılacak cok sayıda tuzakla dolu uzun bir
surec olduğunu ifade eder:
Komunist Enternasyonal, sadece ve sadece kendine bağlı belli başlı
seksiyonlar (komunist partiler) Bolşevik partilere donuştuğu olcude,
Leninizm’e inanmış gercek bir Evrensel Bolşevik Partisi haline
gelecektir.” (V. Kongre, Taktik Uzerine Karar’ın 14. bolumu: Partilerin
Bolşevikleştirilmesi ve Evrensel Komunist Parti’nin kuruluşu)
Komunist Enternasyonal uzerine idealist ve oznel bakış acısı terk
edilmelidir.
Komunist Enternasyonal’i değeri ve onemi, orgutlu bir uluslararası
komunist hareketin inşası calışmasına başlamasında, bircok teorik
sorunu acıklığa kavuşturmasında, sağ ve sol oportunizmin maskesini
her seferinde duşurebilmesinde, varlığını surdurdukce belirli sayıda
komunist partinin onemli kitle partileri haline gelmesine ve bu sayede
devasa sınıf mucadelelerine ve ezilen halkların mucadelelerine
onculuk etmelerine yardım etmesindedir. Bugunku komunist
kuşakları icin onemi, gercek bir ilham kaynağı olan, hatırı sayılır bir
ideolojik, politik ve teorik miras bırakmasındadır.
Oznel bakış acısı, Komunist Enternasyonal’in gercek katkısını
kavramamızı, yaptığı tahlilin evrimini, tarihsel onemini ve sonuc
olarak uluslararası komunist hareketin niceliksel ve niteliksel geri
cekilmesinin bircok alanda proletarya partilerini yeniden inşa etmeyi
ve bunlar arasındaki ilişki ve işbirliği şekillerini tasarlamayı zorunlu
kıldığı gunumuz icin taşıdığı faydayı anlamamızı engeller.
V. Kongre tarafından ortaya atılan partilerin Bolşevikleştirilmesi
parolasının amacı, partileri, V. Kongreden sonra bile var olmayı
surduren sosyal demokrat geleneklerden koparmaktı.
Orgutsel alanda ise, Bolşevikleştirme, partilerin gizli orgut nuveleri
temelinde yeniden inşasıdır:
Komunist Enternasyonal’in bu donemdeki temel hedefi bağlı
partilerin Bolşevikleştirilmesidir. Bu parola hicbir bicimde, Bolşevik
Partinin tum deneyiminin otomatik olarak diğer partilere
yerleştirilmesi şeklinde anlaşılmamalıdır. Gercekten Bolşevik bir
partinin ana cizgileri şunlardır:
a) Parti gercek bir kitle orgutu olmak durumundadır, yani ister yasal
ister yasa dışı yoldan olsun, işcilerle yakın ve olmazsa olmaz
kabilinden bir ilişkisi olmalı ve onların talep ve umutlarını dile
getirmelidir;
b) Hareket kabiliyetine sahip olmalı, sekter ve dogmatik bir taktik
izlememeli, duşmana karşı kendinden taviz vermeden her turlu
stratejik manevrayı gercekleştirebilmelidir: Bizim partilerimizin en
buyuk hatası bunu anlamamalarıdır.
c) Devrimci ve Marksist temelde bir parti olmalı, her koşulda karşı
konulamaz bir bicimde amacını takip edebilmeli, proletaryanın
burjuvazi uzerindeki zafer saatini yaklaştırmak icin en fazla cabayı
gostermelidir;
d) Merkezileşmiş bir parti olmalı, hicbir fraksiyonu, gruplaşmayı ve
eğilimi kabul etmemeli, tek bir blok halinde inşa edilmiş yekpare bir
parti olmalıdır;
e) Burjuva ordusunda sistemli bir orgutlenme ve propaganda faaliyeti
yurutmelidir.” (aynı yerde)
Komunist Enternasyonal, zamanının komunist partilerini zamanın
gorevlerinin ve durumun gerekleri duzeyinde gercek komunist kitle
partileri olarak gormez ve amacını şoyle tanımlar:
Buyuk Komunist Partilerin yaratılması, tum bir donemin merkezi
sorunudur.” (V. Kongre, Taktik Uzerine Karar, 3. bolum)

3.”Görece İstikrar” Döneminin Sonu ve Kapitalizmin Yeni
Bunalımı (1929-1933)
Komintern’in VI. Kongre’si, emperyalist sistemde eşi gorulmemiş bir
krizin temelleri atıldığı sırada yapılır.
Butun burjuva ideologları, yeni krizin varlığını inkar ederken VI.
Kongre 1928′de genel bir krizin gelişini bildirerek bunlardan
ayrılıyordu. 1929-1933 krizi patlak verdiğinde, Marksist tahlilin
ustunluğu bir kere daha kanıtlandı.
VI. Kongre yaptığı tahlilde “istikrar” devrinin sonunun geldiği
sonucuna varıyordu:
Ucuncu donem (”yeniden inşa” adı verilen, ekonominin kapitalist
bicimlerinin yeni bir teknik temelinde yeni bir gelişim gosterdiği
donemin başlangıcı), temelde kapitalist ekonominin ve hemen hemen
ona paralel olarak SSCB’nin savaş oncesi durumlarının cok otesine
gecerek kalkınmalarıdır. Kapitalist dunya icin bu, tekniğin hızlı bir
bicimde geliştiği, kartellerin, trostlerin, devlet kapitalizmi eğilimlerinin
şiddetli buyumesi ve bunlarla birlikte dunya ekonomisinin
celişkilerinin, kapitalizmin krizinin tum onceki sureciyle (azalmış
Pazar payları, SSCB, somurgelerdeki hareketler, emperyalizmin kendi
ic celişkilerinin gelişmesi) belirlenmiş bicimlerde hareket ederek
şiddetli gelişmesi demekti. Ozellikle uretici guclerin gelişmesiyle
pazarların kuculmesi arasında varolan celişkiyi daha da
şiddetlendiren bu ucuncu donem, emperyalist devletler arasında yeni
bir emperyalist savaşlar evresini, bunların SSCB’ye karşı savaşlarını,
emperyalist devletlere karşı ulusal kurtuluş savaşlarını ve
emperyalistlerin mudahalelerini, devasa sınıf savaşımları aşamasını
engellenemez kılmıştır.” (VI. Kongre, Uluslar arası Durum Ve
Komunist Enternasyonal’in Gorevleri Uzerine Tezler)
VI. Kongre, emperyalizmin celişkilerinin şiddetlendiği sonucuna varır:
Bu donem, uluslararası celişkileri (kapitalist ulkelerle SSCB
arasındaki karşıtlık, Cin’in kuzeyinin, ulkenin parcalanmasına
yonelik ve emperyalistler arası mucadelenin başlangıcı olarak işgal
edilmesi) ve kapitalist ulkelerin kendi iclerindeki celişkileri (işci sınıfı
kitlelerinin radikalleşmesi, sınıf mucadelesinin yoğunlaşması)
keskinleştirerek, somurgelerdeki hareketleri zincirlerinden
boşandırarak (Cin, Hindistan, Mısır, Suriye), kapitalist istikrarın
celişkilerinin gelişmesiyle birlikte kacınılmaz olarak kapitalist
istikrarın yeni bir sarsıntısıyla, kapitalizmin krizinin yoğunlaşarak
ağırlaşmasıyla sonuclanmaktadır.” (aynı yerde)
Emperyalistler arası karşıtlıklar icinde, VI. Kongre, 1914-18 savaşının
galip ve mağlupları arasındaki karşıtlığın altını cizer. Belli başlı faşist
hareketler, tam da bu mağlup ulkelerde gelişmekte, ulkelerini soyan
Versailles anlaşması temasını ve ulusal kalkınma soylemini
kullanmaktadırlar. Bu emperyalistler arası karşıtlık, durumun tersine
donmesi ihtimali daima mevcut olsa da ve bu ihtimal, dikkati
SSCB’nin savunulması sorununa yoneltmeyi gerektirse de, olayların
gelişimini emperyalist bir savaşa doğru goturuyordu:
Kazanımlarının kalesi, uluslararası kurtuluşunun temel etkeni ve tek
vatanı SSCB olan dunya proletaryasının gorevi, SSCB’de sosyalizmin
kuruluşunun başarıya ulaşması icin katkıda bulunmak ve onu
kapitalist ulkelerin saldırılarına karşı, mevcut tum olanaklarla
savunmaktır.” (aynı yerde)
Demek ki, dunya proletaryasının SSCB’yi savunma gorevinin ortaya
konuluşu, ne VII. Kongrenin zoru ne de Komunist Enternasyonal’de
bir darbe ile olmuştur. Bunu ortaya koyan, SSCB’nin, dunya
proletaryasının ve ezilen halkların cıkarlarının, kapitalist sistemin
yıkılması konusunda ayrılmaz bağlarla bağlı olduğunu ifade eden
Komunist Enternasyonal’in onceki kongrelerini onaylamaktan başka
bir şey yapmayan VI. Kongredir.
VI. Kongre, bu tahlilden aşağıdaki gorevleri cıkarır:
- Barış icin mucadele edilmeli, ancak catışma halinde, emperyalist
savaş, devrimci ic savaşa donuşturulmelidir;
- SSCB’nin savunması icin tum yollarla mucadele edilmelidir.
- Somurgelerdeki ulusal kurtuluş hareketlerinin, ozellikle de
Cin’dekinin desteklenmesi gerekir;
- Kapitalizmin istikrar donemini idealize eden ve onda genel bir krizin
nasıl filizlendiğini gormeyen sağ oportunizmle, V. Kongrede olduğu
gibi Birleşik Cephe’yi reddeden sol oportunizme karşı mucadele
surdurulmeli ve yoğunlaştırılmalıdır.
Henuz 1922′deki IV. Kongrede, Komunist Enternasyonal, “Komunist
Partilerin en onemli gorevlerinden biri uluslararası faşizme karşı
direnişi orgutlemek, faşist cetelere karşı mucadelede tum
proletaryaya onculuk etmek ve aynı zamanda bu alanda Birleşik
Cephe taktiğini enerjik bir bicimde uygulamaktır” demiştir.
VI. Kongre, dunya devrimi programında bu tahlili tekrar ele alır ve
aşağıdaki bilgileri verir:
- Faşizmin ortaya cıkışının tarihsel koşulları uzerine:
Emperyalizm cağı, sınıf mucadelesinin yoğunlaşması, ozellikle de
emperyalist dunya savaşından sonra ic savaş etkenlerinin buyumesi,
parlamentarizmin duşuşune yol actı. Buradan da “yeni” yontemlere ve
yeni hukumet bicimlerine varıldı. Burjuva gericiliğinin bu saldırısı,
belirli tarihsel koşullarda faşizm bicimini aldı.” (VI. Kongre’ye
uyarlanan Program ve Tezler)
Faşizm demek ki, ic savaş ve sınıf mucadelesinin buyumesi tehlikeleri
ile dolu ağır ekonomik kriz durumundaki burjuva parlamenter
demokrasinin curumuşluğunde ortaya cıkar. Bu koşulların ozellikleri
şunlardır:
Kapitalist ilişkilerin istikrarsızlığı, kırsal yorelerdeki kucuk
burjuvazinin geniş katmanlarının yoksullaşması, sınıfsal mevkilerini
kaybederek duşmuş onemli toplumsal unsurların varlığı ve nihayet
proletaryanın kitlesel eylemlerinin değişmeyen tehdidi.” (aynı yerde)
- Sınıfsal doğası uzerine:
Daha sert, daha istikrarlı, daha devamlı bir iktidarı guvence altına
almak icin, burjuvazi, parlamenter sistemden, partilerin uyum
ilişkilerinden bağımsız olan faşist yonteme geciş zorunluluğunu
giderek daha fazla hisseder. Bu yontem, “ulusal duşunce” ve
“korporatif” temsil (ki gercekte egemen sınıfların ceşitli kesimlerinin
temsili soz konusudur) yardımıyla ideolojik olarak gizlenmiş doğrudan
diktatorluktur.” (aynı yerde)
- Sınıfsal temeli uzerine:
Kucuk burjuva kitlelerin, aydınların ve diğer toplumsal kesimlerin
hoşnutsuzluğunu, bu iş icin yeterli ozellikler arz eden bir demagoji
yardımıyla somurur (Antisemitizm, tefeci sermayeye karşı kısmi
hucumlar, parlamentodaki yurtseverlere karşı ve yozlaşmadan
duyulan hoşnutsuzluk, faşist oluşumların maaş la calışan uyelere
sahip katı hiyerarşisinin kurulması, bir parti aygıtının ve memurlar
topluluğunun oluşturulması). Faşizm diğer yandan işci cevrelerine
sızmak icin caba harcamakta ve buradaki en geri unsurları, sosyal
demokrasinin pasifliğinin sebep olduğu hoşnutsuzluktan
yararlanarak kendine uye yapmakta ve silah altına almaktadır.” (aynı
yerde)
- Sınıfsal hedefleri:
Faşizmin kendine bictiği başlıca gorev, devrimci işci oncusunun
yıkılması, yani, proletaryanın komunist unsurlarının ve onların
kadrolarının ortadan kaldırılmasıdır. (…) Burjuvazinin en bunalımlı
donemlerinde, anti-kapitalist lafazanlığa başvuran Faşizm, yolun
devamında baştaki anti-kapitalist oyuncaklarını atar, kendi ozunu
giderek daha fazla ortaya serer, iktidarını sağlamlaştırır
sağlamlaştırmaz da buyuk sermayenin terorist diktatorluğu olduğu
acıkca ortaya cıkar.” (aynı yerde)
Taktik ve Örgüt ile İlgili Sonuç
VI. Kongre, yaptığı tahlillerden, kriz anında sermayenin ikincil olarak
başvurduğu yol olan sosyal demokrasi hakkındaki eleştiriler
zayıflatılmaksızın, Birleşik Cephe’nin zorunluluğu sonucunu cıkarır:
Değişen politik durumlara uyum sağlayan burjuvazi, sırası geldikce
faşist yontemlere sırası geldikce sosyal demokratlarla koalisyona
başvurur. Bu sonuncusu da sık sık acıkca faşist bir rol oynar
(Almanya’da Noske orneği, Polonya Sosyalist Partisi…).” (aynı yerde)
Anti faşist Birleşik Cephe, demek ki, işci kitlelerini anti faşist
savaşımda birleştirmeyi ve sosyal demokrat yonetimin maskesini
duşurmeyi amaclayan bir taktiktir. Komunist Enternasyonal buradan
hareketle başka gorevler icin de cağrıda bulunur:
Komunist Enternasyonal, emperyalist savaşların tehlikeleriyle
mucadeleye kesin olarak hazırlanmaya ozel bir dikkat gosterir.
Komunist Partilerin eylemi, sosyal şovenizmin, sosyal emperyalizmin,
burjuvazinin emperyalist planlarını gizlemekten başka bir işe
yaramayan pasifist lafazanlığın maskesini duşurerek acığa
vurmalıdır. (…) Komunist Enternasyonal’in bu alandaki temel
parolaları: emperyalist savaşın ic savaşa donuşturulmesi; “kendi”
emperyalist hukumetini bozguna uğratma; kendilerine saldırılması
halinde SSCB’nin ve somurgelerin her yola başvurarak
korunması.” (aynı yerde)
Komunist Enternasyonal bu acık secik yaklaşımlarından orgutsel
alanda şu sonucları cıkarır:
Devrimci eylem ve calışmayı koordine etmek ve onu daha etkili bir
bicimde yonetebilmek icin, dunya proletaryası, oncelikle komunist
parti saflarında gozetilmesi gereken bir uluslararası sınıf disiplinine
ihtiyac duymaktadır. Bu uluslararası komunist disiplin, hareketin
ozel ve kısmi cıkarlarının genel ve daimi cıkarlarına tabi kılınmasında
ve Komunist Enternasyonal’in yonetici organlarınca alınan tum
kararların butunuyle uygulanmasında ifadesini bulur.” (aynı yerde,
vurgular bizim)
Komunist Enternasyonal’e gore, dunya capındaki yeni bir catışmanın
yarattığı ağır ve karmaşık durumun, uluslararası komunist hareketin
“yerel ve ozel cıkarlarıyla” “genel ve daimi cıkarlarını” anlık olarak
birbirleriyle zıtlaşmalarına yol acması muhtemeldir. İşte bu sebeple,
VI. Kongre sonrası tarihsel donemi ve ozellikle de İkinci Dunya
Savaşı’nı ve faşizme karşı savaşımı, uluslararası komunist hareketin
“genel ve daimi cıkarları” temelinde tahlil etmek uygun olur.
Burada, 1939-1945 dunya savaşında Komunist Enternasyonal’i
kapatmak icin “bu hileyi tasarlayanın”, ne VII. Kongre, ne onun
Yurutme Komitesi ne de SSCB olduğu acıkca gorulmektedir. Bu
suclamalar, hazırlanmakta olan savaşın niteliğinin emperyalist olarak
belirlendiği bir sırada, kapanma olasılığını gundeme getirenin VI.
Kongre olduğu olgusunu ustalıkla bir kenara atarlar ve gormezden
gelirler.
VI. Kongre, uluslararası disiplinin, yukarıdan alınan emirlerin basitce
yerine getirilmesine indirgenemeyeceğinin bilincindedir. Tuzukler
Komisyonu, belirsizliğe yer vermeyen bir cozumlemesinde “Yurutme
Komitesi’nin Komunist Enternasyonal’i Moskova’dan yonetmesinin
imkansız olduğunu” acıklamaktadır. Sınıf mucadelesinin cok sayıda
ve ceşitli ulusal gercekliklerini yakından takip edebilmek icin,
Yurutme Komitesi, belirli coğrafi bolgelerdeki (Orta Avrupa, Doğu,
vs…) akımlarla ilgilenmekle gorevli “buro”lar kurmuştur. Kongre,
Yurutme Komitesi’nin somut gerceklikle ilgili mumkun olan en
sağlıklı bilgilere anında ulaşabilmesi ve kararlarının seksiyonlar
tarafından uygulanmasının denetlenebilmesi icin, Partilerin Merkez
komitelerinin faaliyetlerinin soruşturmacılarca takip edilmelerine
karar vermiştir.
Bu, zaten Lenin zamanından beri var olan eski bir uygulamanın
takviye edilmesiydi.

4. Almanya’da Faşizmin Zaferi ve Komünist Enternasyonal’in VII.
Kongresi (1934-1936).
VI. Kongre ile VII. Kongre arasındaki donemde, uluslararası durum,
Komunist Enternasyonal’in tahlillerini doğrulayarak ve cok buyuk
onem taşıyan yeni belirtileri su yuzune cıkararak hızlı bir bicimde
değişir. Bunalım ve kapitalizmin “gorece istikrar” doneminin 1929′dan
itibaren sona ermesi, apacık ve inkar edilemez bir gercekliktir.
Bu arada, SSCB, sosyalizmi dunyanın giderek daha buyuk kitleleri
icin daha inandırıcı bir secenek haline getiren, Birinci Beş Yıllık
Plan’ın itilimiyle gercekleşen eşi benzeri gorulmedik bir kalkınmayı
yaşamaktadır. Birinci Beş Yıllık Planın başarısından sonra, SSCB’ye
karşı gercek bir ekonomik savaş ilan edilmiştir (sabotajlar, ithalatın
engellenmesi, ambargo ve kredi taleplerinin reddedilmesi, aleyhte
kampanya yurutulmesi…).
Bununla birlikte, pazar bulamamaktan kaynaklanan kriz oyle
boyutlara varmıştır ki, her biri kriz yaşamayan tek pazar olan Sovyet
pazarına erişimlerini devam ettirmek isteyen emperyalist ulkeler
arasındaki rekabeti on katına cıkarmıştır. Nitekim mekanik
konstruksiyon gibi belirli sektorler, 1929 krizinin bu cokmuş ve
yerinden oynamış ekonomiler denizindeki tek dinamik pazar olan
Sovyet pazarı sayesinde dayanabilmiştir. Savaşın hemen o yıllarda
patlak vermemesinin iki temel nedeni de burada yatmaktadır: Sovyet
pazarına erişim ve dunya proletaryasının savaşa karşı harekete
gecmesi. Buna ekonomik ve askeri gucu ve sağlamlığı ile destekleyici
bir unsur olarak SSCB’nin kendisi de dahildir.
Boylelikle krizin cozumu, emperyalist ulkelerin her birinin kendi
icinde, emperyalistler arası catışmaların şiddetlenmesinde, ozellikle
de somurgeleri olmadığı icin pazar bulma sıkıntısını daha fazla
hisseden onceki savaşın mağluplarında aranmıştır.
Savaşa ilk katılan, 1931′de Cin’e saldırarak bu ulkedeki batılı
cıkarlara el koyan Japonya olur. Cin halkını aktif olarak destekleyen
sadece SSCB ve Komunist Enternasyonal’dir. Emperyalist gucler bu
konuda, daha sonraları “mudahale etmeme” sozcukleri ile tanınacak
olan yeni bir politika izlerler. Bu politikanın temeli, onceki savaşta
yenilmiş emperyalist gucleri “serbest” kolonilerde Pazar aramaya ve
SSCB’ye karşı bu amacla savaş acmaya yoneltmektir ve asalet
unvanlarını Nazi Almanya’sının ortaya cıkışı ile beraber kazanacaktır.
1929 krizinin başka bir ozelliği, aşırı uretimden kaynaklanan bildik
krizlerden farklı olarak bir yeniden canlanma ile sonuclanmaması,
1937′de yeni bir ekonomik krizle sonuclanacak olan uzun bir bunalım
donemini başlatmasıdır.
Bu kriz, tum burjuvaları işci sınıfı ve ezilen halklar uzerindeki baskıyı
arttırmaya ve iclerinden onemli bir kısmını krizin cozumunu faşist
diktatorlukte aramaya iten derin ve uzun sureli bir krizdir.
Boyle bir perspektif, ozellikle de 1914-18 savaşından yenik cıkmış
ulkelerde hayata gecirilecektir. Ve 1932-33′ten itibaren Almanya’da
Naziler iktidara yerleşecektir.
Somut Durum ve Tahlili.
Faşizmin zaferi, Alman işci sınıfının ciddi bir yenilgisiydi. Bunun
sonucları, işci sınıfına ve onun partisine karşı acık bir diktatorluk,
gerici akımların burjuva demokrasilerinde eşi gorulmemiş bir gelişimi,
faşist orgutlenmelerin buyumesi, emperyalistler arası ve/veya
SSCB’ye karşı savaş tehditlerinin buyumesidir.
VII. Kongre’yi meşgul eden iki merkezi sorun vardır: Faşizme karşı
mucadele ve savaşa karşı mucadele.
a) Savaşa Karşı Mucadele:
VII. Kongre, şu olguyu başlığa yerleştirir:
Dunya capındaki ekonomik kriz donemi ve ozel bir bicimin bunalımı,
eşitsiz gelişmenin kendine ozgu bir orneğini ortaya koymaktadır.
Kapitalizmin her alandaki bu eşitsiz gelişmesinin sonuclarını bize
gostermektedir.” (Ercoli’nin konuşması)
Lenin tarafından ortaya konan gelişmenin bu yasası, 1914-18
savaşının galiplerinin kendi aralarında ama aynı zamanda bunlarla
mağlup ulkeler arasında patlak verecek ve Versailles anlaşmasıyla
dayatılan dengenin kırılmasıyla sonuclanacak emperyalistler
arasındaki celişkiler temelinde bir savaş olasılığını guclendirmektedir.
Ercoli, şu ifadeleri kullanmaktadır:
Onemle belirtilmelidir ki, mağluplara savaş sonrası anlaşmaları
dayatan guclerin kendi aralarında bile karşıtlıklar keskinleşmektedir.
Bazıları diğerleriyle rekabet halindeydi ve bu rekabetin savaş sonrası
anlaşmalarla kurulan sistemi havaya ucurması kacınılmazdı.” (aynı
yerde)
Rakiplerin zararına olarak mumkun olan en fazla sayıda pazar ele
gecirmek temelinde varolan emperyalistler arasındaki karşıtlık, bu
ulkelerden her birini, diğerlerinin etki alanlarına sızması icin ihtiyac
duyduğu “damping”i (fiyatları duşurmeyi) sağlamak icin kendi
proletaryasını daha fazla somurmeye yonlendirir. Bu durum da
burjuvazi-proletarya karşıtlığını ağırlaştırır. Faşizm, burjuvazinin bu
karşıtlığın ağırlaşmasına belirli ulkelerde verdiği cevaptır.
VII. Kongre, VI. Kongre’den sonra gun ışığına cıkan uc yeni durum
tespit eder:
SSCB’nin guclu bir bicimde gelişmesi, Japon militarizminin uzak
Doğudaki saldırısı, Faşizmin Avrupa’daki ve ozellikle de Almanya’daki
ani yukselişi.” (aynı yerde)
Bu uc unsur, birbirlerine zıt olarak ve karşılıklı etkileşim icinde
hareket etmektedir. Gelecekteki savaşın yonelimi ve olayların evrimi,
bu unsurlar arasındaki dengeye bağlıdır.
SSCB’nin, tum dunyanın krizde olduğu bir sırada gercekleştirdiği
coşkun gelişme, uluslararası otoritesini ve barış politikasını
guclendirmiştir:
Sovyetler Birliği ile kapitalist ulkeler arasındaki ilişkiler yeni bir
aşamaya girmiştir. Bu aşamanın ayırt edici ozellikleri, proletarya
diktatorluğu ulkesinin artan otoritesi ve barış politikasıdır.” (aynı
yerde)
Bu durum, Japon faşist militarizminin ve Alman nazizminin sozunu
verdikleri anti-Bolşevik haclı seferi hedefi icin dayanak bulmada
yararlandıkları bir Sovyet karşıtlığına yol acar. Bu ortaya cıktığı
andan itibaren, faşizm, VII. Kongrenin gozunde baş duşman olur:
Mucadelemizin ateşini barışın baş duşmanı olan Alman faşizmi
uzerinde yoğunlaştırarak, emekcilerin ve işci sınıfının tum kazanım ve
ozgurluklerinin yenilmez savunucusu gorevimizi yerine getiriyor ve
ulusal ozgurlukleri savunuyoruz. Bu bizi, “bizim kendi ulkelerimizin”
emperyalizmine ve Alman faşizmi ile bağları olan kapitalist ulkelerin
savaş yanlısı aşırı uctaki partilerine karşı uzlaşma kabul etmez bir
mucadele yurutmekten alıkoymaz.” (aynı yerde)
Bu yaklaşım 1935 tarihlidir. Bu tarihte, Alman faşizmiyle nesnel
olarak zıtlık halindeki cok sayıda ulkenin burjuvazisi, onun kararsız
saldırganlığını SSCB’ye yonlendirmeye calışmaktadır:
Gerici İngiliz burjuvazisi, kendi cıkarlarını tehdit eden Japon
emperyalizminin ve Alman emperyalizminin yukselişini, Sovyet karşıtı
bir yola sevkedebilmeyi umit etmektedir. (…) İngiliz burjuvazisi verdiği
odunlerle ve Avrupa ile Uzak Doğu’daki savaş kışkırtıcılarına verdiği
destekle, Britanya İmparatorluğu’nun da kacınılmaz olarak icine
surukleneceği yeni bir dunya savaşının patlak verme anını
yaklaştırmaktadır.” (aynı yerde)
Bu gercek, 1939′daki Molotov-Ribbentrop saldırmazlık anlaşmasına
karşı yurutulen burjuvazinin kin dolu kampanyasını kolaylıkla
benimseyenleri duşundurmeliydi.
Tarihin, 1935′teki VII. Kongrenin bu tahlilini teyit ettiğini şimdilik bir
kenara yazalım. Zira Fransa’da kitlelerin daha 1934′ten beri varolan,
nihai bir eylemle Fransız faşistlerinin iktidara gelme tehlikesini
savuşturan baskısı sonucu, Fransız emperyalizmi, SSCB ile anlaşmak
zorunda kalmıştı. Halk Cephesi’nin 1937-38′deki yenilgisi, Fransız
burjuvazisinin, İngiliz turdeşleriyle bunların Sovyet karşıtı
ikiyuzluluğu temelinde anlaşmasına, boylece gorece dengeyi kırarak
insanlığı savaşa suruklemesine olanak tanıdı.
Ancak 1935′ten itibaren, VII. Kongre, başında SSCB’nin bulunduğu
barış bloğunu guclendirmek icin, emperyalistler arasında varolan tum
karşıtlıklardan yararlanılmasını amac edinir:
Farklı emperyalist guclerin duruşları arasında varolan tum
farklılıkları kullanmanın yollarını arıyoruz. Saldırıyı kendi
ulkemizdeki duşmana, kendi emperyalizmimize yoneltmenin
gerekliliğini bir an bile unutmadan, bu farklılıkları barışın
savunulması icin kullanmayı bilmek zorundayız.” (aynı yerde)
Demek ki VII. Kongre 1935′ten itibaren, kapitalist ulkeleri, savaş ve
barış konusundaki nesnel hareket tarzlarına gore ikiye ayırır:
Avrupa’da, en savaşcı ve en gerici guclerin hukumette olduğu ve bu
guclerce yonetilen, genel bir savaşın ve ozellikle de SSCB’ye karşı bir
savaşın bir an evvel başlatılmasıyla yakından ilgilenen bir kapitalist
ulkeler grubunun resminin giderek daha acık bir bicimde ortaya
cıktığını goruyoruz. Diğer tarafta ise başka bir kapitalist ulkeler
grubu oluşmuştur. Bunlar coğunlukla, parlamenter rejimi muhafaza
eden ve barışın korunmasıyla az ya da cok ilgilenen ulkelerdir.” (aynı
yerde)
Boylelikle VII. Kongre, 1935′te, her ne kadar hazırlanan savaşı
emperyalistler arası bir savaş olarak tanımlasa da, gelişmekte olan ve
1939′da olgunlaşarak İkinci Dunya Savaşını bir antifaşist savaş, bir
ozgurluk savaşı yapan ozel unsurlara dikkat cekmekten geri
kalmamıştır.
b) Faşizmin Tahlili.
Boyle bir bağlamda, baş duşman olarak gorulen faşizmin tahlili, ozel
bir onem arz etmektedir. Dimitrov, Leipzig duruşmasındaki
kahramanca mucadelesinden sonra, IV. Kongre’nin tezlerinden ve VI.
Kongre’nin bunları derinleştirmesinden hareketle, bu tahlilleri,
Hitler’in iktidara gelmesiyle ortaya cıkan yeni unsurları da katarak
geliştirmiştir.
Nazizmin Almanya’daki zaferi, bu ulkenin yeri ve ekonomik ağırlığı
goz onune alındığında, dunyanın en gerici guclerinin Alman buyuk
sermayesi etrafında birleşmesini sağlamıştır. Buyuk sermayenin bu
bolumu, SSCB’nin guclenmesinden, krizin ağırlaşmasından, sınıf
mucadelesinin ve ezilen halkların mucadelesinin şiddetlenmesinden
urken tum ulkelerde, sınıf hakimiyetini korumanın yolunu faşist
diktatorlukte ve tum sınıf orgutlenmelerinin ve haklarının yok
edilmesinde aramaktadır.
VI. Kongre, 1928′de, faşizm ve sosyal demokrasinin, sayelerinde
burjuvazinin kendi iktidarını surdurmeyi umduğu karşılıklı olarak
birbirlerini guclendiren iki yol olduğunun altını cizmişti. Almanya’da
sosyal demokratların Hitler’i komunistlerle ittifak kurmaya
yeğlemeleri, bunun anlamlı bir kanıtıydı.
Kendi sırası geldiğinde VII. Kongre, Nazilerin Almanya’daki zaferinin
acıklamasının, sonuc olarak sadece komunistlere karşı değil ama tum
demokratik guclere karşı en vahşi baskının uygulanmasını doğuran,
iktidardaki gerici burjuvazinin her turlu demokratik kılıfı terk etmesi
yatmaktadır:
Faşizmin iktidara gelmesi, bir burjuva hukumetinin yerini diğerinin
alması gibi sıradan bir değişiklik değildir, ama burjuva sınıfının
hakimiyet bicimi olarak bir devlet biciminin - burjuva demokrasisinin
- yerini bu hakimiyetin başka bir bicimine, acık terorist diktatorluğe
bırakmasıdır.” (Dimitrov)
VII. Kongre, Komunist Enternasyonal’in bu son kongresi, diğer
kongrelerin de mucadele etmiş oldukları kendi cizgisinden sağ ve sol
oportunist sapmalara karşı dikkati cekerek, nesnel duruma bağlı
olarak antifaşist Halk Cephesi ve Birleşik Cephe kurulmasını
onermiştir.
Orgutlenme ile ilgili Sonuclar.
VII. Kongre, uluslararası komunist hareketin, Komunist
Enternasyonal’in VI. Kongreden itibaren yuruttuğu Bolşevikleştirme
cabalarının sonucu olarak, iyice buyuduğu bir sırada
gercekleştirilmiştir. Bu cabaların sonucunda, 1928′de Komunist
Enternasyonal’e bağlı 65 parti varken, 1935′teki VII. Kongrede bu sayı
76′ya yukselmiş, 3.835.000 olan uye sayısı, 6.800.000′e yukselmiştir.
Bununla birlikte:
Komunist Enternasyonal’in dunya capındaki VII. Kongresi, Komunist
Enternasyonal’e bağlı bazı seksiyonların calışmalarında ciddi
eksiklikler tespit etmiştir ki bunlar: Birleşik Cephe taktiğinin ağır ve
gecikmiş bir bicimde uygulanması, politik olduğu kadar da ekonomik
kısmi hak talepleri icin kitleleri harekete gecirebilmede yetersizlik,
burjuva demokrasisinden kalanların koruması icin mucadele
gereğinin anlaşılmaması, bağımlı ve somurge ulkelerde anti
emperyalist Birleşik Cephe kurma zorunluluğunun anlaşılmaması,
burjuva partilerin kurduğu emekci kitle orgutleri ile faşist ve reformist
sendikalarda faaliyet gostermeye horgoru ile yaklaşma, şehirli kucuk
burjuvazi kitleleri ve koyluluk arasında faaliyette bulunmanın
oneminin kucumsenmesidir.” (VII. Kongrenin Yurutme Komitesi’nin
Raporuna ilişkin Kararı)
Bu sekterizm, anti faşist mucadelede ve kısmi hak talepleri
mucadelesinde, Komunist Partilerin kitlelerin başına gecmesi yolunda
engel teşkil ediyordu. V. Kongrede sağ oportunizm uzerinde kuvvetle
durulurken, VI ve VII. Kongreler arasında ise bu tip yanlışlar gercek
bir tehlike arz ediyorlardı. Bu goşizmin kokleri, kısmen, tabanda
Birleşik Cephe’yi gercekleştirmeye yonelik girişimleri sabote eden
sosyal demokrat yoneticilerin ihanetine duyulan tepkiden, ama aynı
olcude koşullardaki değişimin karmaşıklığından ve hızından
kaynaklanıyordu:
Koşulların hızla değişmesi, kitlelerin hoşnutsuzluğunun şiddetli bir
bicimde artması, savaş tehdidinin ve faşizm tehlikesinin buyumesi,
komunistleri duruma ve değişik parti, grup ve kişilerin rolune ilişkin
değerlendirmelerini değiştirmeye, yeni duruma uygun parolaları
uygun zamanda ortaya atmaya mecbur ediyor ve onları muthiş bir
orgutlenme calışması yapmak zorunda bırakıyordu. Bu gorevlerin
başarılmasında, komunistler coğunlukla ornek davranışlar
sergilediler. Bununla birlikte parolaları bazen hızlı ve karmaşık bir
bicimde gercekleşen politik değişimin gerisinde kalıyordu, sınıfsal guc
ilişkilerini her zaman doğru bir bicimde değerlendiremiyorlardı, yine
bazen kısa zaman once uygun olan ama hemen sonra farklı bir
durumun ortaya cıkmasıyla aşılan mucadele yontemlerinde ve
parolalarda ısrar ediyorlardı.” (Yurutme Komitesi’nin VII. Kongre’ye
sunduğu Raporu)
Karşılaşılan gucluklerin bu bilancosundan hareketle, care bulmak
amacıyla orgutlenme konusundaki şu değişiklikler benimsendi:
Moskova’dan tum sorunları cozmenin ve (illegal ve legal partiler,
koyluluğun hakim olduğu ulkelerdeki ve yuksek bir gelişmişlik
derecesine ulaşmış ulkelerdeki partiler, somurgelerdeki ve bağlı
oldukları anavatandaki partiler, vs… olmak uzere) en ceşitli
koşullarda yer alan 75 partiye karşı yonetici rolune sahip olmanın
imkansızlığı goz onune alındığında, Komunist Enternasyonal’in
yonetim ve calışma yontemlerini değiştirmenin kacınılmaz olduğu
anlaşılır.” (Dimitrov’un, VII. Kongre’nin gundeminin ikinci bolumunu
hazırlamakla gorevli komisyona 1 Temmuz 1934 tarihli mektubu)
Bu etkenden daha onemlisi, bu partilerin coğunun gercek kitle
partileri haline gelmiş olmaları olgusudur:
Giderek daha cok sayıda Komunist Parti - ki bunlar VI. Kongre
zamanında henuz kucuk propaganda gruplarıydılar - bugun kitle
partileri haline donuşmeye ve kendi ulkelerinde onemli birer politik
guc olarak ortaya cıkmaya başlamışlardır. Buyuk ulkelerdeki
komunist partilerin hepsinde bizim ilkelerimize sadık, ulkelerindeki
en karmaşık taktik ve politik sorunları kongrelerimizin ve tum
uyelerimizin katılımıyla gercekleştirdiğimiz toplantılarımızın
kararlarını temel alarak, bağımsız bir bicimde cozmeye yetenekli
yonetsel organizmalar oluşmuştur.” (Yurutme Komitesi’nin VII.
Kongre’ye sunduğu eylem raporu)
Bu temeldedir ki:
Kongre, Yurutme Komitesi’nin eylem raporu ile ilgili kararında,
hareketimizin somut yonetiminin, seksiyonların bizzat kendilerinde
yoğunlaştırılmasına karar vermiştir. Bu bizi, partilerin Komunist
Enternasyonal kongrelerinin ve Yurutme Komitesi’nin genel
toplantılarının aldıkları kararlardan guc alarak gelişmelerdeki ani
donemeclerde komunist hareketin taktik ve politik gorevlerine kendi
başlarına ve doğru cozum bulabilmeleri amacıyla, Komunist Partileri
gercekten Bolşevik olan yoneticilerle sağlamlaştırmaya, kadroların
eğitimi ve yetiştirilmesi calışmasını her yoldan guclendirmeye
zorlamaktadır.” (Dimitrov, VII. Kongrenin kapanış konuşması)
Yurutme Komitesi’nin bundan sonraki rolu konusunda ise şu karara
varılmıştır:
Komunist Enternasyonal’in dunya capındaki VII. Kongresi, Komunist
Enternasyonal Yurutme Komitesi’ni, (…) etkinliğinin ağırlık merkezini,
tum sorunları cozebilmek icin her ulkenin somut koşul ve
ozelliklerinden hareketle, uluslararası işci hareketinin temel politik ve
taktik yonelimlerinin hazırlanması uzerine taşımaya ve genel kural
olarak Komunist Partilerin orgut ici meselelerine doğrudan
karışılmasını engellemeye davet eder…” (Yurutme Komitesi’nin
Raporuna İlişkin Karar)
Demek ki onceki calışmaların deneyimleri, sınıf mucadelesinin somut
ihtiyacları ve nesnel durum karşısında, Komunist Enternasyonal’in ve
onu oluşturan seksiyonların merkezi yonetiminin durdurulmasına
daha 1935′te karar verilmiştir. Yani iddia edildiği gibi Komunist
Enternasyonal’in fesih tarihi olan 1943′te değil.
Yine sınıf mucadelesinin gerekliliklerine ve gercekliklerine daha yakın
olma kaygısıyladır ki, Kızıl Sendikalar Enternasyonali (İ.S.R.) orgutu
değiştirilmiştir:
Kızıl Sendikalar Enternasyonali’ni yeniden orgutlemeyi oneriyorum.
Bu tartışmanın ardından yeniden orgutlenmeyi onermek gerekir.
KSE’nin etkinlik merkezi yabancı ulkelere taşınmalı, yabancı
ulkelerde propaganda yapacak, sendikal birlik icin mucadeleyi
yurutecek ve sendikal sınıf mucadelesi cizgisini bu ulkelerde
uygulayacak merkezler kurulmalıdır. Burada ise, KSE’nin bu
muazzam yapısı, bu muazzam aygıtı kucultulmeli, Komunist
Enternasyonal’e bağlı ve ona faaliyetlerinde yardımcı olacak kucuk bir
merkez bırakılmalıdır. Yayın ve propagandaya gelince, ulkelerin kendi
icinde, kapitalist ulkelerin işci sınıfının daha yakınında
yoğunlaştırılmalıdırlar.” Komunist Enternasyonal Yurutme
Komitesi’nin 11 Mart 1936 tarihli toplantısı)
Komunist Enternasyonal’in orgutlenmesindeki ve yonetimindeki bu
temel donuşumler, milyonlarca ve milyonlarca uyeyi etraflarında
toplayan Komunist Partilerin buyuk kapitalist ulkelerde eriştikleri
buyukluk ve olgunluk seviyesiyle, uluslararası alandaki ve her
ulkenin kendi icindeki guc ilişkilerinin durmadan hızlanan
değişimlerine hızla uyum sağlama ihtiyacıyla, ulusal bağlamların
karmaşıklığıyla ve ceşitliliğiyle ve eşitsiz gelişimin artmasıyla
ayırdedilen somut durumun evriminin sonucuydu. Bunun orneği
Fransa’da 1934′te yaşanmıştır. Hitler’cilerin bir yıl once Almanya’da
iktidarı ele gecirmelerinden dersler cıkardıktan sonra kitleler, once
kendiliğinden, ardından FKP yonetiminde harekete gecerek, faşist
saldırıyı ve hukumet darbesi girişimini acık bir bicimde durdurdular.
Elbette Komunist Enternasyonal’in gecirdiği bu donuşumler ve bu
“ademi merkeziyetcilik” hicbir bicimde sağ ve sol sapmaların “serbest”
gelişimi icin bir acık cek verme anlamına gelmiyordu. Komunist
Enternasyonal bu sapmalarla mucadele etmek icin kuvvetlerini
birleştirmekten asla geri kalmadı (hatta cok sonraları bircok partinin
revizyonizme duşeceği bilinse bile). Ancak icinde bulunulan durumda
bu onlemler, Komunist Enternasyonal’e bağlı ulusal partilerin her
birinin doğu ulkelerindeki Komunist Partiler tarafından yonetilen halk
demokrasilerinin inşasında, anti faşist direniş ve mucadelede baş rolu
oynadıkları ve kesin sonuca goturen konumu elde tuttukları bir genel
kaynaşma doneminde yararlı olacaktır.
FKP’nin ve ozellikle de İKP’nin (İtalyan Komunist Partisi) sağ
sapmaları, Komunist Enternasyonal’in ortaya koyduğu ve bu tur
tehlikelerin farkında olup partileri bu konuda uyaran VII. Kongre
tarafından dile getirilen doğru taktikler sayesinde kazanılan zaferlerin
onemini bizden gizlememelidir:
Bu taktik cizgiyi zafere ulaştırma kararından esinlenen ve bu yolun
partilerimizi başarıya gotureceğinden emin olan Kongremiz, aynı
zamanda bu Bolşevik cizginin pratikte uygulanmasının hatasız, hic
guclukle karşılaşmadan, sağa yada “sol”a belli sapmalar olmaksızın,
kimi zaman oportunizm ve kuyrukculuk tarafına, kimi zaman sekter
kendini soyutlama tarafına sapmalar olmaksızın gercekleşmeyeceği
olasılığını goz onunde bulundurmuştur. (…)
Bizim saflarımızda ne fraksiyonlara ne de fraksiyoncu entrikalara yer
vardır. Her hangi bir fraksiyoncu eylemle bizim saflarımızın demirden
birliğini bozmayı deneyen kim olursa olsun, Lenin ve Stalin’in bize
oğrettiği Bolşevik disiplininin anlamını yine bu birlikten oğrenecektir.
Bu uyarı belirli partilerde yer alan ve orgutlerinin yaşadıkları
gucluklerden, yenilgilerden, aldıkları yaralardan ve zincirinden
boşanan duşmanın darbelerinden yarar sağlamayı uman bazı
unsurların kulağına kupe olsun…” (Dimitrov, VII. Kongrenin kapanış
konuşması)
Uyarı acıktır, yorumdan uzaktır ve Komunist Enternasyonal’in
tehlikeleri hic de gormezden gelmediğini, aksine bunları, Komunist
partilerin faşizme karşı mucadelede zamanında inisiyatif almalarını
sağlayan kararlarını alırken goz onune aldığını gosterir.

5. Savaş Dönemi ve Komünist Enternasyonal’in Dağıtılması
(1937-1943)
VII. Kongre ile savaşın başlangıcı arasındaki olaylarla fazla vakit
kaybetmeden, Komunist Enternasyonal’in dağıtılma tarihi olan
1943′teki celişkiler sistemi ve somut durumla ilgilenelim.
Somut ve askeri ifadesini, faşist ve anti faşist bloğun karşı karşıya
gelmesinde bulan celişki, diğer tum celişkileri belirleyen celişkidir.
Anti faşist blok, kendiliğinden ortaya cıkmamıştır. İngiliz, Fransız ve
Amerikan emperyalist guclerinin Hitler’ci saldırıyı doğuya, SSCB’ye
doğru yonlendirme stratejilerinin top yekun başarısızlığa uğramasının
sonucudur. Nitekim hatırlamamız gerekir ki, SSCB’nin ve
Komintern’in (Komunist Enternasyonal’in) 1935′ten beri faşist ulkeleri
soyutlamak amacıyla “barış aşığı ulkelerin kolektif guvenliği” icin
ortak bir politikanın gerekliliği uzerine ısrarla tekrar ettikleri
onerilerine rağmen, bu emperyalistler on yıla yakın bir zaman
boyunca SSCB’yi soyutlamak icin Hitler’le anlaşmak ve III. Reich’ın
gozlerini bu ulkeye dikmesini sağlamak icin didinip durmuşlardır.
Bu şekilde 1941′e gelindiğinde, faşist saldırganlık ve onun dunyaya
egemen olma tehdidi, saldırıya uğramış emperyalist ulkelerin ve
somurge halkların, SSCB ile bir tek ve aynı anti faşist blokta fiilen
ittifak kurmalarını sağlamıştır.
Celişkiler sisteminin bu ani ve niteliksel değişimi, olayların, geri
donuşlerin de mumkun olduğu kendi gelişim surecleri yaşanırken
gercekleşir. Orneğin, Rus-Fin savaşı sırasında, “matrak savaş” da
denilen bir tarafta Almanya’nın diğer tarafta İngiltere ve Fransa’nın
bulunduğu savaş parodisinin oynandığı sırada, İngiliz ve Fransız
saflarında SSCB’ye karşı saldırı isteği artar ve bunlar, SSCB’nin
Nazilerin kacınılmaz saldırısına karşı savunma yeteneklerini
artırmaya calıştıkları bir sırada, Fin cephesine asker gondermekten
cekinmezler.
Aynı bicimde, Hitler’ciler, Doğu cephesinde Kızılordu’nun karşısında
yenilgilere uğradıkca, celişkiler sistemi de daha sonra “soğuk savaş”
olarak adlandırılan aşamaya, yani sosyalizm ve kapitalizm arasındaki
zıtlığın anti faşist ittifaka ustun geldiği aşamaya evrilecektir…
Benzer bir evrim, ezilen halklarla emperyalist gucler arasında da
gozlemlenebilir. 1943′te, yani tam da Stalingrad’daki kesin zaferle
birlikte savaşın buyuk donum noktasının gercekleştiği senede, batılı
ulkelerin hukumet başkanlığı saraylarında mevcut ittifaklardan
donme tasarıları ciddi olarak değerlendirilmekteydi. Dunya capındaki
emperyalizm, savaş sonrasında aleyhine gelişeceğini anladığı guc
ilişkilerinden gun gectikce daha cok korkuyordu. Burjuva yazını bile,
ittifakı bozma ya da bundan vazgecme imkanlarına yonelik korku
dolu bir arayışı anlatan hikayelerle doludur.
O zamanlar, SSCB ve uluslararası komunist harekette sorulan soru
şuydu: Boyle bir projenin gun ışığı gormemesi icin ne yapmalı?
Hitler’in Stalingrad kapılarındaki mareşali Paulus’un teslim
olmasından hemen sonra, Nazilerin SSCB ile anti faşist cephede
ittifak kurmuş olan emperyalistleri korkutmak icin “Avrupa’nın
uzerine ortulen demir perde” teması uzerinden geniş bir kampanya
yuruttuklerini bilinmektedir. Goebbels’in bu propagandasının amacı,
anti faşist cepheyi parcalamak ve ittifaktan donmeleri
cesaretlendirmekti. Nazilerin bu ateşli ve cılgınca propagandasında,
Komunist Enternasyonal’in bicimsel varlığı, “Moskova tarafından
yonlendirilen Bolşevik beşinci kol” uzerine iddialarının kanıtı olarak
gosteriliyordu. Demek ki başta gelen hedefi sosyalizmin guclerinin ve
ezilen halkların mucadelesinin desteklenmesi olan anti faşist
mucadelenin guclenmesini sağlayan tum unsurların ortaya konması
gerekiyordu.
Bazı kapitalist devletlerde burjuvazinin korkusu oylesine buyuktu ki
komunistlere ve halkın ozgurluk icin mucadele eden kesimlerine karşı
faşistlerle muttefik olmak tercih edildi. Başka devletlerde,
burjuvazinin onemli bir kısmı, tercihini aksi yonde yaptı. Coğu
durumda, burjuvazi ceşitli tercihleri olan iki ya da daha fazla
fraksiyona bolunmuştu ve durum daha karmaşıktı.
Gorulduğu gibi celişkiler sistemi son derece karmaşıktır, cok hızlı
değişir ve duruma gore bir yonde ya da diğer bir yonde cok buyuk bir
hareketliliğe sahiptir. Dahası, doğrusunu soylemek gerekirse, savaş
durumu Komunist Enternasyonal’in merkezi bir yonetim sistemine
sahip olmasını imkansız kılmaktadır. Komunist Enternasyonal’in
dağıtılması ile ilgili kararın bize kesin olarak anlattığı şey de budur.
Bu karar aynı zamanda, Komunist Enternasyonal’in boyle bir olasılığı
daha VII. Kongre’den itibaren ongormuş ve bundan gerekli orgutsel
sonucları cıkarmış olduğu gerceğinin ortaya koyduğu buyuk ideolojik
gucunu kanıtlamaktadır:
Henuz savaştan once bile, her ulkenin ulusal ve uluslararası
durumunun karmaşık bir hale gelmesi karşısında, işci sınıfının
guclerinin tek bir uluslararası merkez tarafından yonetilmesinin
aşılmaz gucluklerle karşılaştığı, her gun daha da apacık bir gerceklik
haline geliyordu. Farklı ulkelerin gelişimlerindeki derin ayrılıklar,
politik kurumlarının heterojen ve coklukla birbirine karşıt karakteri,
toplumsal ve ekonomik gelişimleri arasındaki ritim ceşitliliği, işci
sınıfının her ulkedeki sınıf bilinci ve orgutluluk duzeyi arasındaki
farklılıklar, her ulke icin farklı gorev ve yukumlulukler
yuklemektedir.” (Komunist Enternasyonal’in Dağıtılmasına İlişkin
Karar, Mayıs 1943)
Nitekim VII. Kongre de, 1935′te, Yurutme Komitesi’nin gorevini genel
yonelimi hazırlamak olarak belirlemişti. Komunist Enternasyonal’in
genel yonlendirmelerinin yerel hareketin gelişimini engellememesi
icin, Yurutme Komitesi’nin ulusal durumların somut gercekliklerini
yakından tanıması gereğinin altını cizmişti. Kongre bunu başarmak
icin bir dizi karar aldı:
- Buyuk coğrafi bolgelerden sorumlu komisyonların hazırlanması;
- Her merkez komitesi nezdinde danışmanların yer alması;
- Yurutme Komitesi’nin daha sık ve daha duzenli toplanması;
- Daha buyuk sayıda ulkenin ve partinin temsil edilebilmesi icin,
Komite’nin uye sayısının artırılması;
- Kendi ulkelerindeki durumun tahlili icin, Komunist Partilerden
kadrolarını Yurutme Komitesi’ne gondermeleri talebi.
Bu tedbirlerin butun olarak amacı, yonetimin VII. Kongre tarafından
her partinin merkez komitesine devredilmesinin ardından, genel
yonelimlerin hazırlanması icin mumkun olan en cok sayıda unsuru
kendinde toplayabilmekti.
Savaşın başlamasından sonra, Komunist Enternasyonal’in bolgelere
gore merkezler kurması gundeme geldi. Bruksel’deki merkez, ki varlığı
bu ulke (Belcika) savaştan etkilenmediği surece devam etmiştir, buna
ornektir. Ama catışmanın dunyaya yayılması, Komunist
Enternasyonal uyelerine ve komunistlere yonelik girişilen cadı avı
kampanyası ile birlikte, bu merkezlerin calışmasını gucleştiriyordu.
Bu bolgesel merkezlerin Yurutme Komitesi ile ilişkileri, giderek daha
fazla kesintili ve giderek daha duzensiz hale geliyordu.
Nesnel olarak, sadece genel yonelimleri hazırlamaktan ibaret olan bir
yonetim bile, giderek daha olanak dışı ve etkisiz hale geliyordu. Varlığı
tamamen bicimsel hale gelmiş boyle bir merkezi ayakta tutmaya
calışmak, hayatın gerisinde kalmak ve faşizme karşı mucadelenin
guclendirilmesini ve desteklenmesini gerektiren mevcut goreve ihanet
etmek demekti.
Bunun ardından, her komunist parti, calışmalarını ulusal alandaki
somut gerceklikten hareket ederek yurutme yoluna gitti. Bunun em
onemli sonucu, komunist partilerin, her ulkedeki anti faşist ozgurluk
mucadelesinde yer alması ve başı cekmesidir. Komunist Partilerin
antifaşist ozgurluk mucadelesinde boyle bir konumda yer almaları,
Komunist Enternasyonal’in 1935′teki son Kongresi sırasında yapılan
hazırlıkların sonucudur.
Bu durum aynı zamanda, savaşın niteliğinin onun ceşitli
aşamalarından hareketle tahlili ve komunist partilerin gorevleri ile
ilgili birbiriyle acıkca celişen yaklaşımların varlığını acıklar. Burjuva
ve Trockist teorisyenler bircok defa, Komunist Enternasyonal’in icinde
bir bolunmenin koklerini bulmaya calışmışlardır. Bunun icin orneğin,
Dimitrov’un savaşı anti emperyalist olarak niteleyen 1939′daki
yaklaşımlarını, farklı komunist partilerin savaşın muhtelif
aşamalarını anti-faşist olarak niteleyen yaklaşımlarına ve J. V.
Stalin’in 1946′da savaşı başından sonuna kadar anti-faşist ve
ozgurluk icin mucadele olarak niteleyen yaklaşımlarına karşı imiş gibi
gostermeye calışırlar.
Bu karşıtlık bazı durumlarda gerceklik payı taşıyabilir. Bazı partiler
savaşın anti faşist boyutunu kendi oportunizmlerini onaylatmak icin
kullandılar, bazıları ise, onun emperyalistler arası niteliğinde ısrar
ederek kendi sol sekterizmlerini haklı gostermeye calıştılar. Oysa o
durumda, geniş bir anti faşist cepheye şiddetle ihtiyac vardı. Ancak
bu vakaların sayısı sınırlıydı. Coğu durumda, komunist partiler,
aşağılık faşist canavarın yenilgiye uğratılması icin yapılan mucadeleyi
ustlenmek olan gorevlerini yerine getirdiler. Tum bu durumlarda,
gorunurdeki celişki, icinde farklı komunist partiler ile genel bir
cizginin hazırlanabilmesi icin gerekli unsurları bir araya
toplayabilmenin nesnel imkansızlığının birbiriyle mucadelesini
barındıran somut durumların ceşitliliğinin yansımasıydı. Komunist
Enternasyonal’in dağıtılma kararının anlattığı şey de budur:
Hitler tarafından başlatılan dunya savaşı, farklılıkları daha da
arttırmış ve faşist diktatorlukle yonetilen ulkeler ve Hitler karşıtı
koalisyonda birleşmiş ozgur halklar arasında derin bir ucurum
yaratmıştır.
Bir yandan, Hitler’in yanında yer alan ulkelerde, işciler ve emekci
kitlelerin gorevleri tum gucleriyle kendi devletlerinin yenilgilerini
hazırlamak, Hitler’ci savaş makinesinin altını iceriden oymak ve savaş
kışkırtıcısı hukumetlerini devirmekken, Hitler karşıtı koalisyonda
bulunan emekci kitleleri, tum halkların hak eşitliğini guvence altına
almak ve faşist gucleri mumkun olduğu kadar cabuk ezebilmek icin
kendi hukumetlerinin savaş cabalarını tum gucleriyle desteklemek
gibi kutsal bir goreve sahiptirler. Bazı ulkelerde faşizmle mucadele
edenlerin ozel gorevleri olduğu da gozden kacırılmamalıdır. Boylelikle,
Hitler’ci faşistlerce işgal edilen ulkelerde, işciler ve emekci kitleler,
işgalciye karşı silahlı mucadeleyi orgutlemek ve bu mucadeleyi ulusal
kurtuluş savaşına donuşturmekle gorevlidirler. Aynı zamanda, parti
ayrımı olmaksızın en geniş halk kitlelerinin, Hitler karşıtı koalisyon
uyesi ulkelerin tarafında mucadelede birleşmesi, kitlelerin her
ulkedeki ulusal yukselişinin ve işci sınıfının oncusu tarafından
harekete gecirilişinin, en iyi bir bicimde, ozelde her devletin kendi
sınırları icinde gercekleştirilebileceğini kanıtlamıştır.” (aynı yerde)
Somut durumların artan ceşitliliğini kapsayacak bir genel yonelim
hazırlanması icin gerekli malzemenin yokluğuna bağlı deneyim
surecinde, savaşın niteliği sorunu aşağıdaki aşamaları sergiler:
- VII. Kongre hazırlanan savaşın başlıca eğilimlerine bakarak onu
emperyalistler arası bir savaş olarak tahlil eder, ancak henuz 1935′te
buyuyen anti faşist boyutlarını da acık secik belirtir.
- Savaşın başındaki “matrak savaş” politikaları ve Finlandiya’da
SSCB’ye karşı ortak bir Fransız-İngiliz mudahalesi girişimleri,
olayların gidişini sosyalizm karşıtı bir savaşa doğru yonlendiriyor gibi
gorunur. Acıktır ki burada, Fransız ve İngilizlerin, Hitler’in daha
sonra Fransa’yı işgalinin kesin olarak parcalayacağı “mudahale
etmeme” politikaları son kez denenmiştir. “Demokratik” kapitalist
devletlerin ikiyuzluluğunun şansını sondan bir onceki deneyişinin,
Hitler tarafından onerilen ve Sovyet yonetiminin kabul ettiği
“saldırmazlık paktı” ile sonuclanan goruşmeler sırasında,
Moskova’daki muzakerelerin hicbir karar alma yetkisi olmayan İngiliz
ve Fransız delegeler tarafından yurutulmesi olduğunu anımsayalım.
- 1941′deki SSCB saldırısı ve anti faşist koalisyonun oluşması,
kuşkusuz savaşı anti faşist ve ulusal kurtuluşcu olarak
nitelendirmeyi mumkun kılar.
İkinci Dunya Savaşını kesin bir bicimde “anti faşist ve ulusal
kurtuluşcu” olarak nitelendirebilmek icin yeterli olguların bir araya
toplanması, ancak savaştan sonra ve catışmanın farklı aşamalarının
evriminin butunune bakılabilmesiyle mumkun oldu. Bir tahlilin
doğruluğunun, mumkun olan en fazla sayıda maddi ve nesnel etkenin
hesaba katılmasına bağlı olduğunu, ancak oznel ve eklektik tahlilin
destekcileri anlayamazlar.
Bu duzeyde, sadece verili bir ulkenin kendi icindeki sınıfsal ilişkilerin
parcası olarak faşizm değil, ama aynı zamanda o zaman icin bir
gerceklik olan, faşist dunya egemenliği ve “dunya bolşevizminin
ortadan kaldırılması” programının ortaya konma girişimi soz
konusuydu. 1914-1918′deki gibi sadece somurgeler ve denetim altına
alınacak alanlar icin yapılan bir emperyalistler arası savaş soz
konusu değildi. Yapılmak istenen şey, anti faşist koalisyondaki diğer
emperyalist gucler de dahil olmak uzere tum dunya halklarını III.
Reich’ın egemenliğine tabi uşaklar haline getirmekti.
Komunist Enternasyonal Yurutme Komitesi’nin VII. Kongre
tarafından kendine verilen genel yonelimleri besleme gorevini,
zayıflığından ya da ihanet ettiği icin değil, savaşın bunu nesnel olarak
imkansız kılması sebebiyle durdurmuştu. Komunist Enternasyonal’in
son kongresinin Yurutme Komitesi’ne verdiği gorev, maddi ve nesnel
olarak imkansız hale geldiği icin kaduk olmuştu.
Komunist Enternasyonal’in Dağıtılması: Yerinde Ve Doğru Bir karar.
Yukarıda one surulen nedenlere birini daha eklemek gerekir.
Komunist Partilerin coğunun anti faşist direnişin başını cekmesi
olgusunun kanıtladığı gibi, Komunist Partilerin doğru anda doğru
hazırlıklar yaparak genel yonelimlerin yokluğundan kaynaklanan
boşluğu doldurmalarını sağlayan, Komunist Enternasyonal’in
yetenekli kadrolar yetiştirmeye yonelik onceki faaliyetidir. Bazı
Komunist Partilerin (1947′deki Kominform’un kuruluş toplantısının
eleştirdiği gibi) onemli olcude sağ sapmalar gercekleştirmesi,
uluslararası komunist hareketin bu zaferinin değerini asla duşurmez.
Gorevini yapma imkansızlığı icindeki bir merkeze sahip olan
uluslararası komunist hareketin aşılmış bir orgut bicimini yaşatmayı
istemeye devam etmek, cocukca bir dogmatizm tarafından sadece her
ulkedeki mucadelenin somut ihtiyaclarına değil ama aynı zamanda
uluslararası olcekte faşizmin ezilmesi icin yapılan mucadeleye de
zarar vermeye mahkum edilmek demekti:
Marksizm-Leninizm’im yaratıcı oğretilerine sadık komunistler, hicbir
zaman aşılmış orgutlenme bicimlerinin ne pahasına olursa olsun
korunması taraftarı olmadılar. Eylem bicimlerini ve yontemlerini her
zaman, verili bir tarihsel durumun somut ozelliklerine ve işci sınıfının
butununun temel politik cıkarları ile bu cıkarların yuklediği gorevlere
tabi kıldılar. Komunistler, işci sınıfının ulusal kitle partilerinin
kurulmasıyla gorevlerini tamamlayan Uluslararası İşci Birliği’ni, bu
birinci enternasyonali feshetmekte tereddut etmeyen Karl Marx’ın
verdiği orneği hatırlarlar. Bu yaklaşımlardan hareketle ve Komunist
Partilerin ve kadrolarının ulaştıkları buyume ve olgunluk seviyesini
dikkate alarak, ve mevcut savaş koşullarının işci hareketin yonetici
merkezi olarak Komunist Enternasyonal’in feshini gundeme
getirmesini goz onune alarak, dunya capında bir kongre toplama
cabası dunya savaşı koşulları tarafından engellenen Komunist
Enternasyonal Yurutme Komitesi prezidyumu, Enternasyonal’in
seksiyonlarına aşağıdaki teklifi sunmakta sakınca gormez…” (aynı
yerde)
Birinci Enternasyonal’e yapılan gonderme anlamsız değildi. Bu
gonderme, Komunist Enternasyonal’in, bazı partiler ve bazı
komunistler tarafından anti faşist cephenin zorunluluğuna
dayanılmasının bunların sağ oportunist eğilimlerini onaylatma amaclı
yapıldığının bilincinde olduğu olgusunu da yansıtır. Kominform, bu
sapmalar nedeniyle Komunist Enternasyonal’in uc onemli uyesini cok
sert bir bicimde eleştirecektir: Amerikan, Fransız ve İtalyan Komunist
Partileri.
Dağıtılma sureciyle ilgili olarak, savaş sırasında tum seksiyonlar bir
kongrede toplanmasının imkansızlığından başka bir kanıt ileri
surmeye gerek yoktur. Toplamda 31 seksiyon, Komunist
Enternasyonal’in dağıtılmasını onayladı, hic karşı cıkan olmadı, kalan
seksiyonlar ise goruşlerini bildirmeyi savaş koşulları yuzunden
başaramadılar. Demek ki ortada demokratik olarak alınmış bir karar
vardır.
Geriye birkac seneden beri tartışılmayan dağıtılmanın zamanı sorunu
kalıyor. Bazı sapma taraftarlarının buyuyen kendi oportunizmlerini
(ki bundan orokomunizmin, Titoizmin, vs…’nin ilk sayıklamalarını
kastediyoruz) onaylatmak icin Komunist Enternasyonal’in dunya
proletaryası ve halkları nezdindeki guc ve etkinliğinden
yararlanmasını onleme gereğinden başka, bunun sebeplerini ayrıca
1943′un nesnel durumunun bağlamında ve kazanımlarında aramak
gerekir.
Bu yıl, Kızılordu’nun Stalingrad’daki tarihsel zaferinin kazanıldığı
yıldır. Bu, Hitler’in yukselişinden ve dunyanın fethine doğru
muzafferane yuruyuşunden sonra Almanların uğradıkları ilk bozgun
ve Nazilerin heveslerini bitiren savaşın buyuk donum noktasıdır.
Bu zafer, sadece Bolşeviklerin işini cabuk bitireceklerini duşunen
Nazileri şaşırtmakla kalmadı, SSCB’nin anti faşist cephedeki
emperyalist muttefiklerini de hazırlıksız yakaladı. Onları, SSCB’nin
muhtemel bir zaferinin olası sonuclarıyla karşı karşıya getirdi. Nazi
Almanya’sı da aynı anda iki cephede birden savaşamayacağını anladı
ve İngiliz ve Amerikalılarla bir anlaşmaya varmak icin cabaladı.
Sovyet karşı saldırısı gelişip buyuduğu olcude, Goebbels tarafından
hazırlanan ve amacı anti faşist ittifakı parcalamak olan muthiş bir
propaganda kampanyası başlatıldı.
Bu kampanyanın işlediği temalar, “Avrupa’nın ustune inen demir
perde”, “Avrupa halklarının bağımsızlıkları ve demokratik ozgurlukleri
icin mucadele”ye cağrı, “Bolşevik barbarlığı ve totalitarizmi” tehdit
veya tehlikesi, vs… idi.
(Burada Emperyalist Batının ve Gorbacov’un “perestroyka”sından
sonra “kadife” karşı devrime, vs…’ye acılım yapan yeni Sovyet
burjuvazisinin geniş bir bicimde tekrar ele aldığı temaların hepsi
bulunmaktadır)
Bu Nazi propagandasında, Komintern’in bicimsel varlığı bile unlu
“kızıl tehlike”nin “kanıtı” olarak gosteriliyordu.
Boyle bir kara calma, tum Avrupa’nın Kızılordu tarafından olası
ozgurleştirilmesinin, kendi sınıf cıkarları acısından doğuracağı
hesaplanamaz sonucları sorusunu şimdiden kendine soran anti faşist
ittifak uyesi ulkelerde belli bir yankı buldu. Boyle bir gorunum
karşısında paniğe kapılan İngiliz ve Amerikan burjuvazisinin bir
bolumu, faşist soyleme geri donmeye başlamıştı. 14 Şubat 1943
tarihli New York Times’da şoyle yazıyordu:
Rus orduları, yavaş ve acımasız bir bicimde batıya doğru ilerlemeye
devam ediyorlar. (…) Bu ordular, onemli sayıda kişide, Avrupa’da bir
Bolşevik hakimiyeti kabusunu işleyen son zamanlardaki Nazi
propagandası icin verimli bir toprak teşkil eden şuphe ve sorguları
besliyorlar.”
Boyle sorgulamaların sonucu olarak, İngiliz ve Amerikalı muttefikler
tarafından SSCB’ye karşı, ozellikle de ikinci cephenin acılması
konusunda, acık ya da gizli gercek anlamda bir cok provokasyona
girişilmiştir. SSCB bu donemde Avrupa’daki savaşın tum ağırlığını tek
başına ustlenmişti. Avrupa’daki ikinci cephe, İngiliz ve Amerikan
birliklerinin Fransa’ya cıkarma yapmasıyla acılmalıydı. Başlangıcta
1942′de yapılması ongorulmuş, sonra 1943′e alınmış, sonunda ancak
1944′te gercekleştirilebilmişti.
Sovyet hukumetinin, Sovyetler Birliği’nin temel cıkarlarının savaşta
ortak duşman karşısında boyle tanınmazlıktan gelmesini kabul
etmeyeceğini soylemek gereksizdir. Bana duş kırıklığımı cok iyi
anladığınızı yazıyorsunuz. Size şunu soylemek zorundayım ki basit
olarak sadece Sovyet Hukumetinin duş kırıklığı değildir soz konusu
olan, aynı zamanda muttefiklerimize duyduğumuz, ağır bir
sınamadan gecen guvenin de sarsılmasıdır. Burada Rusya’nın ve Batı
Avrupa’nın işgal altındaki bolgelerindeki milyonlarca insanın
hayatının kurtarılmasının ve yanında İngiliz ve Amerikan
fedakarlıklarının daha az onemli gorunduğu Sovyet Ordularının
devasa boyuttaki fedakarlığını azaltmanın soz konusu olduğu
unutulmamalıdır.” (Stalin’in Churchill’e 24 Haziran 1943 tarihli
mektubu.)
Nazi barbarlığına karşı en buyuk bedeli odeyenlerin Kızıl Ordu ve
SSCB halkları olduğu asla yeterince tekrarlanmayacaktır. Batılı
muttefikler Fransa’da ikinci cephe acılması gorevlerini sozlerine sadık
kalarak 1942′de gercekleştirmiş olsalardı, 23 ila 30 milyonu bulan
Sovyet kaybı, daha az olurdu.
Bunun yerine, 15 Nisan 1943′te, Londra’da surgunde bulunan
Polonya hukumeti, Nazi propagandasının bir yankısı olarak Britanya
basını tarafından da desteklenen, “Katyn katliamı”ndan SSCB’yi
sorumlu tutan Sovyet karşıtı bir basın kampanyası başlattı:
Polonya Hukumetiyle ilişkilerin kopmasıyla ilgili 21 Nisan 1943
tarihli mesajımda, Polonyalılar tarafından basında 15 Nisanda (1943)
başlatılan ve once Polonya milli savunma bakanının acıklamaları,
ardından da Polonya Hukumetinin 17 Nisandaki (1943)
acıklamalarıyla hızlanan Sovyet karşıtı kampanyanın, Londra’da
hicbir tepkiyle karşılaşmamış olması, ustelik Polonyalılar tarafından
hazırlanmakta olan boyle bir Sovyet karşıtı kampanya hakkında
Sovyet Hukumetinin onceden uyarılmamış olması olgusundan
hareketle, başlatılan kampanyadan Britanya hukumetinin haberinin
olmadığını duşunmenin guc olduğu sonucuna
varmaktayım.” (Stalin’in Churchill’e 4 Mayıs 1943 tarihli mektubu)
Tum bu Sovyet karşıtı hazırlığın Stalingrad zaferi sonrası yapıldığını
belirtelim. Bu acık ikiyuzluluk ve dalavereye, İngiliz ve Amerikalıların
SSCB’ye Murmansk yoluyla gonderilmesi sozu verilen silah
konvoylarını gondermeme kararı eklenir.
Bay Roosevelt ile birlikte icinde bulunduğunuz zorunluluklar
sebebiyle SSCB’ye gelen konvoyları Eylule kadar durdurma kararınızı
bildiren 30 Mart tarihli mesajınızı aldım. Bu beklenmedik karar,
SSCB’ye Amerika Birleşik Devletleri ve Buyuk Britanya tarafından
yapılan silah ve stratejik hammadde yardımının feci bir bicimde
azaltılması anlamına gelir…” (Stalin’in Churchill’e 2 Nisan 1943
tarihli mektubu)
1942′de 240 Alman tumeninin 179′u SSCB’ye karşı Doğu cephesinde
savaşıyordu. Bunlara, İngiltere ve Birleşik Devletler’le diplomatik
ilişkilerini muhafaza eden ve resmi olarak savaşa girmeyen
Franco’nun İspanya’sına mensup tumenlerin de aralarında
bulunduğu Nazi Almanya’sı ile muttefik ulkelerin birliklerini de
eklemek gerekir. Demek ki SSCB’ye karşı savaşan toplam 240 tumen
vardı; buna karşın Kuzey Afrika’da başlatılan “Torch Operasyonu”na
karşı sadece 4 Alman ve 11 İtalyan tumeni vardı. İtalya’ya yapılan
cıkarma da, uzlaşmaya gidildiği ve hareketsiz kalan İtalyan tumenleri
ciddi bir direniş gostermeden teslim oldukları icin, gercek bir
carpışma yaşanmadan gercekleştirildi.
Aslında goruşmeler, Kızılordu’nun Stalingrad’daki zaferinin ve 10
İtalyan tumenini yok eden saldırılarının duyulmasından hemen sonra
başlamıştı. İtalyan Faşistleri, Şubat 1943′te New York’tan gelen
Kardinal Francis Spellman tarafından ziyaret edildiler. Vatikan,
Birleşik Devletler ve İtalyan Faşistleri arasında Mussolini’yi
tutuklanması ve ardından hemen teslim olarak İngiliz ve Amerikan
birliklerinin İtalya’ya sızmasını kolaylaştıracak bir faşist hukumetin
kurulması konusunda anlaşmaya varıldı:
İtalyan devlet aygıtının tum gorunumunu ve yapısını, bu yapı ve
gorunum yumuşak, esnek ve ona yardıma gelen gucler olan İngiltere
ve Birleşik Devletler tarafından bicimlendirilebilir durumda iken,
yıkmak buyuk bir hata olurdu.” (Churchill’in Avam Kamarası’ndaki
konuşması)
Başka bir acıklamada da şoyle deniyordu:
Badoglio’nun adamlarının temsil ettiği monarşi yanlısı ve
muhafazakar kadrolar bir gun yok olursa, İtalya hemen komunist
devrim yoluna girer.” (Churchill’den alıntı yapan W. H. McNeil,
“Amerika, Britanya ve Rusya: Ortak hareketleri ve Catışmaları”.)
SSCB’nin muttefiklerinin bu ikiyuzluluğu, onu Nazilerin
Stalingrad’daki felaketlerinden sonra gelen Avrupa’daki “politik
felaket” olarak goren Roosevelt’in danışmanı William C. Bullit’e ait bir
memorandumda gosterilmiştir. W. C. Bullit burada, Avrupa’nın Hitler
tarafından ele gecirilmesinin “ozgur kurumlarımız icin hoş gorulemez
bir tehdit” olduğunu bildirir, ama aynı zamanda “Avrupa’nın Stalin’in
komunist diktatorluğu altına girmesinin de aynı derecede buyuk bir
tehdit olduğunu” one surer.
Kampanyanın temelinde “Stalin Hitler’le aynıdır” duşuncesi
gorulmektedir.
Adını “Marshall Planı”na veren Amerikan Generali Marschall, 1943
Ağustosunda aşağıdaki yaklaşıma gore hareket etmeyi tavsiye
ediyordu:
Oncelikle Ruslar lehine bir başarı olasılığında… Almanlar Rusları
puskurtmek icin ulke icine sızmamızı kolaylaştırabilirler.”
1943′te İngiltere ve Birleşik Devletler’in politikasının koşe taşını tam
da bu teşkil etmektedir: SSCB’nin bu korkunc sınavdan mumkun
olduğunca zayıflamış cıkması icin savaşın ağırlığını tek başına
taşımasını sağlamak. Savaştan sonra SSCB aleyhine bir guc dengesi
bulmak icin her turlu hesap yapılıyordu. Cunku Nazilerin yine
1943′teki buyuk Kursk muharebesindeki yenilgilerinden sonra,
SSCB’nin zaferi icin ortada hicbir şuphe kalmıyordu:
Stalingrad savaşı faşist Alman ordusunun duşuşunun habercisiydi,
Kursk savaşı ise onu bir felaketle karşı karşıya bırakmıştır.” (Stalin,
Toplu Eserler, cilt XVI, S. 97, Nouveau Bureau baskısı, Paris 1975)
Tum bu dalavereler ve antifaşist mucadelenin ihtiyacları bakımından,
Komunist Enternasyonal’in kapatılma zamanı uygundur ve iyi
duşunulmuştur. J. V. Stalin’in bizzat kendisi de Reuter Ajansı’na 28
Mayıs 1943′te bunu ifade eder:
Komunist Enternasyonal’in feshi akla uygun bir karardır, cunku:
a) Hitler’cilerin “Moskova başka ulusları Bolşevikleştirmek icin
onların hayatlarına burnunu sokmaya calışıyor” yalanını acığa
cıkarır. Artık bu karalama kampanyasına son verilmiştir.
b) İşci hareketinin icindeki komunizm duşmanlarının, farklı
ulkelerdeki Komunist partilerin kendi halklarının cıkarı icin hareket
etmedikleri, yabancı kaynaklı emirlere itaat ettikleri şeklindeki
karalama kampanyalarını ortaya cıkarır. Bu camur atmaya da aynı
şekilde son verilmiştir.
c) Ozgurluk aşığı ulkelerdeki yurtseverlerin, dinsel inanc ve parti
ayrımı yapmadan kendi ulkelerindeki tum ilerici gucleri tek bir ulusal
kurtuluş bloğunda birleştirme ve faşizme karşı mucadeleyi geliştirme
amaclı etkinliklerini kolaylaştırmıştır.
d) Tum ulkelerdeki yurtseverlerin, ozgurluk aşığı halkları
Hitler’ciliğin dunyaya hakim olma tehdidine karşı tek bir uluslararası
mucadele cizgisinde birleştirmeye yonelik eylemlerini
kolaylaştırmıştır…”
Bu, hem anti faşist ittifakı parcalamaya calışan Hitler’ci kampanyaya
karşı hem de SSCB’nin burjuva emperyalist muttefiklerinin
ulkelerinde ortaya cıkan manevralara karşı Sovyetlerin temel
duşuncesiydi. Bu Sovyetlerin halkları faşizme karşı tutarlı bir
mucadelede birleştirme programıydı.
SSCB’nin ve sosyalizmin yenilgisi ve ozellikle de Avrupa’da faşizmin
yeniden dirilmesi goz onune alındığında bazı karşılaştırmalar
yapılabilse de, dunya 1939′da tamamen bugunku gibi değildi.
Almanya Hitler’ciydi; Avusturya faşistti; faşizm İtalya, İspanya,
Cekoslovakya, Romanya, Macaristan, Yugoslavya, Bulgaristan,
Polonya ve Finlandiya’da zafer kazanmıştı.
Hitler, “yıldırım savaşı” acarak, İsvicre ve kendi adasına cekilmek
zorunda kalarak duzenli olarak bombardımana uğrayan İngiltere
dışında, tum Avrupa’yı ele gecirir. Ardından tum Avrupa kıtasının
potansiyelini ve kıtanın tum (ekonomik ve askeri) altyapısını
kullanarak, İşcilerin ve Koylulerin vatanına karşı tarihte eşi
gorulmemiş vahşilikte bir saldırıya kalkışmıştır.
Savaşın gercek ve somut koşullarını, ozellikle de 1943′teki koşulları
dikkate alınırsa, aşılmış bir orgutlenme biciminin “yuzeysel” bir
bicimde korunmasının, sadece ve sadece “cocukluk hastalığı”na
yakalanmış ya da İkinci Dunya Savaşı’nın ulusal kurtuluşcu ve anti
faşist karakteriyle tamamen uyuşmazlık halindeki dogmatik
unsurların isteği olabileceği acıkca ortaya cıkar. Boyle bir talep,
sadece anti faşist cepheyi parcalamaya calışan Hitler’cilerin ve
emperyalistlerin ekmeğine yağ surebilirdi. Faşistleri ezme programı
zamanın temel goreviydi ve “hareketin yerel ve ozel cıkarlarının genel
cıkarlarına tabi kılınması” ilkesi komunist politikanın koşe taşıydı.
Aı輒lamaları Nerede Arıyoruz?
Tum burjuva ve emperyalist literatur, SSCB’nin yozlaşarak “totaliterburokratik”
ve milliyetci” bir devlet haline gelmesi, Komunist
Enternasyonal’in SSCB’nin “ulusal cıkarlarına hizmet eden bir arac”a
donuşmesi konularında Trocki’den alıntı yapar. Trocki ise hicbir
zaman sorgulanmamıştır ve “teori”lerinin cok sayıda ceşitlemeleri
uluslar arası burjuvazinin sahip olduğu muazzam araclarla taşınıp
yayılmıştır. Kruşcev, SSCB’de revizyonistlerin iktidara gelişinden bu
yana kırk yıldır durmadan yayılan anti komunist kampanyayı inanılır
kılmak icin emperyalistler ve Trockistler tarafından kullanılan
kişiliktir.
İkinci dunya savaşı oncesinde ve savaş sırasında, SSCB’nin
gercekleştirdiği muthiş başarılar ve uluslararası komunist hareketin
buyuyen otorite ve saygınlığı karşısında gercek ve surekli buyuyen bir
sempati vardı. Bu, işci hareketinin ve ezilen halkların mucadelesinin
onemli bir guc olduğu bir donemdi.
Ancak “soğuk savaş”la birlikte, emperyalizm eski Nazileri alıp eğitti ve
korudu, onları Trockistler ve Sosyal demokrasi ile birlikte komunizme
karşı haclı seferinde kullandı. Bu haclı seferi, 1950′lerde SBKP’deki
Kruşcev’ci revizyonistlerin zaferi ile bozguncu bir yankı buldu.
Emperyalizmin ideolojik ve yıkıcı saldırısı, orokomunistlerde ve
revizyonizmde “inandırıcı” bir muttefik bulmuştu ki bunların yaptığı,
uluslararası komunist hareketin istikrarını bozmak ve Komunist
Enternasyonal’in defalarca mucadele ettiği sağ ve sol sapmaların
gelişimini serbest bırakmaktı. Bu oportunist sapmaları inceleme
zahmetine katlanılırsa, “Jupiter’in baldırı”ndan buyu yardımıyla
birdenbire cıkmadıkları anlaşılabilir. Bunlar, dunya burjuvazisinin ve
emperyalizmin, SSCB’deki Sovyet iktidarının ve proletarya
diktatorluğunun ilk adımlarından itibaren yuruttuğu saldırının
doğrudan urunleridir.
Gecici bir zafer kazanan karşı devrimin, komunizmi suclayıp
yargılamaya ve sosyalizmin itibarını kırmaya calıştığı bir tarihsel
donemdeyiz. Bu amaca giden her yol, sosyal demokrat ideoloji,
Trockizm, ceşitli bicimlere sokulmuş faşist ideoloji, liberalizm,
burjuva milliyetciliği, vs… iyidir. Burada işci sınıfını ve muttefiklerini
(koyluler, ezilen halklar) sınıf ideolojisinden ve gecmişteki
kahramanlıkları gercekleştiren komunist ve işci nesillerinin
katkılarından sonsuza dek uzaklaştırma soz konusudur.
Boyle bir durum karşısında bir secim yapmak zorundayız: Belirsizlik
durumunda kalarak hicbir şey yapmamak icin en anlamsız
bahaneleri bulmak ve kurtlarla beraber ulumak ya da gunumuzde
coğunun yaptığı gibi utanc verici bir bicimde kendi kendini inkar
etmek; yada gecmişte olanın karmaşıklığına rağmen geriye donup bir
goz atabiliriz ve atmak zorundayız. Ve kendimize şunu sormalıyız,
sormak zorundayız: Bugun bu kadar kotu durumdaysak, biz daha
once ne zaman iyi durumdaydık, işci ve halk hareketi, devrimci sınıf
savaşımı ve ezilen halkların mucadelesi ne zaman iyi durumda
oldular? Ve neden o zamanki durum lehimize idi? Teori, ezberlenecek
bir soyut cozumlemeler toplamından daha başka bir şey ise, teori
ezilen halkların ve dunya proletaryasının sosyalizm ve kurtuluş icin
mucadelelerinde kazandıkları deneyimlerse, teori bu deneyimden
alınan derslerin bir toplamıysa, bu derslere sahip cıkmanın tam
zamanıdır.
Dunya capındaki mevcut karşı devrim durumu cok ciddidir. Bunu el
cabukluğuyla dondurup hemen karşı saldırıya gecilebilmesinin
mumkun olduğunu duşunmuyoruz. Ama bizim sınıf mucadelemizde
saf tutan kadın ve erkeklere bunu başarmanın bir yolu olduğunu
soyluyoruz: Dunya proletaryasının ilkelerini yeniden sahiplenmek.
Bunun birinci aşaması, dunya komunist ve işci hareketi tarafından
biriktirilen teorik ve pratik deneyim ve dersleri, Marx’ın ve Engels’in,
Lenin ve Stalin’in, SSCB Komunist Partisi(Bolşevik)’nin, Komintern ve
Kominform’un bunları bir bireşim haline getirerek uygulamaya
koymalarında olduğu gibi, ozumsemektir.
Revizyonizmi yenmek icin, amacı dunya proletaryasının devrimci sınıf
bilincini yok etmek ve onun politik ve ideolojik oncusunun yeniden
orgutlenmesini engellemek olan burjuva-Trockist saldırı karşısında
teslim olmaktan ziyade, bu kazanımlardan yararlanmak ve sırtımızı
onlara yaslamak zorundayız.

Lille, 19 Aralık 1992__

Bu Blogda Ara